ÇOK GEÇ "DEĞİL"

By begonvil_begonya

8.7K 260 154

Tolstoy der ki ; "tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bi... More

Bir Beyaz Mendildir "KADER"
İnce Bir Çizgi
"Kaybolup Gitmeni İstemiyorum"
AİDİYET DUYGUSU
Karakter Tanıtımı
"Başlıyoruz"
Bana Olduğun Gibi...
Sadece Onu Düşünmek
Kendim Olmam İçin Eksik Olan Tek Şey
Ben Hiç Tutsak Olmadım...
Anlamazsan Aşık Olursun
Zaaflar, Zayıflıklarımız Değildir
Bu Savaşın Kaybedeni...
Aşk
"BİZ" Olmak
"Bittim" Dediğim Yer...
"İyi Değilim" Diyebildiğin Biri
Tutunacak Dal
Ayın On Dördü Gibi...
Bana Bilmem Ne Oldu?
Hissettiğim Sevgi İçin
Gel Barışalım Artık
Güçlü Sevgilim
Kız İsteme Paniği
Memleket Oldu
Beklenmeyen Sürpriz
Bugün Günlerden İstanbul
Ben İlk Defa Benden Geçtim
Seni Sevmek...
İlan-ı Savaş
Kaçınılmaz Özlem

Şehire Gelen Yabancı

1.2K 23 23
By begonvil_begonya


Çeliktepe karakolunun kapısında görünen askeri araç, bugün, yarın ve daha ilerisi için yeni bir başlangıç olduğunu bilmeden girdi bahçeye.
Olacaklardan haberi olmayan yalnız dışarıda hazır ol duruşunda bekleyen askerler değil, arabanın içindeki genç teğmen için de yaşanacaklar süpriz olacaktı.

Okumuş ve 25 yaşında teğmen olarak askerler dahil karakolun yaş olarak en küçüğü olmasına rağmen en yetkilisi olarak göreve başlayacaktı. Şırnakta, bir sınır karakolunda başlamak genç bir teğmen için kulağı pek kolay olmayacak gibi gelse de, O ilk görev yeri olarak buraya gelmeyi fırsat ve iyi tecrübeler olarak görüyordu.

Çeliktepe karakolunun rütbelileri dahil hep beraber içtima alanında hazır olda yeni teğmeni bekliyordu. Biraz endişe biraz merak vardı tabi. Yetkili araç tam önlerinde durdu ve yeni teğmen belirdi. Yüzünden genç olduğu her halinden belli oluyordu. Yüzüne bakarak sadece yaşı değil sert ve soğuk olduğu da ilk bakışta anlaşılıyordu. Tekmil alıp kendini tanıttı.
"Çeliktepe karakolu teğmeni Uğur KUTLU"

Karakolda durumlar böyleyken köyün ileri gelen ailelerinden biri olan  Derbent ailesi de çetin bir sınavdan geçmekteydi. Bu sınav Halil Derbent'in kızının ve oğlunun kendisinden çok faklı düşünce tarzlarına sahip olmasıyla ilgiliydi. Kızı ve oğlu ülkenin karşısında duran terör örgütü ve özgürlük adı altında toplanan vatana ihanet eden insanlara destek verip devlet ve hainler aradındaki çetin savaşta onların safında yer almak istemeleri Halil Derbent'in bu dünyadaki en büyük sınavı olmuştu. Her geçen gün biraz daha kendinden uzaklaşıp daha tehlikeli işlere bulaşan çocuklarının ellerinden kayıp onların eline düşmesini kabul edemiyordu ama elinden de onlara kızmaktan başka bir şey gelmiyordu. Halil beyin kızı Melike 20 yaşında üniversite de mimarlık bölümü kazanmış daha sonra kaydını dondurup hiç gitmemiştir. Çünkü artık kendi için en doğrunun dağa çıkıp orda savaş vermek olduğunu düşünüyordu. Kardeşi Erkan ise ablasının yolundan giderek daha küçük çaplı zararlar vererek ileride daha büyük sorunlar çıkarmak için bekliyordu. Kendi okuluna molotof atacak kadar gözleri dönmüştü ve Halil Bey kalbinin daha ne kadar bu duruma dayanabileceğini  bilmiyordu.

Yine bir gün Melike evden erken saatlerde arkadaşımla buluşacağım diyerek çıkıp akşam geç saatlere kadar eve gelmeyince babası jandarmayı aramaktan başka bir şey aklına gelmedi.
Muhabere odasından çıkan Oğuz kapıda Uğurla karşılaşması ile selam verip durumu anlat aya koyuldu.
"Komutanım köyden Halil Derbent aradı. Kızına öğlenden beri ulaşamıyormuş. Sizinle konuşmak istedi. Ne diyeyim?"

"Hatta mı şu an?"

"Evet komutanım"

"Tamam ben konuşurum."

Uğur muhabere in başına geçip önce kendini tanıtarak söze başladı.

"Çeliketepe karakolu komutanı teğmen Kutlu konuşuyor. Durum nedir? "

"Komutanım kusura bakmayın sizi meşgul ediyorum ma kızıma sabahtan beri ulaşamıyoruz. Bir süredir dağdan tehtidler almaktaydım. Kızımı dağa çıkaracaklar. Yardım edin n'olur"

"Halil Bey öncelikle sakin olun. Biz bir ekip ile olduğunuz adrese geleceğiz. Daha sonra da arama çalışmalarına  başlarız duruma göre. Siz birazdan vereceğim arkadaşa köy ve adres bilgilerinizi verin lütfen."

"Tama komutanım bekliyoruz."

Uğur yanına bugün tanıştığı ve sık sık görevde beraber olacakları belli olan Uzman çavuş Osman ve Poyraz Timini de alıp yola çıktı.
Halil Bey'in evinin bahçesinde son bilgileri alıp arama çalışmalarına çıkmak için hazırlanırken, bir araba eve yaklaştı ve Melike arabadan indi. Arabadan inen Melike ile ev halkı derin bir nefes alsa da bu saatte , halinden pek tekin biri olmadığı belli olan bir adamla gelmesi durumun ciddiyetini korumasına sebep oluyordu. Önce olayın yanlış bir anlama olduğu, tek sorunun kızın eve geç gelmesi gibi görünse de, teğmen arabanın içindeki adamı pek gözü tutmamıştı. Bakışları Taner ile kesiştiği de arabayı işaret edip, adamı almalarını istedi. Halil Bey'e döndüğünde, kızı sağ salim eve geldi sorun çözüldü sanılırken kızın suratına inen sert tokadı hiç beklemiyordu.  Halil Bey'in kızına sarılacağını zanneden Uğur Teğmeni şaşırtmıştı bu tokat. Verdiği ilk tepki "Ne yapıyorsunuz Halil Bey?" olurken diğer yandan yere savrulan Melikeyi kaldırmak için eğildi.

Melikeyi yerden kaldırıp kanayan dudağını fark ettiğinde, kamuflajının iç cebinden çıkardığı beyaz mendili kızın dudağını yaklaştırdı. Gözlerini kaldırıp Uğur teğmene bakan melike tüm olanlar sırasında ilk defa göz göze geldi. Mendili alıp,  babasının herkesin içinde attığı tokattan utanmış halde içeriye girdi.  Kafasını içeri giren Melikeden çevirip Halil Bey'e döndüğünde ağlayarak eline baktığını gördü.

Uğur o sırada söze girmesi gerektiğini düşündü

"Halil bey işinize karışmak istemem ama bu gibi girişimlerde bulunan gençlerin kararlarında genelde aile içindeki mutsuz ve baskı altında hissetmeleri etkili oluyor. Daha ılımlı ve sabırlı yaklaşmanızı öneririm. Biraz önce attığınız o tokat size sonuçları daha ağır olarak dönmesin." diyerek kafası biraz karışık halde köyden ayrıldılar. Yanlarına melikeyi eve getiren adamı da alarak karakola doğru yola çıktılar.

Karakola geldiğinde odasında oturan Durali başçavuşla kısa bir şaşkınlık yaşasa da bu adamın bu  hallerine alışması gerektiği kanısına  vardı.  Kısa bir ara odadan çıkan Durali başçavuş, biraz sonra elinde iki çayla odaya girdi. Oturup çay içerken aynı zamanda köyde olanlar hakkında konuşuyorlardı.
"Sende ilk günden düştün bu köy meselelerine teğmenim."

"Sorun değil. Hızlı bir başlangıç oldu benim için de. Bu getirdiğimiz adamı kontrol ettiniz mi?"

"Adı Azat. Kaydına baktık. Adamda yok yok teğmenim. Ruhsatsız silah bulundurma, kaçakçılık, dolandırıcılık, haraç kesme bir kaç yıl yatıp çıkmış hepsinde de. Uğur teğmen meraklı ve hafif çekingen tonda araya girdi.

"Peki kızın kaydına baktın mı onda ne var ne yok."

"Hangi kız teğmenim."

"İşte şu Halil beyin kızı var ya o."

"He sen o kızı diyorsun. Kızın bir suç kaydı falan yok ama geçen sene üniversite kazanıp gitmemiş. Halil bey de kızını okutmayacak bir adam değil bence kızın aklını bulandırmışlar teğmenim."

"Ben öyle düşünmüyorum başçavuşum. Gözümün önünde kızına tokat attı."

Durali başçavuş duyduklarına inanmamış gibi gözlerini irice açıp teyit etmek istercesine sordu.
"Halil Bey kızına mı tokat attı.?"

"Evet niye bu kadar şaşırdın?"

"Kızına çok düşkündür Halil Bey. Kendi gözünden bile sakınır. Nasıl tokat atacak kadar kendinden geçmiş ki?"

"O kadarını bilemem ama kendinde olmadığı ortadaydı. O tokatta sonra kocaman adam dakikalarca ellerine bakıp ağladı."

"Zamnla tanırsın zaten Halil Bey'i. Ama bir devleti bir de ailesi için yapamayacağı şey yok. Çocukları da onun sınavı oldu ama. Yakın zamanda çözerler inşallah."

"Kısa sürede çözebilecek gibi durmuyor ama inşallah diyelim."

" Bu arada hayırdır teğmenim niye sordun sen bu kızı?"

"Öyle neymiş neyin nesiymiş merak ettim."

"Değil mi insan merak etmeden yapamıyor vallahi. O temiz yüzlü kız nasıl böyle insanlara bulaşıyor diye. Neyse ben bizim çocuklara bir bakayım ne yapmışlar diye.

Başçavuş çıktıktan sonra kendi ile baş başa kalan Uğur'un aklına Melikeye mendil verdiğindeki kendisine nasıl baktığı geldi. Ufak bir tebessüm etti. Yanlıştı belki ama düşünmek iyi hissettiriyordu.

Uğur Teğmen bu düşüncelerle boğulurken, Melike babasının attığı tokattan sonra daha hırslı ve kararlı olmaya başlamıştı. Ne olursa olsun kim üzülürse üzülsün o dağa çıkılacak o direnişe katılacaktı. Ona göre artık bu konu, babasına karşı verdiği bir savaştı. Onun bu konuda ki motivasyonu babasına karşı çıkmaktı. Halil Bey de kızının üstüne giderken onu dağa doğru daha fazla ittiğini fark edemeyecek kadar acılı ve çaresizdi.

Melike ve kardeşi günün her saati kafa kafaya verip birbirine yaptıkları icraatlardan bahsedip gülüp eğleniyorlardı. Onlara göre ne kadar zarar verseler o kadar kahramanlardı. Sohbetler "bugün yarın beni çağıracaklar çıkıyorum sonunda kendime kod adı buldum" "ben bugün ilçedeki karışıklıktaydım çok eğlenceliydi" gibi birbirini gaza getiren konuşmalar içinde geçiyordu.

Melike için artık tünelin sonunun göründüğü günlere gelinmişti. Dağa çıkmak için sayılı günler kalmış Melike hazırladığı planı gerçekleştirmek için biraz aha dişini sıkıp bekleyecek daha sonra kimsenin beklemediği bir an da eve o ateşi düşürecekti.

Daha bir önceki olaydan çok zaman geçmemişti ki aldıkları şehit haberi ile karakoldaki komutanlar olarak şehit cenazesine katılmak için civar köydeki şehidin bulunduğu eve doğru yola çıktılar.  Uğur öndeki araçta olan Hüsamettin Albay'ın ani şehit haberi alması üzerine fevri hareket etmesinin üzerine bir şey diyememiş, sadece verdiği tehlikeli emri yerine getirmek için yola çıkmışlardı.
"Böyle yol güvenliği almadan çıkmamız hiç mantıklı olmadı ama hayırlısı bakalım."

Onun bu sitemine Osman eşlik etti.
"Haklısınız komutanım ama Albay'ın tersine denk geldik. Damarına basıldı bir kere."

"Tamam Osman sinirlendi ama 'ben korumasız, güvenliksiz yola çıkacağım' demek ne oluyor. Bunları söyleyecek durumda mıyız sence? Şehit hepimizin şehidi. Sinir ve öfkemiz bizim de taze ama bu aldığı fevri karar bize pahalıya mal olabilir. Şu durumu kime anlatsan mantıksız bulacaktır. Biri Albay dört rütbeli, iki araçta sıfır güvenlikle bu dar geçitten geçiyoruz."

Araçla biraz ilelemişlerdi ki Uğur'un korktuğu başlarına gelmişti. iki kanyon arasından geçtikleri sırada şoför koltuğunda oturan görevli askerin aldığı ilk kurşun ile yolda savrulmaya başladılar. Pusuya düştüklerini anlamları uzun sürmemişti. Aracın kapılarını açıp siper edinmeye çalıştılar. Yoğun silah sesinden fazla kalabalık bir grup olduğu anlaşılıyordu. Şu anki öncelikleri önde içinde Albayın bulunduğu aracı bu pusuda çıkarmak ve bunun için neleri var yoksa mücadele etmekti. Öndeki aracın şoför koltuğundaki Halise telsiz ile ulaşan Uğur gerekli emirlerini verip yanındaki Osman ve Durali başçavuşu da kordine etmeyee çalışıyordu. 20-30 kişilik terör grubuyla karşı karşıya kalınca mühimmat eksikliği yaşamaya başladılar. Kurşunları azalmış iki kanyon arası ateşte sıkışıp kalmışlardı. Bundan sonrası onlar için pek aydınlık görünmüyordu ama tek tesellileri verdikleri yoğun çabayla Albayın aracının uzaklaşmasıydı. Yavaş yavaş sona yaklaştığını fark eden Uğur yanındaki Osman'a döndü son çare geri çekilerek karşıda ateş edilmeyen tek bölgeye doğru parça parça ilerlemeye çalışacağız. "

" Elimizdekiler bitmek üzere komutanım. Oraya gidebilsem de bir şey değişmeyecek."

"Biz elimizden geleni yapacağız Osman, bundan sonrası mucizelere kalacak. Ama biz düşersek bile  elimizden gelen her şeyi yapmış olarak düşeceğiz.
Bu saatten sonra ya bu cehennem de can vereceğiz ya mücizeler ile çıkacağız."

"Mucize diyorsunuz yani?"

Osmanın gülümseyen yüzü ile sorduğu soru ile Uğur geldiğinden beri ilk defa genişçe gülümsedi.

"Sen inanır mısın mucizelere?"
Kısa bir es verip konuşmaya devam etti.
"Umarım sen inanıyorsundur. Çünkü en azından aramızdan birinin inanması gerekiyor."

Bakalım Uğurların beklediği mucize gerçekleşecek mi?

Continue Reading

You'll Also Like

77.4K 3.6K 36
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
1M 54.5K 41
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
1M 57K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
21.8M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...