DERİN, VOLKAN

By camkalp

328K 8.2K 2.3K

''Hocam ben sizinle konuşmak istiyorum. Hani sabah karşılaştık ya onunla ilgili.'' Yüzü alaylı bir ifade alır... More

''Sene sonuna kadar utanacaksın!''
''Demek sevgilin var?''
''Duymak istemiyorum!''
''Geldim!''
''Sen de aynı benim gibi hissediyorsun.''
''Birlikteyiz.''
''Gördüm.''
''Bu bakışların hiç de masum değil...''
'Aşkla karın doymayınca o aşka yemek yaptırmak gerekir.'
''Hayır. Aşığım.''
''Borcum olsun...''
''Utangaç ama cesur...''
''Rüyamda gördüğümü bilmek istemezsin.''
''Aynı evde kalmamalıyız.''
''En dibimdesin!''
''Sen beni ne zaman gerçekten seveceksin?''
Dolunaya Fısılda- Tanıtım
''Seni küçük sinsi!''
''Asi güzellik!''
''Bundan sonra ben ne dersem o.''
"Kaçma."
"Uzaklaşma."
"Birlikte uyuyalım mı?"
"Birinci kural,"
"Hamile kalmaya çalıșma."
"Ben de önünde soyunurum."
"Sana yakın olmak iyi geliyor."
"İleride bir gün..."
"Seni korkutmak istemiyorum."
"Benim yatağımda uyuyacaksın."
"Bencilliğe yer vermeyen bir his... "
"Çok güzelsin. Çok tehlikelisin. "
"Anne, patatesli börek de yapsana."
"Bir Bardak Su..."
Kesit Geldi Hanımmmmm
"Yunan Tanrısı ve yengeçli don..."
KESITTTTT
"Şu zincirleri görüyor musun?"
"Aldığım ve verdiğim her nefes senin için."
Kesitttttt 🙊
"Sana bir şey itiraf edeyim mi?"
"Așkı, gözlerinde sallanan küçük bir kız çocuğu..."
"Çünkü seni istiyorum."
"Güzelim, öyle zor ki,"
"O, bana çıkan yolu hep bulurmuş..."
"İkinci Volkan..."
"Unutabilir miyim?"
"Sensiz yaşayamam!"
"Bomboşsun."
"Hep Sen."
"Sev-din."
"Adımı hiç söylemedin."
"Tek bildiğim, sen gittikten sonra köpek gibi pişman olduğum." - Part 1
"Volkan diye diye, senelerdir yandım ben!"

"Sadece benimsin."

4.6K 93 40
By camkalp

Selammmmm.

Nasılsınız? Sınav nasıldı gençler?

Neyse çok da uzatmaya gerek yok. Bu bölümü böyle bir coşkuyla yazdım. Diğer bölüm azıcık gecikecek. Çünkü işe girdimmmmm.💃💃 Ben ișe tutunana kadar idare ediverin.


Koridorda bir an duraksadım. Arkamdan gelen homurdanma sesleri gülmeme sebep olsa da bu tınıları arayacağımı farkettim. Gülüşüm sönerken koridorun ortasında gözümden bir anda yaşlar geldi. Adımlarımı hızla gerisin geri odaya yöneltirken sanki yaşlar bu anı bekliyormuş gibiydi.

Kapıdan girdiğim saniye Volkan henüz yattığı yerden doğrulmuștu. Uyku mahmuru gözlerini bana çevirdiğinde kaşları çatıldı. O, çarpık bir ifadeyle "Güzelim?" derken adımlarımı durdurmadım. Yanına ilerleyip yatağa oturdum ve hemen kollarımı boynuna sardım. Bir kaç saniye elleri havada kalsa da belime sardı ve yüzünü saçlarımın arasında hissettim.

Sesim çıkmadan yaşlar benden izinsiz onun tișörtünü ıslatırken yüzümü tamamen boynuna gömdüm.

"Güzelim, yapma böyle." dedi fısıltıyla saçlarıma doğru. Kollarımı boynuna daha sıkı sardım. Kokusunu yavaşça içime çekerken kendimi tutmaya çalışıyordum.

"Sen böyle içli içli ağlarsan, ben dayanamam."

Dudaklarımı ısıra ısıra yavaşça geri çekildim. Yüzüne baktığımda koskoca bir hüzün dalgası gözlerinin rengini çalmıştı. Kaşları hafifçe çatılmıștı.

"Ne olur, şımarık bir çocuk olduğumu filan düşünme. Volkan, ben sadece ilk defa bu kadar yoğun hissediyorum. Senden bir adım ötesi yokmuș gibi."

Sadece evinden gidecek bile olsam o an yüreğime öyle koyu, öyle korkunç bir his doğdu ki konuşmak için dudaklarını araladığında parmağımı dudağına koydum. Duraksadı ve bakışları parmağıma kaydı. Tekrar bana baktığında gözümdeki yașlarla konuştum.

"Bana bir söz vermeni istiyorum. Verir misin?"

Parmağımda dudağını hareketini hissederken gözleri kısıldı.

"Ne sözü?" Yutkundum.

"Volkan, bize bir şey olursa, nereye gidersem gideyim, kimin yanında olursam olayım aldığım ve verdiğim her nefesin senin için olduğunu, bu bedendeki kalbim ilk ve tek sahibinin hep sen olduğunu ve olacağını, senden hiç bir zaman vazgeçmeyeceğimi asla unutmayacaksın."

Volkan'ın daha da anlamazca kaşları çatıldı. "Nereden çıktı şimdi bu? Sadece evden ayrılacaksın, Derin. Senin kafandan ne geçiyor?"

Dudaklarım aralandı ve ellerim telaşla yanaklarına tırmandı. "Hayır, hayır yanlış anladın. Tabii ki sadece evden ayrılacağım. Aklımdan başka bir şey geçmiyor. Sadece, ne bileyim işte..." diyerek bakışlarımı kaçırdım.

Derin bir iç çekerek belimdeki elini çeneme çıkardı ve tekrar ona bakmanı sağladı. Yüzünde daha yumuşak mimikler vardı. "Evet, sadece bu evden gideceksin. Benden gitmene asla izin vermem. Saçma sapan, yersiz korkulara kapılma." derken gözlerimin içine baktı. " Nerede, kiminle olursak olalım aldığın ve verdiğin her nefes benimkine mühürlü. Kalbim, her zaman sadece kalbinin canlı renkline bulanmıș kalacak ve senin bana ait olduğunu asla unutmayacak. Söz vermiyorum, yemin ederim, unutamayacağım."

Ellerim yanaklarındayken onu kendime çektim ve dudakları, dudaklarıma çarptığında gözlerini kapattı. Belimdeki eliyle bedenimi bedenine yaslarken benim de gözlerim kapandı ve beni tutkuyla öpmeye başladı. Dudaklarında bir hırs vardı. Boş korkularım için bana kızdığını o an anladım. Ama o hırsın da üzerinde öyle bir sahiplenme vardı ki her hareketinde nefesimi kesiyordu. Ona beceriksizce karşılık vermeye çalışırken daha önce hiç yapmadığı bir şey yaptı ve diliyle dudaklarımı araladı.

Verdiği sert nefes yüzüme çarparken kalbim yerinden oynadı. Daha da hırsla beni öpüyorken kucağına yığılayacağımı sandım. Ellerimle omuzlarına tutundum. Tırnaklarımı hissettimlerimle omuzlarına battığında başını biraz yana eğerek öpüșünü derinleștirirken inledi.

Kalbim, onun dudaklarından gelen duyguların içinde yolunu kaybederken bir eli belimde hareket etmeye başladı. İçimde yükselen hisle dişlerimi alt dudağına geçirdiğimde bir kez daha sert bir nefes verdi. Dudağını benden kurtardığında biraz üzerime eğilerek daha da büyük bir tutkuyla karşılık verdiğinde başım dudaklarından ayrılarak arkaya düştü ve dudaklarını çeneme değdiğinde bu kez aynı anda inledik.

Kendimden utanarak gözlerimi sımsıkı yumdum. Kanımda dolanan his, korkunçtu. O kadar iyi hissettiriyordu ki tehlike çanlarının sesini duyamıyordum bile. Dudakları, yanağıma doğru kaydığında durmadı. Dudaklarını ıslak bir yol izleyerek boynuma doğru sürükledi. Tenim yanıyordu. Devasa bir yangını başlatmak için yaptıklarıyla hem kendini hem de beni eritiyordu. Ellerimin altındaki omuzları aldığı nefeslerle hızla inip kalkıyordu. Dudakları kulağımın altında boynuma değdiğinde zorlukla "Volkan," dedim.

Cevap vermezken dudakları daha aşağı kaydı. Köprücük kemiğimde hissettiğim nefesiyle dudağımı ısırıken başım arkaya düştü.

Nasıl bir ateşti bu böyle?! Sonu yok gibiydi.

Dudaklarını yavaşça tenimden çektiğinde yüzü kulağıma tırmandı. "Benimsin." dedi nefes nefese. "Bu evden de gitsen, bu ülkeden de gitsen bunu hiç bir şeyi değiştirmeyecek. Sadece benimsin."

Başım yoğunluktan ve utançtan önüme düşerken yüzünü geri çekti ve alnını alnıma dayadı. "Beni kendine çektiğin saniye tenim de tenine mühürlendi. Senin tenin bana, benimki de sana ait. Artık bana senden başka çıkış yok."

Kendinin ilan ettiği tenimin altında kabaran hislerle yutkundum. Ellerim kollarına kayarken belimdeki eli hala yavaşça aşağı yukarı hareket ediyordu. Hala düzene girmeyen nefeslerimize rağmen o sakinleşmiș gibiydi. Utanç, yavaş yavaş daha da kendini belli ediyordu.

"Bana bak, gözlerini aç, güzelim." diye mırıldandığında olumsuz bir ses çıkardım. Verdiği kısa nefesten hafifçe gülümsediğini anladım. "Gözlerini aç, bebeğim. Benden utanmanı gerektiren bir durum yok."

Dediğinde organlarımın yer değiştirdiğini sandım. Beni nereden vuracağını iyi biliyordu. Bu kez, sesimi bulmaya çalışarak "Olmaz," dedim sessizce.

Bir kaç saniye nefes verişini duyumsarken sahte bir tehditle "Eğer açmazsan seni öpmeye devam ederim." dedi. Utanç anında göz kapaklarımı yukarı çekti. Kopkoyu olmuş, munzurluğun ve hazzın keyifle cirit attığı gözlerle keșiștiğimde gülümsüyordu.

"Seni böyle öptüğüm için pişman olmam gerek, çünkü yanlış. Ama sen böyle bakarken hiç bir şeyin önemi yok sanki." dediğinde göz kapaklarım titredi.

"Sus, ne olur. Deme öyle şeyler," diye fısıldadım.

"Ama dedim bile." Sinsi mırıltısıyla bakışları tekrar dudaklarıma düştü. Gülüşünün yerini kaplayan ifade arzuydu. (Burada bir kestim. İnsan hikayesinde kendi adının anlamını kullanınca bir garip oluyormuş. Hahshshdhdh) "Git," diye fısıldadı. "Git ve hazırlan yoksa devam edeceğim ve bu kez, seni bırakmayacağımdan korkuyorum."

"Ha... Şey, tamam." diye kollarının arasından istemeye istemeye çıktım ve ayağa kalktım. Bir boşluk hissi beni sarmalarken o da doğruldu ve kalktı. Adımlarımı hareket ettirip odanın çıkışına ilerlerken "Ben formamı giyeyim." diye gereksiz bir bilgi özet geçtim.

"Tamam," mırıltısını ardımdan ișitirken odadan çıktım. Odaya girip Volkan'ın tișörtünü ve tayti çıkardım. Bavula yerleştirdikten sonra hızla okul formamı giyindim. Aynanın karşısına geçip saçlarımı gevşek bir yarım topuz yaptım ve Volkan'ın kolyesini boynuma taktım. Yüzüme herhangi bir şey sürme gereği duymadan son kalan eşyalarımı toparladım. Valileri kapıya sürüklerken az kalsın unuttuğum para biriktirdiğim çantamı çekmeceden çıkardım ve çantama attım.

Valizleri sürüklerken kapıyı açtım ve koridora çıktım. Volkan banyodan çıkarken beni gördü ve yanıma gelerek "Bırak, ben alayım." dedi ve iki valizi bir anda yüklendi. Kol kaslarının kasılmasına bakarken "Ağır ama?" dediğimde kibirle sırıttı.

"Bunlar mı ağır?" diyerek merdivenlere yöneldiğinde arkasından yürümeye başladım. Giydiği koyu yeşil gömleğin altına siyah bir pantolon gitmişti. Aşağı inerken biraz zorlanıyor gibi gözükse de merdivenler bittiğinde bavulları sürükleyerek kapının kenarına koydu. Sessizce arkasından ilerlediğimde elini saçlarından sıkıntıyla geçirdiğini gördüm. Daha sonrasında beline koyduğunda yanına doğru yaklaşıp koluna dokundum. Bana döndüğünde yüzünde oldukça hoşnutsuz bir ifade vardı.

"Kahvaltı edelim." diye mırıldandığımda başını salladı ve birlikte mutfağa geçerek sessizce kahvaltı hazırladık. Aramıza öyle bir kasvet çökmüştü ki konușsak gitmekten vazgeçecektim. Masa oturduğumuzda elimi uzatıp bir lokma yiyesim yoktu. O da öyle hissediyor olacaktı ki kolları masaya dayalı yiyeceklere öylece bakıyordu.

İșe aç gitmesini istemiyordum. Önceki akşam da çok az yemişti. Bu yüzden aramızdaki bulutları dağıtarak çatalıma uzandım ve ekmeğin üzerine krem peynir sürüp dünyanın en güzel şeyini yiyormuş gibi bir ifadeyi yüzüme yapıştırıp yemeye başladım. Volkan beni incelerken gözleri hafifçe kısıldı. Ama sonra o da yemeye başladı.

Yine de hala konuşmazken elimdeki ekmek boğazımdan zorlukla geçti. Bu ev, her ne kadar Volkan'ın evi olsa da artık benim de evimdi ve bir insan evinden ayrılırken ne kadar eksilirse o anlarda o kadar eksiliyordum. Masadan bir kaç lokma alarak kalktığımızda toplamak için tabaklar uzandım.

"Bırak, ben daha sonra hallederim." dedi sesinde fer yok olmușça. Başımı salladım. Mutfaktan çıktığımızda montlarımızı giyindik. Kapıyı açmadan önce belki hayatımın en güzel geçen günlerinin sahibi olan eve baktım.

Bu evi çok özleyecektim.

Bu evde önceden Ece ile birlikte yaşadıklarını birlikte silmiştik biz. Bu nedenle burası benim ve Volkan'ın eviydi.

Evden çıktıktan sonra arabaya ilerledik ve Volkan bavulları bagaja koyduktan sonra ön koltuğa binip annemin önceki gün mesaj attığı adresi Volkan'a gösterdim. Annem mesajda aynı zamanda teyzemle konuştuğunu ve teyzemin beni beklediğini yazmıştı.

Sessiz bir yolculuktan sonra annemlerin evinin bir kaç mahalle ötesindeki bir binanın önünde Volkan arabayı durdurdu. Arabadan indik ve sarı ve koyu yeşil boyanmış binaya baktım. Volkan ile bavulları alarak girişe doğru ilerledik. Kapıda kameralı zil sistemi vardı. Dört numaraya bastım. Kapı örterek açılınca Volkan'a yandan bir bakış attım ve kapıyı açıp girmesini bekledim.

Asansörle ikinci kata geldiğimizde kapı açıldı. Asansörden indiğimizde sağ taraftaki kapıda bir yıla yakın süredir görmediğim kuzenim İrem'i gördüm.

İrem benden iki yaş büyüktü ve kuzenlerimle olan zayıf ilişkim onun içinde geçerliydi. Ama onu iyi tanırdım. İrem, teyzeme çok benzerdi. Benden kısaydı ve kesinlikle bizim köyün kızlarının aksine oldukça asi, kaba ve kavgacı bir ruha sahipti. Belki de bu asilik bizde genetikti. Koyu kahverengi gözleri benimkiyle buluşmadan önce Volkan'ı boydan boya süzdü. Bana baktığında uzun koyu saçlarını geriye savurarak gülümsedi.

"Kuzenn! Yıl oldu resmen! Hoşgeldiniz." dedi ikimize bakarak. Ben de gülümsedim.

"Hoșbulduk, İrem." dedim gülümseyerek.

Volkan da başını sallayarak selamladı. "Hoșbulduk."

İrem'in gözleri bir kez daha Volkan kaydığında gözlerinde gizlemeye çalıştığı bir beğeniyle bakıyordu. "Ben İrem. Derin'in teyze kızıyım." dedi sırıtarak.

Volkan da mesafeli bir ifadeyle gülümsedi. "Ben de Volkan. Derin'in erkek arkadaşıyım. Memnun oldum."

İrem șaşkınlıkla "A-ah!" diye șaşkınlıkla ikimizin arasında gözleri gidip geldi. "Siz gazetedeki adam değilsiniz?" diyerek bana döndü. "Neydi adı? Heh, Efrail! Ondan ayrıldın mı, kuzen? Maşallah bu ne hız? Yetişemedim vallahi."

İrem'in ayarsız sözleriyle gözlerim kocaman oldu. İrem dudak büktüğünde bir anda kendini toparlayarak "Ay ben sizi kapı da bıraktım. İçeri gelsenize." diye eklendiğinde benim bakışlarım Volkan'a kaymıştı. Kaşlarını çatılmıș bir ifadeyle bana yandan bir bakış attı.

Derhal "Volkan, sen git. Dersin var, geç kalacaksın." diye atladım. İrem'i ve Volkan'ı aynı ortama sokmamam gerektiği bariz belliydi. Volkan huysuz bir ifadeyle başını salladı ve valizleri kapının yanına bıraktı. İrem'e bakarak "Davetin için teşekkürler." dedi buz gibi sesle.

Bana yaklaşıp yanağımdan tuttu ve dudaklarını alnıma bastırdı. Bakışlarını yüzüme indirdiğinde ifadesi daha yumuşamıștı. Ela gözlerde daha başlamamış ayrılığımızın özlemi vardı. "Okula gittiğinde haber ver. Akşam dershanede görüşürüz, güzelim."

"Tamam." diye mırıldandım. Gözlerimin içine bakarken burukça gülümsedi ve merdivenlere doğru dönerek gitti. Merdivende kaybolan kadar arkasından bakarken İrem sesiyle gidișinin garip hissiyatı dağıldı.

"Oha, kuzen! Adam taș gibi! Nereden buldun kızım bunu? Adam sana nasıl bakıyor?!" diye neredeyse bağırdığında valizleri elime alarak ayakkabılarımı çıkardım ve içeri girdim.

Teyzemle annem çok yakın değillerdi. Ama teyzem beni çok severdi. İrem'in sorusunu es geçerek "Sonra anlatırım. Teyzemler yok mu?" dedim.

İrem olumsuz bir ses çıkardı. "Yok, sabah karşı yola çıkmışlar. Öğlene ancak gelirler. Ama annem beni aradı. Abimin odasını sana hazırladım. O da ișe yeni gitti." Ilgaz, İrem'in abisiydi ve tam bir pislikti. Demet Teyzem gibi nazik bir kadının ya da Orhan enişte gibi naif bir adamın böyle manyak bir oğlu nasıl olurdu, hiç bilmiyordum.

Yüzüm istemsizce burușurken "Ilgaz işe mi girdi? Çok ilginç. Ayrıca oda konusunda nasıl sorun çıkarmadı? Yani ben onun odasını da işgal etmek istemem." diye mırıldandım. İrem, Ilgaz'a karşı olan tutumumu biliyordu. Çünkü Ilgaz'ı tanıyan herkes aynıydı. Adını duyanın yüzü direk burușurdu. İrem gülmeye önümden yürümeye başladı.

"Gel, odayı göstereyim," diyerek ilerlerken valizleri elime alıp peşine takıldım. Bana yandan imalı bir bakış attı. "Abim senin adını duyunca dünyası tersine dönüyor biliyorsun. Gazeteyi gördüğünde kriz geçirdi resmen. Dün annem telefonda teyzemle yaşadıklarınızı anlatınca rahatladı. 'Gelsin tabii, elin adamının evinde ne işi var? Biz gül gibi geçiniriz.' dedi." Hala gülüyordu. Ona da eğlence çıkmıştı. Beyaz kapılı bir odadan içeri girdi. Peşinden girip valizleri yere bıraktım.

"Ilgaz hala orada mı?" diye homurdandım. Üç sene önce bizi ziyarete geldiklerinde Ilgaz, ben on beş yaşındayken, teyzemden zorla annemle konuşmasını isteyip beni istemeye gelmek için onay almaya çalışmıştı. Teyzem bunu katiyetle reddettiğinde şansını bu kez bana aşk ilanı yapmakla kullanmıştı. O da o zaman yirmi yaşındaydı.

İrem, abisine tekrar gülerken "Maalesef, kendisine akraba evliliğinin yanlış bir şey olduğunu anlatamazsın. Kendisi, köyün bütün örf adetini benimseyerek bunların üzerine de kendi ayılığını katarak büyüdü." dediğinde gözlerini devirdi.

Sonra eliyle boşver dercesine bir hareket yaparak merakla bana yaklaştı. "Salla şimdi onu. Burada neler oldu? Nişanlandığını, ayrıldığını ve kaçtığını duyduk. Sonra da haberleri gördük. Annem bir şeyler geveledi. Senin bir suçun günahın yokmuş falan ama detay bilmiyorum ben. Haydi üstünü başını dökün de gel. Ay resmen Brezilya pembe dizilerinden daha heyecanlı."

Derin bir nefes aldım. "İrem, okula gitmem lazım." dediğimde yüzü düştü. Yaşadıklarım ona izlenecek bir dizi kıvamı vermiş olsa da benim için anlatması yeterince zordu. Fakat onu kırmamak adına "Akşam gelince tek tek anlatırım, olur mu?" diyerek kapıya ilerlediğimde merakla tekrar konuştu.

"Bari kapıdakini nereden buldun onu söyle! Gazetekini bunu bulunca mı şutladın? Kimdi o adam?" dediğinde kaşlarım çatıldı. Konuşma tarzı asla hoşuma gitmezdi en belki de son bir aydır defalarca tekrar ettiğim laflar için ağzımı açtım.

"Hayatımda sadece Volkan oldu. Gazetedeki yalan haber. O adam benim patronum. Ayrıca bu nasıl bir konuşma tarzı, İrem? Sen beni hiç mi tanımadın? Benim o tarz bir kız olmadığımı biliyorsun. Birbirimizden uzak büyüdük ama bu lafların beni çok kırdı."

Dediğimde kaşları kalktı. "Aa, sen bana alındın mı? Ben öyle demek istemedim ki. Tabii ki seni tanıyorum. Ama kulağa da öyle şeyler geldi ki haliyle neye inanacağımı şaşırdım."

Bu zihniyetle daha fazla baş edemeyeceğimi anlayınca "Neyse, ben gideyim. Akşama biraz gecikebilirim. Dershanem var." diyerek kestirip attım ve evden ayrıldım.

Otobüste içimde filizlenen ufak çaplı özlemi gidermek adına telefonumu çıkararak ekrana baktım. İki mesaj vardı.

Gönderen: Maganda

Şimdiden özledim.

Yüzümde oluşan gülümsemeyle cevap yazdım.

Gönderilen: Maganda

Ben de özledim.

Diğer mesaja baktığımdaysa kaşlarım çatıldı. Geçenki numaraydı. Önceki mesajın altına gelen mesaja baktım.

Gönderen: 05*******

Beni aldattın. Beni o heriflerle aldattın! Benimdin sen! Onları idare ettin! Yalancı bir orospusun sen! Bunu çok acı ödeyeceksin! Duygularımla böyle oynamak neymiş göreceksin!

Kaşlarım daha da çatılırken aklıma düşen ihtimalle bir kaç saniye korkuyla tıkandım. Ama o hapisteydi ve mesaj atamazdı. Hapiste cep telefonu yasaktı. Üstelik mesajdaki kişi, duygularıyla oynanmasından bahsediyordu. Ona ait olan birine öfke kusuyordu. Yanlış numara olduğuna kanaat getirerek kendimi tamamen sakinleștirdim.

Okula gittiğimde yine bir kaç dersi kaçırmıştım. Ders arasında kantine indiğimizde Esmerle sohbet ederken yaşadıklarımı anlattım ve verdiği tepki "Yani gerçekten, Derin bir kaç gün görüşmüyoruz. Üç bölümlük dizi senaryosunu yaşamış olarak geliyorsun. Nasıl bir hayat bu böyle?" dedi. Sonra yeni fark etmiş gibi kaşlarını ardına kadar kaldırarak tekrar bana baktı.

"Volkan'ın yaptığı çok hoşmuș ama gerçekten takdir ettim. Ama bahsetmedin, Volkan sabah evden çıkarken hiç mi bir şey demedi? Ya da ne bileyim, seni birazcık tanıdıysam içinde tutup tutup bir anda patlamışsındır diye düşünüyorum."

Sabahki anlardan tabii ki bahsetmemiștim. Aklıma Volkan'ın beni öpmesi düştüğü anda yüzüm hızla yanmaya başladı. Esmer'in bakışları kısılırken zil çaldı, ben utançla ve aceleyle kalkmak istediğimde kolumdan tutup yerime oturttu.

"Zil çalıyor. Gidelim." dedim konudan uzaklaşmaya çalışarak. Esmer'in bakışları daha da sorgulayıcı olurken "Yok, yok, gitmeyelim. Sen bana bu sabahı anlat." dedi.

"Yok ya bir şey olmadı." Kaçamak bakışlar atarak geçiştirmeye calıșsam da yemedi.

"Bana bak, siz bu sabah ne yaptınız da ben sorunca böyle pancar gibi oldun sen? Bak bak ellerinde titriyor." dediğinde ellerimi hızla birleştirip sakladım. Derhal karşı atağa geçtim.

"Sen beni bırak da geçen gün Furkan'ı görünce asıl sen kıpkırmızı oldun, hemen kaçtın."

Gözleri sinsi sinsi kısılırken geçtiğim atağı havada yakalayarak bana geri pasladı. "Oraya da geliriz ama sen söyle bakayım. Kaçamazsın, ne oldu?"

Yenilgiyle dudaklarımı birbirine bastırdım. "Onu öptüm." diye mırıldanırken hayretle sırıttı.

"Ee? Sonra?" Dudaklarımı kemire kemire ellerimle oynadım.

"Sonrası yok işte. Öyle." dediğimde pis pis sırıttı.

"Anladım ben." dediğinde masanın üzerindeki telefonuna bir bildirim geldi. Gözüm oraya kaydı.

Gelen mesaj: Furkan

Günaydın. Gerçi bu saatte, tünaydın. Ama her neyse. Nasılsın, Esmer Şeker?

Koca gözlerle ona dönerken telefonunu işaret ettim. "Bu ne Esmer? Sana inanamıyorum! Bana nasıl söylemezsin. Furkan? Hangi Furkan?"

İnce dudaklarını birbirine bastırıp suçlu bir çocuk gibi gülümsedi. "Senin arkadaşın olan Furkan. Sosyal medyadan ekledi. Bir kaç gündür konuşuyoruz. Söyleyecektim ya! Araya kaynadı sadece."

"Samimiyet de almış yürümüş, birkaç günde, esmer şeker." diye bastıra bastıra hınzırca dalga geçtim.

"Ya sus be!" diye kızdıktan sonra konuyu uzatmadan kapattım. O sapık herif yüzünden yeterince üzülmüş olan arkadaşım adına mutluluğu hal ediyordu.

Okul bittiğinde dershaneye neredeyse uçarak gittim. Çünkü tüm gündür Volkan'ı görmenin hasretiyle yanıyordum. Dershane kapısına geldiğimde sigara içen hocalara göz gezdirsem de onu göremedim. Sınıfa çıkarken de görmemiştim. Sınıfa gidince montunu ve çantamı masaya bıraktım ve telefonumu elime alarak koridora çıktım. Camın önüne ilerlerken numarasını çevirdim. İki çalıştan sonra açtı.

"Güzelim?" dediğinde heyecanla konuştum.

"Neredesin? İlk dersimiz senin ama derse az daha var ve seni görmek istiyorum."

Gülerek "Bir saniye, müsait değilim." diye izin istedi. Yanındaki kişiyle konuştuğunu tahmin ettiğim süreçte cümlelerini biraz boğuk işittim. "Sen bunları çöz, benim biraz işim var."

"Hocam, gitmeyin, daha bitmedi sorular!" diyen ișveli sesin ardına Volkan'ın nefes alışını duydum.

"Tamam, Evrim. Sen beşinci soruya tekrar bak geliyorum, hemen." dedi o kıza. Onun hareket ederek daha sakin bir yere geçmesini dinlerken beynimde şimşekler çaktı.

Evrim, şu mezuna kalan öğrencilerden biriydi ve Volkan hakkında konuşmalarını duymuştum. Üstelik Volkan'a da söylemiştim. Gereksiz de olsa kıskançlık damarlarıma yürürken Volkan'ın sesi geldi.

"En alt kattayım, etüt salonunda. Ben de seni görmek istiyorum. Ama pek müsait değilim. Seni dersten sonraki ilk arada görsem?" dediğinde kıskançlık daha da yürüyerek şekil değiştirdi.

"Tamam." deyip kapattım ve sınıfa gidip oturdum. En ön sırada kollarımı bağlamış sinirle bacağını sallarken Hilal'in yanıma oturduğunu hissettim. Ders saati yaklaşırken kendi kendimi doldurmak konusunda üstün bir çaba veriyordum.

Benim yanıma gelmemişti! Evrim denen o kızla kalmıştı! Üstelik o kız elinde olsa sevdiğim adama yürüyecekti. Tamam! Sakin! Bu onun işiydi sonuçta! Bir şey diyemezdim. Ayrıca daha sabah görüşmüştük.

Kapıdan kırmızı rujuyla ilk tanıştığımız zamanlar bizi yakalayan Aleyna girdiğinde sarı saçlarını geriye doğru savurdu ve gözleri sınıfta gezinmeye başladı. Aradığı bir şeyi bulmuş gibi ilerlerdi ve duvar kenarındaki boş sandalyelerden birine oturdu.

Ben hala kendimi doldurmakla meşgulken kapıdan Volkan girdi ve masaya doğru ilerleyip elindeki kitapları masaya bıraktı.

"İyi akşamlar, nasılsınız?" diye selam verdiğinde her ağızdan başka bir ses çıkarak bir uğultu yükseldi. Benim kollarım bağlı somurturken Volkan'ın gözleri henüz bana değmemişti. İç sesim beni daha da fiștekliyordu.

Sakın bakma! Aman gözüm gözüne değer! Yanıma falan gelmek zorunda kalırsın! Evrim'in soruları eksik kalır sonra!

Volkan bakışları Aleyna da durup başını sorarca yan çevirdi. "Aleyna, sen bu sınıfta değilsin?"

"Hocam siz diğer sınıfa ders vermeyi bırakınca ben de sınıf değiștirmek istedim. Matematiği sadece sizden dinleyince anlıyorum." dediği saniye ben anı bir elektrik akımına tutulmuş gibi gözlerimi kıstım ve kıza baktım.

Ne?! Sadece bir ders için sınıf mı değiştirmişti!

Gözlerimle kızı boğarken o bana bakmıyordu. Volkan'ın gözünün içine bakmakla meşguldü. Volkan "Anlıyorum, yeni liste bana gelmedi henüz. Kendi adına iyi yapmışsın, hoşgeldin." dediğinde boğucu güce sahip bakıșlarım Volkan'a döndü. İç sesim saçlarını yola yola bağırdı.

Dövelim! Yok ben döverim bunları. Sıraya girsinler! Aleyna, Evrim, Tuğba, Ece! Bu neymiş ya! Hele o Tuğba yellozu evden ayrıldığımı öğrenirse hemen çöreklenir!

Volkan masasına geçtiğinde önündeki kitabı karıştırarak "Soru bankasının elli altıncı testini açın ve çözün. Yirmi dakika zamanınız var. Sonra yapamadıklarıza hep beraber bakacağız." dedi. Ona ters bakışlar atarken çantamdan kitabı almak için eğildiğimde gözleri kirpik altından bana kaydı. Derhal bakışlarımı kaçırdım ve kitabı çıkararak sorulara bakmaya başladım.

Kendimi sakinleștirmeye çalışarak soruları çözerken Volkan'ın onun peşindeki kişiler konusunda bir suçu olmadığını kendime sürekli hatırlattım. Adam, bütün kariyerini tehlikeye atarak benimle bir ilişki yaşıyordu. Onu böyle saçma sapan kıskançlıklarla boğmamalıydım. Ona güveniyordum. Yine de bu, o kızları parçalama istediğinden geri kalmamı engellemiyordu.

On dakika sonra hala üçüncü sorudayken başımı kaldırıp etrafa baktım. Kimi sorularla kimi de telefonuyla uğraşıyordu. Başımı onume çevirirken Volkan'ın oturduğu yerden bakışlarını gördüm. Hafifçe başını yana eğip sadece dudaklarını oynatarak "Ne oldu?" dedi sessizce.

Omzumu kaldırıp indirerek "Yok bir şey," mesajıyla başımı önüme çevirdim.

Süre bittikten sonra Volkan yapamadığımız soruları sormuștu. Nihayet ara vermeye karar verdiğinde sınıfın yarısı neredeyse koşarak çıkmıştı. Volkan yerinden kalkmazken telefonunu eline aldı ve bir şeyler yazdı. Masanın kenarındaki telefonum titrediğinde bana mesaj ettiğini ve kütüphaneye çağırdığını gördüm. Yerinde kalkıp ilerlerken bir süre sonra ben de peşinden çıktım. Kütüphaneye doğru yol alırken etrafımdaki insanların dikkatini çekip çekmediğimi kontrol ediyordum. Kendimi banka soygununa hazırlanır gibi hissediyordum. Dershanenin bu kalabalık saatinde beni çağırmasının tehlikeli olacağını düşünürken kütüphanenin kapısını açtım ve içeri girdim. Kapıyı kapatıp kilidini çevirmeden önce koridora birinin olup olmadığına baktım. Bu kaç genelde boştu. Bu da bizim avantajımızdı.

Volkan'ı sağa sola yürürken bulduğumda yanına ilerlerken durdu ve bana baktı. Yanına gidip kollarımı boynuna sardım ve yanağına hafif bir öpücük kondurup geri çekilmek için adım attım. Ancak adımımı tamamlamadan belimden yakaladı ve göz kenarındaki mimik çizgilerini ortaya çıkartacak kadar geniş bir şekilde gülümsedi.

"Öyle öpüp kaçamazsın. Daha ben öpmedim." diye mırıldanarak dudaklarıma doğru hamle yaptığında başımı geri çekip kaşlarımı çattım.

"Yok öyle bir günde iki kez! Ben sadece sana selam vermek adına öptüm seni. Sürekli öpüşüp koklașan çiftlere döndük. Farkında mısın? Vıcık vıcık bir hale geleceğiz diye korkuyorum."

Gülüşü genișlerken başını sallayarak geri çekildi.

İçimdeki kıskançlık konuşmam veya atar yapmam için beni pençeliyor olsa da onun keyfini bozmaya hiç niyetim yoktu. Gömleğimin yakasını düzelterek masallardan birinin üzerine oturdum. Volkan da yanıma oturduğunda başımı omzuma düşürerek onu izlemeye başladım.

"Kolun nasıl oldu? Ağrın var mı?" diyerek gömleğimi kıvırdığım yere baktı.

"İyiyim," dedim sadece. "Sen annenlere benim evden ayrıldığımı söyleyecek misin? Aranız düzelir belki?"

Dudaklarını birbirine bastırdı. "Emel ile bugün konuştum. Muhtemelen anneme de yetiştirmiștir. Arar yakında. Sen bunları kafana takma. Biz düzeliriz. Babam ve benim meselemiz başka. Sana daha önce de söylemiştim. Sen biraz bahanesin." Yüzüne çöken kasvetin bri kaç parçası tanıdıktı.

"Nedir?"

"Üniversite yıllarında evden ayrıldığımdan beri kızgın. Eceyle eve çıkacağımı duyduğunda çıldırmıştı. Eski kafa işte. Yanlış olduğunu söyleyip durmasına rağmen bildiğimi okudum. O zamandan kalan siniri de var. Daha sonra sen de eve taşınınca bizi tamamen yanlış anladı." dedikten sonra gözlerini devirdi. "Ona derdimi anlatamıyorum. Sana zarar vermediğimi söylesem de annem seninle ayrı odalarda kaldığımızı söylediğinde biraz yumuşamıș. O zaman, bana inandı. Ama aramızdaki buzlar erimedi."

"Bak ne diyeceğim? Babana gidelim. Her şeyi anlatalım. Evden ayrıldığımı da söyleyelim. İster misin?" Volkan başını olumsuz anlamda salladı.

"Ben babamın bana kendisinin inanmasını tercih ederim. Yaşın küçük olduğu için seninle birlikte yaşayarak sana zarar verdiğimi düşünüyor. Ben de ona kırgınım."

Bu hissi biliyordum. Kendini anlatamamak, ailenin seni kendi yargı kalıpları yüzünden inatla dinlememesinin nasıl kırdığını iyi biliyordum. Bu nedenle ısrar etmedim ve konuyu değiştirdim. "Dün annemin yanında söylediğin şu is meselesi nedir?"

"Bir internetsiteden başka bir kaç okula ve dershaneye başvuru yaptım. Mail geldi. Görüşmeye çağırdılar. Kesinleșmeden sana söylemek istemedim. Ama dün annen endişeleyle öyle konuşunca bunun onu rahatlatacağını düşündüm." Eliyle ensesini kaşıyarak bana yandan bir bakış attı. Söylemediği için biraz mahçup bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Volkan," diyerek ona doğru eğildim. Yanağına dudaklarımı bastırdığımda başını bana çevirdi ve dudaklarını dudaklarıma sürttü.

"Belki de gitmen bir açından iyi olmuştur," diye mırıldandığında gözlerime baktı. "Yoksa aramızdaki bu çekimin sonu..." diye mırıldanırken gözlerimi kapatıp başımı geri çektim.

"Ne olursun sus! Zaten bu konuda yeterince utanıyorum." Gülerek ayaklandı ve elini bana uzattı.

"Tamam, tamam, bir şey demedim. Haydi derse gidelim."

Elini tutarak masada kalktım ve kütüphaneden ayrılıp sınıfa gittik. Bu kez ayrı ayrı yürüme gereği duymamıştık. Ben de artık bu gizli saklı ilişki muhabbetinden sıkılmıştım. Belki de iş yerini değiştirmesi gerçekten iyi olacaktı.

Derslerden sonra Volkan arka sokak beklediğini mesaj attı. Dershanenin kapısından çıktığımda kararmış havaya oldukça soğuktu. Montunun fermuarını boğazıma kadar çekerek arka sokağa ilerledim. Arabayı gördüğümde içindeki karaltıyı derhal tanımıştım. Kapıyı açıp bindiğimde üzerindeki montu arka koltuğa koymuş olduğunu gördüm. Arabayı çalıştırıp yola çıkardı. Kılmadan gelen sıcak hava yüzünden ben de montumu çıkarıp kucağıma koydum.

"Bundan sonra akşamları dershaneden ve işten sonra seni ben alacağım. Teyzenin evine sağ salim gittiğini bilmek istiyorum." Yüzünde oluşan endişeli ifadeye anlamazca baktım.

"Ben giderim. Ne gerek var? Sanki her zaman sen taşıyordun beni. Hem olmaz. Bütün gün çalıșıyorsun. Dershane olduğu günler tamam ama bunun dışında ben her gün sana mesaj atar ya da ararım. Yetmez mi?" diyerek itiraz ettim. Volkan kaşlarını çattı.

"Yetmez. Benimle ters düşme, küçük hanım. Bırakacağım diyorsam, bırakacağım."

"Gerek yok, diyorum."

"Ben de var, diyorum."

"Ben de yok, diyorum."

"İnatlaşma. Her gün dışarıdasın. Başına bir şey gelmeyeceğinden emin olmalıyım." Yoldan bakıșlarını bir kaç saniye bana çevirip tekrar yola baktığında sinirlendiğini anlamıștım.

"Volkan, yakışıklı, karizmatik sevgilim benim," diye suyuna gitmeyi tercih ettiğimde gözlerini kısarak aynadan yolu kontrol etti. "Ben eve giderim. Her gün sana da haber veririm. Saatin geç olduğu günler de seni ararım, gelirsin. Olmaz mı?"

Dilini șaklatarak olumsuz bir ses çıkardı. "Olmaz. Öyle güzel sözlerle de beni kandıramazsın." Sesindeki keskin ifadeyle sustum.

Homurdanarak onuma döndüğümde direksiyonu teyzemlerin yeni evinin sokağına çevirdi. Yorulsun istemiyordum. Aylardır bu durumdan memnun olsa da evini de işgal etmiștim. Benim yüzümden harap olduğu bir çok gün olmuştu. Düzenini zaten alt üst etmiştim. Evinden ayrılmam, onun da dediği gibi bazı açılardan iyi olmuştu. Binanın önünde durduğunda ona baktım. Kaşları çatık bir ifadeyle yola bakıyordu.

"Teşekkür ederim," diye mırıl mırıl kapıya açarak arabadan indim. Çantamı sırtıma taktığımda montumu tek koluma tıkıștırarak binaya doğru yürürken moralim bozulmuştu. Sokak ıssızdı.

Bir anda kolumdan çevrildiğimde daha ne olduğunu anlamadan Volkan'ın sinirli ela gözlerini sadece bir kaç saniye gördüm. Beni çevirdiği hızla elini boynuma koyup başımı kendine doğru çekti. Dudakları dudaklarıma çarptığında gözlerini kapattı ve hırsla, vahșice beni öpmeye başladı.

Şaşkınlıktan montun elimden düşüp yeri boylarken kolumdaki elini belime sarıp beni kendine çekti. Vücudumda bir anda yükselen yangınla ben de gözlerimi kapattım. Yavaşça dudaklarımı oynatmaya başladığımda başını yana eğdi. Ellerimi beline koyarken nefesim kontrolden çıkmaya başlıyordu.

Yavaşça dudaklarını benden ayırdığında gözlerimi araladım. Sokak ışıklarının altında parlayan gözlerle bana bakarken başını hafifçe geri çekti.

"Senin böyle gitmene nasıl izin veririm? Kavga sebebimiz bile bu kadar saçmayken yüzünü öyle düşürme." Soğuk hava yanan elini yanağıma getirdi ve güler gibi bir ses çıkardı. "Birbirimizi düşündüğümüz için kavga ediyoruz."

Böyle söylediğinde ben de dayanamayıp güldüm. "Çok saçma, değil mi?"

Bakışları dudaklarıma düşerken "Çok..." diye fısıldadı. Tekrar bana doğru hamle yaptığında bu kez ben de ona uzandım. Dudaklarına susamış gibi asılarak gözlerimi kapattım. Bu kez daha yavaștı. Dudaklarını yavaşça geri çektiğinde bunun bir iyi geceler demek olduğunu hissettim.

"Git artık," diye mırıldandım gözlerimi açarak. Başını salladı ve bir şey demeden eğilip yere düşen montumu alarak bana uzattı. Elinden aldığımda son bir kez bana bakıp arabaya bindi. Araba gözden kaybolurken derin bir nefes alıp iknaya ilerledim.

Evin kapısını çaldığımda teyzeme kapıyı açtı. Beni görünce gülümsedi. "Kızım, hoşgeldin." diyerek sarıldı ve beni içeri aldı.

Üstümü çıkarttırken "Asıl siz hoşgeldiniz, teyze. Güle güle, oturun inşallah." dedim.

Birlikte içeri geçtiğimizde eniştem, İrem ve Ilgaz salonda oturuyordu. Salon genisti ve yeni alındığı belli olan oturma grubu koyu yeşildi. Perdelerde ve süs eşyalarındaysa teyzemin ağır zevki olan altın renkleri hakimdi. Hepsine selam vererek koltuğa oturduktan sonra teyzem kaşlarını kaldırarak bana baktı.

"Biz yemek yedik ama sana bir şeyler hazırlayayım mı?" dediğinde gülümsedim.

"Yok teyze. Çok sağol. Ben dershanede yedim." dedikten sonra başını salladı. Ilgaz lafa girdiğinde bakışlarımı onun soluk mavi gözlerine çevirdim.

"Kız, bana bak, neler oldu, anlatsana. Meraktan çatladık. Annem söyledi. Eniştem seni kiminle nişanlandı da evden kaçtın? Gerçi bakma, bence çok iyi yapmışsın." derken genişçe sırıttı. Yüzüne karşı yüzümü burușturmamak için bakışlarımı teyzeme çevirdim.

Teyzem oğluna kötü kötü bakışlar atarken bir yandan da hepsi merakla bana bakıyordu. Evlerinde kalacağım için ufak bir özet geçmeye karar verdim.

Kaçırıldığımı duydukları anda hepsi birden şok olmuşlardı. Teyzem ağlaya ağlaya yanıma geldiğinde bana sarılmıştı. Babamın kurtulmamdan sonra yaptıklarını duyduğunda Orhan Enişte aklar düşmüş kaşlarını çattı.

"Mustafa çok ileri gitmiş, ona birinin dur demesi lazım artık. Baban iyice yoldan çıktı." dediğinde başımı salladım. Anlatırken gözlerim dolsa da acımı içime bastırmıştım. Volkan'dan ayrıldığım için yeterince üzgündüm zaten.

Bakış açılarına ters düşeceğini bilmeme rağmen onlara Volkan'dan da bahsettim. Dershanede öğretmenim olduğunu da söylediğimde İrem'in gözleri pörtlemiști. Ilgaz kısılmış gözleri ile beni resmen lime lime doğrarken eniştem ve teyzem sadece her şeye rağmen dikkatli olmam gerektiğini söylemişlerdi. Ayrıca teyzem, okulum ve dershanem olduğu için abim ve benim adıma ev arama konusunda yardımcı olacağını söylemiști.

Daha sonrasında iyi geceler dileyerek Ilgaz'ın odasına ilerledim. Odada küçük bir banyo vardı. Bu duruma sevinerek hızlı bir duş aldım ve uzun kollu pijamaları giydim ve yatağa girdim.

Yatak, bu oda, evin kokusu, küçüklüğümden tanıyor olmama rağmen içindeki insanlar öyle yabancı ve soğuk hissettiriyordu ki galiba ruhum üşümüştü. Belime sarılan elleri, saçlarımın arasındaki sıcak nefesi arıyordum. Başımı yana çevirdiğimde parlayan ela gözleri, çapkın serseri gülüşünü. Gözlerim karanlık tavanda dikiliyken yatağın yanındaki sandalyenin üzerine koyduğum telefon titremeye başladı.

Volkan'ın numarasını gördüğüm an kulağıma dayadım.

"Volkan," dediğim saniye "Derin," dedi. Aynı anda nefes verdik.

"Ev o kadar boş ki. Uyuyamıyorum. Yanımdaki yastığa yayılan saçlarının kokusu yok." dedi sesine yansıyan şeyi hiç sevmemiştim. Teyzemler uyuduğu için sesimi biraz kısık tutarak yerimden doğruldum.

"Öyle düşünme, hep uzak değiliz ki." Dünyanın öbür ucundaymıșsın gibi... "Hem zamanla alışırız. Şimdi ilk akşam diye böyle." Asla alışamam biliyorum.

"Değil." Sesi kırıklar içinde gibiydi. "Senin olmadığın bu eve alışabileceğimi sanmıyorum."

Dolu dolu olan gözlerimle yavaşça saçlarımı geriye attım. "Volkan... Seni seviyorum. Bu şimdilik yetmez mi?"

Nefesindeki sesten gülümsediğini anladım. "Sanırım yeterli. Sesini duymak istemiştim. Saat geç oldu. Uyumalısın."

"Konuşsak?" dedim istekle. Kıkırtısını duyunca gözündeki yaşlar düştü. Gözlerimi kapatıp parlayan gözlerini hayal ettim.

"Uyu, güzelim. Tatlı rüyalar."

"Sana da." diyerek telefonu kapattım. Yatağa devrildiğimde gözlerimi kapatıp sesinin zihnindeki tınıyla uyumaya çalıştım.











Continue Reading

You'll Also Like

4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
Atlas By m

Romance

49K 4K 19
Bir mantık evliliği hikayesi.
77.9K 1.7K 36
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...
5.5M 292K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...