Death Angel, jikook

By Kittenismylife

72.6K 4.9K 2.5K

280320 091220 Feminen Jimin! •jikook •vmin #1 - Vminkook More

1
2
3
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23 |final
Soru-Cevap

4

4K 255 155
By Kittenismylife

JİMİN

Piç kurusu haklıydı, Taehyung erken gelecekti. Jimin kendini yataktan çıkak için zorladı, bacakları ağırlaşmıştı ve kendisine hiç yardımcı olmuyordu, iç organları hassaslaşmıştı. Destek bulmak için yatağa tutunarak sallandı; dişleri iliklere kadar işleyen bir soğukla çatırdıyordu. Damarlarının içi buz tutmuştu, vücudundaki bütün hücrelere işleyen ve ta içinden onu donduran bir soğuktu bu.

Daha önce hiç bu kadar üşümemişti, ama kendisine çarşafların altına sokulma keyfini bağışlayamazdı. Faciayı önlemek için bir şey yapmalıydı ve aklına gelen tek fikir büyük bir kadeh içkiydi. Büyük bir zahmetle, çarşafları düzleştirdi, sonra topallayarak mutfağa gitti ve bir kutu Febreze koku giderici kaptı. Yatak odasına dönerek, yorganı serdi. Süs yastıklarını her zamanki sıralarında yığdı. Sonra koku gidericiyi odanın ve banyonun etrafına sıktı. Belki sadece hayal görüyordu ama onun kokusunu duyduğuna yemin edebilirdi.

Neden bu kadar üşüyordu? Hava dondurucuydu ama durup termostatı ayarlamaya vakit ayıramazdı. Febreze'i mutfakta yerine koyduktan sonra, sağa sola dağıtılmış kıyafetlerini topladı ve banyoya götürdü, orada bunları dikkatle, her zaman yaptığı gibi yere koydu. Sonra duşu açtı, suyu dayanabileceği kadar sıcağa ayarladı, içine girdi ve hızla kendini sabunlayarak kokuyu ve yapışkanlığı temizledi. Hiç olmazsa su, sıcaklığından birazını ona vermişti.

Düşün! Düşünmesi gerekiyordu.

Düşünemedi. Öfke, kalın bir katran gibi içinde köpürerek beynini düşmanca bir karanlıkla dolduruyordu. Nasıl böyle kahrolası bir aptal olabilmişti? Aptal, aptal, aptal!

Kendisinden iğreniyordu. Bu "Sonsuza kadar mutlu yaşadılar" peri masalı saçmalığına inanmaktan daha iyisini yapmayı biliyordu ama uzvunu nasıl kullanacağını bilen bir adamla birkaç saatini geçirmişti ve ona kendisini de beraberinde götürmesi için az kalsın yalvarıyordu. Hayır, sadece "herhangi bir adam" değil, birçok insanın dişlerini fırçaladığı kadar kolay insan öldüren bir adam.

Ne düşünmüştü ki? Adamın, yavaş ve kolay olduğu ve kendisinin de orgazm olmasını beklediği için kendisine aşık olduğunu mu? Tabii canım. Tekniği farklıydı hepsi bu. Beraber olduğu diğer erkekler gibi o da, boşaldıktan sonra ilgisini kaybetmişti.

Aşağılanma duygusu, aç bir hayvan gibi içini kemiriyordu. Neden sadece seks kısmının tadını çıkarıp, duygularının işe karışmasına engel olmamıştı ki?

Vücudunu kurulayarak duştan çıktı ve neredeyse midesi bulanacak kadar tiksinmesine rağmen, katilin kullandığı havluyu kullandı. Taehyung ayrıntılara önem verirdi ve gereğinden fazla sayıda kullanılmış havlu kendisini tamamen ele verirdi.

Havalandırmanın şiddetli esintisi, çıplak vücudunu donduruyordu ve ıslak saçını aynı havluyla kurularken yeniden titremeye başladı, havlu şimdi fazla kullanıldığı için çok ıslanmıştı. Onu kenara fırlatarak çengele asılı bornozu üstüne geçirdi, sonra mermer tuvalet masasına gidip tarağı aldı ve saçlarını çekiştirmeye başladı.

Aynaya baktığında yüzünün ıslak olduğunu fark etti ve biraz şaşırarak ağladığını gördü. Bunun için ağlayamazdı. Ağlamak hiçbir kahrolası şeye yaramayacaktı. Gözyaşlarını yüzünden neredeyse tokatlayarak sildi.

Jimin acıyla soluğu kesilerek banyodan kaçtı. Saçlarını kurutmalı ve makyaj yapmalıydı, kendini mümkün olduğunca güzel ve seksi bir hale getirmeliydi ama bunu yapamadı. Bunu yapacak kadar uzun süre kendine aynada bakmak mı? Hayır.

Ne yapmalıydı? Ne yapabilirdi?

Ölüm soğuğu sanki içinde ve etrafında dönüyor, kendisinin ürpertiyordu. Göğsünden boğuk ve çiğ bir ses fırlarken, bu hatırayı zihninden uzaklaştırdı; yalpalaya yalpalaya kayan kapıdan geçerek balkona, onun sunduğu sıcaklığa çıktı.

Ayaklarının altındaki taş döşemelerde, rahatlatıcı sıcaklığı belli belirsiz hissetti. Daha önce durduğu parmaklıklara bakmaktan kaçınarak, döşemelerin üzerine oturdu ve sırtını duvara dayadı.

Boğuk hıçkırıklarla ağlamaya başladı, bunların sebebi ya anlayamadığı kadar derin bir üzüntü ya da kendi tepkisiydi. Kendisine ne oluyordu? Hiç böyle kendini bırakmamıştı, her zaman entrikalar çevirir, yönetir, bir avantaj arardı. Kendisini toplaması ve Taehyung'u baştan çıkarmak için bir çaba göstermesi lazımdı.

Hayır! Taehyung ile ilişkisi bitmiş, sona ermişti. O kendisini bırakmıştı; sanki onun için hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi-sanki onun için bir hiçmiş gibi, nokta.

Ondan nefret etti, hatta kendisinden nefret ettiğinden daha fazla. Tamamen onun boyunduruğu altına girmişti, dilini tutmuş, gülümsemiş ve o ne isterse istesin iyi geçinmişti, ne için? O kendisine sıradan bir fahişe gibi davransın diye mi?

Taehyung'un bunu ödemesi gerekiyordu. Bunun nasıl olacağını bilmiyordu. Eğer onun, daha önce yaptığı gibi kendisini pisliğin içinde sürükleyerek kaçıp gitmesine izin verirse yaşayamazdı. Hayat kendisini ne kadar aşağı sürüklerse sürüklesin, en azından fahişeliğe kadar düşmemiş olduğunu düşünüp kendine olan güvenini tazelerdi. Kendisini Taehyung'un fahişesi değil metresi olarak görmüştü, belki çok ayrıntılı düşünüyordu ama kendi düşünce biçimine göre bu çok son derece önemli bir ayrıntıydı.

Artık Taehyung için bir hizmet karşılığında değişilen bir maldan fazlası değildi.

Sonunda Taehyung'un içeri girdiğini duydu; kapıyı her zamankinden daha şiddetli çarparak kapatmıştı, sanki merhametsizliğini iyice vurgulamış gibi. Kiralık katilin hizmetini elinde tutmayı, kendisini elinde tutmaktan daha çok istemişti ve...

Ortaya çıkan bir anlayışa beyninin adeta donduğunu hissetti. Katilin hizmetini elinde tutmak istemişti... Ölmesini istediği birisi vardı, gururunu sineye çekip metresini bir başka adama verecek kadar umutsuzca bunu istemişti.

Taehyung açık kalan kapıdan balkona çıktı ve onu görerek durdu. "Neden dışarıdasın?"

Adamın ses tonu öyle doğaldı ki, derin ve yakıcı öfke yeniden içinde alevlendi. Başını kaldırdı ve adamın gözleri şaşkınlıkla büyüyerek geri çekildi. Jimin şişmiş gözleri ve darmadağınık yüzüyle nasıl göründüğünün fazlasıyla farkındaydı.

Canlanarak derişn sarsıcı bir nefes çekti. "Üzgünüm." Dedi boğuk bir sesle, piç kurusunun affetmek için gösterdiği çabadan ötürü gözyaşları tekrar gülmeye başladı. "Bilmiyordum... Benden bıktığını bilmiyordum." Sesi kesildi ve elleri ile yüzünü kapattı.

Taehyung'un eli omzuna dokundu. "Jimin..." diye söze başladı.

Jimin ondan uzağa sıçradı, onun sıradan bir dokunuşuna katlanamıyordu. "Hayır, yapma." Dedi kaba bir tavırla. Elbisesinin koluyla yüzünü kuruladı. "Bana acımanı istemiyorum. Beni sevmediğini biliyordum." Diye fısıldadı. "Ama ben, ben bir şansım olduğunu düşünmüştüm. Belki bir gün sevebileceğini... Sanırım şimdi daha iyi biliyorum, değil mi?" Dışarı, uzaklara bakarken çenesi titredi.

Taehyung onun arkasına çömeldi, koyu renk gözleri yüzündeki ifadeyi okumaya çalışıyordu. Sonunda Taehyung "Sana zarar verdi mi?" diye sordu.

Jimin sadece iç içgüdülerini dinledi. "Bana dokunmadı. Üzgündüm, o da dedi ki-ben başını derde sokmaya değmezmişim ve gitti." Kısa ve öfkeli bir kahkaha attı. "Sanırım ona hala yüzlük borçlusun. Bunun için üzgünüm." Eğer Taehyung katil ile seviştiğini öğrenirse gözünde değeri düşebilirdi, belki o kadar düşerdi ki onun yanında kalmasını istemezdi bile.

"Sana dokunmadı mı?" Taehyung'un ses tonu şimdi daha bir şaşkınlıkla doluydu.

"Birken iki kişi oldunuz, değil mi? O da beni istemedi."

Bunu demek istememişti ama öfkesi çok yoğun ve şiddetliydi, sözler ağzından fırladı.

Bir kere yeterdi.

Tamam, cehenneme kadar yolu var, bir kere kendisi için yeterden de fazlaydı. Şimdi onun ne yaptığını biliyordu, Taehyung'la bir tür oyun oynuyordu. Öyle ince bir oyundu ki, Taehyung'un oyun sahasında olduğuna dair bile en ufak bir fikri yoktu. Bu bir cinsel üstünlük sağlama oyunuydu ve katil kazanmıştı, kendisini zevkin doruk noktasına öyle çıkarmıştı ki, adeta deliye dönmüştü.

Acı hala taze ve güçlüydü; yüzünü yeniden bükülmüş dizlerine gömerek ağladı.

Taehyung onun arkasında dolandı, ne yapacağına karar veremiyormuş gibiydi. İlişkilerinde hiçbir şey onu buna hazırlamamıştı Jimin her zaman uysal, güler yüzlü, yüzeysel ve süslü olmuştu. Onu hiç üzgün ya da en azından canı sıkkın görmemişti.

Sonunda Taehyung "Sana biraz su getireyim." Dedi ve içeri girip gözden kayboldu.

Suymuş! Sanki su içmek kendisini sakinleştirecekmiş gibi. Üzgündü, susamış değil. Yine de bu jestin bir anlamı vardı; çünkü Taehyung kimseye bir şey getirmezdi, her zaman tersi olurdu, başkaları ona bir şeyler götürürdü.

Adam sadece bir bardak su almaya harcanacak zamandan daha fazlasını geçirmişti ve Jimin, onun kendisine yalan söyleyip söylemediğini anlamak için işaretler bulmaya çalışarak daireyi araştırdığını tahmin etti.

Adam balkona geri döndü ve bir kez daha Jimin'in arkasında çömeldi. "İşte," dedi "Biraz su iç."

Gözyaşları yeterince dinmişti, bu nedenle konuşabileceğini düşünerek Jimin başını kaldırdı ve yüzünü sildi. Perişan bir halde "Eşyalarımı toplayacaktım." Dedi. Boğazı öyle düğümlenmişti ki sesi zar zor duyuluyordu. "Ama gidecek hiçbir yerim yok. Eğer burada birkaç gün daha kalmama izin verirsen, kendime bir yer bakacağım."

"Gitmen gerekmiyor." Dedi adam yeniden başını Jimin'in omzuna koyarak. "Gitmeni istemiyorum."

"Beni istemiyorsun." Dedi başını sallayarak ve sonunda ona, en azından onun bulunduğu tarafa bakmaya cesaret ederek. Gözler, yaşlardan öyle buğulanmıştı ki adamı belli belirsiz bir şekil gibi görüyordu.

Sesi titredi ama sertçe yutkundu ve sözünü sürdürmeyi başardı. "Beni ona ve-ver-din. Bana sadece gitmemi söyleyebilirdin, bunu yapman gerekmezdi. Belki de ben senin benden bıktığını fark etmeliydim ama sanırım beni sevebileceğini o kadar fazla umdum ki..." Sözünü kesip, başını salladı. "Boş ver."

"Senin gitmeni istemiyorum." Diye ısrar etti Taehyung. "Bunu hiç... Bak, beni çaresiz bir durumda bıraktı ve bunu biliyordu." Dinleme cihazlarının kendilerini ne kadar dinleyebileceklerini ölçmeye çalışıyormuş gibi etrafına baktı ve sabırsızca, "İçeri girelim, burada konuşamayız." Dedi.

Jimin onun kendisini ayağa kaldırıp içeri götürmesine izin verdi. Adamın eli, sahiplenici tavırla beline sarıldı. Zafer duygusu içinde adeta kükreyerek gözyaşlarını, en azından şimdilik, uzaklaştırdı. Evet! Planını uygulamaya geçirmek için ihtiyaç duyduğu zamanı kazanmıştı. Sadece gerçek duygularını ondan bir süre daha saklaması gerekiyordu ama bu konuda o kadar antrenmanlıydı ki, bu kendisi için zor olmayacaktı.

Taehyung bunu ödeyecekti hem de fena ödeyecekti.

KIM NAMJOON/KIM SEOKJIN

"Bundan ne anlıyorsun?" Kim Namjoon, parabolik mikrofonun az önce yakaladıklarına dikkat çekerek şaşkınlık içinde sordu. Rüzgar, mesafe ve diğer etkenler yüzünden ses kalitesi çok iyi değildi, ama bilgisayar programı araya giren seslerin çoğunu eleyebilirdi.

"Sanırım, o meçhul adamın kim olduğunu bulmamız gerek." Diye cevap verdi Seokjin. "Taehyung'un kız arkadaşını(!) paylaşmasını sağlayacak kadar önemli biri olduğuna göre. Daha binadan ayrılmadı mı?"

"Ayrıldıysa, onu kaçırdık demektir. Ama aynı şekilde, onun binaya girdiğini de hiç görmedik."

"O halde ya bir tüneli var ya da kılık değiştirdi."

"Ben tünel ihtimalini göz ardı etmiyorum." Dedi Namjoon alaycı bir tavırla. Şehrin altında her türlü terk edilmiş tünel vardı. Şehrin planlarının hiçbiri orada bir tünel bulunduğunu göstermiyordu ama bu olmadığı anlamına gelmiyordu. Bu kontrol edilecek bir şeydi, her ne kadar adamın kendisini bir şekilde gizlediğini farz etse de. Yeniden gözlem kaydına dönecek ve binadan ayrılan her insanı, balkondaki adamla ilgili elindeki kayıtla kıyaslayacaktı.

"Merak ediyorum, neden kız arkadaşı, Taehyung'u kendisi ve adam arasında bir şey olmadığına ikna etmeye çalışıyor, üstelik Taehyung onu açıkça adama teslim etmişken?"

"Kim bilir?" diye iç çekti Seokjin, düş kırıklığı içinde elini başına geçirerek. "Yine de bu, kadına ulaşmak için bunu kullanma planını suya düşürdü, nitekim Taehyung onların işi pişirdiklerini öğrense bile, daveti yapan kendisi. Hepsinin canı cehenneme."

İkisi de hayal kırıklığı içinde bilgisayar ekranına baktılar, şimdi ekran onlara tam olarak sahip oldukları şeyi gösteriyordu: yani hiçbir şey.

KIM TAEHYUNG

Kim Taehyung sessizce Jimin'in yatak odasının kapısını açtı ve yatağa doğru yürüdü. Buraya fazla uğramamış ama yine de kadının bir işler çevirip çevirmediğini anlamak için adamlarına düzenli olarak arattırmıştı. Jimin’in seçtiği dekor o kadar süslü, püslü ve fırfırlıydı ki iç bayıltıyordu. Ve normalde metresinin bu kadar kötü biri olduğunun kendisine hatırlatılmasından hoşlanmazdı. Bu gece bir sebepten dolayı bu abartı canını sıkmamış aksine tuhaf bir şekilde dokunaklı gelmişti. Onun odası sanki sevgi dolu annesinden istediği gibi düzenlemek için izin almış bir genç kızın odası gibiydi. Bütün coşkusu içinde adeta masumdu.

Kadın uyuyordu yüzünü kapıdan öte yana çevirerek yan yatmış, yatağın tam kenarında sıkı bir düğüm halinde bükülmüştü. Sanki ufalmış gibi her zamankinden daha küçük görünüyordu. Koridordan gelen ışık elmacık kemiklerinin hafif egzotik biçimine yayılmış, saçlarından oluşan büyük bir yığına dolanmıştı. Yorgun düşene kadar ağlamıştı, loş ışık altında bile adam gözlerinin ne kadar şişmiş olduğunu anlayabiliyordu.

Kendinden şüphe duyma sorunu olan bir adam değildi. Bu ne yaptıklarını bilmeyen veya yapmak istediklerini yapacak cesaretleri olmayan aptallar ve ödlekler içindi. Yine de yıllardır, onlarca yıldır, ilk defa şüpheden adeta felce uğradığını hissediyordu.
Eşit derecede panik, öfke ve şaşkınlıktan oluşan bir karışım içinde çalkalandı. Bu nasıl olmuştu? Bütün insanlar içinde, Jimin'e karşı neden böyle hissediyordu?

Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu ve umutsuzca onu seyretti. Jimin kendisi ile 2 yıldır birlikteydi. Diğer feminenlerden daha uzun süredir, ama sadece uysal ve taleplerde bulunmayan biri olduğu için. Kendisinin sızlanmalar, somurtmalar ve taleplerle uğraşacak ne zamanı ne de sabrı vardı. Jimin ile olmak bununla birlikte kolaydı. Soğukkanlı biraz salak biriydi ve alışveriş yapmakla, güzel görünmekten başka hiçbir işle ilgilenmiyordu. Duygusal çatışmalar yapmıyor, öfke nöbetlerine tutulmuyordu, pahalı hediyeler ya da daha kötüsü zamanı için hiçbir istekte bulunmuyordu. Onu fazla düşünmemişti, ne zaman sevişmek istese o güler yüzlü ve halinden memnun bir şekilde sadece oradaydı.

Yine de eğer bunun üzerine düşünseydi, seksin onu yanında tutmanın tek nedeni olduğunu söylerdi. O piç kurusunun ona sahip olmasını istemezdi elbette çünkü testislerini hak edecek kadar değeri olan hiçbir adam kadınını paylaşmamıştı ama seçenekleri sınırlıydı ve bütün bu seçenekler kötüydü. Gurur ve egosunun istediği gibi “Hayır” deseydi katilin çok değerli hizmetlerini kaybetmiş olacaktı. Ayrıca katilin bu reddedişi kişisel olarak algılama ihtimali de vardı ve Taehyung kimseden korkmamasına rağmen dalga geçmeye gelmeyecek bazı insanların bulunduğunu bilecek kadar zekiydi ve katil bu adamlardan biriydi.

Dolayısıyla gururunu huzursuzluğunu içine atmış “Evet” demiş ve bundan zerre kadar hoşlanmamıştı. Bütün bir öğleden sonra endişe ile bunu düşünüp durmuştu. Kadınını başka bir adamla çıplak olarak gözünde canlandırmıştı. Hatta lanet olsun! O piç kurusunun uzvunun kendisininkinden büyük olup olmadığını bile merak ettiğini fark etmişti. Böyle saçmalıkları düşünüp üzülmesi gerekmezdi ve dolayısıyla ufak bir şüphe parçasının araya ısınması kendisinin canını sıkmıştı. Paraya ve güce sahipti, Jimin gibiler için önemli olan da buydu.

Ama her ne kadar ona sahip olmasını kabul ettiği zaman şoka girdiğini gözlerinden okusa da, onun bunu bu kadar kafasına takmasını beklemiyordu. Ne de olsa seks onun ödeme biçimiydi, fazla bir şey sayılmaz değil mi?

Bir parçası gerçekten de kadına ojelerini sürerken ya da her zamanki uysallığı ile çok sevdiği lanet olası alışveriş kanalını seyrederken bulacağını düşünmüştü. Bunun yerine onu balkonda çömelmiş halde hıçkırıklarla ağlarken bulmuş ve midesine bir yumruk yemiş gibi hissetmişti.

Kırgındı. Onu tarif etmek için aklına gelen tek kelime buydu, kırgın görünüyordu.

Ama olup biten bu değildi. Bunun yerine jimin, Taehyung’un kendisini sevmediğine dair olan bu kanı karşısında perişan olmuş ve onun kendisini ileride seveceğine daire umudunu kaybetmişti. Bütün parçaları bir araya getirdiğinde midesine yeniden bir yumruk indiğini hissetmişti. Jimin kendisini seviyordu...

Eğer kadın kendisini bırakıp giderse bunun umurunda olmaması gerekiyordu, hiç çaba göstermeden onun yerine birini bulabilirdi. Kadınlar, gayler ya da feminenler daima kendisine gelmişti. Birini çıkıp aramak zorunda kalmamıştı. Yine de onu kaybetmenin düşüncesi kendisini panikten adeta hasta ediyordu. Kim Taehyung, birisi için endişeliydi!

Daegu'nun en zorlu kenar mahallelerinde yetişen küçük bir çocuk olduğu zamandan beri hiç kimseyi ve hiçbir şeyi sevmemişti. Birine değer vermenin neredeyse düşmanlarına kendisine karşı kullanabilecek bir silah vermek demek olduğunu öğrenerek büyümüştü.

Taehyung daha önce hiç kimse için yapmadığı bir şey yapmak, onu teselli etmek istedi.

Sesinin alçak ve doğal gelmesine çalışarak “Seni kontrol ediyordum sadece.” Dedi sanki bu tür şeyleri her zaman yapıyormuş gibi.

“Ben iyiyim.”

Onun sesi iyiymiş gibi gelmiyordu, sesi sanki içinde hiç ruh kalmamış bir daha hiç gülümsemeyecekmiş gibi geliyordu.

“Bir şeye ihtiyacın var mı?” diye sordu ayağa kalkınca. Bir geri zekalı gibi yatağının kenarında öylece kalamazdı.

Jimin cevap vermeden önce birkaç saniye tereddüt etti, bu saniyeler boyunca adamın kalbi umutla sıçradı ama sonra “Sadece uyumak istiyorum." Dedi ve adam onun tereddütünün kararsızlıktan çok yorgunluktan dolayı olduğunu fark etti.

“Peki, seni sabah görürüm.” Yatağa eğildi ve kadını yanağından öptü, 12 saat önce olsaydı o başını çevirip dudaklarına öpücük kondururdu ama şimdi sadece orada yatmakla yetiniyordu. Adam daha dönüp gitmeden gözleri kapanmaya başlamıştı bile.

JİMİN

Jimin gözlerini birden açtığında Taehyung henüz kapıyı arkasından kapamıştı. İyi bir oyuncuydu ama adamın kendisi ile sevişmek istediği takdirde hissedeceklerini saklanmasına yetecek kadar iyi değildi. Bunu artık yapamazdı, onunla değil. O bu konuda baskı yapmadan önce kaçması gerekiyordu, adam bunu yaptığı takdirde kendini tutmayı başarabileceğini sanmıyordu.

Hiç olmazsa yarın Taehyung’un etrafı her zamanki adamları ile çevrili olacaktı. Bu sabah onları uzağa göndermişti, böylece ne iş çevirdiğinden onların hiçbirinin haberi olmadan katille anlaşma yapabilirdi. Genelde onun merkezi kas gücünü etrafında tutması Jimin'i sinirlendiriyordu ama şimdi onların beklenen toplantılarından dolayı minnettarlık duyuyordu.

Taehyung’un davranışı tuhaftı.

Kendisinin ona aşık olduğunu anlayınca gururu okşamış gibi davranmasını bekliyordu ama onu tamamen rolünden çıkmasını beklemiyordu. Kendisine su getirmek, kontrol etmek, karanlıkta yatak odasında oturmak...  Tanrı aşkına! Sanki yeni bir kişilik kazanmış gibi davranıyor ve bu onu ürkütüyordu. Eğer gülünç bir fikir olmasaydı onun kendisine aşık olduğunu düşünecekti.

Taehyung kimseyi sevmezdi, onun annesini sevdiği bile şüpheliydi.

Ama eğer o aşık olduğunu düşünmüşse bu en azından şimdilik kendisine bir avantaj sağlamıştı.
Taehyung ile ilişkisinin başlangıcından beri geleceğini garantiye almak için adımlar atmıştı. Adam kendisine birçok mücevher hediye etmişti ama Jimin hiçbir zaman onun kendisini terk ettiği takdirde mücevherleri de alıp götürmesine izin vereceğini sanmamıştı. Onu bu konuda aldatmak için her parçanın fotoğraflarını çekmiş ve hepsinin kopyasını yaptırmıştı. Ne zaman gerçek mücevheri taksa,  kasaya koyması için geri verirken taklit mücevheri gerçeği ile hemen değiştirirdi. Taehyung koruma altına sahte olanları almıştı ve fırsat bulduğunda Jimin gizlice bankaya gitmişti. Orada adamın hiç haberdar olmadığı bir emanet kasası vardı.

Mücevherleri satınca eline geçecek para ile bir süre yaşayabilirdi, hem de iyi yaşayabilirdi ama bu yeterli değildi. Mücevherleri almak onu kızdırırdı ama onun suratına bir tokat atmak, onu hemen yere serecek bir hareket olmazdı. Zaten mücevherleri o kendisine vermişti. Yani bunlar kendisinindi. Onu bir alay konusu yapacak, onun içini kemirip duracak bir şey yapmak istiyordu.

Evet bu tehlikeliydi bunu biliyordu ama her şeyi iyice tasarlamıştı. Şehir dışına çıkar çıkmaz avantajlı duruma geçiyordu. Taehyung tam anlamıyla Büyükşehir insanıydı, bütün hayatını Seul'de geçiriyordu. Kendisini baştan yaratabileceği birçok yer vardı.

Taehyung bunu beklemeyecekti çünkü kendisinin bu işte başarıya ulaşamayacak kadar salak olduğunu düşünüyordu. Öte yandan gözünün önünden bir şey çalmayacak kadar budala olduğunu da düşünüyordu ve çok yakında daha doğrusunu bilecekti.

Hızına sürekli olarak devam etmesi ve bir şey ters gittiği takdirde yolun her adımında uygulayabileceği alternatif bir planının olması gerekiyordu. İşlerin ters gitmesini beklemeliydi, durum böyle olduğunda paniğe kapılmazdı.

En fazla bir kaç saatlik avantajı vardı, o zamana kadar Seul’den ayrılmazsa, ölmüş sayılırdı.

.
.
.

Continue Reading

You'll Also Like

62.5K 4.6K 24
Dünyaca ünlü şef jungkook ve stajyer jimin
408K 23.5K 26
Sevmediğin biriyle zorla evlendirilmek ne demek bilir misiniz? Ben biliyorum... Onca hayallerim varken 21 yaşında evlendirildim. Üstelik bir erkekle!
12.1M 588K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
5.6K 364 30
O benim ilk aşkım O benim ilk nefretim O bir zamanlar benim olan adam O benim ölesiye nefret ettiğim insan O benim karşı komşum... Benim onu uzun za...