KARA AĞA |Mardin SERİSİ 1,2|...

By onur_rr

3.1M 117K 59.7K

Bir kadını ağlatmak çok zor degildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazı... More

𝑷𝑹𝑶𝑳𝑶𝑮 |𝑲𝒂𝒍𝒃𝒊 𝑮𝒊𝒃𝒊 𝑲𝒂𝒓𝒂 𝑨𝒅𝒂𝒎 |
1. |𝔸Ğ𝕀𝕋 |
2.| ℕ𝕀𝕂𝔸ℍ |
3.| 𝔹𝔸𝕊 𝔹𝔼𝕃𝔸𝕊𝕀|
4.|𝕐𝕆𝕃|
5|𝕊𝔼ℕ𝕀 𝕌𝕐𝔸ℝ𝔻𝕀𝔾𝕀𝕄𝕀 ℍ𝔸𝕋𝕀ℝ𝕃𝕀𝕐𝕆ℝ𝕌𝕄|
6 |𝔸ℕ𝕃𝔸𝕋𝔸ℂ𝔸𝕂 𝕄𝕀𝕊𝕀ℕ?|
8 |𝕊𝕀ℤ𝕀|
9 | 𝕄𝕌𝕄 𝕀𝕊𝕀𝔾𝕀𝕐𝕃𝔸 𝔸𝕃𝕃𝔸ℍ'𝔸 𝕐𝔸𝕃𝕍𝔸ℝ𝔸 𝕐𝔸𝕃𝕍𝔸ℝ𝔸|
9 .Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
Hangi kapak güzel sizce?
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
Canlarım
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36. BÖLÜM
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42. Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.BÖLÜM
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
51.Bölüm I.SERİ FİNAL
2.SERININ IZCIK UCUNDAN KESİTLER
Duyuru
52.Bölüm II.SERİ DEVAMKEE𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚"
53.Bölüm 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚"
54.Bölüm 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚"
🤩Yeni Kapak🤩
KARA AĞA'DAN.. ZAMANINDA FAYDA ETMEDİĞİ ZAMANLAR OLUYOR.꧁♡❤♡꧂
55. BÖLÜM "𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚"
56.BÖLÜM𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚"
57.BÖLÜM𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚"
58.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
59.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
60.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
61.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
62.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
63.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
64.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
65.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
66.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
67.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
68.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
69.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
70.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
71.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
72. BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
73.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
74.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚
75.BÖLÜM 𝓑 ꧁♡❤♡꧂𝓚 FİNAL
꧁♡❤♡꧂ÖZEL BÖLÜM꧁♡❤♡꧂
DUYURU
🌬Yeni Yıl ❄
𝕐𝔼ℕ𝕀 𝕐𝕀𝕃 𝐎𝐙𝐄𝐋 𝐁𝐎𝐋𝐔𝐌 𝟚𝟘𝟚𝟛!

7 |𝔾𝔼ℂ 𝕐𝔸𝕋𝔸𝔾𝔸|

65K 2.2K 233
By onur_rr



Keyifli okumalar canlarım


Beyaz mutfakta otururken Devrim'in kız kardeşi Gule mutfağa girdi. Beyaz, güzel kıza baktı söyleyecek söz bulamadı. Gule'nin gözlerinin kırmızı oluşundan ağladığını anlamıştı Beyaz. Gule sessizce masaya geçip oturdu. Ortamda ses çıkmıyordu, iki tarafta konuşmamayı seçmişti.
Dışardan gelen bir el silah sesiyle ikisi de dışarı koştu. Kara Ağa elindeki silahı havaya tutmuş bir şekilde görünce iki kızda derin bir nefes aldı.

"Karar bellidir Ağalar, Devrim Toprakoğullarının kızıyla evlenecek! Yok eğer evlenmem derse de kız kardeşi Gule Toprakoğullarına gelin gidecek."

Herkes Devrime dönüp baktı, Beyaz, gözlerini yanındaki titreyen kızdan çekemiyordu. İkisi de verilecek kararı korkarak bekliyordu ki Devrim'in sesi duyuldu. "Tamam ilk dediğiniz hüküm kabulümdür." dedi.

Devrim'in sözleriyle Kara ayağa kalktı. "Hayırlı olsun o zaman, ayaklarınıza sağlık." dedi.

Kara Ağanın sözleriyle Aşiret büyükleri ayağa kalktı vedalaşıp Yıldırımlar konağını terk ettiler. Devrim kız kardeşi Gule'yi de alıp son kez Beyaz'a baktı.
Gule'yi alıp çıkarken Kara Ağa konuştu. "Bir hafta sonra düğünün var. Devrim bak bunu konuşurken atlamış olabilirim."

Devrim elini yumruk yapıp sıktı derin bir nefes aldı konağı terk etti. Kara Ağa sinirli bir şekilde konağı terk eden kuzeninden bakışlarını çekip karısına bakmadan odasına çıktı. Beyaz bakışlarını yerden kaldırıp gökyüzüne baktı ve fısıldadı.

"Allahım sen yardım et bana kurtar beni buradan.." diyerek yalvardı. Yardım isteyeceği Allahtan başka kimsesi kalmamıştı.

***************

İki gün geçmişti olayların üstünden, Devrim ve Toprakoğullarının konağında tatlı bir telaş vardı. Yıldırım konağında ise kara bir bulut. Akşam yemeğinde herkes sessizce tabağındakileri yiyordu. Burçin karşısında oturan dostundan tuzu istedi.

"Beyaz tuzu uzatır mısın?" dedi ama Beyaz duymadı.

"Beyaz tuz diyorum?" dedi tekrardan ama aldığı cevap ilkinden farksız olayınca kaşlarını çatmıştı. beyaz öyle bir dalmıştı ki asla ona seslendiğini duymuyordu.

"Beyaz?"

"Beyaz." Beyaz, Burçin'in en son çağırmasını duyup kafasını kaldırıp Burçin'e baktı.

"Hı, benimi çağırdın?" dedi şaşkın bakışları ile. Öyle bir dalmıştı, daldığı düşünceler onu almış çok uzaklara götürmüştü.

"Evet, iyi misin?" dedi endişeli bir sesle Burçin

"Hı hı iyiyim." ama aslında iyi falan değildi.

"Tuzu uzatır mısın?" Beyaz önündeki tuzluğu eltisine uzattı. Herkesin ona baktığını görünce, yanında oturan eşine dönüp sessizce masaya sordu.

"Sofradan kalkabilir miyim?" Kara ağzına götürdüğü kaşığı durdurup Beyaz'a bakmadan konuştu.

"Kalk."

Beyaz sofradakilere dönüp konuştu. "Afiyet olsun. "

Masadan kalkıp odasına çıktı. Her zaman ona iyi gelen şeyi yaptı özelliklede şu bir senedir resim çizerek kendine liman oluşturmuştu, boyalar, fırçalar ve beyaz sayfalar onun yeni ve tek mutlu olduğu dünyaydı. Balkona çıkıp en köşede hazırladığı atölyeye doğru yürüdü. Eltilerinin katkısı çok büyüktü bu atölyeyi yapmasında. Hele Burçin dostu ilk fikir ondan çıkmıştı, tuvallerinin hepsini o almıştı. Çizdiği tuvallere baktı ay ışığının huzmeleriyle.


Üstüne beyaz çarşaf örttüğü tuvale doğru yürüdü çarşafı çekip aldı. Neden üstünü kapattığını hatırlayınca, elindeki beyaz çarşafı tekrar üstüne örttü. Kara konaktan çoktan çıkmıştı. Beyaz da her zaman olduğu gibi balkonda köşedeki atölyesinde tuvalinin son dokunuşlarını yaptı. Burçin heyecanla elini çırptı.

"Beyaz çok güzel oldu bu dostum!" Hayran dolu bakışları ile.

"Beğenmene sevindim." dedi. Yaptığı bir şeyin birinin beğenmesi onu mutlu etmişti.

"Bayıldım kız ben buna hemen alabilir miyim?" dedi. Alıp kendi odasına asmak istiyordu Burçin.

"Kurusun alabilirsin."

"Ben bunu odama götürsem kurumaz mı?" Biran önce almak ve odasına götürmek için sabırsızlanıyordu Burçin.

"Kurur dikkat et."

"Yaa dostum benim, ellerine sağlık." Burçin eline tuvali alıp daha yakından hayranlıkla baktı. Burçin, Beyaz dan, Borayla olan fotoğrafını tuvale çizdirmişti. Balkon kapısının sert bir şekilde açılınca korkuyla kapıya baktılar. Kara Ağa kaşlarını çatıp konuştu.

"Seni çağırıyorum niye duymuyorsun!" Öfkeli sesi tüm odayı doldurmuştu.

Beyaz korkarak ayağa kalktı. "Şey duymadım...Kapı kapalıydı on-" daha lafını tamamlayamamıştı ki Kara araya girmişti.

"Bora seni çağırıyor Burçin git kocana bak." Burçin korkarak Beyaz'a baktı ama dostunun da ondan kalır bir yanı yoktu. Elindeki tuvali kenara koydu, tüm neşesi gitmişti. Sessizce balkondan çıkıp gitti.

"Bu s*ktiğimin kapısı niye kapalı!"

"Boyanın kokusu odaya gitmesin diye, sen demiştin ya." dedi titrek bir sesle.

Kara eliyle şakaklarını ovdu.

"Tamam git benim bavulumu hazırla."

"Tamam." Beyaz elindeki boya lekeleriyle hemen içeri gitti elini yıkayıp, Kara'nın bavulunu hazırladı. Daha içeri girmeyen Karanın yanına balkona çıktı. Kara Ağa koltuğa oturmuş başını geriye atmış alnını ovuyordu.

"Bavulunu hazırladım. " dedi Beyaz ve başını ovan kocasına kıyamamıştı "Başın mı ağrıyor? Ağrı kesici getireyim mi, yada masaj yapayım mı?"

"İstemez, kalsın." Beyaz üzgün suratıyla arkasını döndü köşede dağılmış atölyesine doğru yürüdü orayı topladı. Kara bir andan öyle gelince hiç birini toplayamamıştı.

"Resime olan yeteneğin nerden geliyor senin?" dedi bir anda Kara ağa.

"Bana mı diyorsun?" diyerek bir anda boşluğuna gelerek sormuştu Beyaz.

"Yok babama diyorum!" Yine sinir bozucu bir cevap verdiğinde Kara, Beyaz öfkesini içinde tutu. Bir yıldır bunu yapmayı çok iyi öğrenmişti. Ona cevap vermeyerek devam etti boyalarını toplamaya.

"Resime olan yeteneğin inkar edilemez bir gerçek." Bir anda Kara da beklemediği bu cümle karşısında afallasa da ona çok belli etmemeye çalıştı.

"Teşekkür ederim, kaç aydır senden duyduğum tek güzel şey bu herhalde." demeden de edemedi Beyaz.

"En sevdiğin tuval hangisi?" diyerek konuyu tekrar tuvallere çevirdi Kara ağa.

"Hepsi tabi ki, hiç birini ayırt etmem." dedi ve gerçekten de hepsini severek yapıyordu beyaz. Her boyadığı köşeye sanki içini döküyordu, ruhunu akıtıyordu o boyalar sayesinde. Belki bunları yapmıyor olsaydı çoktan delirmiş bile olabilirdi.

"Anladım... Ben bir hafta yokum şehir dışına çıkacağım, bir şey istiyor musun?" dedi Kara ağa ve baktı karsının gözlerinin içine. Bir şey istemeyeceğini biliyordu, Beyaz hiç bir zaman ondan bir şey istemedi ama yine de sormak istemişti Kara ağa.

"Yok sağ ol."

Kara Ağa ayağa kalkıp giderken. Beyaz bir umut sordu. "Ya senin?" dedi. Merak etmişti onun hangi Tuvali sevdiğini.

"Anlamadım?"

"Ya senin sevdiğin tuval hangisi?"

Kara Ağa bakışlarını karısından çekip tuvallere dikkatlice baktı ve birinde gözlerini uzunca tutu. "En sondaki en güzeli, tamda burayı anlatıyor." dedi.

Kara Ağa sözlerini söyleyip çekip gitmişti. Beyaz kafasını çevirip en sondaki tuvaline baktı.
Umut etmek.. Hele de Kara Ağayı sevmek..

Onlardan olur mu sorusu, gün geçtikçe daha da imkansız bir hâl alıyordu. Kara Ağanın sevdiği tuvalin yanına gidip konuştu.

"Ağlayan beyaz bir at...Umutsuz ve üzgün...Doğru tamda burayı bu konağı bizi, beni anlatıyor zalim adam." Onun sevdiği tuval ağlayan bir attı.

Beyaz akan göz yaşlarını silip eline fırçasını alıp başladı içini dökmek için yeni limanlar açmaya.

********
Biten resimle geriye çekilip baktı. Yüzündeki tebessümle tuvale imzasını atıp kalktı

*******

Odama geçtim duş alıp pijamalarımı giydim. Aynanın karşısında saçlarımı ağır ağır tararken odanın kapısı açıldı. Gene çatık kaşlarıyla sinirli girmişti odaya Ağamız! Aynadan ona bakmaya devam ettim. Bütün hareketlerini bir aslanın ceylanı izlediği gibi pür dikkatle oturduğum pufun üstünden izliyordum.

Ansızın bana dönen bakışlarıyla gözlerimi çektim.

"Geç yatağa!" Dedi sesi öyle tok çıkmıştı ki, tekrar aynadan ona baktım.

Bir odada iki kişi.

O ve ben

Karı ve Koca.

Hayat arkadaşı. Dudaklarım bu kelimeye gülmek istedi.

Yoldaşım diyebileceğim bir insan asla değildi o.

Kara Ağa!

Kömür karası gözlerinin içindeki gördüğüm derin anlam ile ona bakmayı bırakıp gözlerimi kaçırdım. Ceketini çıkardı, yavaş bir harekette gömleğinin düğmelerini açarken aylardır yaşadığımız olaylar bir bir önümden film şeridi gibi geçiyordu. Dayanamıyordum artık.

Odaya girerken söylediği kelimeler beynimde barut misali dolaşıyordu. Korku zehir misali vücudumu ele geçirirken dudaklarımı sinirle ısırdım.

"Geç yatağa!"

"Geç yatağa!"

"Geç yatağa!"

Hayır! Diye haykırıyordu içimde ki baş eğmeyen Beyaz.

Parkedeki gözlerimi yavaşça kaldırarak gözlerimi gözlerine diktim. Ellerim dizlerimin üstünde deli gibi titrerken omurgamı dikelttim. Elimdeki tarağı aynanın önüne bırakıp yumruklarımı sıktım.

Güçlü ol. Sen kimsesiz değilsin, küçük bir kız asla!

İçimde ki Beyazdan destek alarak derin bir nefes aldım. Yolun sonunda alacağım tek şey ölüm olacaksa, yaşayacağım bu cehennem için daha güzel bir son olamazdı kesinlikle.

"Beni öldür daha iyi." O da beni severek evlenmemişti sonuçta.

Karanlığı kendine hâkim kılmış gözleri beni de yutmak ister gibi geziniyordu vücudumun her noktasında. Onun bu halleri beni artık korkutmamalıydı! O dipsiz çukurun beni yutacak olmasından deli gibi korksam da gözlerimdeki ateşi söndürmedim.

Ne olacaksa artık olsun!

Kafasını salladı dudakları kıvrıldı. Galiba beni öldürme fikri hoşuna gitmişti.

"Hoşuna mı gitti?" Gözlerimi kırpıştırdım bunu sesli dile getirdiğime inanamıyordum.

Eli gömleğinin düğmelerini açarken duyduklarıyla birkaç saniye hareketsiz kaldı. Dediklerime şaşırmış gibiydi. Beklemediği gözlerinden belliydi. Sol dudağı yukarıya doğru keyifle kıvrıldığında derince yutkundum, karanlık biraz daha süzüldü bedenime doğru.

Gülerek bana yaklaştı. Oturduğum pufun üstünde titrerken onun yüzündeki ifade fırtınadan önceki sessizliğin yüz bulmuş haliydi. Tam arkamda durdu, ellerini yanlarımdan masaya dayadı ve gözlerini aynadan gözlerime odakladı. Bu adam benim ruhumun, aklımın, kalbimin katili olacaktı. Pufdan kalkmak istediğim an ellerini omuzlarıma koydu. Derince yutkundum. Sıcak bedenime değen soğuk elleri tıpkı kalbi gibiydi. Kaçabileceğim bir ışık aradım ama onun siyah gözleri odanın tüm ışığın her zerresini emiyordu sanki.

Bu şehri bana zindan ettiği yetmiyor olacak ki odamızı da zindan etme konusunda ısrarlı gibiydi.

Elleri omuzumda dolandı parmakları ile işkencesini yapmaya başlamıştı. Çattığım kaşlarım ile soludum. Git gide parmakları omuzlarımı sıkmaya başladı.

"Hoşuna mı gitti Beyaz?" Bu soru nasıl bir soruydu! Canımı yakması nasıl hoşuma giderdi.

Gözleri ile benden bir cevap bekliyordu. Onun bu boşluğundan faydalanarak hemen kalktım. Bir kaç adım atarak geri gitmeye çalıştım, sırtıma değen duvarla gözlerimi kapattım. Biraz sonra kopacak fırtınadan kurtulamayacağımı anlamıştım.

Hemen önümde durduğunu burnuma gelen kokusundan anladım. Gözlerimi kapatmış acıyı bekliyordum. Kokusu karanlığından önce hapsetmişti beni demir kafesine. Hareketleri sakindi. Kurbanını en sonunda yakalamış katil gibiydi. Sonunda elde ettiyse biraz oynamanın sakıncası yoktu değil mi ?

"Aç gözlerini." Gözlerim bile onu dinliyordu! Bu büyük haksızlıktı!

İşaret parmağıyla yüzümün önüne düşen saçlarımı parmağına doladı. Kömür karası gözlerini gözlerime sabitledi. Derin bir nefes aldı omuzları kalkıp indi. Görende omuzlarında çok büyük yükler taşıyor sanırdı.. Sakin olmaya çalışarak derin bir soluk üfledi yüzüme.

"Gerdek gecemizde değiliz ki Beyaz, hatırlarsan eğer o gece sonraki gecelerde koynuma girmek isteyen sendin." Kımkırmızı olan yanaklarım ile gözlerimi çektim ondan.

Aptallıktı o!

"Şimdi de istemiyorum. Korkuyorum çekilir misin?" Dedim büyük bir cesaretle.

"İstemiyor musun hanım ağam? Neden?" Dedi alaycı bir sesle. Bu soruyu sorduğuna göre ya o deliydi yada bu soruyu sorduran ben. Omuzlarından itip himayesinden kurtulmaya çalıştım ama biraz bile hareket etmemişti. Parmaklarımın ucundaki sıcak ve kaslı bedeni hissetmek mideme yumruk yemiş hissi veriyordu. Göz ardı ettiğim gerçeklerin ete kemiğe bürünmüş haliydi. O güçlüydü ve bana istediği her şeyi yapabilirdi. Burası benim mezarım olacaktı.

Ses tonuna tezat bir ses tonuyla fırtına koptu.

"Korkuyorsan niye karşı geliyorsun bana! Niye arkamdan iş çeviriyorsun!" Yumruk yaptığı elini havaya kaldırdığı an gözlerimi sıkıca yumdum. Kafamın yanında ki duvara inen yumruğu ile sıçradım.

Onunla ilgili her şeyden nefret ediyordum. Sesinden, kokusundan, varlığından, yüksek ses ile konuşmasından, bana bağırmasından nefret ediyordum.

"Be-ben istemiyorum." dedim zorlukla. Sesim onunkiyle kıyaslandığında fısıltı gibi çıkmıştı. Belki sözlerimi duymamış olabilirdi.. Onu daha da kızdırmak kendime mezarıma toprak atmak olacaktı.

"Ne demek istemiyorsun lan ! Senin görevin bu anlamadın mı hâlâ bunu !" Benden bir cevap alamayınca tekrar cümlesine sahte bir sakinlikle devam etti.

"Öğretirim karıcığım hiç sıkıntı değil benim için. Sen anlayana kadar ben severek senin karılık görevini öğretirim! Benim arkamdan iş çevirmemen gerektiğini! Bir tek bana güvenmem gerektiğini seve seve öğreteceğim! Sen unutsan bile ben tekrar o aklına sokacağım!" Sonlara doğru bağırmasıyla yerimde sıçramıştım. Önümden çekilerek arkasını döndü kendini dizginlemeye çalışır gibi bir hali vardı. Elleri kemerine gittiğinde yarattığı boşluğu fırsat bilerek banyoya kaçtım ve kapıyı kilitledim. Nefes nefese karanlık banyoda en uzak taş duvarın dibine çöktüm.

"Aç şu kapıyı konağa bizi rezil etme !" Burada kullandığı bizi artık bıkkınlıktandı galiba. Ona göre ben sanki sürekli onu konağa ve içindekilere karşı rezil ediyordum.

Sinirli kükremesi ile bende sinirle ona bağırdım. Bu gece susmayacaktım, diğer geceler gibi...

"İstemiyorum ne seni, ne yüzünü, ne de beni bu ateşe atan cayır cayır yakan ailemi ! Bırak beni bırak !" Çaresiz çığlıklarıma cevap olarak sertçe kapıya yumruğunu geçirdi.

"Anlamadın mı hâlâ Beyaz! Benden kurtuluşun yok artık senin!"

Bugün ki kopan bu fırtınadan, ikimizin de kanı yere dökülmedikçe sağ çıkma imkanımızın sıfır olduğunu anladım. Ellerimi kulaklarıma bastırırken gözlerimi sımsıkı yumdum. Yerinden sökülürcesine kapı sesi geldi. Saniyeler sonra korkarak yavaşça gözlerimi açtım. Karşımda kırık kapıyla, gözlerinden şimşekler çakan, alnındaki damarlar her an patlayacak gibi bana bakan bir boğa vardı.

Korku içinde şaşkınlıkla ona baktım.

Valla kırmıştı, yeminle kırmıştı kapıyı!

Bu adam her söylediği sözü eyleme dökmek zorunda mıydı!

Benim hikayemi okumaya hazır mısınız?

Biz onunla siyahla beyazdık. Ne ben içimdeki siyah noktayı görebildim. Ne de o içindeki beyaz noktayı... Ayrı dünyaların insanı olan biz, şimdi elimize kolumuza vurulan kelepçelerle aynı kaderi yaşıyorduk. Ömrümüzün sonuna kadar bu böyle olacaktı. Kurtuluşu olmayan bir hayat. Biz kim miyiz? Bir olamayan iki kişi. Ben onun için hiçim zaten, onun cinsel ihtiyaçlarını giderdiği bir yatak arkadaşından başka bir şey olduğumu sanmıyorum. O Mardin'in zalimlik dediği zaman tek akla gelen insanı. Onun kitabında merhamet yok ! Vicdan asla ! Sevgi yanından geçmez ! Kalp taşımaz o kardeşleri gibi... Kardeş olduklarına bazen şaşırıyorum bile. Mardin'de onu Kara Ağa diye sorun, onu bulursunuz. O Koskoca Mardin'in Kara Ağası... Beş erkek kardeşine hiç çekmemiş. Kardeşlerinin evlilikleri o kadar güzel ki. Ben hep uzaktan bakmakla yetindim bu zamana kadar, hayatımın sonuna kadar böyle olacak galiba...

.

.

.

.

Sevgili okurlar lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

Instagram hesabım ozlem_okatann ve buradan da beni takibe alırsanız beni çok mutlu edersiniz.

Şimdiden teşekkür ederim sağlıcakla kalın canlarım.

Continue Reading

You'll Also Like

82.9K 4.3K 29
"Pamir.." İniltiyle karışık sesim, hazzını artırırken , dişleri tenimle birleşti.. Hafif bir baskınlıkla bıraktığı öpüşle hırıltılı bir fısıltı yayıl...
35K 12.6K 56
Karanlık bir caddede havaya sıkılan iki el ateş sesi, kalbime saplanan tarifi olmayan acı ve dudaklarımdan yere dökülen küflenmiş kan tadı, kulakları...
44.8K 1.2K 51
"Bu adamın yanından korkmam ve kaçman gerekirken sen bu adamın inine girmeye başlıyorsun.Ve inan bana güzelim bu şarjörü dolu olan bir silahın önüne...