Abimin Kankası || Texting

Av terayaziyore

3.8M 206K 144K

Bilinmeyen: Abimin kankası olmasaydın olmazdı değil mi? Bilinmeyen: Şu kocaman okulda gittin Bilinmeyen: Her... Mer

AK/1
AK/2
AK/3
AK/4
AK/5
AK/6
AK/7
AK/ 8
AK/9
AK/10
AK/11
AK/12
AK/13
AK/14
AK/15
AK/16
AK/17
Ak/18
Ak/19
AK/20
AK/21
AK/22
AK/23
AK/24
AK/25
AK/26
AK/27
AK/28
AK/29
AK/30
AK/31
AK/32
AK/33
Ak/34
AK/35
AK/36
AK/37
AK/38
AK/39
AK/40
AK/42
AK/43
AK/44
AK/45
AK/46
AK/47
AK/48
AK/49
AK/50
AK/51
AK/52
AK/53
AK/54
AK/55
AK/56
AK/57
AK/58
AK/59
AK/60
AK/61
AK/62
AK/63
AK/64
AK/65
AK/66
AK/67
AK/68
AK/69
AK/ Final

AK/41

50.9K 2.8K 1.9K
Av terayaziyore

Selam.

40. Bölümü dün yayımladım bugün 41 i yazmaya başlıyorum kdjfkdkdkkd

Bu bölümün sonunu kötü bitirmem inş diyerek bölümü yazmaya başlıyor size de daha yazmadığım bölüm için iyi okumalar diliyorum efenim dnxnmdmd

(Not: Ben hep burayı bölümü yazmadan yazıyor bölümü atamadan önce de bi kaç şey ekliyom o yüzden burayı okurken bunu bilip okuyun jdjcjdks)

...

Nefes seslerim.

Duyduğum, algılayabildiğim tek şey. Kendi nefes seslerim. Ve koşmaktan, merdivenlerin basamaklarını ikişer ikişer çıkmaktan tükenen ciğerlerim. Ama yinede durduramadığım ayaklarım.

"Gece. Yavaşla düşeceksin."

Arkamdan koşan, bana göre daha insani bir şekilde koşan, Ateş'in sesini yarım yamalak duymuş gibiydim.

Aklımda dolanan tek şey 'Yalçın..3. kat..Yoğun bakım ünitesi..' gibi kelimelerdi.

Sonunda ulaştığım üçüncü kata adımımı attığım gibi kafamı bir sağa bir sola çevirerek yoğun bakım ünitesini aradım. Ancak gözlerim kocaman yazıyı görmeden başka bir yere takıldı.

İçime çektiğim derin ve kesintili soluklarla birlikte zar zor bir kaç adım attım. Az önce sınırları zorlayan ayaklarım çamura saplanmış bir tekerlek gibi işlevini yitirmişti.

Gözlerim delici bakışlarımla birlikte yerde oturan, dirseklerini dizlerine yaslamış, başını ise ellerinin arasına almış, yüzünü göremediğim ancak tanımak için buna ihtiyaç duymadığım Yalçın'daydı.

Adım atamıyordum.

Ancak kesik kesik aldığım nefeslere rağmen konuşmayı hatta bağırmayı başarabilmiş ve koridorda ki onca insanı önemsemeden bağırmıştım.

"Yalçın!"

Adını duymasıyla birlikte irkilerek başını ellerinin arasından çıkardı ve yukarı baktı. Beni gördüğündeyse hızla ayağa kalktı. Bitik bir hali, durgun bir ifadesi vardı. Göz altlarına yerleşmiş belli belirsiz kızarıklıkları ta buradan görebiliyordum.

Siktir. Ben neden hala adım atamıyordum?

Gözleri hala bendeyken hızla bu yöne doğru gelmeye başladı. Adımları şiddetli ve bastığı yeri yakacak gibi hırçındı. Hali ise bastığı yerler gibiydi.

Yaklaştı. Ben olduğum yerde kalırken o bana doğru yaklaştı. Bir terslik vardı. Ancak bir kaç adım daha attığında gözlerinin bende olmadığını fark edebilmiştim.

Yanıma kadar geldi. Hatta yanımdan geçip gitti. Onun yanımdan geçmesi ile eş zamanda arkama döndüm ve nereye gittiğine baktım. Ve gözlerinin isabet ettiği yeri çok geçmeden anladım.

Bir kaç adım ötede duran ve öylece ona bakan Ateş'in önüne kadar yürüdü. Aralarında bir iki adım kadar mesafe kalmıştı ki duraksadı. Korku, yersiz ve yüzsüz bir şekilde hücrelerime dadanırken olacakları bekledim. Neden korkuyordum bilmiyordum. Ne olacaktı? Onu hiç bilmiyordum.

Ben öylece kalakalmış, onları izlerken o bir anda Ateş'in omuzlarını sıkıca yakalayıp onu kendine doğru çekti ve.

Ve ona sarıldı.

Ona sımsıkı sarıldı.

Öyle sıkı sarıldı ki benim bile kemiklerim sıkıştı. Öyle içten sarıldı ki benim bile tenim ısındı.

Bu da yetmedi. Başını Ateş'in omzuna dayadı. Ve sanki olay olduğundan beri bu anı, Ateş'in gelmesini ve ona sarılmayı bekliyormuş gibi hüngür hüngür ağlamaya başladı. Omuzları sarsıla sarsıla, hıçkırıklar çıkarmayı umursamadan ağladı. Ve benim içim parçalandı.

Ateş'in kolları onun sırtını sardı. Ancak bu yaptığı içimde oluşan o parçaların verdiği acıyı dindirmedi.

Kaç dakika sürdü bilmiyorum. Kaç insan dönüp bize baktıktan sonra arasında fısıladaştı, sayamadım. Çünkü insanların seslerini duysam bile gözlerimi önümden ayıramadım.

Yalçın sanki başından beri ihtiyacı olan şeyi bulmuşçasına Ateş'in omuzlarına saklana saklana ağlamayı bir an olsun kesmedi.

Ateş ise bunun farkındaymış gibi Yalçın'ın sırtında ki kollarını bir an olsun gevşetmedi.

Dakikalar geçti. Önce nefeslerim düzeldi. Sonra ayaklarım işlevsel haline geri döndü. Ancak yinede kıpırdamadım. Yalçın'ın omuzları sarsılmayı bırakıncaya kadar hıçkırıkları dininceye kadar bir milim bile kıpırdamadım.

O biraz daha sakinleşince onlara doğru bir adım atamaya karar vermiştim ki beni tekrar durdurmayı başardı. Ancak bu kez ağlayarak değil konuşarak yaptı bunu.

"Kanım dondu."

Ağladığı için boğuk çıkan ses tonuyla sarf ettiği bu kelimelerse benim kanını dondurdu.

"Ateş! Kanım dondu!"

Başını Ateş'in omzundan ayırdı ve geriledi. Elleri Ateş'in yakasındayken onu sarstı.

"Ateş! Bir saniye bile!"

Bir kez daha sarstı.

"Bir saniye bile!"

Bir kez daha.

"Onun için bir saniye bile üzülemedim Ateş! Kanım dondu! Ölecek diye bir saniye bile üzülemedim Ateş! Benim bu gün kanım dondu! Ben ne ara böyle oldum? Ben ne ara ona karşı bu kadar hissizleştim? Ne ara onun hayatımda olmamasını bu kadar önemsemez oldum? Ben ne zaman ondan vaz geçtim? Ben.."

Yutkunamadım, kanım dondu.

"Ben! Bu gün onun gideceğini düşündüm ama ben o gidecek diye üzülemedim! Ben korkamadım! Aklıma bundan sonra olmayacağı bile düştü ama ben bunu garipseyemedim Ateş! Yapamadım! Onun için üzülemedim! Kanım dondu! Bunu fark edince."

Onu sarsmayı bıraktı. Ve iki elini yumruk yapıp Ateş'in göğsüne bir kez vurdu.

"Benim."

Bir kez daha vurdu, beyazlayan parmak boğumlarının eşlik ettiği yumruklarıyla göğsüne.

"Kanım."

Ve bir kez daha.

"Dondu!"

Sanki son yumrukları onun son gücü, son kuvvetiydi. Takati bitmiş gibi kendini bırakacağı an Ateş onu kollarından yakaladı. Dehşet ve korku saçan gözleriyle onu ayakta tutmayı başararak bir kaç adım almasına yardım etti. Daha doğrusu onu sürükleyerek duvar dibinde olan kırmızı deri oturacaklara ulaştırdı. Tuttuğu dirseklerini bırakmadan onu oturttu. Şayet Yalçın zaten ayakta kalacak gibi değildi. Oturtması kolay oldu.

Yalçın'ın iri cüssesi bir un çuvalı gibi oraya yığıldığı an kafama dank etti.

Ben hala olduğum yerde duruyordum!

Nasıl olduğunu anlamadan bacaklarım benden habersiz adımlarına kavuştu. Koşar adım onun yanına ulaştım. Önüne geldiğimde kendimi dizlerimin üzerine attım. Tam ayaklarının dibinde diz çökerek ne ara aktığını bilmediğim yaşlarımla ona sarıldım.

Ona öyle sıkı sarıldım ki..

Yinede az önce onun Ateş'e sarıldığı gücün onda biri kadar değildi benim sarılışım. Onun hissettiği muhtaçlıkla benimki kıyaslanamazdı.

Kollarını kaldırıp bana karşılık vermek istedi ancak yapamadı. Ben daha çok ağlamaya başlarken beni çeken ve ondan ayıran kuvvet Ateş'ten gelmişti. Buna izin vermiştim çünkü Yalçın gerçekten hiç  iyi görünmüyordu. Ateş beni yerden kaldırıp Yalçın'ın yanına oturttuktan sonra ne ara aldığını veya nereden bulduğunu bilmediğim pet şişenin kapağını açtı. Yalçın'ın önünde tek dizini kırıp eğildikten hemen sonra eliyle Yalçın'ın çenesini kavradı. Yana doğru düşmüş olan kafasını kaldırdı.

Ancak Yalçın'ın kafası dik durmaya meyilli değildi. Tekrar yana doğru düşecekken Ateş çenesini daha sıkı kavrayarak buna izin vermedi.

"Yalçın!"

Sanırım kendisine gelebilmesi için biraz yüksek bir sesle adını sarf etti. Yalçın'ın kapalı olan gözleri açılır gibi olsada açılmadı. Ve Ateş bir kez daha seslendi. Hatta seslenmekle kalmayıp tuttuğu çenesinden onu sarstı.

Sarsıntının etkisiyle gözlerini açan Yalçın durgun bakışlarla karşısına baktı. Bilinci şu an açık değil gibiydi.

Korkuyordum.

Ateş pes edip çenesini bıraktı. Ben ne yapacağımı bilemeyerek Ateş'in her bir hareketini dikkatle izlemeye başlarken o kapağını açtığı şişeyi eğerek suyun eline dökülmesini sağladı. Islattığı elini hızla Yalçın'ın yüzüne götürdü. Göz çevresinden başlayıp elini yüzünde gezdirdi. Bu yaptığıyla Yalçın hafifçe irkildi. Ateş aynı şeyi tekrarladı. Bu kez sadece yüzünü değil hafif uzun olan kumral saçlarınıda ıslatarak yüzünden çekti. Başının arkasına doğru iteklediği saçlar ıslaklık etkisiyle olduğu yerde kalırken Ateş bir kez daha Yalçın'ın suratını yıkadı.

Gözlerini bu kez kendiliğinden aralayan Yalçın'a bir kez daha seslendi. Seslenmesinin ardından Yalçın'ın önüne odaklanan gözleri Ateş'e döndü. Bilincinin açık olduğunu anlayan Ateş yarısı boşalmış şişeyi hızla Yalçın'ın dudaklarına götürüp hafifçe kaldırdı. Suyu içmesini sağlarken aynı anda boştaki elini Yalçın'ın ensesine yerleştirmişti.

Bir kaç yudum içtikten sonra daha fazla istemediğini belirtmek için dudaklarıyla şişenin ağzını itekleyen Yalçın zar zor yutkundu. Ateş şişeyi Yalçın'dan uzaklaştırıp yere bıraktı. Ardından ensesindeki elini boğazına yerleştirdi. Diğer elinide boğazına koyup kafasını kaldırmasını sağladı.

"İyi misin?"

Yalçın cevap vermedi. Bilinci açılmıştı evet ama hala iyi değildi. Çatık kaşlarıyla yanıt alamayan Ateş bana döndü.

"Gece gidip bir hemşire bul."

Ses tonu endişesini ortaya sererken şaşkın bakışlarımı düzeltip hızla başımı salladım. Vakit kaybetmeden ayaklanıp ortalıkta hemşire aramaya koyuldum. Yoğun bakım ünitesinde olabileceğini biliyordum ancak oraya istediğin gibi girip çıkılmayacağımıda biliyordum. O yüzden alt kata inmeye karar verip koşar adım merdivenlere ulaştım.

Hızla indiğim basamakların ardından alt kata ulaştım ve etrafı taramaya başladım. Gözlerim koridorun ucundaki masanın ardında olan hemşireye takıldığı gibi oraya koşmaya başladım. Ayağımdaki topuklu sandaletler, bu gün sizi giymemeliydim.

Hemşire ona doğru koştuğumu anlayınca işim daha kolay olmuştu. O da bana doğru ilerlemeye başlayıp sorunun ne olduğunu sorunca ona Yalçın'ın durumundan bahsettim.

Hızla geldiğim yöne bu kez hemşireyle birlikte koşmuş ve üst kata çıkmıştık. Yalçın ve Ateş'i bıraktığım gibi bulmuştuk. Hemşire kısa sürede Yalçın'ı bu kattaki boş odalardan birine yatırmış ve çağırdığı doktorun muayenesinden sonra ona bir takım ilaç barındıran serum takmıştı.

Şimdi mi?

Şimdi Yalçın'ın yanı başında oturmuş sessizce duruyordum. Ateş benimde iyi olmadığımı söyleyip su almak üzere az önce odadan ayrılmıştı.

O gideli kaç süre geçmişti bilmiyorum. Ama bir su alıp gelmesi için harcayacağı zamanı aşmıştı. Muhtemelen bahçeye çıkıp bir sigara içmişti. Az önce yaşananlar gözlerimin önünde bir sahne oyunu gibi tekrar oynandığında ona hak verdim. Yaşanan kriz anını o kadar başarılı yönetmişti ki o an tek düşüncem Yalçın olsada şimdi tekrar düşününce Ateş'e bir kez daha hayran olmuştum. Ayrıca Yalçın'a ne kadar değer verdiğine gözlerimle şahit olmuştum. Belki 5 yıldır konuşmuyorlardı ancak Ateş'in gözlerinde ki  korkuyu, Yalçın'ın gözlerinde ki Ateş'e olan ihtiyacını gördükten sonra birbirlerini ne kadar çok sevdiğini anlamıştım.

Ateş.

Aşık olduğum adam.

Yalçın ise hayran olduğum adam.

Ateş demişken, hala gelmemişti. Hala sigaramı içiyordu? Bu kadar uzun sürer miydi?

Sigara.

Sigara içmeliydim. Ancak titreyen bacaklarım kalkmama ve bahçeye kadar inmeme yardım etse dahi az sonra şu kapıdan içeri belki Ateş'in belki Karan'ın gireceğini bildiğimden bunu yapmazdım.

Karan ve Yade, bu kötü haberi bizden önce almış olsalarda şehir merkezine uzak bir yerdeydiler. O yüzden hala gelememiştiler. Hatta Karan'ın alel acele beni arayıp hastaneye yollamasının nedeni de buydu. Kendileri gecikeceği için benim önceden gidip Yalçın'ı yalnız bırakmamı söylemişti. Tabi bilemediği ayrıntı Ateş'in de benim yanımda olduğuydu.

Şayet Ateş yanımda olmasaydı kim bilir ben ne yapacaktım?

Açılan kapıyla başım sırtımdan ağrı arkama döndü.
Gelen kişi Ateş'ti. Karan ve Yade hala yolda olmalıydı. Elinde ki pet şişe ile yanıma yaklaşan Ateş'i izledim. Başım onun çizdiği yolu takip ederken gözlerim gözlerindeydi.

Ateş, bu gün sana bir kez daha hayran oldum ben, biliyor musun?

Dilimin ucuna kadar gelen cümleleri yutmaya alışkındım. Bu yüzden aklımdan geçen bu sözlere rağmen tepkisiz kaldım. Önüme kadar gelip hafifçe diz çöktü. Tahminlerim doğruydu. Üzerine sinmiş sigara kokusunu bu mesafeden bile alabiliyordum. Elinde ki şişenin kapağını açıp bana uzatmadan hemen önce sordu.

"İyi misin?"

Değilim.

Değildim.

Cevaplayamadım. Sustum. Öylece uzattığı şişeyi alıp dudaklarıma yönlendirdim. Bir kaç yudum içtiğim su bana yetince şişeyi dudaklarımdan uzaklaştırdım. Bir kaç saat önce karşımda ki adamın dudaklarına değen dudaklarımdan.

Bu ayrıntıyı hatırlatan beynim, kalbimin bunu kaldırabilecek oluşunu hiç düşünmemiş olmalıydı. Şayet, kalbim bunu kaldıramamıştı.

Ağzımda ki son yudum su boğazımdan aşağı sert bir şekilde inmişti. Acı vermemişti evet, ancak bunu yansıtmamıştım. Hala elimde tuttuğum pet şişe Ateş'in eli tarafından kavrandı. Zaten her an düşürebilecek gibi tuttuğumdan şişeyi avuçlarımın arasından alması hiçte zor olmadı.

Kapağını geri kapadığı şişeyi oturduğum sandalyenin yanında ki küçük komodinin üzerine bıraktı. Hafifçe nefeslenip çöktüğü tek dizinin üzerinden kalkıp yanıma oturmayı tercih etti. Gözleri üzerimdeydi. Sanki en ufak bir bakışımdan nasıl olduğumu kavramak istiyor gibiydi.

Garipsemedim de bu durumu.

"İyiyim ben."

Sorusunu geç yanıtlamış olsamda biraz olsun içini rahatlatmayı diledim. Ancak dilediğim gibi olmadı. Kafasını olumsuz anlamda sallayıp ellerini birleştirip baş parmaklarını çenesinin altına sabitledi.

"Gece bak biliyorum hiç ama hiç yeri değil ama konuşmak istiyorum. Gerçekten ben anlamadan.."

Bulunduğumuz odanın kapısı hızla açıldığı için duraksadı. İçeriye pata küte giren Karan ve onun ardından koşturan Yade'yi gördüğümüzde ise ikimizde ayağa kalktık. Karan'ın gözleri ilk olarak Yalçın'a ardından bize dönmüştü. Çok değil bir kaç saniye ikimize bakıp hızla Yalçın'ın uzanmış olduğu yatağa döndü. Ve bir kaç adım yaklaştı. Yade'de onu takip etmekteydi.

Sık sık aldıkları nefesleri bana buraya geldiğim anki halimi hatırlatmıştı. Yalçın'ı gördüğü için bir nebze rahatlayan Karan elini göğsüne koyup nefeslerini kontrol etmeye çalıştı.

"Doktor ne dedi Yalçın için?"

Ateş'in cevaplamasını beklesemde öne atılmadığı için ben yanıtladım. "Sinir boşalması dedi. Normal bir şeymiş. Serum verdi. Bir kaç saat uyuyacak. Uyandığı zaman normale döneceğini söyledi bir de."
Söylediğim her cümleye başını sallayan Karan Yade'yi de yönlendirerek yatağın karşı tarafında ki koltuklara oturmasını sağladı. Onlar oturunca bende oturmuştum. Ancak Ateş hala ayakta duruyordu. Sıkıntılı bir ifade ile kafasıyla kapıyı işaret ederek konuştu.

"Ben bahçeye çıkıcam."

Geldiğinden beri o da kötü gözüküyordu ancak şimdi biraz daha fazla sıkıntıya bürünmüş gibiydi. Sanırım az önce yapmak istediği konuşmayı gerçekten fazla istiyordu.

Hem daha yeni içmemiş miydi?

Sanırım Karan'da Ateş'de ki bu durumu fark etmiş onu yalnız bırakmamak adına ayaklanmıştı.

"Dur bende geleyim seninle."

Ateş bunu kabul edince ikisi birlikte odadan ayrılmıştı. Yade ile baş başa kaldığımızda karşımdaki koltuktan kalkıp yanıma gelmesini istedim. Yanıma oturunca koltukta ona doğru döndüm.

"Neler oldu bir bilsen."

Sanki Yalçın beni duyup uyanabilecekmiş gibi sessiz konuşuyordum. Rahatsız olacakmış gibi.

"Ne oldu?"

Merakı kabaran Yade daha rahat bir pozisyonda oturup vücudunu bana döndürdü.

"Ateş'le buraya geldiğimizde Yalçın bizi görür görmez kalktı. Yerde oturuyordu kötü görünüyordu. Ben onu görünce niye oldu bilmiyorum ama dona kaldım böyle. Yalçın böyle sinirli gibi bize yaklaştı. Sonradan anladım ki Ateş'e doğru gidiyordu."

Yade'nin beni dinlerken verdiği tepkiler genelde şaşırma üzerindeydi. Ama son söylediklerime sadece mimikleriyle değil bir "hiii" nidası çıkararak tepki verdi.

"Yoksa tartıştılar mı?"

Yalçın ve Ateş'in küs olduğunu ona söylemiştim. Ama nedenini anlatmamıştım. Sonuçta Yalçın bunu bana güvenip anlatmıştı. Dolaysıyla bu şekilde düşünmüş olabilmesine şaşırmamıştım.

"Hayır."

Durgunlaşmıştım. Çünkü Yalçın'ın o hali bir kez daha gözümün önünde canlanmıştı.

"Ona sarıldı."

Şaşıran Yade'yi daha çok şaşkınlık bekliyordu. Çünkü Yalçın'ın sarf ettiği sözleri bir bir söyleyecektim.

Düşündüğüm gibi olmuştu. Böyle olacağını biliyordum. Kimi zaman gözleri dolmuştu. Ama ağlamamak için kendini tutmuştu. Şayet ben başaramamıştım.

Anlatmayı bitirdikten bir süre sonra suskunlaşmıştık. Karan ve Ateş hala gelmemişti. Muhtemelen onlarda bu konu hakkında konuşuyordu.

Yaklaşık 5 dakika sonra kendine gelen Yade unuttuğu bir şeyi hatırlamış gibi bir ifade takınıp "şey" dedi.

"Sen şeyle buluştun mu? Tolga'yla?"

Kafamı yavaşça olumlu anlamda salladım. "Nasıl geçti? Konuştunuz mu" diye hızla sordu. Başımı olumsuz anlamda salladım. Suratımı esiri altına alan huzursuzlukla birlikte yutkundum.

Ateş bana yardım etmek istemişti. Bir nevi etmiştide. Çünkü ben ona 'keşke hiç o konuya girmese' diye bir cümle kurmuştum. O da bu yaptığıyla konuya girmemesini sağlamıştı.

Ancak bu yaptığı Tolga'yı daha çok üzmüştü.

"Ateş beni cafeye kadar bırakıp gidecekti."

Merakla bekleyen Yade daha fazla bu yavaşlığıma tahammül edemedi. Ve "eee" diyerek devam etmem gerektiğini hatırlattı.

"Ben arabadayken keşke Tolga hiç bu konuya girmese diye bir cümle kurmuştum. Neyse cafeye gelince arabadan indim. Kapıya doğru gittim bir anda elimi biri tuttu. Tahmin et kim?"

Gözleri kocaman açıldı. "Hadi canım. Ateş mi?"

Başımı olumlu anlamda salladım ve sözlerime devam ettim. "Kafeye elimi tutarak girdi. Sevgilimmiş gibi davranıp Tolga'nın o konuyu açmamasını sağladı. Ama Tolga çok üzüldü Yade. Hem olayın patlak verdiği yer burası değil. Hiç yetmezmiş gibi bir de" duraksadım. Şaşkınlıktan çatlayacak olan Yade'yi biraz daha bekletip dilimle dudaklarımı ıslattım.

"Sevgili rölünü doğaçlama ilerletiyorduk. Kafamı böyle omzuna yaslamıştım. Ama bu da aniden gerçekleşen bir şeydi. Sonra Ateş bir soru sormuştu. Galiba onu yanıtlamak için kafamı omzundan kaldırıp ona bakmak istedim ama o da aynı anda bana dönünce dudaklarımız bir birine yapıştı böyle."

Çığlık atmamak için hızla iki elinide ağzına kenetledi. Boğuk bir şekilde "ne!" diye bağırdı. Ancak elleri ağzında olduğu için sesi fazla yüksek çıkmadı. Yavaşça gözlerimi açıp kapadım.

"Ve bizim sevgili olduğumuzu düşünen Tolga tam karşımızdaydı. Bir anda ikimizde çekilemeyeceğimiz için Ateş çok sakin bir şekilde dudaklarımı hafifçe öpüp geri çekildi."

Bir kez daha aynı şekilde bağırdı. Başımı sallayarak önüme döndüm.

"Bu yaşanan şeyden dolayı o kadar kötü oldu ki. Tolga masadan kalkıp gittikten sonra eğer Karan bir dakika daha geç arasaydı beni bana pişman olduğunu falan söylemeyecekti."

Hafif bir alayla kendime güldüm. "Şayet, başka ne olacaktı ki? Beni isteyerek öpmedi. Ben onu isteyerek öpmedim. Pişmanlık ve özür dolu bir konuşmadan başka ne olabilirdi? Siz az önce içeriye girdiğinizde yine bu konuşmayı yapmak için hazırlamıyordu."

Bir tepki vermedi. Tabi konuşmanın başından beri sabit tuttuğu şaşkınlığı bir tepki sayılmazsa.

"Bu konuşmayı yapmak için sabırsızlanıyor. Korkuyor belkide. Bir ihtimal onu yanlış anlamamdan ya da bir ihtimal o olaydan sonra ondan bir şeyler bekleyecek olmamdan. Bilmiyorum."

Bir kez daha alayla güldüm. "Ne sanıyor ki? Ufacık bir öpücük yüzünden yakasına yapışacağımı mı? Biraz bekleyemez miydi? Yalçın burada babası içeride yatarken, ben bu kadar berbat bir haldeyken bu konuşmayı yapmak için biraz bekleyemez miydi?"

Yade yavaşça ellerini çekti. Elleri kucağına doğru düşmeden bana doğru yükseldi ve yavaşça omuzlarıma sarıldı. Sanırım kötü bir halde olduğumu düşünerek bana sarılmak istemişti.

Ancak ben kötü bir halde değildim.

Acınası bir haldeydim.

Kendine acıyan bir haldeydim.

Sesli bir nefes verip sarılışına karşılık verdim. Çok değil bir kaç saniye sürmüştü sarılışımız. Çünkü odanın kapısı açılmıştı. İçeri giren kişilerin Ateş ve Karan olduğunu tahmin etmiştim ancak bu eksil bir tahmindi.

Yalnız değildiler.

Kutay, Alp, Murat hepsi onlarla birlikteydi. Lakin aralarında bir tanede kız vardı. Tanıdık gelen bir simaydı ancak çıkaramıyordum. Bahsettiğim kız Yalçın'ı gördüğü anda dolu dolu olan gözleriyle koşar adım ona yaklaştı ve yatakta yatan Yalçın'a sarıldı.

Ağlamaya başlayan kızın sessiz soluklarına eşlik eden hafif mırıltıları anlamaya çalıştım. Ancak anlayamadım. O sıra hafifçe kıpırdanan Yalçın yüzümden kız hızla doğruldu.

Yalçın önce başını hafifçe oynattı. Ardından yavaşça gözlerini araladı. Belli belirsiz bir sesle konuştu.

"Ateş?"

Mırıltısının ardından Ateş kalabalığın arasından sıyrılıp baş ucuna geldi. Yalçın onu gördüğünde rahatlamış gibi bir ifade takınarak hemen diğer tarafında duran ağlayan kıza çevirdi suratını.

Yutkundu.

"Elçin?"

Sanki söylediklerine inanamıyormuş gibi bir ses tonu vardı.

Şimdi tanıdığım kız, yani Elçin adını onun ağzından duyup daha fazla ağlamaya başlarken daha fazla kendini tutamadı.

"Abi!"

Sesli bir şekilde sarf ettiği bu kelimenin ardından bir kez daha eğilerek bir kez daha sarıldı Yalçın'a.

Evet. Elçin'di bu.

Yalçın'ın kız kardeşi.

Yıllardır babasıyla konuşmadığı için şehre bile uğramayan, yurt dışında okuyan, Yalçın'ın kız kardeşi, Elçin'di bu.

Geri dönmüştü.

Hafifçe açılmış olan gözlerimle ona doğru bakmaya bir türlü son veremiyordum. O Yalçın'la olan sarılmasına bir son vermiş ağlayışını bile dindirmişti. Ancak ben hala ona bakıyordum.

Gözleri yavaşça odanın içinde dolandı.

Bana dönmesi ise hiç kısa sürmedi.

Göz göze geldiğimizde çatılan kaşları ile bana bakmayı sürdürdü.

Konuşmak zorundaymışım gibi hissetmiştim. Ve kendime engel olamadan hafif şaşkın bir ses tonuyla konuşmuştum.

"Elçin?"

O ise sinirli ifadesini bir an olsun dindirmedi. Üstüne üstlük sinirini sesine yansıtmaktan bile kaçınmadı. Ve odadaki herkesin dikkatini çeken bir tavırla ismimi zikretti.

"Gece?"

....

Al sana bombe.

Yine bombayı bölüm sonunda atıp kaçıyorum yaa artık huy edindim bunu djjddjnd

Sanırım Elçin Gece'den pek hoşlanmıyor ha?

Sizce Elçin ve Gece arasında ne olmuş olabilir?

Hadi biraz tahmin alayım jddjkaka

Bu bölüm Ateş ve Yalçın sahnesinde Ateş'e düşenler bir el kaldırın sjjdkkd

Peki ya Yalçın'ın Ateş'e olan ihtiyacını yakalayanlar?

Sizce bu ikili arasında ki buzlar eriyecek mi dersiniz?

Ay bi bilseniz neler olacak neleeer

İçinizden bir ses Elçin'in gelmesi ortalığı bi tık karıştıracak diyorsa o sese belki biraz güvenebilirsiniz dkckdkckdkfk

Amaaaa şunu unutmayın ki hiç bir karakterimin bir suçu yok ilerleyen bölümlerdeki olaylardan sorumlu olacak tek bir kişi var. O da benim djdkdmdmkd

Ama bu söylediklerim en az bir 10-15 bölüm sonra olacak dndkkfekkekvoeskskdk

Hadi bakalım. Sizi seviyoring

İnstagram hesabımdan bir soru cevap canlı yayını yapacağım yakın zamanda. Bunu da buradan duyurayım. Tarihini belirleyip iki paltformda da duyuru ile paylaşacağım. O yüzden orayıda takibe alın.

Bu arada yarın sınava girecek olan tüüüm herkese başarılar diliyorum. Benim kardeşimde girecek sınava. Rakibiniz var kızlar dağılın dncjjdmfkd

Neyse, cidden hepinize çok başarılar diliyorum. Umarıım hepiniz istediğiniz gibi sonuçlar alırsınız.

Öpüldünüz.

Görüşmek üzereeee

Fortsett å les

You'll Also Like

51.2K 2K 40
"Çok aşıktık ve bizimkisi farklıydı. Bunu en derinimde hissediyordum. Bizim, Arda ile geçtiğimiz yollar, aştığımız engeller herkesten, her şeyden dah...
78.3K 4.5K 53
Saklambaç grubunun solisti Görkem Akay'ın eski sevgilisi, ayrılık sonrası terapi için Psikolog Poyraz Demir'e gider. Poyraz, hakkında bir sürü olumsu...
192K 6.4K 44
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
15.9K 14K 189
Hikayeleri internetten okuduğum kitaplardan araştırıp buldum eğlence ders verme ve güzel vakit geçirme amaçlı yazılmıştır‼️ Hiç bir hikaye bana ait...