Güzel Günler Bizi Bekler

By zeynebinyeri

396K 40.8K 8.2K

Çocukluğumdan beri doktor olmanın hayallerini kurdum. Bir de Çalıkuşu'ndaki Feride gibi uzak diyarlara gitmey... More

Başlangıç
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
FİNAL
*YENİ HİKAYE*

32. Bölüm

9.7K 1K 275
By zeynebinyeri


Selamunaleykum canlar. ❤❤❤

Güzel Okumalar... ❤❤❤

***

Sabahın ilk ışıkları gözlerime vururken saati öğrenmek için komidinin üzerindeki telefona uzandım. 08.27'ydi ve alarmın çalmasına daha 3 dakika vardı. Telefonu yerine koyup üç dakika daha uyumak için gözlerimi kapamadan önce gözüm parmağımdaki yüzüğe takıldı. Uyku sersemi birkaç saniye afallasam da beynimde akıp giden görüntüler kocaman sırıtmama sebep olmuştu. Parmağımı göz hizasına getirirken Kahraman'ın sözleri bir kez daha kulağımda yankılandı. 

İkimiz de uzun zamandır yalnızdık, şimdi tamamlandık.

Kalbim coşkuyla atmaya başlarken yorganı bir kenara bırakıp yatağımdan kalktım. Bir anda gelen enerjiyle tüm kasabayı koşarak katedebilecek güçte hissediyordum. Telefonumdan hareketli bir şarkı açıp önce odamı toparladım. Su ısıtıcını çalıştırırken çalan şarkıya yüksek sesle eşlik ediyordum. Üstümü giyindim, hastalarım gelmeden şalımı örttüm. Aynada kendi kendime bakıp sırıtırken delirdiğimi düşünsem de bu durumdan memnundum. Bu hayatta yaşayabileceğimi umut ettiğim bir sürü duygu vardı. Bu duygulardan birinin aşık olmak olduğunu, ömrünü biriyle beraber geçirme isteğinin olduğunu yeni tatmıştım. Ancak bundan daha güzel bir şey varsa o da sevilmekti. Hissettiğin tüm güzel duyguların karşındaki insanda da görmek dünyadaki en güzel şeydi. 

Kahraman benim için yıllardır aradığımı bile bilmediğim biriydi. Varlığı hayatımın dört bir yanını sarmaladığında eksik yanlarımın tamamlandığını hissetmiştim.

"Abla, abla, abla," Kapıyı çalan Nazenin'in sesi sanki evdeymiş gibi yankılanıyordu. Saate baktım, 08.56'ydı. Sabahın bu vaktinde neden geldiğini anlamadan kapıyı açtım. Yanaklarını kızaran Nazenin elinde pişi tabağıyla kapımda duruyordu. 

"Ne oldu kız hayırdır sabah sabah?" Gülerek onu içeri davet ettiğimde girmeyip tedirginlikle etrafına baktı. "Birazdan burada olurlar abla, seni önden uyarmaya geldim," Kaşlarımı çatarak Nazenin gibi etrafıma baktım. Kasabaya önemli insanlar gelecekti de ben mi unutmuştum?

"Kim geliyor?"

Nazenin dudaklarını ısırmaya başladı. Yüzünde mahcup bir ifade belirmiş, gözleri dolmuştu. "Abla sen bana kimseye söyleme dedin gerçekten ben herkese söylemedim. Sadece anneme söyledim. O da ağzımdan kaçmış bulundu. Sonra annem bizim komşuya, yani Gülhanım teyzeye söylemiş. Gerisini tahmin edersin," dediğinde gözlerim fal taşı gibi açılmış bir şekilde Nazenin'e baktım.

"Nazenin ne yaptın sen? Herkes biliyor mu yani şimdi?" 

"Gülhanım teyze biliyorsa herkes duymuştur," dedi ve dolu gözlerinden yaşlar akmaya başladı. "Abla valla ben bilerek yapmadım, çok özür dilerim."

Nazenin ağlamaya başlayıp bana sarıldığında her şeyi unutup onu teselli etmeye giriştim. Kızgınlığım gözyaşlarıyla beraber uçup gitmişti. "Tamam yahu, ağlama. Zaten gizlenecek bir şey değildi. Bir çırpıda herkes öğrenmiş oldu, ben de herkese tek tek ilan etmek zorunda kalmadım. Tamam, üzülme," deyip omuzlarından tuttum. İç çekerek gözlerime bakıyordu. 

"Bu pişileri getirmemiş olsaydın seni affetmem çok zor olabilirdi. Haydi, çay hazır dedikoducu ekip gelmeden birer tane içelim," deyip onu içeri aldım. Hala mahcuptu ancak olan olmuştu. Bardaklara çayı koyarken, "İyi de ben sana dün akşam geldim. Annen Gülhanım'a akşam söylese bile nasıl tüm kasabaya bu kadar çabuk yayılabilir ki?" dediğimde Nazenin başını iki yana salladı. 

"Ah canım ablam, onların bir Whatsapp grupları var, her şeyi oradan konuşuyorlar. Gülhanım teyze öğrendiği an gruptan herkese yaymıştır."

Whatsapp gruplarına dahil olan teyzelerden korkmak lazımdı. Geçmişten beri dedikodu ağları çok kuvvetliyken şimdi yanlarında bir de teknoloji vardı.

"Neyse, hayırlısı olsun," dediğim anda kapı çaldı. Saat tam 09.00'du ve kasabalılar her zamanki gibi çok dakikti. Mesai başladığı an kapıya dizilirler, 16.59'a kadar bir an yalnız bırakmazlardı. 

Kapıyı açtığımda dışarıdaki kalabalık beni şaşırtmamıştı. Kış aylarında kapım her zaman böyle dolu olurdu. Ancak bu sefer bir fark vardı. Tüm kadınlar birbirleriyle fısır fısır konuşup bana bakarak gülüyordu. Ve hepsinin ellerinde yiyecek vardı. Gülhanım teyze en önde, grubun sözcüsü gibi boğazını temizledi. 

"Bugün hastalık için gelmedik doktor kızım. Hayırlı olsun demek için buradayız. Güzel haberi aldık. Sizin gibi değerli bir insan ile evladımız gibi olan Kahraman komutanın evlenecek olması bizi çok mutlu etti."

Gülhanım teyzenin sözleri çok mutluluk verici olsa da yüzündeki ciddi ifade sanki beni bir konuda uyarmaya gelmiş gibiydi. Onun böyle kabul etmem gerekiyordu. Sözlerinden sonra herkes aynı anda konuşup tebriklerini iletti. Hepsini birden içeri davet edemeyeceğimi Gülhanım teyze anlamış olacaktı ki arkasındaki kadınlara döndü. 

"Hanımlar, sağlık ocağında hepimize yetecek yer yok. Çay evine gidip oturalım, hazır çay da demlenmiştir. Bir kere de biz kadınlar orada sefa çekelim değil mi?" deyip tüm kadınları arkasına katıp ilerledi. Ben şaşkınlıkla arkalarından bakarken Nazenin'in iteklemesiyle yürümeye başladım.

"Gülhanım teyze çok ilginç bir insan değil mi? Tam bir hanımağa gibi. Ben İstanbul'da onun gibi güzel Türkçe konuşan görmedim."

"Gülhanım teyzenin dedesi zamanında Şehzadeleri eğitirmiş. Sarayda çok önemli bir konumdaymış. Kasabada yaşasalar bile babası da onları öyle yetiştirmiş. Bize hep anlatırdı." 

Gülhanım teyzenin geçmişini şaşkınlıkla düşünürken Çay evine varmıştık. Sabahın erken saatleri olsa dahi amcalar yerlerini almıştı. Gülhanım teyze ve beraberinde gelen kadınları gördüklerinde hepsi saygıyla yerlerinden kalkıp yanımızdan ayrıldılar. Çırak masaları birleştirdiğinde Gülhanım teyze beni masanın başına, yanına oturttu. Çaylar da geldiğinde herkes yemeye ve muhabbet etmeye başladı. Burada neden oturduğumu kendi kendime sorgulayıp masadaki her şeyden bir tabak yapılıp önüme konuldu. Mahcubiyetle teşekkür ettikten sonra bütün gözlerin benim üzerimde olduğunu fark ettim. Benim bir konuşma yapmam gerekiyordu ancak nasıl bir konuşma yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. 

"Evlilik ne zaman Doktor kızım?"

Bu ani sorunun sahibine şaşkınlıkla baktım. Soran kişiye elbette şaşırmamıştım, Gülhanım teyzeydi. Ancak bir anda böyle bir soru beklemiyordum. 

"Henüz konuşmadık," dedim, sesim içime kaçmış gibi kısık tonda çıkmıştı. Cevabım üzerine mırıltılar devam etti. "Bence çok beklemeyin. Zaten birbirinizi uzun süredir tanıyorsunuz. Eşler birbirini en çok evlenince tanırmış. Nişanlıyken gezmek iyi değildir," dediğinde tüm kasabalı onu onaylayan sözler söyledi. Gülhanım teyzeye vereceğim net cevabı düşünürken bir ses masadaki tüm mırıltıları kesti. 

"Selamunaleykum," Kahraman'dı, beni kurtarmak için gelmişti. Onu görür görmez dudaklarım kendiliğinden yukarı doğru kıvrılmıştı. Masadakilere göz gezdirdikten sonra gözleri en son bende durdu. Gülümseyerek hafif bir baş selamı verdi.

"Hoş geldin komutan oğlum. Gel, bizde sizin sözünüzü kutluyorduk," diyerek oturduğu yerden kalktı ve yerine Kahraman'ı oturttu. Kahraman şaşırmıştı ancak gülmemek için kendini zor tutuyordu. Masada onu tebrik edenlere nezaketle karşılık verdikten sonra bana döndü. Gözlerindeki soru işaretlerini görebiliyordum. Kulağına doğru yaklaştım, "Kasabada salgın hastalık başladı de, bir şey de, beni buradan kurtar lütfen," dediğimde gülmemek için kendini zor tutarak gözlerime baktı. Durum ne kadar tuhaf olursa olsun içinde Kahraman'ın olması her şeyi daha katlanılır hale sokmuştu. 

"Hanımlar, Reyhan hanımla bizim kalkmamız gerekiyor. Her şey için teşekkür ederiz ancak ilçedeki eczaneden bazı ilaçlar geldi ve kendisinin onlarla ilgilenmesi gerekiyor," deyip ayağa kalktı, ben de ona uyarak yerimden kalktım. Herkese toplu bir teşekkür edip Kahraman'ın ardında hızlıca yürümeye başladım. Kasabalının bizi duyamayacağı yere geldiğimizde, "Doğru adam olduğunu bir kez daha kanıtladın. Nasıl oluyor da her an istediğim yerde beliriveriyorsun anlamıyorum," dedim. Ellerini ceplerine soktu, omuz silkerek güldü. 

"Kahraman olmanın bir özelliği olsa gerek. Ayrıca," dedi yüzünde çok sık rastlamadığım muzip bir ifadeyle bana baktı. Bu ifade onun sert yüz hatlarını yumuşatmıştı. "Gülhanım teyzeye katılıyorum." 

Kaşlarımı çattım. "Hangi konuda?" derken Gülhanım teyzenin söylediklerini düşünüyordum. "Şu evlilikle alakalı olan. Bence de çok beklememize gerek yok. Bizim buralarda çok hoş karşılanmaz," derken söylediklerini ciddi ifadesiyle sonlandırdı. Yüzüne anlamaz bir ifadeyle baktım. "Kahraman bey, ben psikolog değilim ancak okuldayken bazı şeyler öğrendim. Ve sizin şu anki durumunuzun çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum," Onun ciddiyetini taklit ederek konuştuğumu görünce güldü. 

"Hiçbir zaman akıl sağlığımla övünmedim. Ayrıca sözlerimin arkasındayım. Bence çok beklememize gerek yok." 

Sabır dilercesine derin nefes aldım. "Dün ben sana hislerimi açıklar açıklamaz evlenme teklifi ettin. Aradan bir gün bile geçmemişken çok beklememize gerek yok diyorsun. Şüphelenmeli miyim? Bir kahramandan ziyade psikopat olabilir misin?" dedim tek kaşımı kaldırarak ona dik bakışlarımı yönelttim. Sözlerim onu çok eğlendirmiş olacaktı ki kahkaha attı. Daha önce kahkaha attığını hiç duymadığım için şok ve heyecan karışımı bir duyguyla sarmalandım. 

"Şu hayatta daha görecek neyim kaldı diyordum ben de." 

"Daha beraber göreceğimiz çok şey olduğunu düşünüyorum," deyip şu ana kadar elinde olduğunu bile fark etmediğim aynı safa çiçeğini bana uzattı. Kalbimde kocaman bir ordu Kahraman'ın ismini koro halinde söylerken yüzümdeki gülümsemeye engel koymadan çiçeği aldım. 

"Bu çiçeği vermenin bazı sonuçları var biliyorsun değil mi?" deyip ona havalı olduğunu düşündüğüm bir yan bakış attım. Başını onaylarcasına sallarken gülümsememek için kendini zor tutuyordu. 

"Sonuçlarına katlanamayacağım hiçbir şey yapmam."

"Teşekkür ederim," deyip çiçeği gösterdiğimde bir şey demeden sadece gözlerime baktı. Orada kalmayı çok istesem de hem mesaim başlamıştı, sağlık ocağında dönmem gerekiyordu hem de bizi izleyenlere daha fazla malzeme vermek istemiyordum. Başımı hızlıca Çay evinin olduğu yere döndürdüğümde hepsinin gözünün bizim üzerimizde olduğunu fark ettim. 

"Bence bugünlük kasabalılara yeterince malzeme verdik, akşam sen beni almaya gelme. Kasabanın çıkışında buluşalım olur mu?" dediğimde pek memnun olmasa da kabul etti. Zorda olsa yanından ayrıldığımda sağlık ocağının önünde biriken insanları görüp hızlıca oraya yöneldim. 

Gün fark edemeyeceğim kadar çok hızlı geçmişti. Sağlık ocağına gelenlerin yarısı beni tebrik etmeye gelmişti. Gerçekten hasta olan diğer yarısı ise tebrik etmeden hastalığını anlatmamıştı. O kadar iyi niyetlilerdi ki tebessümle güzel sözlerine teşekkür etmekten başka elimden başka bir şey gelmiyordu. Kasabalılar Kahraman'ı oğulları gibi seviyorlardı ve bana bu kadar güzel sözlerle gelmeleri çok mutluluk vericiydi.

Tek dayanağım kasabanın gündeminin çok hızlı değişiyor olduğundan emin oluşumdu. Yakında Nazenin'in düğünü vardı ve Kahraman ve ben listenin başından seve seve inecektik. 

Kahraman'la buluşma vakti geldiğinde hazırlanıp sağlık ocağından çıktım. Her zamankinden biraz daha özenli giyinmeye dikkat etmiş, kırk yılda bir giydiğim eteklerimden birini giymiştim. Kar kasabadan kalktığı ve soğuklar yavaşça şehri terk etmeye başladığı için buna cesaret edebilmiştim. Kasabanın çıkışına doğru yürürken sokakta kimselerin kalmadığını fark ettim. Hayat burada o kadar erken başlıyordu ki daha akşam ezanı olmadan herkes evine çekiliyordu.

"Reyhan," Kahraman'ın sesi ile arkamı döndüm. Arabayla gelmişti, yanıma vardığında indi. "Aslında senden önce gelip beklemeyi planlıyordum ancak son anda işim çıktı. Nasılsın?" derken ellerini montunun ceplerine soktu. Onu sivil kıyafetlerle gördüğüm nadir anlardan biriydi. Hiç tahmin ettiğim tarzda giyinmemişti. Altında mavi bir kot pantolon vardı. Üzerindeki kalın lacivert montun önü acıktı ve boğazlı kazak giymişti.

Kahraman, sert hatları, bir kavgada kırılmış gibi duran hafif yamuk burnu ve bakışlarıyla kendisine çok yaklaşmak istemeyeceğiniz bir tipti. Ancak şu an bütün o kalıplaşmış şeylerin dışına çıkmış normal bir adam gibi duruyordu. Karşımdaki sevecen bir ifadeyle gülümseyen, saatlerce konuşabileceğim, hatta espri bile yapabilecek normal bir adamdı. Ve fazlasıyla yakışıklı gözüküyordu.

"Bu arada, çok güzel olmuşsun," dedi ve birkaç saniye bekledi. İkimiz de aynı şeyleri düşünüyorduk. "Bunu seni ilk kez kasabaya geldiğin, hatta üzerime çamur sıçrattığın o andan beri söylemeyi çok istiyordum. Ve bu da senin için," dedi ve arabanın ön koltuğundan bir adet gül aldı ve bana uzattı. Mutlulukla duygusallık arasında bir yerde gülü alırken, "Çok teşekkür ederim," dedim. Arabaya binerken ne söyleyeceğimi bilemez bir haldeydim. Kahraman arabayı çalıştırdığında, "Bu kadar romantik biri olabileceğini tahmin etmemiştim. O maydanozdan sonra," dediğimde gözlerini yoldan ayırmadan güldü. 

"Aslında o gün de niyetim sana çiçek getirmekti ancak duygularımı sana söylemeden bunun doğru olmayacağını düşündüm. Elim boş gelmek istemediğim için götürebileceğim en romantik olmayan şeyle geldim."

"Olsun, senden gelmiş olması bile yeter," dediğimde birkaç saniyeliğine de olsa gözlerime baktı. Kalbimin ağzımda atması dışında hiçbir sorunumuz yoktu. Bakışlarını tekrar önüne çevirince derin bir nefes aldım. Kahraman'la olmaya alışmam lazımdı. Her söylediği şeyde, bakışında heyecanlanıp susup kalmamam gerekiyordu.

Neyse ki buna alışmak için önümüzde uzun seneler olacaktı.

Yemek yiyeceğimiz yere vardığımızda Kahraman ikimiz için de mantı söyledi. Onun karşısındayken heyecandan yemek yiyemeyeceğimi düşünürken kendimi mantıya yumulmuş bir halde buldum. Kahraman'da yemeğini yerken karakolda bugün olan birkaç şeyden bahsetmişti. İkimizin karşılıklı oturup günlük gelişmelerden, hayatlarımızdan konuşmamız çok iyi hissettirmişti. Anlattığı her şeyde onu daha iyi tanıyor gibiydim. Çocukluğunu, gençliğini, asker olmaya nasıl karar verdiğini anlatırken sanki gerçek Kahraman'ı görüyordum.

Sevgi, bir insanı tanıdığınız zaman çok daha gerçek bir hale bürünüyordu. 

"Daha önce bir başkasına kendimden hiç bu kadar çok bahsetmemiştim. Aslında ne çok konuşmayı, ne de kendimden bahsetmeyi sevdiğimi söyleyemem. Kendime şaşırıyorum."

"Demek ki anlatmak için beni beklemişsin onca zaman. Bu durumdan hiç şikayetçi değilim. Seni gerçekten tanımak çok güzel," deyip gülümseyerek ona baktım. "Uzun bir süre sadece dışarıya gösterdiğin gibi bir adam olduğunu düşünmüştüm. O zamanlar biraz çekilmezdin," dediğimde güldü. "Ancak daha sonra gördüğüm şeylerle bunun biraz da senin kamuflajın olduğunu fark ettim."

"Hayatım boyunca böyle bir şeyi yaşayacağıma hiç inanmazdım. Yalnız büyüdüm ve mesleğim gereği hep duygularımı arka planda tutmam gerekti. Ailemle çok vakit geçiremedim, çok küçükken onların yanlarından ayrıldım. Birini sevmenin ne demek olduğunu hep başkalarından öğrendim. Seninle tanıştığımdaysa benim için herkes gibi olmayacağını anlamıştım. Bu duygunun beni zayıflaştıracağını düşünerek senden uzak durmak istedim. Ancak şu an buradayım ve senden uzak durmak gibi bir aptallığı başaramadığım için kendimle gurur duyuyorum."

Söylediği şeyler o kadar güzel ve içtendi ki ona sımsıkı sarılmak istiyordum. Hep sarılmak, hiç ondan ayrılmamak istiyordum. Sanki sadece bunu yaparsam duygularımı ona gerçekten anlatabilecekmiş gibiydim. Başka türlü kendimi doğru ifade edecek bir kelimem yok gibiydi. O nedenle ben de yapabileceğimin en iyisini yaptım ve, "Seni seviyorum," dedim. Gözlerini gözlerimden çekmeden, sesim titremeden, kalbimdeki duyguları yansıttığına emin olarak ona sevgimi ilan ettim.

Hayatımda yaptığım en güzel, en doğru şeydi. 


***

Hayırlı geceler dilerim sevgili Güzelcik sakinleri

Cankız'da Seni Seviyorum dedi be. Duygular şelale. Gidip biraz ağlayacağıııım. :')

Önümüzdeki bölüm final. Kahraman'dan, Cankız'dan ve Güzelcik'den ayrılmayı hiç istemiyorum. Çok zor olacak. :(((

Önümüzdeki bölüm final  olsa da bana bir sürü güzel anı yaşatan canım hikayem ve siz iyi ki varsınııızz. ❤❤

Bölümle alakalı hislerinizi de yazıverin bakalım.

Her hafta yorumlarınızı büyük keyifle okuyorum. Tepkileriniz, tespitleriniz ve güzel sözlerinize bayılıyorum.

"İyiki varsınız, hep olun."

***

*Sosyal Medya Hesapları*

İnstagram:

zeynebinyeri/zeynebinkitapligi

Continue Reading

You'll Also Like

4K 402 26
Hayatın çoğu alanında kendi işini kendi gören ama konu aşk olunca güneşli bir gün bile göremeyen Feryal'i getirdim size. Dağlara taşlara, uçan kuşlar...
25.2K 5.3K 42
Bir kitabın ismi niye tüfek olsun ki?(Tamamlandı) TÜR: Dram/Gizem Yağmur can yakar mıydı hiç? Sanki biri yağmuru ateşe vermişti ve değdiği yeri yakıy...
73.9K 2.7K 21
deli dolu bir asistan doktor, kendinden ve ciddiyetinden asla taviz vermeyen asker...
29.4K 1.1K 27
bu sefer karışan bebekler bir değil ikiyse ikizler doğum da karıştıysa ? merak ediyorsan ikizlerin eğlenceli mizah dolu maceralarını okumak istiyor...