32. Bölüm

9.6K 1K 273
                                    


Selamunaleykum canlar. ❤❤❤

Güzel Okumalar... ❤❤❤

***

Sabahın ilk ışıkları gözlerime vururken saati öğrenmek için komidinin üzerindeki telefona uzandım. 08.27'ydi ve alarmın çalmasına daha 3 dakika vardı. Telefonu yerine koyup üç dakika daha uyumak için gözlerimi kapamadan önce gözüm parmağımdaki yüzüğe takıldı. Uyku sersemi birkaç saniye afallasam da beynimde akıp giden görüntüler kocaman sırıtmama sebep olmuştu. Parmağımı göz hizasına getirirken Kahraman'ın sözleri bir kez daha kulağımda yankılandı. 

İkimiz de uzun zamandır yalnızdık, şimdi tamamlandık.

Kalbim coşkuyla atmaya başlarken yorganı bir kenara bırakıp yatağımdan kalktım. Bir anda gelen enerjiyle tüm kasabayı koşarak katedebilecek güçte hissediyordum. Telefonumdan hareketli bir şarkı açıp önce odamı toparladım. Su ısıtıcını çalıştırırken çalan şarkıya yüksek sesle eşlik ediyordum. Üstümü giyindim, hastalarım gelmeden şalımı örttüm. Aynada kendi kendime bakıp sırıtırken delirdiğimi düşünsem de bu durumdan memnundum. Bu hayatta yaşayabileceğimi umut ettiğim bir sürü duygu vardı. Bu duygulardan birinin aşık olmak olduğunu, ömrünü biriyle beraber geçirme isteğinin olduğunu yeni tatmıştım. Ancak bundan daha güzel bir şey varsa o da sevilmekti. Hissettiğin tüm güzel duyguların karşındaki insanda da görmek dünyadaki en güzel şeydi. 

Kahraman benim için yıllardır aradığımı bile bilmediğim biriydi. Varlığı hayatımın dört bir yanını sarmaladığında eksik yanlarımın tamamlandığını hissetmiştim.

"Abla, abla, abla," Kapıyı çalan Nazenin'in sesi sanki evdeymiş gibi yankılanıyordu. Saate baktım, 08.56'ydı. Sabahın bu vaktinde neden geldiğini anlamadan kapıyı açtım. Yanaklarını kızaran Nazenin elinde pişi tabağıyla kapımda duruyordu. 

"Ne oldu kız hayırdır sabah sabah?" Gülerek onu içeri davet ettiğimde girmeyip tedirginlikle etrafına baktı. "Birazdan burada olurlar abla, seni önden uyarmaya geldim," Kaşlarımı çatarak Nazenin gibi etrafıma baktım. Kasabaya önemli insanlar gelecekti de ben mi unutmuştum?

"Kim geliyor?"

Nazenin dudaklarını ısırmaya başladı. Yüzünde mahcup bir ifade belirmiş, gözleri dolmuştu. "Abla sen bana kimseye söyleme dedin gerçekten ben herkese söylemedim. Sadece anneme söyledim. O da ağzımdan kaçmış bulundu. Sonra annem bizim komşuya, yani Gülhanım teyzeye söylemiş. Gerisini tahmin edersin," dediğinde gözlerim fal taşı gibi açılmış bir şekilde Nazenin'e baktım.

"Nazenin ne yaptın sen? Herkes biliyor mu yani şimdi?" 

"Gülhanım teyze biliyorsa herkes duymuştur," dedi ve dolu gözlerinden yaşlar akmaya başladı. "Abla valla ben bilerek yapmadım, çok özür dilerim."

Nazenin ağlamaya başlayıp bana sarıldığında her şeyi unutup onu teselli etmeye giriştim. Kızgınlığım gözyaşlarıyla beraber uçup gitmişti. "Tamam yahu, ağlama. Zaten gizlenecek bir şey değildi. Bir çırpıda herkes öğrenmiş oldu, ben de herkese tek tek ilan etmek zorunda kalmadım. Tamam, üzülme," deyip omuzlarından tuttum. İç çekerek gözlerime bakıyordu. 

"Bu pişileri getirmemiş olsaydın seni affetmem çok zor olabilirdi. Haydi, çay hazır dedikoducu ekip gelmeden birer tane içelim," deyip onu içeri aldım. Hala mahcuptu ancak olan olmuştu. Bardaklara çayı koyarken, "İyi de ben sana dün akşam geldim. Annen Gülhanım'a akşam söylese bile nasıl tüm kasabaya bu kadar çabuk yayılabilir ki?" dediğimde Nazenin başını iki yana salladı. 

Güzel Günler Bizi BeklerWhere stories live. Discover now