8. Bölüm

11.4K 1.2K 200
                                    



Selamunaleykum canlar. ❤❤❤

Güzel Okumalar... ❤❤❤

Normalde 10 günde bir yayınlıyorum hikayeyi. Bu bölüm 400 oy olduğunda bölümü yayınlayacağım. Bu sözüm de burada dursun. ❤


¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.


Kahraman'ın yanında utanç dolu anlar yaşadığım zamanların olmadığı bir boyut var mıdır acaba? Varsa eğer buradaki her şeyi bırakıp o boyuta yolculuk yapmak, orada yaşamak istiyorum.

Yanımda sessizce yürüyordu. Arada kaçamak bakışlar atıp onu kontrol ediyordum. Yine tanıdığımız Kahraman moduna bürünmüştü. Ciddi, sessiz ve asabi. Yürüdüğü yollara bile asabiyetle bakıyordu, onu sinirlendirecek herhangi bir şeyin yaşanmasına gerek yoktu.

Buraya geleli bir ay kadar olmuştu ancak ilginç bir şekilde bu adamla sık sık karşılaşıyordum. Hatta karşılaşmayı da geçip tuhaf durumlarda kalmıştım. Kader ağlarını mı örüyordu yoksa bu kasaba mı çok küçüktü bilmiyordum. Normal bir an yaşayacağımız da belirsizdi. Hele ki şu an Nazenin'in şalvarı ile yanında oluşum yaşadığımız en anormal an olabilirdi.

"Gitmeden önce sağlık ocağına uğramamız mümkün mü Kahraman bey?"

Göz ucuyla ona baktığımda başıyla onayladığını gördüm. Muhtemelen günlük kullandığı kelime kotası vardı ve ya bitmişti ya da benimle konuşarak harcamak istemiyordu.

Muhtemelen ben o kotayı harcamak istemeyeceği insanlar arasında en başı çekiyordum. Halbuki kendi halinde sessiz, zararsız bir Cankız'dım.

"Ya da siz bana gideceğim yeri tarif edin, ben gideyim. Size de zahmet olmamış olur," diyerek bakışlarımı yüzüne diktim. Bu sefer konuşmak zorundasın Kahraman komutan. Kaçışın yok.

"Peki," diyerek bana döndü. 'Ne demek Cankız hanım, size eşlik etmek benim için bir onur,' demesini bekliyor olmalıydım ki 'Peki' demesine şaşırmıştım. Gerçi zihnimdeki Kahraman ile gerçek Kahraman'ın arasında dağlar kadar fark vardı. Bir kere Kahraman bana Cankız demez ve benimle bir yere eşlik etmekten onur duymazdı. Çünkü 1850 İngiltere'sinde değildik ve bu şekilde cümleler kurmuyorduk. Her şey bir yana benimle isteyerek yürümesi de şu koşullarda imkansızdı.

Bir gün, herhangi bir koşulda benimle isteyerek yürürse eğer bu sefer de ben onunla yürümeyecektim. Böyle de gururluydum.

"Caminin yanındaki sokaktan gireceksiniz, sonra ikinci soldan girip sokağın sonuna kadar devam edeceksiniz. Önünüze elma ağaçlarıyla dolu bir bahçe çıkacak, onu da geçip devam edeceksiniz. Sokağın sonuna geldiğinizde önünüze çıkan üçüncü ev."

Güzel Günler Bizi BeklerDonde viven las historias. Descúbrelo ahora