FİZÂNİ

By safiye-20

10.7K 849 199

Hücrelerime kadar kıyıldığımı hissettim, paramparça olup toz taneleri kadar görünmez oldum. Ben oldum, hisset... More

TANITIM
SON DURAK -1
SON DURAK -2
ANSIZIN
ÇARESİZ
YAŞAMAK İÇİN UMUT
ÇELİŞKİ
MAHKUM
KARANLIK
YABANCI
KABUS
MECBURİYET
İLK ADIM
LİSA
ESARET
YANILGI
GERÇEK
GECE
HASRET
İHANETİN ATEŞİ
YARA
ŞÜPHE
KIRILAN GÜVEN
BEKLENMEDİK
İTİRAF
VEDA
KABULLENİŞ
HÜSRAN
UÇURUM
MAHRU
KARGAŞA
Duyuru
KIRGIN
ZİFİRİ AŞK
KIŞ ÇİÇEĞİ
HUZUR
MÂZİ
ZARAH

HiS

198 22 2
By safiye-20


     Bu his ölüm misaliydi.

İki buçuk haftadır, evden dışarı adım dahi atmama izin vermediği gibi camdan bakmama bile müsade etmiyordu. Gerçekten de gözetimi altındaydım. Her hareketimi dikkatle izlediğine de emindim. Bakışlarımız her kesiştiğinde sakin durmasına  rağmen gözlerin de her an öfke vardı.
Ve öfkesinin tek sahibi bendim. Aradığı kişi her kimse büyük bir suç işlemişti. Zaruriyet harici hiç konuşmuyorduk, doğrusu bu da benim işime geliyordu.

Önünde yığılı olan kitapların içinde kaybolmuş gibiydi. Elinde ki kalemi ahenkle hareket ettiriyordu. Ne yaptığına dair hiç bir fikrim yoktu.

Teni esmerdi. Saçları kahverengi tonunda olsa da daha koyuydu, siyah gibiydi. Gözleri ise kahverenginin en koyu tonuydu. Kaşları kalın ve biçimliydi. Keskin kirpikleri oldukça uzun olmakla bir kılıcı andırıyordu.
Sakalları yeniydi.

"Otur da öyle süz yorulursun."

Kalın sesi kulaklarıma çalındığında ona dalıp gittiğimi yeni fark etmiştim. Utangaçlık bütün bedenimi ele geçirmişti. İçten içe kendime kızıyordum kendime kızmamın artık bir faydası yoktu. Gergin yüz hatlarında hafif bir gevşeme olsa da anında eski gerginliğine geri dönmüştü. Utangaçlığımı gizlemekte pek başarılı olduğum söylenemezdi.

"Sana bakıyordum, saate bakıyordum."

En başından beri amacım saate bakıp oturma odasından çıkmaktı. Gözlerim büyük bir gaflete düşmüştü.
Dudaklı yukarı kıvrıldı. Ben ise içime.
Kendine gel Nurfeza!

"Anlıyorum, bakmak hakkın sonuçta eşinim."

Eşimmiş!

"Eşim mi? Gerçek bir evlilik olmadığını hatırlatma gerek yok."

Sürekli dile getirmesi canımı sıkıyordu. Çehresi her zaman ki ifadesizliğini koruyordu. Bir insan hiç mi tepki vermezdi. Az önce dördüncü kez gülüşüne daha yeni şahit olmuştum. Sanırım mimiklerini kullanmadığı için kolay kolay yaşlanmazdı.

Cevap vermemişti. Özlü bir söz ya da gün boyu susmamı sağlayacak bir söz söylememişti. Bakışlarım durgun yüzünü buldu. Doğrusu yakışıklı adam.

"Karşına geçip oturayım öyle daha net süzersin."

Bu sefer sesinde alay yoktu. İçimde sebepsiz bir dinginlik yer etmişti.

"Sana bakmıyorum dedim ya düşünüyordum."

Yavaşça ayağa kalkıp masanın üzerinde ki kalın kitabı aldı.

"Dean mı düşünüyordun?"

Zemin de ki bakışlarım şaşkınlık ve anlamsızlık ile onu buldu. İfadesi ciddiydi. 

"Sana bakarken mi?"

Elimde olsa ufak bir çığlık eşliğinde bulunduğum yerden zıplayarak ellerimi koltuğa geçirip ne dediğimin hesabını yapardım.

Hafif bir tını ile güldü.
Bu beşinci gülüşüydü.
Deyim yerindeyse yerin dibine girmiştim. Bir saniye ben onun kaç defa güldüğünü de mi saymıştım!

"Anlaşıldı, sorumun cevabını da aldım."

Arkasına dönüp merdivenlere doğru ilerledi. Parmaklarım koltuğun kenarını kavradığında başımı geriye doğru attım.

Düşüncelerimi dile getirmem için bana böyle bir soru mu yöneltmişti.
Bu adamdan korkulurdu.

Birkaç dakika sonra koltuktan kalktım. Koşar adımlarla pencereye ilerleyip camı açtığımda odaya hücum eden soğuk hava çok iyi gelmişti.

Beni öldürmeye çalışan bu adama karşı kalbimin verdiği tepkiler ne kadar normaldi. Poyraz'a karşı bile böyle hissetmemiştim.
Poyraz, aile dostumuzun oğluydu. Liseye giderken hoşlanıyordum. Bu hoşlantı zamanla son bulmuştu. Bir hasar vermeden gelip geçmişti.

...

Ailemin benden haber alamıyor oluşu ve benim için ne kadar endişelendiklerini düşünmek tarifsiz duygulara sürüklenmeme neden oluyordu. Bütün bu tarifsiz duyguların üzerine özlemleri de eklenmişti.
Neredeyse üç ay olmuştu.

Bahçeden gelen nal sesi ile onun gelmiş olduğunu düşünmüştüm. Nereden geldiğine dair bir fikrim yoktu. Birkaç dakika hareketsizce oturup onun eve girmesini bekledim ama onun yerine bahçeden gelen acı bir at kişnemesi ile pencereye doğru ilerdim. Topallayarak uzaklaşan yaralı atı durdurup durdurmamam gerektiği konusunda tereddüt etsem de atın içimi burkan görüntüsü tereddütlerime son vermişti.
Dış kapıyı kilitlemediğini ümit ediyordum. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda kilitlememiş olmasına hayret ederken arkamdan kapanan kapıyla irkildim. Yine dışarı da kalmıştım. Ahsa'ya gitme fikri benim açımdan hiç iyi olmazdı. Kaçmış olduğumu düşünebilirdi. En iyi fikir onu yaralı atı ile birlikte beklemekti.

Uzaklaşan ata doğru hızlı adımlarla ilerledim.

"Hamra."

Elbette atın dönüp bana bakmasını ya da durması beklemiyordum. Hızla atın önüne geçtiğimde gözlerinden akmış olan yaşı fark ettim. Ne olmuştu da böyle yaralanmıştı. Hayvanları bu şekilde savunmasız görmek beni çok üzüyordu.

"Sen nereye gittiğini sanıyorsun!"

Şiddetli gök gürültüsünü andıran sesi bahçeyi kaplarken dalda kendi halinde duran kuş havalanmış, ilerleyen ay bile durmuştu.

"Ben-"

"Sen ne! Yokluğumu fırsat bilerek dışarı nasıl adım atarsın!"

Kelimeleri bütün bedenimi kaosa sürükledi.
Korktum.
O günden daha da öfkeliydi.
Yüz hatları tamamen gerilmişti.
Gözlerinde saf öfke vardı.

"Atın gidiyordu ve -"

Kolumu sertçe kavradığında yüzümde hissettiğim yakıcı nefes yutkunmama sebep oldu.

"Benim atım sınırlarını bilir! Sende bileceksin! Anladım mı beni!"

Parmakları kolumu daha da kavrayıp sıktığında dişlerimi birbirine kenetledim. Gözlerim buğulanırken gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmemeye yeminli gibiydiler.

"Anladım mı dedim!?"

Fırtına da ki gök gürültüsü bile daha merhametliydi. Başımı onu onaylarcasına hareket ettirdiğimde sertçe kolumu bıraktı.
Titrek bakışlarım çehresini buldu.

Bu bakışlar dünyada ki herşeye meydan okurdu.
Korkusuzdu.
Karamsarlıktan eser yoktu.
Issız ve hoyrattı.

Sadece bir an beni anlamak ister gibi baktı. O kadar kısa bir andı ki gözlerinde öyle bir ifade görmesem yanıldığımı düşünürdüm.

"Bir daha kine ne titreyen bedenin ne de o bakışların seni elimden kurtarabilir! Kanını akıtırım!"

Kirpiklerimi kırpıştırarak gözlerine baktım.

"Bakışlarım mı?"

Sayıklar bir dilde söylediğim kelimelere bir cevap vermeden eve doğru ilerdi. Açık olan kapıyı görmem ile şaşırdım. Kapı hemen ardımdan kapanmıştı. Evde olmadığını düşündüğüm zaman zarfında o evde miydi?

"Kanını akıtırım" ne demekti.
Seni öldürürüm demenin dolaylı yolu muydu? Bu sözü hakedecek kadar ne yapmıştım. Ne suç işlediğimi bir de bana söylese belki bu kadar ağır
sözleri söylemesine gerek kalmayacaktı.

"Hamra, o yaralı o yüzden dışarı çıktım sizin evde olmadığınızı düşündüğüm için."

Durması ile kesik bir nefes aldım.
Aniden durmasında bile bir mana var gibiydi. Ben bu kadar heybetli bir adam görmemiştim.

Omuzlarının üzerinden baktı.

"İçeri gir!"

Kaskatı kesilen bedenimle yürümeyi unutup sonradan hatırlamış gibi eve doğru ilerledim.




Continue Reading

You'll Also Like

5.2K 1K 27
"Gelme!" Omuzlarım sarsıla sarsıla ağlıyorum. Acıyan gözlerimi yüksekliğini bilmediğim yerden aşağıya çevirdim. Çok yüksek burası. Soğuk rüzgar canım...
1.3M 92.5K 51
0526******: Hocam inşAllah bu evde kalma sorunsalım biterse nikahımı kıyar mısınız? Hoca Efendi: Ne? 0526******: Nikah diyorum hocam, kıyar mısınız? ...
235K 11K 32
Uyarı : Talha Hancıoğlu hayali bir karakterdir yaşayanlarda onu aramayınız. ▪▪▪ Bir adam ve bir kadının kaderlerinin beklenmedik şekilde kesişmesiyle...
2K 158 7
Meryem ailesinin göz bebeği, herkes tarafından sevilen, herkesin isteyeceği biridir. Herkes onu isterken, o sadece gördüğü ilk andan beri unutamadığı...