Islah Odası

Bởi Barizmiyiz

22.5K 3.1K 1.6K

''Ben Doktor Ceyda Ayman. Gereken dozda delirtici hap etkisini göstermeye başladı. Her akşam düzenli olarak i... Xem Thêm

Kahpe dölün soyu!!
Buradan Çıkış Yok!
Gizemli KAPI
Damga Vurucu
Küçük Kaçak 1
Küçük Kaçak 2
Küçük Kaçak 3
Tutsak
Denetim Günü
Rus Ruleti
Açık Artırma
Uçurum
Bodrum Katı
Bodrum Katı 2
Yangın
Beklenmeyen Misafir
Terazi
Düğün

Geçmişinle Terbiye Olacaksın

4.9K 499 642
Bởi Barizmiyiz


Bu benim ilk hikayem olacak. Büyük bir hevesle yazmaya başladım.Tek dileğim güzel yerlere gelmesi...
Lütfen oyunuzu ve yorumunuzu benden esirgemeyin
❤️❤️❤️

Sert bir şekilde kaldığım dört duvarlı çukurun metalik kapısının açılmasıyla yere düştüm. Soğuk beton tüm vücuduma işlerken, Bıçak lakabını taktıkları görevli elindeki beyaz deli gömleğini suratıma hızla fırlattı. Deliyim sonuçta dimi zorluk çıkarmadan gömleği giyeceğimi düşünmüyor herhalde. Olduğum yerde cenin pozisyonunu aldım ve ellerimi ensemde birleştirdim. Yüzümü tamamen kapatan gömleği umursamadan olacakları bekledim.

Kısa süreli sessizliği bozan botlarının çıkardığı tok ses bana doğru yaklaştığının habercisiydi. O an ödüm bir balon gibi şişerken patlamamak için hiçbir nedeni yoktu. Aniden saçlarıma sapladığı eliyle hissettiğim acı beni ayağa kaldırdı. Boyu bir dağı andırdığı için ayaklarımı yerden kesmişti.

Gözlerimi kollarında gezdirirken rastladığım kasları ve beraberinde görünen damarları adem elmasına kadar uzanıyordu. Boynunun sol kısmına işlenmiş Bıçak dövmesi lakabının hakkını veriyordu. Gözleri yeşil yeşil bana bakarken çatılan kaşlarıyla çenesini germişti. Saçları sarı arkadan ince siyah bir lastikle bağlanmış dağınıktı. Sanırım yeni traş olduğu için yüzü bir hayli pürüzsüzdü.
Deli gibi gülmeye başladım onu daha çok öfkelendirmek için. ''Seni öldürmemem için bir sebep söyle.''

Boş bir bakış attım ve ''Ölmek istiyorum.''

Zorla giydirdiği deli gömleğiyle bulunduğumuz yerin koridorlarında beni koşar adım sürüklemeye başladı. Duvarlara sinmiş rutubet kokusu ciğerlerime dolarken beyaz odunsu bir kapının önünde durduk. Üstünde kazıyarak yazılmış bir cümle vardı.

'Geçmişinle terbiye olacaksın'

Olanları idrak etmeye çalıştığım sırada içerden gelen sesle dağıldım.

''Yolla.''

Görevli kapıyı açıp sırtımdan ittirdi ve arkamdan geri kapattı. Artık odanın içindeyim. Olduğum yerden etrafı incelemeye başladım. Duvarlar duman grisi ve kirliydi. Tam önümde yerden bir hayli yüksek devasa bir masa ve başında siyah çerçeveli gözlükleriyle bir kaç kağıtla meşgul olan ciddi bir kadın.

Eliyle odanın ortasında duran sandalyeye oturmam için işaret etti. Bende tedirginlikle dediğini yaptım. Burda tam olarak neler döndüğünü bilmiyordum ama çok kötü şeyler hissediyordum.

Bakışlarımı yere doğru tek bir noktaya sabitledim. İçinde bulunduğum bu durumun ağırlığıyla gözlerimden bir damla yaş akmıştı. Düşüncelerime savaş açtığım esnada odayı dolduran sesiyle hafif irkildim.
''Anlat.''
Sesimi çıkarmadım. Daha sert ve acımasız bir ses tonuyla tekrarladı.

''ANLAT!''

Ne anlatmam gerektiğini bilmediğim için dudaklarımı araladım. ''Ne istiyorsun benden? Hiç bir şey anlamıyorum.''
Alaycı bakışlarıyla devam etti.
''Neden buradasın Toprak?''
Bunu zaten her saniye kendime soruyordum. Ben neden buradayım. Böyle bir yerde olmayı haketmiyordum. Deli değildim. Ne cevap vereceğimi düşünürken tekrar konuşmaya başladı.
''Bir şeyler söylemen için başına silah mı dayamam lazım? Burada sabaha kadar seni bekleyemem.''
''Tam olarak ne duymak istiyorsun?''
''En başından başla. Hayat seni buraya nasıl sürükledi?''

Dosyalarla ilgilenmeye devam ediyordu bir yandan. Saçları kıvırcık ve kızıldı. Dikkat çekici bir duruşu vardı. Bakışları soğuk ve acımasızdı. Siyah çerçeveli gözlüklerinin arasından ani bir bakış atmasıyla dikkatimi topladım ve anlatmaya başladım.

1 hafta önce...

Her gün ki gibi hazırlanıp evden çıktım. Arabama doğru yürüdüm ve içine yerleşip çalıştırdım. Dört tekerlekte özgürlüklerini eline vermişçesine yürümeye başladılar. Evimiz biraz yüksek konumda olduğu için baya ıssız yollardan geçiyordum. Beynimin içinde yankılanan sesleri duymamak adına radyoyu açtım.

Son zamanlarda kendimde görmediğim değişiklikler bana el uzatıyordu. Aklımı kaçırıyordum galiba. O sıra gaza bastığımın bile farkında değildim. Araba bir kuş misali kanatlanmış uçuyordu olacaklardan habersiz. Ellerim kilitlenmişti ve çenemi dahi hareket ettiremiyordum. Bu şekilde bir süre ilerledikten sonra aniden yan yoldan beyaz bir araba önüme düştü. Onunla çarpışmak üzereydik. Başımdan aşağıya inen kaynar sular buz kesmiş bedenimi çözmüştü sanki.

Güç bela kendime gelmeyi başardığım an direksiyona uyguladığım sağ sol hareketleriyle zorda olsa arabayı frenleyebilmiştim. Karşı tarafta bir kaç defa zik zak çizdi ve kendini durduramayıp uçurumdan aşağıya yuvarlandı. Şok etkisiyle kendimi zorda olsa dışarı attım. Ne yapacaktım şimdi? Nefesim kesilmek üzere olan bir ip gibiydi. Öyle titriyordum ki arka cebimden telefonumu büyük uğraşlar sonucu çıkarıp ileri geri hareketleriyle polisi aradım. Sesim yüksek dozda tedirgin çıkıyordu. Yarım saate kadar burada olacaklarını söylediler ve telefonu kapattım.

Uçurumun kenarına yaklaşıp aşağıya doğru baktığımda beyaz arabadan eser yoktu. Nasıl olabilirdi ki ama bu imkansız. Kafama bir kaç yumruk darbesi yapıp saçlarımı çekiştirmeye başlarken dizlerim işlevini kaybedip yere çakılmışlardı.

Aradan çok geçmeden polis ve ambulans sirenleri duyulmaya başladı. Yanıma vardıklarında olay yeri inceleme başlatıldı fakat arabadan iz yoktu. Oturduğum kaldırımdan kalktım ve bana doğru yaklaşan polise gözlerimi çevirdim.

''Anlattıklarınıza bakılacak olursa burada ne bir araba nede yollara işlenmiş bir fren izi yok. Hayal görmüş olabilir misiniz?''

''B..ben eminim ama yemin ederim. Halimi görmüyorsunuz sanırım. Böyle bir olay yaşandı burada.''
''Hanımefendi öyle bir olay yaşanmamış. Lakin yaşanmış olsa ortada parçalanmış bir araba olurdu. Polis memurunu meşgul ediyorsunuz.''

Arkasına dönüp iş arkadaşlarına gidiyoruz işareti verdi ve uyarısını yapıp olay yerinden ayrıldılar. Bulunduğum kaldırıma tekrar kendimi bıraktım.

Avuç içlerim öyle bir kaşınmaya başlamıştı ki ne yapsam bu kaşıntıya mani olamıyordum ve bir süre sonra kendiliğinden geçiyordu. Strese girdiğimde hep böyle oluyor haliyle sinir tellerimde geriliyordu.
Çatılmış kaşlarımla arabama geri bindim. Dizlerimi kendime doğru çekip olabildiğince derinlere daldım.

***

Aniden açılan kapıyla lafım yarıda kesilmişti. Adını bilmediğim kızıl saçlı kadın gelen kişiye doğru bakışlarını fırlattı konuşmasını beklermişçesine. Benim görüş açımda olmadığı için oturduğum yerden arkama doğru dönmek zorunda kalmıştım. Gözlerim bir çift kahverengi gözle birleşmişti.

Tam içeri girmeden yalnızca kapının arasından bakıyordu. Saçları kumraldı ve yüz hatları bir hayli belirgindi. Sakalları yeni çıkmış gibiydiler. Bir süre bakışları benimle ilgilendikten sonra kadına dönüp konuşmaya başladı. ''Acil gelmen gerekiyor. Islah odasında işler karıştı.''

Neyden bahsettiğine anlam veremiyordum. Gözlerim kadın ve kapıdaki adam arasında miting yapmaya başlamıştı. Burada neler döndüğü hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kadın telaşlanmış olacak ki hızlı adımlarla kapıya doğru yöneldi ve çıktıktan sonra üstüme kilitledi. İçime korku düştüğü için kapıya tekmeler savurmaya başladım. Üstümdeki deli gömleği yüzünden hareketlerim sınırlıydı.

''Neler oluyor? Beni buraya kilitleyemezsiniz! Açın şu kapıyı!''

Ne kadar bağırsamda nafile. Yaklaşık yarım saattir kimse gelmiyordu. Ağlamaktan gözlerim ağırmıştı. Duvara yaslanıp yer çekimine kendimi bıraktım. O kadar aciz hissediyordum ki benim burada olmamam gerekiyordu. Hızlıca olduğum yerden kalkıp kadının masasına geçtim.

Bir sürü dosyalar, kağıtlar ve mühürler vardı. Aceleyle hepsini karıştırmaya başladım. Ellerim bağlı olduğu için burnumu kullanmaya çalıştım. Dikkatimi kırmızı mühürlü küçük kağıtlar çekti. Kaşlarım hafiften çatılmaya başlarken okuyacağım şeylerin tedirginliği tüm bedenimi sardı. Hepsine tek tek göz atmaya başladım.

Sevda Uğurlu.. Elektrik verilerek öldürüldü.
Hüseyin Taşçı.. Asılarak öldürüldü.

Gördüklerim karşısında kalbimde kısa süreli çarpıntılar sürerken okumaya devam ettim.

Yeliz Güler.. Islah odası kurbanı.
Büşra Çolakoğlu.. Başka bir deli tarafından bıçaklandı.
Uğur Güneş.. Islah odası kurbanı.
Derin Özer.. İntihar etti.

Yaşlarım bir bir dolu yağarmışçasına şiddetlendi. Kafam patlayıp yerinden çıkacakmış gibiydi. Dilim damağım çöl susuzluğu çekiyordu. Daha fazla okumak istemediğim için masadan geri çekildim. Tam o sırada gözüme başka bir kağıt daha takıldı. Üzerinde Dr. Ceyda Ayman yazıyordu. Bu benim üvey annemdi.

Nefret ettiğim üvey annem... Bana çok kötü davranan üvey annem... Ölmesini kalpten istediğim üvey annem...

''Ben Doktor Ceyda Ayman. Gereken dozda delirtici hap etkisini göstermeye başladı. Her akşam düzenli olarak içtiği sodaların içerisine katıyorum. Hareketlerinden gözlemlediğim kadarıyla değişim göstermeye başladı. Anlık krizler geçirmesiyle eline geçen her şeyi fırlatıp çığlıklar atıyor. Gün geçtikçe ilacın etkisini daha fazla göstermesiyle iştahı ileri derecede kapandı. Sürekli gerçek dışı hayaller gördüğüne şahit oluyoruz. Çok sık ateşlenmeye başladı ve mide bulantısı baş gösterdi. Her hafta düzenli olarak onu uyutuyorum ve tetikleyici serumlar veriyorum. Yavaş yavaş kendisini kaybetmeye başladığını farkedince bu işlemi durdurdum. Sanırım oraya gelmesi için tüm sebepleri sağladım. Toprak Ayman için gereğinin yapılmasını arz ediyorum...''

Okuduğum metin karşısında ağzımdan tek bir kelime çıkmıştı.

''Kaltak.''

Avuç içlerim deli gibi kaşınmaya başladı. Korkudan akıttığım yaşlar şimdide sinirdendi.
Ben buraya bilerek kapatılmıştım. En başından beri bunun planını yaptıkları bariz ortadaydı. Nasıl bir şeyin içine düştüm ben. Buradan çıkmak istiyorum.. Bunu herşeyden çok istiyorum. Allah hepinizin belasını versin...

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

5K 242 2
Okuduğunuza inanmayın. Çünkü final inandığınız her şeyin bir yıkımı...
1.7K 188 20
Cesaret nasıl hayatın tehlikesiyse, korku da onun güvencesidir. - Leonardo Da Vinci
346K 22.4K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
3.4K 175 15
Güzelsin, güzel olan her şey yarım kalır; sen ve ben gibi.... Bu iki çifti mahvettiler bizde burda yaşatalım :)