Cadı ve Vampir · Felix Voltur...

By Kndn_xatin

35.6K 2.5K 465

Volturiler'in dehşet saçan kalpsiz vampiri Felix, bu küçük kızın karşısında çıplakmış, elleri ayakları tutmuy... More

Hikayenin Başladığı Yer - Corniglia
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm (+18)
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm / FİNAL

29. Bölüm

420 32 0
By Kndn_xatin

Günler esarete mahkum kalmış ve özgürlüğüne yeni kavuşmuş coşkun bir nehrin  heyecan ve hızıyla akıp geçiyordu. Victoria günde birkaç saat gözlerini ancak açabiliyordu, ama tüm bu birkaç saat kendisinin farkına varmasına bile yetmiyordu. Bomboş gözleri meraklı bir bebek gibi çevresinde dolaşıyor, anlam veremediği bu dünyaya yeniden kapanıyordu. Alec'in zehri ve babasının kaybı onu büsbütün ölü bir hale getirmişti. Kendinin bile farkında varmaktan aciz bir ölü.

Alec kızın kıvırcık saçlarından geçirdi parmaklarını. Onu daha ne kadar zaman böyle oyalayacağını düşünüyordu, Victoria babasından başka kimsesi olmayan küçük bir kız çocuğuydu.. ve kendi elleriyle son vermişti tek varlığına. 

Victoria sağına döndü ve yüzüne birkaç tutam saç düştü. Alec'in elleri kızın güzel yüzünde gezinirken gülümsedi farkında olmadan. Gülüşü dudaklarından silinirken Felix'i düşündü. Yakında Victoria için yola çıkacağını biliyordu. Çok yakında.

***

Alec zehrini bastırırken Victoria gözlerini araladı ve odanın küflü tavanına baktı dakikalarca. Eli alnına gittiğinde başının ağrıdığını anladı Alec ve dudaklarını büzdü, parmağında Victoria ile kaderlerinin birleşmesi için bir yüzük vardı evet, ama Victoria'nın perişan hali bunun aklına gelmesine bile müsaade etmiyordu.

Alec kızın yanına oturdu ve alnına dokundu parmaklarının ucuyla. Victoria Alec'in kızıl gözlerine bakarken titredi ve onun dokunuşundan kurtulmak için geriye çekilmeye çabaladı. 

"Benden korkma Vicky."

"Burada.." dedi kırık bir sesle Victoria "Ne işin var?"

Alec'in dudakları yukarıya kıvrıldı "Senin için buradayım." Victoria gözlerini kapattı ve yutkundu. Anılar günyüzüne çıkmaya çabalıyordu ve Victoria'nın gerilen yüzünden bunu başarmak üzere oldukları da anlaşılıyordu. Alec Victoria'nın elini tuttu "Yemek yemen gerekiyor."

Victoria ona bakmak için gözlerini aralamadı ama dudaklarını birbirine sımsıkı bastırması "Hayır" anlamına geliyordu. 

"Kendini öldürmeye mi çalışıyorsun?"

Victoria ayağa kalkmak için hareketlendi ama güçsüz düşmüştü ve sırtı yatakla yeniden buluştu saniyeler içinde "Her şeyi mahvettim." diye fısıldadı.

"İsteyerek yapmadın."

"Her şeyi mahvettim."

"Beni dinle Victoria, böyle olmasını istemezdin." 

Victoria kahve gözlerini Alec'e çevirdi "Babam.." duraksadı ve yutkundu "Onu gerçekten-"

"Şşş." Alec Victoria'ya sarıldı ve onun küçük bedenini kendine bastırdı. Kulağına eğilerek "Böyle olsun istemezdin, kendini daha fazla üzme."

"Kendini daha fazla üzme mi? Üzülmeme, kahrolmama bile izin vermiyorsun Alec. Her tökezlediğimde, her düşüşümde yanımda olmak ve bana elimi uzatmak zorunda değilsin. Bu kez beni... beni..."

"Özür dilerim Victoria." Alec dudaklarını sımsıkı bastırdı ve kızın kollarına yığılan bedenini dakikalarca kavradı. Yatağa bıraktığında Victoria'nın huzura bulanan yüzüne acıyla baktı "Bununla yüzleşemezsin, şimdi değil."

***

"Alec nerede sevgili Jane?"

Jane omuzlarını silkti "Bilmiyorum Aro."

Aro tek kaşını kaldırdı ve çenesine yasladığı eline kaydı bakışları "Kardeşinin nerede olduğunu bilmediğin ilk tarih bu, belki de bir yere yazmalı ve her yıl kutlamalıyız, ne dersin?"

Jane yutkundu ve dişlerini sıktı. Caius normal bir insan ya da ölümsüzün karşısında olsaydı kıkırdardı, ama karşısında Jane Volturi vardı ve onu seviyordu. Aro'ya bakarak gözlerini devirdi ve Jane'e sakinleştirici bir tebessüm sundu.

Marcus kendisinin özenle hazırladığı yakut yüzüğüne dokundu "Belki de Victoria'nın yanındadır?"

"Orada olması için bir sebep mi var?" 

Jane Aro'nun sorusuna karşılık gülümsedi "Nerede olduğunu bilmediğimi söyledim efendim."

"Sana inanıyorum." Aro ayağa kalktı ve kıyafetini düzeltti saniyeler boyunca "Demetri'yi getirin."

Demetri büyük salona girdiğinde Jane'in bakışlarından kaçınarak Aro'ya yaklaştı. Aro , Jane ve Demetri arasında yaşananları tahmin edebiliyordu ve Jane'i daha da hırçınlaştırmamak için onun yanındayken Demetri'nin anılarına bakmanın akıl karı olmadığının da farkındaydı. 

Elini kaldırdı Demetri'nin adımlarını durdurması için ve Demetri saniyesinde durakladı "Alec'in nerede olduğunu merak ediyorum ve endişelenecek bir durum olmadığından emin olmak istiyorum Demetri."

"Anlıyorum sahip."

"Güzel." Aro ellerini bir çocuk çoşkusuyla çırptı ve o sırada kapılar yeniden aralandı. Kapının ortasında görünen dev beden, Felix'e aitti ve Jane'le gözleri bir araya geldiğinde tehditkar bir şekilde kısıldı. 

Felix ellerini önünde birleştirdi "Demetri'nin gitmesine gerek yok usta, Alec'in nerede olduğunu biliyorum."

"Bizi de aydınlatmaya ne dersin?" dedi Caius yırtıcı gülüşüyle.

Felix ona istediğini vermedi ve hatta yüzüne bile bakma gereği duymadı "Victoria'nın yanında ve anlaşılan birinin onu getirmesi gerekiyor."

"Ne o, yoksa sen mi getireceksin kardeşimi?"

Felix Jane'e yandan bir bakış attı ve dudağının kenarı yukarıya kıvrıldı "Eğer kardeşinin zehrine karşın böylesine dayanıksız olmasaydın, sen getirirdin onu Jane."

"Seni..." Jane öne çıkmak için adım attığında Aro bu ucuz gösteriyi sonlandırmak için, ailesinin daha önce hiç duymadığı sert bir tonda konuşmaya başladı.

"Jane kendine hakim ol! Ve Felix, hemen yola çıkmanı istiyorum."

"Orada ters bir durum varsa..."

Aro Jane'e gülümsedi "Merak etme Jane, Alec buraya gelecek ve Felix eminim ki Victoria'yla ilgilenebilir."

"Bunun doğru bir karar olduğundan emin değilim."

"Victoria için endişeleniyor musun yoksa ben mi yanılıyorum?"

"O et parçası umurumda bile değil, ama Felix ona zarar verirse-"

Felix omuzlarını silkti. Dünyada Victoria'ya zarar verecek son kişi bile değildi- ya da yanılıyor muydu?

***


Alec bir yabancının kokusunu alan diken üstünde bir adam çevikliğiyle yerinden fırladı. Evet, bir yabancının kokusuydu onun alanını işgal eden. Ama bu koku o kadar da yabancı sayılmazdı, Felix'le aynı duvarın arasında geçen yüzyıllardan sonra nasıl yabancı diyebilirdi ki? 

"Siktir.." diye fısıldadı ve yüzünü sola döndü buruşturarak. Evet, zehri Demetri'yi hissiz bırakırdı Jane için bile geçerliydi bu ama gel gör ki Felix diğer tüm ölümsüz ve ölümlülere nazaran daha dayanıklıydı buna karşın.

Victoria gözlerini aralarken Alec'in yumruk halini alan ve kendisinden uzak bir yere dönük olan yüzüne baktı. Başını yeniden yastığa bırakmadan önce "Neler oluyor Alec?" diye fısıldayabilmişti.

Alec'in zehri... Victoria'yı aptal ediyordu. Başında geçmek bilmeyen bir ağrı, hangi günde olduğunun ve haftaların nasıl bir hızla geçtiğini anlayamaması... buna direnemiyordu bile.

Alec Victoria'nın yatağının ucuna oturdu ve kızın gözlerine dokundu parmak uçlarıyla "Hiçbir şey olmuyor Vicky."

"Felix.." Alec'i kendisine karşı böylesine sessiz kılacak tek kişinin adı dudaklarından döküldü. Onu son gördüğünden bu yana yüzyıllar geçmişti sanki, kalbinin sıkıştığını hissetti. Gözlerini sımsıkı yumdu ama birkaç damla gözyaşı firar ederek yastığın soğuk yüzüne düşmüştü bile. Alec gözyaşlarının ıslaklığını hala kusursuzluğunda barındıran yüzüne dokundu, onun dudakları da Victoria gibi birbirine sımsıkı bastırılmıştı "Buraya gelmesine izin verme Alec."

"Victoria?"

"Onun karşısına çıkmak için çok güçsüzüm ve.."

"..."

"Ve, günahkarım." 

"Şu an kendinde değilsin ve ben de Felix'i engelleyemem."

"Bunu benim için yap."

"Senin için her şeyi yaparım."

"Teşekkürler." gülümsemeye çalıştı ama beceremedi.

"Ama ölümünü izlemeyeceğim Victoria. Üzgünüm." 

***

Alec küçük kulübenin kapısının önündeydi ve birkaç saniye sonra karşısında tüm gücüyle dikilecek olan Felix'i bekliyordu. Victoria inatla Felix'i görmemek için ardı ardına bahaneler sıralamıştı ve Alec sonunda dayanamayarak Victoria'ya birkaç saat vermeyi kabul etmişti. O birkaç saat içinde Felix'le konuşabilir, ona olanları anlatabilir ve yine onun anlatacaklarını dinleyebilirdi. Victoria da bu kısa sürede bir nebze kendine gelmiş olurdu. Onu birkaç aydır yatağa ve kabuslarına mahkum etmişti, elbette birkaç ucuz saat bunları toparlamak, acılarını dindirmek için yeterli olmayacaktı ama en azından acılarını dindirecek olan adamın karşısına çıkmak için yeterli olurdu. 

Evet, kabul etmeyi reddetse de tüm varlığıyla biliyordu ki Felix Victoria'nın tüm acılarını, sonsuza dek dindirecek tek kişiydi. Victoria Felix'e kalbini açarak buna kendisi izin vermişti, küçücük bir kız çocuğuyken üstelik. Aralarına girerek haince çaldığı yüzük, kaderine yazılan bu aşkı parçalamaya ve dahası kendine çevirmeye yeterli değildi.

"Victoria nerede?" dedi Felix her zamanki soğuk ve ketumluğuyla. Alec'in gözlerine bakma gereği bile duymamıştı. Eğer bakarsa ve orada en ufak imayla karışık duygularla kendisine baktığını görürse, bu Alec için iyi olmazdı. Ve Volturiler için de. Alec Volturilerin en güçlü silahı, yenilmez ölümsüzüydü. Alec olmadan Volturiler Volturi olmazdı, yenilmez de olmazlardı. 

"İçeride." 

"Ah, daha iyi bir sorum var." Felix saçlarının arasından geçirdi parmaklarını, zira elleri fena halde kaşınıyordu ve bunu bir şekilde durdurması gerekiyordu "Sen neden buradasın?"

Alec omuzlarını silkti "Bana ihtiyacı olduğu için buradayım."

Felix sinirle kahkaha attı, ama sonra unuttuğu bir yerde -solunda- hissettiği ağrıyla bakışları kapıya kilitlendi. Victoria'nın neden Alec'e ihtiyacı olurdu ki?

"Victoria- iyi mi?"

Felix bakışlarını yere indirdi ve eli ensesine gitti "Leonardo.." 

"Üzgünüm." 

"Bana daha önce haber vermeliydin." Felix aniden olduğu yerden parıldayarak ileriye atıldı ve Alec'i omzundan tutarak ormanda uzak bir köşeye savurdu "Seni yok etmemem için bir sebep söyle bana." 

Ölüm Alec'in umurunda olmamıştı hiçbir zaman, annesinin ölümünü ölümsüz hayatı süresince defalarca kez yeniden yaşamıştı zihninde. Ama kız kardeşi ve Victoria onun için 'yaşam' denen şeydi. Önemli olan şey. 

Jane kendisini savunabilecek, herkese diz çöktürebilecek bir ölümsüzdü. Yalnızca bakışlarıyla karşısındakine cehennemi yaşatabilecek tek ölümsüz... Ve Victoria. Kendisine ihtiyacı olan -Felix şimdi karşısında duruyor olsa da, bir gün olmayacaktı- oydu. 

"Beni öldüremeyeceğini biliyorsun." 

"Denemeden öğrenemeyiz." 

O sırada kulübenin küçük kapısı, eşliğinde kısık sesli gıcırtıyla aralandı. Felix kızın kalbinin yavaş atışları kulaklarına ulaştığında dişlerini sıktı ve arkasına dönmek için inanılmaz bir istek duydu, ama bir şeyler onu engelliyordu... Victoria'yı, Victoriasını perişan bir halde görecek olmak onu engelliyordu. Daha önce burada olabilir, babasının yokluğunun acısını hafifletebilirdi ama Alec bunu engellemişti. 

Victoria'nın yorgun ve kırgın sesi ulaştı bu kez kulaklarına. Kalbinin sesi kadar hafifti ve Felix kıracak kadar sert bir şekilde kenetledi dişlerini birbirine. 

Bedenini ağır ağır Victoria'ya çevirirken onu kötü bulmayı bekliyordu evet, ama Victoria- perişandı. Onu daha önce değil böyle görmek, düşlerinde bile hayal edemezdi.

Victoria kapının sol tarafına yaslanmıştı ve kollarını birbirine sarmalamıştı. Bakışları Felix'e değmemek için direniyordu, kıvırcık ve uzun saçları solgun yüzünü çevreleyerek omuzlarından aşağı dökülmüştü. 

"Neden buradasın?" diye fısıldadığını birkaç saniye sonra algılayabilmişti Felix, cümlelerin ağırlığı üzerine çökmeden önce ilk adımını attı Victoria'ya doğru... ama kızın vücudundan yayılan soğukluk ve görünüşü onu durdurmuştu. 

"Vicky.." 

"Beni rahat bırakmanız çok mu zor?" Victoria başını ve bakışlarını sonsuz gibi görünen karanlığa çevirdi "Kimseyi istemiyorum... yalnızca... yalnızca yaptığımla yüzleşmek istiyorum. Babamın-"

Felix sevdiği kadının -bunu yakın zamanda ancak itiraf edebilmişti kendine- gözlerinden dökülen gözyaşlarına daha fazla karşı koyamayarak ona uzandı ve her daim, sonsuza dek yanına olacağını temin edercesine sıkı sarıldı. Victoria yüzünü adamın geniş göğsüne gömmüştü ve hıçkırıklarını bastırmak için dudaklarını ısırıyordu, ama bu koku onu rahatlatmak yerine daha büyük bir korkuya gebe bırakmıştı. Sıradaki... Felix olamazdı, Maria ve Leonardo'dan sonra onu da kaybetmek, bunu düşünmek bile istemiyordu.

Felix Victoria'nın çenesini tutarak kendine bakmaya zorladı ve onun gözyaşlarıyla ıslanmış dudaklarına teskin edici bir öpücük bıraktı "Ben yanındayım." diye fısıldadı kendisinden beklenmeyecek şefkate bulanmış bir sesle "Her zaman yanında olacağım... söz veriyorum."

"Felix..." Victoria ona babasını kendi elleriyle öldürdüğünü, onu da kaybetmek istemediği için gitmesini söylemek istiyordu ama Felix'in kendine aşkla dolu bakan gözleri bu cümlelerin dudaklarından dökülmesini engelledi. 


Continue Reading

You'll Also Like

90.9K 6.9K 60
"Elimi tutmak zorunda değildin,ölümlü!" Loki içindeki huzursuzluğu atamıyordu bir türlü.Kızın ellerini bıraktı. "Beni sevmek,sevgime karşılık vermek...
272K 14.4K 25
Ben Ayda; Babamın ölümünün üstüne 7 yıl geçmişti.. Annem biri ile tanışmış ve bana evlenmek istediğini açıkladı.. -Nee!! evleneceğin kişinin 2 oğlu m...
7.8K 297 10
Öldüm ve ruhum beden değiştirdi. İkinci yaşama inanır mısınız? Reankarnasyon: beden göçü. Başıma gelen tam olarak buydu. Ve şans ile şansızlık ort...
2.4M 108K 45
Vampir içinde #1-15.12.2016- Vampir içinde #4-15.06.2017- Vampir içinde #2-15.06.2018- Vampir içinde #3-15.06.2019- Vampir içinde #3-15.06.2020- Başl...