Tehlikeli Limit

By tugcaa

1.1M 66.2K 10.1K

#Wattys2019 Kazananı Tehlikeli Limit'e hoş geldin. İlk ve asla unutmaman gereken kural; asla kendi türün dı... More

0
Limit 1
Limit 2
Limit 3
Limit 4
Limit 5
Limit 6
Limit 7
Limit 8
Limit 9
Limit 10
Limit 11
Limit 12
Limit 13
Limit 14
Limit 15
Tehlikeli Limit'e Ulaştınız
Limit Aşımı 17
Limit Aşımı 18
Limit Aşımı 19
Limit Aşımı 20
Uyarı! Limit Aşımı 21
Limit Aşımı 22
Limit Aşımı 23
Uyarı! Tehlikeli Limit 24
Limit Aşımı 25
Limit Aşımı 26
Limit Aşımı 27
Limit Aşımı 28
Uyarı! Tehlikeli Limit'e Ulaştınız
Tehlikeli Limit 30
Tehlikeli Limit 32
Tehlikeli Limit 33
Tehlikeli Limit 34
Tehlikeli Limit 35
Limitsiz 36

Tehlikeli Limit 31

17.1K 1.3K 206
By tugcaa

Çok hızlı bir sabah olmuştu. Sabah sabah daha kendime gelmeden, durakta beklerken başına saksı düştüğü için ölecek birini kurtarmıştım. Ne tuhaf. Kim bilir neleri dert edindi, nelere üzüldü, neler yaşadı. Böyle bir sebepten hemencecik ölecekti. Elbette her şey bu değildi. Bugün yönetim kurulu toplantısı vardı. Saatlerce oradan çıkacak sonucu bekleyerek stres oldum. Odada duramayıp koridorda gezinmeye başladım hatta. Elbette bu kadar umursamamın nedeni koleksiyonumuzun kurulda istenen etkiyi yaratıp yaratmadığını öğrenmekti. Olası bir yeni sözleşme imzalama ihtimali beni asıl düşündüren şeydi.

Ancak bu kadar stres yaptığıma pek değmedi. Çünkü elle tutulur bir şey olmamıştı. Doğan Holding başkanı Atilla Doğan'ın, yani Cihangir'in babasının, sağlığı pek iyi değildi. Bildiğim kadarıyla yıllardır kanser tedavisi görüyordu ve bu yıl durumu ağırlaşmıştı. Herkes onun ölümüne hazırdı. Bu yüzden yeni başkanın kim olacağı konusu yönetim kurulu için elbette daha önemli bir konuydu.

Şimdiyse kolumu karşımdaki adamdan kurtarmaya çalışıyordum. Evet, bugün çok fazla şey oluyor. "Bırak kolumu."

Cihangir yavaşça kolumu bıraktı ve parmaklarını alnına götürdü. Bir süre alnını ovdu, ardından yeniden bana baktı. "Çok yoruldum Ezgi. Her şeyden, herkesten çok yoruldum."

Gerçekten de yorgun görünüyordu. Bal gözleri donuk bakıyordu, saçları uzamış ve az da olsa dağılmıştı. Sert görünümümü biraz yumuşattım. Bugün insanlar resmen babasının öleceğini konuşmuştu. Nasıl hissettiğini bilemiyordum ancak iğrenç bir his olduğundan emindim.

"Yanımda olmana ihtiyacım var. Ben sadece bir hata yaptım. Bir tane. Bana çok ağır bir ceza veriyorsun."

"Cihangir şu an bunu konuşmasak daha iyi olur. Baban için çok üzgünüm. Sana bir şekilde yardım etmek istiyorum."

"Yanımda ol. Elimi tut."

Bakışlarımı ondan kaçırıp sola doğru çevirdim ve kısa bir nefes verdim. Pekala. İçinde bulunduğu durumu düşünerek anlayışlı davranmam gerekiyordu. Daha fazla yıpranmaması gerekiyordu.

"Sen nişanlısın. Benim bir sevgilim var. Ve biz birlikte olamayız. Neden bunu anlamıyorsun, neden hala vazgeçmiyorsun? Neden kendini de beni de üzüyorsun?"

"Sen bu kadar kolay vazgeçtiğin için," dedi ve ben ona bakana dek konuşmadı. Bakışlarımı yeniden ona çevirdiğimde bana öyle bir baktı ki, başımdan aşağı sıcak sular dökülmüş gibiydi. Nasıl bir bakıştı bu? Neler barındırıyordu içinde? Hayal kırıklığı... "Senin yerine de vazgeçmemem gerektiği için."

Kendimi toparlamam biraz zaman aldı. Şaşırmıştım. "Bunu yapmana gerek yok Cihangir. Lütfen. Bana kendimi suçlu hissettiriyorsun."

Bakışları hemen değişti ve parlamaya başladı. "Değil misin? Tek suçlu ben miyim? Böyle düşündüğün için bana her şeyi ödetmek istemiyor musun? O zaman söylesene," dedikten sonra durdu ve baş parmağıyla ağzının kenarını yavaşça sildi. "Gerçekten üvey amcamla mı sevgili olmak zorundaydın?"

Farkında olmadan sağ elim hızla havaya kalktı ve aynı hızla Cihangir'in yüzünün soluna indi. Uğradığım hakaretin yarattığı öfke vücut ısımı yükseltmişti. Bana bunu nasıl yakıştırırdı? Ben onun için Yekta Bey'i sayısız kere reddetmişken, hislerimi kabul etmemek için günlerce direnmişken bana nasıl böyle bir şey derdi?

"Sen böyle bir insan değilsin. Ben seni böyle tanımadım. Kendine gel artık."

"Senin yüzünden böyleyim. Anlasana! Senin onu sevdiğine inanmıyorum! Kimse de beni buna inandıramaz. Beni seviyorsun Ezgi. Delireceğim! Bakışınla, duruşunla, sesinle sen, hala beni seviyorsun."

Koridorda sesini yükseltecek kadar delirmişti. Şükürler olsun ki öğle arası olduğu için etrafta kimse yoktu. Umarım gizlice dinleyen biri yoktur. "Sen zaten delirmişsin! Daha kaç kez vazgeç demem lazım?! Güzel şeyler yaşadık ve bitti. Anlıyor musun Cihangir? Bitti." dedikten sonra hızla sağ elini alıp kalbimin üstüne koydum. "Bak. Nasıl atıyor? Hızlı mı? O da mı yalan söylüyor?"

Elini hemen geri çekti ve birkaç adım geriledi. "Onu sevdiğin falan yok! Bunu sen de biliyorsun Ezgi. Kendini kandırsan bile beni kandıramazsın. Sen sadece sığınacak bir liman arıyorsun. Sana açtığım yarayı kapatacak bir merhem, güvenecek bir beden arıyorsun."

"Kendini her şeyin merkezine koymaktan sıkılmadın mı? Biz ayrılalı aylar oldu. Yaşananları unutmak hiçte kolay değil, evet. Seni özlediğim zamanlar oluyor. Ama bu kadar, ötesi yok. Olamaz da. Ve sen hala senden çok kolay vazgeçtiğimi söylüyorsun. Zorundaydım! Ben senden de sevgimden de vazgeçmek zorundaydım. Kaç kez söyledim sana. Durumumuzun bir çıkışı yok. Sen asla kazanamayacağın bir şans oyunu oynadın ve kaybettin Cihangir."

Cihangir bana biraz daha yaklaştı. Elini yumruk yapıp yanımdaki duvara hızla vurdu. "Neden amcam? Neden milyonlarca insan arasında lanet olası amcam Ezgi?" Bal gözlerindeki fırtına beni ürkütüyordu. Kaçmak istesem de kaçmayacak bir haldeydim. Beni sıkıştırmıştı.

"Yekta çok uzun zaman önce hislerini bana açtı. Defalarca. Durumumuzu düşünerek her seferinde onu reddettim. Ancak insanın reddemeyeceği bir nokta mutlaka oluyor."

"Böyle bir ilişki seni mutlu edecek mi? Sen patronuyla ilişki yaşamayı uygun bulmayan, onurlu bir kadındın. Şimdiyse eski sevgilinin amcasıyla ilişki yaşamayı uygun bulan bir kadınsın yani?"

Derin bir nefes verip bakışlarımı ondan çektim. İçimde ağlama isteği doğmuş ve çoğalmıştı. Bu soru içimi acıtmıştı. Birden onunla ilk tanıştığımız günlere gidivermiştim. Keşke teklifini hiç kabul etmeseydim. "Savaştım," dedim titreyen sesimle. "Onunla olmamak için çok savaştım. Ama yapamadım. Kendime sakin bir liman buldum ve artık o limanda nefes almak istiyorum."

"Onu kullanıyorsun."

"Evet. Onu kullanacağım ve kullandıkça daha çok seveceğim."

"Pişman olmayacak mısın?"

Ona bir şey söylemedim. Birkaç saniye dik dik baktıktan sonra başını aşağı yukarı salladı ve o da bir şey söylemedi. Bu sefer her şeyin bitmiş olmasını umuyordum. Kendini de beni de yıpratıyordu. Bu dünyada herkes ilk hoşlandığı, ilk sevdiği, ilk aşık olduğu kişiyle sonsuza kadar mutlu yaşamıyordu. Sevgiden daha güçlü bir şey ortaya çıkıyordu ve bir şekilde ilişki ilerlemiyordu. Böyle bir durumda vazgeçmeyi bilmek gerekiyordu. Böylesine delirmek ve hastalıklı düşünmek değil, olgun bir ayrılık gerekiyordu. Bunu yapabilecek insan sayısı ise oldukça azdı. Kim avucunun içinde olan, kendinin olduğundan emin olduğu bir şeyi aniden kaybedince sakin kalabilirdi ki? Çok az insan.

⏮️⏸️⏭️

Adımlarım beni kendi odama değil Yekta'nın odasına getirmişti. Bunu kapısının önünde durduğumda ancak fark etmiştim. Yavaşça kapıyı çaldım ve içeri girdim. Gelenin ben olduğunu görünce şaşırdı ve hemen ayağa kalktı.

"Hoş geldin," diyerek gülümserken, cevap bile vermeden hızlı bir şekilde ona sarıldım. Oldukça beklenmedik olan bu davranışım beni de şaşırttı. Bazen bedenimi hormonlarım yönetiyor, ben değil. "Bir şey mi oldu? Üzgün müsün sen?"

Başımı iki yana sallayıp, daha sıkı sarıldım ona. "Sadece seni özledim." Yekta'nın alnıma küçük bir öpücük kondurduğunu hissettim.

"Bana anlatabilirsin. Ne oldu?"

Ellerimi ensesinde birleştirdim ve kısa saçıyla oynamaya başladım. "Cihangir ile konuştum. Kendimi iğrenç hissetmeme neden oldu." Yavaşça geri çekildim. "Biz gerçekten ona rağmen bir ilişki yaşayabilir miyiz? Hayatımız boyunca sürekli onunla karşılaşacağız ve ben şimdiden bunaldım."

"Yaşayacağız. Cihangir şu an zor bir dönemden geçiyor. Bu nedenle takıntılı bir insan gibi davranıyor. Ancak bu dönemi atlatınca o da eski haline ve hayatına dönecektir. Bunun için kendini üzme."

Söyledikleri akla yatkındı. Seçil'in onun yanında olacağını ve daha iyi hissetmesini sağlayacağını umuyordum. "Yarın Cumartesi. Şu gidemediğimiz mekana gidelim mi artık?"

"Olur ama sabah kahvaltı da mı yapsak?"

Tam ona cevap verecektim ki kapı tıklatıldı ve ben ellerimi ondan çekemeden açıldı. Şükürler olsun ki içeri giren bedenim sahibi tanıdık bir simaydı. "Kusura bakmayın. Ben daha sonra geleyim," diyen Murat'a bakıyorduk ikimiz de. Bedenlerimizi birbirinden ayırdık ve boğazımı temizledim.

"Yok, yok. Ben de gidiyordum zaten," dedim hemen. Murat alt dudağını dişleyerek gülmemeye çalışıyordu. Evet, kırk yıl düşünsem Murat tarafından basılacağımız aklıma gelmezdi. Hayatım gerçekten tuhaf bir hale büründü ve tamamen kontrolden çıktı.

"Kalanını sonra görüşürüz canım," diyen Yekta'ya gözlerimi patlatarak baktım. O da ne düşündüğümü anlamış olacak ki dişlerini cesurca sergileyerek gülümsedi.

"Kolay gelsin."

Odadan çıkar çıkmaz sırtımı kapıya dayadım. Şirkette sevgili olduğumuzu bilmeyen yoktu ama kimse bu şekilde yakalanmak istemezdi elbette. Murat neler diyecekti kim bilir? Ben şimdiden iki tane kahve alsam iyi olurdu.

Bir yandan çalan telefonumu açarken diğer yandan kahve alacağım mekana doğru ilerledim. Arayan Mahmuttu. Öğle arasını kaçırdığım için arıyor olmalıydı. "Efendim sevgili menajerim."

"Söyleyeceklerimi sakin bir şekilde dinle Ezgi. Tamam mı?"

Böyle söyleyince telaş yapmama ihtimalim yoktu. "Ne oldu Mahmut? Proje basına mı sızdı yoksa çalındı mı? Söyle."

"Hayır. Hayır. Projeyle ilgili bir şey değil. Aslında proje artık bizi hiç ilgilendirmiyor," dedi Mahmut ve bir süre bekledi. "Doğan Holding sözleşmemizi feshetmiş Ezgi. Hem de 5 milyon lira fesih bedeli ödemeyi kabul ederek. Çok pahalı bir şekilde kovuldun!"

Olduğum yerde kaldım. Mahmut'un dediklerini birkaç kez beyin süzgecinden geçirdim ve doğru duyduğuma emin oldum. Kovuldum? Öyle başarılı bir işin ardından kovuldum mu? 

"Seni mi aradılar?"

"Evet. Bu hafta içinde avukatları ile işlemleri halledecekmişiz. Bu parayla bir ömür çalışmasan da olur Ezgi. 5 milyon lira! Hayal gibi."

"Kahretsin Mahmut! Kahretsin! Kişisel meselelerimiz yüzünden işimi elimden alıyor."

Telefonu kapatıp az önce çıktığım odaya doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Murat hala içerideydi ancak bunu düşünecek halim yoktu. Kapıyı dahi çalmadan içeri dalınca, iki adam da şok olmuş ve kızmış bir ifadeyle bana bakıyordu. Bakışlarımı ikisinde de sırayla gezdirdikten sonra ellerimi iki yana açtım ve aşağı doğru bıraktım.

"Kovuldum," dedim sıradan bir şeyden bahseder gibi. "Sanırım artık ofis çifti değiliz."

Murat ve Yekta uzun bir süre bana baktıktan sonra birbirine baktı ve ikisi de ne dediğimi anlamamış gibi yeniden bana baktılar. Aslında oldukça basitti. Cihangir... bu sefer vazgeçmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

229K 20.7K 40
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Pençe timinin yardımcı komutanıdır. 5 askerden oluşan bordo bereli bu...
9.8K 759 39
Bu çalışmamızda "Kahramanlar ve Kötüler 101" ders notlarımızdan derlediğimiz altın bilgileri sizlerle paylaşıyoruz.
188K 12.8K 62
Dünya baştan koymuştu kuralı. Vampirle Elf yan yana bile gelemezdi. Olmazdı. Vampirler Elflere yasaktı, Elfler Vampirlere. Peki nasıl kavuşacaktı Alt...