Limitsiz 36

32.2K 1.8K 447
                                    

Final

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Final

İnsanların hayatını şekillendiren seçimler o kadar fazla ki... Bazen diğer yolu seçseydim ne olurdu diye düşünürken buluyorum kendimi. Babamı kurtarmayı seçmeseydim, normal bir insan olsaydım mesela, şu an nasıl bir hayatım olurdu? En başında seçimim Yekta olsaydı şu an neredeydim? Bunlar cevabını asla bilemeyeceğim, uzay boşluğunda dolanıp duran sorulardan birkaçı sadece.

"Bir çözüm yolu bulabiliriz! Bunu yapmana gerek yok. Sana yardım edebilirim! Gerçekten!"

Duyan olarak yaptığım en zor kurtarışlar intihar eden insanlara ait. Diğerlerini ölüme aniden kavuştukları, yaşamdan hala koparmak istedikleri, elde etmek için delirdikleri parçalar olduğu için kurtarmak kolaydı. Ama intihar eden insanlarda durum tam tersiydi. Ne dersem diyeyim, sayısız kez duyduğu sözler onları tatmin etmiyor, vazgeçmiyorlardı. Hayat onları hiç  güldürmemişti ve onlar ne olursa olsun bu oyunda  daha fazla oynamak istemiyorlardı. Tıpkı karşımdaki adam gibi.

Elleri parmaklıkları tutan ve bırakmakla bırakmamak arasında çekinen adamı izledim yavaşça. Aniden aldığım kararla onun yaptığını yaptım. Bende parmaklıklara çıktım ve onun gibi durdum. Yaptıklarımı dehşete düşmüş bir şekilde izliyordu. Bende dehşete düşmüştüm oysa. Ona belli etmesem de bacaklarım titriyordu. Neden buraya çıkmıştım ki? Buraya çıkınca ikna mı olacaktı?!

"O zaman," dedim sesim rüzgarda boğulurken. "Birlikte atlayalım. Madem bana inanmıyorsun, ne kadar dürüst biri olduğumu gör."

Kurduğum saçma fikirden çıkan saçma cümle adamı etkilemiş gibiydi. Göz ucuyla ona baktım ve parmaklıklara daha sıkı tutundum. Yirmi katlı bir binanın çatısından aşağı bakıyordum. Çınlama sesi kesilmiyor, üzerimdeki baskı artıyordu. Bu adam atladığı an bende  ölecektim. Vücudum bu düşünceyle daha fazla kasıldı.

"Ne... Ne yapıyorsun? Geri çekil."

"Beni de öldürdüğünü bilerek öl  öleceksen. Sana yardım edeceğimi bilerek."

Aklının karıştığı yüzünden belliydi. Bu iyi miydi emin değilim. Kendini her an aşağı atabilirdi. O sırada arkamızdan gelen, "Ezgi! Ne yapıyorsun!?" sesiyle ikimizin de dikkati arkaya döndü. Gördüğüm yüzü çok seviyordum. "Ezgi gel buraya."

Başımı iki yana sallayıp yeniden önüme döndüm. "Yapamam. Biliyorsun Yekta, bende ölürüm."

Aslında son derece normal bir gündü. Yekta işten çıktıktan sonra beni hep gittiğimiz kafeye pasta yemeye götürüyordu. Arabayla giderken keskin bir çınlama duymuştum ve olay buraya kadar gelmişti. Ses hala geçmiyor ama çoğalmıyor da. Ne olduğunu bilmiyorum.

Yekta'nın dehşetle harmanlanan yüzüne daha fazla bakamayıp önüme döndüm.

"Aşkım lütfen. Başka bir yol-"

"Yok. Git."

Görmesini asla istemediğim tek şeydi. Ben onun ölümünü görmüştüm ama o benim ölümümü görmemeliydi. Bunu kaldıramazdı. Gitmeyeceğini bile bile git diyordum. O beni asla bırakmazdı. Hele ki çatının birinde parmaklıklara tutunurken...

Tehlikeli LimitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin