Tehlikeli Limit 31

17.1K 1.3K 206
                                    

Çok hızlı bir sabah olmuştu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çok hızlı bir sabah olmuştu. Sabah sabah daha kendime gelmeden, durakta beklerken başına saksı düştüğü için ölecek birini kurtarmıştım. Ne tuhaf. Kim bilir neleri dert edindi, nelere üzüldü, neler yaşadı. Böyle bir sebepten hemencecik ölecekti. Elbette her şey bu değildi. Bugün yönetim kurulu toplantısı vardı. Saatlerce oradan çıkacak sonucu bekleyerek stres oldum. Odada duramayıp koridorda gezinmeye başladım hatta. Elbette bu kadar umursamamın nedeni koleksiyonumuzun kurulda istenen etkiyi yaratıp yaratmadığını öğrenmekti. Olası bir yeni sözleşme imzalama ihtimali beni asıl düşündüren şeydi.

Ancak bu kadar stres yaptığıma pek değmedi. Çünkü elle tutulur bir şey olmamıştı. Doğan Holding başkanı Atilla Doğan'ın, yani Cihangir'in babasının, sağlığı pek iyi değildi. Bildiğim kadarıyla yıllardır kanser tedavisi görüyordu ve bu yıl durumu ağırlaşmıştı. Herkes onun ölümüne hazırdı. Bu yüzden yeni başkanın kim olacağı konusu yönetim kurulu için elbette daha önemli bir konuydu.

Şimdiyse kolumu karşımdaki adamdan kurtarmaya çalışıyordum. Evet, bugün çok fazla şey oluyor. "Bırak kolumu."

Cihangir yavaşça kolumu bıraktı ve parmaklarını alnına götürdü. Bir süre alnını ovdu, ardından yeniden bana baktı. "Çok yoruldum Ezgi. Her şeyden, herkesten çok yoruldum."

Gerçekten de yorgun görünüyordu. Bal gözleri donuk bakıyordu, saçları uzamış ve az da olsa dağılmıştı. Sert görünümümü biraz yumuşattım. Bugün insanlar resmen babasının öleceğini konuşmuştu. Nasıl hissettiğini bilemiyordum ancak iğrenç bir his olduğundan emindim.

"Yanımda olmana ihtiyacım var. Ben sadece bir hata yaptım. Bir tane. Bana çok ağır bir ceza veriyorsun."

"Cihangir şu an bunu konuşmasak daha iyi olur. Baban için çok üzgünüm. Sana bir şekilde yardım etmek istiyorum."

"Yanımda ol. Elimi tut."

Bakışlarımı ondan kaçırıp sola doğru çevirdim ve kısa bir nefes verdim. Pekala. İçinde bulunduğu durumu düşünerek anlayışlı davranmam gerekiyordu. Daha fazla yıpranmaması gerekiyordu.

"Sen nişanlısın. Benim bir sevgilim var. Ve biz birlikte olamayız. Neden bunu anlamıyorsun, neden hala vazgeçmiyorsun? Neden kendini de beni de üzüyorsun?"

"Sen bu kadar kolay vazgeçtiğin için," dedi ve ben ona bakana dek konuşmadı. Bakışlarımı yeniden ona çevirdiğimde bana öyle bir baktı ki, başımdan aşağı sıcak sular dökülmüş gibiydi. Nasıl bir bakıştı bu? Neler barındırıyordu içinde? Hayal kırıklığı... "Senin yerine de vazgeçmemem gerektiği için."

Kendimi toparlamam biraz zaman aldı. Şaşırmıştım. "Bunu yapmana gerek yok Cihangir. Lütfen. Bana kendimi suçlu hissettiriyorsun."

Bakışları hemen değişti ve parlamaya başladı. "Değil misin? Tek suçlu ben miyim? Böyle düşündüğün için bana her şeyi ödetmek istemiyor musun? O zaman söylesene," dedikten sonra durdu ve baş parmağıyla ağzının kenarını yavaşça sildi. "Gerçekten üvey amcamla mı sevgili olmak zorundaydın?"

Tehlikeli LimitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin