Yalancılar ve Yabancılar

By emregul_

3.3M 163K 332K

Her insan bir yalancıdır. Her insan bir yabancı... Bize öğretileni yapar, bir yalanı yaşarız hayat boyu. Vakt... More

YALANCILAR ve YABANCILAR
GİRİŞ
1.Bölüm: Peri Tozu'nun Kirli Defteri
3.Bölüm: Yanımda
4.Bölüm: Masal Perisi
5.Bölüm: Teklif
6.Bölüm: Peri Kızı
7.Bölüm: Havuz Kenarında
8.Bölüm: Defter
9.Bölüm: Bir Gün, Birlikte
10.Bölüm: Engel
11.Bölüm: Davetsiz Misafir
12.Bölüm: Kimi Seçerdin?
13.Bölüm: Büyük İtiraf
14.Bölüm: Hayal Kırıklığı
15.Bölüm: Yalancı
16.Bölüm: Yeni Hayat
17.Bölüm: Yakında
18.Bölüm: Ev
19.Bölüm: 1308.Gün
20.Bölüm: Neyin Peşinde?
21.Bölüm: Mutfak
ÖNEMLİ
22.Bölüm: Keyfimin Kahyası
23.Bölüm: Sonra Söylerim
24.Bölüm: Şüpheler
25.Bölüm: Yüzleşme
26.Bölüm: Gün Işığı
27.Bölüm: Sesler
28.Bölüm: Kaza
29.Bölüm: İlk Yalan
30.Bölüm: Kayıp
31.Bölüm: Tehdit
32.Bölüm: Çık Ortaya
33.Bölüm: Mezuniyet
DUYURU
34.Bölüm: Yabancılar
35.Bölüm: Kanlı Balo
36.Bölüm: Yalancılar
37.Bölüm: Beni Bul
38.Bölüm: Nerede?
39.Bölüm: Cevapsız Sorular

2.Bölüm: Duvarların Ardında

143K 5.4K 5.4K
By emregul_

Selam peri tozları!

Bence güzel bir giriş... Tozları olmasa perileri peri yapan sihirli görüntüsü olmazdı bunu unutmayalım ajskdkfkg

Hemen kendinize sessiz bir köşe bulun ve hikayemize kaldığı yerden devam edin :,)

Keyifli Okumalar!

Boool bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayalım lütfen ⭐️

*

Sözler; dünyadaki en titiz katillerdir. Cinayeti işler, ardında iz bırakmaz.

*

Mezuniyetten 4 ay önce

"Kalbinin üzerinde iki sivilce taşıyormuş resmen!"

Gülüşmeler...

"Toz lakabını memelerinden alıyor galiba..."

Kahkahalar...

"Memeleri nerede?"

Alaycı bakışlar...

"Küçük değil lan, fena sayılmaz!"

Kıkırdaşmalar...

"Ay buna da kız diyorlar!"

Ve daha yüzlercesi...

Derin derin nefes alıp verdim sakinleşebilmek için. Olmuyor, uğultuları susmuyordu. Bunu kim, neden yaptı bilmiyordum fakat şu an ilgilendiğim şey bu değildi. Buradan kaçıp kurtulmak istiyordum. Nasıl?

Gözlerimi sıkıca yumdum. Tüm okulun önünde rezil edilmiştim. Kimse yoktu. Hiç kimse yoktu yanımda duracak, beni savunacak... En azından ağlarken teselli edecek, yanımda sessizce duracak bir arkadaşım olsa bile razıydım.

Yoktu.

Hiçbir öğretmenin burada olmayışına küfürler yağdırmak istiyordum. Müdahale edebilecek kimse yoktu. Hepsi toplantıdaydı ve yaşça büyük tek kişi sunum için gelen kadındı. Zavallı kadın şahit oldukları yüzünden dehşete düşmüş haldeydi.

Son bir kez daha derince soluyup ayağa kalktım. Bir anlığına gülüşmeler, fısıldaşmalar durdu ve tüm dikkatler bana odaklandı.

Kimseye bakmadan gözlerim Ekin'in gözleriyle buluştu. Şaşkınlıkla yüzüme bakıyor, muhtemelen halime acıyordu. En azından alay edenlerden biri değildi.

"Geçebilir miyim?" diye mırıldandığımda sesimi kendim bile duyamamıştım.

"Tabi," dedi ve alelacele toparlanıp geçmem için yer açtı.

Onunla birlikte diğer oturanlar da bacaklarını toplayarak geçmeme izin verdi ve telaşla oturduğum sıradan geçerek koltukların arasındaki merdiven kısmına çıktım.

Acıyan bakışlar, alaycı gözler, söylenmeyi bekleyen sözler...

Hepsi bir kıvılcım bekliyordu. Birisi bir şey yapsa da devamını getirseler diye yırtıcı bir hayvan gibi doğru zamanı kolluyorlardı.

Basamakta durup salonun çıkış kapısına baktım. Tam karşımda, birkaç adım uzağımda duruyordu.

Arkama döndüm. Sahne de neredeyse aynı uzaklıktaydı. Son bir kez daha kapıya baktıktan sonra hınçla sıktığım defterimi göğsüme yaslayıp kollarımı üzerinde birleştirerek sahneye doğru yürümeye başladım.

"Ne yapıyor bu?" dedi birisi.

"Delirdi herhalde!" dedi bir diğeri.

"Aç da canlı görelim şunları!" diye bağırdı köşede oturanlardan biri.

"Utanması da yok!"

Kadınla karşı karşıya geldiğimizde alışık olduğum bakışlar onun gözlerinde de vardı. Acıyan bakışlar...

Başımla selamlarken gülümsemeye çalıştım, olmadı.

Selamıma karşılık verirken dudaklarının kenarına buruk bir tebessüm yerleşti.

Sakince yanından geçip hemen arkasındaki masanın yanında durdum. Utançla ekrandaki fotoğrafıma son bir bakış atıp defteri masanın üzerine koydum. Uzanarak köşedeki kalemi aldım ve defteri sakince açıp bir şeyler yazmaya başladım.

"Bugün de canımı yakmaya çalıştılar..."

"İnsanlar acımasız..."

"Bu sona ermeli."

Başımı kaldırıp göz ucuyla oturanlara baktım ve yeniden defterime döndüm.

"O burada değil."

Kalemi kenara koydum. Defteri kapatıp yeniden elime aldığım gibi arkama döndüm ve biraz önce benimle alay eden öğrencilere baktım. Bir şeyler söylemek, bu ifşa olayının ve sonrasında yaptıklarının yanlış olduğunu söylemek istedim fakat bu fikirden vazgeçmem yalnızca birkaç saniyemi aldı.

Kime neyi anlatacaktım ki?

Başımı iki yana sallayarak merdivenlere yöneldim ve hızlıca basamakları çıkmaya başladım.

"Deli bu!"

"Çok güldük, bir daha olmasın!"

"O defter de neyin nesi?"

Kapıya kadar eşlik eden fısıldaşmalar salondan ayrılıp kapıyı kapattığım an son buldu. Kapının hemen yanına geçip duvara sırtımı yasladım ve gözlerimi kapatıp birkaç dakika sakinleşmek için kendime zaman verdim.

Ağlamak istemiyordum. Ağlamak istemediğim için de yanaklarımı dişleyip duruyordum.

Koridorda kimsenin olmayacağını bildiğim için dakikalarca hareket etmeden durmuştum. Ne zaman çıkacaklarını bilmediğim için doğrulup koridorda ağır ağır yürümeye başladım.

Gözden kaybolmak istiyordum. Bunun için en ideali yerin dibine girmekti. Ölmeden önce girilmesi mümkün değil miydi?

Defterimi göğsüme daha sıkı bastırarak yürümeye devam ederken kapının açıldığını duydum.

Adımlarımı hızlandırdım. Daha fazla zorbalığa uğramak istemiyordum. En azından bugünlük yeter de artardı yaşadıklarım.

"Peri?" koşarak yanıma geldi.

Umursamadan yürümeye devam etsem de Ekin koluma dokunduğunda durmak zorunda kaldım. Hiçbir şey söylemeden boş boş yüzüne bakıp konuşmasını bekledim. Benim söyleyecek bir şeyim kalmamıştı çünkü.

"Ben..." dediğinde yüzüme bakmak yerine bakışlarını yere kaçırmayı tercih etti. "Çok üzgünüm."

"Neden? Senin de mi fotoğrafını ifşa ettiler?" diye sordum ruhsuz bir şekilde.

"Hayır... sadece..."

Sustu.

"Teşekkürler," diyerek yürümeye devam ettim.

"Neden böylesin?" diye sordu arkamdan. "Neden duvarların ardına saklanıyorsun?"

Durdum.

Birkaç saniye öylece dikildikten sonra sakince arkama dönüp gözlerinin içine bakarak cevap verdim.

"Duvarların öte yanında siz varsınız çünkü."

Son konuşan ben olmuştum. Ne onun ne benim söyleyecek bir şeyim kalmamıştı. O bunları hak etmiyor olabilirdi. Belki suçluydu belki suçsuz... Bu okulda kimin ne yaptığına emin olmak mümkün olmuyordu. Çünkü bu okul ikiye ayrılmıştı.

Yalancılar ve yabancılar...

Kimisi suçu işler, yalan söylerdi.

Kimisi bu suçlara şahit olur, olan bitene yabancı olduklarını iddia ederlerdi.

Belki de asıl yabancılar; yalancıların ta kendisiydi.

***

Bitti!

Asıl bombalar akşam geliyor. Ben diğer bölümü hazırlarken sizi Peri kızımızdan ayrı bırakmak istemedim. Ona yapılanlara çok sinirliyim çok...

Bu arada ben bu bölümü yazarken final hakkında bir gelişme yaşandı. Öyle bir şey yapacağım ki şok olacağız arkadaşlar akskdkflgl Ben not alırken şok oldum şahsen akskdkfkgkg

Bu bölüm çok soru sormak istemiyorum da sadece bir şey isteyeceğim.

Bu satırda hikaye hakkındaki teorilerinizi yazar mısınız?

Çünkü sağda solda teorilerini görüyorum ama o şekilde zor oluyor. Tek bir yerde olsunlar ki tamamını okuyabileyim :,)

Bu satırda da Güneş Koleji öğrencilerine dilediğiniz kadar sövebilirsiniz... Hak ediyorlar :@@@

Akşamki bölümde görüşmek üzere...

Sizi çooook seven eg kaçar <3

Continue Reading

You'll Also Like

342K 23.6K 33
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
294K 23.4K 38
"Uyan, kavga et, sigara iç, dolandır, uyu. Hayır, ben bundan ibaret değilmişim.." K.T. Bir dolandırıcı çetesinin üyesi olan Karmen, çeteyle birlikte...
415K 18.6K 14
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
498K 32.1K 27
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...