virtuoso // jaeyong

By JAEYONGOTMYBACK

170K 14.6K 9.2K

Güzel sanatlar fakültesinde resim bölümünde okuyan Jung Yoonoh, arkadaşının bir isteği sonucu Lee Taeyong'a m... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43 | F
special episode

29

4.2K 344 380
By JAEYONGOTMYBACK

Taeyong önündeki defteri uzun bir nefes verip kapattığında aklının başka yerde olduğu kesindi.

Aklı Jung Yoonoh'tan başkasında değildi.

Dönemin başında çıkma teklifiyle başlayan konuşmaları ilerlemiş, hiç beklemediği bir hâl almıştı. Yeri gelmiş buluşmuşlardı bile. Birlikte sohbet etmişlerdi -en azından o konuşmuş Taeyong dinlemişti- ve birlikte vakit geçirmişlerdi. Taeyong ilk defa biriyle bu kadar hızlı yakın olabilmişti.

Taeyong hâlâ onun elini tutup 'gitme' dediği günü bile net bir şekilde hatırlıyordu. Elinin onun eline temas etmesiyle nasıl kızardığını da.

Taeyong ona güvenmişti, güvenmekte her ne kadar zor olsa bile, fobiyle dolu hayatına onu kabul etmek istemişti.

     İlk defa denemek istemişti Taeyong. İlk defa fobisini bir kenara bırakıp onunla yakın olmayı istemişti. Soğuk gözüken fakat sıcak bir gülüşe sahip olan kumral saçlara yakın olmak istemişti. Aşık olmayı denemek istemişti. Aşık olmaktan çok korksa bile.

Hayatı bir anda Jung Yoonoh ile dolmaya başlamıştı. Güzel sanatlar okuyan sanat çocuk ile. Sanki her yerdeydi artık; önünde, arkasında, solunda ve sağında. Taeyong nereye baksa onu görüyordu sanki.

Taeyong defterini çantasına yerleştirdiğinde boş olan kütüphaneden çıkıp spor salonunun yolunu tuttu. Düşündüğü milyon şey vardı, zihni çok yorgundu. Her ne kadar dışarıya sakin ve tatlı bir yüz yansıtsa da.

Ya onun için yeterince iyi değilsem? Ya onu hayal kırıklığına uğratırsam? Ya onu beni mutlu ettiği gibi mutlu edemezsem? Ya onun istediği kişi değilsem? Bu sorular zihninde dönen milyon tane sorudan sadece birkaç tanesiydi.

Taeyong spor salonuna girdiğinde ince sesiyle seslendi. "Hyung?"

Sesi spor salonunda eko yaparken spor salonunda hiç kimse yoktu. Taeyong duş kabinlerinin oraya göz gezdirdiğinde pembe dudaklarını dışarı çıkarıp düşünmeye başladı. Buradan belki ayrılıp odasına dönmüştü. Bir saat olmuştu konuşalı sonuçta.

Fakat geri dönmek için adım attığında durması bir olmuştu.

Hyung'u önünde ıslak saçlarına rastgele yerleştirilmiş havluyla karşısındaydı. Kumral saçları ve siyah salaş atletinin göğüs kısmı terlemişti. Yüzünün hafif kızarık olması çok çekici gözüküyordu. Kumral saçlarını arkaya doğru atıp sildiğinde Taeyong midesindeki kasılmaya engel olamadı. Hyung'u çok yakışıklı ve ateşli gözüküyordu.

Hayır, fazla ateşli gözüküyordu.

"H-Hyung ben sanmıştım ki" Taeyong gözlerini kaçırırken kızarmasına engel olamamıştı.

Jaehyun ise havlusunu kumral hafif terli saçlarından yavaşça çekip spor çantasına yerleştirirken cevap vermişti. Bir yandan küçük olanın kızarıklığına bakıyordu.

"Sen sanmıştın ki?"

Taeyong bocaladığını hissettiğinde ellerini önünde birleştirip oynamaya başlarken mırıldandı.

  "İstediğin zaman...istediğin zaman soru sorabilirsin demiştin ya bu yüzden geldim"

Jaehyun önündeki tatlılığa bakıp gülümsedi.

Taeyong iki gamzenin varlığını gördüğünde yere serilecekmiş gibi hissetmişti. Gamzeler birine bu kadar mı yakışırdı? O sanatın ta kendisiydi. Jung Yoonoh fazla mükemmeldi, bir şaheserdi.

Büyük olan spor çantasını fermuarını kapatıp küçük olanın yanında bittiğinde Taeyong zorla olsa da gözlerini birleştirebilirdi.

Taeyong büyük olanla göz göze gelince midesindeki kelebeklere engel olamadı. Kelebekler çok fazlaydı, sayıları hatta öyle fazlaydı ki sanki Taeyong konuşsa hepsi ağzından fırlayacak ve etrafa uçuşacaklardı. Büyük olan yanında bittiğinde boy farkları yüzünden Taeyong artık terli bir boyun girintisine bakıyordu.

Bedenlerinin birleşmesi için az bir mesafe kalmışken Taeyong kendini büyük olanın kaslı göğsünde bulmuştu bile.

"S-Senpai?"

Kalbi amansızca hızlı atarken Taeyong rüyada mı olduğunu sorguluyordu, ona sarılıyordu. İmkansız gördüğü bir şey şu an gerçek oluyordu. Göğsüne tutunan ellerini hareket ettirmeden beklerken Jaehyun cevap vermek yerine küçük olanı daha çok kendine çekip sıktı. Taeyong artık nefes alamıyormuş gibi hissediyordu.

"J-Jaehyun nefes- nefes alamıyorum"

  Jaehyun yaptığı şeyin farkına vardığında sarılmasını gevşetti. Fakat onu bırakmadı.

Jaehyun dalgalı siyah saçlara öpücük kondururken Taeyong nasıl nefes alınır unutmuştu. Jaehyun küçüğün saçlarına çenesini koyup beklediğinde Taeyong kıpkırmızı kesilmişti.

"Y-Yoonoh."

Jaehyun ikinci adı söylendiğinde Taeyong'a sardığı kolları açtı ve yanaklarını avuçladı. Jaehyun sakin davranırken küçük olan ise endişe içindeydi. İlk defa böyle bir temas içerisine giriyordu.

  "İsmimi tekrar söyle."

Taeyong neden anlamamıştı fakat fazla sorgulamadı, sadece büyük olanın istediğini yaptı. Dudaklarından isminin dökülmesine izin verdi.

"Yoonoh..."

Jaehyun Taeyong'un dudaklarından isminin çıkışını usulca izlediğinde söyledi. Hem bu sırada küçük olana çekici bir gülümseme ile bakıyordu.

"Adımın dudaklarına yakışacağını söylemiştim."

Taeyong kalbi daha da hızlı atarken hâlâ kırmızı yanakları büyük olanın avuçlarında bekliyordu. Taeyong ne demesi veya nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Hepsi ona bakarken bir anda uçmuştu sanki. Dokunuşu altında düşüncelerini kaybetmişti Taeyong.

Kalbinin sesi kulaklarında öyle uğulduyordu ki Taeyong Jaehyun'un ona yaklaşan yüzünü son anda görebilmişti.

Jaehyun yaklaştığında Taeyong paniğe kapılıp gözlerini hızlıca kapattı. Gözlerini öyle sıkmıştı ki bir an canı acımıştı. Onu öpmek istiyordu, ama kalbi çok hızlı atıp ona engel olacak bir seviyedeydi. Milim kalmış dudakları birleşirse sanki yere serilecekti.

Taeyong gözleri kapalı bir şekilde yaklaşan büyüğünün dudaklarını avucuyla aniden kapatıp söyledi.

"D-Dur"

Jaehyun'un kapalı olan kahverengi gözleri aralandığında Taeyong pişman hissetmişti.

Küçük olan avuç içini yavaşça Jaehyun'un dudaklarından çektiğinde Jaehyun ondan yavaşça uzaklaştı.

  "Özür dilerim, rahatsız olacağını ya da tiksinebileceğini düşünmemiştim."

Taeyong büyüğün düşen geniş omuzlarına baktığında kalbi acımıştı. İstediği bu değildi, istediği kesinlikle bu değildi. İstediği sadece onu mutlu etmekti. Neden şimdi işler tersine dönüyordu? Neden peki şu an istemediği bir şeyin gerçekleşmesine izin veriyordu?

  Hayır izin vermeyecekti.

Taeyong büyüğüne iki üç adım atıp kapıda bittiğinde Jaehyun boynunu saran kollar ve bir adet parmak ucuna yükselen ince bir beden hissetmişti.

Öpüşü acemilikle doluydu, zaten ilk defa birini öpmeye çalışıyordu. Bu yaptığı bile ondan beklenmeyecek bir hareketti.

Jaehyun'un karşılık vermesi ve Taeyong'un belini sarması bir saniyeyi bulmuştu. Jaehyun nazik olmak için ayriyeten uğraşırken küçük olanı korkutmak istemiyordu, bu yüzden tatlı aromalı dudakları nazikçe sola yatırıp öptü.

Taeyong'un yapabildiği ise sadece dudaklarını oynatabilmek ve bayılmamak için kendini tutabilmekti. Şu an bedeninin her bir tarafı yanıyordu.

Dudakları nefes nefese kalmış bir şekilde ayrılırken sıcak nefesleri bir süre birbirine karıştı. İlk konuşabilen Taeyong olduğunda Jaehyun olduğu yerde donmuştu. Küçük olanın dudaklarının tadıyla başı dönmüştü.

  "Gitsem, gitsem ş-şey iyi olur..."

Taeyong utangaç ve koşar adımlarla spor salonundan çıkarken Jaehyun ise kendini dudaklarında parmaklarını gezdirirken bulmuştu.

🎨🎨🎨

Continue Reading

You'll Also Like

110K 9.4K 28
Aynı evde yaşadığımız halde varlığımı görmezden gelmen çok acıtıyor.
854 138 6
|Uzun bir süre ara verildi.| Günümüz kraliyet döneminde dört varis arasından kraldan sonra tahta geçmesi için seçilen Joshua, kraliçe olması için bir...
26.7K 2.3K 12
"Ölü birinin telefonuyla uğraşmak hoşuna mı gidiyor?" •JiKook•
523 89 10
park, intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir gençti.