Yatağın yanının boş olmasına alışık olmadığım için sürekli yatakta dönüp duruyordum.
Alec'le ne olursa olsun hiçbir zaman başka yataklarda yattığımız olmamıştı. O Raphael'de kaldığı zamanlarda bile ben rahat edememiştim ve uyurken zorlanmıştım.
Şimdi nerede uyuyor acaba?
Salondaki koltukta uyuyor olmalı.
Bu düşünce ile kafama onlarca fikir hücum etmişti.
Koltuklar rahat değildi, rahat bir şekilde uyuyor muydu acaba?
Ya Simon gelip bilmeden ışığı kaparsa ve Alec de korkarsa?
Ya salon soğuk olursa?
Alec ben olmayınca sürekli kabus görürse ve üzülürse?
Elimle başımı tuttum ve birkaç kez derin soluklar alıp verdim. Onu düşünmeden edemediğim bir saniye bile yoktu.
"Gelip bir de benim sevgimi sorguluyorsun, sonra da zihnimi okuyorsun. Resmen bana haksızlık bu yaptığın."
Sonunda dayanamayıp yataktan çıkmıştım. Hızlıca odanın kapısına ilerledim ve odadan çıkıp salona geçtim.
Salon karanlıktı ve bunun nedenini anlayamamıştım. Alec salonda olmayabilir miydi?
Acaba sinirlenip gitti mi?
Hızlıca salondaki koltuğu kontrol ettiğimde Alec'in elindeki yastığa sıkıca sarılıp gözlerini de sıkıca kapadığını görmüştüm. Bir yandan da titriyordu.
"Alec neden ışığı kapadın?" Deyip hızlıca ışığı açtım. Oda da son derece soğuktu.
"İstemedim." Deyip arkasını döndü ama hala titriyordu. "Seni üzdüm, kızdırdım, canını yaktım. Seni sevmediğimi düşünsen haklısın ama cidden seviyorum Magnus. Şu ana kadar kimseyi sevmediğim kadar çok seviyorum. Ben... benim yaşadığım şeyler normal şeyler değillerdi tamam mı? Ben de normal değilim. İçimde saldırgan bir yan var, bunu sana hiç söylemedim ama var."
Hıçkırdığını duymamla kendimi kötü hissetmeye başlamıştım.
"Bunun farkındayım zaten."
"Farkında olduğunu sanmıyorum. Deneylerin bir parçasıydı bu Magnus. Gördüğün o gözler ilk kez ortaya çıkan bir şey değildi. Sana karşı böyle bir şeyi yaptığıma inanmak istemiyorum ama çok korkmuştum. Benim hiçbir şeyim yok ki, sen de yoksan ben ne yapacağım bilmiyorum. Sen beni odadan kovunca gitmek istedim, tamamen gideyim dedim ama sonra o adamlara karşı seni savunmasız bırakacağım aklıma gelince kaldım."
"Alec..."
"Sensiz uyuyamıyorum. Soğuk ve karanlık olsun istedim, en azından uyuyamadığım her an acı da çekerim dedim."
Hızlıca onun yanına oturup elimle sırtına dokundum.
"Hadi, odamıza gidelim."
"Hayır, bana kızgınsın."
"Evet ama burada uyumak zorunda değilsin."
"Cezam bu benim ve hak ettim bunu." Deyip yastığına daha çok sarıldı. "Gece bile az önce benden kaçtı biliyor musun?"
"Onun da huysuz anına denk gelmiş olmalısın." Deyip elinde duran yastığı çektim. "Gel bakayım buraya koca bebek." Deyip kollarımı açtığımda anında oturur pozisyona geçip kollarını bana sarmıştı.
"Özür dilerim, özür dilerim. Sana bunu yapmak istemezdim Magnus. Sen benim için her şeyden önemlisin, lütfen... çok üzgünüm."
Omuzumda ağlamaya başlaması ile sakince saçlarını okşamıştım.
Onu affetmiş değildim ama kendisine psikolojik olarak acı çektirmesine asla dayanamıyordum.
"Biliyorum Alec, ben sadece... çok kızdım bana güvenmedin diye."
"Haklısın zaten kızmakta. Berbat birisiyim, artık olduğum kişiden tiksiniyorum. Ama atamıyorum ki içimden bunu, gitmiyor ki. Canımı yakıyor ama gitmiyor."
Bunları derken bana daha sıkı sarılmıştı. Ne yapacağımı bilmediğim için sadece ona sarılmak ile yetindim ve bedeni titremeyi bırakana kadar da buna devam ettim.
"Hadi artık, odaya gidelim. Uykum var benim Alec ve uyumam lazım."
"Sen de bensiz zor mu uyuyorsun?"
"Evet öyle." Deyip başını kendimden uzaklaştırdım ve yüzünü okşadım. "Sensiz çok eksik hissediyorum."
"Ben sensiz hiçbir şey hissedemiyorum Magnus." Deyip dudağıma bir öpücük bıraktı. "Hiçbir şey hissedemiyorum, bomboş oluyorum."
Bir süre ikimiz de sessiz kaldıktan sonra birlikte koltuktan kalkmıştık.
Elini hiç bırakmadan onunla birlikte yatak odasına ilerledim ve odaya girip ışığı açık bırakarak yatağa yöneldim.
O da yanıma uzandıktan sonra bedenimi bedenine yaklaştırdım. Kolları beni sardığında sıklıkla olan şey oldu ve kolları arasında minicik bir bedene dönüştüm.
"Bunu seviyorum işte." Deyip ona daha fazla sokuldum. Eli saçıma ulaştı ve sakince saçlarımla oynamaya başladı. "Senin yanında minicik kalmayı seviyorum."
"Çok mu büyüğüm sence." Demesiyle gülmeden edememişti.
"Çok büyüksün." Deyip yüzümü yüzüne çevirdim. "Ama bunu seviyorum."
"Minik olup senin kollarında kaybolmayı isterdim aslında." Deyip çeneme bir öpücük bıraktı. "Ama bu daha fazla hoşuma gidiyor."
"Ben sana kızgındım, neden hemen yumuşattın ki beni?" Deyip ciddi olmayan bir yüzle ona baktığımda gülmüştü.
"Bana kızgın kalma hiçbir zaman."
"Kalmam. Ama sen de beni bir daha kızdırma anlaştık mı?"
"Anlaştık."
...
3. Kişi Ağzından:
Raphael yaptığı aptalca şeyin farkına kısa süre sonra varmıştı. Bu nedenle Simon'ın kollarını ve ağzını çözdü ve öylece karşısında dikilmeye başladı.
"Üzgünüm. Eğer hala gitmek istiyorsan gidebilirsin." Deyip kapıyı işaret etti Raphael. Simon ise bağlandığı için acıyan bileklerini ovuşturuyordu.
"Hayır istemiyorum. Sen haklıydın Raphael. Dışarıya çıkarsam beni bulup canımı yakarlar ve konuşturmaya çalışırlar. Belki aileme bile zarar verirler. O yüzden burada kalmam en iyisi."
"Seni bağlamam yanlıştı ama düzgün düşünemiyordum o an."
"Ben de düzgün düşünemiyordum."
"Bu arada ailene iyi olduğuna dair bir mesaj gönderdim." Dedi Raphael hızlıca. "Benimle tatilde olduğunu düşünüyorlar şu an. Çok rahatsız edilmek istemiyoruz diye not ekledim onlar da anlayışla karşıladılar. Endişe duymadıklarına eminim."
"Teşekkürler, bunu yaptığın için." Deyip sessiz kaldı Simon. Gerçekten yaptığı şey mantıksızdı ve sakin kafayla düşününce bunun farkına varmıştı.
"Seni seviyorum." Dedi Raphael hızlı bir şekilde konuşarak. Bunu söylemese kendisini huzursuz hissedecekti.
"Ben de seni seviyorum."
"Affedildim değil mi?"
"Affedildin sayılır. Bir daha sakın beni bağlamaya kalkma."
"Seks fantezileri sırasında bile mi?" Deyip tek kaşını havaya kaldırdı Raphael.
"Onlar haricinde tabii ki. Onları ben de seviyorum biliyorsun."
"İşte benim sevgilim."
...
Her şey tatlıya bağlandı.
Bu demektir ki kaos kapıda...