SESİM OLUR MUSUN & RAFLARDA

By melekkas_ts

3.6M 34K 14.6K

Gözleri birbirleri ile kesiştiği o sıcak yaz günü gibi ısınmıştı kalpleri. Hiç soğumadan o günden beri hep bi... More

TANITIM.
GİRİŞ
1. BÖLÜM: ŞAŞKIN!
2.BÖLÜM: TEVAFUK!
3.BÖLÜM: KALP ATIŞI!
4.BÖLÜM: UMUT!
5.BÖLÜM: HEYECAN
6.BÖLÜM: LUNAPARK
8. BÖLÜM: AŞK
9.BÖLÜM. KISKANÇ!
10. BÖLÜM: NEREDESİN?
İMZA
PDF KİTAP

7.BÖLÜM: ÇORBA!

16.5K 2.4K 960
By melekkas_ts

KEYİFLİ OKUMALAR MELEKLERİM.

Korkuyla arkamızı döndüğümüzde Seda ve Nur'la karşılaştık. Neyse ki görevliler değildi.

"Sürekli yurda geç kalmaya utanmıyor musunuz? Burası sizin babanızın yurdu değil, canınız istediği gibi girip çıkamazsınız."

"Bunu gece on ikiden sonra dışarı çıkan kız mı söylüyor?"

"Sesin bu aralar çok çıkıyor bulaşıkçı."

"Tam tersi olmasın?" dedim sessiz kalmayarak. Kollarımı göğsümün üzerinde toplayıp, yüzüme şaşkın bir şekilde bakan kıza aynı onun bakışları gibi soğuk karşılık verdim.

"Sende de bir öne çıkma durumları var, gerek burada gerekte okulda. Biraz kendimize çeki düzen mi versek acaba?"

Sırılsıklam olmuştum ama umurumda değildi. Bu kıza bu akşam haddini bildirmezsem gece yatağımda rahat uyumazdım.

Ona doğru adım atıp, yüz yüze geldim. İlk önce elinde tuttuğu şemsiyeyi alıp yere attım.

"Şimdi eşit olduk, biz ıslanırken senin kuru kalman haksızlık olur. Sonuçta yağmurun altında bizi sen tutuyorsun."

"Seni hadsiz."

Yüzüme tokat atacağı an elini havada yakaladım. Onu biraz kendime çekip, yanımda yapmayın diyen Serkan'ın sesini duymamaya çalıştım.

"Bak, seni tanımıyorum, kim olduğunu bilmiyorum, nasıl bir aile ortamın var bilmiyorum, bu yurt senin mi bilmiyorum. Anlayacağın sana dair hiçbir şey bilmiyorum. Sadece senin ukala, kendini beğenmiş, insanlara yüksekten bakan bir kız olduğunu biliyorum. Kimsin sen? Nedir seni bizden üstün yapan şey? Bizimle böyle bir üslupla nasıl konuşursun? Bu yurt senin olsa da ben buraya her ay para veriyorum. Ben nasıl kurallara uymak zorundaysam sen de uymak zorundasın. Konuşma üslubuna dikkat et. Bir daha arkadaşımı rencide edecek bir şekilde konuşursan kendimizi müdürün odasında buluruz. Ben seni şikâyet etmiş olurum, sen de müdürün karşısında insanlara yüksekten bakılmayacağını, onlarla lakayt bir dille konuşulmayacağını öğrenirsin. Yurdumuzun sitesinin başında yazan yazıyı okudun mu? Eminim okumamışsındır dur ben sana göstereyim."

Telefonumun ekranını açıp yurdun sitesine girdim. İlk başta yazan yazıyı yüzüne tuttum. Gözlerini devirip bakışlarını yan tarafa çevirdi.

"Okumak istemiyor musun? Pekâlâ, ben okurum. Saygı ancak özgürlüğün bulunduğu yerde vardır, sevgi ise özgürlüğün çocuğudur hiçbir zaman zorbalığın çocuğu olmamıştır. Yani diyor ki saygılı olun, kimseye zorbalık yapmayın. Kalbine biraz sevgi aşıla sevgili yurt arkadaşım, sev ve sevil insanlara kin kusma. Eğer sen seversen sevilirsin de."

Asılan yüzüne daha fazla bakmak istemediğim için Tuğba'nın elini tutup yurda doğru yürüdüm. Birilerinin o kıza haddini bildirmesi gerekiyordu. Kendine saygı duyulmasını istiyorsa başkalarına da saygı gösterecekti.

Yurdun içine girdiğimiz de görevli kadın kaşlarını havaya kaldırıp, "Nereden geliyorsunuz?" dedi sorgulayıcı sesiyle.

"Dışarıdaydık, yağmur dinsin diye bekledik dinmeyince yurda koştuk."

Kadın bizi inceleyip, "Doğru odanıza," dedi. "Hemen üstünüzü çıkarın yoksa hasta olursunuz."

Tuğba'yla canımıza minnetti. Koşarak asansöre bindik. Odamızın olduğu kata geldiğimizde hiç durmadan koştuk. Üşüyordum, iç çamaşırıma kadar ıslanmıştım. Hemen ılık bir duş alıp babamı aramam lazımdı.

Odaya girdiğimizde Tuğba üstünü çıkarırken dolaptan kıyafetleri aldım.

"İlk ben duş alsam olur mu?"

"Olur."

Hemen banyoya girip üstümü çıkardım. Suyu sıcak yapıp altına girdiğimde kemiklerim rahatladı. Alnımı duşa kabinin camına yasladığımda bugün olanları başından sonuna kadar düşündüm. Sabah kütüphane, lunapark ve o kızlar hepsini düşündüm.

Akşam ne kadar o kızlara sinirlensem de günüm çok güzel geçmişti. İki yeni arkadaşım olmuştu, üstelik biri kalbimin atışını hızlandırıyordu. Bakışları, konuşması, elleri güven ve huzur veriyordu. Ondan korkmamamı sağlıyordu. Benim gibi kitap okumayı, sözler yazmayı çok seviyordu. Sanırım kalbim onu görünce bu yüzden hızlanıyordu. Sanki o benim ruh eşim gibiydi.

Yazma arzusuyla dolup taşan ruhumu zapt edemeyip suyu kapadım. Kurulanıp üstümü giyindiğimde, banyodan çıkıp pencere kenarına geldim. Tuğba banyodayken bugün olanları babama anlattım. Kahkaha atıp, senin bu özelliğini çok seviyorum dedi. Benden hiçbir şey saklamadığın için teşekkür ederim kızım dediği için dünyalar benim olmuştu. Ondan hiçbir zaman sır saklamayacaktım. Benim babam bu hayatta kahramanımdı ve ben kahramanımı sır yüzünden kaybetmek istemiyordum. Kızsa da hayatımla ilgili her şeyi bilsin. Biliyorum ki babam asla benim kötülüğümü istemez. Babalar her zaman kızları için en iyisini düşünür.

Tuğba uykuya daldığında ajandamı çıkarıp uzun zamandır elime almadığım pembe kalemimi aldım. Mutlu olduğum zamanlar bu kalemimle yazıyordum. Ve ben bugün çok mutluydum.

Umut'a...

Sevgili Umut, bunları sana söyleyemeyeceğim için çok sevdiğim pembe kalemimle defterime yazmak istedim. Seni ilk gördüğümde sanki güneş dünyamızı daha çok aydınlattı. Bir erkekle göz göze gelmeye çekinirken seninle göz göze gelmek için çabalayan bir kalbim var. Beni ve mantığımı dinlemiyor. Sana bakmak için, seni izlemek için sürekli ikimizi sana doğru itiyor. Baştan ona çok kızıyordum sonuçta sen bir yabancısın, dinimizde sana ait olmayan bir erkeğe, kadına bakmak doğru değil biliyorsun. Bunun doğru olmadığını çok iyi bildiğim halde kendimi sana bakmaktan alı koyamıyorum. Sen farkında değilsin ama elim ayağım birbirine dolanıyor seni görünce. Sitede yazdıklarını okuduğumda sanki onları bana yazmışsın gibi hissediyorum. Ne kadar saçma değil mi? Birbirimizi doğru düzdün tanımadığımız halde ben böyle hissediyorum.

Sevgili Umut, bugün bir şey dikkatimi çekti, sen konuşurken o kadar efendisin ki duyamadığın için dudaklarımıza bakıp ne söylediğimizi anlamaya çalışıyorsun. Ama sen bunu yaparken asla karşındaki kişiyi rahatsız etmiyorsun. Gözlerinin değdiği dudakları yakmıyorsun, biliyor musun Umut, ailen seni çok güzel yetiştirmiş. Düşmeyeyim diye belimi tutarken parmak uçlarınla dokundun, kusarken yanımda oldun. Sen kalbi güzel bir adamsın, belki Allah senden duyma ve konuşma özelliğini almış ama sana çok güzel bir kalp vermiş. Baktığında etrafı aydınlatan göz vermiş. Sanırım seni gördüğümde güneş bu yüzden daha bir aydınlattı ortalığı.

Sevgili Umut, içimde sana karşı bir his var, kimseye anlatamayacağım, sadece kendime saklayacağım bir his. Sen hep benim içimde olacaksın sessiz çocuk.

Defteri kapattığımda kollarımı bağdaş yapıp pencerenin pervazına yasladım. Çenemi kolumun üzerine koyduğumda cama vuran yağmur damlasının sesini dinledim. Bu huzuru kaybetmek istemiyordum. Hayat tüm zorluklara rağmen güzeldi.

Yatağın üstünde duran telefonuma mesaj gelince, oturduğum sandalyeden kalkıp yatağa doğru yürüdüm. Defteri çekmeceye koyup yatağa uzandım. Tanımadığım numaradan mesaj gelmişti. Esneyip mesajı açtım.

-Selam, ben Umut, akşam olanlar için üzgünüm. Seda'yla konuştum bir daha Tuğba'yla sana bulaşmayacak. Kusura bakma.

Senin gibi iyi insanın yanında kalbi kötü olan insan nasıl olur?

Numarasını kaydedip, mesaj yazma kısmına geldim.

-Bu akşam ona söylediğim laflardan sonra hâlâ aynı şekilde davranırsa onun için yapacak bir şeyim yok. Akşamda dediğim gibi umarım sever ve sevilir. Kalbi biraz olsun sevgiyle dolarsa belki insanlara daha iyi davranmasını öğrenir.

Mesajı gönderip örtüyü üzerime çektim. Gözlerim uykudan kapanmak üzereydi. Telefon titreyince esneyip mesajı açtım.

-Bir daha olmayacak, bana güven.

Sana güvenmek istiyorum Umut. Gözlerimi daha fazla açık tutamayıp uykuya yenik düştüm.

Sabah gözlerimi açtığımda boğazımda ağrı vardı. Neyse ki bugün iki derse girecektim. Dersim bitince hemen yurda gelir yatardım. Araya cumartesi pazarda girdiği için iki gün boyunca toparlardım.

Zorla yataktan kalkıp dolaptan siyah eşofman takımını alıp giydim. Gri şalımı da takıp Tuğba'nın yanına ilerledim.

"Tuğba."

"Hım."

"Okula gideceğiz."

"Benim dersim on bir de bugün."

"Öyle mi? Ben çıkıyorum, öğlene doğru gelirim."

Çantamı alıp odadan çıkacağım an elimi tutup durdurdu beni.

"Sesin kötü geliyor, hasta mısın?"

"Boğazım ağrıyor, ateşimde var."

Yataktan kalkıp elini alnıma, yanağıma koydu. Yetmedi alnımı öpüp, "hii," diye dudakları arasından bir nida çıktı.

"Okula gitme, ben bugün hem okula hem de işe gitmem. Sana bakarım."

Dağınık saçlarını biraz daha karıştırıp yanaklarını sıktım.

"İyiyim merak etme. Sen okula da git işe de, gelince hemen uyuyacağım zaten."

"Emin misin?"

Başımı sallayıp, "Eminim," dedim. "Hadi sen yat akşam görüşürüz."

Onu yatağa itekleyip yatmasını sağladım, üstünü örtükten sonra odadan çıktım. Koşar adım asansöre yetişip içeri girdim. Çantamdan telefonumla kulaklığımı çıkarıp kulaklığı kulağıma taktım. Hastayken en sevdiğim üç şeyden biri yatmak, kitap okumak ve müzik dinlemek. Müziğin sesini ayarlayıp yurttan çıktım. Otobüs durağına doğru ilerlerken elimi boğazıma getirip hafif masaj yaptım.

Anlaşılan boğazım beni bugün zorlayacaktı. Yutkunurken acıyordu. Ağır ağır durağa geldiğimde ayağımı su birikintisine batırıp çıkarıyordum. Dün gece yağmur çok yağmasına rağmen hava neden bu kadar sıcaktı?

Ayağımı öne arkaya sallarken gözümün önünde sallanan el yüzünden irkilip sağıma döndüm. "Günaydın," diyen Umut'a aynı şekilde karşılık verip müziği kapadım.

"Solgun gözüküyorsun, hasta mısın?"

"Boğazlarım ağrıyor. Sanırım dün yağmurun altında kaldığımız için fena üşüttüm."

"Senin için yapabileceğim bir şey var mı?"

Başımı iki yana sallayıp, "Yok," dedim. "Teşekkür ederim sorduğun için."

"Eğer yapabileceğim bir şey olursa lütfen istemekten çekinme. Bu adam konuşamıyor olsa da elinden her iş gelir merak etme. Mesela hastaneye gitmek istediğinde babama haber veririm hemen gelir. Malum benim araba kullanmam yasak. O yüzden babam ya da annem seve seve gelir."

Bu kadar iyi olursan ben sana daha çok bağlanacağım Umut.

"Çok sağ ol. Eğer çok kötü olursam Tuğba'yla giderim hastaneye."

"Peki, sen yine de bana haber vermeyi unutma."

Gülümseyip, "Unutmam," dedim. Onun bu ilgili hali hastalığımı unutturuyordu.

Otobüs geldiğinde binip arka tarafa geçtik. Her sabah olduğu gibi yine tıklım tıklımdı. Sağ olsun gençlerden biri halsiz olduğumu görünce oturduğu yerden kalkıp yer vermişti. Umut'ta yanıma gelmişti. Yolculuk boyunca sürekli yüzüme bakıp, "İyi misin?" diyerek okula gelmiştik. O kendi sınıfına giderken ben de kendi sınıfıma geldim.

Zorla dinlediğim derslerin ardından taksiyle yurda döndüm. Ateşim fazlasıyla artmış, kendimi çok bitkin hissediyordum.

Odaya girer girmez soyunup kısa şortla askılı badimi giydim. Yatağa kendimi bıraktığımda uyumam ne kadar zor olsa da uyumaya çalıştım.

Keşke halam yanımda olsaydı. Benim için çorba yapar, ateşim düşsün diye sirkeli bezle alnımı silerdi.

"Seni çok özledim hala, mis gibi tarhana çorbanı da özledim."

Zorla uykuya daldığımda çalan telefonum yüzünden gözlerimi zorla açtım. Başım çatlıyordu, böyle ağrı yoktu. Gözlerimi açtığım an, beynime şimşekler çakıyordu.

Zorla komodinin üzerinden telefonu alıp arayan kişiye bakmadan açtım. "Alo," dediğimde ses gelmedi. Tekrar, "Alo," dediğimde yine ses gelmedi. Gözlerimi zorla açıp arayana baktım Umut'tu. İyi de o duymuyor ki. Telefon kapandığında ekranda olan yirmiye yakın mesajı zorla gördüm. Of gözlerim.

Yatağın içinde oturup başımı yatağın başlığına yasladım. İki adet mesajı Tuğba atmış gerisini Umut atmıştı. İyi misin diyordu, seni merak ettim diyordu. Her beni sorduğunda gözlerim biraz daha büyüyordu. Bu kadar ilgili olması beni ne kadar heyecanlandırsa da bir yandan da korkutuyordu. Ona çok bağlanmak istemiyordum. Hislerimi şu an bastırabiliyordum ama ileri derece bağlanırsam kendime hâkim olamamaktan korkuyordum.

Yeni mesaj gelince hemen okudum.

-Bugün yine duyamadığım için neden dedim. İyi misin? Mesajlara dönüş yapmadığın için aradım. Sanki sesini duyabilme ihtimalim varmış gibi aradım...

Gözlerim dolunca bacaklarımı karnıma çekip başımı yatağın başlığına yasladım. Mutlu olman için duymanı istiyorum Umut. Umarım bir gün mucize gerçekleşir sen duyarsın.

-İyiyim, uyuduğum için duymamışım, yazdım.

-İyi olmana sevindim. Hafta sonu ailemin yanında kalıyorum. Şu an evdeyim, annem senin için çorba yaptı eğer kendini iyi hissediyorsan yarım saat sonra güvenliğin oraya iner misin, sana çorba getireceğim.

-Ne gerek vardı, yazdım ellerim titreyerek. Aynı zamanda yanaklarıma bulaşan yaşları silmeye çalışıyordum. Umut bunu bana yapma.

-Biz şimdi çıkıyoruz, yarım saat sonra orada oluruz. Gelince sana mesaj atarım.

Ne diyeceğimi bilemediğim zamanlardan birini yaşıyordum. Sadece teşekkür etsem ona olan minnettarlığımı gösteremezdim. O çok ama çok iyiydi. Benim için annesine çorba yaptırmıştı. Bunu hiçbir zaman unutmayacaktım. Ne kalbim ne de mantığım. Mantığım zaten bir süredir kenara çekilmiş kalbimi öne sürmüştü. Çünkü onunla hareket edemiyordum. Sanırım o dinlenirken kalbime ayak uyduracaktım.

Zorla yataktan kalktığımda üstümü giyinip saçlarımı şalımla örttüm. Aslında adım atmaya halim yoktu ama annesiyle geleceği için mecbur aşağı inmek zorundaydım. Kadın benim için hem çorba hazırlamış, hem de buraya kadar gelme zahmetinde bulunuyordu.

Bir süre odanın içinde oyalandıktan sonra geldiklerine dair mesaj attı. Heyecanım tekrar nüksedince sakin olmaya çalıştım. Annesiyle tanışacaktım, kalbim çok şanslısın, hoşlandığın çocuğun annesiyle tanışmaya gidiyorsun.

Asansör girişte durunca ellerimi cebimden çıkarıp çıkışa doğru yürüdüm. Kapının önünde zayıf bir kadınla telefonda gördüğüm kardeşiyle duruyordu. Her an bayılabilirdim. Nasıl konuşacaktım? Teyze mi, abla mı diyecektim? Allah'ım sen bu kulunu neden bu kadar heyecanlandırıyorsun?

Umut'la göz göze gelince başımı eğip selam verdim. Kadınla kız Umut'un bana güldüğünü görünce onlarda tebessüm ettiler. Yanlarına geldiğimde, "Merhaba," dedim boğuk sesimle. Çok güzel kadına kaba çıkan sesimle merhaba dedim.

"Merhaba canım, ben Umut'un annesiyim. Adım Azra."

İnce elini sıkıp, "Ben de Yasemin," dedim. "Umut'un arkadaşı." Arkadaş!

"Memnun oldum. Hastaymışsın, Umut söyledi. Senin için çorba yaptım, termosun içinde olduğundan sıcaktır. Odana gidince hemen iç kızım."

"Neden zahmet ettiniz? Buraya kadar yoruldunuz."

"Ne zahmeti kızım. Oğlumun kız arkadaşını görmek istedim."

"Kız arkadaş?"

Umut elini araya koyunca bakışlarımı ona çevirdim.

"Seni küçük kardeşimle tanıştırayım, adı Mina."

Kız arkadaş lafı beynimde gezerken küçük kızın elini sıktım.

"Merhaba Mina, ben Yasemin. Nasılsın?"

"İyiyim Yasemin abla. Sen nasılsın?"

"Gördüğün gibi biraz hastayım."

"Çok geçmiş olsun."

"Teşekkür ederim."

Çok tatlı bir kızdı. Abisine aşırı derecede benziyordu.

"Biz seni ayakta tutmayalım kızım. Çorbanı iç, hemen uyu."

"Çok teşekkür ederim."

"Ne demek. Görüşmek üzere."

Annesi Mina'yla birlikte ayrılınca Umut'a, "Ne gerek vardı?" dedim. "Zahmet ettiniz."

"Zahmet olmadı. Sabahkinden daha kötü gözüküyorsun, istersen hastaneye gidelim."

"Annenin çorbasını içtiğim an kendime gelirim. Hadi git onları bekletme."

Geri adım atıp başını salladı. "Telefonun sesini açar mısın? Mesaj attığımda iyiyim desen yeterli. Müsait olmazsın diye görüntülü arayamıyorum, en azından mesajda iyi olduğunu bilirim."

"Açarım."

"Görüşmek üzere."

Elimi kaldırıp, "Görüşmek üzere," dedim. Merdivenleri geri geri inerken elimi sallayıp heyecanla arkamı döndüm. Asansöre doğru yürürken ayaklarım her an birbirine dolanacaktı. Yere düştüğüme değil çorbanın döküldüğüne üzülürdüm.

Beni düşünüp annesine çorba yaptırmıştı, şimdi ben nasıl bu çorbayı içecektim? Kıyamazdım içmeye.

❤️
Ya ben bunları çok seviyorum. Daha doğrusu bütün karakterlerimi seviyorum. Hepsi aileden gibi. ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

2.4M 106K 71
Bu imkansızdı işte ... "" Sözlüyüm ben ."" Dedi Havin . Cesur'un ise Havin'in bu tavrı hoşuna gitmişti. Her ne kadar ondan uzakta yaşamış olsa da Hav...
3.8K 287 19
kitabi eglencesine yaziyorum umarim begenirsiniz:)
3.4M 168K 67
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
284K 11.6K 111
Yavuz ve Bahar'ın hem bilindik hem bilinmeyen hikayesi. Söz'deki Yavuz ve Bahar burda, benim kalemimde biraz daha farklı. Diziyle paralellikler var...