Cadı ve Vampir · Felix Voltur...

By Kndn_xatin

35.6K 2.5K 465

Volturiler'in dehşet saçan kalpsiz vampiri Felix, bu küçük kızın karşısında çıplakmış, elleri ayakları tutmuy... More

Hikayenin Başladığı Yer - Corniglia
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm (+18)
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm / FİNAL

10. Bölüm

1.1K 86 12
By Kndn_xatin


Felix Victoria'yı odasına sürükledi, yatağına oturttuktan sonra demir parmaklıkların ardından bulutların engellediği güneşe baktı. Victoria da oturduğu yerden kalkarak camın dışarısına baktı, ama hiç beklemediği bir şey vardı orada; kurt. Bu kurt kendi kulübesinde karşılaştığı ile birebirmiş gibi duruyordu, ama nasıl emin olabilirdi ki buna? Felix'e baktı birkaç saniyeliğine sonra yeniden kurda çevirdiği bakışları bomboş kalmıştı. Kurt yoktu. Victoria geriye çekildi ve yatağına oturdu tekrardan.

Felix Victoria'nın yanına oturmak yerine odayı gezdi sert adımlarla. Oysa odada bir şey yoktu. Bir yatak, bir dolap ve masa. İçeriye açılan küçük bir odadaysa banyo vardı. Felix'in adımları başını döndürmeye başladığında yatağın başlığına yaslandı Victoria, dizlerini de kendine doğru çekmişti. Ne kadar başı dönerse dönsün -ki Felix tek başınayken bile onun başını döndürmeye yetiyordu- bakışlarını çekmiyordu ondan.

"Otursana." yatağın boş duran tarafını gösterdi bakışlarıyla.

Felix kendinden beklenmeyecek şekilde oturdu yatağın ucuna. Başını ellerinin arasına almıştı ve kara kara düşünüyor gibi görünüyordu bu haliyle. Victoria onun düşüncelerini bölmemek adına sustu, onunla aynı odada olmak ve bu kadar yakın olmak... Geri tepemeyeceği bir fırsattı.

"Buradan ayrılma, akşam seni almaya geleceğim." Felix aniden ayağa kalkarak kapıya yürüdü.

"Neden akşam beni almaya geleceksin?" Victoria yastığı bir yana attı ve oturur pozisyona geçti.

"Çünkü.. Akşam misafirlerle yemek yiyeceksin."

"Bak, yanlış anlama ama ben onlara ancak yemek olurum. Aynı masada yemek falan yemeyeceğim."

"Aro böyle istiyor Victoria, beni zor durumda bırakmaktan vazgeç." Victoria gözlerini devirdiğinde sert üslubundan vazgeçti Felix "Alec'i gönderirim şimdi, canın sıkılmasın tek başına."

Victoria başını onaylarak sallasa da Alec'e de üzülmeye başlamıştı. Resmen kendisine bakıcılık yapıyordu. Felix kapıyı kapattıktan sonra Victoria yatağa uzandı ve parmağında kendine göz kırpan güzelliğe uzun uzun baktı. Felix kendisini sinirlendirmekten acilen vazgeçmeliydi, yoksa sivri dilini ona da göstermekten geri durmayacaktı Victoria. Ama sonra bunu asla yapmayacağını düşündü, Felix onun bu hayatta değer verdiği birkaç insandan biriydi ve kalbi tamamen ona aitti. Kendini bildi bileli hem de. Felix ona kendisini sevdiğini söylememişti, ama bir gün söyleyeceğini olan ümidini de yitirmemişti hiç Victoria. Bir gün seçeceği ihtimalini taşıyordu yüreğinde.

Kapı yavaşça açıldığında Victoria hareket etmedi, Alec de Victoria'nın önünde duran sandalyeye bıraktı bedenini.

"Sıkılıyorsun değil mi burada?"

"Sen de mi sıkılıyorsun?"

Alec'in bakışları bir anlığına Victoria'nın parmağındaki yüzüğe kilitlendi "Ha- Hayır sıkılmıyorum, burası benim evim."

"Jane ile ikizdiniz değil mi?" Victoria elini yanağının altına koydu ve Alec'i daha bir dikkatli incelemeye başladı. Jane ile hiçbir ortak özelliği yoktu. Jane ne kadar soğuksa Alec o kadar iyiydi.

"Evet, kardeşim."

"Mmm." diye bir ses çıkardı Victoria, aklındaki soruları sorup sormaması gerektiğine karar veremiyordu.

"Benzemediğimizin farkındayım... En az senin kadar."

"Sizi hiç yan yana görmedim." Victoria hafif doğruldu "Belki o yüzden böyle düşünüyorumdur."

"Belki de... Ama burada olduğun sürece bizi bir arada göremeyebilirsin." gülümsedi "Jane daha çok Aro'nun yanında oluyor, bense.." eliyle duvarları işaret etti "Buralarda."

"Hiç tek başına hareket etmeyi düşünmedin mi Alec?" yanlış anlaşılmak istemediği için devam etti cümlesine "Babam senin en güçlü vampir olduğunu söyledi, yani en güçlü psişik güce sahip."

"Hiç düşünmedim." omuzlarını silkti Alec "Kardeşim burada, burayı seviyorum ve.. İnsan evini terk etmez, değil mi?"

Victoria Leonardo'yu terk etme düşüncesinde değildi, ama bir gün Felix'le kendilerine ait bir hayatın hayalini kurmuştu.

"Hem... Aro ben ve Jane'in babası gibi. Sen ve Leonardo gibi." Victoria pozisyonunu değiştirdi ve bağdaş kurdu direkt olarak Alec'in gözlerine bakıyordu. Bu hikaye onun ilgisini çekmişti işte.

"Sorun olmazs.."

"Hayır, sorun olmaz." Alec kendi ellerine baktı birkaç saniye sonrasındaysa destansı hikayesini anlatmaya koyuldu "Farklı insanlara pek de hoşgörünün olmadığı bir kasabada doğmuştuk, babam yoktu... Ona ne olduğunu bilmiyorum, babam ya ölmüştü ya da annem için ölmüş çünkü ondan hiç bahsetmezdi. Jane ve ben beraber büyüdük, kimse bizimle olmak istemezdi. Hatta görmeye bile tahammülü yoktu çoğu zaman insanların. Ama biri bizi görmek için çok uzun yolları aştı ve.." sağ elini Victoria'ya uzattı "Ellerimizi tuttu, o günden sonra başımıza ne gelecek olsa bir şekilde yok oluyordu. Jane Aro'yu çok sevdi, ben de sevdim ama Jane ona tapıyordu. Yalnızca 1 kez görmüş olmamıza rağmen Jane onun bir gün geri geleceğinden emindi. Ve öyle de oldu. Bizi tam öldürecekleri an geldi Aro, ama annem için geç kalmıştı." sesi buruk bir hal almıştı, Victoria arkadaşının yanındaki sandalyeye oturdu ve soğuk elini kendi ellerinin arasına aldı "Biz onlara zarar vermedik, ama onlar bizden hayattaki tek varlığımızı aldı. Jane'in nefreti bu yüzden bu denli yoğun."

"Alec..." dedi Victoria "Seni anlıyorum demek isterdim, ama idrak edemeyeceğim kadar kötü şeyler bunlar."

"İyi ki bebektin Victoria, bunları aklın başında bir halde yaşamış olsaydın Jane'den çok daha acımasız olurdun."

Victoria derin bir nefes aldı ve Alec'in omzunun üzerine bıraktı başını. Herkesin bir hikayesi vardı, ama kötülerin hikayesi en az oldukları şey kadar berbat oluyordu işte. Victoria Jane'in yerinde olmuş olsaydı ondan daha acımasız olup olmayacağını düşündü, ailesini kaybetmişti ama ona bunu hiç hissettirmeyen bir babanın varlığı da pervaneydi daima çevresinde... Peki bir gün babasını kaybedecek olursa, o zaman neler olurdu?

"Bunlar hala canını yakıyor mu?"

Alec Victoria'nın elini sıktı "Hayatta hiçbir şey canımı yakamaz, çünkü artık bir canım yok."

***

"Oraya gidecek olmam gerçekten normal değil." dedi kendi kendine Victoria, Alec onu az önce yalnız bırakmıştı kıyafetini giyinmesi için.

Aro'nun gerçekten hasta olduğunu düşünmeye başladı Victoria, bu yaptığı normal bir hareket değildi. Dolaptan aldığı beyaz kıyafeti bir hışım yatağın üzerine fırlattı "Aptal" dedikten sonra kıyafetini giydi ve kıvırcık saçlarını açıkta bırakarak Felix'i beklemeden odadan çıktı.

Koridoru tam döneceği an Felix'e çarpmaktan son anda kurtuldu Victoria, aniden karşısına çıkması korkutmuştu "Gelmek istemediğini zannediyordum."

"İstemiyorum."

"Belli oluyor." dedi gözleriyle Victoria'nın kıyafetini incelerken.

"Dolapta bu ve buna benzer şeyler var, inanmıyorsan.."

"Şu kıza herkesin kendisi gibi giyinmediğini söylesem iyi olacak." Felix Victoria'yı beklemeden onun odasına gitti ve saniyeler içinde elinde yeşil bir pelerinle döndü. Victoria 'ne bu?' bakışları atsa da gülümsemekten kendini alamamıştı "Ben geri kafalı bir adamım Victoria."

Victoria dudağını ısırdı "Farkındayım." Felix'in giymesi için tuttuğu pelerini giydi ve böyle daha iyi olduğunu düşündü, en azından artık üşümüyordu.

Konuşmadan yürüdüler odaya doğru. Bazen kolları birbirine değse de ikisi de herhangi bir tepki göstermiyordu. En sonunda korkutucu kapıya ulaştıklarında Felix kapının önünde beklemeye başladı "Gelmeyecek misin?"

"Hayır.." Felix de bu durumdan rahatsız görünüyordu.

Victoria yüzünü daha da buruşturdu "Of" demekten kendini alamamıştı ki ileride Alec göründü, şimdi Felix rahatlamıştı. Burada kendisinden başka Victoria'ya sevgi -gerçek bir sevgi- duyan tek insan olduğunu düşünüyordu Alec'in ve bir şey olursa onun yanında olmaktan da çekinmeyeceğine emindi.

Birbirlerine selam verdiler ve Victoria 'hoşçakal' diyerek Alec'le içeriye girdi, masaya ilerlediklerinde midesi bulandı Victoria'nın... Evet, babasını beslenirken görmüştü ama burada şarap kadehlerinde kan olmasını da beklemiyordu. Ve yalnızca bir servis tabağı açılmıştı, neyse ki Victoria yemek yiyen biri değildi böylece midesini koşarak temizlemeye gitmeyecek zorunda kalmayacaktı.

Aro yerinden kalktı ve zerafetle Victoria'nın sandalyesini çekti, kıyafetine iltifat etmekten de geri kalmamıştı. Marcus tebessüm etti, Caius ise çevresine 'öldürülecek biri var mı?' bakışları atmakla meşguldü.

Masada misafirler de vardı ve temkinlice muhabbet ediyorlardı Aro ve Marcus'la, ama Caius'un burada olması daha da diken üzerinde olmalarına sebep oluyordu. Alec Victoria'nın solundaydı Jane'se yine Victoria'nın sağında. Victoria'nın eli boynuna gitti; burada olmasından daha kötü bir şey varsa, o da Jane'in yanında oturmaktı.

Victoria'nın tabağına bilmediği yemekleri koydu görevli kadın, elleri titriyordu. Victoria onu rahatlatmak için gülümsedi, ama ne Victoria rahattı ne de kadını sakinleştirmişti bu tebessüm "Teşekkürler" dedi ve yemekten bir lokma alarak zorla yuttu. Bu kadardı işte akşam yemeği.

Victoria konuşulanları istese de dinleyemiyordu, aklı burada olmamak düşüncesiyle o denli doluydu ki her şeye kapatmıştı kendini. Aro'nun sesini duyduğunda başını ona çevirdi "İyi misin tatlım?"

"İyiyim."

"Yemeğine dokunmadın."

Victoria derin bir nefes aldı ama konuşan Caius olmuştu "Yoksa beğenmedin mi yemekleri?" dudakları itici bir tebessümle aralandı.

"Beğendim." Caius'un olaya müdahele edişi üzerine birkaç lokma daha aldı yemeğinden Victoria, evet bu yardımcı kadın günün birinde masadaki yemek haline gelecekti biliyordu bunu, ama kendisi yüzünden olmayacaktı bu. Bu gece de olmayacaktı. Alec önünde duran kadehteki suyu Victoria'ya uzattı, yemeğin kızın boğazından geçmediğini fark etmişti. Victoria konuşmadan gözleriyle teşekkür etti.

Victoria geriye yaslandı ve misafirlerinin yüzlerini incelemeye koyuldu. Kıvırcık saçlı Alex denen vampir Jane'den bile daha beyazdı. Diğer ikisiyse zeytin tenliydi ve Alex'den daha insancıl duruyorlardı. Victoria'nın gözleri Alex'le kesiştiğinde geri çekilmedi, kaşlarını çatarak bakıyordu üstelik.

Konu bir şekilde Leonardo'ya geldiğinde Victoria olduğu yerde hareketlendi, daha dik oturuyordu şimdi ve Aro'nun dudaklarına bakıyordu sözlerini kaçırmamak için "Leonardo... Onu da burada görmek istediğinizi biliyorum, ama ne yazık ki önemli bir işi çıktı bir süre burada olamayacak." Victoria bu vampirlerin babasını nereden tanıdığını merak etse de belli etmedi "Ama şanslısınız ki, biricik kızı burada."

3 vampirin gözleri masadaki herkesi taradı, burada Leonardo ile bağlantısı olan birinin olduğunu bilmiyorlardı. Şu insan kız Leonardo'nun kızı olma ihtimalini bile taşımıyordu gözlerinde.

Aro Victoria'ya tatlı bir şekilde gülümsedi "Victoria Poena, Leonardo Poena'nın biricik kızı." Victoria burada 'Victoria' olarak tanınmayı isterdi ama normal şartlarda bunun ihtimali bile söz konusu olmazdı, o yalnızca Leonardo'nun kızı olma unvanıyla buradaydı.

"Leonardo'nun bir çocuğu kurtardığını duymuştum, ama inanmamıştım doğrusu."

Marcus boğazını temizledi önce "Victoria, Michael sana eşlik etsin odana giderken."

Victoria minnetle baktı kurtarıcısının yüzüne. Burada biraz daha kalırsa boğulacaktı ne de olsa. Masadakilere iyi geceler dileyerek kalktı ayağa ve kapıya doğru hızlı adımlarla yürüdü, kendisi çıkarken yanına o kağıt yüzlü vampir -Michael- gelmişti. Kapıyı Felix açtı ve Victoria geçtikten sonra içeriye bu kez kendisi girdi. Victoria boş koridorda yanında Felix olmadan yürürken kendini boşlukta hissediyordu, yanında duran vampir her ne kadar kendine yardım etmiş olsa da 'vampir'di.

"Doğulu bir klan." dedi yanındaki adam. Victoria adımlarını yavaşlatmadan baktı Michael'in gözlerine.

"Neden bilmiyorum ama pek hoşlanmadım."

"Leonardo da hoşlanmıyor onlardan."

Victoria bu kez gülümsedi "Madem birbirlerinden hoşlanmıyorlar neden görmek istediler ki babamı?"

"Düşmanını merak etmek her varlığın içinde olan tek ortak şey."

Victoria odasının kapısından içeriye girdiğinde Michael şömineyi yaktı, oda aniden aydınlanmıştı "Tanıştığıma memnun oldum.. M- Michael."

"Ben de memnun oldum Victoria." odadan çıkmadan önce Victoria'nın yüzüne son kez baktı "Eğer bilmek istediğin bir şey olursa seve seve yardım ederim."

Victoria zihnini yokladı, ama hayır bu adamı dah önceki gelişinde görmemişti. Michael tam çıkacağı an durdurdu onu Victoria "Bir dakika.. seni daha önce görmemiştim."

Michael kapıyı üstüne kapattı ve bedenini tamamen Victoria'ya döndü "Ben seni gördüm, hatta aileni de..." Victoria'nın gerilen yüzüne tebessümle baktı "Bilmek istediğin her şeyin cevabı bende Victoria, yalnızca soracak cesareti kendinde bulman gerekiyor."

💜
Okuduğunuz için teşekkürler.

💙Okuduysan ve beğendiysen vote vermeyi unutma

Continue Reading

You'll Also Like

274K 12.5K 32
Kalbim deli gibi hızlanırken korkuyla geriye adımladım , kaçmalıydım bu çocuğu görmeye dayanamıyordum. "Dur" göğsüm derin nefeslerim yüzünden inip k...
2.7K 149 17
| AÇIKLAMA | |BIRAKILDI| Kalbi kırık bir şekilde, çorak toprakların kralı olarak bilinen canavarla evlendi. Söylenenlere göre onunla konuşmaya cüret...
44.2K 4.4K 67
On yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerde...
1.5K 725 70
Sonsuz bir hapishane, ruhsuz bir beden, mühürlenmiş bir ruh, kaybolmuş her şey. Acımasız kadere boyun eğmek ya da kader ile bir olmak! "Bir yanılsam...