CÜDA

Von userx893

371K 11.7K 828

Acıyı küçük yaşta öğrenen Almira ve yaşadığı travma sonrası, psikolojik sorunlarla mücadele eden Görkem'in yo... Mehr

1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm/ FİNAL

27.Bölüm

4.5K 168 6
Von userx893

Ameliyathanenin kapısı açılınca oturduğumuz koltuklardan kalkarak, ameliyathanenin önüne geçtik. İçeriden çıkan doktora dedem, "Hastanın durumu nasıl?" diye sordu.  Umutla doktorun ağzından çıkacak kelimeleri beklerken, "Hastayı bir süre müşahede altında tutacağız. Kurşunu yaralı bölgeden çıkarmayı başardık fakat hastanın durumu ilerleyen saatlerde belli olacak." deyince, göz yaşlarım usulca gözlerimden süzülmeye başladı. Dedem bana sarılarak, "Uyanacak kızım. Bak, doktor kurşunu çıkardık dedi." deyince, boğazım düğümlendiği  için konuşamadım. Görkem ameliyathaneden çıkarılırken, baygın bedenine öylece bakıyordum. Yüzü hâlâ solgun, dudakları renksiz ve kuruydu. Bedeninde ölümün soğuk izlerini taşıyordu. İçimdeki alev varlığını hâlâ korurken, Görkem'i yoğun bakıma götürdüler. Dedemin sayesinde doktordan izin alarak Görkem'in yanına girdim.  Görkem'in baygın bedenine doğru ilerlerken, içimdeki acı kuvvetini artırıyordu.

Yatağın yanındaki koltuğa oturarak Görkem'in elini tuttum ve, "Bak daha sen gitmeden karardı dünyam. Biliyorsun, karanlıktan korkuyorum. Ne olur beni bu koca dünyada yalnız bırakma. Çabucak uyan." dudaklarım düz çizgi halini alırken, tutamadığım göz yaşlarım, yanaklarımı ıslatıyordu. Görkem'in bağlı olduğu cihazdan sesler gelmeye başlayınca, telaşla yerimden kalktım. Odaya doktor ve hemşireler doluşurken hemşirelerden biri, "Hanım efendi lütfen dışarı çıkın." dedi.

Zorluk çıkarmadan denileni yaparak, dışarı çıktım. Yoğun bakıma bakan camın önüne geçerek, olanları izlemeye başladım. Görkem'in kalp atışlarını gösteren çizgi dümdüz olmuştu. Kalbim, Görkem'i kaybetmenin acısıyla sıkışırken doktor elektroşok ile kalp masajı  yapıyordu. Görkem'in bedeni yatakta zıplarken, kalp atışlarında bir değişiklik yoktu.  Ellerimi cama yaslayarak, "Yalvarırım gitme Görkem." diye fısıldadım, acıyla.

Dedem yanıma gelip, bir şeyler söylemeye başlayınca, "Yetişemedik dede. Görkem ölüyor." diye haykırdığımda dedem beni kolumdan çekip sıkıca sarıldı. Dedem olanları görmemi istemez gibi gözlerimi kapadığında, kollarından kurtulup camın önüne geçtim.

Doktor defibrilatör cihazını bırakırken, hemşire beyaz örtüyü, Görkem'in üzerine örtüyordu. Yoğun bakım camını yumruklayarak, "Hayır, ölemez. Ölmedi. Bir şeyler yapın." diye, acıyla haykırdım. Doktor kapıdan çıkıp, "Üzgünüm" diye söze başlıyordu ki, "Hayır, elinizden gelen her şeyi yapmadınız. Ne olur yaşat onu doktor." dedim, göz yaşlarımın arasından. Doktor bir şey demeden yanımdan geçip giderken açık olan kapıdan yoğun bakıma girdim.

Dedem ve babaannem de peşimden geliyordu ki düğmeye basarak, kapıyı kapattım. Görkem'in yüzündeki beyaz örtüyü kaldırarak, üstünü açtım. Yüzü solgun görünüyordu. Görkem'in cansız bedenini sarsarak, "Görkem uyan. Gidemezsin. Daha çok erken. Bana verdiğin sözleri tutmadan mı gideceksin?" dedim, ağlarken. Görkem'den tepki alamazken, daha şiddetli sarsmaya başladım. "Linda ne olacak Görkem? O öyle akıllı bir köpek ki, hemen anlar gittiğini. Ufacık bir şey zaten, dayanamaz da. Bir de ben seni çok özlerim. Ne olur bizimle kal." dedim. Görkem'in bakmaya doyamadığım gözleri, hâlâ kapalıydı. Kendime itiraf edemesem de biliyordum, bir daha açılmayacaktı. Yanağını öptüğümde hissettiğim sıcacık teni, artık soğuktu. Oysa ki onu öptüğümde, dudaklarının kenarı usulca yukarı kıvrılır, gözlerimin derinliklerine bakardı. Peki şimdi neden hiç bir tepki vermiyordu. Onun gidişinin acısı kalbimi hunharca yakıyordu, hiç kül olmayacak gibi..

Acımın verdiği öfkeyle, Görkem'i çok daha şiddetli sarsarken, "Benimle kal diyorum sana. Neden hâlâ öylece yatıyorsun. Uyan artık, gidemediğimiz yollar var. Sana söyleyemediğim şeyler var, sesinden dinleyemediğim şiirler, şarkılar var Görkem. Bakamadığımız bir gök, içemediğimiz kahveler var. Yaşayamadığımız bir hayat var Görkem. Daha yaşamadan ölmek de neyin nesi?” bağırmaktan boğazım acımaya başlamıştı ama susmak istemiyordum.

“Kalk artık şu lanet yataktan. Hava kararıyor ve ben yine korkmaya başlıyorum. Hani korktuğum her zaman yanımda olacaktın. Korkuyorum Görkem. Sensizlikten ölesiye korkuyorum." dedim.

Görkemden bir tepki alamazken kendimi kaybetmiş gibi ağlıyordum. Bir daha ansızın açılmayacak mıydı balkonumun kapısı? Hayır, ben bunu kabullenemezdim ama kalkmıyordu işte. Bacaklarım beni taşıyamayacak duruma geldiğinde yavaşça yere diz çöktüm.

“N’olur uyan artık, daha seni sevdiğimi bile söyleyemedim.”  

Görkem'in gözlerinden bir damla yaş süzüldüğünü görünce heyecanla ayağa kalkıp bağırmaya başladım. Yeniden konuşmak için ağzımı açmıştım ki kapı açıldı. Doktor bağlı olduğu cihazın fişini yeniden taktı, bıraktığı defibrilatör cihazını çalıştırıp, eline aldı ve "Biraz geriye çekilin." dedi. Doktora mani olmayacak şekilde bir köşeye geçtim. Titreyen ellerimi ağzıma kapatıp, ağlarken, "Allah’ım, ne olur anne ve babam gibi onu da benden alma." diyerek dua ediyordum. Doktor, Görkem'e kaçıncı kez elektro şok yapıyordu, bilmiyordum. Beşten sonra saymayı bırakmıştım.

Doktor bana döndüğünde, gözlerindeki umutsuzluğu görmemek imkansızdı. “Gözünden yaş geldi doktor bey, eminim yaşayacak.” Dediğimde doktor yüzünden okunan üzüntüyle,  “Bazen vefat eden hastaların gözünden yaş geldiğinde hasta yeniden hayata döndürülebilir ama bunun için acele etmek gerekir. Çok geç kaldık Almira Hanım, üzgünüm.” dedi.

Göz yaşlarımın ıslattığı yanağıma, yapışan saçlarımı geriye ittim ve, "Ne olur devam edin. Biliyorum uyanacak." Dedim, biraz umut biraz da korku dolu bir sesle. Görkem'e yaklaşıp, elini tuttum ve, "Görkem bak yanındayım. Biliyorum, gitmeyeceksin. Uyanabilecek, yaşayabilecek güce sahipsin. Sen gidersen, ailem ve arkadaşlarım yanımda olur ama yalnız kalırım, anla işte. Burada seni bekliyorum. Çok gecikme olur mu?" dedim ve yanağına bir öpücük kondurdum.

Doktor bir kez daha elektro şok uygulayınca, gözlerinden süzülen yaşla beraber baş ucundaki makineden sesler gelmeye başladı. Makineye baktığımda, Görkem'in kalp yaşam çizgisi, harekete geçmişti.  Sevinçle doktora sarılıp, "Teşekkür ederim doktor. Çok teşekkür ederim." dedim.

Doktor gülümseyerek, "Hastanızın yaşayacağına olan inancınız sayesinde hayata geri döndü. Ben sadece yapmam gerekeni yaptım. Asıl ben size teşekkür ederim. Bir hastanın hayatını kurtarmamda bana yardımcı olduğunuz için. Hastayla ilgilenmesi için bir hemşire göndereceğim. Geçmiş olsun." diyerek, odadan çıktı.

Görkem'i kaybetme düşüncesi, kalbimi öyle ezmişti, öyle canım yanmıştı ki bunları unutmam imkansızdı ama şimdi hepsi geçmişti. Mutluluktan, kuş olup uçabilirdim. Mutluluğumu herkese haykırmak istiyordum.  Görkem'in yanına yaklaşıp, yanağına bir öpücük daha kondurdum ve, "Beni bırakmayacağını biliyordum. Gitmediğin, beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim." dedim. Kapı açılınca Görkem ile ilgilenmek için bir hemşire gelmişti.  Gözlerim mutluluk göz yaşlarımı akıtırken, sevinçle dışarı çıktım. Mutlulukla gülerken, "Görkem geri döndü." dedim.

Babaannem kollarını bedenime dolarken, "Gördük kızım. Gördük." dedi, mutlulukla. İçimdeki buhran dağılmış yerini sevinç almıştı. Görkem'in yanından çıkan hemşireye bakarak, "Ne zaman uyanacak?" diye sordum. Hemşire yüzündeki sıcak gülümsemesi ile, "Kesin bir bilgi vermemekle beraber, gün içinde uyanacağını düşünüyoruz. Geçmiş olsun." deyip, yanımızdan ayrıldı. Dedem ayaklanarak, "Görkem iyi olduğuna göre, gidip bir şeyler yiyelim. Açlıktan öleceğim." deyince, karnımın çok aç olduğunu yeni fark ediyordum.

Dedem ve babaannem restorana gitmeyi teklif etmişti ama Görkem uyanınca hemen yanına gidebilmek için kantinde yemek istedim. Asansöre binerek kantinin bulunduğu kata ulaşınca, babaannem ve ben boş masalardan birine yerleştik. Dedem kantinden aldığı sandviçlerle yanımıza gelip, boş sandalyeye otunca karnımızı doyurmaya başladık. Mutluluktan iştahım kesilmişti ama kendimi çok halsiz hissediyordum. Zor da olsa sandviçimden bir lokma aldım.

Sandviçlerimiz bitmişti ki dedemin telefonu çaldı. Dedem, cebinden çıkardığı telefonu yanıtlayarak, kulağına götürdü. Kısa bir süre karşıyı dinledikten sonra, "Orada bekleyin. Geliyorum." dedi ve telefonu kapattı. Dedem oturduğu sandalyeden kalkarak, "Benim gitmem lazım. Önemli bir işim çıktı. Bir şeye ihtiyacınız olursa Sıtkı'yı arayın." dedi.

Babaannem merakla, "Kötü bir haber mi aldın? Nereye gidiyorsun?" diye sorunca dedem, "Sonra konuşuruz canım." dedi ve yanımızdan ayrıldı. Dedemin gitmesinin üzerine babaannem, "Bari yukarı çıkalım da Görkem uyanınca haberimiz olsun." dedi. Babaannemi onaylayarak ayağa kalktım ve babaannem de ayağa kalkınca asansöre binerek, yukarı çıktık. Görkem'in bulunduğu kata gelince, eskiden oturduğumuz koltuklara oturduk.

Biraz zaman geçmişti ki babaannemin başı omzuna doğru bükülmeye başladı. Uykusunun geldiğini anlayarak, "Arkana yaslan da rahatça uyu babaanne." dedim. Babaannem söylediğimi yapıp arkasına yaslanınca yanımdaki montumu babaannemin üzerine örttüm. Babaannemin uykuya daldığına kanaat getirince, yerimden kalktım. Yavaş adımlarla yoğun bakımın önüne gelince, Görkem'in hâlâ uyuyor olduğunu gördüm. Açık olan kapıdan içeri girip, Görkem'in yatağının yanındaki koltuğa oturdum. Çok şükür Görkem iyiydi. Bu, beni teselli eden yegane şeydi. Fakat babasına olan kinim gittikçe artıyordu. Görkem ile babası arasında ne gibi bir düşmanlık olabilirdi? Hangi insan, kendi canından, kanından olan birinin canına kast edebilirdi? Aklım almıyordu. Görkem'in babasının bana saldırdığı gece, Görkem babasına hiç acımadan öldüresiye dövmüştü. Buna göre, Görkem'in de babasına karşı bir düşmanlığı olmalıydı. Şimdilik önemli olan Görkem'in iyi olmasıydı. Şu anlık bunların bir ehemmiyeti yoktu. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken, uykuya direnme gayretine girmedim.

Görkem'in bana seslenmesiyle gözlerimi açarken yüzümü ona döndüm. Sesini duymak, ismimi söylemesi, inanılmaz derecede mutluluk vermişti. Görkem'e baktığımda, bana seslendiği doğruydu ama rüyasında sesleniyor olmalıydı. Çünkü, hâlâ gözleri kapalıydı. Görkem'in dudaklarının kenarı yukarı kıvrılırken, "Almira." dedi, gülümseyerek. Yıllardır herkes bana ismimle hitap etmişti ama ismimin bu kadar güzel olduğunu yeni fark ediyordum. İsmimi o kadar güzel söylüyordu ki gülümsememe mani olamadım.

Uyanınca bunu inkar edeceğini düşündüğüm için cebimden telefonumu çıkarıp, videoya aldım. Görkem sürekli, gülümseyerek ve sonunu uzatarak ismimi söylüyordu. Fakat başka bir şey söylemiyordu.  Ona gülümserken bu kadar yeterli olacağını düşünerek, videoyu sonlandırdım. Görkem ismimi söylemeye devam ederken, yumuşakça koluna dokunup, "Görkem." diye seslendim. Sesim o kadar nahif çıkmıştı ki bana ait olduğundan şüphe ettim.

Görkem mırıldanarak gözlerini açtığında, karşısında beni görmeyi beklemiyor olmalıydı ki bir an afalladı. Gülümserken, "Günaydın." dedim, neşeli sesimle. Görkem de karşılık vermişti ama benim gibi neşeli değildi. Yorgun gözüküyordu. Zorlukla konuştuğunu anlamamak imkansızdı. Görkem'e "Yorgun görünüyorsun. Biraz dinlen. Sonra yine gelirim." deyip, yerimden kalktım. Arkamı döndüm ve yürüyeceğim sırada, kolumu tutarak "Gitme." dedi, yorgun sesiyle. Yüzümü Görkem'e döndüğümde, "Ama dinlenmen lazım." dedim. Görkem kolumu bırakmadan, "Sen yanımdayken de dinlenebilirim." dedi. Onu daha fazla yormamak için, kalktığım koltuğa geri oturdum ve "Uykun varsa uyu." dedim.

Görkem başını sallayıp gözlerini kapattığında, rüyasında ne gördüğünü sormak istiyordum ama önce dinlenmesi lazımdı. Telefonumu elime alıp, saate bakınca hayretle yeniden saate baktım. Gece ne çabuk bitmişti de akşam oluyordu. Başımı telefondan kaldırınca, kapının önündeki babaannemin bana seslendiğini fark ettim.  Görkem'i uyandırmamak adına, sessiz olmaya özen göstererek babaannemin yanına doğru ilerledim. Gözlerimden okunan mutlulukla, "Görkem uyandı babaanne. Hâlâ yorgun gözüküyordu. Ben de uyumasını söyledim. Sen ne için gelmiştin?" dedim.

Babaannem, "Çok şükür uyanmış. Deden geldi seninle konuşmak istediği bir konu varmış. Bir de Görkem'e bakayım dedim." dedi. Merak ve endişeyle, "Bir sorun mu var? Yoksa Görkem'in durumu kötüleşti mi?" diye sordum. Babaannem beni sakinleştirmeye çalışarak, "Görkem'in durumu gayet iyi. Dedenin ne söyleyeceğini ben de bilmiyorum. Çabucak gidip, öğrenelim." deyince, dedemin yanına gitmek için harekete geçtik. Dedem düşünceli bir ifadeyle koltukta otururken yanına yaklaşıp, "Ne oldu dede?" diye sordum.

Dedem yanındaki koltuğu göstererek, "Otursana kızım." deyince, gösterdiği yere oturdum. Babaannem de yanıma oturunca, dedem beklemeden söze girdi. "Kızım, arkadaşın Tuğba vefat etmiş." dedi. Şaşkınlıkla elimi ağzıma kapatırken, gözlerim dolmaya başladı. "Nasıl dede? Bu doğru mu?" diye sordum. Dedem başını onaylarcasına sallarken, "Evet kızım, doğru." dedi ve cebinden çıkardığı kağıdı uzatarak, "İntihar etmiş. Bu mektubu da arkasında bırakmış." dedi.

Bildiğim kadarıyla bir sıkıntısı da yoktu gayet mutlu bir insandı. Peki neden canına kıymıştı? Dedemin elindeki mektubu alınca, "İstersen dışarıya çıkıp yalnızken oku. İçinde yazanlar hazmedilecek şeyler değil." deyince, merakım daha da arttı. Koltuktan kalkarak, "O zaman ben aşağıdayım. Görkem uyanırsa, hemen geleceğimi söyleyin." dedim, boğuk çıkan sesimle.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.

Vote ve yorum yapmayı unutmayınız.

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

2.4M 104K 70
Bu imkansızdı işte ... "" Sözlüyüm ben ."" Dedi Havin . Cesur'un ise Havin'in bu tavrı hoşuna gitmişti. Her ne kadar ondan uzakta yaşamış olsa da Hav...
363K 11.8K 40
Kars Kümbetli Jandarma Karakolunda görev yapan Jandarma yüzbaşı Doğukan ve Kars Kümbetli'deki köy okuluna atanan Aslı'nın zor, imkansızlıklarla dolu...
33.8K 742 34
Nerden bilebilirdim ki başka bir eve taşınmanın beni rüya gibi güzel bir hayata götüreceğini. Biraz daha büyüdüğümde bu zamanları hatırlayıp iyi ki d...
449K 3.3K 6
08.08.2019 21.12.2021 FİNAL (Dreame Uygulamasında) -Bu kitabın berdelle töreyle alakası yok. Komedi için yazılmıştır. İçinde üzüntüye yer yok. Ağa f...