Abimin Kankası || Texting

terayaziyore द्वारा

3.8M 206K 144K

Bilinmeyen: Abimin kankası olmasaydın olmazdı değil mi? Bilinmeyen: Şu kocaman okulda gittin Bilinmeyen: Her... अधिक

AK/1
AK/2
AK/3
AK/4
AK/5
AK/6
AK/7
AK/ 8
AK/9
AK/10
AK/11
AK/12
AK/13
AK/14
AK/15
AK/16
AK/17
Ak/18
Ak/19
AK/20
AK/21
AK/23
AK/24
AK/25
AK/26
AK/27
AK/28
AK/29
AK/30
AK/31
AK/32
AK/33
Ak/34
AK/35
AK/36
AK/37
AK/38
AK/39
AK/40
AK/41
AK/42
AK/43
AK/44
AK/45
AK/46
AK/47
AK/48
AK/49
AK/50
AK/51
AK/52
AK/53
AK/54
AK/55
AK/56
AK/57
AK/58
AK/59
AK/60
AK/61
AK/62
AK/63
AK/64
AK/65
AK/66
AK/67
AK/68
AK/69
AK/ Final

AK/22

60.3K 3.4K 1.8K
terayaziyore द्वारा

Herkese selam.

Geciktim biliyorum ama yazmak için anca fırsat bulabildim, ki şu sıralar yazma konusunda pek istekli değilim. Ama daha ne kadar sizi bölümsüz bırakabilirim ki? Yada daha ne kadar bekletebilirim?

Siz benim kusuruma bakmayın.

Okuyuverin gari!

...

İyi iş çıkarmıştım.

İlk günüm olmasına rağmen oldukça sakin, rahat ve de özgüvenliydim.

Hocalarla rahatça iletişim kurmuş, yeni insanlar ile tanışmış, sene boyunca başıma gelecekleri birinci ağızdan dinlemiştim.

Henüz ders işlemiştik. Bütün hocalar kendi derslerinde neler ile karşılaşacağımızdan bahsetmiş, neler işleyeceğimizi söylemiş ve bazı olaylar hakkında konuşmuştu. Ve tabi birkaç soru cevap seromonisi yapmışlardı. Örneğin, neredeyse bütün hocalar, aramızda gerçekten bilgisayar mühendisliğinin ne anlama geldiğini veya bir bilgisayar mühendisinin ne iş yaptığını bilen var mı diye sormuştu.

Bu konuda çoğu sınıf arkadaşım bilgiliydi. Tabi buraya baba parası ile gelmiş, tek bir bilgi sahibi bile olamayanlar da vardı. Ama beklediğimin aksine oldukça az sayıdalardı.

Ayrıca gün içinde öğrendiğim çok şey olmuştu. Bunlardan biri matematik ve fizik derslerinin bölümümde ki önemiydi. Örneğin matematik başlığı altında alacağım dersler 6 başlığa ayrılmaktaydı ve bunlardan en önemlileri genel matematik ile diferansiyel denklemlerdi. En önemli derslerimden bir diğerininde yazılım dersleri olduğu konusu vardı. Bölümün en zorlu dersiydi ve kendi içinde 8-9 derse kadar ayrılmaktaydı.

Anlayacağım şuydu ki, henüz birinci sınıf olmama rağmen oldukça zorlanacaktım.

Ancak hayalimdi.

En büyük hayalimdi.

"Gitmeyi düşünmüyorsun herhalde?"

Gülerek söylenen bu cümle ile düşüncelerimden ayrılmış sesin geldiği yöne dönmüştüm. Buse gülümseyen bir surat ile beni izliyordu. Doğru ya, az önce son dersim bitmişti. Ve sınıf neredeyse tamamen boşalmıştı. Hala gülümseyerek bana bakan Buse'ye karşılık vererek çantamı omzuma taktım ve sıradan kalktım. Buse'de benimle birlikte ayaklanırken sınıf kapısına doğru ilerledik.

Gün boyu sınıftan sadece 2 kere çıkmış ikisinde de lavaboya gitmiştim. Karan'ın dediği gibi her ders arasında onların fakültesinde bulunan kantine gidecek değildim ya?

Sınıftan çıkıp kat başında bulunan merdivenlere oradan da giriş katına gelmiştik. Kantinden oluşan bir kattı ve binanın giriş kapısı buraydı. Kapıya doğru yürüdüğümde Buse'nin adımlarının durması ile bende durdum.

"Hemen gidecek misin?"

Ona istemsizce kaşlarımı çatarak bakarak "gitmemem mi gerekiyor?" diye sordum. Oda gülerek "hayır canım" dedi. Ardından "gitmemen için bir neden yok sadece ben biraz kantinde oturacaktım, bir arkadaşımı bekleyeceğim. İstersen bana katılabilirsin" dedi. Ancak ben bir an önce eve gitmek istiyordum. Ve akşam Yade ile buluşmak.

Kafamı olumsuz anlamda sallayarak "teşekkür ederim ama başka işlerim var bir ara otururuz ama sonuçta aynı sınıftayız" dedim gülümsemeye çalışarak. O zaten gülümsediği için başını sallamakla yetindi. Bu konuda anlaşmamızın ardından vedalaşma serüveni başlamıştı.

Nihayetinde fakülte binasından ayrılıp kampüs bahçesinde ilerlemeye başladım. Mecburen Karan'ın yanına gidecektim ancak derste olup olmadığını bilmediğimden çantamdaki telefonu çıkarıp onu arama gereği duydum.

Zar zor çantamdan çıkardığım telefonu açıp Karan'ı aradım ve telefonu kulağıma yerleştirdim. İkinci çalışta açılan telefonun ardından Karan'ın sesini duymuştum. Olması gerektiği gibi.

"Efendim prenses?"

Görmeyeceği halde göz devirerek "nerdesin? Derste misin?" diye sordum. Karşı taraftan kısa bir gülüş geldikten sonra "derste olsam şu an telefonda konuşuyor olamazdık her halde Gece, kantindeyim" dedi. Aldığım cevapla telefonu hiçbir şey söylemeden kapadım. Zaten çoktan konservatuar binasının önüne gelmiştim bile. Binadan içeri girip kantin kısmına doğru ilerledim. Onların binası bizimkinden farklıydı. Kantin başka bir kapıdan geçtiğimizde karşımıza çıkıyordu ve dışarıda ki bahçeye kadar uzanıyordu.

Daha güzeldi.

Kantine girdiğimde etrafı gözlerimle sadece bir kez tarayarak onları bulabilmiştim. Bahçede oturuyorlardı. Onlara doğru ilerlerken aynı zamanda etrafı gözetliyordum. Ta ki bu eylem birçok insanla göz göze gelmeme sebep oluncaya kadar. Bakışlarımı etraftan çektim ve sadece önüme bakarak onların bulunduğu masaya ilerledim. Yaklaştıkça daha netleşen suratların arasında Ateş yoktu.

Şansım yaver gidiyordu.

Onu görmek istiyordum elbette ancak yakınımda olduğunda rahat olamıyordum. Ve aynı ortam içerisinde Karan'ın da olduğunu düşünürsek onunla karşılaşmak istemiyordum.

Bu yüzden sabahtan beri birkez bile yanlarına gelmemiştim ya.

Tamamen masanın yanına geldiğimde Karan arkasına dönüp bana bakmış gülümseyerek "vay vay vay" demişti. Suratımda tek bir mimik bile oynamazken masada ki boş sandalyeye oturdum.

"Naber prenses?"

Sorusuna cevap vermedim ve  masadaki suratları inceledim. Kutay buradaydı. Alp, yeni çocuk Murat ve Yalçın.

Bir dakika Yalçın mı?

"Yalçın!"

Sevinçli sesimle birlikte yüzümde kocaman bir gülümseme oluşunca Yalçın gülümseyip bana yumruğunu uzattı.

"Bende ne zaman beni fark edecek diye bekliyordum" dediğinde daha çok gülümseyerek bende elim yumruk yapıp ona uzattım ve yumruklarımızı tokuşturduk.

"Naber kenks?"

Sorusuyla gülümseyerek "iyidir senden? Ne zamandır yoksun ortalıkta nerelerdeydin?" diye sordum peş peşe. Ondan bir cevap beklediğim sıra araya başka bir ses girmişti.

"Ulan beni görünce bu kadar sevinmiyor be. Hadi bunu geçtim ben naber diye sorunca cevap bile vermiyor Yalçın bey sorunca hemen patır patır ötüyor. Üstelik ben prensesim diyorum. Kenks ne be!"

Sonda ki tonlaması bu kelimeden iğreniyormuş gibiydi ama kenks kelimesinin ne kadar iğrenç olduğunu bildiğim gibi Karan'ın ve Yalçın'ının bu kelimeyi kullanmaktan zevk aldığını da biliyordum.

Onu yine takmadım. Sebepsiz olsada bugün okula geldiğimizde yaşadığım olaydan sonra Karan'ı takasım yoktu. Ne bu yav. Her gün her gün onu tiye mi alacaktım?

"Kanka ya buralardaydım aslında ama işlerim vardı babamla fala. O yüzden çocuklarla çok sık görüşemedik. Senden ne var ne yok. Kazandın tabi istediğin yeri senden mutlusuda yoktur şimdi" dedi gülerek. Önce başımı sallayarak onu onayladım. Arından "öyle tabi de bugün ne kadar zorlanacağımı anladım. Ama yapacak bir şey de yok. Hayal dedik mi dedik. Bitti" dedim. Sözlerimi bitirir bitirmez "heyt be kimin kankası" dedi. Tepkisine gülmek ile yetindim. Peşi sıra bir posta daha Karan'ın kıskançlıklarını dinlemeye başlamıştık.

Hala onu takasım yoktu bu yüzden dinlemiyordum bile. Ama Yalçın'ı gerçekten özlemiştim. Yalçın abimin ilk okuldan beri arkadaşıydı. Doğal olarak benimde. Onunla çok samimiydik. Hatta Ateş'i bile biliyordu. Daha doğrusu yıllardır birini sevdiğimi biliyordu. Tabi bu kişinin Ateş olduğunu ona söyleyememiştim. Çünkü onu orta okuldan tanıyordu ve çekinmiştim. Aslında ben öyle sanıyordum. Yani orta okuldan beri tanıdığını. Kuzen olduklarını çok yeni öğrenmiştim. Hemde Ateş'den.

Bunu nasıl daha öncesinde öğrenmemiştim ki. Hala aklım almıyordu.

Şimdi düşündümde. Yalçın'a platonik olduğum kişinin Ateş olduğunu söylememekte çok iyi etmiştim sanırım. Sonuçta kuzenlerdi.

"Dünyadan Gece Nevalesine!"

Beni düşüncelerimden koparan bana yönlendirilen cümle olurken tekrar gerçek dünya ile bağlantı sağladım. Abim ve arkadaşları masadan ayaklanırken "son dersimiz başlayacak az sonra. Bizi burda bekle. Kimseyle konuşma ve sakın ama sakın bir yere kaybolma!" uyarısı tabi ki abimden gelmişti. Göz devirip "tamam" dedim. Tavrım onun kaşlarını çatmasını sağlarken söylene söylene ilerlemeye başladı.

"Sabah mükemmel bir abi kardeştik. Ne oluyor anlamıyorum ki. Hayır yani bi bokta yapmadım.."

İlerledikçe söyledikleride onunla beraber uzaklaşırken gülüşümü zar zor tuttum. Aslında onun bir suçu yoktu. Sinirim Ateş'eydi.

Küçük kardeşmiş. Hah.

Yalçın oturduğum sandalyenin başında dikilip bana elini uzatında iki asker arkadaşı gibi el sıkıştık.

"Görüşürüz kenks. Dersten sonra bir yerlerde oturalım. Uzun uzun gıybet paslaşmalarımızı özledim" deyince kahkahamı engelleyememiştim. Ona "bende özledim. Kesin oturalım" diye cevap verdiğimde elini çekip başıyla selam verdikten sonra o da Karan'ın gittiği yöne ilerdi. Ardından "ilk günün kutlu olsun reis sonra görüşürüz" diyen Kutay ile vedalaştık. Bu yavrumuda çok severdim. Alp'te "görüşürüz Gece" deyip masadan uzaklaştığında tamamen yalnız kalmıştım.

Ve ne yapacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. Kantinde hala çok kişi vardı. Sanırım Karan'lar şu an seçmeli bir derse girecekti. Çantamda bulunan tüm gün bazı ufak şeyleri not aldığım ajandayı çıkartıp masanın üzerine koydum. Ardında çantamı yandaki boş sandalyeye yerleştirdim. Havalar hafiften soğumuştu. Sonbahar, şovunu henüz gerçekleştirmiş olmasada üzerimde ki cekete rağmen üşüyordum. O sıra soğuk havalarda.
yapmayı en sevdiğim şeyi yapmaya karar vererek çantamdan cüzdanımı çıkardım ve masadan kalktım.

Kısa sürede kantinden çay alıp masama geri dönerken elimde tuttuğum sıcak bardağın verdiği mutlulukla kalktığım sandalyeye oturdum. Çayı çok severdim. Bana kalırsa çay bir velinimetti. Bardağın içinde ki sallama çayı bir kaç kez batırıp çıkartarak suyun iyice koyulaşmasını aynı zamanda biraz soğumasını sağladım.

Yeterince soğuduğuna kanaat getirerek ilk yudumumu aldım ve ajandamın kapağını açtım. Öylece aldığım notları karıştırırken bulunduğum masada çekilen sandalyeninin sesini duymamla başımı kaldırıp karşıma baktım.

Tanımadığım biri şu an tam karşımda oturuyordu. Esmer olduğu yetmezmiş gibi siyahlara bürünmüş çocuk bana gülümseyince tek kaşımı kaldırıp ona bakmakla yetindim.

"Kantine girdiğinden beri seninle göz göze gelmek için fırsat kolluyordum. Ancak bayağı istikrarlısın. Bu durum tüm olasılık hesaplamarımı fes ederek gerçekleşmedi."

Söylediklerinin üzerine hala tek kaşımı kaldırarak ona bakmaya devam ettiğimi gördüğünde gülümsedi. Sanki söylemek istediği buymuş gibi "yani, Selam. Ben Enes" dedi. Kaşımı indirip başımı salladım. Ve sadece "güzel" diyerek yanıtladım onu. Ardından başımı tekrar ajandama çevirdim ve öylece geldiği gibi öylece gitmesini bekledim. Ancak gitmedi. Aksine "ve sende?" diye sordu.

Yeni insanlarla tanışma gibi bir sorunum yoktu. Ancak böyle izinsiz bir şekilde masama oturmasını da istemezdim. Keşke insanlık ederek önce bir sorsaydı. Ona karşı daha ılımlı olabilirdim.

"Bende Gece" dedim yinede. Gülerek başını salladı. Hemen ardından "aramıza yeni katılanlardansın sanırım" diye sorunca başımı hızla iki yana salladım.

"Yok, hayır. Yani bu bölümden değilim" dedim. Başını anladığını belli etmek isteyerek salladığında "hangi bölümdesin peki?" diye sordu. Omuz silkip söylemekte bir sakınca göremeyerek "bilgisayar mühendisliği " dedim kısaca. Gözleri hafifçe açılıp "yan binadasın yani" diye teyit etmek istercesine sordu. Sadece kafamı salladım.

"Çok iyi" dedi gülerek. Söyleyecek bir şey bulamayarak kafamı tekrar ajandama çevirirken "rahatsız etmiyorumdur umarım" demesiyle başımı hızla kaldırıp tekrar ona baktım.

"Bu soruyu masama oturmadan sorman gerekmez miydi?" dedim iğneleyici bir tonda. Suratında ki gülümseme kaybolmak ve direnmek arasında gidip geldi. Her hangi başka bir şey söylemeden tekrar ajandama yöneldiğim sıra başka bir ses duyuldu.

"Sanırım seni nazikçe kovması yetmedi. Hadi alalım seni."

Masanın başında dikilen Ateş elini oturan çocuğun, Enes'in omzuna koyup iki kez vurdu. Masanın başında dikilen Ateş. Ateş!

Ne zaman gelmişti o?

"Her şeye muhalefet olmaktan bıkmadın değil mi Ateş?"

Enes omzunda ki elini hızla itip oturduğu yerden kalktı. Ve sertçe Ateş'e baktı.

"Bu her şey değil, Gece seni masada istemedi. Sen yinede gitmedin. Ve bu benim muhalefet olmam gereken başlıca konulardan. Emin olabilirsin."

Ateş sert bakışlara karşın hınzırca sırıtarak konuşunca bende sinirlenmiştim. Ne demek muhalefet olmam gereken başlıca konulardan? Yoksa arkadaşının küçük kardeşine asılmalarını mı istemediniz Ateş bey?

Göz devirmemek adına kendimi tuttuğum sıra Enes sert bakışlarını bir nebze azaltmadan masadan uzaklaştı. Onun yerini Ateş alırken artık benim sert bakışlarımın hedefiydi.

Sabahtan beri onu görmemek için çabalarken en saçma durumda en saçma şekilde ve en saçma sözlerle karşıma çıkıyordu.

"Muhalefet olman gereken başlıca bir konu değilim."

Ağzımı tutamayıp düşüncelerimi söylediğim daha ilk saniye pişman olurken Ateş dudaklarını adeta bir çizgi halin getirip bana bakmaya devam etti.

Ve bende içimdeki ipin ucunu kaçıran sinirimi daha fazla sıkmaya gerek duymayarak "ben Karan'ın kardeşiyim, senin değil" dedim. Ve sesimin sert bir tonda çıkmasını engelleyememiştim. Ajandamın kapağını kapayıp elime aldım ve çantamın içine attım. Aynı işlemi kaleme uygulayıp kalkacağım sırada Ateş'in sesi beni durdurdu.

"Evet, öyle."

Hareket etmeyi bırakıp ona baktığımda geldiğinden beri ilk kez gözlerine değmişti gözlerim. İtinayla gözlerinden kaçarken yenilmiştim işte.

Nefret ediyordun bu histen.

Sürekli yenilmekten.

Gözlerine bakınca ne kadar sevdiğimi hatırlamaktan, nefret ediyordum.

"O zaman bir dahaki sefer muhalefet olmazsan sevinirim."

Son sözlerimi söyleyip masadan ayaklandım. Birkaç adım atmama kalmadan yine Ateş'in sözleri ile duraksamıştım.

"İyi de, Karan'ın kardeşi olduğun için duruma el attığımı kim söyledi ki?"

...

Ateş masum musun yaaa

Yoksa hain bir tilki mii?

Yorum sizdee.

O zaman hemen genel anketimize geçelim.

Bölüm nasıldı?

Sonunda Yalçın göründü diyenler?

Peki Yalçın olayını merak edenler?

Tahminleri buraya alayım jsjndn

Evett, bir sonra ki bölüme kadar kendinize iyi bakın. Sizleri çok ama çook ama çok seviyorum.

Bu arada 40k olmuşuz!

Bunuda son söz olarak buraya bırakıp gidiyorum.

Öpüldünüz*

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

Babamın Borcu maviatlas159 द्वारा

किशोर उपन्यास

332K 12.2K 47
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
Gecenin Ucunda | Texting cizgilisari द्वारा

किशोर उपन्यास

1.8M 94.1K 48
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
28.2K 1.1K 27
Bazı hatalar yapıldı ama önemli değil. Bu kitabın hakları, hislerimde saklıdır.
YUVA _twclr द्वारा

किशोर उपन्यास

786K 38.4K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...