CÜDA

By userx893

371K 11.7K 828

Acıyı küçük yaşta öğrenen Almira ve yaşadığı travma sonrası, psikolojik sorunlarla mücadele eden Görkem'in yo... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm/ FİNAL

17.Bölüm

6.2K 215 9
By userx893

"Almira hanım, ne yapıyorsunuz? Ben hazırlardım kahvaltıyı." ev işlerindeki yardımcımıza döndüğümde gözleri şaşkınlık ile açılmıştı.

"Kahvaltı için bir şeyler hazırlıyorum." deyince, kadın tam itiraz etmek için ağzını açıyordu ki "Lütfen itiraz etmeyin. Bugün kahvaltıyı ben hazırlayacağım. Başka bir işiniz varsa onunla ilgilenebilirsiniz." dedim.

Kadın mecburen mutfaktan ayrılmak zorunda olduğunu anlayınca “Peki Almira hanım. Bir şeye ihtiyacınız olursa beni çağırabilirsiniz.” dedi. Gülümseyerek başımı salladığımda  kadın mutfaktan çıktı. Yaptığım poğaça ve böreği, pişmesi için fırına koydum. Buz dolabını açtım ve kahvaltılıkların olduğu tepsiyi elime aldım.

••••••••

Sofraya son kez baktığımda eksik bir şey yoktu. Sadece böreği ve poğaçaları fırından alıp, masaya getirmek kalmıştı. Böreği ve poğaçaları da masaya yerleştirdikten sonra tek bir işim kalmıştı. Babaannem ve dedemi uyandırmak. Merdivenleri teker teker çıktıktan sonra dedemlerin odasına ulaştım. Kapıyı yavaşça tıklatarak "Dede, babaanne." diye seslenmeye başladım. Kapıyı tıklatmaya devam ederken kapı birden açıldı.

Dedemin sert ve sinirli yüzü yumuşarken "Almira, kızım sen miydin?" dedi. "Evet dede. Kahvaltı hazır da onun için sizi uyandırmaya gelmiştim." dedim. Dedem "Tamam güzel kızım. Babaanneni uyandırayım geliyoruz." deyip babaanemi uyandırmaya gitti. Aşağı inip yemek masasındaki yerimi aldıktan sonra dedem ve babaannemi beklemeye başladım.

Dedemler aşağı inip, yemek masasına ulaştıklarında dedem sofrada göz gezdirdi. Yüzündeki memnun ifadeyle "Türkan hanım döktürmüş yine." dedi. Gülümsememi yüzümden silmeden "Türkan hanım değil, ben hazırladım dede. Hadi oturun. Sizin için yaptığım ilk yemekleri beğenecek misiniz?" dedim.

İkisi de şaşkınca yerine otururken, bunu beklemedikleri belliydi. Dedem poğaçadan, babaannem börekten bir parça alıp, ağzına götürdüğünde merakla onları izliyordum.  Çok geçmedi ki ilk tepkiyi babaannemden aldım. Tatlı gülümsemesini bana sunarken "Börek harika olmuş tatlım. Ellerine sağlık." dedi.

Dedem de babaanneme katılarak "Poğaça da çok lezzetli olmuş. Ellerine sağlık güzel kızım." deyince, ikisine de bir gülümseme bahşettim ve "Afiyet olsun." dedim. Dedem ve babaanneme söz verdiğim gibi tüm günümü onlara ayıracaktım. Kızlar buluşma teklifi etmişlerdi ama kabul etmemiştim. Bugün dedem ve babaannemle vakit geçirmekten başka bir planım yoktu.

Saatlerce babamın çocukluğundan, babaannem ve dedemin gençliğinden konuştuk. Gençliklerine dair anlattıkları hikayeler ile beni büyülemeyi başarmışlardı. Dedem ve babaannem halk efsanelerindeki hikayeler gibi bir hayatları yaşamışlardı. Birbirlerine olan sevgileri ve kavuşmak için gösterdikleri çaba dinlemeye değerdi. Karşılarına bir sürü engel çıkmış olsa da sevgileri sayesinde her şeyin üstesinden gelmeyi başarmışlardı. Ailelerine karşı gelip birlikte mücadele etmek yerine sadece dedem yahut sadece babaannem çabalamış olsa şu an evli olmayabilirdi. Çünkü aşk; iki kişiyle yaşanırdı ve tek taraflı çabanın hiçbir faydası olmazdı. Tek başına uğraş veren insan sadece kendine zarar verirdi ve istediğini elde etmesi imkansıza yakın olurdu. Bunları dinlerken eski insanların bir başka sevdiklerini anladım. Hâlâ öyle sevgiler var mıydı, bilemiyordum ama herkesin karşısına kolaylıkla çıkmayacağını düşünüyordum. Babannem ve dedemle sohbet ederken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Çoktan hava kararmıştı ve gözlerim yavaşça kapanmaya başlarken, "Benim çok uykum geldi. Size iyi geceler." diyerek oturduğum kanepeden kalktım.

••••••••

Odama gelince dolaptan çıkardığım pijama takımımı giyindim. Saçlarımı taradıktan sonra örecektim ki yatağımın üzerinde gördüğüm kağıt yığınıyla, oraya doğru ilerlemeye başladım. En üstte duran kağıdın üzerinde kağıdı kaplayacak büyüklükte "K" harfi vardı. Merakla tüm kağıtları kenara itip, diğer kağıtların üzerinde yazan harflere göz gezdirdim. Önümde dizili duran kağıtlara şaşkınca bakarken, bunu kimin yapmış olabileceğini düşünüyordum.

Bildiğim kadarıyla bir düşmanım yoktu. Kağıtlarda yazan "KENDİ SONUNU HAZIRLIYORSUN!" notundan çıkarabileceğim dostane bir anlam yoktu. Bu notu kimin bıraktığına dair hiçbir fikrim yoktu. Kim benim odama girebilirdi ve en önemlisi benden ne istiyordu? Görkemden başka kimse odama giremezdi ve Görkem de kesinlikle böyle bir şey yapmazdı. Ona güvenim tamdı. Şaşkınca kağıtlara bakmayı sürdürürken, hepsini bir araya topladım ve dolabımın çekmecesine sıkıştırdım.

Bir yandan da 'Belki, birileri kendince eğlenmek istemiştir.' diyerek kendimi yatıştırmaya çalışıyordum. Kendime itiraf edemesem de tedirgin olduğumun ve korktuğumun farkındaydım.  'Ya notu bırakan kişi hâlâ buradaysa?' diye düşününce panikle oturduğum yataktan kalktım.

Odamın camından içeriye girilebilecek bir yer olmadığı için yüksek bir ihtimalle balkonumun hemen altındaki çatıya tırmanıp, oradan balkonuma geçip, öyle içeri girmişti. Tıpkı Görkem'in yaptığı gibi... Hayır, o kişi kesinlikle Görkem değildi. Buna ihtimal veremezdim. Bunca korumaya rağmen Görkem odama girebiliyorsa illaki başka birileri de girebilirdi. Hızlı adımlarla banyonun kapısı açtığımda banyonun boş olduğunu görünce rahat bir nefes alarak banyonun kapısını kapattım.

Sırada balkon kalmıştı. Vücudumun gerildiğini hissederken, balkonun kapısını açtım. Buranın da boş olduğunu görünce balkondan çıktım ve kapıyı kapatacağım sırada hızlıca geri açtım ve balkona çıktım. Camın üzerine yapıştırılmış kağıdı elime aldığımda tıpkı diğer kağıtlar gibi bilgisayardan çıkarılmış olduğunu gördüm. "Yoksa, beni bulabileceğini mi sandın?" yazıyordu. Ellerim ve ayaklarım buz keserken, dizlerim titremeye başlamıştı.

Düşünüyordum, düşünüyordum ama bir türlü sonucu bulamıyordum. Kimseye bir zararım dokunmazken kim benden ne isteyebilirdi? Aklım almıyordu. Elimdeki kağıdı bırakmadan camları sıkıca kapattığıma emin olduktan sonra, sarsak adımlarla odama geçtim. Kağıdı dolabımın çekmecesine, diğer kağıtların arasına koydum ve yatağıma yattım. Kafamın içindeki ses, yine taarruza geçmişti ama ciddi anlamda yorgundum ve şu an buna kafa yoracak durumda değildim.

••••••••

Alarmın mekanik sesiyle gözlerimi açtığımda saat 9:30'du. Yattığım yatakta doğrulduktan sonra iyice gerneştim ve yatağımdan kalktım. Banyoda günlük rutin işlerimi tamamladıktan sonra üzerimi giyindim ve aşağı indim. Dedem ve babaannem kahvaltı masasında oturmuş, sohbet ediyorlardı.

Neşeli çıkması için umut ettiğim sesimle, "Günaydın." dedim. Bakışları beni bulurken ikisi de aynı anda "Günaydın kızım." dediler.

Kahvaltı masasına doğru ilerledikten sonra her zaman oturduğum sandalyeye yerleştim ve karnımı doyurmaya başladım. Babaannem, dedeme tartıştığı arkadaşından bahsederken canı sıkkın görünüyordu.

Arkadaşıyla ne hakkında tartıştıklarını, kafamın içindeki susmayan ses yüzünden anlamamıştım ama babaannem bir şeyler söyledikçe, onaylar biçimde başımı sallayarak onu dinliyormuş gibi yapıyordum. Türkan hanımın hazırladığı çeşit çeşit yemeklerin her birinden tattıktan sonra karnımın tıka basa doyduğunu hissettim ve masadan kalktım. Portmantoda duran ceketimi ve çantamı elime aldıktan sonra.

"Babaanne, dede ben çıkıyorum." dedim. Babaannem, "İyi dersler tatlım. Akşam görüşürüz." dedi. Dedem de gülümseyerek, "Görüşürüz kızım. Kendine dikkat et." deyince "Görüşürüz." diyerek evden ayrıldım.

••••••••

Deren, Melis, Tuğba, Serpil ve ben kafeteryadaki masalardan birinde oturuyorduk. Aklımda sürekli dün gece odama bırakılan tehdit notları vardı ve kızlara bunu anlatmak istiyordum. Herkes suspus olunca doğru zamanı yakaladığımı düşünerek, "Kızlar sizinle bir şey konuşmak istiyorum." dedim. Herkesin bakışları merakla bana çevrilirken kısaca öksürdüm ve dün gece odamda bulduğum tehdit notlarını kısaca anlattım. Kızlar şaşkınca bana bakarlarken Serpil, "Almira şaka yapmıyorsun değil mi? Böyle bir şeyi kim niye yapar ki?" diye sordu.

Bilmiyorum der gibi dudaklarımı büzünce Deren, "Düşün Almira, düşün. Kim yapmış olabilir? Bize anlatmadığın veya hatırlamadığın bir düşmanın mı var?" diye sordu, merakla.

"Bir düşmanım olmadığına eminim Deren. Ben de sürekli bunu düşünüyorum ama yok." dedim. Tuğba söze girerek, "Farkında olmadan birilerine zarar vermiş olabilir misin? Yani, ne bileyim aklıma başka da bir şey gelmiyor." dedi.

Başımı olumsuz anlamda sallarken, Melis "Dedene söyledin mi?" diye sordu. Başımı sağa sola salladım ve "Ne olduğunu bilmediğim bir şey için onu da telaşlandırmak istemedim." dedim. Melis bana kızarak "En kısa zamanda söylemelisin. Dedenin, o kişiyi kısa zamanda bulacağını düşünüyorum." dedi.

Deren'de Melis'e hak vererek "Evet Almira. Dedemin eli uzundur. Bir an önce ona anlat." deyince, sadece başımı sallamakla yetindim. Tuğba söze girerek "Yardım edebileceğim bir şey olursa seve seve yardım ederim. Söylemen yeterli." dedi, güven verircesine gülümseyerek. Serpil'de ona katılarak, "Evet Almira, söylemen yeterli. Elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışırız." dedi.

İkisine de minnetle gülümserken, "Teşekkür ederim kızlar." dedim. Kızlarla vedalaştıktan sonra eve gitmek için yanlarından ayrıldım. Dışarıda, Sıtkı abinin gelmesini beklerken telefonumun zil sesini duymam ile cebimdeki telefonumu çıkardım. Tanımadığım bir numaradan gelen çağrıyı yanıtlayarak kulağıma götürdüğümde, yabancı bir ses kulağıma doldu.

"Zavallı Almiramız çok mu korkmuş?" dedi, kalın erkek sesi.

"Arkadaşlarından yardım istemen ne kadar da aptalca bir hareket. İstersen polise de git. Kimse seni, benden koruyamaz. Yanlış yapmaya devam ettiğin sürece ensendeyim."

"Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?" diye bağırmaya başlamıştım ki telefonun yüzüme kapandığını fark ettim. Duyduğum erkek sesini daha önce duymadığıma yemin edebilirdim. Hiç tanımadığım bir düşmanım mı vardı yani?

İyi de bu adam benden ne istiyordu? "Yanlış yapmaya devam ettiğin sürece ensendeyim." diyerek neyi kast ediyordu? En önemlisi de kızlara olanlardan bahsettiğimi nereden biliyordu? Sürekli takip ediliyor ve izleniyor olabilir miydim?  Öyleyse şu an izleniyordum. Beni aramak için yalnız kalmamı beklemiş olmalıydı. Paniğe kapılmamak için kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama başarılı olduğum söylenemezdi. Kızları aramayı ve anlatmayı çok istiyordum ama bunu yapamazdım.

O hâlâ beni izliyorsa, onunla konuştuktan sonra birini aramam dikkatini çekebilirdi. Belki de benim yüzümden onlara zarar bile verebilirdi. Bu riski göze alamazdım. Karşımdaki kişinin kim olduğunu bilmiyordum ve neler yapabileceği hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Sıtkı abinin geldiğini fark etmem ile yüzüme kondurduğum yalancı gülümsememle arabaya bindim.

Her zamanki gibi kısaca sohbet ettikten sonra Sıtkı abi bir şeyler olduğunu  anlamıştı. Ona bir şey belli etmemeye çalışarak telefonumun ekran kilidini açtım ve Deren ile mesajlara girdim.

"Deren bir şey sorma ve Melis'i de alıp bize gel." yazıp gönderdim. Deren çevrimiçi olduğu için mesajıma çok bekletmeden cevap verdi. "Hemen geliyoruz. Ne oldu Almira?" yazmıştı. "Evde konuşuruz." yazıp gönderdikten sonra telefonumu cebime sıkıştırdım.

Araba evin önünde durunca, kapıyı açarak arabadan indim. Duyduğum korna sesiyle arkamı dönünce Deren'in arabası görüş açıma girdi. Ben onlardan önce yola çıkmıştım ama artık nasıl panik yaptılarsa aynı anda gelmeyi başarmışlardı. Deren ve Melis merakla yanıma gelince sahte olduğundan emin olduğum gülümsemem ile "Odama çıkana kadar hiçbir şey belli etmeyin. Özellikle de dedeme." dedim. Meraklarının arttığını yüz ifadelerinden anlayabiliyordum. İkisi de kısa sürede onay verip, gülümsemeye başlayınca zile bastım. Çabucak içeri girdik ve dedemlerin dikkatini çekmeden kısaca sohbet ettikten sonra odama çıktık.

Ben yatağımın üzerine oturunca, kızlar da yanıma oturdular ve meraklı gözlerini, gözlerime çevirdiler. Onları merakla bırakmamak adına tek nefeste, "Sizinle ayrıldıktan sonra o aradı. Kimsenin beni ondan koruyamayacağını ve yanlış yapmaya devam ettiğim sürece peşimde olacağını söyledi. Üstelik size, ondan bahsettiğimi de biliyor." dedim.

Melis atılarak, "Başka bir şey söylemedi mi Almira? Onu tanımadığına emin misin?" diye sordu.

Olumsuzca başımı sallarken, "Sadece anlattıklarımı söyledi. Eminim, onu tanımıyorum. O sesi daha önce hiç duymadım. Kalın bir erkek sesiydi." dedim. Deren "Çok yakından takip ediliyor olmalısın Almira. Adam dibimize kadar giriyor ama biz bunu fark etmiyoruz. Nasıl böyle bir ley olabilir?" dedi, kızarak.

Melis yeniden söze girerek, "Düşündüğümüzden çok daha güçlü ve tehlikeli biri olabilir. Her an dikkatli olmalıyız ve Almira'yı bir dakika bile yalnız bırakmamalıyız. Almira'ya zarar verebilir." Dedi ve sözüne gerilerek devam etti:

“Belki de o notları bırakan kişiyi tanıyorsun ve kimliğinin açığa çıkmasını istemediği için seninle başka birini konuşturuyordur. Eğer bu kişi tanıdığımız biriyse onun bir yabancı olduğunu düşünmemizi istemiştir. Biz bir yabancının peşine düşerken o da dikkatimizi çekmeden istediğini yapacaktır.” Melis'in dediklerini ben de mantıklı bulmuştum.

Telefonuma gelen bildirim sesiyle telefonu elime aldığımda bir mesajım olduğunu gördüm. Gelen mesaj gündüz arayan numaradandı. Yüzümdeki tüm kan çekilirken, Deren ne olduğuna bakmak için ekrana uzandı ve mesajda yazanları sesli bir şekilde okudu.

"Melis zeki kız fakat kimsenin seni benden koruyamayacağını söylemiştim."

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız sevinirim.

Vote ve yorum yapmayı unutmayınız.

Continue Reading

You'll Also Like

518K 16.2K 27
Aşkı için ailesini silen Alya bu yolda kaderin hain oyunu yüzünden bebeğiyle yalnız kalacaktır. Peki ya sonra?
110K 4.3K 24
Nida ve Kuzey.Birbirleri için yaratılmış iki insan. Babası yüzünden sevdiğinden ayrılan bir kız ve sevdiğini unutmaya çalışan bir erkeğin hikayesi. B...
1.7K 239 15
"Kanadı kırılıp kenara atılmıştı, Kader ördüğü ağları, onun kanadıyla yapmıştı. Bir gece vakti hayatına giren, Ağlarıyla yaralarını yama yapmıştı." ...