ONE HUG ONE OMEGA (Jikook/koo...

By storysfromsupernova

331K 21.3K 32.3K

Jeon Holding 3.kuşak CEO'su alfa Jeon Jungkook bir gün asistanına sarılır. İlk kez o gün asistanının saf ome... More

first hug
the gift
burning rage
Jealousy
Alpha Things
little soft
cindrella
push and pull
BİLGİLENDİRME/SÖZLÜK
second hug
flame
and then
Alpha Effect
piece by piece
edge of crumble
chaos on your lips
Bitmedi arkadaslar

FIRST NIGHT

14.7K 1.2K 1.3K
By storysfromsupernova


           Minik omega, karşısındaki manzaraya o kadar hazırlıksız yakalandı ki elindeki tableti yere savururken, kendisini çığlık atmaktan alamadı. Evde birinin olmasını, evde, yatak odasında hala ( yarı çıplak) uyuyan patronunun olmasını beklemiyordu.

Şaşkın omeganın yarattığı gürültüyle Jeon Jungkook suratını buruşturarak uyanmaya başladı.

Jimin, bir helikopterin rahatlıkla iniş yapabileceği büyüklükteki odada, keza yine haddinden fazla büyük, özel tasarım yuvarlak yatağın ortasında, siyah saten çarşaflara dolanmış vaziyette uyanmaya çalışan patronuna "Sajannim" diye seslendi. Eli, hala deli gibi çarpan kalbinin üstünde öylece kala kalmıştı.

Genç kurt yarı kapalı şişmiş gözler, dağılmış, karmakarışık saçlar ile yatakta oturur pozisyona geçti. Sanki nihayet Jimin'in varlığını algılıyormuş gibi, hırıltılı, sabah sesiyle "Jimin" diye karşılık verdi.

Omega, adamın sesini duyar duymaz hasta olduğunu anladı. Sesi kalın ve derinden geliyordu. Duvardaki düğmeye basıp perdeleri açtı, cam duvardan güneş içeri süzülürken genç kurdun solgun rengiyle daha da endişelendi.

"Hastayım, bugün ofise gidemeyeceğim" dedi Jungkook, görüneni açıklarken. Sonra yatağından kalkmaya çalışırken sendeledi ve yeniden yerine oturdu.

Minik olan telaşla yardım etmek için atıldı. "Sajannim!" Yatağın yanında diz çöktü ve "İyi misiniz?" diye sordu.

Jungkook başını ellerinin arasına aldı ve "Pek değil. Başım dönüyor" dedi.

Jimin daha da panikledi. Kaşları endişeyle çatıldı.

Jungkook yeniden kalkmak isteyince Jimin, içgüdüsel olarak kolunu uzun olanın beline doladı, alfanın kolunu da omzuna attı. Ani gelişen fiziksel yakınlıkla kalakaldılar, ama ikisi de garipsemediler. Jimin kolunu daha da sardı ve uzun olanın kalkmasına yardım etti.

Genç olan, şaşkınca kolunun altındaki omegaya baktı. Jimin'le bakışları kesişinceyse, başını aniden çevirip lavaboyu işaret etti.

Avucunun altındaki alfanın çıplak tenine temas ederken, adamın alev alev yandığını anladı. Teni o kadar sıcaktı ki içi sızladı. Nasıl böyle hasta olabilmişti?

                  Jungkook lavaboya eğildi ve soğuk suyla elini yüzünü yıkamaya başladı. Suyun soğukluğu ile biraz olsun ferahladı, kendini tazelenmiş hissetti.

Hasta olan lavabodan çıkıp havluyla kurulanırken, Jimin bakışlarını utanma bile duymadan alfadan ayıramadı. İlk gördüğü anda ve sonrasında jeton düşmemişti ama şimdi karşısında yalın ayak, sadece siyah Calvin Klein giyerken duruyordu. Göbeğinin altından başlayıp boxerın altında kaybolan ince tüy çizgisi, karın ve kasık kasları, kalın elle yontulmuş gibi bacakları, Jimin'in aç gözlerinin seyrine açık haldeydi. Hasta ve bitkin olsa bile şu anda tüm ihtişamı ile karşısında duruyor, yüzünü her sildiğinde sert pazıları açığa çıkarıyordu.

Jimin, utançla başını çevirmek isterken, içindeki omega arsızca alfanın varlığına yeniden hayran oldu. Dili, damağı hissettiği açlık ve dokunulma, dokunma arzusuyla kurudu, gözleri daha fazlasını görmek ister gibi açıldı. Tıpkı bir buda heykeli kadar hareketsizce, banyo kapısının önünde çakılı kaldı. Kuruyan ağzını ıslatmak için üst üste yutkundu.

Hasta kurt, havluyla işini bitirdi, put gibi dikilen asistanının boğazını, adem elmasını izledi. Jimin'in kendisini izlediğinin farkındaydı. Keza izlerken gözlerini bile kırpmıyordu. Omeganın bu tepkisine, Jungkook'un alfasının tepki vermesi çok uzun sürmedi. Sanki uzun bir uykudan uyanıyormuş gibi hareketlendi. Kendisinin bitkinliğine rağmen kurdu, omeganın varlığını sezerek enerji doldu. Omegaya ulaşmak için hazır vaziyette ulumaya, yuvarlanmaya başladı. Alfası omegadan gelen yoğun hormon, kokuya rağmen hala ona sahip olamadığı için öfkelendi. Omegası alfanın çağrısına cevap verirken, hala ona nasıl sahip olamazdı?

Ancak Jungkook, Jimin'in de artık kendisini fark ettiğini anladı. Karşısında ona bu şekilde bakarken patronu CEO Jeon Jungkook'u değil, alfa Jungkook'u gördüğünü, hatta onu arzuladığı çok net söyleyebilirdi. Bu konuda o kadar deneyimliydi ki, asistanının bakışlarından geçen açlığı, arzuyu görmemesi imkansızdı.

Ama imkansız olan bir diğer şey ise Jimin'e asla dokunamayacak olması idi. Onunla çalışırken tüm Jeon Holding kurallarına aykırı olurdu.

Jimin'le alay etmek isterdi ancak omegayı utandırmak istemediğinden onun bu halini görmezden geldi ve yatağına ilerledi. Tekrar çarşafların arasına kıvırılırken "Bugün çok iyi değilim, o yüzden görüşmeleri ileri tarihe ertele. Acil olanları yarına al. İşini bitirdikten sonra sen de evine gidebilirsin" dedi.

Minik omega patronunu dinlerken çoktan telefonunu çıkarmış temizlik ekibini iptal ediyordu, sonra Jimin başını yana eğdi ve hasta adamın haline baktı. Koluyla gözlerini kapatmış, çarşafı gövdesine bile çekememişti. Yorgunluk ve bitkinlik tüm çehresine yansımışken, alfasının yeniden iyi hissetmesi için çabalaması gerektiğini hissetti. Omegasını içini tırmalaya başlamış, alfaya uzanıp onu iyileştirmek, kokusuna bulayıp rahatlatmak istedi.

"Aile doktorunuza haber verdikten sonra gidebilirim sajannim" dedi. Adamın bu şekilde acı çekmesine razı olamazdı.

"Hayır, sakın" diye uzandığı yerden fırladı Jungkook. Jimin'in elinde asılı kalan telefonu çekti aldı. "Doktor falan olmaz" dedi alfa panikle.

"Nasıl, neden?" diyerek cevap verdi Jimin.

"Doktorun öğrenmesi demek annemin öğrenmesi demek... Annem öğrenirse panikler, endişelenir ve gereksiz yere 3 gün boyunca hastanede kalırım. Olmaz doktor, falan istemiyorum."

Jimin'in anlamlandırmadığını gören Jungkook, yatağına oturdu ve açıkladı. " Alfaların ateşlenip hastalanması çok nadirdir. Çocukken sadece birkaç kez hastalanmama rağmen annem endişeden çıldırır ve mutlaka beni günlerce hastanede tutardı. Durumum doktora ihtiyacım olacak kadar kötü değil." Bakışlarını kaldırdı ve asistanına baktı. Minik olanın beden dili ne kadar endişeli olduğuna kanıttı. Kurumuş dudakları gülümsemeyle gerildi ve omegayı teselli etme ihtiyacı hissetti. "Endişe etmene gerek yok, sadece bugün dinlensem yeter."

Jimin de tebessüm etti. "Peki, en azından siz dinlenirken ben de size yiyecek bir şeyler getireyim. Sonra da ilaç alıp uyumaya devam edersiniz."

Jeon Jungkook asistanının dedikleriyle tarifsiz bir mutluluk duydu. Beni önemsiyor, beni düşünüyor.

İçindeki alfa, omegasının bu şefkatli tavrına karşılık olarak çıkıp ulumak, ona sürtünerek karşılık vermek istedi. Ancak Jungkook'un tek yapabildiği başıyla onaylamak oldu.

"Gangnam'daki otelimin yöneticisini ara, onlardan bir şeyler göndermelerini iste" dedi ve yeniden yatağına uzandı.

                Minik omega adamı dinlenmesi için yalnız bıraktı. Önce mutfağa gitti, otelden sipariş vermeyi hiç düşünmedi bile. Hasta alfasına o göz kulak olmalıydı, o ilgilenmeliydi. Dolaba yöneldi, ona annesinin tarifindeki çorba ve lapadan yapmaya karar verdi. Jimin hastalandığında annesinin hazırladığı bu ikili hemen onu iyileştirirdi. Malzemeleri hazırladı ve 2 tencere yemeği ocakta pişmeye bıraktı.

Yemekler pişerken tableti açtı ve günün programlarını düzenlemeye başladı, gerekli mailleri iletti. Gelen mailleri cevapladı, CEO'nun incelemek için istediği anlaşma metinlerini gözden geçirdi. Jeon Jungkook'un neler istediğini neler istemediğini çok iyi biliyordu. En azından bunları yaparak bir kısım yükünü hafifletmeye çalıştı.


     Yemekler neredeyse hazır olmak üzereyken, hastayı kontrol etmek istedi. Kapıyı 2 kez çalmasına rağmen cevap alamayınca içeri girdi. Genç adam siyah satenler arasında neredeyse çıplak halde derin uykudaydı. Yüzü daha da solgunlaşmış, dudakları kurumuştu.

"Sajannim" diye fısıldadı uyandırmak için. İşe yaramayınca tekrarladı. 3. Kez "Jungkook" dedi yüksek sesle. Yine işe yaramayınca panikle uyuyan adamı omuzlarından sarstı. Dokunduğu teni alevler içindeydi. Panik midesini bulandırdı ama kendini kontrol etti.

Sarsmaya devam ederken adamdan acı dolu bir inleme yükseldi.

"Sajannim, sajannim iyi misiniz?" Sesi ağlamaklı ve titrekti.

"Jimin?" diyebildi sadece Jungkook.

"Hemen doktorunuzu arıyorum, ateşiniz çok yüksek" dedi. Cebindeki telefonu yokladı.

Genç olan "Hayır" diyebildi. "Olmaz, kesinlikle hayır" diye zorlukla itiraz etmeye devam etti. Sonrasında öksürmeye başladı.

"Ama-"

"Aması falan yok-" öhöhöh öhöhö "Annem öğrenmemeli. Sana bu konuyla ilgili emir vermek zorunda bırakma beni" dedi ve yeniden öksürmeye başlayınca Jimin hemen su bardağına uzanıp içmesi için dudaklarına yaklaştırdı bardağı.

Patronunun dediklerinden sonra umutsuzluğa kapılmışken aklına gelen fikirle "Sajannim uyumaya devam edin" dedi ve odadan fırladı. Telefonuna uzandı ve kardeşini aradı. Uzun uzun açmasını beklerken mutfakta volta atmaya başladı. Telefon açıldı ve çatallı, kısık sesiyle kardeşi "Hyung?" diye cevapladı.

"Hyunie, uyandırdım değil mi?" dedi Jimin.

"Evet, ama önemli değil. Bir sorun mu var hyung? Sesin endişeli geliyor."

"Korkma Hyunie, sadece yardım isteyeceğim. Patronum hasta ve doktora görünmemek konusunda ısrarcı. Ne yapmalıyım?"

Telefonunun diğer ucundan hışırtılar duyuldu, dongsaenginin yataktan kalktığını anladı.

"Patronunun statüsü ne?" diye sordu ilk önce. Sesi artık ayılmış gibi normaldi.

"Alfa" dedi hemen Jimin.

"Peki, nesi var?"

"Ateşi var, yüzü solgun ve bitkin, aynı zamanda öksürüyor" diye anlattı Jimin. Volta atmaya devam ediyordu.

"Alfalar ve ateş pekiyi bir ikili değil. Ne kadar yüksek söyleyebilir misin?" Tıpkı gerçek bir doktor gibi bilinçli ve sakin konuşuyordu küçük kardeş.

"Evde termometre olduğundan emin değilim. Aramam gerek" der demez mutfaktaki tüm dolap ve çekmeceleri, sonra da ortak banyodaki dolapları kontrol etti. Bu esnada Jihyung "Hyung eğer ateşi varsa daha da yükselmesine izin vermeden düşürülmesi gerek. Alfaların biyolojileri gereği vücut ısıları diğerlerine göre daha yüksektir. Haliyle biraz olsun bile yükselmesi alfalar için iyi sonuçlanmayabilir. Bu yüzden bulamadıysan kendin ölçmeye çalış. Ben seni yönlendireceğim" dedi.

Minik omega kardeşinin söyledikleriyle daha da panikledi. Soğuk terler dökmeye başladı. Koşarak hasta alfanın odasına girdi. Jeon Jungkook derin uykudayken, "Jihyunie, ne yapmam gerek?" diye sordu Jimin.

"Hyung, önce alnına dokun ve ne kadar sıcak tarif etmeye çalış."Jimin hızlı adımlarla yatağa yaklaşırken Jungkook öksürmeye başladı. "Öksürük sesi pek iyi gelmiyor" diye ekledi Jihyung.

Jimin yatağın kenarına oturdu, titreyen elini alfanın alnına dokundurdu. Birden hiçbir sıcaklık hissetmedi. Bu kadar düşük olamazdı.

"Jihyunie, ellerim çok soğuk o yüzden anlayamıyorum" diye sızlandı. Panik atağın eşiğine gelmiş gibi çaresiz ve ağlamaklıydı sesi.

"Hyung, sakin ol. O zaman başka bir yöntem deneyelim. Annemin yaptığı gibi, dudaklarını şah damarının üzerine bastır. Bu şekilde yanılmazsın."

Minik omega şaşkınlıkla kala kaldı, anlayamadı. "Nasıl yani, patronumu boynundan öpeyim mi yani?"

"Hyung, öp demedim. Dudaklarını boynuna bastır. Hatırlamıyor musun annem hep böyle ölçerdi ateşimizi. Ancak bu şekilde şu anda gerçek sonuç elde ederiz. İçindeki omeganın fantaziler kurmasına izin verme" diyerek dalga bile geçti dongsaengi.

Jimin utansa da "Tamam, tamam" diyerek geçiştirdi. Derin bir nefes aldı ve alnında boncuk boncuk terler birikmiş uyuyan adama baktı. Öylece yatıyor ve düzensiz nefesler alıyordu.

Jimin yavaşça soğuk elini alfanın yüzünde gezdirdi, ıslanmış perçemlerini geriye attı.

Jungkook ise eline doğru sokuluyor, memnun sesler mırıldanıyordu. Omega yüzünde buruk bir gülümsemeyle baktı ve sonunda alfanın başını yana eğip kendine yer açtı. Yavaşça eğilirken, alfanın koku bezinden okyanus ve defne kokusu buram buram yayılıyor, Jimin'in ciğerlerini yakıyordu. Korkarak eğilmeye devam etti. En sonunda daha fazla beklemeden dolgun dudaklarını nabzın attığı yere bastırdı. Tam da o anda alfadan yüksek bir inleme duyuldu. Jimin hemen dudaklarını geri çekti.

Endişeyle alfaya baktı ve Jungkook'un kıvrandığını gördü. Noldu ki diye düşünürken fark etti ki ateşini anlayabilecek kadar beklememişti. Yeniden yaklaştı, yoğun kokuyu soludu ve dudaklarını bastırdı, sadece birkaç salise geçmişken genç kurt yeniden derinden ve yüksek bir inleme, ardından hırlama koyuverdi.

Jimin hayatındaki en erotik sesleri duyarken, gözlerini kapadı ve konsantre olmaya çalıştı. İstediğini aldığından emin olup geri çekildi.

Kalbinin çarpıntısı kulaklarını sağır ederken içindeki omega yuvarlanıyor, hırlıyor ve alfaya ulaşmak için uluyordu. Sakinleşmek için art ardına titrek nefesler almaya başladı. Titremesi azalmaya başladıktan sonra fark ettiği şey kalçalarının arasındaki yoğun ıslaklık oldu. Yaşadığı duruma şaşırdı, panikledi. 'Nasıl böyle ıslanabildim' diye geçirdi içinden. Alfadan duyduğu basit bir hırlama nasıl onu bu kadar ıslatabilmişti inanamadı.

Derinden ve uzaktan duyulan"hyung" sesi Jimin'in telefonu hatırlamasını sağladı, yeniden cihazı kulağına götürdü. "o inleme sesinin hastalıktan kaynaklı acı inlemesi olduğunu var sayıyorum" dedi Jihyung. "Sonuçta benim hyungumsun.Şimdi, ateşi ne durumda?" diye sorarak Jimin'i daha fazla utanmaktan alıkoydu.

"Yüksek, tıpkı sıcak çay fincanına dudaklarımı değdirmiş gibi hissettim" diye açıkladı.

"Alfaların normal vücut ısıları 40 ile 42 arasındadır. Ancak patronunun ateşi 47 ye yaklaşmış gibi. Endişelenme hyung ama hastaneye gitseniz iyi olur gibi."

"Israrla gitmek istemiyor Hyunie. Ne yapabilirim anlat bana" diye neredeyse yalvardı Jimin.

"Hyung, öncelikle sakinleş. Sana bir ilaç listesi atacağım. Onları mutlak içmeli. Ama önce yemek yemeli ve bol su içmeli. Her yarım saate bir bardak su içmesini sağla. Sonra annemin bize yaptığı gibi ılık bir duş alsın. Eklem noktalarına buz pedleri koy. Tüm bunları yaptıktan sonra yeniden bakalım. Eğer hala yüksekse ambulans çağır ve polis zoruyla götür hastaneye" dedi küçük olan.

"Anladım Hyunie. Bana reçeteyi gönder" dedi Jimin.

Omega beklediği mesajı alır almaz Sejin hyungu aradı. Ona durumu tam açıklamadan ilaçları almasını tembihledi.

         Salonun ortasında tüm endişesi ve paniği ile dikilmeye başladı. Elleri zangır zangır titrerken kendi kendine "Sakinleş" diye komutlar vermeye çalıştı. Hem kendi hem de alfası için sakin kalmalı ve durumu kurtarmalıydı.

Titremesi azaldığında, kendini zorladı ve paniklemiş halinden sıyrılıp soğukkanlı asistan haline büründü. Çünkü panikleyen omega Jimin işe yaramazken soğukkanlı asistan çok daha işe yarardı. Derin birkaç nefesin ardından Hyunie'nin söylediklerini hatırladı ve hemen buna göre işlem sıralaması kurdu kendi kendine. İlk öncelik bolca su içmeli, buz pedlerini yerleştir, yemek yemesini sağla, ilaçlarını içir, aralıklarla ateşini ölç, düşmezse duş almalı, ikinci doz ilaçları ver, yine düşmezse ambulans çağır...

Kuruyan ağzını ıslatmak ve biraz daha sakinleşebilmek için suyunu içti ve buzluktan mavi buz pedlerini alıp hasta adamın odasına girdi. Yatağın ortasında denizyıldızı gibi sere serpe bilinçsizce uyuyordu. Yatağın kenarına oturdu ve yavaşça uyuyan adamı boynundan destekleyerek doğrultu. Pipet koyduğu suyu yavaşça dudaklarına yaklaştırdı. Derin uykuda olan adam bilinçsizce neredeyse bardağın tamamını içti. Jimin gülümseyerek adamı yavaşça yerine yatırdı. Sorunsuzca bitirdiği ilk görevle rahatladı.

Hemen diğer görev için adamın üzerindeki örtüyü çekti, kenara koydu. İster istemez tüm dikkati nerdeyse çıplak günahkâr bedenine kaydı. Gözlerini, bronzun en güzel tonundaki teninden ayırmak zorlu olsa da yutkunarak odağını korumayı başardı. Hemen mavi paketlere uzandı ve Hyunie'nin dediği gibi önemli noktalara koydu. Kol altı, boyun, alın, diz arkaları, bilekler... Her bir soğuk paketi yerleştirdikten sonra Jungkook'tan ıstırap dolu inlemeler yükseliyor, uykusunda kaşlarını çatıp, rahatsız histen kaçmak için kıvranıyordu.

Jimin, alfasının bu haliyle telaşlandı ama yapması gereken buydu. Alfayı biraz rahatlatabilmek için korkarak ellerini yüzünde ve saçlarında dolaştırdı ve sakinleşmesi için "Sshhhh, ben burdayım" diye mırıldanmaya başladı. Parmakları siyah saçların arasında dolanırken rahatlatıcı çiçek kokusunu yaymaya başladı. Sadece saniyeler içinde alfanın kıvranması azaldı, çatılmış kaşları tekrar gevşedi. Alfanın omeganın yaydığı hormonlara karşı verdiği tepki karşısında gururlu bir gülümse Jimin'in dudağının kenarına yerleşti.

Jimin, sırtını başlığa yasladı ve yatakta biraz daha rahat bir pozisyon aldı. Alfasının saçlarıyla oynamaya devam ederken soğuk pedleri düzeltti. Biraz olsun bu şekilde kalıp bakışlarını bir saniye bile kaydırmadan alfasının her bir ayrıntısını dikkatle inceledi. Yanağındaki ufak izi, her bir benin yerini...

            İlk 15 dakikalık turu bekledikten sonra pedlerin hepsini topladı. Bu esnada telefonu çaldı ve Sejin ilaçları getirdiğini söyledi. İlaç paketini vermeden önce iri adam "Sajannim'in nesi var? Bu ilaçlar ne için?" diye sordu.

Jimin ne cevap vermesi gerektiğini bilemedi. Jungkook Sejin'e gerçeği söyler mi söylemez mi bilemediğinden "Sajannim bugün evden çalışıyor, bu yüzden temizlik ekibini de iptal etti. Ben de bugün burada ona yardım edeceğim. Bu ilaçlar da benim için. Bilirsin omega şeyleri" dedi. Sejin'in ilaçları incelememiş olmasını ve bu bahaneye inanması için dua etti. Yalan söylediği her ne kadar bariz olsa da içeri öylece girip sınırlarını aşacak bir çalışan değildi sonuçta Sejin. İnanmasa bile inanmış numarası yapmaktan başka bir çaresi yoktu aslında.

Başını sallayıp "Tamam, başka bir isteğin olursa haber ver" dedi ve gitti.

Jimin derin bir nefes verip koşar adım mutfağa gitti ve biraz çorba ve lapadan koyup ilaçlarla birlikte geri döndü. Tepsiyi kenara bıraktıktan sonra alçaktan "Sajannim" diye seslendi. Tepki alamayınca genç olanın kulağına eğildi ve "Jungkook" diye fısıldadı.

Genç kurdun dudaklarına anlamsız bir tebessüm yayıldı ancak uyanmadı. Jimin yeniden sıcak nefesiyle fısıldadı. "Jungkook."

Sonunda hasta adam yavaşça ayılmaya başladı. Gözleri hala açılmamış olsa bile mırıldanarak kıpırdandı. "Noldu?" diye sordu kısılmış çatallı sesiyle. Doğrulmaya çalışırken her defasında başarısız oldu. Karşıdan yuvarlanan panda gibi göründü bir an.

"Yemek vakti" dedi Jimin ve tepsiyi alfanın önüne koymaya çalıştı. Ancak bu durum tehlikeli olunca vaz geçti. Kollarını sardığı sıcak bedenden etkilenmemeye çalışarak hasta adamı doğrultmaya çalıştı. Ne var ki Jungkook hissettiği baş dönmesi ve şiddetli ateş yüzünden sabit kalamadı.

Omega seçeneklerini değerlendirirken "Bu böyle olmayacak" diye mırıldandı ve yatağa oturdu. Sırtını başlığa yaslayıp, kollarını sıkıca Jungkook'un karnına doladı ve adamı göğsüne doğru çekti. Adamın sırtını kendi göğsüne yaslayıp alfayı sabit tutmak için kolunu sıkıca karnında tuttu.

Jungkook ise neler olduğunu kavrayabilecek kadar bile kendinde değilmiş gibi görünürken, Jimin, bir daha asla bu kadar yakın olamayacağız diye düşündü aniden. Asla bu pozisyonda vakit geçiremeyeceğiz.

Bulduğu ani bir cesaretle dudaklarını saçlarına bastırdı, burnunu biraz ter, biraz şampuan ve çokça alfa kokan saçlarda gezdirdi. Gözlerini kapayıp derin nefesler aldıktan sonra nihayet vazgeçti ve gözlerini gerçekliğe açtı. Fark etti ki güçlü sert alfa kurdu göğsünde sakince yeniden uykuya geçmiş.

Güldü ve sert olmadan sarstı adamı. "Sajannim, biraz yemeniz gerekiyor" dedi ve sersemleyerek uyanmış Jungkook'un ağzına bir kaşık çorba uzattı. Bilinçsizce art ardına uzatılan kaşıkları tükettikten sonra son kaşıkta itiraz etti Jungkook. Tıpkı çocukların yaptığı gibi başını sallayıp eliyle kaşığı itti.

Jimin, yemek konusunda daha fazla ısrar etmeden ilk doz ilaçları hazırladı ve birkaç hapı genç CEO'nun dudaklarının arasına bıraktı. İçmesi için suyu da hazırladı.

         Nihayet yemek ve ilaç işi de sorunsuzca hal olduktan sonra kucağından uyuyan alfasını bırakması gerektiğini fark etti Jimin ama sorun şu ki. İstemiyordu. Hasta, bilinçsiz ve olayların farkında olmasa bile alfayı, hayır, Jungkook'u bu şekilde biraz daha sarmalamak istedi. Bedenini bedeninde hissetmek omegasını, hayır, kendisini daha iyi hissettirirken kollarını biraz daha sıktı. İstemsizce başını alfanın boynunda dolaştırdı.

Kucağında uyuyan adamdan mırıltı yükselince yeryüzüne düşmüş gibi hissetti ve Jungkook'u tıpkı oyuncak bebek gibi apar topar itti.

Yatakta, patronunun yanı başında olmak Jimin'in başını daha da döndürdüğünden hemen yataktan kalktı. Köşedeki koltuğu yatağın yanına çekti ve tabletini açtı. 20 dakika ile 30 dakika arasında ilaçların etki etmesini beklemesi gerekiyordu. Mailleri açtı, yeni gelenleri cevapladı, kendini toplamak için banyoya gitti, yatak odasındaki camdan dışarıyı izledi. Yeterli zamanın geçtiğinden emin olduktan sonra yatağın kenarına oturdu.

Jungkook hala terler içindeydi, böyle olmamalıydı. Yeniden endişesi yükseldi. Yavaşça adamın boynunu yana yatırdı ve temkinle dudaklarını nabzına bastırdı. Ateşin biraz bile olsun inmediğini anladı. Panikle buz pedlerini yeniden yerleştirdi ve ikinci tur ilaçları alfanın ağzına verdi. Panikle buz pedlerinin ve ilaçların etki etmesini umdu.

Peki ya etki etmezse? Ya şimdiden geç kalmışsa Jimin? Bu kadar beklemiş olması bile hatalıysa? Ya alfanın hayatı tehlikedeyse? Ya aslında soğuk algınlığı değilse?

Kendi kendine sorduğu sorularla daha da panikleyen Jimin'i düşüncelerinden çıkaran alfanın öksürüğü oldu. Hemen bardağa uzanıp su içmesini sağladı. Sonrasında sanki ciğerleri çıkacakmış gibi öksüren o değilmiş gibi alfa tekrar derin uykusuna geri döndü. Jimin, genç olanın beyaz yüzüne bakmaya cesaret edemedi. Kenarda duran buz pedlerini alıp yenileriyle değiştirmek için koşarak mutfağa indi. Kullanılmış olanları tekrar buzluğa atıp yenilerle koşar adım merdivenlerden tırmandı.

Alfanın hareketsiz bedenine bakarken içi sızlamaya devam etti. Yeni buz pedlerini de kollarına bacaklarına yaymaya başladı. Koltuğunun ucuna otururken içinden dua etti.

***

                Jimin, nasıl ne zaman koltukta uyuyakaldığını hatırlayamadı. Keza tutulan boynu şekerleme denemeyecek kadar uzun olduğunu söylüyordu. Boynunu rahatlattıktan sonra hemen genç kurdun üzerindeki buz kalıplarını aldı. Ellerini alfanın bedeninde dolaştırdı ve ateşinin eskisi kadar yüksek olmadığını anladı. Ancak yine de tam emin olmak için ateşini ölçmeden önce buz pedlerinin etkisinin geçmesini bekledi.

Mutfaktan kendisi ve Jungkook için su alıp yatak odasına döndü. Ellerini yeniden hasta adamın bedeninde gezdirdi ve evet her ne yaptıysa işe yaramıştı. Emin olmak adına yeniden yatağın kenarına ilişti ve alfanın boynuna dudaklarını bastırdı. Neredeyse hiçbir sıcaklık hissetmeyince bu defa keyifle ve çekinmeden dudaklarını yeniden bastırdı tenine ve bu defa öptü. Okyanus ve defne kokusu elektrik şoku gibi bedenine yayılırken ardı ardına hafif, tüy gibi öpücükler kondurdu.

Jungkook, şimdi uyurken biraz daha rahat, biraz daha az acı içinde gibi görünüyordu. Jimin, elini yavaşça CEO'nun kaşlarında ve alnında gezdirdi, terle ıslanmış saçlarını geriye itti. Fark etti ki kaşlarında ve alnında yer alan çizgiler kaybolmuştu. Sevinçle, daha kendisi bile ne yaptığını anlayamadan dudaklarını alfanın dudaklarına bastırdı. Yumuşak, sıcak ve alfa... Kapamış olduğu gözlerini açmadan geri çekildi. Dudaklarına yayılan gülümsemeye engel olamadı. Tam olarak geri çekilmeden yeniden bastırdı dudaklarını ve yavaşça öptü, öptü.

İçindeki omega coşkuyla ve mutlulukla mırlayarak tepki verdi. Alfasına kavuşabildiği için o kadar mutluydu ki Jimin'in içindeki tüm endişe ve panik duygusu silinmiş gibiydi. Ancak omega öpücükle yetinmek istemedi. Alfanın kokusuna bulanmak, onun güçlü bedeniyle sarmalanmak istedi. Bunlar için Jimin'le mücadele etmeye başlamıştı bile.

Tam bu noktada Jimin, bir kâbustan uyanıyormuş gibi Jungkook'tan sıçrayarak ayrıldı. O kadar hızlı hareket etti ki yataktan düşecekmiş gibi oldu. Geriye doğru yalpaladı ve hissettiği korku ve şaşkınlıkla sandalyeye güçlükle oturabildi. Güm güm atan kalbinin üstüne elini koydu, sakinleşmeyi bekledi. "Nasıl yapabildim?" diye sordu fısıltıyla kendine. Patronunu öpmeye nasıl cesaret edebilmişti? Nasıl nasıl nasıl?

Jimin, omegasına karşı kontrolünü kaybetmeye başladığını fark etti. Daha fazla alfanın kokusuyla bilincinin bulanmaması ve kendisine olan saygısı yüzünden, hissettiği şaşkınlıktan bir nebze bile kaybetmeden yatak odasından çıktı. Merdivenleri 3-5'er inerek kendini banyoya attı. Düşünmeden başını soğuk suyun altına tuttu. Soğuk suyla kendine gelmeyi denedi. Yeniden kontrolünü kazanmayı... Dakikalarca soğuk suyun altında kaldıktan sonra titremeye başlayınca başına bir havlu sardı ve salona döndü.

Yeniden cesaret edip yatak odasına dönüp, hasta adamı kontrol etmesi neredeyse 1 saatini aldı. Tam olarak 1 saat sonrasında vicdanı utancına baskın gelmiş, ürkek adımlarla yatak odasına girmişti.

Jungkook, siyah saten çarşafların arasında derin uykusuna devam ederken, Jimin çekinerek yaklaştı. Alfanın olanlarla ilgili hiçbir şey hissetmediğine şükrederek elini alnında ve boynunda dolaştırdı. Herhangi bir sıcaklık hissetmeyince genişçe gülümsedi. Alfayı rahatsız etmemek için sessiz adımlarla odayı terk etti.

Ara ara yine hasta adamın kontrol etmek için üst kata git-gel yapmaya devam etti ancak tabletinden davetle ilgili hazırlıklarla ilgili çalışmaya da başlamıştı. PR sorumlusu ile aralarında amansız bir e-mail trafiği devam ederken, Jimin kendi payına düşen kısımlara el atması gerekiyordu.

Saat neredeyse 21.30'u gösterirken tabletine gömülmüş, bütün gün yemek yemediğini fark etti. Karnı acıyla alarm verdikten sonra alfası için hazırladığı yemekleri yeniden ısıttı. Kendisi de biraz yedikten sonra ikinci doz ilaçlar için hasta adama da birer tabak hazırladı ve yukarı çıktı.

Kapıdan girer girmez uyuyan adam yatakta dönüp durmaya başladı ve tek gözünü araladı. "Jimin?" dedi kısık ve hırıltılı sesiyle.

"Sajannim, iyi misiniz?" dedi Jimin ve tepsiyi kenara bıraktı.

"Sanırım" dedi saçlarını karıştırırken.

"Yemek vakti öyleyse, ilaçlarınızı içmeniz gerek" dedi ve genç kurdun sırtını yaslaması için yardım etti. Daha önce de yaptığı gibi kaşığı genç olanın ağzına uzattı.

Yarı uyur-uyanık vaziyetteki Jungkook ise, garipsemeden, hayattaki en normal şeymiş gibi sadece dudaklarını araladı. Jimin'in çorba ve lapayla kendisini beslemesine izin verdi.

"Sırada haplarınız var" dedi minik olan, Jungkook'un ağzını peçeteyle silerken. 2 küçük hapı yine dudaklarının arasına bıraktı ve su bardağını içebilmesi için ağzına tuttu.

"Biraz daha uyuyun şimdi. Sabaha kendinizi çok daha iyi hissedeceksiniz." Alfanın yeniden uzanmasına yardım etti. Çıplak teni hastalığının aksine şimdi buz gibiydi. Jungkook yatağına yerleştikten sonra Jimin'e gülümsedi. Omega ise bu gülümsemenin bilinçsizce olduğunun farkındaydı. Biliyordu ki alfa, hala hastalığın sarhoşluğunu yaşıyordu.

****

          Jungkook, baş ağrısı ve boğazındaki kuruluk ile sersem gibi uyandı. Karanlık odada el yardımıyla başucu lambasını açtı. Kemikleri sızlatan bir bitkinliği olmasına rağmen ateşi olmamasına sevindi. Yatakta doğrulurken burnuna değen hafif çiçek kokusuna anlam veremedi. Koku ona Jimin'i hatırlattı.

Su almak için yavaş adımlarla merdivenlerden mutfağa indi. Karşısındaki manzarayla mutfak girişinde kala kaldı. Fırının ışığının aydınlattığı loş mutfakta Jimin, yüksek sandalyelerin birinde oturuyordu. Mutfak adasının üzerindeki tabletin ışığı yüzünü aydınlatırken Jungkook, hala uyanamadığını ve hastalığın etkisinde rüya gördüğünü düşündü. Yüzünü sıvazladı, gözlerini ovuşturdu ancak Jimin hala karşısındaydı. Neler olduğunu anlam veremedi. En Son Jimin'e eve gitmesini söylediğinden emindi.

Neden?, Nasıl?, Niçin? Soruları başını döndürmüşken mutfağa doğru adımlamaya başladığını fark etti.

Jimin, her neye odaklandıysa o kadar dalgındı ki Jungkook'un ona sadece bir adım uzak olduğunu fark edemedi. Minik omeganın ürkeceğini tahmin etse de "Jimin" diye fısıldadı.

Minik olan oturduğu sandalyede döndü ve "Jungkook" dedi şaşkınlıkla.

Alfa, rüya gördüğüne emin oldu çünkü rüyasında ürkek asistanı ona adıyla hitap ediyordu. Rüyasında asistanının dudaklarından dökülen adıyla mest oldu. Tıpkı bir melodi gibi çıkan sesine ismi o kadar yakışmıştı ki gözlerini daha sıkı kapayarak yeniden duymayı bekledi. Ama duyduğu şey "Özür dilerim, sajannim" oldu.

"Nasılsınız sajannim" diye sordu Jimin sandalyeden inerken. Jungkook'un tam önünde dikeldi.

"Daha iyiyim" dedi ve hala atlatamadığı şaşkınlıkla Jimin'in serabıyla konuştuğunu düşündü. "Susadım."

Jimin hemen dolaptan suyu aldı ve koca bir bardak doldurup uzattı.

Serin suyu içtikten sonra "Biraz başım ağrıyor" dedi Jungkook ve sonra Jimin'in tezgahta duran ilaçları karıştırmasını izledi.

"Buyurun sajannim, baş ağrınız için" dedi eline iki beyaz tableti bırakırken.

Jungkook önce tablete, sonra Jimin'e baktı. Tereddüt etmeden kalan suyla hapları içti. Ama nedense hala evinde olduğuna inanamadığı asistanına bakmaktan vaz geçmedi. Orada, tıpkı peri görmüş gibi minik asistanına bakarken, Jimin'in de yanakları kızardı.

Minik olan, alfasının ısrarlı ve yoğun bakışları, aynı zamanda hala neredeyse çıplak oluşu yüzünden kızarmış yanaklarını elleriyle saklamak istedi ama yapmadı.

"Saat kaç?" diye mırıldandı uzun olan.

"Neredeyse 2 oldu sajannim. Tekrar uykuya dönün sabah olmasına az kaldı. Uyandığınızda tamamen iyileşmiş olacaksınız" diye söz verdi.

Başını belli belirsiz salladı genç kurt ve odasına gitmek için merdivenlere yöneldi.

Jimin ne yapması gerektiğine karar veremeden hasta adamı takip etti. "İsterseniz yatmadan önce duş alın. Daha rahat uyursunuz" diye öneride bulundu.

Jungkook'un içi cıvıl cıvıl coşarken nasıl bu kadar sakin kalabildiğine şaşırdı. Omegası ona böyle ilgi gösterirken karşılığını vermeliydi. Ancak yine de böyle düşünüp, hissetmesine rağmen omegasını tutup öpmek yerine sadece "Peki" diyebildi.

"Su sıcak ve soğuk değil mutlaka ılık olmalı sajannim" diye gülümseyerek hatırlattı minik olan.

Hasta kurt banyoya girdi, üstündeki tek parça boxerı çıkarıp duşun altına geçti.

       Jimin, odanın ortasında durmaktan vazgeçip dolaptan temiz çarşaflar aldı. Ilık duşun ardından temiz çarşaflar herkesi daha rahat hissettirirdi. Eski kılıfları çıkarırken, tüm çarşaf alfanın misk kokusuyla birlikte teri gibi kokarken ,Jimin istemsizce başını çarşaflara gömdü. Derin derin koklarken, koku tüm bedenini ateşe verdi. Arzu yavaşça karnından girip aşağılara doğru vakit kaybetmeden ilerledi. Yanağını kılıflara sürtmeye devam ederken omegası, alfasının kokusuyla hemen uyanmış Jimin'e daha fazlası için hırlamaya bile başlamıştı.

Tüm yüzü çarşafların arasındayken ani bir farkındalık ile nerede, ne yaptığını fark etti ve sanki kor tutmuş gibi elindekileri savurdu. Hissettiği arzunun sönmesi için daha fazla beklemeden yeni çarşafları geçirmeye başladı.

Jungkook bornozuyla duştan çıktığında kendini çok daha iyi hissetmeye başladı. Tenini rahatsız eden terden tamamen arındıktan sonra daha fresh görünüyordu. Dolabına doğru ilerlerken Jimin'in yastıklardan birini kabarttığını gördü. Yeni kılıfların takıldığını fark etti. Giyinme odasından yeni bir boxerı ile çıktı ve yatağına ilerledi. Bütün gün bilinçsizce uyumasına rağmen hala bitkin hissediyordu.

Omegası onun için pikeyi kaldırdı ve gülümsedi. Jungkook emindi ki hala rüya görünüyordu. Dokunmasının yasak olduğu omega yanı başındaydı, acısını iyileştiriyor ve gülümsüyordu.

Çarşafların arasına yerleşti. Jimin de yatağın kenarına oturdu.

"Son olarak bu ilaçları da içtiğinizde sabaha bomba gibi uyanacaksınız" dedi Jimin hapları hazırlarken.

Jungkook doğruldu ve ilaçları yuttu. "Bu ilaçları nasıl ve nerden buldun?" diye sordu. Meraklanmıştı.

"İlaçları kardeşim önerdi. Hepsi reçetesiz kullanılabilen ilaçlar. Sejin hyung da eczaneden aldı.

"Kardeşin mi?" diye sordu bu defa.

"Evet, kardeşim. Merak etmeyin kendisi Princeton Üniversitesi 3.sınıf tıp öğrencisidir" dedi sesindeki bariz gurur tınısıyla.

"Anladım" dedi Jungkook. "Teşekkür ederim" dedi ve başını yastığa koydu, Jimin de pikeyi üzerine çekti.

"Siz ısrarla doktor istemeyince ben de durumunuzu ona anlattım. Ateşiniz çok yüksekti." Ateşinden bahsederken tüm çehresine yayılan endişe gerçekti. Bu şekilde açıklamaya çalıştı Jimin.

Jungkook yarı kapalı gözlerle "Doktor çağırmadığın için teşekkürler" dedi.

Sakin bir sessizlik oluştu. Birbirlerine şefkatle bakmaya başladılar, ta ki alfa kurt sessizliği bozana kadar.

"Bütün gün burada benim başımda mıydın?" diye sordu. Ses tonu o kadar alçak ve savunmasızdı ki tüm duygularını kalbinizde hissedebilirdiniz.

Minik olan çok mahrem bir soruymuş gibi utandı ve kızardı. Başucu lambasının aydınlattığı odada fark edilmemesini umdu. Sesli yanıt vermektense belli belirsiz başını salladı.

"Hadi direnmeyin daha fazla, uyuyun" dedi gülümseyerek. "Ben de gideyim."

Jungkook'un kapanmak üzere olan gözleri hızla açıldı ve ayaklanan Jimin'in bileğini kavradı. "Gitme, kal" diye fısıldadı.

"Gitmiyorum. Salona inecektim. Sizi hasta başınıza bırakamam" diyerek itiraf etti Jimin.

Jungkook'un çehresine bir gülümseme yayıldı ve omeganın bileğini bıraktı. İçine dolan huzur ve sıcaklıkla gözlerini kapadı, uykuya dalana kadar ise sadece kapanan kapı sesini duydu.

****

      Genç CEO, odaya dolan güneş ışığı ile araladı gözlerini. Birkaç saniye sonra fark etti ki ağrısı, sızısı veya ateşi yoktu. Boğazlarındaki tüm ağrı geçmiş, eklemleri kamyon çarpmış gibi değildi. Sonra odanın buram buram bahar kokusuna kaptırdı kendini. Yüzünde bir gülümsemeyle kokunun keyfini sürdü. Yumuşacık frezya kokusu baskındı. Keyifle yatakta döndü ve sonrasında dünyanın en güzel uyanışı olduğuna karar verdi. Omegası, yatağın yanındaki koltukta, kollarını göğsünde bağlamış halde uyuyordu. Başı öne düşmüş, dudakları hafifçe bükülmüştü. Dakikalarca kıpırdamadan minik omegayı izledi. Yüzünde aptal bir sırıtış belirdi. Ama sonra kaşları çatıldı. Muhtemelen omegası bu rahatsız pozisyon yüzünden boyun ağrısı çekecekti.

Yatakta doğrulmaya çalışırken mantıklı tarafı yavaşça devreye girmeye başladı. "Yani neden Jimin benim odamda uyuyor? Dün gece odamdan çıktığını duydum" diye düşündü.

Etrafındaki hareketliliği fark eden Jimin gözlerini açtı. Yarı kapalı gözleriyle genç kurda gülümsedi ve "Günaydın Jungkook" dedi.

Alfa yine aynı şeyi hissetti. Dün ne hissettiyse, bugün gün ışığında, beyni hastalıkla bulanmamışken her şeyi 2 katı daha net duyumsadı. Adının, omegasının ağzından dökülmüş olması alfanın yüzeye çıkması için yeterli oldu.

Jimin, gerinirken aptal aptal sırıtmaya devam etti, ta ki patronunun hareketsizce bakışlarını kırpmadan onu izlediğini fark edene kadar.

Ağzından kaçanı fark etmesi 3-5 saniyesini aldı ve hemen ardından şokla elini ağzına götürüp kapattı. "Çok özür dilerim sajannim" dedi. Utançla yerin dibine girmek istedi ama sadece boynuna kadar kızardı. Endişesi hemen çiçeksi kokusuna yansıdı, çiçeksi kokunun yerine ekşi endişe kokuları gelmişti.

Jungkook bu durumu düzeltmek için hemen atıldı. "Önemli değil Jimin-shi. Endişelenecek bir şey değil. Hem mesai saatlerinde değiliz."

Jimin oturduğu koltukta başını öne eğmiş, stresle parmaklarını büküyordu. Jungkook omegasını kelimelerle ikna edemediğini anladı. Yatağın kenarına, tam Jimin'in karşısına oturdu. Yavaşça parmağıyla çenesini kaldırdı. Omegayı gözlerinin içine bakmaya zorladı. "Önemi yok. Gerçekten. Önemi. Yok" dedi ve gülümsedi. Omega da ona gülümseyene kadar ne elini ne de bakışlarını çekti.

Jimin'in tamamen ikna olduğundan emin olduktan sonra "Neden bu koltukta uyudun? Oyun odasındaki koltukta uyuyabilirdin" dedi. Sonra komodinin üzerinde duran buz pedlerini gördü. Sonrasında kendine engel olamadan hissettiği mutluluk ve tatminle gözleri kırmızıya döndü. Omegası tüm gece başında, dinlenmeden onunla ilgilenmişti.

Jimin gözlerini ovuşturdu ve "Dün gece ateşiniz yine yükseldi, ben de müdahale ettim. Ama merak etmeyin çok uzun sürmedi. Sonra yine düştü" diye güvence verdi. "Şimdi nasılsınız?" diye ekledi.

"Tıpkı söylediğin gibi bomba gibi" diye tavşan dişlerini gülerek gülümsedi.

Jimin ise patronunun bu gülümsemesine nadiren şahit olduğu için hayran hayran adamı izlemeye daldı. Neyse ki hayaller alemine daha fazla dalmasını yataktan kalkan genç CEO engelledi. "Hemen duş alsam daha iyi hissedeceğim" dedi Jungkook.

Jungkook, üzerindeki hafiflik ve hissettiği anlamsız mutlulukla yüzünde sırıtışla banyoya doğru ilerledi. Dünden beri neredeyse çıplak olduğunun farkındaydı ancak üzerine bir şeyler geçirme fikrinden hep vazgeçti. Ne zaman omegasının hayran hayran, utanarak baktığını görse içini en eril duygular kaplıyor ve bedeniyle gurur duyuyordu.

       Jimin de bu esnada mutfağa indi ve dolaptan kahvaltı malzemelerini çıkardı. Sabah ilaçlarını içmeden önce yemek yemeliydi. Dünden beri lapa ve çorba yiyen alfa mutlaka açlıktan ölüyor olmalıydı. Nereden bildiğini hatırlamasa da patronunun mantarlı omleti sevdiğini bildiğinden malzemeleri hazırladı. Tam buğday ekmeğinden birkaç dilim ısıtıcıya attı, jambon, reçel ve bir bardak sütü masaya dizdi, omlet için yumurtaları çırptı.

Jungkook, hissettiği kas ağrıları için sıcak ve uzun bir sabah duşu alırken, kurdu da en az Jungkook kadar coşkuluydu. Tüm duyuları uyanmış, omegasına yeniden yakın olmak için atağa geçmek üzereydi.

Sıcak suyun altında biraz daha rahatladıktan sonra lacivert ipek pijama takımlarından birini giydi ve çıplak ayaklarla, saçlarını havluyla kuruturken mutfağa indi. Daha ilk adımda aldığı koku ne kadar aç olduğunu gösterdi. Koku yenilebilir bir şey olsaydı muhtemelen şu anda doymuştu. Daha fazla beklemedi ve masaya ilerledi.

Minik olan, yeşil sebzelerle uğraşırken Jungkook masadaki yiyeceklerle şok oldu. Omegam bana yiyecek hazırlamış. Bu memnuniyetle "Bunları hazırlamana gerek yoktu. Otelden sipariş verebilirdim" dedi Jungkook.

Jimin gülümsedi ve "Olmaz. Siparişlerinizin gelmesi vakit alırdı ve sizin ilaç saatlerinizi kaçırmamanız gerekiyor" diye cevap verdi alfanın dağınık, ıslak saçlarına bakarken. Ellerini saçların arasında dolaştırma isteğini bastırmak için yıkadığı yeşil sebzeleri sebze sıkma makinesine atmaya başladı. "Oturun lütfen."

Jungkook, daha ne kadar etkilenebilirim, daha ne kadar mutlu olabilirim, daha ne kadar bağlanabilirim diye düşünürken oturdu. Çatalına uzanırken, her sabah içtiği yeşil sebze suyunu masaya bıraktı Jimin.

"Teşekkürler" dedi ve Jimin'in masaya oturmasını beklemeden koca bir parça omleti ağzına attı, sebze suyundan içti. "Nefis olmuş Jimin-shi" dedi hala çiğnerken. Lezzetin baş döndürücü tadıyla Jimin'in masaya oturmadığı sonradan fark etti.

"Hadi otur, soğutma" dedi Jungkook. Omegasıyla bir cumartesi sabahı kahvaltı edecek olması o kadar domestik ve hayali gelirken şimdi onunla bu fırsatı yakaladığı için çocuklar gibi şendi.

"Ahh benim artık gitmem gerekiyor. Saat neredeyse 11 oldu" dedi Jimin çekinerek.

"Nasıl yani? Hazırladığın kahvaltıdan yemeyecek misin?" Alfanın tüm şevki kırıldı. Çatalını, bıçağını bıraktı.

"O kahvaltı sizin için. Yemeye devam edin" diye ısrar etti Jimin.

"Beraber yiyeceğimizi düşünmüştüm" dedi Jungkook. Tıpkı bir çocuk gibi duyuldu sesi.

"Ben sizi rahatsız etmemeyeyim. Hem 2 saat sonra Semi noona ile randevum var. Buradan eve gidip onunla buluşmam için fazla vaktim yok" diye açıklamaya çalıştı. Neden patronuna böyle bir konu için güvence vermesi gerekiyormuş gibi düşündüğüne anlam veremedi.

"Semi noona?" Jungkook'un ilk dediği şey oldu.

Jimin utanarak gülümsedi ve "Semi-shi ona noona diye hitap etmem için çok ısrar etti" diye cevap verdi.

"Kahvaltı etmemekte kararlısın yani" dedi ve dilini ağzının içinde dolaştırdıktan sonra ekledi "Peki ne yemeyi planlıyorsun?" Jungkook için bir diğer mesele de buydu. Eğer şimdi kahvaltı etmezse bir sonra öğünü ne zaman olacaktı, ne yiyecekti omega? Bunu düşündükçe hissettiği hayal kırıklığı yerini kızgınlığa bıraktı.

"Semi noonanın yanına giderken kimbap yiyebilirim" dedi.

Jungkook, omegasının pirinç sarması ile karnını dolduracağını duyunca öfkesi alevlendi ancak herhangi bir şey söyleyemeden Jimin önüne 2 kutu ilaç bıraktı ve "Yemekten sonra bunlardan birer tane içmeyi unutmayın. Aynı zamanda buzdolabının üstüne diğer ilaçları ne zaman alacağınızı yazdım" dedi.

Jungkook surat asmaya devam etti. "İyileştim, artık ilaç içmeme gerek yok."

"Olmaz. Pazartesiye kadar ilaçlarını içmeniz gerektiğiyle ilgili kardeşim uzun uzun bilgi verdi. O yüzden yarım bırakamazsınız." Sesindeki kararlılık Jungkook'u şaşırttı.

"Tamam" diye mırıldandı sadece uzun olan.

"Peki, anlaştığımıza sevindim" diyerek hazırladığı çantasını aldı Jimin ve kapıya doğru ilerledi.

Jungkook, asistanının neden onu terk ediyormuş gibi hissettiğine anlam veremedi. Yani sadece gidiyordu. Bu evde yalnızca 1 gece geçirmişti ve şimdi gidiyordu. Sandalyesinden geriye, kapıya giden Jimin'e bakmamakta ısrar etti. Tüm içgüdülerine karşı gelip başını tabağından kaldırmadı. Kapı sesini duyana kadar tabağındakileri bölmeye devam etti. Omegası onu terk ettikten sonra yemekten tamamen vazgeçti. Yeniden odasına, hala omeganın çiçeksi kokusunun kalıntılarının olduğu odasına çıktı ve hayal kırıklığını, kalbine hissettiği ince sızıyı uyuyarak yenmeye çalıştı. Pazartesi gününe kadar tamamen iyileşmeliydi. Kendine yeninden yastıklarına gömdü.

Derin uykudayken gelen mesajı ancak uyandığında görecekti.

Eğer yeniden kendinizi kötü hissederseniz

Aramaktan çekinmeyin. İlaçlarını içmeyi unutmayın.


LÜTFEN BU BÖLÜMLE İLGİLİ NE DÜŞÜNDÜYSENİZ YAZIN. ÇOK MERAK EDİYORUM DÜŞÜNCELEERİNİZİ :DDD

Continue Reading

You'll Also Like

396K 32.9K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
323K 30.1K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
36.9K 2K 12
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
87.4K 5.5K 34
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...