BREATH | HunHan |

By HanHyeJoon

83.9K 5K 793

Luhan... Bir kardan adamdı o. Kalbini ısıtacak sıcak dokunuşlardan çok donduracak bir nefese ihtiyacı vardı... More

Breath ஜ Giriş
Breath ஜ 1. Bölüm
Breath ஜ 2. Bölüm
Breath ஜ 3. Bölüm
Breath ஜ 4. Bölüm
Breath ஜ 5. Bölüm
Breath ஜ 6. Bölüm | Part 1 |
Breath ஜ 6. Bölüm | Part 2 |
Breath ஜ 7. Bölüm | M |
Breath ஜ 8. Bölüm
Breath ஜ 9. Bölüm
Breath ஜ 10. Bölüm
Neden Bölüm Gelmiyor?
Breath ஜ 11. Bölüm
Breath ஜ 12. Bölüm
Breath ஜ13. Bölüm
Breath ஜ 14. Bölüm
Breath ஜ 15. Bölüm
Breath ஜ 16. Bölüm
Breath ஜ 17. Bölüm
Breath ஜ 18. Bölüm
Breath ஜ Final Part-1
Breath ஜ Özel Bölüm
| Teşekkürler |
| Bir Okurdan |

Breath ஜ Final Part-2

2.2K 173 63
By HanHyeJoon



|| 24.10.2014 ||

 

Luhan, soğuktan korunmak istercesine kollarını birbirine dolamışken ısınmaya çalışıyordu. Yere doğru eğik olan yüzünü kaldırmadan gözleriyle yanında yürüyen Sehun'a kaçamak bir bakış atmıştı. Sehun'un yüzündeki samimi gülümseyiş Luhan'ın içini ısıtmaya yeterken Sehun'un sesi dolmuştu kulaklarına.

"Unutma Luhan, bugün soru sormak yok" Ardından zihninde yaklaşık yarım saat öncesinde Sehun'un ona söylediği cümle yankılandı. 'Sana abimi anlatmıştım Luhan... Onun bana ne dediğini hatırlıyor musun? Bana ne zaman veda edeceğini hissediyorsun demişti... Ve şimdi ben de hissediyorum... Lütfen bana sadece tek bir gün daha ver...' Hüzne bulanmış gözlerini Sehun'un gözlerine sabitlerken dudakları zoraki bir şekilde yukarıya doğru kıvrılmıştı Luhan'ın. Ardından Sehun dişlerini gösteren bir gülümseyişle gülüp tek elini Luhan'ın omzuna atmıştı. Alt dudağının küçük bir kısmını dişlerinin arasına alırken neşeli bir ses tonuyla konuştu.

" Heyy! Unuttun mu eğlenmek için dışarıya çıktık..." Sehun'un bu samimi hali Luhan'ın yüzünde elinde olmadan bir gülümseyiş çıkmasını sağlamıştı. Başını usulca aşağı yukarı salladıktan sonra '"Immm..." Dedi anladığını belirtmek istercesine.

"Peki şimdi nereye gidiyoruz?"

"Aslında buraya pek uzak değil... Birazdan oraya vardığımızda görürsün" Luhan daha fazla konuşmayıp susmayı tercih ettiğinde ürkek bir şekilde omuzlarını kendisine doğru çekmişti. Sehun'un eli omzunda, onu sararken ne kadar küçük birisi olduğunu fark etmişti. Boyu fazlasıyla kısaydı ve sanırım biraz fazla cılızdı...

Kendisini onun yanında korunmaya muhtaç, küçük bir çocuk gibi hissetmişti.

Yaklaşık 15 dakika sonra Büyük bir binanın önünde durdular.

"İşte geldik!" Luhan bakışlarını Sehun'a çevirdiğinde Sehun'un mutlu olduğunu görmüştü.

"Neresi burası?"

"Daha önce hiç gelmedin mi?" Sehun'un şaşırdığı ortadaydı. Luhan utangaç bir çocuk gibi bakışlarını Sehun'dan kaçırıp, başını yukarıya doğru kaldırdığında cevaplamıştı.

"Hayır..." Sehun elleriyle Luhan'ın omzundan tutup onu büyük binaya doğru çevirmişti. Luhan binanın üzerinde ne yazdığını görünce sevinçten tek elini yumruk yapıp dirseğini kendisine doğru çektiğinde sevinçten küçük bir çığlık atmıştı.

"Yaşasın! Su Dünyası..."

"Evet... Seveceğini biliyordum" Luhan omzundaki ellerden kurtulup Sehun'a doğru döndüğünde gözleri mutluluktan parıldıyordu. Gözleri Sehun'unkilere bakamazken yüzündeki içten gülümseyişle "Teşekkür ederim..." demişti kısık bir sesle. Ardından aniden omuzlarında hissettiği ellerle tekrar binaya doğru dönmüştü.

"Bu laflara hiç gerek yok. Özelliklede benim gibi birisi için... Bilirsin ki çok kabayımdır" Sehun'un dinç sesi kulaklarını doldururken omzundaki ellerin yönlendirmesiyle ilerliyordu.

Birazdan binanın içindeydiler. İçeriye girdiklerinde bir kadının yönlendirmesiyle birlikte aşağıya doğru inen bir merdivenin önünde durmuşlardı.

"Aşağıya indiğinizde isterseniz görevlilerden size yardım etmelerini isteyebilirsiniz... Canlılar tanımlayabilmek için" Sehun kibar bir şekilde teşekkür edip Luhan'ın ince parmaklarını parmaklarına kenetlemişti. Luhan ilk defa Sehun'u bu denli kibar görüyordu.

İçine sinen bir gülümseyiş yüzünü kapladığında soğuk parmaklarını örten sıcak parmaklara bakmıştı. Sehun'un sıcaklığı sadece soğuk tenini değil içini de ısırıyordu Luhan'ın. Kendi kendine kıkırdarken Sehun, Luhan'ın kıkırdamalarını duymuş ve o da elinde olmadan gülmüştü.

Az sonra merdivenlerden indiklerinde Luhan etrafını saran su kütlesine hayranlıkla baktı. Kendi etrafında dönüp suyun içindeki canlılara inanamayan gözlerle bakmaya devam ettiğinde bir el çenesini yukarıya doğru itmişti. Luhan ağzını kapayan Sehun'a baktığında o ana kadar ağzının açık olduğunu fark etmemişti bile.

"Ağzını kapa ufaklık yoksa içine balıklar girecek" Sehun dalga geçtiğini belli eden bir ses tonuyla konuştuğunda Luhan kaşlarını çatmış ve burnunu yukarıya doğru çekip kırıştırmışken kollarını göğsünde birleştirmiş aşağıdan Sehun'a ölümcül bakışlar atıyordu.

"Şuan yaramaz... Immm..." Sehun bir anlığına elini çenesine götürüp doğru tabiri bulmaya çalışmıştı. "Hııhhh... Herşeyi çok bilen afacan çocuklara benziyorsun... Sadece büyük çerçeveli gözlüklerin eksik..."

"Ya öyle mi? Sen de... Immm..." Luhan, Sehun'u taklit edercesine elini çenesine götürüp bir anlığına düşündükten sonra ciddi bir şekilde "Sanırım sen de bir uzaylıya benziyorsun..." dedi. Sehun kahkahalarına engel olamazken Luhan ilerlemeye başlamıştı bile.

Kahkahalarına belli belirsiz ara verebildiğinde "Uzaylı mı...? Oda nereden çıktı şimdi?" diye sormuştu. Luhan Sehun'a cevap vermez ilerlerken Sehun gülüşlerinin arasından konuşmaya devam ediyordu.

"Daha önce hiç bir uzaylı gördünde mi beni onlara benzetebiliyorsun?''

Luhan omuzlarını yavaşça yukarıya kaldırıp ilerlemeye devam etmişti.

"Hem uzaylı tabiri için fazla düşündün mü? Çünkü çok orijinal... Yani aslında..." Sehun eğleniyor ama aynı zamanda kıvranırcasına konuşuyordu. "Immm... Yani aslında biraz tuhaf..." Luhan adımlarını yavaşlatırken Sehun, Luhan'ın yanına gelmişti.

"Immm..." Sağ elini yukarıya kaldırdığında işaret parmağıyla hafifçe kafasını kaşımıştı Luhan. "Aslında saçma olduğunu ben de biliyorum ama..."

"Ama.... Ne?" Sehun cevabı gerçekten merak edermişçesine vücudunu Luhan'a doğru eğmiş Luhan'ın cevap vermesini bekliyordu. Luhan cevap vermezken Sehun yüzünü Luhan'a daha çok yaklaştırdı. Ardından sıcak nefesi Luhan'ın yüzünü okşarken tekrar sormuştu.

"Ama... Ne?"

"Ama sen bu kadar yakınımdayken nasıl mantıklı bir cevap vermemi beklersin ki benden?" Luhan sinirli bir şekilde bağırdığında Sehun onun aksine kahkahalarla kendisini Luhan'dan uzaklaştırmıştı.

"Ne var bu söylediğimde bu kadar gülecek?" Sehun, Luhan'ın tatlı bir şekilde kızaran yüzüne odaklandığında gülüşleri belli belirsiz bir hale gelmişti. Sehun'un gözleri arsızca bakmaya başladığında Luhan yüzünü yere eğip eliyle bir yeri göstermişti. Bu haliyle tıpkı evin içinde dolaşan daha birkaç yaşında olan, poposundaki kocaman bezle paytak paytak yürüyen küçük bir bebeği anımsatıyordu.

"O... O ne...?" Şuan bu sadece dikkati üzerinden atmak için uyguladığı saçma bir yöntemin saçma bir sorusuydu. Sehun gözlerini yavaşça Luhan'ın gösterdiği yere çevirdi. Bunlar akvaryumun belli köşelerine koyulmuş monitörlerdi. Akvaryumun o bölgesinde yaşayan balıkların özellikleri yazılıydı. Sehun bilmiş bir şekilde kollarını göğsünde birleştirdiğinde vücudunu dikleştirmiş Luhan'a bakarken "Akvaryumun o bölgesinde yaşayan balıkların özelliklerini resimleriyle birlikte gösteriyor..." dedi. Luhan kızaran yüzünü usulca aşağı yukarı salladığında anladığını belirtmişti.

"Hadi beraber bakalım..." Sehun tek elini Luhan'ın omzuna atarken kenardaki bir monitörün yanına getirmişti Luhan'ı.

"Koi Balığı..." Sehun önündeki monitörde yazan balık ismini okuduğunda Luhan hayranlıkla önünde sürüler halinde yüzen rengarenk küçük balık türlerine bakıyordu. "Koi balıkları aslında sazan balıklarının genetik değişimi sonucu ortaya çıkmış daha renkli ve daha... Puffff...." Sehun'un puflama sesi Luhan'ın kulaklarına dolduğunda hızla bakışlarını balıklardan alıp Sehun'a bakarken endişe yüklü bir ses tonuyla sormuştu.

"Ne oldu? Birşey mi oldu? İyi misin?" Sehun, Luhan'ın bu ilgili halini gördüğünde elinde olmadan yüzünde bir gülümseyiş belirmişti. Sesindeki memnuniyeti gizleme gereksinimi duymadan "Yo... İyiyim ben..." demişti.

"Ahh..." Luhan kulaklarının arkasına sıkıştırdığı kısa saçlarını serbest bırakırken utangaç bir şekilde konuşmuştu. "Tamam öyleyse..." Ellerini arkasında birleştirirken maviliklerin içinde ilerleyip başka bir monitörün önünde durdu. Sehun ise onun hemen arkasından geliyordu.

"Orange Roughy..." Luhan monitörün üzerinde yazan ismi okuduğunda parmaklarını olabildiğince geniş açıp elini cam akvaryumun üzerine koymuştu.

Omuzları hafiften yere düştüğünde camın üzerindeki küçük elinin üzerini Sehun'un sıcak eli kaplamıştı. Bakışlarını usulca Sehun'un gözlerine çevirdiğinde Sehun'un ona bakan bakışlarını görmüştü. Sehun'un bakışları aşk doluydu... Ve belki de ilk defa bu kadar yoğundu bu duygu bakışlarında...

"149 yaşına kadar yaşayabiliyorlarmış..." Luhan'ın gözlerini hüzne bulanırken gözleri kısılmış dudağının tek tarafı hafiften yukarıya kalkmıştı. Sehun'un gözlerinden bir anlığına hüzün okunsa da kendisini çabuk toparlamış ve büzüşen dudaklarına belli belirsiz bir gülümseyiş yerleştirmişti.

"Sence de bu haksızlık değil mi?" Luhan'ın kısık ses tonunda gerçekten sorgulayıcı bir ifade vardı. Sehun, Luhan'ın ona parıldayarak bakan gözlerinden gözlerini kaçırdığında elinin altında kaybolan Luhan'ın ufak elini büyük parmaklarıyla sarmaladığında ellerini camın üzerinden çekmişti. Yüzüne kocaman bir gülümseyiş yerleştirip neşeli bir ses tonuyla "Bunu sorgulayacak kadar vaktimiz yok Bay Lulu... Unuttunuz mu? Sadece tek bir günümüz var..." demişti. Luhan bakışlarını Sehun'un gözlerinden alıp ileriye baktığında ukalaca konuştu.

"Sesiniz ve hareketlerinizle mutlu görünmeyi başarıyorsunuz Bay Sehun... Yalnız gözlerinizdeki hüznü de yok etmelisiniz..." Luhan yüzüne zoraki bir mutluluk ifadesi yerleştirdiğinde Sehun'un avucunun içinde sıkışmış olan elini gevşetip parmaklarını Sehun'un parmaklarına kenetlemişti.

"Oysaki ben gerçekten mutluyum..."

"Hı hı... Evet..." Luhan inanmadığını belli eden ama kabul eden eden bir ses tonuyla cevaplamıştı.

Ayaklarına sabitlediği bakışlarını aniden önündeki maviliğe uzattığında suyun içinde gördüğü büyük ve büyük olduğu kadar da çirkin bir balıkla kendisini bile şaşırtan tiz bir çığlık atmıştı. Tiz çığlıklarının yankıları kulaklarını doldurduğunda hızla Sehun'un avucunun içindeki elini kurtarıp, Sehun'u üzerindeki ceketinden uçlarından tutup kendisine doğru çevirdiğinde başını Sehun'un göğsüne saklamıştı. Sehun'un yatıştırıcı kokusunu içine çekerken bedeninin titremesine engel olamıyordu. Ardından Sehun'un ince parmakları saçlarının arasında usulca gezinmeye başlamıştı. Luhan etrafta oluşan rahatsız edici sessizliğin gürültüsünü kulaklarına baskı yaparken bulduğunda dudaklarının arasından bir hıçkırık sesi kaçırmıştı.

"Şisstt..." Sehun çenesini Luhan'ın başının üzerine bastırdığında rahatlatıcı bir ses tonuyla konuşmuştu.

"Sessiz ol..." Parmakları usulca Luhan'ın saçları arasında geziniyordu.

"Buradan çıkalım mı artık?" Sehun'un tek eli Luhan'ın beline kaydığında Luhan'ın bedenini kollarının arasına alıp onu oradan çıkartmaya başlamıştı bile.

*

Luhan nefes nefese kalırken durmuştu. Esen rüzgar saçlarını dağıtırken o dizlerini bükmüş ve elleriyle dizlerinden yardım alırken nefes alış verişlerini düzene sokmaya çalışıyordu.

"Yoruldun mu?" Sehun'un konuşurken zorluk çektiği ses tonundan belli oluyordu. Luhan çıktıkları yokuştan geriye baktığında ne kadar çok yol geldiklerini görmüştü. Rüzgar daha şiddetli eserken Sehun'un rahatlatan kokusu içine işliyordu. Gözlerini usulca kapadığında belinin üzerinde beliren bir çift el hissetmişti.

Eller vücudunun ayakta kalmasını sağlarken Luhan olabildiğince dikelmişti. "Geldik sayılır zaten..." Sehun'un kesik kesik çıkan sesi Luhan'ın yüzüne çarparken Luhan'ın yüzünü çarpık bir gülümseyiş almıştı.

Sehun'un beline doladığı elleriyle yokuşu çıkarken sararan çimler ayaklarının altında eziliyordu.

Luhan ilk önce belini saran ellere ardından da yanında yürüyen Sehun'a baktı. Herşeye rağmen güven veriyordu. Kokusu... sıcaklığı... Dokunuşu... Ona hala farklı hissettiriyordu. Sehun'un yanında oluşu içini tarifi olmayan bir duygu sarmasına neden olduğu gibi içten içte de hüzün duymasını sağlıyordu.

Luhan derin bir nefes verdiğin de ağzından çıkan dumanlar gökyüzüne doğru süzülmeye başlamıştı bile. Sehun durduğunda Luhan da durmuştu. Luhan kocaman tepenin üzerinde dikili büyük ağaca baktı. Yaprakları sararmış esen rüzgarla birlikte etrafa saçılıyordu.

Rüzgar tekrar esti... Sararan yapraklar hışırtılarıyla birlikte etraflarından uçuştuğunda Luhan gözlerini usulca kapayıp sormuştu.

"Sence de huzur verici değil mi?" Havayı olabildiğince ciğerlerine solumuştu.

"Sonbaharda yaprakların dökülüşü..." Yaprak hışırtıları kulaklarına dolduğunda kısık bir sesle konuşmuştu.

"Huzur verici mi?" Sehun'un sesi ruhsuz bir şekilde çıkarken bu sorunun cevabını gerçekten sorguluyordu.

"Immm..." Luhan onaylarcasına mırıldanmıştı.

"Onlar ölüyorlar Luhan..." Luhan esen rüzgarın varlığını unuttuğunda gözlerinin açılıp irileşmesine engel olamamıştı. Bunu zaten biliyordu... Fakat duymak... Sehun'dan duymak bambaşka birşeydi... Ölüyordu... Bitiyordu...

Neden Sehun'un ağzından çıkan ölüm kelimesi Luhan'ı bu denli tiksindirmişti? Neden içine onu daha da derine çeken bir tohum düşmüştü? Neden içindeki korku bu denli büyümüştü?

Alnında hissettiği sıcaklıkla gözlerini kapadığında gözyaşları ince bir çizgi halinde süzülmüştü yanaklarından... Sehun'un iki eli Luhan'ı çenesinden kavrarken ölüm kelimesi ilk defa bu kadar korkunç görünmüştü Luhan'ın gözüne.

Sehun Luhan'ın alnındaki dudaklarını geri çektiğinde Luhan'ın kulağına fısıldamıştı. "Bak bana..." Luhan ürkek bir şekilde bakışlarını Sehun'a çevirdiğinde Sehun ince parmaklarıyla Luhan'ın gözyaşlarını silmişti.

Ardından ellerini Luhan'ın beline kaydırdığında alnını Luhan'ın alnına yaslayıp Luhan'ın yüzüne fısıldamıştı kelimelerini.

"Seni seviyorum Lulu..." Bir müddet öylece kaldıktan sonra Sehun gözlerini açıp yüzüne kocaman bir gülümseyiş yerleştirmişti. İçten bir gülümseyişti bu. Luhan Sehun'un gülümseyişiyle ısındığında Sehun Luhan'ın elini tuttu.

"Gel hadi benimle..."

Luhan Sehun'un onu çekmesiyle ilerliyordu. Az sonra ayaklarını uzattıklarında büyük tepenin en uç noktasına oturmuşlardı.

"Manzarası güzel mi?" Luhan yüzündeki hayranlık ifadesiyle önündeki manzaraya bakıyordu.

"Muhteşem..." demişti Luhan önünde uzanan sonsuz maviliğe bakarken. Dalgalar kıyıya büyük bir gürültüyle çarpıyor, denizin huzur veren kokusu burnuna doluyordu. Güneş izini silmeye başlarken, kızaran gökyüzünün altında yalnızca ikisi vardı.

"Seveceğini tahmin etmiştim" Sehun'un yüzündeki gülümseyiş artarken tek elini Luhan'ın beline sarıp onu daha da kendisine çekmişti.

Luhan alt dudağını ısırıp utangaç bir şekilde "Tıpkı Su Dünyasını seveceğini bildiğin gibi mi?" diye sorduğunda Sehun, Luhan'ın soğuktan donanan parmaklarını parmaklarına kenetleyip başını Luhan'ın giydiği monttan dolayı yukarıda duran omzuna yaslamıştı.

"O korkunç balık gelmeyene kadar gayet güzeldi ama..." Sehun'un sesi ufak bir çocuğu andırıyordu.

Luhan usulca başını salladı.

"Eğer istersen senin için o balığı öldürebilirim" Luhan'ın beyni tüm bu kelimeler arasında tek bir kelimeyi seçmişti. Ölüm... Neden ölüm kelimesi her Sehun'un ağzından çıkışında bu denli acı veriyordu? Kalbi sıkışıyor gibi oluyordu. boğulduğunu hissediyor ama hala nefes alabiliyordu.

Luhan usulca gözlerini kapadığında omuzları düşmüştü. Nefesini dışarıya bıraktığında baygın bakışlarıyla kendisini ustaca denizin arkasına saklayan güneşe bakmıştı.

"Güneş batıyor..."

"Ve sen karanlıktan korkarsın..."

"Madem biliyorsun neden getirdin beni buraya?"

"Burada hiç güneş yok olmaz ki"

"Hıhh... Yalancı..."

"İnanmıyor musun?" Sehun başını Luhan'ın omzundan kaldırmazken fısıltıyla karışık bir şekilde sormuştu.

"Hayır..." Luhan açıkta kalan eliyle dolan gözlerini silmişti.

"Sen de haklısın... Nasıl bir yerde hiç güneş batmaz ki?" Luhan hiçbirşey dememişti.

"Seni seviyorum Luhan... Gerçekten seviyorum..." Sehun'un dudaklarındaki kelimelerin dökülüşüyle, Luhan'ın yanaklarından süzülen yaşlar bir olmuştu. Luhan bu sefer yanaklarındaki yaşları silme gereksinimi duymadan ağlamaklı sesiyle konuşmuştu.

"Gidelim artık... Güneş batıyor..."

"Korkma.... Yanında ben varım..."

"Gitmek istiyorum" derken Sehun'un parmaklarındaki parmaklarını çekmişti.

Sehun Luhan'ın geri çekilmesine izin vermezken aslında uyguladığı kuvvet güçsüzdü. Dudaklarından dökülen her kelimenin tınısı git gide güçsüzleştiğini gösteriyordu.

"Lütfen dur... Burada uykuya dalmak istiyorum..." Dediğinde iyice Luhan'a sokulmuştu.

Rüzgar sert bir şekilde estiğinde dalgalar kıya daha sert çarpmıştı. Rüzgarın çıkarttığı yaprak hışırtılar artık huzur verici değil de kasvet doluydu Luhan için. 

"Sanırım biraz daha durabilirim... Ama sakın uykuya dalma olur mu?" Luhan'ın ağlamaklı sesi kendisini göstermişti. Sehun olabildiğince başını salladı.

"Immm..."

Luhan derin bir nefes aldığında buğulu gözleriyle önündeki dalgalı denizi izliyordu. Denizin aksine onlar çok sessiz ve durgundu. Ardından Sehun'un omzundaki başı serbest kalmış gibi iyice ağırlığını vermişti.

"Sehun..." Luhan'ın sesindeki korku gizlenemeyecek kadar fazlaydı.

Sehun'un, Luhan'ın belindeki eli yavaşça serbest kalmıştı.

"Sehun... Sakın uyuma..." Gözyaşları konuşmasını zorlaştırırken sesindeki korku tüm hücrelerine işlemişti sanki.

Sehun'un, Luhan'ı tutan elleri gevşediğinde Luhan hıçkırıklar içinde bağırmıştı.

"Sehun! Güneş battı! Korkuyorum... Lütfen uyan..." Sonlara doğru kısılan sesi hıçkırıklarının arasından zar zor çıkabilmişti.

Sehun'un başı Luhan'ın göğsüne düştüğünde Luhan kendinde olmadan bir çığlık atmıştı. Başını kendi kontrolünü kaybetmiş gibi sağa sola sallıyordu.

"Hayır... Bana güneş batsa bile burada benim yanımda olduğunu söylemiştin...!" Korkuyla ellerini Sehun'un göğsündeki yüzüne yerleştirdiğinde elleri arasındaki buz tutmuş yüze baktı.

Gözyaşları Sehun'un yüzüne damlarken hıçkırıkları Luhan'ı serbest bırakmıyordu. Sakin olmak istercesine derin birkaç nefes aldı... Ama bu imkansızdı. Yüzünü yüzüne elinde olmadan olabildiğince yaklaştırdığında farkında olmadan cansız dudaklarına dudaklarını bastırmıştı. Gözyaşlarıyla ıslanan yüzler konuşmayı zorlaştırdığında Sehun'un cansız yüzüne fısıldamıştı Luhan...

"Seni seviyorum..." Ve ardından etrafındaki karanlığın aydınlandığını gördü. Havadan uçuşan ateş böcekleri etrafı aydınlatıyordu.

Sehun doğruyu söylüyordu... Burada hiç güneş batmıyordu.

Ve Sehun yine doğruyu söylüyordu... O tüm samimiyetiyle Luhan'ı seviyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

118K 8.4K 35
Sehun o gün o partiye gitmemesi gerektiğini biliyordu.
523 65 14
Ölümün nefesi her fal ve her kehanette vardı. Onun izleri, geleceği oluştururdu. Kehanet ölümle iç içe bir sanattı. Not: +18 olmasının bir amacı var...
132K 14.3K 43
"benim olduğunu unutmaya cürret etme." → baji keisuke x matsuno chifuyu ← × vampir & üniversite × çoğunlukla düz yazı [300921 - 230122]
685 97 7
Zaman yolculuğu yapıp insanları dolandıran bir Vampir kralı ve onu bulmaya yemin eden bir doktor.