EYLÜL (Raflarda)

By Hadadelamor90

5.4M 205K 50.2K

Karısının ölmesiyle tüm dengeleri değişen ve kızının öğretmeniyle yeniden aşkı tadan bir baba ile aşkı hiç um... More

EYLÜL ~ DİLHUN
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
EYLÜL ~ MAKUS
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
EYLÜL ~ 3
Final Videosu
🌸Duyuru🌸
LAVİNİA TANITIM
🍀
EYLÜL ÖN SİPARİŞE AÇILDI
EYLÜL İÇİN CANLI YAYIN
EYLÜL 3 Alıntısı

38. Bölüm

65.4K 3.3K 870
By Hadadelamor90

Medya: JAMES ARTHUR - Say You Won't Let Go

Ve seninle kalmak istiyorum
Yaşlanana kadar
Sadece bırakmayacağını söyle
Seninle yaşamak istiyorum
Hayalet olsak bile
Çünkü sen her zaman benim için buradasın
Sana en çok ihtiyacım olduğu zamanda
Seni ciğerlerim pes edene kadar seveceğim

Keyifli okumalar 🦋

•••••••••••••

ERTESİ GÜN

EYLÜL

Yol boyunca arabada sessizce okula doğru giderken hissettiğim gerginlikten dolayı ellerim buz gibi olmuştu. Engin'in ölümü diğer öğretmenler arasında nasıl bir etki yaratmıştı, nasıl bir ortamla karşılaşacaktım hiçbir bir fikrim yoktu.

Gerginlikle nefesimi verip Melis'in anlattıklarına odaklanmaya çalıştım. Poyraz da yüzündeki hoşnutsuz ifadesiyle benim gerginliğimi izliyordu. Ona doğru yan bir bakış atıp keyifsiz olmama rağmen gülümsemeye çalıştım ama bu, içi boş bir gülümsemeydi. Ayrıca kafamın içindeki bir ses İlayda'ya gitmemi söylüyordu. Üst üste yaşadığım Engin ve Arzu olayından sonra biraz olsun içimi boşaltmaya ihtiyacım olduğunu hissediyordum. Her ne kadar onunla sürekli telefonda görüşüp konuşsam da onu görmeyi onunla dertleşmeyi şiddetle istiyordum lakin Poyraz'ın bu konudaki taviz vermez tavrını düşününce gidemeyeceğimi anlamama yetiyordu. Belli belirsiz içimi çektim. Benim içimi çekmem Poyraz'ın ne olduğunu anlamaya çalışırcasına başını sallamasına sebep oldu. Ona yeni bir içi boş gülümseme gönderip bakışlarımı Melis'e çevirdim.

Dakikalar sonra okula geldiğimizde Cesur ile Melis arabadan inince Poyraz elini belime dolayıp beni kendine çekti. Dudaklarını yanağıma sürterek; "Söyle hadi, ne istiyorsun?" diye sordu.

Bu duruma artık şaşırmadığım için başımı kaldırıp gözlerine baktım. "Doğru tahmin ettin, senden bir şey isteyecektim.''

Poyraz gülümsemedi ama dudakları tebessüm denilebilecek bir hareketle hafifçe kıvrıldı.''İç çekişlerinin boşa olmadığını biliyordum.''

Poyraz'a hüzünlü bir bakış atıp; ''Son yaşananlardan sonra İlayda ile karşılıklı dertleşmeyi özlediğimi hissettim. Yanına gidemeyeceğimi ya da onun da işlerinin yoğunluğundan dolayı bir süre gelemeyeceğini biliyorum ama yine de şansımı denemek isteyecektim.'' dedim.

Ben bitirince Poyraz dudaklarını saçlarıma bastırdı ve kokumu içine çekmek istercesine derin bir nefes aldı. Kısa bir süre saçlarımın üzerinden dudaklarını ayırmadan öylece sessizliği paylaştık. Sanki düşüncelere boğulmuş bir hali vardı, belki de söylediklerimi tartıyordu.

Çok kısa bir süre daha bekledikten sonra; "Cesur ile Serdar da yanında olacak." deyince hızla başımı geriye çekip yüzüne baktım.

"Nasıl yani, sen şimdi bana tamam mı diyorsun?" diye sorduğumda başını salladı.

Gözümü bile kırpmadan arka arkaya; "Bildiğimiz tamam bu değil mi? Gerçi bilmediğimiz tamam yok ama yoktu değil mi?" diye sorunca o an saçmaladığımı fark edip duraksadım ve yüzümü buruşturdum. "Off ne saçmalıyorum ben?"

Yine de küçük bir çocuğun heyecanı sarmıştı içimi lakin heyecanım uzun sürmedi. Zihnimin gerisindeki bir görüntü bana el sallayınca gitme hevesim sarsıntıya uğradı. Omuzlarımı düşürüp beni hafif bir tebessümle izleyen Poyraz'a baktım. "Ya Melis n'olacak? Sonuçta okuldan birlikte çıkıyoruz ve onu eve bırakıp tekrar pastaneye gidersem çok üzülür. Onu bensiz eve gönderirsem de üzülür. Yok yok vazgeçtim, onun üzülmesini göze alamam. İlayda müsait olduğunda gelir."

Poyraz minnet dolu bir ifadeyle yüzüme baktı baktı baktı ardından yüzündeki tebessümünü bozmadan; "Melis'i eve bırakmanıza gerek yok, o da seninle birlikte pastaneye gidebilir." dediğinde kalp atışlarım hızlanmaya, şaşkınlıktan gözlerim büyümeye başladı.

Şok olmuş bir halde gözümü kırpmadan Poyraz'a bakmaya devam edince Poyraz gülümseyerek elini gözlerimin önünde sallamaya başladı. ''Menekşem.''

Başımı sallayıp üzerimdeki şoktan kurtulmaya çalıştım."Şaka yapıyorsun değil mi? Şu an benim hislerimle oynuyorsun." deyince de hızla kaşları çatıldı. "Sen ne zaman benim senin hislerinle oynadığımı gördün?"

"Hiçbir zaman."

"O zaman?"

Kabul ediyorum ki Poyraz'ın beklemediğim bu tavrı, tamamen saçmalamama sebep olmuştu ama Melis için imkansız dediğim bir olay gerçek olurken saçmalamamak hiç elimde değildi. Bu kadar kolay olmamalıydı, garip bir durum vardı ortada. Dün, Poyraz'ın müştemilattan yarı çıplak çıktığını hatırlayınca telaşla yüzüne baktım. "Ah tabii ya. Sen dün müştemilattan öyle çıkınca üşüttün. Ateşin çıkıyor olmalı ondan izin veriyorsun." diyerek elimi alnına bastırdım.

Poyraz, alnındaki elimi alıp sıcak dudaklarının üzerine bastırdı. Gözleri arsız bir ışıltıyla parlıyordu. "Dün sana, bana öfkelendiğinde seni çok arzuladığımı söylediğimde sevimli hallerinle de çok arzuladığımı söylemeyi unutmuşum. Biraz daha karşımda böyle sevimlilikler yapmaya devam edersen emin ol kendimi bu defa durduramayacağım ve dersine birkaç saat geç kalacaksın. Belki de bugün hiç derse giremeyeceksin." deyince birden üzerime soğuk su dökülmüşçesine titrediğimi hissettim.

Allak bullak olmuş bir ifadeyle yüzüne baktım. Onun yüzündeki ciddi ifadesini ve gözlerindeki yoğun arzusunu görünce sertçe yutkundum. Şaka yapmıyordu.

Poyraz ciddi ifadesinden sıyrılıp halime gülümseyerek burnumun ucuna şefkatli bir öpücük kondurdu. "Akşama görüşürüz menekşem, iyi dersler."

Rahat bir nefes vererek kollarımı boynuna doladım. "Özellikle Melis'e izin verdiğin için teşekkür ederim sevgilim. Bu haber onu çok mutlu edecek. Seni çok fazla seviyorum." diyerek boynundan ayrıldım ve yanağının üzerine minik bir öpücük kondurup arabadan indim.

Ağzım kulaklarımda okula girdiğimde ise Engin'in ölümü aklıma gelince gülümsemem yarım kaldı, gerginlikle öğretmenler odasına yürümeye başladım.

Öğretmenler odasının kapısının önüne gelince derin bir nefes alıp içeriye girdim. Tam da tahmin ettiğim gibi odada matem havası vardı, tüm öğretmenler durgundu.

Bakışlarımı, Beren'e doğru kaydırıp yanına doğru ilerledim. Tüm öğretmenlere ithafen;
"Günaydın." diyerek Beren'in yanına oturdum. Beren üzerimdeki gerginliği almak istercesine kolumu sıktı.

"Eylül, duydun değil mi? Dün akşam Engin Bey evinde intihar etmiş." diyen Oktay Hoca'ya baktım. Poyraz'ın isteği üzerine tüm öğretmenler tarafından ölümü böyle bilinecekti.

Oktay Hoca'ya başımı sallayıp; "Duydum." dedim.

"Ne derdi vardı ki? Kendi çapında mutlu iyi bir adamdı." dedi Pınar Hoca'da.

Beren hafif bir öksürükle genzini temizleyip; "İyi bir adam mıydı? Arkadaşlar, sizin haberiniz olmamış sanırım. O pislik adam Zehra Öğretmen'i evinde zorla alıkoymuş ve ihbar üzerine gelen polisleri görünce intihar etmiş, değil mi Eylül?" diye sorarak bana döndü.

Tüm öğretmenler şok olmuş bir halde Beren'e bakarken birden tüm bakışlar bana çevirilince omuzlarımı dikleştirip Beren'i tasdikledim ve bilmeleri gereken kısımları daha önceden planladığımız gibi anlatmaya başladım.

Öğretmenlerin yüzleri duyduklarıyla şekilden şekle giriyordu. Her birinin midesinin kusma isteğiyle sızladığına yemin edebilirdim. Engin pisliği bunu çoktan hak etmişti.

Kapının çalınıp açılmasıyla birlikte bakışlarımızı yeni gelen müdür beye çevirdik. Aşağı yukarı 40'lı yaşlarının başında orta boylu, hafif göbekli ve gözlüklü, iyi giyinimli bir adamdı. Yüzünde de samimi bir gülümsemesi vardı.

Hepimiz ayağı kalkınca nazik denilebilecek bir ifadeyle selam verdi. "Öncelikle böyle bir olay sonucu okulunuzda göreve başladığım için üzgün olduğumu belirtmek isterim. Daha farklı şekillerde başlayıp sizlerle öyle tanışmayı isterdim." dedi ve hafifçe yüzünü buruşturup konuşmaya devam etti. "Neyse, ben yeni müdürünüz Osman Karlıca." dediği sırada zilin sesi duyulunca gülümseyerek; "Tanışmaya daha çok vaktimiz olacak, iyi dersler." dedi.

Tüm öğretmenler, odadan çıkmadan önce yanında durup isimlerini söyleyerek elini sıktılar ve odadan öyle çıktılar. Beren'le ise notlarımızı hazırladığımız için en sona kalmıştık. Herkes çıktıktan sonra biz de diğer öğretmenler gibi yanında durup gülümseyerek yüzüne baktık.

Önce Beren elini uzattı. "Hoş geldiniz Osman Bey. Ben de Beren, sınıf öğretmeniyim."

Osman Bey de elini uzatırken; "Memnun oldum Beren Hanım." dedi.

Beren'in elini bırakınca aynı şekilde elimi uzatıp; "Ben de Eylül, hoş geldiniz Osman Bey." dememle birlikte Osman Bey'in yüz ifadesi anında değişti.

Elimi sıkmak yerine eli ceketinin düğmesine gitti ve son derece ciddi bir tavırla;
"Poyraz Bey sizden yeterince bahsetti Eylül Hanım, memnun oldum." diyerek başını öne eğdi.

Şok olmuş bir halde karşımdaki adama bakakalınca Beren'in gülmemek için kendini zor tuttuğunu gördüm. Havada asılı kalan elimi indirip dirseğimle Beren'i dürttüm ve adama verecek cevabım olmadığı için odadan çıktım.

Benim peşimden Beren de odadan çıktı ve kendini bırakıp gülmeye başladı.

Sertçe kaşlarımı çattım. "Gülme Beren!"

"Engin olayından sonra Poyraz Bey ciddi önlem almış ha?"

"Adama ne dediyse artık Eylül olduğumu öğrenince hortlak görmüşe döndü."

Diyebileceklerini düşündükçe yüzümü buruşturdum. Beren de gülmeye hatta katıla katıla gülmeye devam ediyordu. Gözlerimi kısıp ona baksam da beni umursamadan sınıflara doğru ilerledi. Sınıfların önüne gelince yanımdan tam ayrılıyorduk ki aklıma gelen düşünceyle onu durdurdum. "Okul çıkışı işin var mı?"

"Hayır bir işim yok, neden ki?"

"Akşam üzeri Melis'le birlikte İlayda'nın yanına gideceğiz ve tabii yanımızda Cesur da olacak." diyerek muzip bir ifadeyle göz kırptım.

Beren'in şaşkınlıktan ağzı bir karış açık kalmıştı. "Poyraz Bey bugün beni kesinlikle çok şaşırtıyor." deyince gülümsedim. "İşte o konuda hemfikiriz. Eee ne diyorsun, gelecek misin?"

"Bilmem ki."

"Bence gelmelisin."

"Ya Melis?"

"Eminim bir şey anlayamayacaktır."

"Kabul öyleyse." dedi ve sınıfına doğru ilerledi.

O sınıfına ilerlerken ben de sınıfıma girerek ilk dersime başladım.

********

Yoğun geçen günün sonunda İlayda'nın pastanesine yol aldığımızda ilk kez bu kadar heyecanlı hissediyordum. Melis de pastaneye gideceğimizi öğrendiğinden beri yol boyunca bir kuş gibi sürekli şakımıştı. Hallerini, yüzümde bozmadığım tebessümümle izledim.

Araba pastanenin önünde durunca başımı dışarıya çevirdim. Bizimle birlikte 5 araba daha durmuştu. Anlaşılan Poyraz yine ciddi önlemler aldırmıştı. Ayrıca arabada bize geçen gün olduğu gibi Serdar da eşlik etmişti.

Arabadan indiğimizde Melis ürkekçe çevresine bakınıp elimi tuttuğu sırada etrafımız etten duvarlarla örüldü. Neyse ki pastanenin girişi önümüzdeydi ve etrafımızdaki etten duvar içeri girmemizle birlikte yok oldu. Yanımızda sadece Cesur ile Serdar kaldı.

İçeriye girer girmez rahat bir soluk verip tıpkı Melis gibi bakışlarımı pastanenin içinde gezdirdim. Melis hayranlıkla bense özlemle bakıyordum.

İçeriye girmemizle beraber İlayda yanımıza gelip boynuma sarıldı. "Hoş geldiniz."

Benden ayrılıp Melis'i kucakladı. ''Sen de hoş geldin güzel kız.''

Melis konuşmayıp hızlı hızlı başını salladı. Heyecanı her halinden belliydi.

İlayda ile Melis'in haline gülümseyip tezgaha yakın bir masaya ilerledik. Cesur ile Serdar da boş buldukları bir masaya doğru ilerlediler. Onların siparişini almak için yanlarında dikilen adamı görünce; "Serkan bu mu?" diye sordum.

"Evet o."

"Nasıl biri? Kalıcı mı?"

İlayda, "Öyle duruyor ama bakalım." diyerek Melis'e döndü. "Söyle bakalım, ne yemek istersin?"

Melis tereddütlü bir şekilde bana döndü. "İstediğimi yiyebilecek miyim?" diye sorunca başımı sallayıp ayağa kalktım. Elimi uzatıp; "Gel benimle, canın hangisini isterse onu ye." dedim ve tezgaha doğru onunla birlikte ilerledim.

İlayda da bizi takip ederken Cesur ile Serdar'ın keskin bakışları bizim üzerimizdeydi.

Melis yemek istediğini seçtikten sonra Cesur'un olduğu masaya ilerleyince ben de İlayda'nın yanında kalıp siparişleri hazırlamasına yardımcı olmaya başladım. "Demir yok mu?"

İlayda'nın bakışları saate kaydığında gergin çıkan bir sesle; "Muhtemelen 1 saat sonra gelecek." dedi.

Neden durduk yere gerildiğini anlamamıştım. Gerginliğinin sebebini anlamak için üzerine oynamak istedim. "Hâlâ yardıma devam ediyor yani?"

"Evet ediyor ama Meltem'le barışması yakınmış. Barışınca da benimle işi biter, bir daha gelmez diye düşünüyorum."

Bir solukta söylediği cümleden nedense üzüleceğini sezmiştim. "Gelmezse üzülür müsün yoksa?" diye sorduğumda İlayda'nın kaşları çatılınca hayretle ona baktım.

Normal şartlarda böyle bir soru karşısında alaya alması gerekirken tam tersi bir tepki vermişti.

Alelacele savunmaya geçti. "Ne alakası var Eylül? Neden üzüleyim? Bir anlaşma yapmıştık ve bitmek üzere. Zaten Serkan da kalıcı gibi. Bu durumda Demir'le birbirimize artık ihtiyacımız kalmıyor. Kalmasın da." dediğinde Melis; "Aa Beren öğretmen geldi." deyince başımı hızla İlayda'dan Cesur'a çevirdim.

Anlamam gereken bir diğer mesele Cesur'du.

Melis'in sesiyle Cesur başını kaldırıp kapıya baktı ve gözünü bile kırpmadan Beren'e baktığında Beren de onun bakışlarını fark edip ona bakmaya başladı.

Taa ki önüne Serkan geçene kadar.

Serkan, Beren'i karşılarken bakışlarımı yeniden Cesur'a çevirdim. Masanın altındaki ellerini yumruk yapmış, olabildiğince çattığı kaşlarıyla karşısındaki ikiliyi bakıyordu.

Cesur'un ifadesine gülümsediğimde İlayda dürtünce ona döndüm. Onun da bakışları Cesur'un üzerindeydi. "Neler oluyor?"

"Yakında anlayacağım." dedim ve yanımıza gelen Beren'e sarıldım.

İlayda ile Beren de birbirine sarıldıklarında bu defa Melis'e döndüm. Keyifle Cesur'a ve Serdar'a bir şeyler anlatıyordu. Benim baktığımı fark edip bana sıcacık gülümseyince ona doğru göz kırptım.

Yanı başımdaki hareketliliğe çevirdim başımı. İlayda, Melis'in siparişlerini masaya götürüyordu. Dudaklarımı büküp Beren'e ithafen; "Keşke sen götürseydin." dedim.

Beren derin bir iç çekti. "Bu bir şeyi değiştirmeyecek ki benim varlığım onu ilgilendirmiyor bile."

Büyük bir olasılıkla Beren bu konuda yanılıyordu. Cesur'un bakışları hiç de ilgilenmiyorum havasında değildi. Karşı çıktım. "Bana hiç öyle gelmedi, Serkan'ın seni karşılamasından hoşlanmamış gibi bakıyordu."

"O öyle kafa karıştırmayı sever ama tamamen abilik taslamasıyla alakalı bir durum."

Yanılmış olma ihtimalimden dolayı yeniden Cesur'a baktım ve Cesur'un çattığı kaşlarını bozmadan karşıya baktığını gördüm. Bakışlarının odağındaki kişiye çevirdim başımı. Öfkeyle Serkan'a bakıyordu.
Serkan ise Beren'e...

"İkinizin bana söylemediği bir şey olduğunu düşünüyorum." Hemen arkamızda biten İlayda'ya döndüm.

Beren'le tam arkamızda durmuş, kuşkuyla bize bakıyordu.

Beren buruk bir tebessümle Cesur'u işaret etti. ''Gönül işleri.''

İlayda gülümsemeye başlayıp muzip bir şekilde; "Demek Cesur'dan hoşlanıyorsun." dedi.

Beren'in bakışları dalgınlaşırken; "Aşık olduğum ilk ve son adam." diye mırıldandı.

"Oo kara sevda ha?" diye sorunca İlayda, Beren başını salladı. "Onu gördüğüm ilk andan beri hayatıma bir daha kimseyi almadım, almam da. Bu yıllardır değişmedi, değişmeyecek."

"Yıllardır mı? Sen Cesur'u daha önceden tanıyor muydun?"

İlayda'nın gözleri şokla açılmıştı. Gülümseyerek araya girdim. "Tabii sen daha Beren'in kim olduğunu bilmiyorsun."

İlayda kaşlarını çatıp kollarını göğsünde bağladı. ''Siz ikiniz benden ne saklıyorsunuz?''

Beren konuşmak için tam dudaklarını aralamıştı ki içeriye müşteri girince Cesur'un hareketlendiğini fark ettim. Ani bir hareketle ayağa kalkıp Melis ile birlikte seri adımlarla arka tarafa geçti.

Neler oluyordu? İçime nahoş bir hissin dolması normal miydi?

Sorularıma cevap bulabilmek adına Serkan'ın karşıladığı iyi giyinimli kadına baktım. Kadın bize doğru yürürken Beren kadını fark eder etmez; "Ne alaka?" diye fısıldayınca içimdeki nahoş his iyice köpürdü.

Kadın ise yanımıza gelip; "İlayda Hanım." deyince İlayda; "Buyurun benim." dedi.

Kadın çok kısa bir anlığına İlayda'yı süzdükten sonra elini uzattı. "Merhaba İlayda Hanım, ben de Demir'in arkadaşı Meltem."

İlayda duyduğu isimle öylece kaldığında aynı şaşkınlıkla ben de Meltem'e baktım. Cesur'un saklanma sebebini şimdi anlamıştım. Büyük bir ihtimalle Melis'in varlığından Meltem'in haberi yoktu. Dışarıdaki onca korumanın varlığını, Cesır'un yanındaki küçük kıza bağlaması muhtemeldi ve Poyraz'ın hataya tahammülü yoktu.

İlayda çok kısa bir an sonra toparlanıp gülümsemeye çalışarak; "Memnun oldum Meltem Hanım." dedi.

Meltem, cevap vermek yerine gülümsemeyle yetinip elini usulca geri çekerek gözlerini tezgahtaki pastalarda gezdirdi. "Ününüzü çok duydum, o yüzden geçerken uğrayıp tatlılarınızdan almak istedim." diyerek yeniden İlayda'ya baktı. "Demir her buluştuğumuzda sizi ve pastalarınızı anlatmayı bitiremeyince doğrusu çok merak ettim."

İlayda'nın yüz ifadesi yavaşça değişirken Beren yanıma gelip sessizce; "İlayda ile Demir Bey ne alaka?" diye sordu.

"Uzun hikaye."

"Aralarında bir şey mi var yoksa?"

"Benim bildiğim kadarıyla yok."

"O zaman Meltem neden buraya gelmiş?"

Şaşkın bakışlarım Beren'i buldu. "Sen Meltem'i tanıyor musun?"

"Demir Bey'in kız arkadaşıydı, aynı zamanda şirketin avukatı ve kolay kolay böyle bir pastaneye gelip tatlı alacak bir kadın değil. O yüksek kesimin hitap ettiği yerlerde takılmayı sever. Burada olması normal değil."

İlayda'nın; ''Sağ olsun.'' dediğini duyunca Beren'e cevap vermeden karşımdaki ikiliye baktım. İlayda gülümsüyordu lakin bu oldukça gergin bir gülümsemeydi.

Meltem umursamaz denilebilecek bir ifadeyle omzunu silkti. "Demir işte, yufka yüreklidir. İhtiyacı olan insanlara yardım etmeye bayılır."

Meltem'in sözleri İlayda'yı adeta bozguna uğratmış, yüzünde yama gibi duran gülümsemesini de soldurmuştu. Araya girme ihtiyacı içinde öne atıldığımda Beren kolumu tutunca durmak zorunda kaldım. ''Araya girmen İlayda'yı daha zor durumda bırakır. Bırak kendi halletsin.''

Çaresizce kabullendim. Meltem de tezgah üzerindeki pastalara göz gezdirmeye devam edip eliyle soldakini işaret ederek; "Şunu istiyorum." dedi.

İlayda, öfkeli bakışlarını zar zor Meltem'in üzerinden çekti ve işaret ettiği pastayı alarak paketlemeye başladı. Paketi hazırladıktan sonra Meltem'e uzatınca Meltem de çantasından çıkardığı parayı İlayda'ya uzattı.

Meltem'in para uzatması, İlayda'nın yüzüne dakikalar sonra ilk kez gerçek bir tebessümün yerleştirmesine sebep oldu. "Demir birazdan yine yanıma gelecek ve arkadaşından para aldığımı duyarsa aramız bozulabilir ki Demir'le aramın bozulması isteyeceğim en son şey bile değilken göze alamam. Bunu kaldırabileceğimi zannetmiyorum. Bu yüzden bu pasta müessesemizin size ikramı, afiyet olsun."

Meltem'in tek kaşı ağır ağır kavislendi ardından pastayı İlayda'nın elinden aldı. "Ne kadar da düşüncelisiniz öyle? Şimdilik size iyi günler o zaman, daha sonra yine görüşeceğiz." diyerek arkasını dönüp kendinden emin adımlarla pastaneden çıktı.

Meltem'in pastaneden çıkmasıyla İlayda'nın elleri yüzünden aşağıya sert denilebilecek bir tavırda indi.

Kararsız bir sesle; "İlayda neler oluyor?" diye sorduğumda öfkeli bakışlarını bana çevirdi. "Olan şu ki kadın, Demir'in bir anda hayatına giren kişinin kendisine rakip mi değil mi diye görmeye gelmiş."

"Rakip mi peki?"

Beren'in sorusu üzerine İlayda sert bakışlarını ona çevirdi. "Rakip falan değil. Halbuki ben o kadına iyilik yapıyorum ama onun bundan haberi yok."

"Ne iyiliği?"

İlayda sıkıntılı bir nefes alıp Demir'le aralarında geçen anlaşmayı ve sonrasını özet halinde aktarmaya başladı. Beren onu ilgiyle dinlerken içeriden Cesur ile Melis çıkınca onlara baktım. Melis yanımıza gelir gelmez gülümseyerek; "Beni görmemesi gereken biri gelmiş sanırım o yüzden saklandık." deyip kıkırdadı. Sonrasında Beren'e dönüp; "Cesur abim içerideyken senin de küçük sırrımızı bildiğini, kimseye söylemediğini söyledi. Sana da güvenebilirmişim." deyince elim Melis'in saçlarında gezindi.

Saklanması gerektiğine öylesine adapte olmuştu ki asla zorluk çıkarmıyordu.

Beren de Melis'in yanağından makas aldığında Cesur ile Serdar'ın aynı anda yemiden hareketlendiğini fark edince bakışlarının odaklandığı yere döndüm. Kapıda Poyraz'ı görmemle kalbime adrenalin pompalanması aynı anda oldu.

Arkasındaki iki adamıyla beraber içeri girdiğinden dolayı tüm müşterilerin de gözleri ona kaymıştı. O ise etrafındaki meraklı bakışlara aldırmadan gözlerimin içine baka baka bana doğru yürüyordu. Tam karşımda durup aşkla gözlerimin içine bakınca karşısında eridiğimi hissettim ve eridiğimi ona belli edercesine yutkundum. Gözlerinden geçen parıltısıyla; "Menekşem." deyince gülümsedim. "Seni burada görmeyi hiç beklemiyordum, beni çok şaşırttın sevgilim."

Poyraz'ın dudakları şefkatle aralandı. "Ailemi almaya geldim."

Söylediği söz içimi çepeçevre yoğun bir huzurla sarmalamış, yüzümü aydınlatmıştı. Burnumun direğinin sızladığını hissedince ona sıcacık gülümsedim. Poyraz da eğilip yanağımdan öperek tezgah arkasından bizi izleyen Melis'e doğru ilerledi ve aynı şekilde onu da öptü. Ardından ona bakan İlayda ile Beren'e başıyla selam verdi.

"Hoş geldiniz Poyraz Bey. Kahve ya da pasta alır mıydınız?"

Poyraz, İlayda'ya nazik denilebilecek bir sesle; "Teşekkür ederim ama bizim artık gitmemiz gerekiyor." diyerek bana döndü. Tamam anlamında başımı sallayınca ceketime uzanıp yanıma geldi ve giymeme yardımcı oldu.

Melis'i almak için tam tezgaha yönelmiştim ki içeriye Demir girince İlayda olduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. Kesinlikle çok garip davranıyordu ve benim bunun sebebini en kısa zamanda öğrenmem gerekiyordu.

Demir de İlayda'ya kısa bir bakış attıktan sonra Poyraz'ın yanına gidip bir şeyler anlatmaya başladı.

Melis'i tezgah arkasından alarak Poyraz'la Demir'in yanına doğru ilerledim. İlayda ile Beren'de tezgah arkasında kalmışlardı. Cesur, Beren'in orada olmasını fırsat bilerek tezgaha yanaştı. "Beren sen de geliyorsun."

Beren'in itiraz seslerini duysam da uzaklaştığımız için tam olarak ne dediğini anlayamamıştım.

Poyraz'la Demir'in yanına vardığımızda Poyraz elimi tutarken Demir'e döndüm. "Hoş geldin Demir."

"Hoş buldum Eylül." dedi ve mutluluktan yerinde duramayan Melis'e döndü. "Burada olduğundan haberim olsaydı daha önce gelirdim." diyerek yanağından öptü.

"Burada çok güzel vakit geçirdim amca ama keşke sizde burada olsaydınız.Yolda sana hepsini anlatacağım." Demir'in eline uzanıp yürümeye yeltendi. Onun da bizimle beraber geleceğini zannetmişti. Taa ki Demir onu engelleyene kadar. Demir, küçük bedenini kendine doğru çevirip onunla aynı hizaya geldi. "Ben şimdi burada kalacağım prenses, akşama geldiğim zaman anlatırsın olur mu?" diye sorunca Melis merakla bir ona bir de babasına baktı. "Neden ki?"

Demir; "İlayda ablana biraz yardım edeceğim." deyince bakışlarımı hızla Poyraz'a çevirdim.

Yüzünde hiçbir ifade olmadan sabit bir şekilde Demir'e bakıyordu. Bu durumdan rahatsız mıydı değil miydi ne yazık ki anlayamamıştım.

Melis meraklı ifadesini bozmadan; "Ama onun yardımcısı var ki?" diyerek Serkan'ı işaret edince Demir kimden bahsettiğini anlamış olmalı ki Serkan'a bakmadan konuşmaya devam etti. "İlayda'nın benim de yardımıma ihtiyacı var."

Demir'in sözleriyle Poyraz sığ bir nefes aldı ve Melis'in daha fazla soru sormasını engellemek ister gibi eline uzandı. "Gidiyoruz."

Poyraz ilerlemeye başlayınca Melis'le beraber hızlı adımlarına ayak uydurmaya çalışarak pastaneden çıktık. Kapı dibindeki arabaya binerken ise az ileride yere atılmış İlayda'nın, Meltem için hazırladığı paketi görünce içim burkuldu, sıkıntıyla soludum. Büyük bir ihtimalle bu kadın İlayda'nın başına bela olacaktı.

••••••••••••••

Herkese merhaba🌸
Desteklerinizi ve oylarınızı bekliyorum🦋
Aşkla kalın, sevgiyle nefes alın💜

Continue Reading

You'll Also Like

104K 6.6K 57
yaseniya uzun zamandır onu izleyip onu dikizleyen merve'yi farkeder. • texting & düzyazı
953K 50K 77
"Ben de Riva Aşiretinin Hanımağası Gece Riva isem seninle evlenmem, konağınada kuma gelmem!" dedim öfkeyle bağırarak, artık hiçbir şey dayanılacak gi...
2.6K 58 8
Sungiee: *fotoğraf* Sungiee: fantezi, sever misin? Minholee: siktir
ZERDA By Neşee

General Fiction

329K 15.9K 20
Kitabım Töre değil mahalle kitabıdır. "Zerda..." diye başladı, aynı hevesle. "Allah şahidim ki bana nasip ettiği emanetine şu can bedenden çıkana kad...