ZEHR-İ VİRAN

Bởi AsiMavera

737K 30.5K 20.4K

Yasak olanın verdiği haz mıydı; bizi günaha iten? Ya da aşk mıydı; yasak olmasına rağmen günahını göze aldır... Xem Thêm

ZEHR-İ VİRAN
❦1❦ ↑ ENKAZ ↓
❦2❦ ↑Gece Gözlü↓
❦3❦ ↑Samira SANCHEZ ↓
❦4❦ ↑İÇİNDE KALAN↓
❦5❦ ↑O BENİM KARIM!↓
❦6❦ ↑AFFET BENİ ARAP KIZI..↓
❦7❦ ↑BEN HEP SENİN YANINDA OLDUM..↓
❦8❦ ↑ZEHR-İ VİRAN↓
❦9❦ ↑İZİN VERİR MİSİN?↓
❦10❦ ↑GEÇ KALMAK İSTEMİYORUM!↓
❦11❦ ↑SEN VE BEN, BİZ OLDUK MU Kİ ?↓
❦12❦ ↑SENİ TANIMAYACAĞIMI MI SANDIN ARAP KIZI..↓
❦13❦ ↑SENİNLE OLMAYACAĞIM↓
❦14❦ ↑BİZ TEHLİKELİYİZ↓
KARANLIK OKYANUS
❦15❦ ↑GECENİN SEVGİLİSİ↓
❦16❦ ↑BİR SON - BİR BAŞLANGIÇ↓
WhatsApp Grubu
❦17❦ ↑ACI VE TATLI↓
❦18❦ ↑DEĞERSİZ↓
DESTİNA
❦20❦ ↑ M E Y U S ↓
❦21❦ ↑UFAK DOKUNUŞLAR↓
❦22❦ ↑ RİYAKAR GECE ↓
❦23❦ ↑ KELEPÇE ↓
❦24❦ ↑MEZARLIK↓
❦25❦ ↑ İDAM ↓
❦26❦ ↑ ÖFKENİN YANKISI ↓
❦27❦ ↑ DÜĞÜN ↓
❦28❦ ↑ İNTİHAR VE GÖZYAŞI ↓
❦29❦ ↑YERLE BİR↓
❦30❦ ↑ GECENDE BENİM GÜNDÜZÜNDE ↓
❦31❦ ↑ HAKİKATLER ↓
❦32❦ ↑ ZİHNİN MECRUH TUTSAKLIĞI ↓
❦33❦ ↑KIRILAN ZİNCİRLER↓
❦34❦ ↑ İLK TEMAS ↓

❦19❦ ↑MAZİNİN YARALI İZLERİ↓

6.4K 442 154
Bởi AsiMavera


Multimedya;

Bir buçuk senenin ardından yeniden buradayım
ve artık bu hikayeyi
bir kez daha uzun bir arayla ihmal etmeyi düşünmüyorum.
Bir kitleyi elbette kaybettim fakat kalanlarla kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Hikaye hakkında yorumlarımızı bırakmayı unutmayın.

İyi okumalar...

🦋

Sezen Aksu - Vay

19. BÖLÜM:
"MAZİNİN YARALI İZLERİ."

Çıkacağımız yolların sonunu belirleyen ince bir kader çizgisi yazılıydı bizim için. Ayaklarımızın yere sağlam bastığı her an bundan duyduğu memnuniyetsizliği önümüze yeni yeni engeller koyarak açıkça belirten bir hayat vardı. Başkaldırdıkça çıldırıyor, üzerimize saldırıyordu. İstediği tek şey ona biat etmemiz olan bu dünyaya artık gücünün yetmediğini hissediyordu Samira. İnsanların iflah olmaz hırslarıyla baş edemiyordu, edemezdi. O yıllar boyunca bir odada kendine, kaderine, babasına olan kırılganlıklarıyla büyümüştü. Güçlü duramadığı, güçlü durup da karşısında duran herkese başkaldıramadığı için nefret etmişti kendisinden. Küsmüştü kaderine, hiçbir zaman yüzünü güldürmediği, okuduğu kitaplardan, izlediği filmlerden gördüğü sevgi denen illeti kendine hiç tattırmadığı için. Ve söküp atmıştı içinden babasını; her gün yalnızca pencerelerden dışarıdaki dünyayı izlemesine izin verdiği için.

O her ne kadar istemese de kırılgan, fazlasıyla naif bir karaktere sahipti.

Şimdi karşısında avını parçalamak istermiş gibi bakan bir kadın vardı ve onun yanında kendisi ürkek bir kız çocuğu gibi görünüyordu. Her ne kadar düşünmek istemese bile kendini yetersiz hissediyordu Samira. Hem dünya, hem de hemen yanında duran adam için.

"İn aşağıya!" diye bağırdı Elly sinirle arabanın kaportasına var gücüyle vurduğunda. "İn, parçalayacağım seni!"

"Burada bekle." Cesar kıza sert bir şekilde bakarak sözünü dinlemesi için ikazda bulundu. Aksi halde kendisini dinlemeyeceğini, ineceğini biliyordu. Adam arabadan aşağı indi. Elly'i sakinleştirmek adına verdiği çabaların yersiz olduğunun farkındaydı fakat karsındakinin bir kadın olduğunu düşünerek aynı zamanda kendisini de sakinleştirmeye çalışıyordu. Çünkü Cesar sabırsız bir adamdı; laf anlamayan birine laf atmak onun tarzı değildi.

"Her şey onun suçu!" dedi öfkeyle bağırırken. "Her şey o geldikten sonra oldu, biz o geldikten sonra dağıldık, paramparça olduk anlıyor musun?"

Samira duydukları karşısında yüzünü buruşturdu. Kendisinin olacaklardan haberi bile yoktu, nasıl olurdu da bu kadın her şeyden kendisini sorumlu tutabilecek hakkı kendisinde bulabilirdi? O an kendisine edilen hakaretlere ve iftiralara dayanamadı, düşünmeden arabadan indi ve Cesar'ın ne kadar kızacak olduğunu bildiği halde kadının karşısına geçti. İfadesinde kocaman bir boşluk vardı, bu nedenle kelimelerini doğru seçebilmek adına bekledi birkaç saniye. O an adamın yüzünde kız sözünü dinlemediği için belirgin bir kızgınlık, kadınınkinde ise apaçık bir nefret vardı Samira'ya karşı.

Elly öyle çok nefret ediyordu ki Samira'dan elinde olsa bir saniye bile düşünmeden yok ederdi onu hayatlarından. Fakat bunun devamında Arap Şeyh'in başlarına getirecekleri büyük belalar korkutuyordu kızın gözünü. Sevdiklerine gelecek zararlar durduruyordu Elly'i ve aklındaki kötü düşünceleri faaliyete geçirme fikrini.

"Beni ısrarla isteyen Araz..." dedi Samira ağzına aldığı cümleden nefret ederek yüzünü buruştururken. "Düğün günü vazgeçtiğimi söylememe rağmen babamı ikinci kez ikna eden Araz, onu istemediğimi defalarca kez yüzüne söylememe rağmen hala peşimde dolanan Araz!"

Samira'nın yükselen sesi karşısında hayret etti Elly. Ona göre kızın buna ne hakkı, ne de cüreti olabilirdi. O koskoca Elly'di. Ona kimse yan bakmaya bile teşebbüs edemezdi, Samira'da kim oluyordu ki?

"Ama tüm suçlu Samira!" Bağırdığı için ağrıyan boğazının acısını yutkunarak geçirmeye çalıştı Samira. Hırçınlık ona göre değildi; kalp kırmak, karşında duran insanın düşünmeden canını yakmak onun karakterine tersti bir kere. Fakat o kadar çok gelinmişti ki üzerine, ödün vermişti genç kız karakterinden. Hayat denen varlık öylesine acımasızdı ki, yapmam dediği her şeyi yapmaya zorlamıştı kendisini. Şimdi kimse kalkıp da bir kez daha onu suçlu göremezdi.

"Uzak dur artık benden!" dedi var gücüyle. "Beni suçlamaktan vazgeç ve önüne bak! Gerçekleri görmesine izin ver gözlerine! Araz'ı seviyorum diyorsun, ama onun canını yakmaktan başka hiçbir halta yaradığın yok! Kendine bak, seni delicesine seven adama yaptıklarına bak ve görsün artık o bencil gözlerin onu hak etmediğini!"

Elly öyle büyük bir hayretle kalmıştı ki durduğu yerde, ne hareket edebiliyor ne de ağzını açıp tek kelime edebiliyordu. "Sen onu hak etmiyorsun!" dedi Samira acımadan kadının gözlerinin içine bakarken. "Gözlerine bakarken nasıl küçük bir çocuğa dönüştüğünü gördüm ben Araz'ın ve senin bundan nasıl bir memnuniyet duyduğunu. Sen onun sana verdiklerinin zerresini bile vermiyorsun ona. Sadece canını yakıyorsun. Belki bugün çok üzülecek gittiğine; ama yarın oda görecek senin için düştüğü bu durumun yersizliğini. Senin değmeyen bir..."

O an Elly'nin eli Samira'nın yüzüne inmek için büyük bir öfkeyle havaya kalktı. Samira olacakları anlamış, kelimeler ağzında bir balon gibi sönmüş, gözleri sanki acıyı azaltabilecekmiş gibi kapanmıştı. Saniyeler geçmiş fakat kızın beklediği olmamıştı. O el yüzüne inmemişti. Kalbi yoğun bir pişmanlıkla sarmalandığında, çok ileriye gittiğini biliyordu. Belki de bunlar hiç ağza alınmaması gereken cümlelerdi ama Samira dayanamamıştı. Araz'ı öyle sevdiği uğruna kanlar içinde, perişan bir halde görmeye vicdanı olan hiçbir insanoğlu dayanamazdı.

"Bir daha asla," Dakikalardır kendi gururunu Elly için ayaklar altına alan adamı, Araz'ı savunmak için kadına bağırıyordu ve şimdi Araz tam karşısında bu sefer kendisi için Elly'nin karşısında duruyordu. "Benim olan hiçbir şeye dokunma."

Samira duyduğu şey karşısında ağırca yutkunurken bir süre duyduklarına mana veremedi. Araz sahiden iyi miydi? Şaşkın bakışları adamın üzerine gezinirken onun hemen arkasında duran diğer adam çekti dikkatini. Zifir karası gözleri öyle bir bakıyordu ki Samira'ya, kız bir kez daha pişman oldu ağzından çıkanlara. Adamın gözleri sanki bir uçurumdu ve Samira her seferinde o uçuruma bile isteye yuvarlanıyordu. Canı yanıyordu, hatta çok daha fazla yanacaktı bunun farkındaydı. Fakat elinden bir şey gelmiyordu. Genç kız defalarca anlatmıştı ona kendisini, birçok kere kendisinden taviz vermiş, hatta onu istediğini bile söylemişti. Bundan sonrası tamamen Cesar ve onun kalbine bırakmıştı. Elinden daha fazlası gelmezdi.

Cesar durduğu yerde kabarmış, öyle çok hırslanmıştı ki coşan bir deniz gibiydi. Her an taşmak üzere olan sularını üzerlerine salarak herkesi bertaraf edebilirdi.

"Kalp denen zırvalıklar umurumda bile değil." dedi Araz kalın bir sesle kadının kederin yosun bağlamış gözlerinin içine bakarken. "Onun nikâhı benim üzerime ve sen..." Yüzünü acımasız bir gülümseme, gözlerini kin bürüdü adamın. "Artık benim hiçbir şeyim değilsin."

Elly'nin iki gözünden birden boşalarak yanaklarına süzülen yaşlar kurumaya yüz bir toprak gibiydi. Yıllar boyu sürecek bir kuraklığın en belirgin ön izlemesiydi. Adamın bakışları kendisinin felaketi olacak, aldığı her soluğu zehir edecekti kadına, Elly bunun farkındaydı. Kadın yıllardır sevdiği adamın, kendisinin sonu olacağını artık çok net görebiliyordu Araz'ın gözlerine bakarken. Belki bencil, ben ki vurdumduymazdı ama bu karşısındaki adamı delicesine sevdiği gerçeğini değiştirmiyordu hiçbir şey.

Elly'nin Samira'ya vurmak için kaldırdığı eli adamın parmaklarının arasından boşluğa doğru savrulduğunda, Elly'nin dudaklarından ıstırap dolu bir hıçkırık döküldü.

"B..en..." dedi ama toparlayamadı kelimeleri.

Ne olursa olsun benim kalbim de dünyamda senden ibaret diyemedi. Öyle çok ağlıyor, öyle çok hıçkırıyordu ki, o an anlamıştı Elly; tüm olanlara rağmen Araz'la kendisinin asla kopamayacağına inanıyordu bu zamana kadar fakat adam çoktan kendisinden vazgeçmişti. Elly bu gerçekle tam şu anda yüzleşiyor, ama asla kabullenmeyeceğini adama göstermek için kendisinden geçercesine ağlıyordu.

'Artık benim hiçbir şeyim değilsin...'

İnanamıyordu kadın; karşısında duran adam başka biriydi sanki. Kendisi olmadan defalarca kez yaşayamayacağını, kendisinin ona nefes olduğunu, hayat olduğunu söyleyen adam değildi.

Araz saniyeler sonra bakışlarını Elly'den çekerek Samira 'ya yan bir bakış attı. Yüzünün ifadesizliğine rağmen göz bebeklerine çizili şey saygıydı. Araz, Elly'nin karşısına geçip kendisi için ona haykıran o küçük gördüğü kıza karşı artık saygı duyuyordu. Elly'e bir kez bile bakmadan oradaki herkese arkasını dönerek arabasına doğru ilerledi. Bu sefer daha az yanıyordu canı çünkü kabullenmişti artık bir şeyleri.

Bazı acılar kabullenildiğinde azalır, alışıldığında ise yok olurdu.

Araz Elly'nin kendisine karşı olan bencilliğini kabullenmişti fakat acısı onun yokluğuna alıştıkça hafifleyecek, yok olacaktı. En azından adam öyle düşünüyordu. O küçük kızında dediği gibi Elly bencildi ve Araz artık onun bencillikleriyle baş edebileceğini düşünmüyordu. Artık daha fazla kendisini onsuzlukla sınamasına tahammül edemezdi.

Cesar öfkeyle arabasına binmiş, Samira'nın gelmesini beklemeden çalıştırmıştı arabayı. Elly olduğu yerde sakinleşmeye çalışırken Samira ona gözlerinin altından kısık bir bakış atarak onu orada öylece bırakarak arabaya doğru ilerlemeye başladı. Yapabileceği başka bir şey olsa yapardı onu öyle bırakmazdı. Samira kötülüğe karşı iyilikle cevap vermeyi öğrenmişti bu yaşına kadar, kin tutmak ona göre değildi fakat kadına yaklaştığı an onun kendisine zarar vereceğini bildiğinden gidip sakin bir şeklide arabaya bindi adamla birlikte.

Cesar öyle çok güç kullanıyordu ki direksiyonu tutarken, kız adamın ellerinin yer yer sıkmaktan bembeyaz kesildiğini gördü. Yine bir felaket örmüştü aralarına; adamın sözünü dinlememiş, başka bir adamla evli olduğunu bir kez daha çarpmak zorunda bırakılmıştı yüzüne. Adam gaza sonuna kadar bastığında, kız biraz korksa da bakışlarını yoldan çekip oynadığı parmaklarına çevirmişti.

"Ne güzel sahnelerdi onlar öyle?" Öfkesi tüm yüzünün kızarmasına neden olmuştu adamın. Öyle çok sıkıyordu ki kendisini, şah damarının üzerinden yüzüne doğru uzanan tüm damarların yeşil rengi şişerek ortaya sermişti kendilerini. "Nefretten doğan büyük bir aşk hikâyesi; ne klişe ama öyle değil mi?"

Adam yüksek bir hızla gitmesine rağmen yüzünü kıza doğru çevirdi. "Sence de öyle değil mi?"

Samira ısrarla konuşmayı reddetti. Ne adama baktı, ne de yüzünde tek mimik oynadı. Buz kesmiş ellerini yine kendi ellerinin arasına alarak ısıtmaya çalıştı fakat fayda etmiyordu. O kadar çok duyguyu aynı anda yaşıyordu ki, ne yapacağını bilemez bir şekilde sadece duruyordu yerli yerinde.

"Konuşsana!" diye bağırdı Cesar yumruğunu sert bir şeklide direksiyona geçirirken. "İnkâr etsene hadi yine!"

Adamın direksiyona indirdiği her darbede Samira korkuyla yerinden sıçrıyor, bu durum adamın gözünden de kaçmıyordu. Yine de umursamadan devam ediyordu ısrarla üzerine gitmeye. Hırsına, öfkesine yenik düşüyordu.

"Deli ediyorsun beni." dedi bu sefer sakin bir şekilde. "Deli."

"Ben yalan söylemeyi bilmem."

Samira'nın konuşmasıyla Cesar'ın aldığı hırslı soluklar yerini sakinliğe terk etti. "Ben aldatmayı bilmem."

Bakışları stresten buz kesmiş ellerinin üzerinde oyalandı bir müddet daha. Ağzı değil, kalbiyle konuşuyordu bu sefer. "Beni kapattıkları o odada yalnızca kandırılmayı, kırılmayı, sadece yaşamak için nasıl nefes alınır onu öğrettiler bana. Yıllarca kandırdı mesela Âmine beni; bir gün kurtulacaksın, senin de güzel bir hayatın olacak diye. Kollarına koştuğum gün kırdı babamın beni herkesin içinde itişi ve istemeyişiyle. Ben aynen de Araz'ın dediği gibi evcil bir hayvan gibi büyüdüm yıllarca. Kin nedir bilmeden, kandırmak, aldatmak, yapmayacağım şeyleri söylemek nedir bilmem."

"Samira..."

Adını duymasıyla kafasını çeviren kız öyle bir baktı ki adamın gözlerine, tüm sustukları bir çığlık gibi ulaştı sanki kalbine. Susup da söylemedikleri kızın gözlerinde dile geldi ve adam bir kez daha pişmanlıkla baktı kızın gözlerine.

Gökyüzü sanki onlar için ağladı ve yağmur son hızıyla arabanın camlarına vurarak yağmaya başladı.

"Bundan sonra olmamı istediğin kişi olacağıma söz veriyorum Cesar." dedi soğukkanlılıkla adamın gözlerinin içine bakarken. "Bundan sonra sana karşı sadece susacağım ve sen olmamı istediğin kişiden ettiğin nefreti seyredeceğim sadece."

Cesar'ın kömür karası gözleri duydukları karşısında kederle kısıldı. Defalarca kez yaptığı gibi bir kez daha kırmıştı karşısındaki küçük kızı. Bir kez daha baş edememişti zihnin içinde susmak bilmeyen seslerle; acısını kızdan çıkarmıştı.

Adamla sürekli kavga etmekten bıktığını, ona olacağı kişiye dönüşmekle belirtmişti Samira. Korkusunun sevgisini alt ettiğini gözleri görmeli, olan şeylerden sürekli kızı sorumlu tutmaktan acilen vazgeçmeliydi. Belki adamdan yaşça küçüktü, ama olgundu. Adamıysa, olgunluğuyla kazanmayı hedeflemişti Samira. Çünkü her ne kadar adam saklasa da bu yaptıklarının altında onu böylesine hırçın kılan, güven duygusunun yanıltıcı birer simge olduğunu aşılayan bir geçmiş vardı ve kız sabırla bekleyecekti adamı. Onun aksine kırmadan, dökmeden, canını yakmadan öğretecekti sadakat denen şeyin yalnızca kelimelerden ibaret olmadığını.

İşte belki o zaman Samira ve Cesar'ın birlikle yürüyebilecekleri bir yolu, birlikte yazılı bir kaderleri olabilirdi.

Samira o zamanı sabırla bekleyecekti...

♠️

Bindiği uçağın küçücük olan penceresine çevirdi gözlerini Samira. Hastanenin çıkışından beri göğüs kafesinin orada, ufacık bir ağrı vardı ama bir türlü çözemiyordu nedenini. Ruhu sızlıyordu sanki; ince ince, ama yakıcı bir şiddetle. Beklenen son olmuş, Araz'la birlikte Amerika'dan Arabistan'a doğru yola çıkmışlardı işte. Asla beklediği gibi olmamıştı bu yolculuk onun için. Adamın gözlerinde her zaman olan o aşağılama duygusu yoktu mesela artık. Ya da laf saymak için bir hamle yapmasını beklemiyordu kızın. Sadece seyrediyordu uçağa bindiklerinden bu yana Araz Samira'yı.

Defalarca canını yaktığı ki bunu hem ruhsal hem de Elly sayesinde fiziksel yapmıştı, aşağıladığı bu kızın nasıl olur da kendisini dimdik duruşuyla Elly'e karşı savunduğunu idrak etmeye çalışıyordu.

Sanki her şey yüzünde yazıyordu da saatlerdir bıkmadan usanmadan kızı seyrediyordu Araz.

"Neden bana öyle bakıyorsun?" dedi Samira sonunda rahatsızlığını dile getirerek. "Rahatsız oluyorum."

Araz'ın bu kadar açıkça kurulan cümle karşısında hafifçe dudakları kıvrıldı ama yine de çekmedi gözlerini Samira'nın ifadesiz duran yeşil gözlerinin üzerinden. "Sadece düşünüyorum." dedi aklından geçenleri dile getirerek. "Sana yaptığım onca şeye rağmen, Elly'nin karşısına geçip beni ve duygularımı savunmanı bu dünya üzerinde kaç tane daha insanın yapabileceğini."

Son kurduğu cümle karşısında adamın bal rengi gözleri parıldıyordu. Araz bu zamana kadar tek bir kişiden sevgi, ilgi görmüştü. Ona göre diğer insanların kalbi taş kesmişti; kimseye merhamet etmezlerdi. Hep böyle düşünür, oda herkese kafasında kurduğu şekilde muamele ederdi. Ama şimdi gördükleri, duydukları onun zihninde kurduğu senaryoların birer çöp olduğunu gösteriyordu kendisine. Yıllardır sevdiği kadından başkasına taş kesen kalbinin nasıl da yersiz olduğunu vuruyordu yüzüne.

"Amacım Elly'nin beni suçlamalarına son vermekti Araz, seni korumak değil. Ve bunu yaparken de yanında gördüklerimi de dile getirmekten çekinmedim. Senin ona bakarken gözlerinde gördüğüm o çocuksu mutluluğu ölecek bile olsam unutamam ben." dedi farkında olmadan yüzünde ufak bir tebessüm peyda olurken. "Ama o kendisine duyulan bu sevgi karşısında sana daha da bağlanmak yerine sadece şımarıklık yaptı, neden biliyor musun?"

Araz merakla kızın anlattıklarını dinliyordu. O gözünde hep küçük bir kız çocuğu gibiydi, şimdi karşısına geçmiş kendisine akıl veriyordu; adam hem şaşkın hem de ilgiliydi ona karşı.

"Çünkü o hiç sensizliği tatmadı..."

Kocaman bir düğüm atıldı sanki adamın boğazına o an. Önce gözlerindeki ışıldama söndü, sonra da yüzündeki belli belirsiz gülümseme adamı terk etti. Samira farkında bile olmadan adamı tek bir cümlesiyle alaşağı etti.

"Çünkü sana defalarca kez tattırdığı o duyguyu, kendisi bir kere bile yaşamadı. O yüzden onun kolayca vazgeçebilirmiş gibi olan dik duruşu, o yüzden onun tek bir kelimesiyle senin yerle yeksan oluşun."

Araz ağzını bile açamadı. Tek bir kelime söyleyemedi duyduklarına karşı. Kalakaldı öylece. Onunla geçirdiği yıllar boyunca onu kendisi defalarca kez kıskanmasına rağmen çünkü bu kadının hoşuna gidiyor her fırsatta adamı deniyordu, fakat o kadına bir kez bile tattırmamıştı aynı duyguyu. Kadını bir kez bile yokluğuyla terbiye etmeye kalkışmamıştı. O hep bekleyen, kadın ise gidendi. Çünkü Samira'nın da dediği gibi kadın sevdiği adamın yokluğunun nasıl bir duygu olduğunu bilmezdi.

"Kalpten bağlı olduğu birinin yokluğu insanı boğar, acıtır ve koca bedenine rağmen küçücük bırakır olduğu yerde. Bu duyguyla baş edemediğinde, canlı bir bedenin içinde ruhsuz bir bedenle yaşamaya başlar insan. İnan bana bundan daha büyük bir ceza daha yoktur yeryüzünde; bir insanın elinden dünyasını çekip almaktan daha fazla nefes alırken öldüren bir duygu yoktur inan bana."

Samira kafasını tekrardan pencereye doğru çevirdi. Araz dağılmıştı, kız bunu görmek istemiyordu. Çünkü dün sabah Araz onu arayıp toparlanması gerektiğini, babasının acilen ikisini yanına istediğini söylediğinde kendi yüreğine yer edinen adamdan tek bir tepki bile alamamıştı. Demek ki yokluğu onu sarsmayacaktı, kendisini sarsacağı gibi. O üzülmeyecekti günlerce kızı göremeyeceği için, kendisinin onu deli gibi özleyeceği gibi. Yavaşça elini kaldırıp, göğüs kafesinin üzerine koydu Samira. Derin bir nefes çekti içine. Verdiği sözü tutacak, ondan olmasını istediği kişiye dönüşecekti. Hissettiği duygunun kendisini Araz'la Elly gibi alaşağı etmesine, aklının üstüne geçmesine izin vermeyecekti.

O artık duygularını açıkça dışa vurarak yaşamayacaktı...

Cesar'a sürekli kendisine bağırması ve suçlu kılması için gereken tavizi Samira vermişti. Onu sevdiğini, istediğini söylemişti. Adam kızın yumuşak yüzünü çok iyi bilirdi fakat ters tarafına hiç denk gelmemişti. Şimdi onunla da tanışma vakti gelmişti. O gün o arabanın içinde söz vermişti kendisine kız. Artık taviz yoktu, artık duygular yoktu. Kendisini güçsüz düşürecek her şeyden var gücüyle kaçacaktı Samira.

Uçak yavaşlamaya başladı. Samira iki kişilik uçağın ucuna eğilerek asılı kalan ceketini alıp, her yerini kapatan belden oturtmalı siyah elbisesinin üzerine geçirdi. Hava oldukça sıcaktı ama doğru olan böylesiydi. Sarayın içinde isterse çıkarabilirdi. Ceketin hemen yanına iliştirdiği uzun siyah şalı da alarak, güzel bir şekilde başına örttü. Bu sayede yeşil gözleri daha da belirginleşmiş, zaten güzel olan yüzünün her bir hattı daha da güzelleşmişti. Sadece bir an gözü kaydığında, Araz'ın kendisini dikkatle düzdüğünü gördü, umursamadan işine devam etti.

O an aklına Araz'ın bir Amerika'lı olmasına rağmen nasıl İslam'ı seçtiğini sormak geldi fakat yeri zamanı değildi. Daha sonraya erteleyebilirdi.

"Hadi." dedi adam oturduğu yerden kalkarak uçağın açılan kapısından dışarıya çıkarken. "Geldik."

Samira midesinin bulandığını hissetti. Uçak yolcuğundan olacaktı büyük ihtimalle. Oturduğu yerden yavaşça kalkarak adamı takip etti. Lüks bir araca binerek, uzaklaştılar indikleri hava limanından. Samira dikkatle izledi her tarafı. On dokuz yıl boyunca burada yaşayıp, bir kere bile çıkıp gezmediği yolları izledi dikkatle. Yol ilerledi, kocaman bir deniz çıktı önlerine. Kuru toprakların, denizli şehri Cidde. Nasıl da güzeldi hâlbuki. Babası neden onu eve kapatarak eziyet etmeyi seçmişti ki? Neden diğer eşlerinden olan çocuklarını severken, âşık olduğu karısından olan parçasını görmemişti gözleri? Neden reva görmüştü bunu kendisine?

Samira kalbinin hissettiği acıyla ezildiğini hissetti. Ağlamamak için var gücüyle dişlerini geçirdi alt dudağının üzerine. Her Allah'ın günü bu sorularına cevaplar aramış, bulamadığı her saniye eziyet etmişti kendisine. Defalarca bağırmıştı, sevmiyor seni! Acı çekmek hoşuna mı gidiyor, düşünme artık diye. Engel olamamıştı kendisine. Kafasının içindeki düşünceleri susturmaya gücü yetmemişti işte.

"Samira!" Adam sayısız kez seslendiği kıza elini uzatarak omuzunu tuttu. "İyi misin sen?"

Samira adamın dokunuşu karşısında ürkerek geri çekilirken, Araz sabırsız bir nefes verdi. "Defalarca seslendim, duymadın?"

"Dalmış olmalıyım." Sonra gözlerini çevirdi dışarıya doğru, gelmiş olduklarını fark etti. Bir süre düşündü ihtişamlı saraya bakarken. İnip, inmemek; gidip gitmemek. Yıllarca sesini dahi duymak istemediği kızını ne nedenden dolayı ısrarla yanına çağırdığını merak ediyordu Samira. Sırf bu yüzden elini uzatıp, kulpu çekerek aşağı indi genç kız. Saray'ın bahçesi yaraydı gönlüne, bu şehrin her bir yeri sayısız iz bırakmıştı içine. Gördükçe o yaralar bir kez daha açılıyor, oluk oluk kan boşalıyordu Samira'nın içinden.

"İyi olduğuna emin misin?" dedi hemen yanına gelmiş olan Araz dikkatle kızı incelerken. "Rengin soldu."

Samira konuşmadı, kafasını sallamakla yetinmişti sadece. Beraberce sarayın bahçesinden içeriye girdiklerinde, öyle bir ihtişamlı, öyle coşkulu bir karşılama yaşadılar ki Samira herkesin içinde oturup bağıra bağıra ağlamak istedi. Kalbi öyle hüzün doluydu ki, ne kadar dirense de başaramıyordu yüzündeki kederi silmeyi.

Tüm ülkenin adını bildiği Şeyh Omar'ın kızıyla damadı geliyordu. Bu coşkuyla yıkılıyordu ülke. Öyle ki bahçenin içinde sayısız kamera, sayısız gazeteci topluluğu birikmişti. Kızın merak ettiği, biri de çıkıp demiyordu bu kız yıllardır neredeydi? Önce nikâh, sonra düğün, şimdide bu gelişle çalkalanıyordu gündem. Herkes yapacağı haberin, insanlar ise dedikodu peşindeydi. Tek bir Allah'ın kulu bile farkında değildi gerçeklerin.

"Kızım!"

Âmine'nin sesinden sonra kendisi de ortaya çıkmış, tüm kalbiyle kucaklamıştı üvey kızını. Öyle çok özlemiş, öyle çok beklemişti ki hiç kimse umurunda değildi. Kimseyi umursamadan kucaklıyordu öz çocuklarından bir gün ayırmadığı Samira'yı.

"Annem!"

Üzüntüyle kasıldı kızın kalbi. Burada özlediği tek kişiydi annesi. Onu bir gün çocuklarından ayırmayan, hatta kendi çocuklarından daha çok ilgilenen Âmine. Üniversiteyi onun sayesinde bitirmişti. Kitap okumayı, o odada bir başına kafayı yememesi, insanlıktan çıkmaması adına tüm çabaları yalnızca Âmine vermişti onun için. Onun için fedakârlık yapan tek isimdi annesi.

"İçeriye geçin, geçinde orada giderelim hasretimizi. Sofrayı hazırlattım, geçin şöyle."

Âmine'nin gülen yüzünü, acımasız bir sertlikle çağıran adam soldurmayı becerdi o an. İşte oradaydı; mazinin yaralı izleri bir kez daha kendisini göstermiş, o izlerin sebebi olan adam genç kızın tam karşısındaydı şimdi. Hala aynı katılıktaydı kalbi kendisine karşı besbelli. Hala aynı kötülüğü besliyordu genç kıza.

"Yemekten önce konuşacaklarımız var." dedi Arap Şeyh bir kez bile kızının yüzüne bakmadan boşluğu seyrederken. "Seni Cesar Massimiliano'nun evinde kaldıran nedeni açıklayacaksın bana!"

Bölüm Sonu.

• Bölüm Nasıldı?

• Hikayenin gidişatı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Küçücük olan yıldızcığa basıp, yorum yaparak destek olursanız sevinirim 💫


Bana Ulaşmak İçin;

Instagram;
asimavera
ve
asimavera_hikayeleri

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

197K 12K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
7.1M 414K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
354K 22.8K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
2M 120K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.