My Dear Poem ° Vhope

By chibibacchan

9.7K 1.5K 955

"Sen benim en güzel şiirimsin Hoseok. Daha önce hiç şiir yazmamış olsam da ve gelecekte eğer tekrar yazacaksa... More

1. Bölüm: "Kırmızı Beret"
2.Bölüm: "Kıskanç Antoinette"
3.Bölüm: "Masadaki Süsenler"
4.Bölüm: "Bir Çeşit Duygu"
5.Bölüm: "İlk Kar"
6.Bölüm: "Tatlı Parfüm Kokusu, Jurina"
7.Bölüm: "Antoinette'in Sevgilisi"
8.Bölüm: "Gözlerime Bir Çeşit Şarkı Söylüyordu"
9.Bölüm: "Dua Gibi Bir Fısıltı"
10.Bölüm: "Cesaretsiz Bir Gülümseme"
12.Bölüm: "Kiraz Çifti"
13.Bölüm: "Yakamozdan Güzel Olan Adam"
14.Bölüm: "Denizi İzlerken"
15.Bölüm: "Masum Gülüşü"
16.Bölüm: "Güneşin Doğuşu"
17.Bölüm: "Bilmek İstediklerim"
18.Bölüm: "Yazar, Jeon Jungkook"
19.Bölüm: "Ayçiçeği, Tesadüf ve Küçük Köhne Dükkân"
20.Bölüm: "Editör Park Jimin ve Antoinette'in Sırrı"
21.Bölüm: "Kırgınlıklar ve Hatalar"
22.Bölüm: "Ait Olduğun Kişi"
23.Bölüm:"Yüzündeki Hayal Kırıklığı"
24.Bölüm:"Gerçek ve Yenilgi"
25.Bölüm: "Sarhoşun Serenadı"
26.Bölüm: "Yeni Bir Sayfa"
27.Bölüm: "Sarıdan Turuncuya"
28.Bölüm: "Yazar Sancıları"
29.Bölüm: "My Dear Poem"
30.Bölüm: "My Dearest Poem"

11.Bölüm: "Bahar Esintisi"

302 54 24
By chibibacchan

Taehyung'un bakış açısından

"Jurina'nın bahsettiği diğer adam ben miyim?"

Soruma karşılık alabildiğim tek cevap kısa bir sessizlik ve çekingen bir gülümseme olmuştu. Soruyu sorarken kalp atışlarımın basıncını kulaklarımda duyabiliyordum ve bu konu gerçekten de aklıma takılmıştı, o yüzden bir kez daha sordum.

"Ben miyim?"

Jung Hoseok kararsız bakışlarını oradan oraya çekerken hafifçe gülümsedi ve bana baktı.

"Sanırım bir yanlış anlaşılma var Taehyung..."

Kaşlarımı çattım, ne demek istediğini anlamamıştım.

"Jurina'nın ikimizi gördüğü doğru ama onun aks ettiği şekilde değil tabii ki. Sen çok sarhoştun ve seni ayakta tutabilmek için tüm kuvvetimle sana tutunmuştum. Kendisi bu görüntüyü çok farklı anlayıp olayları bu noktaya getirmiş olmalı..."

Sesinde beni rahatsız eden bir ton vardı, ona böyle bir soru sorduğum için epey utanmıştım. Üstelik içimi saran hayal kırıklığı duygusu da utancıma ek olarak kalbime yük olmuştu. Daha sonra Jung Hoseok birkaç saniye daha sessiz kaldıktan sonra yanıma gelip omzuma hafifçe vurdu.

"Endişelenecek bir şey olmadı."

Endişelenilecek bir şey olması için ne olmuş olması gerekirdi ki? Bana dokunması veya bana sarılması, bunlar onun için endişelenecek şeyler olmalıydı. O, hızlı adımlarla aşağı kata ilerlerken nedense içimi kaplayan ağırlık duygusu bir süre daha orada dikelmeme sebep olmuştu. Kendimden beklemediğim bir hayal kırıklığı yüzünden aşağı çekiliyordum.

Diğer sabah kendimi sürükler gibi mutfağa adımlarken Namjoon hyung'un çoktan uyandığını ve kendine bir kahve pişirdiğini gördüm.

"Günaydın hyung, bugün erkencisin!"
"Evet, bugün önemli bir görüşmem var! Sana geçen bahsettiğim yapımcı bu hafta Seul'da kalacakmış ona bestelerimi dinletmek için bugün randevu ayarladım."
"Sen ciddi misin? Nasıl başardın bunu? Şu Daegu'lu adam yardım etmiş olmalı."
"Adamın adı Yoongi, bu konuda cidden başarılı ona güveniyorum."
"Umarım güvenini boşa çıkarmaz hyung..."

Namjoon keyifle kahvesinden yudum alırken üstü başı dağılmış olan bana uzun bir bakış attı.

"Sen işe gitmiyor musun bugün?"
"Pek canım istemiyor..."
"Bir şey mi oldu?"

Omuz silktim, bu konuda konuşmak istemiyordum. Jung Hoseok'un beni evime sürüklediği akşamın sabahı Namjoon hyung'u yanı başımda uyurken bulmuştum. Dediğine göre çok içtiğimden dolayı tüm gece evde oraya buraya kusmuş ve Namjoon hyung'u epey endişelendirmiştim. Hayatında ilk kez alkol almış ergenler gibi davranmış ve epey kötü duruma düşmüştüm. Geceye dair anılarımı az çok hatırladığım için iç çekerek yüzümü yere eğdim.

"Yoksa Jung Hoseok sana güzel bir azar mı çekti?"
"Aksine, hiçbir şey demedi."
"O adamdan boşuna korkuyorsun bence. Sen ondan bahsederken öyle sert ve burnu havada birini anlatmışsın ki adamı kapıda görünce o olduğuna asla inanamadım."
"Jung Hoseok tam da anlattığım gibi biri ama!"
"En azından seni sokağa atmak yerine evine kadar getirme inceliğini gösterdi, ona karşı biraz daha minnettar olamaz mısın?"

Namjoon hyung haklıydı, boşuna sinirleniyordum. Hem Jung Hoseok'a duyduğum bu kızgınlığın mantıklı bir sebebi de yoktu, bana karşı herhangi bir kötülüğü olmamıştı.

"Hem tüm gece onun ismini sayıkladın, o yüzden ondan nefret ettiğine beni inandıramazsın!"
"Hyung, lütfen artık konuşmayalım bu konuyu!"

Utançtan kıpkırmızı olmuştum ama Namjoon hyung ise sesli bir şekilde bana gülüyordu.

"Gerçekten inanılmazdın Taehyung, sabaha kadar tavana bakıp onun ismini sayıkladın."
"Konuşmayalım demiştim!"

Sinirli bir şekilde ayağa kalkıp odama gittim, Namjoon hyung benimle dalga geçiyordu ve büyük ihtimalle hiç ciddi değildi ama yine de gururuma dokunan bir yanı vardı kelimelerinin. Hem ismini sayıklamış olmam tamamen alkolden kaynaklıydı, bunu kişiselleştirmiyordum! En azından böyle düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Odama gidip bir süre aynadaki kendimi izledikten sonra çocukluk yapmamam gerektiğini düşünüp üstümü değiştirmeye karar verdim.

Öğlene doğru dergi binasına vardığımda herkes daha yeni yemek molasından dönüyordu. Jungkook'u masasında bulmayı hiç beklemiyordum o yüzden ilk onun yanına uğramaya karar verdim. Ödül gecesinden sonra Jungkook'la biraz daha yakın olduğumuzu hissetmeye başlamıştım, bu yeni samimiyete güvenerek yanına oturdum o da bundan hiç rahatsız olmayarak bana gülümsedi.

"Sabah seni göremedim."
"İzin almıştım, pek iyi hissetmiyordum."
"Hala alkolün etkisi mi?"

Gözlerimi devirdim, Jungkook ise kıkırdayarak gülüyordu. Onu azarlamak için ağzımı açıyordum ki Jung Hoseok elinde dosyalarla yanımıza geldi. Jungkook'a son sayıdaki yazısıyla ilgili bir şeyler anlatırken ara sıra bana da kaçamak bakışlar atmayı ihmal etmiyordu. Bir şey demeden ikisini izledikten sonra bana da bir şeyler demesini bekledim ama o, sanki ben orada yokmuşum gibi kafasını çevirip gitmişti. Bu duruma bozulduğumu saklayamamış olmalıyım ki Jungkook, Jung Hoseok tamamen gözden kaybolduktan sonra hafifçe bana yaklaştı.

"Bir şey mi oldu?"
"Hayır, neden sordun?"
"Moralin bozuldu."
"Kendimi kötü hissediyorum demiştim ya ondan."

Jungkook dediklerime inanmamıştı ama anlatmam konusunda ısrar da etmemişti. Daha sonra sandalyesini eski haline getirip bana baktı.

"Bu dediğim kulağa samimi gelmeyecek ama eğer bir sıkıntın varsa benimle paylaşabilirsin, ağzı sıkı biriyimdir."

Jungkook'un aylar sonra bana gösterdiği bu yakınlığa neredeyse gözyaşları dökmek üzereydim. Kendisinden ilk kez böyle bir samimiyet görmüştüm ve bu beni epey duygulandırmıştı. Aslında ona anlatıp atlamama konusunda ikilemde kalmıştım, sonuçta bildiğimi bilmese de Jimin ve onun arasındaki ilişkiye tanık olmuştum, belki bana yardımcı olabilirdi ama yine de şu an onunla böyle özel konuları konuşmak için erken olduğunu düşünüyordum.

"Teşekkürler Jungkook."

Jungkook da bana gülümsedikten sonra bir süre daha onunla sohbet ettim ve daha sonra araştırma yapmak için binanın alt katındaki kütüphaneye gittim. Jung Hoseok'un bana söylediği şiir yarışması için bir hazırlık yapmam gerekiyordu ve hikâyem dışında odaklanabildiğim bir şey henüz olmamıştı. Gerekli ilhamı bulamadığım gibi aklım sürekli farklı şeylere kayıyordu. Yaklaşık iki saati odaklanmaya çalışarak ve dört-beş sayfa bir şey karalayarak geçirdikten sonra kafamı biraz olsun dinlenmek için masaya yasladım. Tam bu sırada görüş alanıma Jung Hoseok girdi ve başımı aynı hızla tekrar kaldırdım.

Jung Hoseok'u kütüphanede görmeye pek alışkın değildim, genelde kimse yokken gelmeyi tercih ederdi ama şimdi çekimser adımlarla rafların arasına doğru yol almıştı. Tam çaprazımda kalan raflardaki dergileri eline alıp yavaşça incelemeye başladı ve tabii ben de ister istemez bir mıknatısa takılmış gibi ona bakmaya başlamıştım.

Benim hakkımda ne düşündüğünü bilmiyordum ve açıkçası kendimin de onun hakkında ne düşündüğünü tam olarak söyleyemezdim. Ona bakarken hissettiğim bu duygulara bir ad vermek benim için yorucuydu. Ondan hoşlanıyor muydum? Bu durumda ben eşcinsel mi oluyordum? Biseksüel miydim? Peki, tam olarak erkek miydim? Ben kimdim? Vereceğim her cevap bir başka sorunun temelini kuracak ve beni felsefe ile var oluşa dair derin çıkmazlara sokacaktı, bu yüzden tüm bu kalıplara veda ederek sadece bu ana odaklanmak istiyordum.

Bir süre daha onu izledim. Kahverengi saçlarına her gün tembellik etmeden güzel bir şekil veriyordu, yüzü biçimli ve teni beyazdı. Bana göre daha ince bir yapısı vardı ve kendi içinde bir bütünlüğe sahipti. Birkaç dakika daha ona baktıktan sonra onun da dikkatini çekmiş olmalıyım ki bakışlarını bana kaydırdı. Birkaç saniye baktıktan sonra öğlen yaptığı gibi görmemezliğe geldi ve birkaç dergiyi kucağına alarak yan raflara ilerledi.

Yaptığı şeyden alınmıştım ama yine de onunla konuşmak istiyordum o yüzden utanıyor olsam da ani bir kararla ayağa kalkıp tam döneceği zaman tüm enerjimle el salladım. Bunu görmezden gelemeyeceği için biraz utanarak yanıma geldi ve ne yaptığımı sordu.

"Şiir için bir şeyler araştırıyordum, okumak istemez misiniz?"

Pek istekli görünmüyordu ama yine de yanımdaki sandalyeyi çekip üzerindeki karalamalarım olan kâğıtlardan birini eline aldı. Elini çenesinin altına yerleştirdi ve kaşlarını çatarak yazdıklarımı okumaya başladı. O okurken burnuma dolan parfüm kokusu sanki dejavu yaşamama sebep oluyordu. İster istemez daha çok içime çektim ama bu koku o kadar sıcak, o kadar tazeydi ki sanki üzerime sarılmış bir battaniye gibi aklımın üzerini örtüyordu. Kulağıma çalınan bir ses vardı sanki.

"Ta-taehyung..."

Ah, hatırlamıştım gerçekten. Kollarımı onun belinde görebiliyordum ve bu hayal olmak için fazlasıyla gerçekçi bir görüntüydü. Kalp atışlarım hızlanırken zihnimi daha fazla zorlamaya başlamıştım. Hatırlamam gerekiyordu o yüzden ister istemez ona yaklaşmıştım. Sol dizim onun dizine çarpmıştı ki panikle gözlerini okuduğu taslaklardan bana çevirdi.

"Taehyung?"

Burunlarımızın birbirine değdiğini hatırlıyorum, anılarımda gezen bu küçük dokunma sahiden ona mı aitti? Hayal gücüm mü yoksa unutulmuş bir gerçek miydi bilmiyordum ama o ana çekiliyordum, "bu andan" tamamen kopmuş gibiydim. Jung Hoseok tedirgin gözüküyordu ama başka bir şey sormadı, sadece bana baktı.

Birkaç saniye daha birbirimize baktık ve sonra kendisi ayağa kalkıp taslaklarımı eline aldı.

"İzninle bunlara odamda bakacağım."
"Tabi..."

O bana bakarken sebepsizce içimden geldiği için gülümsedim. Ben gülümseyince önce şaşırdı daha sonra o da çekinerek gülümsedi.

"Görüşürüz Taehyung..."
"Görüşürüz."

Acele ederek eşyalarını topladı daha sonra da benle pek göz teması kurmadan kütüphaneden çıktı. Garip gelmişti hareketleri ama sanki bir şeylerin daha iyi farkına varmıştım. Hatırladığım şeyler gerçekti, onun bana bakışındaki değişim gerçekti, benim isteklerim gerçekti ve reddetmeyi hiç düşünmediğim bir yerde satır arasına saklanmış güzel bir kelime oyunu gibi keyif veriyordu bana. Bir şey olabileceğini düşünmüyordum, hatta umut bile bağlamıyordum ama yine de içimde bir yerde güzel bir bahar esintisi başlamıştı.

Continue Reading

You'll Also Like

11.5K 1.4K 28
Ne giydiğimiz kim olduğumuzu gösterir mi? Asla pembe giyerken görmediği çocuğun toksik bir maskülen olduğundan emindi. Diğeri ise etrafından karşı ci...
651 155 11
OHA LEN SENDE Mİ TÜRKİŞ MÜZİK DİNLİOSUN😮😮🦍🦍
526K 47.3K 36
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
419K 50.7K 49
bir ipe bağlanmayı öğretmek fwb texting / düzyazı slowburn⚠️