UMAY

Por pastakemirenkedi

206K 10.4K 3K

Adı Umay olabilsin diye dünyaya gelen bir kız. Asker bir baba, her şeye kızan bir anne, üç tane ağabey. Biraz... Mais

1. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
FİNAL
"UMAY 2"
DUYURU 🐣 NALAN

2. BÖLÜM

17.7K 841 259
Por pastakemirenkedi

Kırılacakmış gibi çalınan kapının sesiyle gözlerimi araladım. Kapıyı açmak için bir hamlede bulunduğumda koluma ve omzuma bir ağrı girdi. Kısık sesli bir inilti kaçtı dudaklarımdan.

"Umay, iyi misin? Açsana kızım kapıyı!"

Babamın sinirli gelen sesi iyice korkmama sebep oldu. Ama şu lanet ağrı yüzünden kıpırdayamıyordum bile.

Kendimi zorlayarak ayağa kalktım.

"İyiyim baba. Dur."

Kapıyı açıp, banyonun önündeki meraklı kalabalığı yarıp geçmek istedim. Annemin terliği ağrıyan omzuma baskı uygulayınca çığlık attım.

"Baba!!!"

Babam ne olduğunu anlayamazken, dengede durmama yardım etti. Neden böyle olmuştum bilmiyorum. Aslında çok hassas bir kız da sayılmazdım ama boynum iyice tutulmuş olmalıydı.

"Umay lütfen bana fayansın üzerine uzandığını ve sonra orada camış gibi uyuyakaldığını söyleme."

"Abi sırası mı ya! Omzum acıyor burada."

Babam onaylamayan bakışlar eşliğinde salona götürdü beni. Diğerleri de saçma salak teoriler üreterek peşimizden geliyordu.

"Lan düşünsene orada fayansa karışıp yok oluyormuş Umay. Ne güzel olurdu."

Ağzına sıçayım Hakan abi.

"Komik mi lan? Baba bir şey desene abime."

"Lan boş konuşma. Kızın boynu tutulmuş. Acıdım lan. İki saniye falan."

"Sağ ol Göktuğ abi ya."

Canım abilerim benim. Ne de çok severlerdi beni!

Annem arkama yastık koyup beni koltuğa uzattı. Aslında ben sevmiştim bu yarı sakatlığı. Hem annem mutfağı da toplatmazdı.

Aslında...

Okul gezisi için izin almanın tam zamanıydı. Hem babam bana acıyıp izin verirdi belki.

"Baba. Ben sana bir şey diyeceğim ama korkuyorum. Pek de sırası değil aslında. Yine de söyleyeyim mi?"

"Yine ne isteyeceksin acaba?"

"Baba okul pikniğine gidebilir miyim?"

Aslında babam beni kısıtlayan ve bana karışan biri değildi. Aksine istediğimiz şeyleri yapmamıza izin verirdi. Ama şuan babamın görevi dolayısıyla Şanlıurfa'daydık. Ve babam komutan olduğu için ben mimlenmiştim biraz.

Doğal olarak ormanlık bir alana gitmeme izin vermezdi. Ama ben korkmuyordum ki hiç.

Sonuçta orada benimle beraber bir sürü öğrenci vardı.

"Ya baba ne olursun! Başımızda öğretmenler de olacak. Bir sürü öğrenci var. Baba n'olur, n'olur!"

"Kızım-"

"Baba hep böyle yapıyorsun ya! Abimler istediği yere gidiyor. Ben bir okul pikniğine bile gidemiyorum."

"Kızım sen onlarla bir misin? Onlar kendini koruyabilir ama sen koruyamazsın. Biz senin üzerine titriyoruz biliyorsun. Şimdi ben seni nasıl göndereyim?"

Boynumdaki acıya aldırmadan ayağa kalktım ve odama yöneldim. Yavuz abim oradaydı ama bu şimdilik umrumda değildi. Sinirlenmiştim çünkü.

Babamın asker olmasının getirdiği bir sürü zorluk vardı. Aslında o bir asker olduğu için hep gurur duyuyordum. Aziz vatanı korumakla görevli olmak herkese nasip olmazdı annemin deyimiyle. Ama zordu işte.

Göreve gittiği zaman yolunu gözlemek, asker çocuğu olduğum için okulumdaki bazı şerefsizler tarafından saçmalıklara maruz kalmak, her an kötü bir haber gelecek korkusuyla yaşamak, hareketlerimin kısıtlanması...

Zordu işte.

Aklımdan geçen bu düşüncelerle birlikte gözlerim doldu. Battaniyeyi yüzüme kadar çekip ağlamaya başladım. Yavuz abim kesin kötü kötü bakıyordur bana. Ama sinirlenmiştim ve kendimi tutamıyordum ha bir de boynum çok ağrıyordu! Ne yapabilirim?

Odada bir hareketlilik hissedince üstüme örttüğüm yorganı aşağı çektim.

3 tane ayı saf saf bana bakıyordu. Karşılarında uzanmak saçma geldiği için dolu gözlerimle oturur pozisyona geçtim.

"Tamam biz geliriz seninle pikniğe."

"Ya abi Allah aşkına on kişi nereye gidiyoruz? Ben 18 yaşıma gireceğim hâlâ kuyruk gibi peşimdesiniz. Pikniğe velisiyle giden gerizekalı öğrenci konumuna düşmek istemiyorum. Gitmesem daha iyi!"

"Sana da iyilik yaramıyor. Ne bok yersen ye." diyip odadan çıktı Göktuğ abim.

Hakan abim de el hareketi çekip gitti. Ağzını tekmelemek istiyordum şu an.

"Sadece ben gelsem olur mu?"

Yaşadığım şokla ağzımı iki metre açıp Yavuz abime baktım.

Hadi lan oradan, daha sabah kavga etmiştik.

"Daha sabah kavga ettik abi."

"Ee ne olacak kızım? Geleyim işte. Salıncak kurarım sana."

"20 TL verirsen gelmene izin veririm."

***

Elimdeki halatın diğer ucunu abime uzattım. Şu an piknik alanından uzaklaşmış, sevgili abimin vadettiği salıncağı kurmaya çalışıyorduk.

20 TL'yi de kapmıştım bu arada.

"Lan iyice ger şu ipi. Bağlayayım."

"Abi beceremiyorsun işte! Bırak."

O sırada abim kafama bir tane geçirdi. Sağ olsun...

Yanımdan uzaklaşıp ipi ağaca bağladı. Birkaç kez düğüm atıp yanımızda getirdiğimiz yastığı bağladığı ipin sarkan kısmına yerleştirdi.

"Hadi çok konuşma da geç."

"Vay be. Ne yetenekler varmış sende canım abim."

Kurduğu salıncağın yastıklı kısmına oturup beni itmesini bekledim.

Nihayet aklettiğinde hareketlendim. Büyük ağaçların içerisinde bir salıncakta sallanıyordum.

Hafif bir esinti vardı ve kuş sesleri içimi ısıtıyordu. Hava da fazlasıyla sıcaktı zaten.

"Hava kararıyor hafiften. Gitsek mi?"

"Ya bir şey olmaz abi. Hem gitmelerine daha çok vardır. Gitseler de bir şey olmaz. Çantalarımız yanımızda zaten."

"Kızım tek başımıza dönemeyiz eve mal mısın? Ben sözümü tuttum. Kalk gidelim."

Salıncağı kuralı bir dakika olmamıştı. Ne gitmesinden bahsediyordu canım abim?

"Abi azıcık sallanayım ya. Yeni kurdun."

"On dakika sonra gideceğiz."

Kafamı olumlu anlamda sallayıp ânın tadını çıkarmaya devam ettim. Çok seviyordum Yavuz abimi.

Yaşattığı şu dakikalar için bile sevilmeye değerdi be. Sallanmayı çok severdim. Hatta Askeriye'nin arka bahçesindeki ağaçlardan birine salıncak bile kurmuştuk. Orada bulunan askerlerden biri olan, canım Fatih abim kurmuştu.

Düşüncelerimi bölen, burnuma gelen ateş kokusuydu. Abim de fark etmiş olacak ki, sallamayı bıraktı.

"Ne oluyor lan?"

"Bilmiyorum ki. Bir yer mi yanıyor acaba? Gel bakalım bir."

"Sen burada bekle."

Abim çantasını omzuna alıp kokunun geldiği yere gitti. Ben de yastığı kucağıma aldım ve çantamı sırtıma attım. Onu takip etmeye başladım.

Hava kararmak üzereyken burada tek kalacak kadar delirmemiştim. Abim yavaş yavaş ilerlerken ileriden gelen konuşma sesi durmamıza sebep oldu.

"Çabuk yiyelim de gidelim. Yoksa Haldo öldürür bizi."

Haldo? Bu ne biçim isim lan?

Abim ses kesilince tekrar ilerlemeye başladı. Ateş kokusu iyice etrafımızı sarınca bir ağacın arkasına geçtik. Abimin dikkatle baktığı yöne çevirdim kafamı. 2 tane adam oturmuş bir şeyler pişiriyordu. Giyinişlerinden, pek de tekin olmadıklarını anladım.

Bir anda zihnimin içinde şimşekler çaktı.

Kesin ikisi de teröristti.

"Abi."

"Umay, hemen piknik alanına dönüyorsun ve babamı arıyorsun. Ben burada bekleyeceğim. Eğer giderlerse onları takip edeceğim."

"Abi saçmalama. Tek başına ne yapacaksın burada?"

"Umay asıl sen saçmalama. Babam bize böyle mi öğretti? Teröristlerle karşılaşınca geri adım atın onlardan uzaklaşın mı dedi? Dediğimi yap sinir etme adamı."

Cevap vermeden birkaç metre uzaklaştım. Babamı aradım.

Açmıyordu.

Fatih abimi aradım. Bir iki çalıştan sonra açtı.

"Alo Fatih abi. Şuan Yavuz abimle önümüzde iki tane terörist var. Babamı aradım ama açmıyor. Tekiz. Ne yapacağız? Yardım et."

"Ne teröristi Umay, ne diyorsun?"

"Okul pikniğine geldik. Bunu anlatacak vaktim yok. İki kişiler. Silahları vardır büyük ihtimalle. Abim baş edemez onlarla. Çabuk gelin lütfen."

"Tamam sakin ol sen şimdi. Abine söyle güvenli bir yere geçin. Bana konum at hemen."

"Tamam."

Aramayı sonlandırıp Whats App'a girdim. Fatih abime bulunduğumuz konumu atıp telefonumu çantama koydum. Abimin yanına gittim. Kalbim deli gibi atıyordu. Eğer bizi fark ederlerse, sağ bırakmazlardı.

"Fatih abiyi aradım. Konum attım. Güvenli bir yere geçin dedi."

Abim kolumdan tutup ağaçların sık olduğu bir yere sürükledi beni.

Hadi diyelim bizi bulmadılar, ya gitmeye kalkarlarsa ve abim onlara engel olmaya çalışırsa?

Okul da gitmiştir kesin. Ama bizi bırakıp gitmezlerdi yoklama diye bir şey vardı sonuçta.

Ya gittilerse?

Eğer gitmişlerse, ormanda yalnızdık. Hem de Yavuz abimle. O beni kurtlara yem edip giderdi. Gerçi teröristler varken gitmezdi. Daha tehlikeliler sonuçta.

Pezevenkler.

Acaba bu ormanda kurt var mıdır?

Aman neyse ne. Bu mu yani şimdi konumuz?

Birkaç metre ötemde teröristler var ve benim aklımdan geçenlere bak! Aptal aklım!

Sanki çok normal bir ândaymışım gibi.

Abim kafasını yukarı kaldırıp bekledi biraz. Herhalde korkuyordu. Ama ben hiç korkmuyordum! Teröristten korkulur mu ulan?

"Abi korktun mu? Ben korurum seni."

"Siktir git ya senin yüzünden geldik zaten."

"Ne güzel işte iki tane mal avladık."

"Umay sıçmamı istemiyorsan ağzını kapat."

"Tamam aşko."

"Aşko ne lan?"

"Boş ver abi."

"Salak salak kelimeler kullanma kırarım kafanı."

"Sanki ne dedik."

Yaklaşık on dakika saçma sapan şeylerden bahsedip durduk. İçimizdeki stresi azaltmaya çalışıyorduk.

Kısa süre sonra adamlar ayaklanacakken bir anda ormanın içinde silah sesi yankılandı.

İşte bu kadar.

Hahayt!

***

Continuar a ler

Também vai Gostar

Peyda Por Herkes Yalan

Ficção Adolescente

714K 48.2K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.6M 86.2K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
1.6M 98.1K 61
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
Çilek Kız Por Lara

Ficção Adolescente

762K 50.4K 46
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...