Vardır Bir Hayır (Tamamlandı)

Av selemebintimuaz

105K 9.1K 1.2K

...Hakikaten onlar, Rablerine inanmış gençlerdi... Kehf 13 🌸🌸🌸🌸 "Kardeşime söz verdiğin yüzüğü almadan ol... Mer

1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16.Bölüm
Duyuru
17. Bölüm
18. Bölüm
20. Bölüm
Yasin Özel Bölüm
Duyuru

19. Bölüm

3.4K 348 20
Av selemebintimuaz

O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah´ın kullarıyız ve biz O´na döneceğiz, derler. Bakara 156

Yorgun adımlar ile koca kapıdan içeri girdi, hemen karşında duran uzunca bir masa ve üzerinde duran bilgisayarlara birşeyler yazan bir kaç insan. Neredeyse ahbap olduğu orta yaşlarda abi diye hitap ettiği adama doğru yaklaştı,

"Selamun aleykum abi!" dedi sesi o kadar yorgun çıkıyordu ki sanki koca koca dağlar aşmış ve ulaşacağı yere varmıştı.
Karşındaki adam hüzünle baktı gence

"Aleykum selam Yasin." dedi sonra ekledi "nasılsın kardeşim?" biliyordu nasıl olduğunu ama adettir ya soru verdi işte.

"Elhamdulillah abi." sesi varla yok arasında çıkmıştı. "Varmı bir gelişme" demişti. Halbuki her gün aynı saat burada oluyordu kendisi ve her geldiğinde aynı soruyu soruyordu, bıkmıştı aynı cevabı almaktan, canı yanıyordu sığamıyordu kalıbına, sanki kalbi yavaşlamış gibi hissediyordu.

"Aynı kardeşim." demişti karşındaki adam  tekdüze. Derin bir nefes aldı, kafasını sallayıp yönünü merdivenlere çevirdi, adım atıyor ama ayakları o kadar güçsüz kalmışki her adımda titriyordu. Besmele çekti bir inşirah okudu merdivenleri çıkarken. İşte aylardır koridorunu aşındırdığı yoğun bakım odasının kapısına varmıştı. Hemşireler gelen kişiyi görünce hemen giymesi gerekenleri vermiş, ve genç adamın odaya girişini izlemişlerdi.
Aylardır yaptığı gibi gene üzerine o mavi önlüğü, ellerine eldiven ve ağzına maske takmış öyle girmişti sevdasının yanına. Her girişinde onu yatakta üzerinde birsürü kablo ağzında solunum cihazı varken görmek zor geliyordu.
Yaklaştı yatağa ve çekti sandalyeyi oturmak için.
Elindeki eldiveni çıkarıp kenara koydu. Baktı güzeller güzeli eşinin yüzüne. Gene gözleri kapalı, o kadar özlemiştiki onu.
Eşinin Elini her iki elinin arasına almıştı genç adam ve başladı konuşmaya.

"Ben geldim Nesibe.. Bugün de açmamışsın gözlerini, özlemedin mi bizi hiç, biz çok özledik seni. Kaç ay oldu gözlerinden mahrum kalalı, kaç kez güneş doğdu ve kaç kez ay kendini gösterdi sayamadım bile. Ellerin gene buz gibi, üşüyormusun? Halbuki sen sıcağı seversin, soğuktan hoşlanmazsın. Ahh Nesibe bu sevda da aşırıya mı kaçtık biz, isyandan Allaha sığınırım. Başımıza ne gelirse Allah'tandır biliyorum." dedi ve sustu küçük bir buse kondurdu eşinin o zarif buz gibi ellerine, sonra her geldiğinde yaptığı gibi cebinden küçük kur-an'ını  çıkarıp okumaya başladı. Az kalmıştı hatmetmek üzereydi Nesibe için okudu kur-an'ı ama o hala açmamıştı gözlerini. Hem okuyor hem ağlıyordu, her bir ayet balyoz olup saplanıyordu beynine, aldığı arapça ilim sayesinde manalarını anlıyor kendi acziyetine ağlıyordu.

İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz vakit, «Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir» der. Hayır o, bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.
(Zümer /49)

Evet işte hayat şiarı edinmesi gereken bir ayet ona sesleniyordu, bu bir imtihan Rabbin için sabreyle ve bunun geçici olduğunun farkına var diyordu. Sessizce döktüğü göz yaşları hıçkırığa dönüşünce  kapattı kur-an'ını. Sildi gözlerini ama ne fayda koca adam sarsılarak ağlıyordu. Ne demişti doktor "sizin her gün gelmeniz eşinize çok iyi geliyor, bu tür vakalarda hep gerileme olur ama eşiniz şuan sizin destekleriniz sayesinde savaşıyor." buna inanmak istiyordu Yasin, ama eşini böyle yatar vaziyette gördükçe gücü tükeniyordu. Vakit dolmuş hemşire kapıda belirmişti çıkması gerektiğini söylüyordu, arkasını dönmeden salladı  başını, ve ayaklandı. Bir kez daha baktı yaşlı gözleri ile eşine. Elini bırakmadan tekrar öptü ve kibarca bıraktı yatağa.
Elini çekecegi sıra elinde bir baskı hissetti, hemen eşine baktı umut ile. Bir kaç saniye eşinin elini sıktı tepki vermesi için ama  gözleri hala kapalıydı ve elini sıkmıyordu eşi, ona öyle geldiğini düşünüp elini çekmişti hayal kırıklığı ile. Sevdasını Allaha emanet edip çıkmıştı ki  odadan, iki hemşire hızla odaya girince şaşırmıştı Yasin. Korku ile neler olduğunu soruyor ama kimse cevap vermiyordu. Yoğun bakımın kapısına vurdu bu defa, bir hemşire çıktı ama ona hiç bir şey demeden koşarak uzaklaştı, Yasin'in korkudan kalbi ağzında atmaya başlamıştı. Kapıya vurup neler oluyor diye soruyordu ama yaralı gence cevap veren yoktu. Demin geçen hemşire ve bir doktor koşarak odaya girmişti, yasin soruyor ama cevap yok, o çırpınıyor ama gören yok. Yere kapandı secdeye vardı ve haykırdı,

"Ey Rabbim! Bilirim senden başka bana yardım edecek yok, senden başka duyan yok. Sana yalvarırım Rabbim bana dayanma gücü ver! Beni tabi tuttuğun sınavdan geçebilmeyi nasip eyle. Ben acizim Rabbim ben güçsüzüm en güçlü olan sensin." sesli ettiği duaya odadan çıkan doktor Amin diyerek eşlik etmişti. Ayağa kalktı yasin hemen sordu eşinin durumunu.

"Noluyor doktor bey, eşim iyimi kimse birşey demiyor." kurdugu cümle anlaşılmayacak kadar kesik çıkmıştı ağzından.

"Yasin bey, ben aylardır sizin nasıl dua edip, Allaha olan teslimiyetinizi gördüm. Ve Allah duanız kabul etti, eşiniz bugün reaksiyon gösterdi olumlu anlamda. Böyle giderse eşinizi bir kaç güne kadar uyandırıp odaya alacağız inşallah." demişti. Doktorun ağzından çıkan her bir cümle Kelebek olmuş konmuştu yüreğine. Pır pır atıyordu öyle ki Yasin bir an bayılacagını sandı. Hamd etti Rabbe. Doktor onu mutluluğu ile bırak gitmişti. Demekki dedi elimi gerçekten sıkmıştı hissettiğim şey gerçekti. Mutluluktan yerinde duramıyordu. Hemen telefona sarıldı Şükran annesini aradı.

"Anne.... Anne Nesibe" demişti heyecandan nefesi kesilmişti.
Korktu Şükran Hanım.

"Noldu Yasin? Noldu kızıma?" demişti endişe ile.

"Anne bugün bir gelişme oldu, olumlu bir gelişmeymiş öyle dedi doktor. Eger böyle giderse odaya alacağını söyledi." demişti mutlulukla. Telefonun diğer ucundaki kadın ise elhamdulillah deyip ağlamaya başlamıştı. Yasin kapatıp hemen Harun'u aramıştı. Sonrada kardeşini herkese vermişti bu müjdeli haberi. Herkes sevinçten ağlamıştı. Harun ise ağlamasını gizlemek için boğazım gıcık oldu deyip kapayı vermişti telefonu.
Yasin tekrar görmek istedi eşini ama izin vermediler. Gerisin geriye çıktı hastaneden. Arabasına bindi hamd edip dua ediyordu Allaha. Anımsadı bir anda geçmişi.

Gelinlik almış dükkandan çıkmışlardı. Eli eşinin elindeyken hızla gelen o cani ve aracı, Yasin ve Nesibeye çarpıp kaçmıştı, Yasinin sadece kafası yaralanmışken, Eşi Nesibe yerde kanlar içindeydi. Yasin ayağa kalkınca gözleri karardı başı döndü düşü verdi yere gözleri eşine ilişirken ağzından bir feryat koptu

"Nesibe!" diye. Kalkmaya çalıştı yerden bereket versin kalktıda yerden, gitti eşinin yanına peçesi yarıya kadar açılmış feracesi nerden aktığı belli olmayan kan ile ıslanmıştı. Aklını yitirdi sandı önce. Sonra yüce Yaradanı hatırlayıp andı adını.

"Ya Rab! Bize isabet eden şeyde nedir böyle!"

Deli gibi adını haykırıyor eşinin, yardım istiyor etraftan. Gözleri açık olan eşine bakıp

"Sakın kapatma gözlerini Nesibe sakın.. bak bana bak.." demişti. " sende bırakma beni" en son dayanamadı o naif zarif bendeni. Kapatmıştı gözlerini genç kız. Son gördüğü şeydi o kıskanılası koyu yeşil gözleri ve gözünün yanındaki çukurdan akan kanlar ile eşini. Deli gibi çırpınıyor bağırıyor yardım istiyor etraftan, kulağına gelen siren sesi ile döndü hemen arkasına ambulans gelmişti, neden bu kadar geç kalmıştı ambulans.

Eşi yerde kanlar içinde iken iki sağlık görevlisi koşmuştu yanlarına. Biri kalbini dinlerken biri boynuna kalınca bir boyunluk takmıştı. Peçesini açmışlardı güzeller güzeli Nesibe'nin. Hiç birşey diyemedi Yasin, diyemedi ki "açmayın! O istemez" diyemedi ki "O kendini sakındırıyor bakmayın" diye. Onu sus pus eden dilini lal eden harekete odaklanmıştı. Görevli Nesibe'nin kalbine iki elini bastırıyor diğeri ise tek kolunu tutmuş bileğine parmaklarını dayamış bekliyor. Kadının bileğini tutan görevli kafasını salladı üzdün bir halde. Kalp masajı yapan görevli ise ellerini indirdi. Neden durmuştu ki neden yapmıyor kalbine masaj!

"Noldu? noldu? neden devam etmiyorsunuz?" diye bağırdı gözü yaşlı gönlü yaralı genç.

"Başınız sağ olsun." demişti görevli.

" Hayır" dedi Yasin. "Birdaha yapın ne olur Allah aşkına bir daha yapın. Nesibe Nesibe" diye haykırıyordu tüm gücüyle.
Görevli halini perişan gördüğü genç için birkez daha denedi, bastırıyor o zayıf bedenin kalbine değişen bir şey yoktu, tekrar denedi içinde ümit yok iken. Diğer görevli ise yüzünde beliren şaşkınlıkla

"Nabız alıyorum ama çok zayıf" demişti.
Ağlaması yavaşladı Yasin'in. Görevliler sedyeye bindirip kaldırdılar Nesibeyi.
Ambulansa bindirdiler Yasin'ide aldılar ambulansa, eşinin elini tuttu ve başladı dudaklarını oynatmaya, okuyor okuyor okuyor ezbere bildiği tüm sureleri tüm duaları okuyordu eşine.

Ambulans hastaneye varmış, çoktan sevdalı bir yüreği ameliyathaneye almışlar, diğerini ise öylece bırakmışlardı.
Yasin korku ile aramıştı Harun'u gücü yettiği kadar anlattı kısaca, kapanan telefondan sonra ne kadar vakit geçti bilinemez, Harun, Şükran Hanım, Ekrem bey ve Betül gelmişlerdi. Koşmuş sarılmıştı abi dediği, ablasını emanet ettiği kişiye Harun. Bunu bekler gibi İçli içli ağlamaya başlamıştı Yasin. Ekrem bey korku ile soruyor sorularını düzgün bir cevap almadı damadından, haline baktı perişandı. Sarıldı oğlu saydığı damadına bastı göğsüne, ağlama oğlum Allah var, dercesine sarılmıştı. Yasin belkide yıllar sonra tekrar baba sıcaklığını  hissetmişti.

Koridorda gözleri yaşlı üç genç ve anne baba. Bir aşşağı bir yukarı volta atıyorlardı. Giren çıkan kimse yok ameliyat odasından. Namaz vakti girmişti. Ekrem beyin hatırlatması ile iki genç adam ayaklandı mescide gitmek için. Sonra açılan kapıda durdular, çıkan doktordu.

"Hastanın yakınları sizlersiniz herhalde." demişti. Nasıl boş bir söz diye içinden geçirdi kardeşi Harun. Kafasını sallamıştı eşi.

"Hasta tam olarak hayati tehlikeyi atlattı sayılmaz. Şuan durumu kritik. Uyutacağız belli bir süre. Ne olcak zaman gösterecek."  artık onlar için kolay olan kelimeleri sıralamıştı.

"Eşimi görebilirmiyim?" titrekçe sormuştu   Yasin bunu.

"Birazdan ameliyatı bitecek, yoğun bakıma alınınca bir iki dakika ikişer kişi girip görebilirsiniz ama lütfen bir iki dakikayı geçmesin. Geçmiş olsun tekrardan." demişti. Doktor gittikten sonra Ekrem beye sarılmıştı damadı. Harun ise kardeşine ve annesine.

Zaman akıp gidiyordu. Nesibe yoğun bakıma alınalı neredeyse bir ay olacak ama hiç bir değişme yok. Hamd ediyordu sevgili eşi, kalbi atıyor diye hamd ediyordu. Günlerden bir gün hastaneye gelmiş eşini görmüş ve çıkmıştı odasından, hastanenin bahçesinde bir banka atmıştı yorgun bedenini. Yanında bir hareketlilik hissetti ama mecali yoktu ki dönüp baksın.

"Bu sıralar çok suskunsun" demişti yanındaki kişi.

"Konuşmak beni korkutuyor.. Korkuyorum konuşmaktan.. Diye cevap verdi

" Zannımca konuşmayı severdin. " dedi

" Haklısın severdim.. Sınandığımız imtihanlara zeval vermemek için susuyorum.. Ağzımdan çıkan sözlerin, gözlerden yaş dökülmesine sebep olma ihtimali bile canımı sıkıyor.. O yüzden susmak en iyisi " dedi yüreği yaralı genç.

"sen kendini nasıl rahat hissediyorsan öyle davran.." demişti

"insanları rahatsız etmiyor olmaktır, beni rahat ettiren." demişti son gücü ile.

"Allah sana hayır versin abi." demişti Harun.

"Amin cümlemize." dedi bu defa yasin. Omzunda hissettiği el ile baktı karşısında duran herdaim mutlu, güleç, kahkası bol, şakaları çok olan kişiye. Solmuştu onunda yüzü, gözleri hüzü kokuyordu canı yanıyordu ablası için belli idi.

Herşeyi anımsadı Yasin. Bir anda Eşine çarpıp kaçan kişi geldi aklına var gücü ile sıktı tuttuğu direksiyonu. O adam Nesibe'nin peşinde olan, ona mesajlar atan, onu korkutan kişi! Cezaya ehliyeti yok diye salmışlardı tasmasını, akli dengesi yerinde değilmiş diye bir manzeret sunmuşlardı. Şimdi kimi suçlayacaktı Yasin. Bu beşeri sistemin kanunlarını mı, yoksa onu salıverenleri mi yoksa yoksa kimi?? En nihayetinde hepsidir suçlu olan dedi. Kimse Allahın kanunları ile işlem yapmıyor yapılıyor olsaydı suç oranı bu kadar yüzlerde olmazdı dedi. O adamın hala sokaklarda olduğundan canı yanıyordu Yasin'in, bulamamışlardı ruh hastasını. Dua ediyor Yasin, dua ediyor ki ilkin kendisi bulsun diye.  Eve varmıştı. Eşinin, gözünün nuru Nesibe'sinin yıllar yıllar önce verdiği  "içine yazdığın notları bir gün beraber okuyalım" dediği defterini açtı. Ve içine kalemi not düşerken, gözleri ise yaş döktü.

Sonra Gömdük Ne Varsa İçimize Anlaşılmasın Diye,
Çiçek Ektiler Üzerine.
Altı Mezarlık , Üstü Bağ Bahçe...

//////////////

Selamun aleykum değerli okur kardeşler. 😊 Birdaki bölümümüz Final bölümü olacak inşaAllah.
Allaha emanet olunuz. 🌸

Fortsett å les

You'll Also Like

5.1K 638 15
Savaşta sağ kolunu kaybeden Emrah Erdem, kolunu kestirmek mecburiyetinde kalır. Kolunu kestirdikten sonra ise askerlik hayatına veda eder. Hayatının...
1.4M 56.1K 57
"ASEL!!" Hırsla arkamı dönüp karan'a bağırmaya başladım. "Buyur fırtına komutan!!" Yanıma gelip bedenimi duvarla arasına sıkıştırdı. "o it herifin b...
580K 42.5K 34
"Cehennemine hoşgeldin, katilin kızı!" İtalyan ve Katolik bir adam... Türk ve Müslüman bir kız... İslâmî bir aşk romanı...🦋 →Tıp fakültesinden yeni...
3.5M 200K 36
Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre sürgün edilir. Tabi bu sürgüne ek deli do...