Büyük Patron 2

Av black--hope

743K 43.3K 16.3K

ÖNCE BİRİNCİ KİTABI OKUMANIZ TAVSİYE EDİLİR! Her hikayede bir parçanız olduğu gibi bu hikayede de parçanız... Mer

0.0
0.1
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
ASYA & ÖMER
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
Final

0.2

24.9K 1K 330
Av black--hope

Merhaba ♥

Özel bölümler ile burada yazdığım arasında dağlar kadar fark olacak. Hatta bazı özel bölümde ki kısımlar burada olmaz bile bağımsız bir şekilde yazdım. ♥

Ama yorumlar çok az :( He satır arası yorumlarınızı bekliyorum ve tabii ki değerli düşüncelerinize de . Umarım bol yorumlu ve bol vote li bir bölüm olur.

♥♥

Demir'in Anlatımı

Gördüğüm manzara ile Asya'ya olan öfkem kamçılanmış gibi gün yüzüne yavaşça çıkıyordu. Asya'nın gözleri ile gözlerim buluştuğunda çocuğun elini hızla bıraktı ama bu daha demin gördüğüm manzarayı kapatmaya yetmiyordu.

Ömer gür bir ses ile kahkaha attığında yan gözle ona baktım. Öfkeden kudurmuş gibi gülüyordu, şuan onun bu saçma gülüşünü dinlemek istemiyordum, o çocuğu bu evden dışarıya atmak istiyordum.

Ömer adımlarını Asya ve çocuğa yakınlaştırıp eliyle alkış yaptı ve gülüşüne son verip, "Ucuz numaralar." dedi.

Başını iki yana sallarken Beren, Ömer'in kolundan tutup, "Ömer..." diye mırıldandı.

"Yoo, sorun yok Beren bir şey yapmayacağım." deyip derin bir nefes aldı, "Sadece fazlasıyla ucuz bir numara, hepsi bu."

"Sana numara falan yapmıyorum!" dedi Asya dişlerinin arasından.

"Kes sesini!"

Asya'ya bağırışım ile Asya'nın anında gözleri parladı, yavaşça dolmaya başlayan gözyaşlarını akıtmamak için dudaklarını birbirine bastırıp bakışlarını benden uzak yerlere çekti.

"Ben sanırım bu tartışmanın içinde olmak istemiyorum." diyen çocuğa baktığımda yumruk yaptığım elim ile ona doğru adımlar attım.

Çocuk beni umursamadan Asya'ya döndü, "Yarın görüşürüz." dediğinde Asya tamam, deyip başını salladı.

Çocuk evden çıktığında Ömer gülümseyerek, "Vallahi çocuk haklı sanırım ben de bu tartışmanın içerisinde olmak istemiyorum. Efsane bir film buldum gidip yeni evimde onu izleyeceğim." deyip el sallayarak evden çıktı.

Asya, Ömer'in bu umursamaz tavrı ile daha fazla sinir krizi geçirirken ellerimi cebime sokup, "Ne yaptığını sanıyorsun?" diye gürledim.

"Abi, o sadece arkadaşım..."

"O arkadaşın değil sevgilin de olsa, tanımadığımız bir insanı evimize sokamazsın. Karşıma çıkıp bana adam akıllı 'abi sevgilim var' demeden hiçbir erkeğin elini tutamazsın."

"Abi sevgilim değildi!"

"Sevgilin değilse neden elini tutup bu eve sokuyorsun? Ömer'i unutmak için başka birinin elini tutma! Bunu kendine nasıl yakıştıra bilirsin?" deyip başımı iki yana salladım.

"Seni akıllı biri sanıyordum Asya. Bana gelip 'seni tanıştırmak istediğim bir erkek arkadaşım var.' deseydin gözümde bu kadar küçülmezdin."

Asya tutamadığı gözyaşları ile gözlerime bakıp, "Abi..." diye fısıldadı.

"Asya odana çık, inan bana bu gün senin yüzünü görmek dahi istemiyorum."

Arkamı dönüp salona doğru gittiğimde Asya'nın koşma sesini duyabiliyordum. Koltuğa oturup ellerim ile yüzümü kapattım.

Yanıma doğru yaklaşan ayak sesleri ile başımı kaldırdım, Beren karşımda duran küçük ahşap masaya oturdu ve ellerimi tuttu.

"Asya'ya çok ağır konuştun." dediğinde gergince başımı iki yana salladım.

"Yeterince hak etti." deyip burnumdan soludum, "Ömer'i kıskandırmak için yaptığı aptal planlara bak. Ömer'i de döveceğim kardeşimi bu hale nasıl getirdi."

Beren gözlerini devirip, "Saçmalama." diye diretti, "Bak bu onların ilişkisi Asya'nın yaptığı doğru demiyorum ama o yaptığı hatanın farkında."

"Bu saçma kıskançlık yüzünden belalı çocuklara bulaşırsa ne olacak? Etrafta böyle olan çok insan var. Ömer... cidden onu savunduğumu veya onu övdüğümü düşünme ama o iyiydi. Asya'yı gözüm kapalı emanet edebileceğim birisiydi."

Beren yanaklarımı sıkıp, "Ya demek Ömer'in, Asya için iyi biri olduğunu kabul ediyorsun." dedi.

"Ağzımdan daha fazla laf alamazsın."

Beren gülerek yanıma oturdu ve başını omzuma koydu, "Tamam, bu gece konuşmayın ama yarın muhakkak konuş o çok üzüldü."

"Bazen üzülmek iyidir, hatasını daha iyi anlar."

Beren, karnımda belirgin olan kaslara vurup, "Demir!" dedi.

"Tamam yarın olsun bakarız."

****

Beren'in Anlatımı

Çalan alarm ile birlikte gözlerimi açtım ve telefonuma ulaşarak beynimi işgal eden alarm sesini kapattım. Gözlerimi ovarak  yattığım yerden doğruldum ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra daha da ayılmış bir hale gelebilmiştim.

Odamdan çıkıp Asya'nın odasına doğru yürüdüm kapısını açıp içeriye girdiğimde yatağının toplu olduğunu gördüm. Tahmin ettiğim gibi, bizden önce kalkıp gitmişti. Yeniden kendi odama girdim ve hızlıca telefonumu elime alıp Asya'yı aradım.

Asya telefonu meşgule attığında derin bir nefes aldım, yeniden aramak için hamle yapacakken gelen mesaj ile durdum.

'Bir kaç gün eve gelmeyeceğim, beni merak etme.'

Mesajı umursamadan Asya'yı aradığımda telefonuna ulaşılamıyordu. Yeniden ve yeniden denesem de sonuç aynıydı. Er ya da geç açacaktı bu telefonu!

Dolabıma gidip günlük yuvarlak yaka şifon midi boy olan kırmızı elbiseyi aldım ve hızlıca üzerime geçirdim. Ayakkabı olarak ise krem rengi bir topuklu ayakkabı giyindim. Saçlarımı dalgalandırdım, makyajımı da tamamladıktan sonra hazırdım. Koridoru geçip merdivenlerden inerken mutfaktan takırtı sesleri duydum. Adımlarımı mutfağa yönlendirip içeriye girdiğimde gördüğüm manzara ile gülümsedim.

Demir tabağın içinde coco pops döküyordu, beni fark edince elinde ki coco popsa bakıp boğazını temizledi daha sonra coco popsu masaya bırakıp, "Bence bu eve bir çalışan alalım, sabahları kahvaltı hazırlamak çok zor." dedi.

Gülerek yanına gidip dolaptan bir tabakta kendime çıkarttım ve Demir'in tabağının yanına koyarak içine coco pops doldurdum.

"Bence sadece kahvaltı için istemiyorsun, akşam yemeği için de istiyorsun."

Demir dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı, "Hayır." diye yalan söyledi.

Başımı belli belirsiz sallayıp dolaptan sütü aldım. Coco pops'u her zaman soğuk süt ile yerdim çünkü böylesi daha lezzetli oluyordu. Sütü döktükten sonra Demir'e verdim. Demir de benim gibi sütü tabağına dökerken baştan aşağıya beni süzüp dudaklarını büzdü.

"Bugün çok güzel olmuşsun, gerçi her gün güzelsin ama bugün daha farklı. Kırmızı sana yakışmış."

Gülümseyerek sandalyeye oturduğumda Demir'de oturdu ve merakla sordu, "Niye böyle giyindin?"

Yan gözle ona bakıp ağzıma coco pops attım ve ağzımda ki lokmayı yutana kadar ağzımı açıp tek kelime söylemedim. Demir sabırsızca beklerken en sonunda konuştum.

"Sen önceden 'toplantı zamanı düzgün giyin Beren Çevik' diye beni ikaz etmiyor muydun? Ben de dediğini yapıyorum işte patron."

Demir şok olmuş bir şekilde gözlerini büyüttü, "Ne? Ne zaman söyledim..." diye düşünmeye başladı.

Ona yardımcı olmak için hatırlattım. "Kısa bir pantolon giydiğim zaman."

Demir derin nefes alıp, "Neden dediğim belliymiş o zaman. Kıskandığım için demiştim, o adam bacaklarına bakıp duruyordu. Keşke onu dövseydim."

Bu sefer ben bir şok geçirip Demir'e baktım.

"Ne?" deyip devam ettim, "Madem o zamandan beri kıskanıp beni seviyordun, ne diye kötü davranıyordun bana psikopat."

Demir yarım ağız gülüp, "Kötü değil, sadece çok neşeli olman sinirime dokunuyordu." dedi.

"Peki ya şimdi?"

Demir hızlı bir hareket ile sandalyemi tutarak kendisine doğru çekti ve aynı hızlı hareketi ile dudaklarımı uzun bir süre öptü. Geri çekildikten sonra kızaran yanaklarıma bakarak, "Rujunu mu değiştin?" diye sordu. Daha sonra yarım ağız bir şekilde gülerek güzel gözleri gözlerime daha derin baktı, "Bence, sorduğun sorunun cevabını sen benden daha iyi biliyorsun. Hadi şimdi gidelim."

Demir başımdan öpüp ayağa kalktığında ben de gülümseyerek ayağa kalkıp peşinden gittim.

***

Araba ile iş yerine doğru yaklaştığımızda yola baktım daha sonra dönüp Demir'e baktım.

"Arabayı durdurur musun?" diye sordum.

Demir lafımı ikiletmedi ve arabayı durdurdu daha sonra meraklı gözlerle bana baktı.

"Ne oldu?" diye sorduğunda elimle Ömer'in restoranını işaret ettim.

"Şey, Ömer ile konuşmam lazım benim." deyip ekledim, "Dün baya kötüydü."

Demir göz devirip, "Dün kahkaha atarak çıktı evden." diye mırıldandı.

"O sinirden güldü."

Demir kuşku ile sordu, "Ömer, eskisi kadar restorana uğramıyor. Orada olduğuna emin misin?"

Ters köşe.

"Evet, tabii. Bana geleceğini söyledi."

Demir bir süre susup etrafa bakındı ve daha sonra derin bir nefes alıp, "Tamam. Dikkat et." dedi.

"Olur."

Arabadan inip kapıyı kapattığımda Demir'i arabası hızla gözden kayboldu. Etrafımda daire çizip kırmızı renkteki kabanımın içinden telefonumu çıkartıp Ömer'in numarasını tuşladım.

"Şuan dünyanın en yakışıklı çocuğu aramanıza cevap verdi. Öldünüz mü yoksa füze atalım mı?"

Ömer'in tuhaf sesi ve telefon açma şekline kısa bir şekilde ikimiz de karşılıklı güldük daha sonra Ömer gülüşünü bırakmadan, "Söyle gülüm." dedi.

"Neredesin?" diye sorarken bir yandan da restoranda olması için dualar ediyordum.

"Şuan yeni arabam ile okula girdim. Resmen okulun en yakışıklı bad boyu benim."

"Ay, ego tavan"

Ömer gülerek sordu.

"Eee, neden aradın?"

Boğazımı temizledim ve gülüşümü yavaşça yüzümden sildim. "Ömer, Asya'ya ulaşamıyorum. Sabah erkenden çıkmış aradım mesaj attı 'birkaç gün eve gelmeyeceğim, merak etme' yazmış. Aradım ama ulaşamadım."

"Merak etme ona bir şey olmaz. O başının çaresine bakmasını çok iyi biliyor, dün şu elini tuttuğu çocuğun evinde kalır. Sokakta kalmaz yani rahat ol."

Ömer görmese de gözlerimi devirdim.

"Yapma Ömer! Asya'nın neden öyle bir şey yaptığını biliyorsun. Seni kıskandırmak içindi."

Ömer, arabasının kapısını kapatıp arkadaşlarına selam verdi daha sonra yeniden bana dönerek, "Dinle, ben dünü düşünmüyorum, hatta ben Asya'yı düşünmüyorum. Okay? Do you understand me?"

"Bak dün Demir ile de büyük bir şekilde kavga ettiler. Demir ona 'gözümde küçüldün, seni görmek istemiyorum' dedi. Bu Asya için çok ağır."

"Onun için üzülmemi falan mı bekliyorsun, bu sefer öyle bir şey yapmayacağım. Merak etme yarın karşınıza çıkar, hiçbir şey olmamış gibi gülümser ve sonra... sonra bir aptal gibi siz onu affedersiniz. Asya'nın olayı bu anladın mı?"

"Ömer..."

"Beren, üzgünüm ama onun için kılımı bile kıpırdatmak istemiyorum."

"Pekala, iş başa düştü. Görüşürüz."

Telefonu kapattıktan sonra bu sefer Asya'yı aradım. Telefon yeniden ulaşılamadığında topuklarımı yere vurdum ve oflayarak ofise doğru yürüdüm.

Eğer Demir'e söylersem hem daha fazla sinirlenir hem de yersiz yere bir hayli korkardı. Bugün akşama kadar bir şey dememem en doğrusuydu hem de belki Asya pes eder telefonunu açardı. Onu savunmam için bana nerede olduğunu söylemesi gerekiyordu ama Asya inatla bunu yapmıyordu.

Telefonu cebime koyduğumda iş yerinin kapısının önünde Eliz ve Eliz'in yanında bir tane adam gördüm. Kalıplı ve sakallı adamın gözleri öfkeden parlarken Eliz de aynı şekilde gözüküyordu. İkisi de birbirini öldürecek gibi bakıyor ve yüksek sesle tartışıyorlardı.

Eliz beni fark edince boğazını temizledi ve biraz daha sakin bir edayla gülümsedi. Başımla ona selam verip içeriye girdim. Asansöre doğru yürürken arada bir arkama bakıyordum, Eliz yine aynı şekilde öfke kusarken bu sefer adam onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

Asansörün kapısı açıldığında içeriye girdim ve bu durumu pek fazla merak etmemeye özen göstererek kendi katıma bastım. Asansör ineceğim yere geldiğinde güler yüzlü bir şekilde herkese selam verdim. Serkay beni görüp ıslık öttürdü. Serkay, arkadaş olarak sevdiği herkese böyle yaklaşırdı, insanlara böyle davranmayı seviyordu. Ve en önemlisi de çapkın olduğunu sonuna kadar kabul ediyordu.

Kabanımı çıkartıp astım daha sonra bilgisayarımı çalıştırdım. Bilgisayar açılana kadar kendime güzel bir kahve almak için kahve makinesine doğru yürürken asansörün içinden Eliz indi. Beni görmemişti, hızla bakışlarımı ondan kaçırıp makineye doğru yürümeye devam ettim.

Aşağıda o adam ile neden bağırdığını bilmiyordum, aslında öğrenmek de istemiyordum. Ama Eliz, onları öyle gördüğüm için bana açıklama yapmak zorunda hissediyormuş gibiydi. Bu yüzden kahve makinesine o da geldi ve yanımda durdu.

"Günaydın." dedim neşeli bir sesle. "Kahve ister misin?"

Eliz ceketini çıkartıp eline aldı. "Evet, güzel olur." derken sesi gerin çıkıyordu. Konuya nasıl gireceğini bilemiyor gibiydi. Kahveler hazır olduğunda Eliz iki tane karton bardak alıp bana uzattı.

En sonunda dayanamayarak, "O adam eski kocamdı." dedi. Yüzümde ki tepkiye bakmak için duraksadığında ağzımı araladım.

"Öyle mi?"

"Evet, boşanalı üç ay oldu ama hala peşimde. Henüz boşandığımızı idrak edemiyor."

Kahveyi Eliz'e uzatırken kaşlarım çatıldı, "Takıntılı bir tip sanırım."

Eliz kahveden bir yudum alırken başıyla beni onayladı.

"Evet, biraz öyle."

Eliz'in omzunu sıvazladım, "Eğer, bir sorun olursa..." deyip gülümsedim. "Lütfen çekinme ve söyle."

Eliz başını olumlu anlamda salladı ve derince bir iç çekti. Ona üzülüyordum ama onun çok güçlü bir kadın olduğunu da biliyordum çünkü aşağıda ki adama asla korkak veya ürkekçe bakmadı aksine çok sert bakıyordu.

Masama oturup işime yoğunlaşmaya başladım. Henüz ilk çizimim tamamen bitmemişti, bu program beni deli ediyordu. Serkay'ı otuz kere çağırıp sormuştum, o bu işte herkesten daha iyi ve hızlıydı.

Saatler geçtikçe işlerin yükü de hafifliyordu, iş yerinin telefonu çalınca açtım.

"Odama gelir misin?" diyen Demir'in sesiyle dudaklarımı ısırdım ve telefonu kapattım.

Henüz işi bitirmemiştim eğer benden çizimi isterse ciddi anlamda yerin dibine girecektim.

Hızla odaya girdiğimde Demir gülümsedi ama benim solgun yüzümü görüp kısa gülümsemesine son verdi.

"Demir, ben henüz çizimi bitirmedim de akşama kadar elinde olacak, biraz karışık bir proje."

Demir gülümseyerek,"Tamam, sorun yok bu kadar endişeli olma takıldığın yerde bana sorarsın, olur mu?" diye sordu.

"Tamam."

"Hem çizim için de çağırmadım, Dilek bana çalışma durumunu kısaca anlatan bir e-mail attı. Toplantıya gerek yok."

Derin bir nefes alarak başımı olumlu anlamda salladım.

"Asya, ona ulaşabiliyor musun?"

Boğazımı temizleyerek Demir'in karşısında ki koltuğa oturdum.

"Hayır, ama arkadaşları ile birliktedir. Merak etme."

Demir ensesini kaşıyarak burunundan soludu, "Düşündüm de daha önce ona hiç bu kadar ağır konuşmamıştım." dedi pişmanlıktan dolup taşan sesiyle.

"Sadece küçük bir hata, hem Asya sana çok bağlı eminim bunları sinirden dediğini biliyordur."

Demir telefonunu yeniden tuşlayıp Asya'yı aradı ama ulaşamayınca kapattı.

"Demir!" dedim kaşlarımı çatıp, "Bırak biraz nefes alsın. Asya, kırgın ve üzgün sen istediğimde gelsin istemediğimde gelmesin diyemezsin. O büyüdü."

Konuyu değiştirmek adına hızla, "Hem ileride senin çocukların olduğu zaman ne yapacaksın?"

Demir bıyık altından gülümseyerek, "Fanusta yaşatacağım. Kimselere göstermeyeceğim."

"Allah Allah, benim çocuğum olursa öyle yapmam."

"Kardeş ayrımı yaptığımız için kızarlar ama sonra."

Kaşlarım istemsizce havaya kalktı, "Nasıl yani?"

"Senin çocuğun benim çocuğum, benim çocuğum senin çocuğun Berenciğim. Biliyorsun çocuk tek başına yapılmıyor."

Bir hamlede ayağa kalkıp, "Aman ne komik adamsın sen öyle." dedim. Demir'de aynı şekilde ayağa kalkıp, "Dışarıda bir toplantım var."

"Şey, ben bilmiyordum." dedim hızla başımı kaşıyarak, "Yani not defterine baktım o yoktu."

Demir başıma öpücük koydu."Daha yeni telefon geldi zaten. Bir saate kadar dönmüş olurum."

Birlikte odadan çıktık, Demir benden daha hızlı bir şekilde giderken arkasından onu hayranlıkla izlemeye başladım. Yavaş adımlarımla masama yürürken çalan telefonumun sesini duydum, adımlarımı hızlandırıp telefona ulaştığımda arayan kişi ile gözlerim parıldadı.

"Asya." dedim gülen yüzüm ile, "Neredesin?" diye sordum.

Şiddetli bir ağlama sesi ile kaşlarım çatıldı. Asya nefes almadan ağlıyordu o kadar kötü ağlıyordu ki ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

"Ben çok kötüyüm. Sanırım deliriyorum." dedi burnunu çekerek, "Aklıma senden başka kimse gelmedi..."

"Sakin olur musun güzelim, bana nerede olduğunu söyle hemen geleyim."

"Hatırlıyor musun?" deyip duraksadı, "Seninle ilk tanıştığım yerdeyim." deyip ekledi. "İntihar etmek istediğim yerde."

Telefon kapandığında gözlerimi sıkıca yumdum.

"Beren, sen iyi misin?" Dilek endişeli gözlerle bana bakarken masama başka bir dosya yığını bıraktı.

"Dilek benim hemen gitmem gerek."

"Dur, sakin ol. Ne oldu?"

Hızla kabanımı üzerime giydim, şuan anlatacak zamanım yoktu aklıma Asya ile ilk tanıştığımız zaman yapmak istediği şey geldikçe daha da kötü oluyordum, ama içimde ki bu küçücük umuda tutunarak içimden hayır öyle bir şey yapmayacak diye tekrarladım.

 "Sonra anlatırım, sen işleri masama bırak ben daha sonra hepsini halledeceğim, söz."

Daha sonra başka bir açıklama yapmadan asansöre bindim, asansörden indiğimde Demir'e söyleyip söylememe konusunda kararsızdım. Ama söylersem, Asya ile arası daha fazla bozulacaktı ve işler daha da uzayacaktı.

Asansörden inip ofisten çıktım ve yoldan geçen ilk taksiye binerek gitmek istediğim yeri söyledim.

****

Asya beklediğim gibi bankta oturmuş ve uzakta ki kız kulesini izliyordu. Hızlı adımlarımla yanına gittiğimde Asya kulaklığını çıkarttı ve hızla kollarını boynuma dolayarak ağlamaya başladı.

Ona sıkıca sarılıp sırtını sıvazladığım da uzunca bir süre öyle kaldık. Zor bir şekilde banka geri oturduğumuzda Asya başını omzuma koymuş ellerimi sıkıca tutmuştu. İstemeden gözlerim dolmaya başlamıştı, onu böyle görmek beni fazlasıyla üzüyordu.

"Abla ben ne hissetmem gerektiğini artık bilmiyorum ya da ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."

Sesi ağlamaktan çatlamıştı, gözlerinin kenarları kırmızı beneklerle dolmuştu.

"Asya ne oldu?" diye sordum ısrarla.

"Arkadaşlarım ile canlı müzik çalan bir cafeye gittik. Aslında her şey normaldi ama Ömer'i görene kadar. O beni fark etmedi bile başka arkadaşları ile o kadar meşguldü ki..."

"Kız arkadaşları mı?"

Asya gözlerini devirip başını olumlu anlamda salladı, "O kızları sevmezdim, Ömer ile sevgiliyken bile beni dışlarlardı o arkadaşları. Bu sinir bozucu." deyip ekledi, "Ama asıl sinir bozucu olan şey benim."

Asya gözyaşlarını elinin tersiyle silerken gözyaşları durmadan akmaya devam ediyordu. Küçük yüzü kıpkırmızı olmuş ve git gide küçülmüştü.

"Dün böyle bir şey yapmasaydım bugün görmekten korktuğum o manzarayı görmezdim. Öfkem beynimi ele geçirmişti. Ömer ile ayrıldığımızda bana 'sen benden başkasıyla olamazsın çünkü sana benim kadar kimse dayanamaz.' demişti. Ona kanıtlamak istedim, söylediklerinin yanlış olduğunu göstermek istedim."

Ağlamaktan konuşamıyordu, kekeleyerek zor bir şekilde cümlesini tamamladı.

"Ona olan öfkem beni öyle bir tanınmaz hale soktu ki ben abime karşı çok fazla utandım."

Asya'nın gözyaşlarını sildim ve saçlarını okşadım.

"Tamam, güzelim. Tamam bak biraz sakinleş olur mu? Böyle zamanlarda susmak ve gözlerini kapatmak sana iyi gelecek."

Asya dediklerimi yapıp başını omzuma koydu ve gözlerini kapatıp derin nefes alıp vermeye çalıştı.

"Abin ile konuştum, sana ağır konuştuğunun farkında ama abin kıskanç bir adam Asya. Demir'in korkuları var, kaybetme korkusu bu yüzden sahip olduğu değerli kişileri elinde tutmak için fazlasıyla çabalıyor."

Sakin sesim Asya'nın ağlamasını biraz son bulmaya başlarken ben de ona bilmediği ve önemsiz olarak gördüğü şeyleri anlatmaya başladım.

"Başımızdan çok olay geçti, hastanelerde kaldığımız o günleri hatırlamıyor musun? Asya, Demir'in uyanması için verdiğimiz savaşı unuttun mu? Demir hayatında ki insanları korumak için çevremize girecek herkesi bizimle yakınlık kurmak isteyen herkesi inceliyor, araştırıyor.

Artık eski olaylar yaşamak istemediğimiz için Demir'in bütün bu tedbirleri. Hem Demir senin ilişki hayatına ne kadar karışsa da bunu yine seni korumak için yaptığını sen benden iyi biliyorsun. Kardeşinin elini tutan kişinin, kardeşini çok seven biri olmasını, kardeşini koruyan biri olmasını istiyor. Bilirsin işte abilik iç güdüleri."

Asya artık ağlamıyor, sükunetini koruyordu.

"Bazen yaşadığın büyük aşk da bitebilir, hala deli gibi sevsen de biten bir aşkın önüne geçemezsin. Ama eğer onu hala seviyorsan beklemelisin, onun sana verdiği acı ve öfke yüzünden dün yaptığın gibi başka biriyle çıkıp gelmemelisin. Bu aşkınızı olduğu gibi sizi de yaralar.

Ömer'i hala sevdiğini biliyorum, Ömer de aynı şekilde seni seviyor. Ama birbirinize çok kırgınsınız ve Asyacığım kırgınlıklar dilenen bir özür ile geçip unutulmuyor. Birbirinize açtığınız yarayı yine birbiriniz sarabilirsiniz ya da o yaranın kabuk tutmasını beklemelisiniz. Eğer birbirinizin yarasını saracak gücü kendinize bulamıyorsanız, zaman tanıyın her şey için."

Asya artık tamamen sakinleşmişti, doğrulup kuruyan gözyaşlarını silmeye çalıştı, "Haklısın." deyip hiç olmadığı kadar derin bir nefes aldı.

Oy ve yorumları unutmayınıııız !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
.

Sevgiyle kalın ♥

Fortsätt läs

Du kommer också att gilla

43.6K 3.4K 13
O Elif..ismi gibi dimdik durmayı severdi. Öfkesini , geçmişine olan kızgınlığını birer çöp yığını gibi geride bırakmıştı. Onun yerine bedeninde gezin...
2.6M 16.4K 5
Başımı yerden kaldırıp kalbimi kıranlara kırıldığımı göstermeyecektim, güçlü ol dedim kendime güçlü ol. Yüzümdeki sahte gülümseyle "hayırlı olsun abi...
3.1M 158K 66
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
3.4M 146K 115
Ben SİYAH olmuştum.Karanlığın ta kendisi. Asla ama asla pesimist değilim ben!Kötü biri de değilim!Ben maskeli balodaki siyah maskeli kızım.Gizemin ta...