Abimin Kankası || Texting

By terayaziyore

3.8M 206K 144K

Bilinmeyen: Abimin kankası olmasaydın olmazdı değil mi? Bilinmeyen: Şu kocaman okulda gittin Bilinmeyen: Her... More

AK/1
AK/2
AK/3
AK/4
AK/5
AK/6
AK/7
AK/ 8
AK/9
AK/10
AK/11
AK/13
AK/14
AK/15
AK/16
AK/17
Ak/18
Ak/19
AK/20
AK/21
AK/22
AK/23
AK/24
AK/25
AK/26
AK/27
AK/28
AK/29
AK/30
AK/31
AK/32
AK/33
Ak/34
AK/35
AK/36
AK/37
AK/38
AK/39
AK/40
AK/41
AK/42
AK/43
AK/44
AK/45
AK/46
AK/47
AK/48
AK/49
AK/50
AK/51
AK/52
AK/53
AK/54
AK/55
AK/56
AK/57
AK/58
AK/59
AK/60
AK/61
AK/62
AK/63
AK/64
AK/65
AK/66
AK/67
AK/68
AK/69
AK/ Final

AK/12

72.7K 4.2K 2.5K
By terayaziyore


Sinirden evin kapısına yumruk atmamak için kendimi zor tutuyordum. Gerçekten. Tutuyordum. Ellerimi kollarıma sarmış bekliyordum. Hala ne açan vardı, ne de ses veren. Tekrar zile abandım. Ancak değişen bir durum yoktu.

Sinir krizine 5 kala...

Kapıya bir tekme savurduğum gibi arkamı dönüp ilerlemeye başlamıştım. Bahçede ki sallanan koltuğa oturup cebimden telefonumu çıkardım. Son aramalardan Karan'ın numarasının üstüne tıklayıp telefonu kulağıma götürdüm. Bir kaç kere çaldıktan sonra nihayet aramayı yanıtladı.

"Ne oldu?"

"Ya bu evin çalışanları nerde? Bu evin annesi nerde? Babası nerde? Bu ev niye kimsesiz bırakılıyor? Koskoca ev! Ya bi hırsız girse bir şey olsa! Bu evin milleti nerde Karan!"

Hızla ağzıma geleni düşünmeden söylerken telefondan uzun bir kahkaha değdi kulaklarıma. Bu beni daha da sinirlendirdi. Salladığım bacağımın hızını arttırdım. Bacağım artık kopup gidecek ve kendi cumhuriyetini ilan edecekti. En nihayetinde Karan gülmesini sonlandırıp "yine mi kapıda kaldın?" diye sordu.

"Başka bir şey olmuş gibi mi görünüyor?"

Bağırışımdan sonra birkaç saniye sessiz kaldı. Ardından tekrar kahkaha atmaya başlayınca artık tak eden sinirim ile telefonu suratına kapadım. Pislik. İsraf. Döl israfı! Yanlışlıkla gelen!

İçimden Karan'a saydırmaya devam ederken çalan telefonum ile gözlerimi ekrana kaydırdım. Karan arıyordu. Meşgule atıp hafifçe sallanmaya başladım. En olmadı Yade'lere giderdim. Değil mi?

Tekrar çalan ve tekrar arayan Karan'ı yine meşgule attım. Sinirlerimi bozmuştu. Ve iyi bir hesaplaşmayı hak ediyordu.

Tekrar çalan telefon ile telefonu yere sallamak istedim. Bu isteğimden ani ve doğru bir kararla vazgeçip arayana baktım. Bu kez Karan değildi. Bu kayıtlı olmayan bir numaraydı. Bu ezberimde olan, Ateş'in numarasıydı!

Elim ayağıma dolanırken sakin kalmak için nefeslendim. Arayan Karan'dı. Sadece kayıtlı olmayan bir numara olduğundan cevaplarım diye Ateş'ten arıyordu. Ama ben Ateş'in numarasını ezbere bildiğim için Karan olduğunu anlayabiliyordum. Tekrar meşgule verdim.

Heyecandan atan kalbim bana en son konuşmamızın resmini gösterirken aklıma diğer hattım geldi. Ona başka bir hattan yazıyordum. Ve onu diğer hattan engellemiştim. Bir yanım ona deli gibi 'evet ben Karan'ın kız kardeşi, o kızım' demek istiyordu. Bu yanım ne zaman ağzını açsa son konuşmalarımızın resmi kırık kalbim tarafından tekrar gösteriliyor ve hemen bu karardan vazgeçiyordum.

Ama sinirlenince, gerçekten ne yaptığımı fark edemiyordum. Deli cesareti geliyordu resmen.

Düşüncelerimden ayrılmamı sağlayan zil sesim ile telefonun ekranına baktım. Yine Karan'dı, ancak yine Ateş'ten arıyordu.

Pes ettim.

Ve bir hışımla telefonu açtım.

"Ne var lan ne var! Arayıp durmasana! Açmıyoruz işte. Meşgule vermek demek konuşmak istemiyorum demek! Açmak istemiyorum demek! Allah Allah ya! Bil bakalım banada ne açılmıyor! Doğru tahmin. Evin kapısı! Aman aman bak çok güleceksen haber verde sessize alayım! Döl israfı seni!"

Telefonun ucunda beklediğim gibi kocaman bir kahkaha patlamıştı. Ama sorun şuradaydı. Bu gülüş, Karan'a ait değildi. Bu yabancısı olduğum bir kahkahaydı.

"Sadece Karan'ın mesajını iletmek istemiştim. Seni bu kadar sinirlendireceğimi tahmin etmedim."

Sikeyim! Kocaman kocaman sikeyim hemde!

Az önce saydırıp sövdüğüm kişi Karan değildi! Ateş'ti. Ateş Soylu'ydu! Ultra kocaman büyük sikeyim!

"Şe-şey ben..ben Karan sandım seni."

Gevelemeye son verip avucumu okkalı bir şekilde anlıma yapıştırdım.

"Ben, Ateş. Ee Karan şunları söylememi istiyor. Çünkü onunla konuşmayacağını biliyor. Anneniz hastanedeymiş ve ee.."

Arada duraksamasının sebebi Karan olmalıydı. Sürekli 'ee'lenmesi normal bir insanda beni hasta ederken o bunu yapınca eriyordum. Hay böyle işin ben.

"Bugün pazar olduğu için çalışanlar erken ayrılıyormuş. Ve ee, bunu bir türlü öğrenememişsin yani öyle söylüyor" deyip güldüğünde telefonun yavaş yavaş elimden kaydığını hissettim. Hızla diğer elimle telefonu tutup kulağımda sabitledim.

"Ayrıca babanızda işi çıktığı için gitmiş ve bunların hepsi sabah olmuş. Siz evden çıkmadan önce. Ve aklın neredeymiş senin diye soruyor. Karan mal mısın onu nasıl söyleyeyim?"

Benimle konuşmayı bırakıp Karan'la diyaloğa girince elimi hızla çarpan kalbimin üstüne koyup biraz olsun sakinleşmesi için dua etmeye başladım. Ancak Ateş tekrar benimle konuşmaya başlamış ve atan kalbime double shot yapmıştı.

"Eee, o sana şunları söylüyor. Bana döl israfı dediğini duydum ve eve gelince senin o küçük dilini.."

Gözlerim büyürken aklıma gelen görüntünün sebebi, sorumlusu, her şeyi Karan'dı! Bunları Ateş'in ağzından duymak zorunda mıydım? Allah'ım sen aklıma mukayyet ol!

"Senin o küçük dilini.."

Tekrar edip sıkıntılı bir ses verdi. Zorlanıyor gibiydi.

"Koparacağım."

Allah'ım yemin ederim isteyerek düşünmüyorum!

"Beni anladın mı? Küçük şeytan."

Ateş tekrar Karan'la münakaşaya girerken ben düşünceler dünyasına derin bir dalış yapmıştım.

"Senin yüzünden, neler söyletiyorsun bana."

"Sen söylesen ne olurdu gerizekalı çocuk!"

Karan'ın söylediklerini duymuyordum ama Ateş'in söyledikleri fazla yakından olmasada anlaşılıyordu.

"Tamam yeter yeter ya!"

Ateş en sonunda isyan bayrağı çekti ve sözlerine devam etti. Sesi tekrar yakından gelmeye başlamıştı.

"Şu an eve gelemeyeceği için annemin yanına gitsin ya da Yade'lere gitsin diyor."

Yutkundum. Kendine gel Gece! Buga girdin resmen!

"Ona de ki, yediği bokları arkadaşlarının üzerinden toplamaya çalışmasın! Ve benim bu küçük dilimi koparmayı denemeye bile vakti kalmadan annemle babamın 20 yıl önce yaptıkları bu hatayı düzelteceğim! Çünkü o bir döl israfı!"

Görüşmeyi hızla sonlandırdım. Çünkü bir kez daha kahkahasını duymayı gönlüm kaldırmazdı.

Sıkıntıyla ofladım. Oturduğum salıncaklı koltuğa bedenimi bıraktım. Ayağımdaki botları çıkarıp koltukta tamamen uzandım. Keşke etek yerine pantolon giyseydim. Çünkü şu an üşüyordum. İyice koltuğa sırnaştım. Yade'ye mesaj atmalıydım. Umarım eve gitmiştir diye dua ediyordum. Çünkü ayrılırken babasıyla buluşmaya gidebileceğini söylemişti.

G: Naaptın geçtin mi eve kank

Yadeller Yangın🔥: Daha babamla yeni buluştum kanka

Yadeller Yangın🔥: Ne evi dndkvkvkkx

G: He tamam eve geçince yaz bana da görüntülü konuşuruz

Yadeller Yangın🔥: Tamamamamam

Telefonu kilitleyip yan tarafa bıraktım. Ona kapıda kaldığımı söyleseydim biliyordum ki buluşmayı iptal edecek ve beni alıp eve gidecekti. Ama bunu yapmasını istemiyordum. Zaten babasıyla ayda yılda bir görüşüyorlardı. Bunu mahvedemezdim. Annemin yanına da gidemezdim..

Kollarımı bedenime sardım ve rahat koltukta iyicene yayıldım. Yorgunluktan istemsizce kapanan gözlerimi daha fazla diretmeden bıraktım. Kapanan gözlerim iyice mayışmamı sağladı. İlk kez bu kadar istemeden uyukuya dalıyordum.

...

Karan'ın ağzından

Kahkahamın büyüdüğü ve durdurulamaz olduğu vakitlerde nihayet garajdan çıkıp bahçeye doğru ilerlemeye başlamıştık. Yarım saattir garajda gülme krizleri geçiriyorduk. Bu Ateş beni gülmekten öldürecekti. Annem'in hastane işleri bittikten sonra babamın yanına geçmişti. Gece'de Yade'lerdeydi. Yani ev boş ve bizimkileri atmak için uygundu. Kapının önüne geldiğimizde tam cebimden anahtarımı çıkaracaktım ki yerde duran Gece'nin çantasıyla karşılaştım.

Kapının önünde öylece durup yere baktığımı gören Kutay "ne oldu kanka?" diye sordu. Eğilip yerde ki beyaz, küçük çantayı aldım.

"Gece'nin çantası. Asla çantasını bırakıp bir yere gitmez" dedim. Ve kapının önündeki merdivenleri geri inip arka bahçeye doğru yürüdüm. Orada olsaydı garaja geçerken görmüş olmam gerekirdi. Ama çantasını bırakıp Yade'lere bile gitmeyeceğini biliyordum.

Kutay, Ateş ve Alp arkamdan geliyordu. Bahçeye göz gezdirdiğimde onu hiçbir yerde görememiştim. Ardından manzaraya dönük, bize ters kalan sallanan koltuğa kaydı gözlerim. Ve koltuğun altından görebildiğim siyah botlara. Hızla oraya yürüdüm. Ve Gece Neval Dağlı tam karşımdaydı. Oracıkta uyuyordu. Bu soğukta!

Hemen elimi yüzünde ve kollarında gezdirdim. Bum buz olmuştu. "Ah Gece ah!" Ye bağırdığımda bizimkiler yanıma geldi. Gece'yi onlar gelene kadar kucağıma almaya çalıştım. Bir iki denemenin ardından başarmıştım. Aslında hafifti. Zayıftı. Onu taşımak kolaydı ama yatış pozisyonundan dolayı kucaklamakta zorlanmıştım.

Kucağıma alırken örselenmiş olmalı ki gözlerini kırpıştırdı ve yarım yamalak konuştu.

"Abi?"

Sesi öyle ince öyle güçsüz çıkmıştı ki! Aklın yok mu senin Neval'em yav bu soğukta uyunur mu dışarda!

İçimden her ne kadar tatlı talı konuşsamda dışarı böyle yansımamıştı. "Ben sana Yade'lere git dedim. Geldim baktım dışarda uyuyorsun. Dışarda! Bu havada!"

Bağırmamdan dolayı yüzünü buruşturup "Yade babasıyla buluşacaktı. Dört aydır görüşmemişlerdi abi söyleyemedim ona" dedi.

Sertçe çatmış olduğum kaşlarım gevşedi. Şu anda kucağımda bir prenses var gibiydi. Pençelerini içeri çekince nasılda bir kedi yavrusu oluyordu böyle? Masum? Saf?

Yade'nin anne ve babasının boşandığını biliyordum. Ve babasıyla pek fazla görüşemediğini de. Ama dışarıda uyumasının sebebi arkadaşını düşünmesi değildi. Bunun suçlusu bendim! Eve gelseydim bu soğukta dışarıda uyumayacaktı. Kim bilir ne kadar üşümüştü.

İçimden kendime söverken kapının önüne geldiğimiz için duraksadım. Yanımda olan Ateş'e "cebimden anahtarı alabilecek misin?" Diye sordum ve Gece'yi biraz daha yukarı kaldırdım. Ateş cebimdeki anahtarı çıkarmaya çalışıyordu ancak eli tersimde kaldığı için ve birazda Gece kucağımda olduğu için başaramıyordu. Birkaç dakikanın sonunda hala anahtarı çıkaramadığında pes edip Gece'yi onun kucağına doğru uzattım. Önce ne olduğunu anlamadan bana bakmış ve ardından Gece'yi onun kollarına bırakmamla, bunu beklemediği için biraz sendelemişti. Hızla cebimden anahtarı çıkardım.

Bakışlarım tekrar onlara kaydı. Ve gördüğüm şey, gördüğüm manzara hiç hoşuma gitmedi. Muhtemelen düşme tehlikesi yaşadığı için kollarını Ateş'in boynuna dolamış ve aynı zamanda uyanmış olan Gece kafasını kaldırmıştı. Ateş ile birbirlerine yakın duran kafaları şu an onları tutup tokuşturma hissi yaratıyordu bende.

Ve beni daha fazla köpürten ise dib dibe olan suratlarının yanı sıra ikisininde şaşkınca birbirine bakmasıydı. Sakinleşmek adına derin bir nefes verdim. Bu konuma bilerek gelmemiştiler. Sinirlenmeme gerek yoktu. Ben kendimi sakinleştirmeye çalışırken Ateş hızla suratını çekip Gece'yi yavaşça yere bıraktı. Ayaklarının üstüne basan Gece sarsılıp bana tutundu.

"Üşüyorum" diye mırıldandı. O an tüm sinirim gidip yine aklım fikrim Gece olurken evin kapısını açtım ve hemen onu içeri soktum. Kapının önünde bekleyen Ateş'e, Kutay'a ve Alp'e baktığımda ise hepsi "biz gidelim kardeşim sonra görüşürüz" tarzında şeyler söylediler. Minnettar bir şekilde bakıp onlarla vedalaştım. Kapıyı kapatıp içeri girdiğimde Gece'yi merdivenlerde sürüne sürüne çıkarken yakalamıştım.

Koşarak yanına gittiğimde henüz 3. basamaktaydı. Olduğu merdivene oturup ona arkamı döndüm ve "her zamanki gibi" dedim. Anında anladı. İkimizde kıkırdarken Gece kollarını omuzlarıma doladı. Merdivenin korkuluğuna tutunup ayağa kalktım. Çocukluğumuzdan beri yaptığımız bir şeydi bu. Onu yukarıya sırtımda çıkardım.

Çok kötü hastalanacaktı. Bağışıklık sistemi çok güçsüz biriydi. Hemen hasta olurdu. Ve bir kez hasta oldumu zor iyileşirdi. Ofladım. Benim yüzümden. 

Onu odasına götürüp yavaşça yatağına yatırdım. Ardından dolabına ilerleyip pijamalarından birini çıkardım. Pijamasını yatağa bırakıp onun olduğu tarafa ilerledim. Eğilip başına küçük bir öpücük bıraktım.

"Sen üstünü değiş bende gidip sana çorba ısıtayım abicim. Acıkmışsındır sen. Tamam mı?" Dediğimde usulca kafasını salladı. Burukça gülümsedim.

"Özür dilerim abisinin prensesi"

...

Ya Karan. Çok güzel bir abisin sen.

Continue Reading

You'll Also Like

1.8K 269 16
05**: Sen doğduğun için güzel olan bu günde, sen sevdiğin için dünyanın en güzel çiçeği olarak kabul ettiğim karanfillerden koy vazona. 05**: Bu da b...
742K 33.1K 19
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
149K 4.2K 15
Hayatına annesinden ona kalan küçük kardeşine ve annesinin ölümünden sonra,hayata küsmesine rağmen onu yanlız bırakmayan üçü de bir birinden deli ola...
1.8M 64.9K 58
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...