Psi-Komik ☆düzenleniyor☆

By gulcicek_li

5.3K 697 20.8K

Tek beden de birden fazla karaktere ne dersiniz? ÇOKLU KİŞİLİK BOZUKLUĞU. Psikoloji bölümünü bitiren bir ka... More

1B*
2B*
3B*
4B*
5B*
6B*
7B*
9B*
10B*
Sorular*
11B*
12B*

8B*

233 35 814
By gulcicek_li

Geçmişten Bir Parça

İyi okumalar.

♥️

***

Kalbim göğüs kafesimi delip geçecekti sanki. Gözlerim gördüklerim ile dolarken beynim çalışmaz bir durumdaydı. Ayaklarımın beni taşıyamayacağını anlayınca kendilerini yere attılar. Dizlerim soğuk, sert beton ile buluşunca ağzımdan bir hıçkırık koptu.

"Derin!"

"Safir!"

Aynı an da bana seslenen kişilere dönüp bakmak istiyordum, bu gördüklerimin bir şaka olduğunu duymak istiyordum ama gözlerim hipnotize olmuş gibi Semra' nın cesedine takılı kalmıştı. Boğazımda oluşan yumru ile yutkunmaya çalıştım.

Sonuç yine sıfırdı.

"Semra!" diye konuştu zayıf bir ses. Bu Ceyda' ydı. "Semra," diye çığlık attı bu sefer. Koşarak yanımdan geçti ve cesedin yanına çöktü. "Semra! Semra, ablacım! Olamaz! Bir şey yapın!!!"

Çırpınışları boşunaydı. Cansız yatan Semra ne ona cevap verebiliyordu ne de kalkıyordu. Hiçbir şey yapmıyordu.

"Siktir," diye mırıldandı Ulus. Hızlı adımlarla Ceyda' nın yanına gidip onu zorla yerinden kaldırdı ama Ceyda zorluk çıkarmaya başladı.

"Bırak! Bırak Ulus. O benim küçük kız kardeşim. Ablamdan sonra kalan tek ailem. Semra! Güzelim aç gözlerini."

Onun haykırışları arasında göz yaşlarım teker teker gözlerimi terk etti.

"Derin," dedi sert bir ses ve yanıma diz çöktü sesin sahibi. " Güzelim bana bak." Bakmayı reddettim. Kafamı delicesine sağa sola salladım. "Güzelim. Hadi bana bak. Çıkalım buradan."

"Karan," diye fısıldadım. Zorlukla gözlerimi Semra' dan çekip Karan' a çevirdim. "Karan..." Nefes alamadım. Bir kaç kere yutkunarak konuşmaya çalıştım.

Başaramadım.

Ciğerlerime hava ile doldurmaya çalıştım.

Başaramadım.

"Herkes dışarıya çıksın. Olay yeri inceleme ekipleri geldi. Herkes dışarı," diye bağıran bir görevli ile Ulus şaşkınlıkla yerinde donakalan kızları, Oğuz ile birlikte dışarıya çıkardı. Karan' da beni ayağa kaldırmaya çalıştı ama izin vermedim. İnatla Semra' ya bakmaya devam ettim.

"Karan sen çık, ben onunla birlikte çıkarım."

Karan onaylayan bir ses çıkartıp ayağa kalktı. Son kez derin bir nefes aldı, hızlı adımlar ile kütüphaneyi terk etti.

Dakikalar sonra uzmanlar ceset ile ilgilenmeye başladığında bile yerimden kıpırdamadım. Boş gözler ile Semra' ya baktım.

"Derin..." Yanıma oturdu. Ona da, Karan' a bakmayı reddettiğim gibi, bakmadım. Onu da reddettim.

"Öldü," diye fısıldadım zorla. "Öldü..." Hiddetle başımı salladım. "Öldü," diye bağırdım boğazım yırtılılırcasına. Görevliler ve bir kaç kişi bize bakıp işlerine devam ettiler. "Ölemez! Hayır o ölemez. Ben bile ölmedim, o ölemez. O bizi bırakıp gidemez."

"Derin kendine gel," diyerek beni kendisine çekti. Ellerimi yumruk yapıp defalarca kez göğsüne vurarak hem ağladım hem de bağırdım. Her seferinde hiçbir tepki vermeden saçlarımı okşadı.

"Ölemez... Anlıyor musun beni? O daha ölemez. O daha doktor olacak. Bir çok hastayı iyileştirecek. İnsanların hayatını kurtaracak. Bunları yapacakken, yapması gerekiyorken gözlerini kapatıp gidemez. Bizi bırakıp gidemez. Buna asla izin vermem."

Hırsla ayağa kalktığımda o da benimle birlikte kalktı. Adımlarımı cesede yöneltip tam yanına çökecekken kolumdan tutup beni kendisine çekti.

"Bırak beni! Kalk! Kalk Semra ve bize iyi olduğunu göster. Kalk ve bize gülümse. Bana gülümse! Efkan bırak beni!" Kollarını daha çok bedenime sararken kulaklarıma uğultular dolmaya başladı. Hareketlerim yavaşladı.

Yaklaşıyordu...

Bunu hissediyordum.

"Sakin ol Derin." Kulağıma dolan fısıltıyla kendimi serbest bıraktım. Bedenimin yerle buluşmasına ramak kala beni yakalayıp kucağına aldı. "Derin! Derin bana bak! Ben buradayım. Aç gözlerini. Bayılamazsın."

Onun sözleri ile çelişen hareketlerim ve güçsüz nefesim bana yaklaştığını ve hatta yakalamak üzere olduğunu daha çok fark ettirdi. Korkuyordum. Bu olmamalıydı. Tekrardan bu olmamalıydı.

Direndim.

Yemin ederim sonuna kadar direndim.

"Derin!!!"

Ama başaramadım...

"Derin aç gözlerini. Bu kadar kolay yakalanamazsın," diye birisi kükredi bilincim kapanmadan hemen önce.

***
5 yıl önce...

"Yorgunum Ceyda, bırak artık peşimi." Sıkıntıyla oflayarak dans edenlere baktım.

"Hayır. İstesen de bırakmam. Bu oyun oy-na-lı-na-cak!" Kelimenin her hecesine bastıra bastıra söyleyince başka bir yol olmadığını fark ettim.

"Ama içki yok," dedim kesin bir dille.

"Yok."

"Ayyaşlar oyuna katılmayacak. Katıldıkları an çıkarım."

"Katılmayacak. Çıkarsın."

"Canım istediği an oyundan çıkarım."

"Çıkacaksın."

"Ne naz yaptın ya Derin." dedi Olgun gülümseyerek. "Gel de oynayalım işte. Zaten bu son günlerimiz."

"Of taaamaaam," dedim uzatarak ve oluşan çemberin bir köşesine geçtim. Birisi ortada ki şişeyi çevirdiği zaman şansıma tükürdüm. Soru kısmı Hülya' ya, cevap kısmı ise bana gelmişti. O sormadan cevapladım.

"Doğruluk."

"Hımmm," yaptı ve biraz bekledi. Kesin saçma bir soru soracak. "Şimdi sen psikolog olmak istiyorsun ya Derin, sana gelen ilk hastanın adının ne olmasını isterdin?" Al işte saçma bir soru. Ama yani bu saçma soruyu ben düşünmüştüm. Saçmalamak doğal olarak benim işimdi çünkü.

"Bilmem. Hiç düşünmedim."

Yalan! Hem de çok pis yalan. Kafamda dönüp dolaşan bir isim vardı ve bu ismi ne zaman aklımdan çıkarmaya çalışsam içime bir sıkıntı giriyordu. Daralıyordum. Aynı şimdi olduğu gibi.

"Ama biz cevap alamadık. O zaman başka bir soru sormak istiyorum." Ben kafamla onaylarken o soru düşünmeye başladı. İçime giren sıkıntı yavaş yavaş büyürken göğüs kafesim daralmaya başladı. Bir şey yaklaşıyor gibi hissederek etrafıma bakındım ama kimse yoktu. Emindim. Sanki birisi beni yakalamak üzereydi.

Tişörtümün boğaz ayrıntısı -dekoltesi- sıkmaya başladığında elimle ayrıntıyı kendimden biraz uzaklaştırdım.

"Derin?" Karan' ın endişeli yüzünü görünce onu rahatlatmak adına gülümsemeye çalıştım ama bu uzun sürmedi. "Derin sen... iyi misin?"

"E-evet..." Koşuya çıkmışım gibi nefes nefese kaldım. Gözlerim kararmak üzereydi.

"Safir yengemin hastalığı..." diye bağırdı Ulus birden yerinden fırlayarak. Onunla birlikte diğerleri de ayaklandı. "Karan çabuk ambulansı ara. Derin bayılmak üzere. Kızlar koşun kolonya, bir şey bulun. Bayılmamalı. Bayılırsa ne zaman uyanacağı belli olmaz."

"Ne? Ne saçmalıyorsun sen?" diyen sesler geriden gelmeye başladığında direncim kalmadı ve kendimi boşluğa bıraktım.

"Teşhisi koyulamayan..." Sessizlik olduğunda bilincim kapanmak üzereydi. "Lanet olsun! Derin! Derin uyan!"

Etraf karardı, sesler kesildi.

***

Günümüz...

"Hadi ama doktor," diye kızgın bir ses duyduğumda nerede olduğumu anlamaya çalıştım. "Bir haftadır uyuyor. Ne zaman uyanacak?"

"Bilmiyoruz oğlum. Sabırla beklememiz gerek. Safir' in hastalığı Derin' e de geçmiş. Bunu beş yıl önce fark etmiştik ama hastalık tam olarak bilinmiyor. Daha önce hiç görülmeyen bu hastalığı ben sadece Safir, Derin ve Amerikalı olan bir hastamda görmüştüm. Emin olun elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum ama Derin' in ne zaman uyanacağını bilmiyorum."

"Biraz sakin ol Efkan," dedi başka bir ses. "Kasran amca beş yıl önce bir ay boyunca uyanmamıştı. Üç yıl önce de beş gün boyunca. Başka bir yolu yok mu bunun?"

"Bilmiyorum Karan oğlum. Açıkçası çok endişeleniyorum. Bu uyumaları bir nevi koma. Bu üçüncü bayılması, üçüncü koması."

"Bir ay sekiz gün," dedi ilk ses.

"Bunu sen nereden biliyorsun?" Bir kız sesiydi.

"Biliyorum işte."

Gözlerimi açmaya çalıştım ama açamadım. Bunun yerine parmaklarımı oynattım. "Uyanıyor," dedi heyecanla birisi. "Parmaklarını oynattı. Uyanıyor." Bu Lavinya' ydı.

"Diğer doktoru çağırabilir misiniz Funda Hanım?"

Bu sözlerden sonra gözlerimi yavaşça araladım. Karan, Lavinya ve Efkan sağ tarafımdaydı. Sol tarafımda ise Kasran amca ve bir hemşire vardı.

"Merhaba Derin' cim," dedi Kasran amca gülümseyerek. "Kendini nasıl hissediyorsun?"

"Çok...." Hislerime karşılık gelen kelimeyi bulamayınca duraksadım.

"Yorgun mu?" dedi kapıdan gelen bir ses. Herkes o tarafa dönüp baktı. Minyon, hafif kilolu şirin bir kadın doktor gülümseyerek bana baktı. Kızıl kısa saçlarını kulağının arkasına kıstırıp Kasran amcanın yanına geçti. "Evet... Bakalım ateşin var mı Derin' cim." Ellerini alnıma yasladığında küçücük olduklarını fark ettim, siyah gözlüklerinin ardındaki koyu kahverengi gözleri ışıl ışıl parlıyordu.

"Ateşin yok Derin' cim. Kendini yorgun hissetmenin dışın da nasılsın? Kendini nasıl hissediyorsun?"

"Halsiz ve aç."

"Görevliler az sonra sana akşam yemeği getirirler. Şimdi hastamla beni baş başa bırakabilir misiniz gençler ve Kasran' cım?"

Sırayla dışarıya çıktıklarında doktor ile baş başa kaldık.

"Evet Derin' cim. Ben Ezgi Türler. Genel cerrah olmam dışında aynı zaman da da bir psikoloğum. Buradan da anladığın gibi iki üniversite bitirdim. Çok yaşlanmışım değil mi?" Son sözleri ile kıkırdadı.

"Yok estafurullah Ezgi Hanım," dedim gülümseyerek. "Taş çatlasa otuz altı, otuz yedi yaşındasınızdır."

"İlahi Derin. Güldürdün beni şimdi. On sene önce olsaydı evet otuz yedi yaşımdaydım. Boş verelim şimdi benim yaşımı. Duyduğuma göre beş yıl önce herkesi çok korkutmuşsun. Bir ay boyunca komadaymışsın. Hastane bilgilerine bir kontrol ettim iki gün önce ve içinde bir daralma oluştuğunu söylemiş olduğunu gördüm. Bana şimdi anlatır mısın beş sene önce olanları?"

"Açıkçası bir psikolog olarak başka bir psikoloğa hasta olarak geleceğimi hiç düşünmemiştim," dedim gülerek. O da benimle birlikte güldü.

"Ben de düşünmemiştim ama zamanında bir kliniğe gitmişliğim oldu."

"Olanları anlatacak olursam ki şöyle başlayabilirim. Beş yıl önce mezuniyet töreninden bir gün önce arkadaşlarım ile bir kumsal partisine gitmiştik. Daha önceki senelerden de mezun olan bir kaç arkadaşımız da gelmişti. Kumsal partisinden önce zaten içimde bir sıkıntı vardı. Böyle geçmek bilmiyordu. Durduk yere nefessiz kalıyordum ama önemsememiştim.

Biraz boş boş oturup sohbet ettik. Vakit ilerliyorken Ceyda oyun oynayalım dedi. Herkes kabul etti ama ben kabul etmedim."

"Peki ya neden kabul etmedin?" diye sordu merakla.

"Bana çocukça geliyordu. Ve hâlâ daha çocukça geliyor. İlgimi çekmiyor. Her neyse, konuyu fazla dağıttım. En sonunda oyun oynamayı kabul ettim. Ne de olsa oynadığımız oyun soru cevap oyunuydu ve üstelik bana denk gelme olasılığı çok azdı. Hem de yok denecek kadar azdı. Şişeyi çevirdiklerinde şansıma tüküreyim diye homurdandığımı hatırlıyorum. Hülya bana soruyordu ben de cevaplıyordum. Hülya hiç düşünmeden bana bir soru sordu. Ben de cevap olarak hayır, dedim. Daha doğrusu daha önce hiç düşünmediğimi söyledim."

Biraz duraksadım. O ismi söyleyip söylememekte kararsız kalmıştım ama ben söylememeyi seçtim.

"Bu cevabımı kabul etmediler. Haklılarda. Doğru düzgün cevap vermemiştim. Başka bir soru soracağını söyleyerek o düşünmeye başladı. O sırada ise nefesim daha çok daraldı. Sanki... Sanki delicesine koşmuşumda ciğerlerime oksijen depolamaya çalışıyormuşum gibi. Onun dışında da birileri beni izliyor hissine kapılıyordum. Birileri bana yaklaşıyor gibi, tam da yakalayacakmış gibi. Gerisi zaten meçhul. Gözlerim karardı ve bayıldım. Bayıldığım an da yakalandığımı fark ettim. Birileri beni yakaladı ve ben esir oldum ama komadayken olan hiçbir şeyi bilmiyorum. Yani rüya görmüyorum. Sadece karanlık. Her yer karanlık ve ben avazım çıktığı kadar bağırıyorum. Beni yakalayan şeyden kaçıyor oluyorum."

"Hımmm," dedi siyah gözlüklerini geri iterek. "Anlıyorum. Daha doğrusu anlamaya çalışıyorum. Safir de de vardı bu hastalıktan. Sebebini ise hiç kimse bilmiyor. Belki korku, belki endişe, belki de sıkıntı. Bilmiyoruz ama bulmak için elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız Derin."

"Annemi tanıyor musunuz Ezgi Hanım?"

"Ezgi abla! Ve evet. Anneni çok yakından tanıyorum canım. O fakülteden mezun olduğunda ben daha üçüncü sınıf öğrencisiydim. İyi arkadaşlardık. Birbirimize göz kulak olurduk ama Safir daha fazla dayanamadı." Üzgünce gözlerini kırpıştırdığında gülümsemeye çalıştım.

"Annem yorulmuştu Ezgi abla ve şu an dinleniyor. Bize bakarak gülümsüyor her seferinde."

"Haklısın bebeğim. Hadi sen biraz dinlen, çok şey yaşadın son zamanlarda."

O odadan çıktıktan hemen sonra içeriye Karan, Efkan, Ulus ve Ceyda girdi. Ceyda! Semra!

"Semra," dedim fısıldayarak. Olanlar bir şimşek gibi beynime çaktığında kaşlarımı çatarak kafamı sağa sola salladım. "Yo yo yo. Semra. Hayır olamaz!"

Ceyda' nın gözleri dolduğunda hızla odadan çıktı. Ulus' ta onun peşinden gitti. Karan aceleyle yanıma gelip iki elini yanaklarıma koyarak beni sakinleştirmeye çalıştı.

"Sakin ol Safir. Sakin ol. Kendine gel meleğim."

"Semra," dedim boğazım yırtılırcasına bağırarak. Karan' ın ellerini itip yataktan doğruldum. Hastane terliklerimi giyip kapıya atılmıştım ki Efkan kollarını belime doladı. "Bırak beni. Semra' nın yanına gitmeliyim. Bırak beni. O bizsiz, bensiz yapamaz. Onunla olmalıyım. O ölemez." Ağlamam şiddetlenerken Efkan beni göğsüne sakladı. Ilık nefesi saçlarımdan geçip boynuma ulaşıyordu.

"Sakin ol Derin," diye fısıldadı nazikçe. Omuzlarım sarsılırken başımı iki yana salladım. "Gel bakalım şöyle." Bir elini bacaklarıma sararken diğer eliyle sırtımdan tutarak beni kucakladı. Yavaşça yatağın üzerine bıraktığında hâlâ ağlamaya devam ediyordum. Yatakta sola dönerek pencereden karanlık gökyüzüne baktım. Bir kaç dakika sonra birisi odadan çıktı. Saliseler sonrasında ise bana tanıdık gelen koku yatakta, diğer tarafta yerini aldı. Kollarını belime sararak beni kendisine çekti. Kulağıma ise az önce hissettiğim ılık nefes doldu. Daha sonrasında ise bir şarkı.

"Can't keep my hands to myself
Think I'll dust 'em off, put 'em back up on the shelf
In case my little baby girl is in need
Am I coming out of left field?"

Gözlerim kendiliğinden kapanırken aklımda iki soru vardı.

İlki;

Bu şarkıyı bana neden söylemişti?

İkincisi;

Bu saatten sonra ben kendime gelebilecek miyim?

***

1 hafta sonra...

"Evet Büşra ben iyiyim," dedim kliniğe adım atarak. Nazlı' ya baş selamı verdiğimde bana gülümseyerek karşılık verdi. Merdivenleri göstererek ona baktım. Kafasını salladı.

"Teslim tarihi yaklaşıyor olmasaydı sana bunu yaptırmak istemezdim Derin' im. Ne hâlde olduğunu biliyorum."

"Benim halimde hiçbir şey yok Büşra. Ben de zaten kliniğe gelmeyi düşünüyordum." Efkar' ın odasının kapısına geldiğimde görevlinin kapıyı açmasını bekledim. "Ben kapatıyorum canım. Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz bebeğim," dediği zaman telefonu kapattım.

Görevli kapıyı açtığında içeriye adımımı attım. Efkar sırt üstü uzanmış yatıyordu. Yavaş ve sakin adımlarla bana ait olan tabureye oturdum. Bir süre kadar sessiz bir şekilde oturduğumda Efkar' ın güldüğünü duydum. Kaşlarım hızla çatıldı.

"Hoşgeldin Derin. Ben de tam iki haftadır seni bekliyordum." Çatılı olan kaşlarım daha da çok çatıldı. Efkar yavaşça gözlerini açıp tavanı izlemeye başladı. "Çatma kaşlarını, kırış kırış olacaksın."

"Bu benim sorunum, seni ilgilendirmez."

"Hımmm... Haklısın aslında, bu beni ilgilendirmez." Yavaşça yataktan doğrulup tam karşıma oturdu. "Sizin doktorun öldüğünü duydum Derin. Bu doğru mu?"

Dehşetle ona baktım.

"Sen bunu nereden biliyorsun?"

"Ben her şeyi bilirim Derin. Bayağı bir vahşice öldürülmüş galiba. Bir içim ürperdi sanki ha? Ya senin için ürperdi mi?"

"Kapa çeneni," diye tısladım dişlerimi sıkarak. Bir kahkaha attı.

"Hâlâ anlamadığım şeyler var Derin. Dört kişi doğdu. Dört can." Biraz durdu. "İki cana karşı bir can. Hatırladın mı? Hayat hiçte adil değil."

"Ne?" dedim zorlukla. "Ne demek bu? Ne saçmalıyorsun?"

"Demek istediğim şey şu ki Derin, iki cana karşılık tek can alınacaktı ama dört can doğdu. Dört kişi gözlerini hayata açtı. Bu hiçte adil değil öyle değil mi? Geriye kalan üç kişi boşu boşuna dünyaya geldi."

"Hayır, " dedim dehşetle. Yüzünde ki acımasız sırıtış büyüdü.

"Evet Safir. Evet..."

*****

Selam.

Bölümler çok az okuma olsa da ben yine de bölüm atıyorum djsjdjsjf. Arsız mıyım neyim ben anlamadım.

Seviliyorsunuz
♥️
ÖPÜLDÜNÜZ
💋

Continue Reading

You'll Also Like

307K 12.6K 34
Gecenin bir yarısı arkadaşının hatası yüzünden hayatı kararan ya da aydınlanan bir kızın hikayesi. 📎 Şiddet İçerir! 📎 Küfür İçerir!
7 Numara By Beril Sancar

Mystery / Thriller

3K 363 2
Sevdiği adamla geçirdiği bir gece sonucu hamile kalan Umay Uzel, Yiğit Ali'yle evlenir. Kocasının da onu sevdiğini düşünerek sürdürdüğü evliliğini ve...
104K 7.6K 60
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!
4.5M 385K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...