krew

By byarisa

72.9K 7.6K 2.2K

insanlar kendilerinden farklı,güçlü olan her şeyden korkarlar. fantastik/fanfiction by; arisaak More

'1|begin
'2|party
'3|guests
'4|betrayer
'5|first b l o o d
'6|proposal
'7|doors
'8|corky
'10|preparation
'11|voices of?
'12| she's wakeup
'13|prince13,smok
'14|vampire kingdom
'15|end with begins
'16|can i trust you?
'17| call me rio, honey
'18|grimorium verum/m. past
'19|lips on fire
'20|find her
'21|bloody jesus
'22|awakening
'23|black witch
'24|own strain
'25|inaccessible
'26|beautiful song
'27|zamiana
'28|who are you gemma?
'29|two rope℘
30|born'an death
'31|vic.
'32|fire and earth
'33| devil

'9|bite one

2.2K 257 58
By byarisa

"Elmalı şeker." Ön dişlerimin arasındaki boşluğu gösterecek kadar güldüm. "Elmalı şeker istiyorum."

Büyükannem gözlerindeki kırışıklıkları belli ederek gülmüş, beyaz küt saçlarını parlatan güneşin önünden geçerek günışığının yüzüme vurmasını sağlamıştı. Büyükannem yan taraftaki elmalı şekerciden en iyisini seçerken tenimi parlatan günışığına gülümsedim. Yaz havalarını severdim; bahçe hortumunun büyükbabamın elinden fırlayarak saatlerce güneşin altında oynadığım için yanan tenimi rahatlatmasını, fıstıklı dondurmayı, kırmızı küçük palyaço burnu gibi duran komik kornası olan bisikletimi, zincirli kot şortlarımı, bahçedeki televizyonun karşısında büyükannem ve büyükbabamın ortasında yıldızların altında uyumayı severdim. Dünya'daki çoğu şeye karşı sevgi doluydum, keşke hep böyle kalsaydık ve geçmişteki anılarımıza leke sürmeseydik. Keşke masumiyetin meyvesine bu kadar düşkün olmasaydı Havva, ihanetin, ateşin yuvası cehennemi yaratmasaydı ve şeytan çıkmasaydı kalplerimizdeki çatlaklardan.

"Gemma!"

Boynumda hissettiğim acıyla tiz çığlığım lunaparkı dönüp dolaşmış, gözlerimden akan acı dolu bir damlada bulmuştu kendini. Büyükannemin yaptığı boncuklu ve deniz kabuklarının olduğu kolyemin kana bulandığını hissederken yabancı bir kokunun da zihnime kök saldığını hissetmiştim. Açık kahve saçlar, açık kahve irisler. Hiç sevmediğim kışın tek güzel getiri sıcak çikolatayı andırıyordu, çocukluk işte, o sıcaklığa bile tutunmak istiyordun. Yolun sonunun geldiğini anlamayacak kadar küçüktüm belki de.

Mürekkebi kuru yaşam defterimden koparılmıştı bu sayfa. Büyükannemim işiydi belki de, hatırlamamalıydım. Aynı dişlerin aynı yaraya girip, zihnimdeki anı ağacının köklerini yeniden salmasına engel olamamıştı her ne yaptıysa.

+

"Ah.."

Avcumu alnıma yaslayarak inledim ve kalkmaya çalıştığım sırada koluma dokunan nazik parmaklarla kaşlarımı çattım.

"Tanrım.."

"Lona?" Gözlerimi açmak istesem de başarılı olamıyordum. Lona'nın ağlamaklı çıkan sesine karşılık içimden bir şeyler koptuğunu hissetmiştim. Onu özlemiştim, çok özlemiştim ve şu an mı çıkageliyordu yani? Daha bana ne olduğunu bile kavrayamamışken...

"Birazdan uyanacak."

"Hatıralarından beni silemez misin Jungkook? Yalvarırım..öğrendiklerinde çok üzülecekler. Yasını tutacakları bir arkadaşları olmamalı."

Jungkook'un bıkkın nefes verişi odada yankılanmıştı.

"Seni buraya bile getirmemeliydim. Bir dakikalığına son kez göreceğine söz verdin, şimdi gidiyoruz."

"Lütfen."

Lona'yı zihnimden silmek mi? İmkansızdı. Asla böyle bir şeyin olmasına izin vermezdim. O benim sahip olamadığım kardeşlerimdendi ve onun gibi birini tanıdığım için çok şanslıydım fakat o..Neden ölecekmiş gibi konuşuyordu? Gördüğüm şey bir yanılsama mıydı? Ne olduğuna veya hangi zaman diliminde olduğumu bile  kavrayamazken anlamsız bir diyaloğun arasında sıkışıp kalmıştım.

"Bence senin gibi birini hatırlayacağı için mutludur."

Jungkook'un yumuşak sesine karşılık Lona'nın yüzünün derin bir şaşkınlığa gömüldüğünü hissetmiştim.

"Benim gibi biri derken?"

"Son dakikalarında bile arkadaşlarını görmek için diretip durdun. Sonsuz yaşam varken arkadaşına ihanet etmemeyi seçtin. Krew'in en serti olarak bilinebilirim ama Krew benim için hayattaki en değerli şeydir. Kardeşlerim olmadan elim kolum olmazdı. Seni anlayabiliyorum,bırak güzel bir anı olarak kal."

Jungkook'un ilk defa bu kadar uzun konuştuğunu duyduğum için komalık halimden kalkıp alkışlayabilir ve gözyaşı dökerek onu tebrik edebilirdim. Sanırım bana narkoz vermişlerdi mantıklı düşünemiyordum.

"Sen ciddi misin?" Lona'nın şaşkın sesi hislerine tercüman olurken Jungkook sabırsızca bir nefes daha vermişti.

"Hayır salak bir an önce gidelim diye yapıyorum. Namjoon dümbüğü seni görürse hançeri saplar bana."

Lona'nın düşen moduna göremesem de şahitlik etmiş ve bir şey demeden kalkışını işitmiştim. Birkaç saniye sonrasında alnımda ufak ve sıcak bir öpücük oluşmuş, Lona'nın ufak bir gözyaşı yanağıma düşmüştü. Adım sesleri an be an kaybolurken zihin kırıntılarımı yeni yeni topluyormuş gibi hissediyordum.

+

"Bir lokma al bari."

Isabel mutfaktan bulabildiği tek şeyi, körili erişteyi özenle yapmış ve yemediğim için hayalkırıklığıyla bakıyordu bana. Uzun kahve saçlarımı tepede geniş bir at kuyruğu yapıp olumsuz anlamda kafamı salladım.

"Canım istemiyor."

Omuzlarını indirip iç çekmiş ve dumanı üstünde kaseyi komodinin üzerine koyarak gözlerimin içine bakmaya başlamıştı. Onun da bu durumda fazlasıyla gergin olduğunu görebiliyordum.

"En azından bana ne olduğunu anlatman gerek. Namjoon hala bu işin içinde başka bir iş olduğunu biliyor, bu yüzden bırakmıyor seni."

Hastane olduğunu düşündüğüm yerden tekrar Krew 'in evine getirtilmiştim ve büyükanneme ise Isabel'de kalacağım söylenmişti. Şu an korkudan altıma yapmam gerekse de bir şey hissedemiyordum. Jimin'in yaraları diğerlerine göre daha yavaş iyileşiyordu, hepsinin arkadaşları için dağıldığını görebiliyordum. Krew'i birlikte tutan şey beraberlikleriydi, her şeyden önce kendilerine tutunmalarıydı ve bunu çok kısa bir sürede anlamıştım. Yoongi'nin Luma'ya savaş açmak için kendini yırttığını fakat Namjoon'un hala beklediğini görünce kuşkulanmıyor değildim. Jimin'in yaralandığı gün apar topar götürülmeden önce çantamı yanıma almıştım ve hemen başucumda duruyordu kitabım. Eğer Namjoon beni bırakmıyorsa nedeni bu kitabı araştırdığı ve Jimin'in uyanmasını bekleyip sorguya çekeceğiydi. Krew bu zamana kadar kendileri hariç herkese zarar vermişti. Böyle bir durumda kendi içlerinden biri onlara zarar vermek istese ne olacağını merak etmiyor değildim,Namjoon'un böyle konularda gözüpekti.

"Lona.." diye mırıldandım Isabel dikkatle beni dinlerken.

"Veda eder gibi konuşuyordu. Bir an önce burdan çıkmam ve neler olduğunu çözmem lazım Isabel."

Ciddiyetle ona baktığımda kararsızlıkla ellerini ovuşturdu. Kızıl kıvırcık saçları önüne geliyor, tereddütü düz dudaklarından belli oluyordu.

"Taehyung seni bayılttıktan sonra halüsinasyonlar görmüş olabili-"

"Gerçekti, Isabel. Lona diyorum." Göz bebeklerim gittikçe büyülterek yumuşak ikili yataktan ayağa kalkmıştım. Başımın hafif dönmesini umursamayarak odadan çıkmak için kapı koluna uzandım ve hızla açtığım sırada karşımda gördüğüm kişiyle kaşlarımı çattım. Taehyung düz ifadesini koruyarak kısa bir açıklama yapmıştı.

"Jungkook'un nerede olduğunu biliyorsun, değil mi?"

Ağzımı açacağım sırada durmuş ve şaşkınca tepkisiz ifadesine bakmıştım.

"Luma tekrardan saldıracak."

+

Lona:

Annemin hıçkırıkları kulağımda uğultu olarak yankılanırken hemşirelerin cihazları yeniden çalıştırmaya çalışarak zaten acı ve hastalık içerisindeki vücudumu daha çok yorduklarını hissedebiliyordum. Jungkook kendisinden beklenmeyecek bir şekilde beni arkadaşlarımın yanına son bir kez götürmüş, son dileğimi yerine getirmişti. Son bir kez güneşin batışını seyretmişim hastane terasında. Son bir kez kalbimi bütünüyle açtığım çocuksu hevesimi gidermiştim ona karşı. Terasta ayaklarımızı yukarıdan sallandırarak güneşin batışını izlemiş, birkaç dakikalık zaman diliminde sonsuzluğu tattırmıştı bana.

Daha fazla yaşamak isterdim,evet. Henüz çok gençtim. Bir sürü hayalim, yapacağım bir sürü idealim vardı fakat tanrının benim hakkımdaki düşünceleri bu değildi. Her şeyin daha farklı olmasını istemiştim, tüm kalbimle inanmıştım fakat ölü hücrelerimi canlandıracak bir şey yoktu. Ben ne kadar hayat doluysam kanım o kadar ihanet etmişti bana. Yaşamın ucundan kıyısından tutunmaya çalışan milyonlarca hayat vardı, dönen bir çark vardı ve herkes tutunamıyordu işte.

Herkesle son vedamı yapmıştım. Anneme son bir kez sarılmış, Miyeol'u son bir kez görmüş, Isabel ve Gemma'yı son bir kez ziyaret etmiştim. Her şey için teşekkür etmiştim Jungkook'a ve şimdi önümdeki kısa yolu bitirip, hayatımı sonlandırmanın vakti gelmişti.

"Yüce tanrım!"

Annemin çığlığını duymamla göz kapaklarımı sonuna kadar açmak istesem de hiçbir yerim hareket edemiyor, kapanmak üzere olan bilincim kendini zorluyordu. Sesler bulanıktı, her şey karanlık ve soğuktu.

"Bunun için benden nefret etme."

Jungkook?

Boynumda hissettiğim dişlerle ruhumun benden tamamen uzaklaştığını anlamıştım.


Continue Reading

You'll Also Like

1M 68.7K 85
Hiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu s...
2.4M 76.4K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
316K 4.2K 23
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
7.6M 425K 79
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...