Bugün akşam Alec artık bize dönecekti ve çok heyecanlıydım. Neden bu kadar heyecan yapmıştım bilmiyorum.
Ona çok güzel yemekler hazırladım hatta yere balon bile atmıştım.
Ona fazla alışmıştım ve bunun tek nedeni de onun saf ve temiz halleriydi.
Alec'i beklerken zaman geçmiyor gibiydi bu yüzden televizyonu açıp bir şeyler izlemeye başladım. Bir süre sonra kapım çalmaya başlamıştı.
"Ne o yoksa siz de mi bana sürpriz yapma karar aldınız?" Deyip gülerek kapıyı açtım. Ama karşımda buraya geçenlerde gelen adamları bulmuştum.
"Magnus Bane, bizimle geliyorsun."
Kapıyı anında yüzlerine kapadığımda adam kapıyı kırın diye bağırmıştı.
Bu iyi değildi. Kesinlikle iyi değildi.
Hızlıca sehpada duran telefonumu aldım ve koşarak merdivenleri çıkıp üst kata tırmandım.
Odama dalıp Sid'e kapımı kilitleme emri vermiştim. Hemen sonra telefonla Raphael'i aramıştım.
Lütfen hemen aç şu telefonu.
Alt kapının kırılma sesini duyduğum zaman telefonun karşı tarafından Raphael'in sesi doldu kulağıma.
"Çatlasın mı Magnus, bi..."
"Raphael beni dinle." Dedim hızlıca onu susturup. Adım sesleri yaklaşıyordu. "Adamlar buraya geldiler."
"Ne?"
"Beni alacaklar. Büyük ihtimalle her şeyi öğrendiler. Raphael iyi dinle beni."
Kapımı zorlamaya başladıkları zaman geriye çekildim ve pencereye baktım. Aşağıda da birkaç adam vardı ve buradan kaçamazdım.
"Seni de araştırmaya başlayabilirler. Alec'i evinde tutma ve onu ne pahasına olursa olsun koru. Sakın kendini benim için tehlikeye atmasın. Ve eğer bir daha görüşemezsek, onu çok sevdiğimi söyle. Kendinize dikkat edin."
"Magnus... Magnus bak..."
Telefonu yüzüne kapadım ve hızlıca odadaki banyoya giriş yaptım. Telefonu klozete atıp sifonu çektim ve gitmesini bekledim.
"Hadii... hadi git."
Telefon gözden kaybolduğu zaman adamlar hızlıca içeriye girmişlerdi. Sonrasında birisi beni görüp yanıma geldi ve anında ellerimi kaldırıp teslim oldum.
"Magnus Bane, Alec Lightwood'u kaçırıp evinizde saklamaktan ötürü suçlu bulundunuz. Alın şunu."
...
Beni şehir çıkışına kurulmuş büyükçe bir fabrikaya getirmişlerdi. Fabrika 2020'lerden kalma eski ve dökük bir yerdi. Sanırım burası onların pis işlerini yapmak için kullandıkları yerdi.
Zaten beni iş yerine götüreceklerini düşünmemiştim.
"Şunu şuraya oturtun."
İki adam beni hızlıca bir sandalyeye oturttuklarında karşımdaki adam da önümde duran sandalyeye oturdu.
"Başlamadan önce seninle düzgünce konuşmak istiyorum Magnus. Yani... belki bize en baştan olayları düzgünce anlatıp Alec'in nerede olduğunu söylersen seninle daha rahat anlaşabiliriz."
"Neyden bahsettiğinizi bilmiyorum." Dediğimde adam histerik bir kahkaha attı.
"Komşunla ve eski sevgilin ile konuştuk. Evinde Alec adında birisinin yaşadığını söylediler."
Pislikler...
"Bu işin peşini o kadar kolay bırakır mıydık sence?"
"Dünyada sadece bir Alec mi var?"
"Fotoğrafını gösterdik ve o olduğunu ikisi de onayladı."
İki katı pislikler.
"Şimdi sorduğumuz sorulara yanıt vereceksin. Yoksa bu sorulara başka şekilde cevap almaya çalışırız."
"Başlayın o zaman."
"Alec şu an nerede?"
"Bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun?"
"Ona sahte bir kimlik çıkardım. Çünkü burada durması tehlikeliydi. Onu buradan gönderdim."
"Ve biz de buna inanalım öyle mi?"
"İnanıp inanmamak size kalmış." Deyip umursamaz bir şekilde başımı salladım.
"Neden onu kurtardın?"
"Poşetini açtım ve onunla göz göze geldim. Sonrasını ben de hatırlamıyorum. Bir şekilde onu kurtardım ve evime getirdim."
"Sana ne anlattı?"
"Deneyleri anlattı. Psikolojisi iyi değildi ve ona destek oldum."
"Geçenlerde ölen adamımızı o mu öldürdü?"
"Hepinizi öldürmek istiyordu. bir yerden başlama kararı aldı ama o adamı öldürmesi bende bardağı taşıran son damla oldu ve onu gönderdim. Bazen beni bile korkutuyordu çünkü."
"Gerçekten iyi bir yalancısın ama bunları yiyecek birisine mi benziyorum?"
"Hiçbiri yalan değil ama dediğin gibi inanıp inanmamak size kalmış."
"Geçen geldiğimiz zaman da inandık ama sonuçları ne oldu görüyorsun."
"Yalnızca kendimi korumak için öyle konuştum."
"Pekala biz de kendimizi koruma adına senin üstünde birkaç şey uygulayacağız. Umarım en kısa zamanda konuşma kararı alırsın. Onu bodruma indirin."
İtiraz dahi etmeden öylece beni götürmelerine izin verdim.
Öleceksem de umarım acısız bir ölüm olur ama pek sanmıyorum.
...
Alec:
Raphael hızlı hızlı eşyalarımı arabaya yerleştirirken Simon ve kendisinin de eşyalarını ve bilgisayarını arabaya yerleştirmişti.
"Sorun ne Raphael?"
"Bir sorun yok. Birkaç gün sizde kalacağız ondan eşyalarımı alıyorum yanıma. İlaçlama şirketi gelecek de buraya."
"Benim niye haberim yok bundan."
"Çünkü sana haber vermeyi unutum Simon. Binin şu arabaya."
Birlikte arabaya bindiğimiz zaman ben Raphael'in yanına oturmuştum.
Arabayı yola çıkardı ama kısa zaman sonra gittiğimiz yolun Magnus'un evinin yolu olmadığını fark etmiştim
"Yanlış yöndesin."
"Farklı bir yoldan gidiyoruz."
"Raphael sorun ne? Ellerin titriyor."
Bir şey demediğinde elini tutmaya çalıştım ama anında elini çekti.
"Sakın zihnimi okumaya kalkma."
"O zaman neler olduğunu anlat."
"Magnus'un evinin yolunda değiliz çünkü Magnus'a gitmiyoruz."
"Ne? Neler dönüyor Raphael? Hemen anlat şunu."
"Çocuklar neler oluyor?"
"Simon sen karışma."
"Raphael hemen anlat şunu."
"Adamlar Magnus'u yakalamışlar Alec. Magnus beni aradı."
Duyduğum şeyle resmen beynimden vurulmuşa dönmüştüm.
"Ve sen ona yardım etmek yerine kaçıyorsun öyle mi? Arabayı sağa çek, oraya gideceğim."
"Hiçbir şey yapamazsın, çoktan yakalanmıştır. Gidersen hepimizi daha çok tehlikeye atarsın Alec."
"Durmazsan arabadan atlarım. Ya da arabadan atlamadan da arabayı durdurabilirim."
Elimi arabanın önüne tuttuğum zaman Raphael anında elimi kendine çekmişti.
"Tamam duracağım sakin ol."
Raphael arabayı durdurduğu zaman hızlıca arabadan inmiştim ama Raphael de arkamdan indi.
"Hiçbir şey yapamazsın oraya giderek. Şu arabaya bin. Yerlerini tespit etmeye çalışacağım."
"Eğer eve girdiğimde orada değilse gidip o iş yerini basarım ve bir şeyler bilen birisini bulana kadar herkesi öldürürüm."
"Ne öldürmesi? Ne?" Simon şaşkınca bize bakarken umursamadan yürümeye devam etmiştim.
"Alec onu orada tutmadıklarından eminim. Bakacağı ilk yerin orası olduğunu biliyorlar. Seni bir tuzağın içine çekmeye çalışıyor olabilirler. Gideceksin ve sonucunda ne olacak? Ya yakalanırsan? Magnus'a nasıl yardım edeceksin?"
"Elim kolum bağlı halde durmamı mı bekliyorsun? Gerekirse teslim olurum, onlarla anlaşma yaparım. Magnus yerine beni almalarını söylerim."
"Seninle anlaşma yapmazlar, ikinizi de öldürürler. Anlamıyorsun değil mi? Şu araba bin ve gideceğimiz yere gidelim. Sistemlerine saldığım virüs sayesinde olabileceği olası yerleri tespit etmeye çalışacağım. En azından bir tuzağa çekilmemiş olacaksın. Bin artık şu lanet arabaya."
Sinirle Raphael'e yaklaştığım zaman arabasını da sallamaya başlamıştım.
"Bunu... bunu sen mi yapıyorsun?"
Simon'a aldırış etmeden Raphael'in dibine kadar girdim ve onun yüzüne karşı soludum.
Eğer geç kalırsak... geç kaldığımız için Magnus'un başına bir iş gelirse... işte o zaman gerçekten çok kötü şeyler olur Raphael haberin olsun. Şu an bu arabaya biniyorum ama bunu sakın aklından çıkarma."
Sinirle yanından geçip hızlıca arabaya bindim ve sakin olmak adına gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya başladım.
"Haberin olsun diye söylüyorum Alec." Diyerek arabaya bindi Raphael. "Bunu benden Magnus istedi. İnan bana onların ölmesini senin kadar ben de istiyorum."
"Merak etme Raphael, Magnus'u bulduktan sonra hepsi hak ettikleri ölümü tadacaklar."
...
Ve kaos...