Liv 'Yoonmin,

By btspood

963 77 9

Park Jimin, eski sevgilisinin ona yazdığı küçük yazıları gördüğünde gerçekten görmeye başlamıştı. - |bana ger... More

Liv iki ,Min Yoongi, benim'
Liv üç ,Nasılsın?'
Liv dört ,kışı da sevdim'
Liv beş ,Min Jimin'
Liv altı ,şiir acizlerin işi'
Liv yedi ,acımasız? aciz? ilah?'
Liv (on)sekiz ,hiçbir şeyi ertelemek yok'
Liv dokuz ,güzel bir aile'
Liv on ,hasta çorbası'
Liv onbir ,ölmeden sıkıca sarıl'

Liv bir ,hüzün kokan hava'

231 13 2
By btspood



Açıklama olarak; hikaye boyunca değişmeyecek yazı türleri olacak. Yoongi'nin yazdığı şiirler ve hisleri italik yazıyla olacak, yani italik yazıysa onu Yoongi düşünüyordur veya yazmıştır. Normal yazılar, Jimin'in ağzından ve şimdiki zamanı veya geçmişi anlatıyor, geçmişe dönüşleri '#' imgeyle belirttim. Kalın yazılar (ileride gelecek) Jimin'in yazıları.


'

medya 'Demi Lovato - Sober'

'Ve ben savaşmak istemiyorum'

"

Dökülen boyasına rağmen nostaljik dokusundan ödün vermeyen tanıdık apartmanın karşında dikilmeye devam ettim. Bu apartmanı hep sevmiştim, bana büyükannemin özlemle anlattığı o geçmişini anlatıyordu. Yaşlı parmakları her bir anısını yaşatmak ister gibi göstermişti bana, büyükbabamla taşındıkları ilk eve benziyordu; bu yüzden tutmuştuk. Israr etmeme gerek kalmadan çabucak kabul etmişti. Daha güzel evler tutabilirdik veya daha ucuz ama ben buranın mükemmel olduğunu düşünmüştüm. İlişkimiz için biçilmez bir kaftandı, harika bir manzarası olmasa da benim hayallerimle süslediğim yerleri görüyordu. Mutlu olmak için taşınmıştık, bu fikri bana ilk söylediğinde elleri titriyordu ve büyük ihtimalle kabul etmeyeceğimi düşünüyordu. Ama ben bunun hayaliyle yaşıyordum.

Onunla ayrı bir eve çıkmak... Bu düş için her şeyi feda edebilirdim. Sabahları sımsıkı bana sarılan kollarıyla uyanmak, diş fırçalarımızın yanyana duran görüntüsü, birlikte izleyebileceğimiz dizilerin bir listesi, buzdolabına asılan küçük aşk notları... Bunlar onu gördüğüm andan beri düşlediğim şeylerdi.

Büyük beklenti içinde geldiğim bu evde düşlerin her zaman tozpembe olmadığını anlamıştım. Binanın büyük tesisat sorunu vardı mesela, sürekli elektrikler atardı. İş yerime oldukça uzaktı, o evde çalışan biri olduğu için hiç sıkıntı çekmese de her gün gidip geldiğim yollar midemi bulandırmıştı benim. Eski duvarları bütün sesleri geçirirdi, komşularımızın şiddetli kavgaları eve dolardı ve bazen o negatiflikle biz bile kavga ederdik.

İnsan istemediği bir yerde kalmamak için binlerce bahane bulabilirdi ve benim yaptığımda buydu sanırım. Hayatımda olgunluk için adım attığım bu dönemlerde eski düşlerimin çocuksuluğu itmişti belkide beni. Bir haftadır uğramadığım evimize uzaktan bakarken, güzeldi diyebilirim. Onunla bu evde olmak güzeldi. Onunla sevgili olmak güzeldi. Onu sevmek, hayallerimdeki adamın o olması güzeldi. Uzun bir süre tamamlanmamı sağlamıştı, şu üzerinden geçtiğimiz üç yıl onun sayesinde eksik kalmamıştım.

Teşekkür edebilirdim, evet ama ironik olurdu. Yaklaşık bir hafta önce aldığımız ayrılma kararından sonra oldukça komik kaçardı. Özellikle ben gidiyorum dediğimde sessizce kafasını sallayan biri olduğundan bunu gururuma yediremezdim. Kal demesini beklemiştim. Kelimeler çıkmasa bile gözleriyle söyleyebilirdi. Ama o kafasını eğmişti ve gitmemi istemişti.

Toparlanmış gibi yapsam da hayır, deli gibi özlemiştim. Düşlerim gerçek olmuştu ve şimdi sabahları sarılan sımsıkı kollarını özlemiştim.. Bu duygu farklıydı, o her zamanki gibi normal insanların yaşattığı duyguları yaşatmıyordu. İçim deli gibi kavrulurken adım atamıyordum, gözlerimin dolu olmadığı tek bir saniye olmasa bile iyiydim. Ben Park Jimin olarak yaşamaya devam edecektim.

Apartmanın demir kapısı ses çıkararak açılırken dışarıya çıkan siyah bir siluet gördüm. Ondan başkası olamazdı değil mi? Siyah şapkasının gizlediği dağınık tutamlar gözlerini kapatıyordu ve ayakkabısının bağcıkları açıktı. Bugün cumartesiydi ve biliyordum. Annesinin yanına gidiyordu. Her cumartesi bu saatlerde çıkardı evden, eşyalarımı toplamak için yaklaşık iki buçuk saatim vardı. Sokağın sonundan kendi yoluna döndüğünde köşedeki yerimden çıktım ve elimdeki anahtarı çevirerek paslı demire ilerledim. Anahtar kendi kendine yerini bulurken aitlik hissi yeniden ciğerlerime dolmuştu.

Merdivenler birer ikişer ayağımın altında ezilirken kapımıza vardım ve derin bir nefes alarak açtım. Acaba onun olmadığı bu ev yine de bana bu hissi verir miydi? Ben bir hafta sonra yeniden yaşıyormuş gibi hissetmiştim.

İrademin kırılmaması için ciddi tuttuğum yüzümle etrafı taradım. Her şey aynıydı, her şey bıraktığım gibiydi. Yerlere saçılmış kağıtlardan başka bir şey yoktu. Dağınıklığı es geçerek yatak odasına ilerledim ve son kalan eşyalarımı yanımda getirdiğim çantaya doldurdum. Şuan bir arkadaşımın evinde kalıyordum ve açıkcası fazla kalamazdım. Küçük bir evi vardı ve sığmıyorduk, kendimi sürekli fazlalık gibi hissediyordum. Açıkcası sevgilisiyle birlikte mutlu bir hayat sürmeleri de koymaya başlamıştı. Kısacası oradan kurtulmalıydım, hemen. Ve bu kadar masrafın altından kalkamayacağımı bildiğim için gerekli eşyalarımı almaya gelmiştim işte. Takım elbiselere harcayacak param yoktu.

Acele etmeden çantayı doldurmaya devam ettim, benim olan her şeyi almaya özen gösteriyordum. Gerçi bizi tanıyan biri bu seçici halimi görse gülerdi. Çünkü bu evde benim diye bir şey yoktu her şey bizimdi. Yine de kendimi sakinleştirmeye çalışarak devam ettim. Bu şekilde drametize etmeyi sürdürürsem bu evden çıkamazdım.

Dolan çantanın fermuarını zorlayarak çektiğimde omzuma astım ve odadan çıktım. Bir hafta sonra diğer şeyleri almaya gelebilirdim. Sorun olmazdı. Evden yavaş yavaş eşyaların eksileceğini fark edeceğini bilmeme rağmen umursamadım. Bunu yapmam çocukluk olsa da acı çekmesini istiyordum. Evden gidiyorum havası vererek, hayatından gidiyorum demek istiyordum. Korkmasını istiyordum..

Hiç duraksamadan kapıya ilerlerken masanın üzerine saçılmış kağıtlarda gözüm kaldı, masa normal yerinden pencerenin önüne çekilmişti ve üstü kaybolacak şekilde kağıtlarla donatılmıştı. Kağıtların arasında sıkışmış olan siyah defteri çektim ve aldım. Bu onun özel defteriydi bana asla okutmazdı ve deli gibi merak ederdim işte. Fark etmeyecek diye fısıldadım içimden geldiği zaman tek düşündüğü eşyalarımı aldığım olacak ve bunu düşünmeyecek. Gerçi fark etse de bir şey olmazdı. Artık okuduğum için bana kızma hakkı yoktu..

Omuzlarımı silkerek kalemi bıraktığı sayfasını açtım, okuduklarımdan sonra evden çıkarken tek düşündüğüm bir hafta sonra tekrar gelmem gerektiği olmuştu..

"

'bugün sonbahar geldi sevgilim, bir yaprak yere doğru süzülürken senin için havada yakaladım. Solmaya yüz tutan ağaçlar son bir çareyle bana seslendi, belki kurtarabilirim onları diye.. Ölüm korkusu ya bu, benden bile medet umdular.. Bak senden sonra sonbahar geldi, havanın kokusu değişti, hüzün kokuyor diyor göç eden kuşlar.. Giderken bana seni sordular sadece bu sonbaharı kaldı dedim, ben yapraklar düşmesin diye bir oraya bir oraya koşmaya çalışırken farkına varamayayım sevgilim, sen gel ben beklerim...'


'

Continue Reading

You'll Also Like

758K 68.4K 42
okula arada bir uğrayan motorcu Jeon Jungkook, tek amacı eğlenmek olan ve enerjisi bir türlü bitmek bilmeyen Kim Taehyung. semekook, texting. Jeon Ju...
31.8K 3.1K 13
Madem kardeşimi istiyorsun, o zaman bana kardeşini vereceksin. Texting*
19.9K 1.3K 34
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
38.9K 3.5K 17
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...