thalassophile

Galing kay raedell

10.7K 795 1.8K

"Deniz veya okyanusu sevmek, ne demek?" 070918 ~ 270819 Higit pa

t
h
a
l
a
s
o
p
h
i
l
e
//

s

496 50 58
Galing kay raedell

11 gün sonra.

Armin istemsizce Mikasa ya bakmayı sürdürdü. On dakikadır kızı izliyordu, ama her seferinde yeni bir ayrıntı keşfediyordu ve bu, nefesinin kesilmesine sebep oluyordu. Her geçen gün, kendini şanslı hissettirecek şeyler fark ediyordu siyah saçlı kızda. Mikasa nın samimiyet ile yaptığı her hareketi görme fırsatını yakalayabildiğine inanmak güçtü.

***

Haziran bitmek üzereydi ve havalar oldukça sıcaklamıştı.

Eskiden kafede gömlek, pantolon ve önlük ile durabiliyorken şimdi kısa kollu bir şey giymeden ve klimalar çalışmadan etrafta koşuşturmak imkansızdı. Armin gömleğinin birkaç düğmesini açarak serinlese de, Mikasa nın normalden daha çok yorulduğunu fark etmişti birkaç gün önce. Bu yüzden Hanji ile konuşmuştu. Sonuç olarak, şu anda Mikasa yarım sporcu atleti üzerine, tülden bir hırka giyiyordu. Bordo şortunun altına dizinin üzerinde biten siyah çoraplar geçirmişti. Her zamanki babetleri ayağındaydı. (Mikasa yerde kaymadıkları için hızlı hareket edebildiğini söylemişti.) Kafenin bordo renkli önlüğünü de boynundan ve belinden bağlamıştı.

Soyunma odasındaki dolaplardan birinin karşısında saçlarını topluyordu. Yansımadan Armin i görünce gülümsedi. "Merhaba." kadife sesi Armin in ürpermesine neden oldu. "Bir kızın saçlarını toplaması bu kadar mı ilgini çekiyor?" sesinde yumuşak bir alaycılık vardı. Armin kızarırken gülümsedi.

"Hava oldukça sıcak, hım?"

"Evet. Öyle."

Mikasa işini bitirdikten sonra kıyafetlerini koyduğu minik siyah çantasını sırtına takıp Armin in yanına geldi. "Bunlarla bunalmıyor musun?" uzun parmaklarını Armin in kısa kollu gömleğinin yakasında gezdirdi. Sonra da çocuğun kolunu bileğine yakın bir yerden kavradı. Armin teninin yandığını hissedebiliyordu. Utangaçca gülümsedi.  "H-Hayır. O kadar değil."

Mikasa Armin in cevabına belli belirsiz kafa salladı. Sonra gözleri donuklaştı. Bir şey düşünüyor gibiydi.

"Ne oldu Mikasa?" kızın dikkatini çekmek için ona doğru yaklaştı.

Mikasa önce irkildi, sonra gözlerini kırpıştırdı. "Bir--" aniden durdu. Sonra tekrar konuşmaya başladı. "Sasha beş gündür beni aramadı. Bir şey oldu mu diye endişeleniyorum. Asla haber vermeden gitmez o."

Armin kızın dudaklarını ısırmasını izledi. Sonra da elini perçemlerinden geçirmesini. "Bir şey olacak değil ya, Mikasa. Endişelenme." tesellisi çok sönüktü. Söyleyecek herhangi bir kelime bulamıyordu ki.

Bu yüzden konuşmamaya karar verdi.

Kızın gözlerine baktı önce. Sonra kolunu hafifçe yukarı kaldırıp Mikasa nın elini kavradı gevşekçe. Boşta kalan elini kızın yüzüne çıkardı. Parmak uçları, siyah saçların arasından, kızın yumuşak yanağına dokunurken nefesini tuttu. "Neden şimdi bir kontrole gitmiyorsun? Evine?"

Mikasa Armin in dokunuşuna şaşırdı önce. Ama bir an sonra o kadar huzurlu hissetti ki, asla bu mesafeden ayrılmamayı diledi.

"Öyle yaparım." dedi nefesini verirken. Öyle olmasa bile, sesi yorgun çıkmıştı.

Armin kibarca gülümseyip kızın elini sıktı. Sonra da ondan uzaklaştı. Mikasa önce hayal kırıklığı dolu bir mırıltı çıkaracak gibi oldu, ama hemen kendini topladı.

Bir süre daha birbirlerine baktıktan, ve klimanın uğultusunu dinledikten sonra Armin "Ben de gideyim artık." diye mırıldandı.

Başıyla onayladı Mikasa sarı saçlı çocuğu. Aniden içine dolan bir istek, onu ele geçirene kadar tabii.

"Armin," çocuk arkasını dönüp kıza baktı. "Hım?" mavi gözlerinde histerik bir parıltı vardı. Sanki Mikasa ya sakın düşündüğünü yapmadan gitme diyordu.

Bunun üzerine siyah saçlı kız kollarını kaldırdı ve Armin in boynuna doladı. Çocuğu kendisine yaklaştırıp yüzünü omzuna gömdü. Parmak uçları istemsizce çocuğun saçlarına gidince, Armin ürperdi ve Mikasa bunu hissetti.

Sarışın çocuk önce itiraz edecek gibi oldu, ama sadece boğuk bir nefes verdi kızın boynuna. Mikasa parmaklarını Armin in saçlarına daldırıp dalgın dalgın okşadı bir süre. Armin boynundan yüzüne yükselen ve bedenine dağılan sıcaklığı yok etmeye çalıştı. Şakakları uyuşmaya başlamıştı. Kolları fazlalık gibi iki yanda duruyor, kızın beline dolanmak isteselerde şoktan kıpırdamıyorlardı. Sarışın çocuk Mikasa dan kısa olduğu için, dudakları kızın köprücük kemiği üzerindeydi. Yarı saydam hırkasına dokunuyorlardı. Mikasa birkaç saniye daha Armin e sarılmayı sürdürdü. Sonra aniden çocuğu kendine çekip göğsünü göğsüne yasladı. Hemen sonra da kolları gevşedi ve Armin i serbest bıraktı.

"Görüşürüz, Armin." yüzüne Armin i eriten bir tebessüm yayıldı kızın. Allık sürmüş gibi, pembeleşmişti yanakları.

"Ah-um. Görüşürüz, M-Mikasa."

Kız kömür karası gözleri parıldayarak gülümsedi tekrar. Armin e nasıl bir etki bıraktığının farkında değildi. Uzun bir süre olamayacaktı da. Gerçi, Armin bile anlam veremeyecekti kalbindeki çarpıntılara.

Mikasa kumsalda yürümeyi seven güzel bir kızdı. Tek açıklaması buydu.

***

Mikasa Ackerman kahverengi, ahşap kapıyı tıklattı. Ona göre kapı, evin şatafatını on katına çıkarıyordu.

Evde olmama ihtimali de vardı tabii. Ama Armin in tavsiyesine uyup kontrol etmeye gelmişti. Kaybedecek bir şeyi yoktu.

Sasha Blouse tam da onun ailesinden bekleneceği gibi, tarım ve avlanma ticareti ile uğraşan, (ya da onun gibi şeyler yapan. Mikasa tam olarak bilmiyordu çünkü Sasha açıklamamıştı. Övünmek olduğunu düşünüyordu ve bunu istemiyordu.) zengin bir ailenin ilk çocuğuydu. Kızın dört kardeşi daha vardı. Biri evlatlıktı. Sasha, annesi öldükten hemen sonra bulmuştu kızı. Babası da, ailesinin bir bireyi haline getirmişti onu. On iki yaşındaki kızın adı Kaya idi. Mikasa Bay ve Bayan Blouse un ne kadar iyi insanlar olduğunu biliyordu. Büyük saygı duyuyordu onlara.

Ama her gün Mikasa ya telefon eden Sasha beş gündür sessizdi. Siyah saçlı kız endişelenmekten kendini alıkoyamıyordu. Bir şey olmuş olduğundan değil. Meraklanmıştı ve bunda garip bir durum yoktu.

Kapıyı çalıp geri çekildikten sonra otuz saniye kadar bekledi. Evde olmadıklarına kanaat getirip, geri döneceği sırada, kapı tok ve kulağa hoş gelen bir sesle açıldı. Dağılmış bir at kuyruğundan her yöne fışkırmış olan kızıl saçlar karşıladı onu.

Gözleriyle karşısındaki kızı süzdü Mikasa yavaşça. Gözleri normalde olduğundan bir ton koyu bir sarıya bürünmüştü ve kirpikleri birbirine yapışmıştı. Üzerinde; bir omzu aşağıya kaymış beyaz renkli, göğüs kısmında turuncu, kalın harflerle 'infinity' yazan, kızın belini açığa çıkaracak kadar kısa bir tişört, altında ise üzerindekiyle takım olduğu belli olan, kemer kısmı ve dikiş yerleri aynı turuncuda beyaz bir şort vardı. Uzun ve yine turuncu ojeli tırnaklarından biri kırılmıştı. Sağ bacağında morluklar, sol kolunda ise siyah bir kolluk vardı.

Kız yorgunca gülümseyip Mikasa ya baktı.

"Selam."

Mikasa Sasha yı böyle görünce nefesini tuttu. "Aah, ne oldu sana?" Sasha geri çekilip kapıyı itti ve içeri geçmesi için kıza yer açtı.

"Bir hafta önce falan voleybol maçı vardı ya. Eeh. Kötü düştüm. Sağ bacağım maçta oldu. -kolunu kaldırdı- bu da smaç basmaya çalışırken." sanki komik bir şey söylemiş gibi gülüp Mikasa nın koluna yumuşakça vurdu. "Boşluğa düştüm bildiğin! Uçmak böyle bir his olmalı!" ardından da kahkahalara boğuldu. Mikasa hafifçe gülümsese de komik bulmamıştı. "Çıkık mı?" birlikte salona geçip büyük koltukta yan yana oturdular. Sasha sağ eliyle tokasını çıkarıp bileğine taktıktan sonra saçlarını savurdu ve başını yastığa yasladı. "Öyle." Mikasa elini kızın saçlarına daldırıp kafasını kavradı ve omzuna yasladı. Parmaklarını kızın saçlarından geçirdi. Sonra tekrar aynısını yaptı. "Oynarken kendine dikkat etmiyorsun, Sasha." Kızıl saçlı kız kıkırdadı. "Ama biz kazandık." Sonra aniden bir şey hatırlamış gibi irkildi. "Seni aramadım. Aslında haber verecektim. Ama bizimkiler şehir dışında ve AH SAÇIM--" Mikasa özür dileyerek dolanmış saçları açmaya devam etti. "Neyse işte. Telefonumun şarj aleti bozuldu. Ben de gidip yeni bir tane alamadım. Aslında burada çalışan bir kadın var. Benim arkamı topluyor." siyah saçlı kız kadının işinin zor olduğunu tahmin etti. Aniden saygı duymuştu hiç tanımadığı birine.

Sasha anlatmaya devam etti. "Ama o da izinde. Ailesine ziyarete gitmiş falan. Kısaca ev boş ve kolumu sakatladım." 'ev boş' derken yüzünü hızla Mikasa ya çevirdi. Kaşlarını birkaç kere kaldırıp indirerek muzip bakışlar gönderdikten sonra sanki hiç böyle bir şey yapmamış gibi kaldığı yerden devam ettiği cümlesine.

Mikasa güldü.

"Ee? Sen ne yapıyorsun? Armin ile takılıyordunuz en son." Kızıl saçlı kız yavaşça gerinip tişörtünün omzunu düzeltti ve Mikasa ya bakmaya devam etti. "Buraya gelmemi söyledi." Sasha nın beklediği cevap bu değildi. "Diğer türlü... Anlarsın ya?" Mikasa göz devirmemek için kendini zor tutuyordu. Sasha nın ne kast ettiğini anlamıştı. Sert bir nefes verince perçemleri havalandı.

"Tamam. Şirin, zeki, sempatik, kibar. Saçları yumuşak ve gözleri fazla etkileyici." Sasha nın yüzüne muzip bir sırıtış yerleşmişti. Mikasa net hatları olan, kelime oyunlarından hoşlanmayan bir kızdı. Birisi hakkında ne düşündüğünü açıkça söylerdi. Tabii, sorulursa.

Sasha Mikasa nın omzundan kalkıp yüzünü kızınkine yaklaştırdı. Sesini yoğunlaştırıp gözlerini kıstı. Aah, işte başlıyoruz. diye geçirdi Mikasa.

"Ilgi alanları nelermiş?"

Bu soru, diğer bir deyişle, ona ne kadar düştün? demekti Sasha için. Boş insanlar bu aşamaya gelemezdi.

Mikasa birkaç santim geriye kayıp gözlerini kapattı ve ellerini kucağında birleştirdi. "Söylemek zorunda mıyım, Sash?"

Sasha hızla başını sallayınca, Mikasa iç çekip anlatmaya hazırlandı. Ama ondan önce kızın yerinde hoplayıp zıplamayı kesmesini bekledi. Bu haldeyken bile nasıl hiperaktifliği tutuyordu anlamak mümkün değildi Mikasa için.

"Kitap okumak, beyaz çikolatalı bir şeyler yemek, içmek. Bahsettiğim şey kahve. Senin sevmediğinden. Neyse. Gürültülü mekanlardan hoşlanmıyor. Aah. Ihm. Siyah saçlı kadınlar hoşuna gidiyormuş. Eve dönerken bulduğumuz bir oyunda öğrendim. Ders çalışmak eğlenceliymiş ona göre."

Mikasa en önemliyi en sona saklamıştı. Çünkü ilk defa böyle bir hobisi olan bir insanla karşılaşmıştı.

"Deniz... Ilgisini çekiyor gibi."

Sasha nın gözleri parıldadı bir anda. Mikasa onun ne düşündüğünü biliyordu. Ve zaten birkaç saniye sonra, Sasha çıkarımını dile getirdi.

"Ilginç hobi."

"Öyle."

"Üzerine gidecek misin?"

Mikasa gülüp başını iki yana salladı.

"Sash, yapma ama--"

"Bana Sash deme Bayan 'değişik şeylere ilgi duyan insanlara fetişi olan' Ackerman. Dürüst ol."

Mikasa ağzını açıp bir şeyler söylemek üzereyken mutfaktan biip diye bir ses yükseldi.

"Ah," dedi Sasha gözlerini kocaman açarak. Bir şey hatırlamış gibiydi. "Sosisler!" Hızla ayaklanıp voleybol takımı kaptanına yakışır bir süratle mutfağa koştu.

"Sana da bir sandviç hazırlıyorum Mikasa!" sesi uzaktan geliyordu.

Mikasa gülümseyerek koltuktan kalktı. "Kolun sakat senin. Ben hallederim."

***

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

197K 8.1K 37
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
689 111 64
Çapulcular ve hp ile ilgili diğer şeyler hakkında çoğunlukla kısa komik diyaloglar paylaşacağım. Belki bazen bilgi, fanart falan da paylaşabilirim.
123K 7.4K 56
Buraya bak cılız okur. Senin geçirdiğin tüm o uykusuz geceler gibi yüzyıllar geçiren Carryhall Lisesi öğrencilerine bak. Bak ve elindeki loş telefon...
1.8K 96 11
Ggo Futbol un 3. Sezonun kurgusudur . Uğrayın ve keyfini çıkarın ... Yazım hataları ve zaman akışı konusundaki yetersizliğim olsa da eğlenmişseniz ne...