Zamanı Durdur [Düzenleniyor]

By godissakiller

1K 83 67

Ülkeye adaleti getireceğine yemin etmiş bir polis memuru ve herkesin gözünü korkutan bir çete lideri... İşi s... More

1 ' Tekrarlanan saçmalıklar
2 ' Nazik bir uyarı
4' Uygunsuz ortam

3 ' Geri dönüş

79 9 34
By godissakiller

Yeni bölüm sizlerleeee iyi okumalar..

3. Bölüm geri dönüş

....

Yanımda duran kocaman polis telefonunun güçlü titreşimleri mahkum edildiğim koca masayı bile sallamaya yetiyordu. Her saniye telefonun sesi kocaman odada yankılanır iken cezamın ne zaman biteceğini hesaplıyordum.

Bir şeyi kafama koyduğum da yapamaz isem gece gündüz düşünceler peşimi bırakmıyor bu da uykusuzluk sorunumu gün yüzüne çıkartıyordu. Normalde sessiz sakin bir adamdım ben daha yirmilerdeyken bana altmışları yaşatan o şerefsiz yüzünden deli gibi ortalıkta dolaşıyordum.

Çocuk gibi ceza almıştım evet. Sakın gülmeyin, bu elimde olan bir şey değil. Yıllarımı sahada suçluları yakalamak için harcarken, iki gündür bozulmaya yüz tutmuş iğrenç bir telefonun başına koyuldum. Otura otura götüm büyümüştü. Nerde bu aksiyon nerede bu kavga dövüş? Ben kendimi bir telefona bekçi olmak için geliştirmedim..

Aslında biraz bu hale düşmemin kendi istediğim olması dışında bir sorun yok. Polis karakolundan neredeyse sürgün yiyecek hale geldim. Kaç yıldır izin almamış bana izin aldırmaya çalıştırdılar. Düşüne biliyor musunuz ne kadar kötü insanlar olduğunu.

O mafya bozuntusunu eğer barda yakalayabilseydim. İzin almak için zorlanmazdım. Eh bende kendimce böyle bir çözüm buldum. Birimimizde uzun süredir kullanılmayan bu iğrenç masaya geçmemi emrettiler. Birazcık da içeriye çalışmam gerekiyormuş.

Zeki olanlarınız niye bu görevi kabul ettiğimi az buçuk anlamıştır.

Tabikide aksiyonlu hayattan uzak olmak için değil.

Yiğit Karayiğit'i takip etmek içindi. Onunla ilgili gelişmeleri gizlice öğrenecektim hemde biraz kafa izni yapmış olacaktım. Çok zeki biriyim biliyorum.

Durun.. Hayır, kesinlikle takıntılı biri değilim. Böyle konuşuyor olabilirim ama bu benim takıntılı olduğum anlamına gelmez.

Asla.

Dediğim gibi sadece yapmam lazım, bitirmem gerek anlayın işte aradaki farkı. Düşünün bir restorana gittiniz, en sevdiğiniz yemekleri sipariş ettiniz evde olsa doyduğunuz da arta kalan yemekleri asla düşünmezsiniz ama işte dışarıda yediğiniz için sonuna kadar her şeyin bitmesi gerekir. Verdiğiniz paranın hakkını almanız gerekir. Benim ki de öyle bir benzetme işte.

Ya hep ya hiç.

Elim istemeyerek de olsa zangır zangır çalan eski model telefona giderken masanın üstünde yarattığım kağıt karmaşası midemi bulandırdı. Temiz bir beyefendi idim ben, beni ne hallere soktunuz be.

"155 polis imdat." Evet koskoca bir amir iken şimdi ise aramalara bakan bir şahsa dönmüştüm. Aklım başıma gelmesi için birazcık beynimin içindeki hücrelerin başka işlerle meşgul olması gerekiyormuş, neymiş efendim ben o mafya bozuntusunu kendime takıntı yapmışım. Onunla nefes alıp onunla nefes veriyormuşum falan. Çok abartıyorlar, ben sadece işimi yapmaya çalışıyorum.

O gıcık adam herkesin gözünü boyamış olabilir ama ben her şeyi görüyorum, her şeyin farkındayım.

"Orası polis karakolu mu acaba." Diye sordu bir kadın sesi. Gözlerimi büyüterek sağa sola baktım.

Yüz elli beşi çevirerek başka bir yerin çıkmasını falan mı bekliyordun bacım hayırdır?

"Başka türlüsü çok acayip olmaz mıydı efendim."

Uzun bir duraksama arasında bir kere nefes aldığını hissedebildim. Bu bir şaka değildir umarım.

Hattın diğer ucundaki arayan kişinin muhtemelen sesleri duymamam için telefona eliyle siper ettiğini ve tekrar derin bir şekilde nefes aldığını duyabiliyordum. Sesi çok derinden geliyordu. Eğer tahminde bulunmam gerekirse, bu bir şaka değildi ve kadın benimle konuşmak için ağlayarak düzeni bozulmuş olan nefes alışını ayarlamaya çalıştığını söylerdim.

"Pardon, polis veya dedektif ya da onun gibi herhangi bir şey olabilir misiniz?"

Kadın eğer ağlamasaydı bu konuşmayı hattı oyaladığı için direk sonlandırıp az önceki sessiz sorguma devam ederdim. Böyle sorumu olur be bacım.

"Onun gibi bir şeyim, evet." dedim. Şuan ne de olsa çalışmıyordum. Telefonlara bakan kafa izninde olan bir memurdum. "Size nasıl yardımcı olabilirim hanımefendi?"

Tekrar duraksadı. Kafası çok karışmış ya da korkusu bedenini ele geçirmiş gibi duruyordu.

"Bana yardım edebilir misin?" diye sordu sesini alçaltarak.

"Bakın efendim, arayalı üç dakika oldu ve polis hattını meşgul ederek diğer insanlara yardımcı olamamıza yol açıyorsunuz. Benimle kafa bulmayı kesin ve sadede gelin."

"Hayır, lütfen bekleyin." Endişeli ve korkusunun bedenini işgal eden sesi, titreyerek kapatmamam için yalvarmaya başladı.

"Burada birileri kavga ediyor, ben ben sadece yemek yemek istemiş-" Sonlara doğru konuşması yerine bağırış sesleri gelmişti.

"Orada mısınız, hanımefendi. Orada mısınız, size yardımcı olmam için önce nerede olduğunuzu söylemeniz gerekiyor. Beni duyuyor musunuz?"

Telaşla üç sandalye ötemde oturan çocuğa el işareti yaparak hattı izlemesini istedim. Yerini öğrenmem gerekiyordu ki o kadına yardım edebilelim.

"Burada silahlı insanlar var." dedi. Tekrar konuşmaya başlamıştı şükürler olsun. İşaret ettiğim çocuk bana karsilik verirken koşarak onun yanına gittim ve konumu bana atmasını istedim.

"Sanırsam bunlar Karayiğitin adamları.."

Cümlesi bitmeden telefon kapanmış ve içimde deli bir esintinin esmesine neden olmuştu. Böyle bir zamanda bile o pislik herif önüme çıkıyordu.

Kafa iznindeydim olan ben. Onun yüzünden bu hallere düşmüşken yine o manyak beni bulmuştu. O kadar insan içinden neden ben!

Sonra takıntılı ben oluyorum, bu benim kaderim, kaderim.

Koşarak hapis tutulduğum o odadan çıkarak kendi odama ilerledim, silahımla anahtarlarımı alarak görev yerime varacaktım. Yemişim kafa iznini.

Görev görevdir.

.....

Olay yerine vardığımda buraya daha öncede geldiğini fark ettim. Düşüncelerim bu alanın nereden tanıdık gelmeye çalıştığını ararken ben etrafta olağan dışı bir durum fark edemiyordum. Gayet doğal bir mekan ve herkesin rahatça girip çıkabileceği bir alandı. Günümüzde meşhur olan Starbucks için kurulmuş olabilecek son derece uygunsuz bir yer desek daha iyi.

Ya da ben öyle düşünüyorum. O kadar fastfood markası arasında kalmış küçük bir market gibi görünüyordu. Ah tabi yan taraftaki alışveriş merkezinden kahkaha atmaktan yarılarak çıkan on beşlerinde ergenler için gayet sıradışı bir mekandı. Yanlış anlaşılma olmasın ama zamanında bizi evin önüne çıkarmayan anne babalar ne ara level atlamış bu kadar açılmıştı anlamış değildim.

Atılan konumun buralarda bir yerde olduğu asikardi ancak gelen ihbar görüldüğü üzere asılsızdı. Bu biraz moreli mi bozsada asılsız ihbarlara ne de olsa alışıktım.

Bir polis olarak bir çok görevimizde eli boş dönüyorduk.

Derin bir nefes alarak arabama doğru gidecekken yoğun kalabalık arasından Starbucks kalabalığının içindeki bir silüet dikkatimi çekti.

Bana bakıp sırıtıyordu.

Sakinim.

Bir, beş, yedi , on ,

Gerizekalı Ekin.

Ne işin var lan senin burada?

Koşarak yanıma geldiğinde sırtıma sertçe bir yumruk attı. Ve elinde tuttuğu bardağı bana uzattı.

"Kanka 50 lira borç versene." dedi, geldiği yerdeki Asliye'yi göstererek.

" Ne oluyor olum. ne işiniz var sizin burada. Görevde değil miydiniz siz?" Sorumu eş geçip kolumdan tutuşturarak Asliye'nin yanına götürdü.

" Senin saha görevinde ne işin var Efe? Amir sana içeride çalış dediğini hatırlıyorum en son?"

"Bir ihbar aldım sadece etrafa bakıp gidecek-"

"Sanırım bunlar Karayiğitin adamları..." gözlerimi büyüterek kadın sesini taklit ederek kahkaha atan Ekin'e sağlam bir yumruk geçirdim.

"Siz ikiniz birlik olup benimle taşşak mı geçiyorsunuz!"

Asliye ufak kıkırtılarıyla gülmemeye çalışırken " Iki gündür sesin soluğun çıkmıyordu. Yiğit ile ilgili bir şey de demedin. Senin için endişelendik ve bizde sana böyle küçük bir şaka yapalım dedik kötü mü etmişiz." dedi.

Geçin siz dalganızı geçin. Çok değil iki gün sonra tekrar eski halime geri dönücem. Bakın bakalım o zaman ne acılar çekeceksiniz.

Sinirle yanlarından ayrılmak için hamle yaparken ikiside peşinden gelmeye başladılar.

"Şu geçen ay olan kadın cinayetini hatırladınız mı beyler?" dedi kahvesini yudumlarken Asliye.

"Hı" diye geçiştirdim. Psikolojimi bozan bir vakaydı. Üstelik cinayet büro allem edip kallem edip vakayı kendileri almışlardı. Her şeyi biz yapsakta son noktayı onların koyması beni hayli sinirlendirmişti.

"Cinayet büro bir hafta önce otopsi raporlarını yeniledi."

"Raporu mu yeniledi? Hemde olay kapanmışken?"

Arabanın park edildiği yere geldiğimde Asliye'nin ne demek istediğini bekledim. Boşu boşuna bu konuyu açacak bir kadın değildi.

" İntihar vakası olarak değilde bir cinayet olduğunu söylediler. Ayrıca kadına cinsel istismarda bulunulmuş. Şahıs işini bitirince arkasında kanıt bırakmamak için kadını ne hale sokmuş. İlk başta sizin intihar vakası sanmanız çok doğal. "

Arabayı çalıştırdığımda o günkü mekan tekrar gözlerimin önüne serilmişti. Tecavüz demek için bin şahit isterdi. Bir zorlama ya da ona benzer bir şüphe çekici durum yoktu. Üstünün yarı çıplak olması bize garip gelsede morluk ya da zarar veren bir işaret yoktu.

" Tecavüz ile ilgili hiçbir kanıt yoktu. Adli sonuçlarda meni kalıntıları mı bulmuşlar?"

" Pek sayılmaz, adam kadını kendi DNA kalıntılarını bırakmamak adına bir eşyaymış gibi temizlemiş. Kadının özel bölgesinde ki hasar ve yumurtalıkların da ki kalıntı sayesinde anlamışlar. Aslında kadın hamile olduğu için bunu anlamaları daha kolay olmuş desem yeridir."

"Psikopat herif, ne iğrenç insanlar var!" dedi kusma belirtisi gösteren yüzüyle.

" Erkek arkadaşı ile bir ilişkide bulunmuş mu peki?" dedim merkeze giden ilk kavşaktan dönerken.

" Kadınla sevgilisi altı aydan beri ilişkiye girmiyormuş, hamile olduğu için."

Bu tür vakalar duymak bize alışmışlık hissi versede canilerin hala dışarıda serbestçe gezmesi beni deli ediyordu. Direksiyonu sıkmaya başladığımda tekrar Asliye konuştu.

" Bir de şu maktul'ün arabasıyla yakaladığımız şu yabancı adam vardı yaa.."

"Sözde her yerde aranan şu manyak herif mi?"

Kafa salladı. "Tahliyesini bizim yapmamızı istediler. Bir kaç ekip daha bize yardım edecek. Kaçmaması için özellikle emir verildi. Dikkat edilmesi gereken bir suçlu, hafife alınmamalı."

Gene neye bulaşmıştık biz...

Continue Reading

You'll Also Like

2.2K 213 10
@Sam-Pie "Oğlum, ben olmadığım zaman buralara sen bakacaksın. Wakanda'nın yeni kralı sen olacaksın." Wakanda'nın büyük ve yüce kralı T'Challa, baba...
233K 10.2K 36
Sokakta yaşayan bir kız ve onu bulup eve getiren iki erkek. ⚜️BxB ⚜️Mpreg Başlangıç tarihi 23.09.2018 Bitiş tarihi 09.10.2019
1.4M 32.3K 43
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...
446K 6.7K 19
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...