2 ' Nazik bir uyarı

336 33 18
                                    

Bölümün yarısını uzun bir zaman önce yazmıştım ancak son kısmı tam anlamıyla kafamda otutturamadığım için bölüm epey bir geçikti bunun adına sizden özür diliyorum.

İyi Okumalar.





Bir polis için belkide en zor anlardan biri intihar vakalarıyla karşılaşmak daha kötüleri de var ancak henüz ailesi hayatta olan kişilerin canlarına son vermesi bizim bile psikolojimizi bozar duruma getiriyor.

Düşünsenize uzun bir zaman birlikte olduğunuz birisi, beraber vakit geçirdiğiniz. Yüksek bir yerden kendine derin bir suya atıp yaşamını sonlandırıyor peki ne için? Nedeni ne her ne kadar intihar etmek için geçerli sebepleri olsa da bunların çözümü hayatını sonlandırmak olamaz.

Ailenizin size son kez sarılması, bedeninizin dünyadan soyutlaşıp yok olması hepsi kolay kabullenecek durumlar değil. Belki kendini yok etmek yerine zamanda kaybolmayı denese, negatif düşünceleri ön planda tutmak yerine mutlu olduğu anları hatırlasa bunların hiç birini yaşamayacak.

Hafifçe dürtülmem ile ellerimi soktuğum pantolonumun cebinden çıkardım. "Hey! İyi misin dostum?" Yüzünde garip bir ifadeyle gülümsemiş ve sonra arkasından gelmemi umarak yarım bıraktığı işinin başına geçmişti.

"Bence bu bıçağın elimde olması doğru bir şey değil alın bunu." Ekin, parmak uçlarıyla tuttuğu bıçağı yavaşça kanıt olarak yere bırakırken bana doğru döndü. "İntihar davalarına bakmaktan nefret ediyorum. İnsanların canlarına kıyması kötü bir şey."

"Bunu çözüm yolu bulmalarından da ben nefret ediyorum! Fakat kimseyi kendi doğrusundan vazgeçiremiyorsun." dedim bıkmış bir biçimde. Son kez etrafa bakarken daha fazla burada beklememizin bir yararı olmayacağına karar vermiştim.

Ekin elindeki eldiveni çıkartıp yanıma geldiğinde omuzlarını düşürüp, başını yana yatırmıştı. "Gitme zamanı?"

"Dışarı çıkalım." dedim birden burada olan hava beni baymıştı. Henüz hafif bir yağmur dışarıda olsada temiz hava buraya göre daha iyi bir seçenekti. Kapıya doğru yöneldiğimizde polisler kaldıkları yerden işlerine devam ediyordu. Arkadaşlarımız farklı bir suç mahaline iştihal ederken en yakında biz olduğumuz için Ekin ile buraya gelmiştik.

"Dikka.. Hass... Tuttum, tuttum tamam sakin olun gençler." Adımlarım dışarıda son bulurken arkamdan gelen sesleri duyduğum gibi mesleğimden gelen refleksle anı hareketle geriye dönüp ne olduğuna baktım.

Yer de bir seksen uzanan Ekin ve ellerinin arasına düşen büyük kutu beklediğim bir manzara değildi. Daha çok birinin düşmesini bekliyordum ki zaten anlaşıldığı kadarıyla Ekin kendini, kutuyu tutmak için yere atmıştı.

"Dikkat edin arkadaşlar, kanıtlar bizim için önemli, hiç birine zarar gelmemeli." Dedi gülümseyip yerden kalkarken ve ellerini kullanmadan başını iki yana sallayarak saçını düzeltmişti. İtiraf etmeliyim ki Ekin'in cıvık ve enerji halleri beni sinir etse de iş sırasında görüp görebileceğim en zeki ve ciddi insana dönüşmesi hoşuma gidiyordu.

Böyle bir ekip arkadaşına sahip olmam benim için bir avantajdı. Bazen benim bile kaçırdığım en ufak detayları bulabiliyordu. Kendini geri planda tutmaya alışmış olduğu için çaktırmadan gözden kaçırdığım yerleri fark etmemi sağlıyordu.

"Hemen burnun mu kızardı? Dışarı çıkalı iki dakika bile olmadı.." Sıcak alandan soğuk alana geçmemiz içimi titredse de onda bıraktığı etki kırmızı bir burundu, söylediğime cevap vermemiş hafif bir gülüşle başını öne eğip, ağzından firar eden sıcak havayı burnuna doğru üflemeye başlamıştı.

Zamanı Durdur [Düzenleniyor]Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum