Zamanı Durdur [Düzenleniyor]

Oleh godissakiller

1K 83 67

Ülkeye adaleti getireceğine yemin etmiş bir polis memuru ve herkesin gözünü korkutan bir çete lideri... İşi s... Lebih Banyak

1 ' Tekrarlanan saçmalıklar
3 ' Geri dönüş
4' Uygunsuz ortam

2 ' Nazik bir uyarı

342 33 18
Oleh godissakiller

Bölümün yarısını uzun bir zaman önce yazmıştım ancak son kısmı tam anlamıyla kafamda otutturamadığım için bölüm epey bir geçikti bunun adına sizden özür diliyorum.

İyi Okumalar.





Bir polis için belkide en zor anlardan biri intihar vakalarıyla karşılaşmak daha kötüleri de var ancak henüz ailesi hayatta olan kişilerin canlarına son vermesi bizim bile psikolojimizi bozar duruma getiriyor.

Düşünsenize uzun bir zaman birlikte olduğunuz birisi, beraber vakit geçirdiğiniz. Yüksek bir yerden kendine derin bir suya atıp yaşamını sonlandırıyor peki ne için? Nedeni ne her ne kadar intihar etmek için geçerli sebepleri olsa da bunların çözümü hayatını sonlandırmak olamaz.

Ailenizin size son kez sarılması, bedeninizin dünyadan soyutlaşıp yok olması hepsi kolay kabullenecek durumlar değil. Belki kendini yok etmek yerine zamanda kaybolmayı denese, negatif düşünceleri ön planda tutmak yerine mutlu olduğu anları hatırlasa bunların hiç birini yaşamayacak.

Hafifçe dürtülmem ile ellerimi soktuğum pantolonumun cebinden çıkardım. "Hey! İyi misin dostum?" Yüzünde garip bir ifadeyle gülümsemiş ve sonra arkasından gelmemi umarak yarım bıraktığı işinin başına geçmişti.

"Bence bu bıçağın elimde olması doğru bir şey değil alın bunu." Ekin, parmak uçlarıyla tuttuğu bıçağı yavaşça kanıt olarak yere bırakırken bana doğru döndü. "İntihar davalarına bakmaktan nefret ediyorum. İnsanların canlarına kıyması kötü bir şey."

"Bunu çözüm yolu bulmalarından da ben nefret ediyorum! Fakat kimseyi kendi doğrusundan vazgeçiremiyorsun." dedim bıkmış bir biçimde. Son kez etrafa bakarken daha fazla burada beklememizin bir yararı olmayacağına karar vermiştim.

Ekin elindeki eldiveni çıkartıp yanıma geldiğinde omuzlarını düşürüp, başını yana yatırmıştı. "Gitme zamanı?"

"Dışarı çıkalım." dedim birden burada olan hava beni baymıştı. Henüz hafif bir yağmur dışarıda olsada temiz hava buraya göre daha iyi bir seçenekti. Kapıya doğru yöneldiğimizde polisler kaldıkları yerden işlerine devam ediyordu. Arkadaşlarımız farklı bir suç mahaline iştihal ederken en yakında biz olduğumuz için Ekin ile buraya gelmiştik.

"Dikka.. Hass... Tuttum, tuttum tamam sakin olun gençler." Adımlarım dışarıda son bulurken arkamdan gelen sesleri duyduğum gibi mesleğimden gelen refleksle anı hareketle geriye dönüp ne olduğuna baktım.

Yer de bir seksen uzanan Ekin ve ellerinin arasına düşen büyük kutu beklediğim bir manzara değildi. Daha çok birinin düşmesini bekliyordum ki zaten anlaşıldığı kadarıyla Ekin kendini, kutuyu tutmak için yere atmıştı.

"Dikkat edin arkadaşlar, kanıtlar bizim için önemli, hiç birine zarar gelmemeli." Dedi gülümseyip yerden kalkarken ve ellerini kullanmadan başını iki yana sallayarak saçını düzeltmişti. İtiraf etmeliyim ki Ekin'in cıvık ve enerji halleri beni sinir etse de iş sırasında görüp görebileceğim en zeki ve ciddi insana dönüşmesi hoşuma gidiyordu.

Böyle bir ekip arkadaşına sahip olmam benim için bir avantajdı. Bazen benim bile kaçırdığım en ufak detayları bulabiliyordu. Kendini geri planda tutmaya alışmış olduğu için çaktırmadan gözden kaçırdığım yerleri fark etmemi sağlıyordu.

"Hemen burnun mu kızardı? Dışarı çıkalı iki dakika bile olmadı.." Sıcak alandan soğuk alana geçmemiz içimi titredse de onda bıraktığı etki kırmızı bir burundu, söylediğime cevap vermemiş hafif bir gülüşle başını öne eğip, ağzından firar eden sıcak havayı burnuna doğru üflemeye başlamıştı.

"Gitmiyor muyuz Efe Beycim?" Kafa sallayarak kolumu onun omzuna yerleştirdim. "Ne düşünüyorsun?"

Düşünür bir şekilde sesler dudaklarından firar ederken ellerini birbirine bağladı. Dava hakkında tahminlerim elbet vardı ancak onun tahminleri ile uyuşması fırsatını vermek istiyordum.

" İntihar ettiği açık, henüz bir sebep bulamasam da erkek meselesi olduğunu düşünüyorum. Kız güzel ama belli ki reddedilmiş, kollarında ve bacaklarında jilet izleri gördüm bu psikolojik sorunları olduğunu düşünmeme neden oldu. "

" Yani tüm hepsi üst üste geldi ve çözüm yolu olarak bunu düşündü diyebilirsin. Boynunda ve başka bölgelerinde darp izine rastlanmamış ama yine de otopsi sonuçlarını bekleyelim. "

Park halinde duran arabaya yavaşça ilerlerken son defa olay yerine geriden baktım. Ceset incelenmek için adli tıpa dönderildikden sonra tekrar buraya gelecektik.

"Efe... Bana ne ısmarlıyorsun kardeşim?"

Kollarımı arabanın üzerinde birleştirerek kaşlarımı havaya kaldırırdım. "Neden ben ısmarlıyor muşum?" Anlamamış bir biçimde, bakışlarımı çevrede gezdirmiş ve uysal bir tutumla arabanın kilitli kapısını açmıştım.

"Çünkü kanka bilirsin ay sonu geldi..." Ceplerininin boş olduğunu kanıtlamak için cep kısımlarını dışarı çıkartıp açılan arabaya bindi. "Bu yüzden senin en yakın biricik arkadaşına yemek ısmarlaman gerekiyor ayrıca yeni bir sebep arıyorsan sen benim üstümsün yemek ısmarlamak zorundasın.. Bu fakir halimle kalkıp ben mi ısmarlıyayım! Bulaşık yıkamak istiyorsan gel giden hadi, benim için hava hoş.."

Öğle yemeği saatindeydik, bir çok arkadaşımız şimdiden karnını doyurmak için bir yerlere üşüşürken ben başımda ki belayı aşmaya çalışıyordum.

"Hadi be Efe! Gelecekte ki kocana niye böyle davranıyorsun!"

Gözlerimi irileştirip dudaklarımı sinirle sola kaldırdım, sağ elim hızla havaya kalkarken Ekin bedenini cenin pozisyonuna getirip ayaklarını benim öldüğüm tarafa uzatmıştı. "Hadi anam hadi! Açıktım ben gidek bir şeyler yiyelim.."

......

Mesai saatimin bitmesinin üzerinden iki saat geçmesine rağmen hala bir olay yüzünden sıcak duş alıp dinlenemiyordum. Sinir kat sayım her geçen dakika daha çok yükselirken sabah geldiğim malikaneye arabanın içinden bakış attım.

"Onun burada olduğuna emin misin? Burada değilse seni gebertirim Ekin!"

Mırıldanarak telefondan küfür sesini dinlerken arabadan çıktım. Telefonu kapatırken adımlarım evin dış kapısı ile buluşmuştu, etraftan gelen demir sesleri dikkatimi dağıtıyordu. Hızla silahımı kavrarken mührü sökülüp yarı açık kalan kapıdan içeri girmiştim.

Biraz daha ilerlediğimde kimsenin burada olmadığını görmüş, bakışlarım yerde ayağımın yanında durmaya özen gösteren bir şeyle buluşmuştu.

Bunlar mermiydi.

Karanlık evin tek aydınlatıcısı dışarıdan gelen sokak lambalarının ışıltısıydı. Alt kattan evi doldurmaya başlayan kulak sağırtıcı sesler ile birlikte yere doğru eğilip mermiyi elime almıştım.

Derin bir nefes alıp merminin geldiği yolu meraklı bir biçimde takip ederken, bu yıl beni daha önce evin bu kısmını görmediğim,  kulak tırmalayan sesin merkezine doğru götürmeye başlamıştı. Elimdeki silahı daha sıkı kavrarken dört adımımda bir etrafımı ve özellikle arkamı kolaçan ediyordum.

Saat on bire yaklaşıyordu ve ben garip bir aksiyon filminde gizemli cinayet mahali olan evde önüme yuvarlanmış mermiyi takip ediyordum.

Birden koridordaki ortan değişmiş karanlık yerini loş bir ortama bırakmıştı. Biraz daha ilerlediğimde kapısı demirden yapılmış odadan saçılan ışıkla sırtımı duvara yasladım. İçeride biri olmalıydı, sürünerek odanın kapısına geldim.

Demir kapıdan içeri girip, kırmızı ışıkla kaplı geniş odada silahla beraber etrafta biri var mı diye kolaçan ederken, demir kapı birinin tüm sinirini kum torbasından çıkarıyormuşcasına vurması gibi arkamdan kapanmış ve hızlı hareketlerle bulunduğum odaya kilitlenmiştim. Deli gibi atan kalbimle silahımı daha sıkı kavramış, arkamı dönmeden önce  olabilecekleri hesaplamaya çalışmıştım.

İçimi bir miktar korku salınsa da, kapıyı dışarıdan kapatıldığını öğrenmem  tehlikenin bir miktar azaldığını belirtmişti. Tek başına buraya gelmemliydim, Ekin'in sözünü dinleyip eve onunla girmeliydim ancak o şerefsizi yakalama isteğim yüzünden bir anlık dalgınlığa yenik düşmüştüm.

"Siktir.. " sert bir şekilde kapıya tekme atarkan savurduğum anı tepki yüzünden orantısız bir güçle geriye savrulmuştum.

Bir süreliğine, sırtımı kapıya yaslayarak kendimi dizginlemeye, bu sahte oyuna nasıl kandığımı anlamaya çalışıyordum.

"Sanırsam tuzağa düştünüz komserim?" dedi fısıltıları eşliğinde saklandığı kuytudan çıkarken. Sesi çok kısık olsa da, net bir şekilde anlaşılabiliyordu.

"Bir şerefsizi yakalamak için burdaydım ancak karşıma çıktığı için pek tuzağa düşmüş sayılmam!" Dudaklarımı kapalı şeytani bir gülümseme aldı.

Adımları önüme gelip, gözlerini gözlerimle buluşturmasına izin vermiştim. "Bunun için sizden özür dilerim..." Kaşlarım çatılırken neden özür dilediği konusunda teori üretmeye başlamıştım.  Aniden elimde tuttuğum silaha sağlam bir şekilde vururken, bakışlarım kısa bir an yere gitmiş ve sonra başımı yeniden kaldırıp, ifadesizce karşımdaki adama bakmıştım.

"Küçük bir önlem.." Silahı ayağıyla benden uzak bir yere fırlattığına emin olurken, düzenli derin nefeslerini hissedebiliyordum.

"Burada ne işin var?" diye sıkıntılı bir sesle sorduğumda buraya gelirken duyduğum kulak tırmalayan sesleri daha yakından işitmeye başlamıştım.

"Bana bir yanıt vermen gerekiyor.. Benimle düzgün bir iletişim kurmak istiyorsan soruma cevap ver!"

Tam olarak nasıl hissettiğimi bilmiyordum. Bu adamı gördüğüm zaman içimde alevlenen yakalama içgüdüsü bir türlü bitmiyordu. Benimle dalga geçmesini, onu yakalamak için yeterli delile sahip olamamam hepsi karşımda sırıtıyordu.

Hayatım boyunca, aldığım hiç bir davayı halletmeden bırakmamış olmam iş hayatımda bana büyük kapılar açsa da bu adam yüzünden rayından çıkıyordu. Arkadaşlarım takıntılı biri olduğumu, amirim bir kaç tahtamın eksik olduğunu söylüyorlardı. Gerçi dediklerinin hiç biri umrumda değildi ancak büyük görevleri aldığım zamanlarda bu hissettirik olaylar peşimde bir kuyruk gibi beliriyordu.

"Seni tebrik etmek istiyorum.." Ellerini siyah kabanının cebine sokarken bıkmış bir tavırla yüzünü önce yere ardından bana çevirdi. "Sabrını ve çaban taktire şayan.." 

"Beni övmeni istemedim senden neden burada olduğunu sordum!"

"Çok tuhafsın.." Dedi hafifçe gözlerini kısarak. Ardından yüzünde bir gülüş oluşmuş ve bu gülüş sanki bir suç işlemiş gibi hissetmeme neden olmuştu.

Bir süre aramızda sert esen sessiz rüzgarlar girsede, bakışlarım ve ansızın dibimde biten bedeni ile son bulmuştu. Nefesini yüzümde hissetmem gıdıklanmama neden olurken elleri omzumda yerini almıştı.

Sigara ve parfümle karışmış kokusu burnumda anlamsızca dolanırken pantolonumun kemerini kavrayarak beni kendine çekmişti.

Gözlerim daha önce hiç açılmadığı kadar büyürken yutkunma denen kavramı bir kaç dakikalığına unutmuştum. Şeytani sırıtışı gözlerimin önünden kayarken yüzüme yaklaşan yüzü, içimde korku dürtüsünü daha fazla salmıştı.

Dudakları hafif katlanırken, bana oranla sakin kalan bedenine lanetler okumuştum. Başka birisi olsa şuan bedeni altımda acılar çekerek kelepçelenmiş olurdu fakat nedenini bilmediğim bir şekilde hareketsizce baş düşmanım Yiğit Karayiğit'i izliyordum ve bunları yapmasına izin veriyordum.

"Buraya neden geldiğim sizi ilgilendirmez Komserim ancak merakınız yüzünden bu hallere düştüğünüzü bir kez daha yüzünüze vurmak, size kızgın ifadenizin ne kadar şirin olduğunu söylemek isterim."

"Geri çekilmeni tavsiye ederim!"

Yüzünde özgüvenli bir gülüşle omuz silkmiş ve neredeyse flört ediyor diyebileceğim bir tutumla göz kırpmıştı.

"Uzun zamandır önüme çıkıyorsun ve işlerimde yapmam gerekenleri kısıtlıyorsun! İlk başlarda sadece bir eğlence olarak seni düşünsemde büyük bir iş üzerindeyim etrafımda dolanmayı kes.. Suçsuz olduğuma inanmıyor olabilirsin, ancak polis hakkımda bir çok kanıt buldu." Bedenimi geriye doğru sertçe iterken yüzündeki ifade silinmiş yerine her zaman görmeyi alışık olduğum mafya babası Yiğit gelmişti.

İşte alışık olduğum yüz ifadesi buydu, daha deminki garip elektiriklenme anını zihnimde daha sonra meşgül etmek adına derinlere iterken yediden alevlenen iş aşkına merhaba dedim.

"Günde belkide adamlarımdan daha çok seni görüyorum.. buna pek şikayet etmiş bir halim olmasa da benden uzak durmanı insanca bir şekilde söylemek istedim. Elinde kanıt yok! Polislerde kanıt yok! Beni dört duvara sokmak için hiç bir kanıtın yok! Anlayabileceğin bir dilden konuşayım ben suçsuzum aksini inkar edeceğin bir şeyde yok öyle değil mi Komserim!"

Sonlara doğru sesi yükselirken özellikle baskı uyguladığı kelime etrafta yankılanırken ellerim benden bağımsızca yumruk olmuştu.

"Kanıtım yok evet ancak bu senin suçlu olduğun gerçeğini değiştirmez! Eminim bu dünyada ki bir çok insandan daha kötüsün! Ne yaptın bilmiyorum ama eksik parçaları tamamlayıp senin lanet biri olduğunu herkese duyuracağım. Zengin bir aileden geliyor olabilirsin ama piçin teki olduğunu değiştirmiyor!"

"Beni yakalamakta kararlısın bunu anlayabiliyorum ki sekiz senedir peşimde mekik dokuman sinirlerimi bozsa da artık dur deme zamanın geldi. Avukatlarım kaçıncı defa sana peşimi bırakmanı söyledi hatırlamıyorum buna rağmen hala göz ardı ediyorsun seni aramızda kötü de olsa bir arkadaşlık ilişkisi adına sakince uyardım bir sonraki sefere arkadaşça olmam bunu anlamanı istiyorum! Umarım açık konuşmuşumdur..."

Bir kaç dakika önce arkamdan kapatılan demir kapı tekrar açıldığında kabanını kirlenmiş hissederek silkerek önce bana ardından kapıda beliren adamına baktı. Yanımdan geçip gittiğinde, omzunun üzerinden son kez davranışlarımı inceledi.

"İyi Akşamlar Komser Efe. Bugün konuştuklarımız yararınıza olur umarım... Bir daha görüşmemek üzere."

......

"Bir dakika şimdi seni kemerinden tutup kendine mi çekti! Ah dur karnım ağrıyor... Gülmemeliyim ah hayır gülmekten altıma sıçıcam şimdi!"

Ekin'in kulak bayan iğrenç kahkahaları midemi bulandırırken neden Yiğit ile yaşadığım o gereksiz dakikaları anlattığımı bilmiyordum. Bunu dakikalar sonra yaptığım bir yeni hata olarak fark etmiştim.

"Sana anlattığıma pişman etme beni!"

"Özür dilerim ama cidden komik! Bunu yapmasına izin vermen bile olay yaratacak nitelikte.."

Sinirle gözlerimi devirdiğimde ciddiliğimi onaylamasını ve kahkahalarını yarıda kesip asıl noktaya değinmesini istemiştim.

"Anladığım kadarıyla sana kaba yoldan ancak nazikçe bir dur demek istemiş ki bence adam haklı götünden ayrıldığın bir an bile yok. Onun yerinde olsaydım şuan o güçle sessizce işini bitirmiştim... Ciddiyim adam sabır küpü."

Sabır küpü olduğu aşikardı. Doğrusu benim peşimde de yedi yirmi dört gezen biri olsa belli bir noktada sonra asla yapmayacağım yerlere götürmemi sağlayacak bir piskolojiye girebilirdim ancak benim onun peşinde olmam kesinlikle farklıydı.

Ben bir polistim adaleti ülkeye getirmek için canımı bile verecek kadar ileri gidebilirim. Onun suçlu olduğuna yaptığı her neyse güzelce ört bas ettiğini biliyordum. Çevremdekiler, insanlar hatta amirim bile onun suçsuz olduğuna inansa da asli görevim için suçlu olduğunu kanıtlamalıydım.

"Artık peşini bırakırsın diye düşünüyorum. Onun yüzünden bir çok kez uyarı yedin. Amirimiz bile deli olduğunu düşünmeye başladı neyse ki seni tanıyor yoksa şuan bir hastane de seni ziyarete geliyor olurdum."

Bazen takıntımın ileri boyutlara taşındığını fark edebiliyorum, bir polis için bu kötü bir sorun teşkil ediyor ancak bunların hepsi onu yakaladıktan sonra sona ereceğine de eminim.

"Peşini bırakacaksın değil mi Efe?"

"O piçi dört duvar arasına sokmak için elimden geleni yapacağım!"

















-Bölüm Sonu-

Okuduğunuz için teşekkür ederim...

Bol bol yorum yaparak destek olursanız sevinirim bir sonra ki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın.. :)

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

18.7K 872 20
" Söz mü? " dedi kızıl kız " Söz " diye cevap verdi zümrüt prens ••• Harry + Ginny Hikayesidir✨ • Kapak için @sosyopayvampir 'e teşekkür ederim🌹 [Wa...
233K 10.2K 36
Sokakta yaşayan bir kız ve onu bulup eve getiren iki erkek. ⚜️BxB ⚜️Mpreg Başlangıç tarihi 23.09.2018 Bitiş tarihi 09.10.2019
446K 6.7K 19
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...
1.4M 32.3K 43
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...