ŞAH

By gizemlikisi_

14.5K 845 1K

"Sen ne saçmalıyorsun? Şu her şeyin üstesinden gelirim, herkes beni dinler havalarından çık artık!" diye yüzü... More

Kahve
Ateş
Basketbol
Parti
Masum Öpücük
Çiçek
Akşam
Kardeş
Kavga
Geçmiş
Öpücük
His
Tiyatro Sınıfı
Vazgeçme
Gerçek Öpücük
Hikaye
İhanet
AÇIKLAMA

Değişmek

742 58 84
By gizemlikisi_

7. BÖLÜM

-


Bir dakika bir saniye o ne dedi? Sarp Solman mı dedi? Hangi Sarp Solman? Bu Asya'nın bahsettiği Sarp Solman olamaz değil mi? Tedirginlikle gülümsediğimde "Sarp Solman?" diye sordum. Önce sorduğum soruya şaşırsa da tebessüm ederek kafasını salladı. "Sorun mu var?" Çocuğu da korkutmuştum anlaşılan. Dışarıdan nasıl gözüktüğüme dair en ufak bir fikrim yoktu ama az çok tahmin edebiliyordum.

"Hayır, hiçbir sorun yok. Soyadınla ismin çok uyumluymuş. Ben böyle şeylere takıntılıyımdır da." Evet, harika kendi kendime bir de takıntı oluşturdum. Atakan'ın 'değişik bu' bakışlarını gördüğümde Asya'yı aramam gerektiğinin sinyalleri beynimde çalkalanıp durmaya başladı. Asya'yı arayıp Sarp Solman'ın fotoğrafını istemeliydim. Eğer aynı Sarp Solman ise işim gerçekten yaştı. Asya bunun gibi bir çocuğa âşık olamazdı değil mi?

"Kızıl ağzını kapatsan mı artık?" Atakan'ın uyarı dolu sesiyle kendime gelirken bakışlarımı Sarp'tan çektim. Düşünceler beynimde dolaşırken mantıklı düşünemiyordum ve sanırım Sarp'ın yüzüne boş boş bakmıştım. "Kardeşim dediğin gibi saf herhalde." bir saniye ne? Kim saf ben mi? Atakan'a sinirle bakarken Atakan alayla gülerek dudaklarını yaladı. "Salak da biraz."

"Atakan! Sen beni ne biçim tanıtıyorsun millete?"

"Millet mi? Şu an kalbim kırıldı. Ben miyim millet?" Sarp'ın alay dolu cümlesi sinirlenmemi sağlarken Atakan'a bakmaya devam ettim. İkisinin de alay dolu bakışları ne kadar da benziyordu öyle. Dost olduklarına tam şu an inanabilirdim. "Olduğun gibi." Göz kırptığında yanıma kendini atarak kolunu omzuma attı. Ters bakışlarımı yollarken Sarp da karşı koltuğa oturup bacaklarını uzattı. "Doğal kızıl mısın yoksa badana mı o kafan?" Sarp'ın sorduğu soruyla şok geçirmem ve kendi öksürüğümle boğularak ölüme doğru uçmam aynı anda gerçeklemişti. Öksürüklerim birbirine karışırken Sarp kahkaha atarak gelen barmene her zamankinden dedi. Barmen bana soğuk çayımı uzattığında öksürüğüm durmamıştı. Ve olan oldu. Atakan gâvura vurur gibi sırtıma geçirdi ve benim adeta bütün organlarım ağzımdan çıktı. "Yavaş be. Gâvura mı vuruyorsun? Ay organlarım çıktı."

Atakan gülerek omuz silktiğinde elindeki iğrenç gözüken içecekten bir yudum aldı. Gerçekten bunu içerken nasıl zevk alıyorlardı? Kokusu bile berbattı. "Ben doğalım tamam mı? Ne saçma sapan gereksiz boş sorular böyle? Oradan bakılınca boya gibi mi duruyor? Bak bak düzgün bak. Iy aynı Atakan gibi sende uyuzsun." Bir an üzerime doğru gelip boğazımı sıkacak sandım ama o gülerek gelen içeceğini aldı. "Bak ben bunu sevdim ha." Sarp eliyle beni gösterip içeceğinden içtiğinde Melisa'ya baktı. "Sen niye siyahlara büründün yine süslü?"

"Sarpcığım neden benimle uğraşıyorsun canımın içi? Bugün uyuzluk günün mü?" Melisa gülümseyerek Sarp'a baktığında Sarp omuz silkerek elindekinden bir yudum aldı demek isterdim ama adeta bardağı yutmak istercesine kafasına dikti. Yuttuğunda yüzümü buruşturdum çünkü benim midem bulandı. Ben soğuk çayımı içeyim. "Yok yavrum ya vallahi canım sıkkın."

Buğra boğazını düzelttiğinde yavrum dediği için düzelttiğini anlayarak ona tebrik dolu bakışlarımı yolladım. Vallahi helal olsun tam korumacı erkek. Bayılırım yani. Sevgilisine ne güzel sahip çıkıyor. "Kardeşim alış artık. Bu süslü benim kardeşim." Sarp Buğra'ya bakıp konuştuğunda Sarp'ı incelemeye başladım. Üzerine mavi bir tişört ve altına da siyah pantolon giymişti. Mavi ayakkabıları gömleği ve mavi gözleriyle gayet de hoş duruyordu. Dediğim gibi yapılı bir vücudu yoktu ama hoştu da. Parmaklarına taktığı ona ayrı bir hava katan erkeksi yüzükler de farklı yerlere dizilmişti. Dün gece yüzünü görememiştim ama yüzü de bayağı hoştu. Asya'nın âşık olmasını anlıyordum ama... Umarım o değildi.

"Ne oldu?" Melisa merakla Sarp'a baktığında Sarp yeniden gelen içeceği eline aldı. Bardağı elinde sallarken sinirli bakışları da bardaktaydı. "Dün mü neydi bir çocuk girdi benim mekâna. Bizim Taner'in adamı. Çocuğun ebesiyle samimi dakikalar geçirdim ama bugün aklı evvel hatta beyinsiz adam toplayıp mekâna daldı. Tamam, kavgadan hoşlanırım ama boş insanlarla hiç çekilmiyor." Kavga ettiği için ne kadar da gururluydu öyle. Kavgadan hoşlanırım dediğine göre üç öğün birilerinin boğazını sıkıyordu. Kesinlikle eniştem olamaz. Gider sinirlendi mi Asya'nın da boğazını falan sıkar sonra uğraş dur...

"Hala canını sıkan bir durum bulamadım?" Atakan kaşlarını kaldırıp sorusunu sorduğunda Sarp homurdanarak bardağını adeta yine boğazına soktu. Bardak bittiğinde masaya çarparak iki elini kafasının arkasında birleştirdi. "Yanımdaki hatunu kaçırdı şerefsizler. Canım ona sıkıldı." Buğra ve Atakan kahkaha attığında Melisa da gülerek arkasına yaslandı. Ne yani canını sıkan bu muydu? Yanındaki kızın kaçması falan mı? Gözlerimi devirdiğimde bacak bacak üzerine attım. Sarp'ın bakışları bir süre üzerimde gezindikten sonra bakışlarını Atakan'a çevirdi. "Senin sevgilin yok mu dingil? Hatta sevgili önemli değil sevdiğin yok mu?"

"Ne var? Senin de sevgilin var?" Sarp tek kaşını kaldırıp sorusunu sorduğunda Atakan yüzünü buruşturdu. Olivia aklına gelmişti herhalde. Ben olsam ben de yüzümü buruştururdum çünkü gerçekten sevgili değillerdi. Zorla sevgili olduğu bir kıza ne kadar katlanabilirdi ki? Şahsen ben bir erkekle zorla sevgili olsam gerçekten katlanamazdım. "Cidden bunu söyledin mi?"

"Abi aradaki fark ne ki? Senin ki sahte benim ki gerçek. Ama sonuçta sevgili mi sevgili." Bir saniye asıl benim odaklanmam gereken şey bir sevgilisi olduğuydu. Ama sevgilisini sevmiyordu başka birisini mi seviyordu. Ay birde buradan yak! Bunun sevgilisi mi vardı? Asya bunu öğrenirse kahrolurdu. Sarp'la asla görüşmezdi ama görüşmediği için de kendini yiyip bitirirdi. Yapmam gereken tek bir şey vardı. O da Sarp'ı sevgilisinden ayırmak. Şaka şaka be. Ne ayıracağım! Dua edeceğim sadece. Umarım o Sarp bu Sarp değildir diye.

"Sevgilin varken başkasını mı seviyorsun?" Yüzümü buruşturarak sorduğum soruyla umursamaz bakışlarını yolladı ve elindeki içeceği tekrar kafasına dikti. "Evet. Kıskandırmak için sevgiliyim ama hanımefendi beni görmüyor bile." Görülmeyecek gibi değilsin pü maşallah demek istesem de bastırarak gülümsemekle yetindim. "O zaman kıskandırmaya çalışmanın da bir anlamı yok."

"Arada kudurması hoşuma gidiyor. Ya olay karışık Lavinya. Kızın sevgilisi var çok seviyormuş gibi davranıyor ama aslında sevmiyor falan. Karışık işler." Söylediği şeyden zerre bir şey anlamasam da kafamı onaylayarak salladım. O da bir daha bir şey demeyerek elindeki bardakla ilgilenmeye devam etti. "Kızıl tanıdın mı beni bari?" Atakan'ın kulağıma fısıldamasıyla düşüncelerden sıyrılıp kafamı yüzüne çevirdim. Yüzlerimiz birbirine o kadar yakındı ki yüzüme çarpan nefesi ürpermemi sağladı. Kafamı hafif geriye çekerken kendime gelmek adına gözlerimi kırpıştırdım. "Atakan bu şekilde seni nasıl tanımamı bekliyorsun?" sorduğum soruyu umursamadığında sinirle yüzüne baktım. Sinirli bakışlarımı fark ederek güldüğünde alnını kaşıyarak yan bir gülüş attı. "Ne yapayım kızıl? Ne istiyorsun?"

"Ne bileyim böyle kendinden bahsedebilirsin. Sonra işte ailenden bahsedebilirsin. Yani bir şeylerden bahsedebilirsin." Söylediklerim hoşuna gitmemiş olacak ki kafasını çevirerek önümüzdeki bardağa uzandı. O da Sarp gibi içtikten sonra bardağı masaya çarparak "Tanımak için zaman lazım kızıl. Öyle bir anda tanımaz kimse kimseyi. Ben sana desem ki şu bok limonlu soğuk çayı değil de mangoluyu seviyorum diye sen sadece bunu öğrenirsin. Benim hakkımda tek bildiğin bu olur. O yüzden bence sen beni seyrederek tanımaya bak." Sen ne saçmalıyon dingil hiçbir şey anlamadım demek istesem de bu isteği bastırarak limonlu soğuk çayıma laf ettiği için yapmacık bir gülüş attım. "Sen ona bok diyemezsin."

"Çocuk gibisin."

"Öyleyim ya da değilim. Ne fark eder?"

"Ben olgun kızlardan hoşlanırım. Ah bak bir bilgi daha öğrendin gördün mü?" resmen benimle dalga geçiyordu ve ben bunu öylece seyrediyordum. Kafamı sağa sola eğdiğimde gözlerimi kapatıp açtım. "İyi, gidiyorum ben." Ayağa kalktığımda homurdanarak bileğimden tutarak oturttu. Sinirlerimi bozmuştu bir de üzerine yanına oturtuyordu. "Tamam, senin için çocuklardan da hoşlanabilirim. Ağlama kızıl."

"Lavinya de bana ya. Kızıl kızıl nereye kadar bu kızıl?" Sinirle tısladığımda omuz silkerek soğuk çayımı bana uzattı. Daha sonra kendisi bir yudum alarak tekrar bana uzattı ve burnumu sıkarak zorla ağzımı açtı. Ben daha ne yaptığını anlamazken içecek boğazımdan aşağıya kaydı ve ardı ardına kesilmeden devam etti. Nefes alamadığımı anlamış olacak ki burnumdaki parmaklarını çekerek içeceği masaya koydu. "Belki susarsın da kafam dinlenir." Söylediği şey kulaklarımda çınlarken bitirdiğim soğuk çayımla öksürdüm. Soluk boruma kaçmıştı herhalde. Kendime geldiğimde derin bir nefes çekerek Atakan'a baktım. "Beni götürür müsün yoksa dünkü gibi tek başıma gideyim mi?"

"Gidemezsin."

"Deneyelim mi?" Ayağa kalktığımda homurdanarak o da ayağa kalktı. "İnadına... O inadına bir gün çok güzel başlayacağım kızıl." Sinirle homurdanmaya devam ettiğinde kolunu omzuma atarak beni kendine yasladı. "Lavinya." Melisa ayağa kalktığında onunla konuşmak istemediğim için cevap vermedim. "Yarın konuşsak olur mu? Lütfen." Ne oldu canım kötü kızdın söndün mü demek istesem de içimde tutarak yüzüne baktım. Kafamı olumlu anlamda salladığında sevinçle tekrar yerine oturdu. Elini salladığında hafifçe ben de ona elimi kaldırdım. "Yani yenge böyle olmadı az daha kal-"

Sarp kafasına Atakan tarafından yediği yastık yüzünden susmak zorunda kaldığında o yastığı nereden çıkarttığını düşünmeye başladım. Daha sonra her koltukta olan iki çiçek motifli yastık dikkatimi çekti. Geldiğimde nasıl olmuştu da fark etmemiştim ki? "Bu çiçek olayını fazla abartmamış mısın?" Elime Sarp'ın yanındaki yastığı aldığımda Sarp sırıtarak saçlarını karıştırdı. "Kardeşim istersen kızın yanında artistlik yapma bana."

"Bekle beni bu kızılı bıraktıktan sonra seninle görüşeceğiz. Bu gece iyice cıvıttın ulan."

"Gül gibi hatun kaçtı be." Sarp homurdanarak bacaklarını toplayarak ayağa kalktı. Pantolonunu düzeltip telefonunu arka cebine soktu ve saçlarını karıştırdı. Saçlarını karıştırırken ki gördüğüm detay kanımın çekilmesini sağlarken sıyrılan tişörtünü düzeltti Sarp. Belinin tam ortasında iki tane jilet izi vardı. Bu çocuk kendini mi jiletliyordu? Şaşkınlıkla dudaklarım aralandığında belli etmemek adına geri kapattım. "Kardeşim Lavinya'yı bıraktıktan sonra uğra yanıma." Sarp alaycı ifadesini yok ederken ciddi bir tavra büründü. Ruh halinin değişmesine şaşırsam da dengesizlerle dolu çevrem yüzünden pek yadırgamadım.

"Bir sorun mu var?"

"Gel konuşalım."

"Sarp ben gelene kadar rahat dur." Atakan uyarır biçimde kafasını salladığında Sarp umursamaz bir bakış atıp Atakan'la bakıştı bir süre. Daha sonra bana göz kırpıp yürüdüğünde ben öylece arkasından baktım. Sarp tuhaf bir çocuktu bence. Sadece dünkü görüntüsüyle yargılayacak olsaydım onun acımasız ve psikopat bir çocuk olduğunu düşünürdüm. Ama Atakan'a, Melisa'ya, Buğra'ya hatta bana karşı olan samimi tavırlarından sonra onun iyi biri olduğunu düşünebilirdim ama gördüğüm jilet izleri kafamı karıştırmıştı.

Atakan beni sürüklediğinde elimi beline yerleştirerek insanlarla göz göze gelmemeye çalıştım. Gerçekten hiçbiri tekin tipler değil gibiydi. Bulaşmak ya da göze çarpmak da istemiyordum. Gerçi yanımda Atakan vardı ama yine de tedirgindim. Arabası önümüzde durduğunda arabaya binerek arkama yaslandım ve o arabayı çalıştırırken Asya'ya mesaj atmam gerektiğini anlayarak telefonumu çıkarttım.

Gönderilen: Kıta

Sarp'ın fotoğrafını atar mısııın?

Sarp adını görür görmez büyük ihtimalle transa geçmişti ama umurumda değildi. Telefonum titrediğinde gelen fotoğrafla gözlerimi kırpıştırarak birkaç saniye bekledim. Evet Lavinya, işte karşında Sarp Solman! Bu Sarp o Sarp'tı. Resmen hayattaki en kötü tesadüfümü yaşıyordum. Telefonu cebime soktuğumda Atakan'a döndüm. "Mangolu soğuk çayı mı seviyorsun gerçekten?" Kafasını onaylayarak salladığında gülümseyerek yüzünü inceledim. Atakan... Gerçekten bana tuhaf hissettiriyordu. Yanında nedensizce bir anda sinirlenip aynı anda yumuşayarak gülümseyebiliyordum. Lavinyalıktan taviz veriyordum büyük ihtimalle ama istemsizce oluyordu.

"Yüzüm eskidi."

"Yeni miydi ki?" Ben bunu cidden dedim mi ya? Yok mu toprak kafamı sokacağım. Atakan gülmeye başladığında kafamı eğerek ellerimi yüzüme bastırdım. Şu an havasızlıktan ölsem gerçekten gram pişman olmazdım. Resmen ona baktığımı anlamıştı ve bende üzerine saçma sapan bir cümle kurmuştum. Bazen gerçekten kendimi sorguluyordum. "Sana sonra salak deyince kızıyorsun, kızıl."

"Salak demek yerine güzel şeyler de söyleyebilirsin."

"Kızıl?"

Söylediği şeyle gözlerimi devirirken bıkkınlıkla yüzüne baktım. Sabrımı sınıyordu ve bunu gerçekten büyük bir zevkle yapıyordu. Sağ elimle alnımı ovuşturduğumda kafamı dışarıya çevirdim. "Adımın ağzından nasıl çıkacağını çok merak ediyorum." Yüzümü ona çevirdiğimde birkaç saniyeliğine yüzüme baktı ama sonra tekrar yola bakmaya devam etti. Bir süre bir şey demedi. Bu her ne kadar sinirimi bozsa da tek kelime etmeden önüme baktım. Bazen sorularıma cevap vermeyim havada bırakması gerçekten canımı sıkıyordu. Sanki beni takmıyormuş da 'konuş sen he he dinliyorum' dermiş gibiydi. Bu hoş değildi ve oldukça canımı sıkıyordu.

"Ben de merak ediyorum güzelim." İlk defa kızıl dememişti. Güzelim demişti ve bu hoşuma gitmişti. Bakışlarımı ona çevirdiğimde bana birkaç saniyeliğine baktı ve göz kırparak önüne döndü. Aslında ona büyük bir şey itiraf etmiştim. Adımın onun ağzına yakışıp yakışmayacağını o kadar merak ediyordum ki bunu sorarken pişman dahi olmamıştım. "Kendine verdiğin o söz ne?" Sorduğum soruyla yumuşak olan yüzü sertleşirken sormamam gerektiğini hatırlayarak koltuğa sindim.

"Sormadım varsay."

"Bence de." Oldukça sert çıkan sesi yeterince ürkmemi sağlarken yere baktım. Arabadaydık o yüzden toprak da yoktu. Kafamı sokmam gereken bir toprak bulmalıydım yoksa bu yaptıklarımla ben çok yaşamazdım. Belki o toprakta havasızlıktan ölürdüm de hayat beni kendimden kurtarırdı. Aman ne diyorum ya ne ölmesi. Tövbe tövbe. Ben daha gencim ayol yaşamak istiyorum.

Araba evimin önünde durduğunda bağladığım kemeri çözdüm. "İyi geceler." Arabadan ineceğim sırada bileğimden tutarak beni durdurdu ve hızla kendine doğru çekti. Bu yaptığına anlam veremezken bir elini yüzüme çıkartarak yüzümü avucunun içine aldı. "Kızıl... Değişme olur mu?"

"Nasıl değişmeyeyim ki?" Sorduğum soruyla tebessüm ederek yüzümdeki eli yüzünden terlediğimi hissediyordum. Başparmağıyla yüzümü okşadığında gözlerime baktı. Gözlerinin güzelliği kalbimi sıkıştırırken nefes alamadığımı hissediyor olmam bence normal değildi. "Sana salak diyorum ama sen böyle güzelsin. Değişme. Değişen insanlar gidiyor çünkü." Atakan'ın kaybetme duygusu ön plana çıkmıştı ve ben bunu hissedemeyecek kadar salak değildim. Az önce bana yine salak demişti ama bunu umursamamıştım çünkü gitmemi istemediğini alttan alttan ima etmişti. Bu hoşuma giderken ben de ona bakarak gülümsedim. "Değişmem."

Gülümsediğinde kafasını salladı. Tam geriye çekilmeye hazırlanacakken alnımda hissettiğim dudaklar öylece donup kalmamı sağlarken bir süre oyalandı ama daha sonra dudaklarını ayırdı. Gülümseyip gözlerime baktığında "İyi geceler." Dedi. Kafamı sallamakla yetindiğimde arabadan inerek eve yürüdüm ama bacaklarım titriyordu. Yürüyordum ama nasıl yürüdüğü kendim dahi bilmiyordum. Bacaklarım bedenimi taşıyamayacak gibi titrerken bahçe kapısına ulaştığım için oldukça mutluydum. İçeriye girmeden önce ona döndüğümde göz kırptı ve içeriye girmem için eliyle git anlamında bir işaret yaptı. Parti gecesindeki gibi basar gider diye düşünmüştüm açıkçası ama o beni şaşırtarak beklemişti.

Derin bir nefes alıp içeriye girdiğimde asfalttaki güçlü tekerlek sesi gittiğini gayet de iyi açıklıyordu. Kapıya ulaştığımda anahtarlarımla içeriye girerek odama yani merdivenlere yöneldim. Merdivenlerden titreyen bacaklarımdan dolayı yeterince zor çıksam da sonunda çıkmış odama atmıştım kendimi. Yüzüme yayılan sırıtış içimdeki adını dahi bilmediğim şeyleri harekete geçirirken ayağımdaki spor ayakkabıları çıkartarak kendimi adeta yatağa attım. Şort ve tişört altına da spor ayakkabı giymiştim. Bir bar için yeterince uygun değildi ama umurumda da değildi. Atakan her ne kadar ilk gördüğünde homurdansa da bunu takmadım çünkü içimde mekânını görecek olduğum için heyecan vardı. Ama şu anki heyecan onun yanında gerçekten ölçülemeyecek vaziyetteydi.

Yatakta deli gibi gülerek sağa sola dönerken kahkahalarım odayı kapladı. Neden bu kadar mutlu olmuştum bilmiyordum ama bunu düşünecek değildim. Atakan Demir bana resmen değer veriyordu!

-

"Çiçek bozuntusu." Havaalanında adeta bağırarak üzerime koşan Asya kahkaha atarak üzerime atladı. İkimiz yere düşerken gülerek bana sarıldı. Asya her zamanki gibi bulunduğumuz ortamı umursamadan hareket ediyordu. Açıkçası benimde umurumda değildi çünkü telefonla konuşmak bana yeterli gelmiyordu. "Hoş geldin kıta'cığım." Söylediğim şey oldukça iğrençti ama biz birbirimize böyle hitap ederdik. O da umursamazdı zaten.

Üzerimden kalktığında üzerini düzelterek siyah saçlarını düzeltti. Saçının üzerindeki güneş gözlüğünü sabitlediğinde sırıtarak ben de yerden kalktım ve açtığı kollarındaki yerimi aldım. "Çok özledim seni." Bana sıkı sıkı sarılırken ben de ona aynı şekilde karşılık verdim. Asya'nın annesi babası gelmemişti karşılamaya. Bunu normal karşılıyordum çünkü Asya büyük ihtimalle haber verme gereği duymamıştı. Kafasına göre yaşadığı hayata pek insanları dâhil etmezdi o. Yaptığı şeylerde kimsenin sözlerini umursamazdı. Sadece benden tavsiye alırdı ki benim söylediğim çoğu şey kafasına yatmadığı için yine bildiğini okurdu. Hayatı anına göre yaşardı ve bu yüzden de dertleri kendinden çabuk uzaklaştırırdı. Bu huyu hoşuma gitse de ondan farklıydım. Bu farklılık ikimizi birbirine çekerken birbirimizi tamamlıyorduk. Bu hoştu.

"Ben de seni özledim demek isterdim de sabahın köründe beni ayağa diktiğin için açıkçası özleyesim kaçtı." Saat sabahın 7'siydi ve bu gerçekten tam bir trajediydi. Okula gitmek için ben 8'de uyanıyordum yahu. Resmen ayılmak için ve havaalanı evimize biraz uzak olduğu için altı buçukta uyanmış hemen evden çıkmıştım. Üzerimdeki eşofmanlardan belliydi zaten yataktan kalktığım gibi geldiğim. "Aman be sende."

Omuz silkerek omzuma vurduğunda gülerek siyah saçlarını karıştırdım. Şoförümüz Yakup amca valizi aldığında ona baktım. Ya bu şoförlerim ne çok değişmişti. İlk baştaki şoförüm Fuat diye bir adamdı ama daha sonra Salih diye bir adam olmuştu. Daha sonraysa Yakup Amca'ya geçiş yapmıştım. Sanırım babam her hangi bir çalışanını bana uygun görmemişti. Sinirle kafamı sağa sola salladığımda babamı aklımdan çıkartmak istediğim için Asya'ya baktım. "Lavinya beni size götürsene. Annemle babam uyuyordur büyük ihtimalle. Ben onlara öğlen gibi giderim."

"Amele Lavinya uyandı ya sorun yok. Yürü yürü." Onu arkasından ittirdiğimde kıkırdayarak arabaya bindi. Ben de yanına oturduğumda uyuklayarak geçti yolculuğumuz. Daha sonraysa arabadan inip eve yürüdük. Kapıyı açan Sevgi ablaya gülümseyerek 'günaydın' dediğimde o da aynı şekilde karşılık verdi. Asya'nın valizini benim odama çıkarttıklarında saatin 7 buçuk olduğunu gördüm. Şimdi uyusak pek bir işe yaramazdı. "Okula gelecek misin?"

"Kızım tabii ki geleceğim." Asya kolunu omzuma attığında gülümseyerek beni kendine çekti. "Ama öğlen gibi okulu asacağız çünkü gitmemiz gereken bir Pertevniyal Anadolu Lisesi var." Sarp Solman meselesi mi açılmıştı yoksa bana mı öyle gelmişti? Ayrıca bu çocuk neden bir devlet lisesindeydi? Tamam devlet liselerini ezmiyorum ama ondan bir özel okula gitmesini ve millete hava atıp zenginlik taslamasını bekliyordum. "Bence abartmaya gerek yok. Ya çocuk hayalindeki gibi değilse."

"Ayol tanımadan nasıl bileceğiz? Ayrıca onun gibi bir yakışıklı ne kadar kötü olabilir ki?" Asya sadece dış görünüşünden hoşlanmıştı ama içini beğeneceğini sanmıyordum. Asya böyle sert tiplerden pek hoşlanmazdı çünkü. Ona göre bir erkek kıza ne çok kaba ne de çok kibar davranmalıydı. Sarp gibi bir çocuktan az da olsa kibarlık beklemediğim için Asya'nın hayallerinin yıkılacağı gayet açık ve netti. "Bir de okulun puanlarına baktım gayet yüksek. Prensim çok zeki maşallah."

Kafasında kodladığı prensin bir cellat olduğunu öğrendiğinde gerçekten vereceği tepkiyi merak ediyordum. İçimdeki ses bana vicdan azabı çektirirken "Ben dün Sarp'la tanıştım." Cümlesi dudaklarımdan dökülüverdi. Asya'dan hiçbir şey saklayamazdım ve bunu da saklayamamıştım. İlk başta şok geçirse de kendine gelerek iki kolumdan tuttu ve beni sarstı. "Nasıl? Nerede? Nasıl tanıştın ya? Neden bana o an söylemedin? Anlatsana be." En sonunda kollarından kurtulduğumda başımın döndüğünü anlayarak birkaç saniye bekledim. "Odama geçelim anlatayım. Zaten okula daha vakit var." Dediğim şeyle benden önce yürümeye başladı ama odamın nerede olduğunu bilmediği için durmak zorunda kaldı. Ona omuz atarak yanından geçtiğimde söylene söylene peşimden gelmeye başladı. Odama girdiğimizde kendini odamdaki armuda attı. Bende diğer armuda oturduğumda bana beklentiyle bakmasıyla oflayarak gözlerine baktım.

"Atakan dün beni kendi barına götürdü. Oraya da Sarp geldi çünkü Atakan'la çok yakın arkadaşlar. Dostlar, hatta kardeşler." Söylediğim şeyle dudakları şaşkınlıkla aralansa da bir şey demeden devam etmemi bekledi. Daha sonraysa dayanamayarak "Nasıl biri? Muhabbeti falan? Ses tonu çok hoş onu biliyorum ama başka bir şey bilmiyorum. Hadi anlatsana."

"Aslında ben Sarp'ı ondan önceki gün görmüştüm. Tanışmadık ama yine de ben onu tanımış kadar oldum." Asya'nın anlamadığı belliydi çünkü bana boş bakışlar atıyordu. "Ben Atakan'ın yanındaydım. O camış yanında ben olmama rağmen umursamadan uyudu. Saat epey geç olmuştu ve bende onun uyanmasını bekleyemediğim için çıktım yanından. Yürürken bir ses duydum. Sarp bir çocuğun boğazını sıkıyordu. Öldürecekti az daha. Yanındaki arkadaşı müdahale etmeseydi gerçekten öldürürdü."

Asya'nın gözleri yerinden fırladığında şaşkınlıkla ağzını açtı ama daha sonra kapattı. "Nasıl yani?" diye mırıldandığında hayal kırıklığına uğradığını anlayabiliyordum. Bu canımı sıkmaya başlamıştı gerçekten. Asya'nın üzülmesini istemiyordum. O benim canım gibiydi. O yüzden de üzülmesi en son isteyeceğim şeydi. "Ama Atakan, Melisa ve Buğra'yla çok iyi. Bana da çok iyiydi. Her ne kadar gıcık gıcık konuşsa da hiçbir ters davranışı olmadı. Samimiydi. Bilmiyorum ama yine de tatlı çocuktu. Korkuyor olsam da onun tatlı olduğunu inkâr edemem." Gerçekten de öyleydi. Gözleri güzeldi bir kere. Yüzü de güzeldi. Kendine özgü bir tarzı vardı. Parmağındaki yüzükler ona ayrı bir hava katmıştı. Atakan kadar yakışıklı değildi belki ama yakışıklıydı yine de. Sempatikti ama sanırım sadece kendi çevresine karşı öyleydi.

"Belki beni de sever. Samimi davranır. Beni onunla tanıştırman lazım, lütfen." Asya gerçekten bu çocuğa abayı yakmıştı. Ben onun vazgeçeceğini düşünürken o yalvarıyordu tanışmak için. Umudu vardı ve bu şaşırmam için yeterliydi. Ona jilet izlerinden bahsetmedim. Bahsetmeyecektim de. Sarp'ı jilet attığı için yargılamasını istemiyordum çünkü. Sorunları olabilirdi ve bunu yargılamak ne bana ne Asya'ya ne de başkasına düşebilirdi. Bu yüzden bahsetmeyecektim. "Asya..."

"Tanıştır lütfen. Bak hoşlanmazsam zaten bir daha görüşmem." Bal gibi de hoşlanacaktı çünkü gözleri parlıyordu. Resmen Sarp seri katil olsa bile ondan hoşlanacak gibiydi. Bu durum canımı sıksa da o böyle mutlu olacak diye kafamı salladım. Tanıştıracaktım ama yanında da olacaktım. Sarp konusunu Atakan'la konuşsam iyi olacaktı. "Bu arada sen niye sık sık Atakan'ın yanındasın?"

Ben de diyordum ki gerçek Asya nerede? Dedikodu modunu açar açmaz üzerime çullanması beni ürkütse de sırıtarak dün gece dâhil geri kalan her şeyden bahsettim. Masal dinler gibi beni dinledikten sonra sustuğum halde hala bir şey demedi. En sonunda dayanamayıp onu dürttüğümde "Acaba düğününüzde ne giysem?" diye sormasıyla kahkahamı serbest bırakmam bir olmuştu. Sırıttığında kendini armuttan aşağıya attı ve yerde yuvarlandı. "Bence dörtlü takılabiliriz."

Hoşlanmazsam görüşmem diyordu ama dörtlü takılabilirizdemesiyle çok güzel çelişiyordu. Gülümsediğimde heyecanı beni bileheyecanlandırırken sinsi bakışlar atmaya başladım. Neden böyle baktığımıanlamış olacak ki "Hayır, sakın." Diye bağırması bir oldu. Ama artık çok geçti.Lavinya Sayer çok güzel bir uçuş yaparak Asya Tüzünç'ün üzerine konmuştu. Ve ben sanırım ilk defa altıncı hissimden korkuyordum. Çünkü o bana bu Sarp Solman'ın daha başımıza çok şey açacağını söylüyordu.

-

Bölüm sonu...

Diğer bölümde görüşmek üzere...

Seviliyorsunuuuuz! :)    

Continue Reading

You'll Also Like

9.6K 1.3K 41
KUCAK DOLUSU YALNIZLIK Karanlık yolda tek başına yürüyordu, yanında bir ışık kaynağı olmadan adım atıyordu. Onun en büyük ışığı göğün tepesindeki ayd...
296K 14.7K 50
~Kesit~ **************** Bir ses işitildi. Bir çığlık. Bir ses işitildi. Kum saatinin camı kırıldı. İçindeki kum taneleri teker teker uzun zamandır t...
6.4M 206K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
432K 16.6K 74
Geçmişini hatırlamayan yaralı bir prenses , geçmişin intikamını almak isteyen kara atlı prens. Sıraç Karmen ünlü bir iş adamı ve azılı bir mafya...