youtube || min yoongi

By hhyesria

144K 12.7K 2.2K

Her şey sswagsuga'nın, "Videoma yorum atmayı kes. Videomun senin yorumlarına ihtiyacı yok," demesiyle başlad... More

bir.
iki.
üç.
dört.
beş.
altı.
yedi.
sekiz.
dokuz.
on.
on bir.
on iki.
on üç.
on dört.
on beş.
on altı.
bölüm on yedi ➡️
bölüm on sekiz ➡️
bölüm on dokuz ➡️
bölüm yirmi ➡️
bölüm yirmi bir ➡️
bölüm yirmi iki ➡️
bölüm yirmi üç ➡️
bölüm yirmi dört ➡️
bölüm yirmi beş ➡️
bölüm yirmi altı ➡️
bölüm yirmi yedi ➡️
bölüm yirmi sekiz ➡️
bölüm yirmi dokuz ➡️
bölüm otuz
bölüm otuz bir
bölüm otuz iki
bölüm otuzüç : still loving you
otuz beş.
otuz altı.
otuz yedi.
otuz sekiz.
otuz dokuz

otuz dört.

1.8K 135 41
By hhyesria

(...)

Beni düşüncelerimden uzaklaştıran şey Yoongi'nin bakışlarıydı. Şapkasını düzeltti ve bana doğru yürüdü. "Seni eve bırakayım."

Bileğimdeki poşeti elime indirdim. "Tek başıma giderim." Arkamı döndüm ve kapüşonumu geçirerek ilerlemeye başladım. Yanıma yetişip benimle birlikte yürümeye başladı. "Bu saatte seni eve tek gönderecek kadar kötü biri değilim."

Benden sebepsiz yere ayrılabilecek kadar kötüsün ama.

"Gerek yok." Dedim ve poşetin içine elimi attım. Üçgen kimbaplardan aramıştım ama yoktu. "Ya~" diye isyanlı bir tonda ses çıkardım ve arkamı geri döndüm.

Üçgen kimbapsız yapabileceğimi düşünemiyordum. Marekete doğru yeniden ilerlemeye başlayınca Yoongi bağırdı. "Nereye gidiyorsun?"

"Sanane. İşine bak sen." Dedim. Aslında o adamlardan bende korkuyordum ama garip bir şekilde Yoongi'nin beni bırakıp gideceğini düşünmüyordum. Ona hala güveniyordum, sanırım.

"Cidden..." Mırıldandığını duymamla göz devirdim. Bedeni yanımda belirdiğinde adımlarımı kesmeden yürümeye devam ettim.

Saate bakmak için elime aldığım telefonda bildirimden saat gözükmüyordu bile. Instagram'da Direct Message kutuma gelen mesaj sayısını oldukça fazla olduğu bir gerçekti.

Yürürken Yoongi'nin ekranını dikizlediğini fark etmiştim ancak bakmamasını falan söylemedim. Baksın, gizli bir şey yapmıyorum sonuçta.

jjkop: onunla ayrıldınız ama
o seni hala seviyor
kurtarmaya geldi seni, çok da belli değil mi umursadığı
bence barışmalısınız
gördüğüm en cana yakın couple sizsiniz

Yoongi halen ekrana bakarken yerimde durdum ve cevap yazdım. Bu mesaj kesinlikle bir geri dönüş almalıydı. Fazla uzundu, üstüne düşünülerek yazılmıştı. Meraklıydı ve bir açıklama bekliyordu.

yeonSushi: hala umutlanmanı anlıyorum
inan ki
benim içinde çok ağırdı
beklemediğim bir şeydi
nişanı öylece bozmak hiç kolay değildi
ancak biri beni sevmiyorsa, onu zorlayamam
kendi mutluluğu için benden ayrıldı
demek ki benimleyken mutlu değildi
onu üzüyordum, ya da benim yanımdayken kendini iyi hissetmiyordu
ben başkalarını üzmek istemem, bu yüzden ayrılmamız iyi oldu

Sesini açtıktan sonra telefonu kilitleyerek cebime attığımda Yoongi'de gözlerini ekrandan çekmişti. Ona bakmadan yolda ilerledim ve geldiğimiz yoldan sola döndüm. Azıcık daha ilerledim ve karşıma çıkan markete atladım.

Dolabın karşısına geçip on tane üçgen kimbap'ı kucağıma aldım ve seri adımlarla kasaya ilerledim. Elimdekileri kasiyerin yanına sertçe bıraktığımda kasiyer kıkırdadı. "Çok aç olmalısınız." Yaşımdan bir iki yaş küçük, bu saatlere kadar çalışan çocuğa gülümseyerek yanıtladım. "Öyleyim."

Kasadaki tuşa tıkladı ve ücreti söyledi. "18,000 Won."

Elime cebime atmamla Yoongi'nin kendi 20,000 Won'unu uzatması bir oldu. Elini aşağı ittirdim ve cebimden çıkardığım 20,000 Won'u verdim. "Buradan al lütfen."

Çocuk bana geriye 2,000 Won verdiğinde Yoongi kapüşonunu tekrar çekerek kapının önüne çıktı. "Tekrar bekleriz!"

"Emin ol tekrar geleceğim." Dedim ve gülümseyerek elimdeki poşetlerle kapıdan çıktım.

İlerlememle Yoongi de bana ayak uydurmuştum. "Sana ben alacaktım."

"Sana da parana da ihtiyacım yok." Dedim ve soyduğum üçgen kimbabın kenarından ısırdım. "Muhteşem." Diye mırıldandıktan sonra cebimde titreşen telefona elimi attım.

jjkop: fazla iyimsersin
bil ki senden ayrıldıysa, ona rağmen ta nereden gelip seni kurtarıyorsa sana hala duyguları var demektir
senden bir şey saklıyor olabilir
ayrıca, bu kadar iyimser olmamalısın
iyimser olmak iyi bir şey ama senin ki fazla
başkalarının mutluluğu için kendini kurban ediyorsun
her seferinde
yoruluyorsun, fiziksel ve psikolojik olarak
bazı yayınlarında çok belli oluyor...
kendine iyi bakmalısın
eve gidince bir canlı yayın aç da herkes iyi olduğunu görsün

yeonSUshi:öyle yaparım
Ve böyle olmamak elimde değil
İstemeden oluyor
Böyle olmazsam vicdan azabı çekiyorum
Başkası mutlu olursa, bende mutlu olurum
Ama garip bir şekilde Suga mutlu olsa da ben olamıyorum
bunu ilk kez yaşadım

jjkop: demek ki o da mutlu değil

(...)

Eve yaklaştığımızda aramızdaki gerginlik artmıştı. Telefonumu elime alarak TaeHyung'u aradım. Anahtarım yanımda değildi.

'Ne oldu? Barıştınız mı?'

"Calm down ve kapıyı aç." Dedim ciddi bir tonda. Bu sıralar İngilizce terimlere çok takmıştı.

"OK Sushi." Arama bittiğinde telefonu yeniden cebime sokuşturdum. Evin gözüken kapısına ilerledim ve açık kapıyı ittirdim. "İyi geceler." Dedi Kapının önündeki Yoongi. Bir anlık boşluğa düşmüş hissi kendini gösterdi. O beni korumuştu, bir rameni hak ediyordu. Ah hayır, sadece onunla vakit geçirmek istiyordum.

"Yemeyecek misin?" Dedim elimdeki poşetleri sallayarak. "Gel hadi." Diye de ekledim. Çünkü diyecek şey bulamadığını biliyordum. İçindem belki de 'çok dengesiz' diye geçirmiştir...

Eve girdiğimizde Tata koşarak ayaklarıma atlamıştı. Çömelerek poşetlerle birlikte Tata'yı da kucağıma aldım.

Çenemi yaladığında sırıttım. "Mamasını verdin mi?" Diye sordum elimden poşetleri alan TaeHyung'a. "Unuttum." Dedi ve kıkırdayarak poşetlerle gitti.

Tatayı kucağıma alarak yere oturdum ve mıncıklamaya başladım. Dünyanın en sevimli ve uysal varlığı buydu. Yoongi gibi bırakıp da gitmiyordu.

Yoongi mama paketini yerdeki kaba döktüğünde Tata'yı kucağımdan kaldırdım ve şirince bakarken konuştum. "Mama zamanı."

Yavaşça yere bıraktım ve mama kabını işaret ettim. Kabı fark ettiğinde dışarı çıkan dili ve sallanan kuyruğu ne kadar acıktığının bir işaretiydi.
Diğer kaba su koymak için kalktım ve mutfağa girdim. Yoongi ve TaeHyung ramenleri hazırlıyorlardı. Hemen yanlarındaki buzdolabı kapağına elimi atmamla sözleri kesilmişti. Duymamam gereken şeyler konuşuyorlar herhalde.


Şişeyi elime alarak kapıdan çıktım ve arkamdan kapıyı kapattım. Tatanın yanındaki su kabına suyu doldurdum ve ardından yemek yiyen Tata'yı izlemeye başladım.

Arka cebimde titreşen telefona elimi attım.

jjkop: eve gelmedin mi
canlı yayın açacaktın

yeonSUshi: aklımdan çıkmış
Tata'yı besliyordum da

jjkop: tamam
aç hadi

Yerimden kalkarak mutfağa ilerledim. Kapıyı açarak arasından kafamı çıkardım ve konuştum. "Canlı yayın açacağım, salona gelmeyin." Dediğimde yalnızca TaeHyung konuştu. "Pekala~!"

Elimdeki telefondan Instagram'a girdim ve canlı yayını başlat tuşuna tıkladım.

'Canlı yayın başlatılıyor...'

Elimle saçımı düzelttikten sonra yayın başladığında ilk giren jjkop'tu. "İlk girmek için bekledin mi?" Deyip güldüm.

jjkop
bekledim

Yorumunu okuyarak sırıttım. "Biliyordum." İzleyici sayısı 300'lerdeydi. 700 olduğunda başlardım, açıklama yapmak için yeterli bir topluluk olmalıydı.

Yorumlarda göz gezdiriyordum o sırada.

'Yoongi geldi değil mi?'

'o piç seninle oynuyor'

"Küfür etmeyecektik. Anlaştığımızı düşünüyordum."

'sswagsuga canlı yayına katıldı.'

Evet, yan odadan bir izleyici kazanmıştım. Ondan nefret etsem de seviyorum.
Ah...
Çelişkiler...
Çelişkilerden de nefret ediyorum.

sswagsuga:
yayında görünce kabalık yapıp serserilerin arasında bırakmayayım diye gittim
sswagsuga:
düşündüğünüz gibi değil, ilgi duymuyorum yalnızca yardımcı olmak için gittim, başka biri o durumda olsa yine giderdim

Ardından yayındaki kişi sayısı çoğalmıştı. Ekran görüntüleri de havada uçuşurken Yoongi'nin salona girmesiyle gözlerimle kapıyı işaret ettim. Vermek istediğim işaret 'çık'tı. 'Defol git.' Demeye çalışıyordum.

Onun yerine yanıma oturduğunda ksmerayı biraz daha benden tarafa çevirdim ve gözükmemesini sağladım.

"Amacın ne?"

"Sadece yayına katılmak istedim." Buradan da açıklama yaparsam daha iyi olur."

"Git ve farklı bir yayın aç."

Vücudu vücuduma değerken, uzun zaman sonra ilk kez yüzüme bu kadar yakın şekilde konuşurken kendimi olduğumdan bin kat daha kötü hissediyordum.

"Git-"

Elimden telefonu çekerek ikimizi de alacak bir şekilde ortaladığında sinirle elimi yüzüme koydum. "Bıktım...cidden bıktım." Diye mırıldandım.

Beni kötü hissettiriyordu. Yanımda olması, bana değmesi ve onun sesini duymak beni zehirliyordu adeta!

Ondan uzaklaşarak aramızdaki teması kestim ve ekranda su gibi akan yorumlara bakmaya başladım.

'ayrılmışlardı...'

'kandırıldık'

jjkop
gerizekalılar kandırılmadınız
jjkop
bir sebebi vardır, uğramıştır

jjkop'un yorumuyla gülümsedim. Halimden anlıyordu.

"Bende açıklama yapmak için buradayım. Biz, ikimiz, ayrıldık. Meslektaşlardan fazlası değiliz. İhtiyaç duyduğunu anladığım için ona yardım ettim. Şimdi de TaeHyung'u görmek için yukarı çıktım. Olay bundan ibaret." Dedikten sonra telefonu elime tutuştururken ellerimizin değmesi ağlamama neden olurken telefonu tutarak elimi çektim.

Ne daha fazla temasa, ne de daha fazla onu görmeye tahammülüm vardı.

 İçeriye gittiğinde derin bir nefes alarak telefonu düzelttim. "Acıktım~~" dedim beynimdeki kara bulutları dağıtmak için. "TaeHyung kimchiyi bitirme!" diye bağırdığımda içeriden kızgınca bağırdı. "Bir sürü almışsın ne ara birtireyim?!"

 Kıkırdayarak ekrana baktım. 

'çok yüzsüz'

'yani barışmadınız öyle mi?'

 "Yani barışacak bir şey de yok. Ayrıyız. Yani sıfır. Yani bitmiş durumda. Ki bende böyle iyiyim." dedim ve telefonu diğer elime aldım. "Kapatıyorum~ Çok geç olmadan sizde yatın~~ İyi geceler~~!"

(...)

 Mutfağa geçerek ramen kutusunu elime aldım ve TaeHyung'un yanındaki sandalyeye oturdum. Yeni kimchi paketini açarak önüme koydum ve ramenin kapağını kaldırdım. Yüzüme vuran dumanla gülümsedim. TaeHyung benim için kağıt kapığı kopardı ve katlayıp kenara koydu. "Çoktan şiştiler bile..."

"Sorun değil, çok açım." dedim ve çubuğu ramene batırdım. Biraz yedikten sonra kimchiden azıcık aldım. "Evde bir şeyler pişirmeye başlamalısın. Sürekli hazır yiyorsun." TaeHyung'un düşünceli kısmı gün yüzüne çıktığında gülümsedim. "Üşeniyorum."

"Böyle de zarar görüyorsun."

"Olsun tadı çok güzel." dedim ve biraz daha rameni ağzıma götürdüm. Hüpleterek yedikten sonra kimchiye uzanan çubuğum boşluğa düşmüştü. "Ya... TaeHyung ver o paketi."

"Az yemek şartıyla..." Önüme koyduğunda onu kırmamak için olumlu bir şekilde konuştum. "Az yemeye çalışırım."

(...)

 Biten ramenin kutusunu kenara ittim ve kimchi paketini önüme çektim. İçine daldırdığım çubuklarla birlikte paket önümden gittiğinde kafamı masaya koydum. "Az yiyecektin."

"Az yedim."

"İkinci paket bu."

"Peki, peki..."

(...)

Pekala günün en karmaşık, bir o kadar da saçma olayına geçiyoruz. 

TaeHyung bende kalıyor. Buraya kadar normal karşılayabilirsiniz. Sorun Yoongi'nin de bende kalacak olması. Harika. Tek kelimeyle harika.

Ona burada kalmamasını istediğimi, bunun uygun da olmayacağını açıkladım ancak tutturdu. Sebebi ise TaeHyung'la vakit geçirecek olmasıydı. Hah...kıçım, diyor insan içinden.

Sorunlar bu akşam peşimizi bırakmadı, yüzüme evde bir misafir odası olmadığını vurguladı. Bir yatak odası ve salondan oluşan evimde üç kişi kalacaktık. Üstelik salonda bir adet açılmayan koltuk vardı. Üstüste yatarlar artık, diye konuşan iç sesimi yine iç sesim yanıltıyordu. Pardon yanlış dedim, Yoongi asla öyle yatmaz. Birini yere yatırmak istesem de olmuyordu, ikisini de halının üstüne yatıramazdım. Fazladan yalnızca bir örtüm vardı. Üstüste yatmak zorundalar işte. Bu fikri aklından çıkarmalısın.

Düşünceler içinde elimi alnıma yapıştırdım. Durum çok vahimdi...

Salonda oturan onların yanına giderek derdimi paylaşmanın çözüm olacağını düşündüm. Gerginliğimi üstümden atmak için derin bir nefes verdim. Bugün hangi yarışmacılar elenecek? Az sonra-

Tanrım, kafayı yiyorum...

Salondan içeri girdiğimde daha koltukta yanyana oturamayan ikiliyle bakarak iç geçirdim. Umutsuz vaka.

"Üstüste yarmak zorundasınız." Dedim yüksek sesle. Başları aynı süreçte bana sertçe döndüğünde ikisinin yüzündeki 'ne dedin' bakışları dikkat çekiyordu.

"Hayatta olmaz." Dedi Yoongi. "Evimde bir yatak ve bir koltuk var."

"Ee yani?" Hala kalmakta ısrarcı. Ağzına bir dayağı hak ediyor.

Birini evden yollamam gerektiğini farkındaydım. TaeHyung'u yollayamazdım. Yarın erkenden video çekmeliydik. Editini de öğlen gibi bitirip kurtulmanın planını yapmıştık. Bu planı bozamazdım.

Yoongi'yi yollayabilirdim. Burada kalması içim bir sebebi yoktu. Ne bir video çekecektik, ne de bir ilişkimiz vardı. Aşmam gereken tek engel onun inadıydı. Ki bu zordu, Yoongi istediğini elde etmekte son derece kararlı bir kişiliğe sahipti.

"Sen gidiyorsun, Suga-sshi." Dediğimde koltuğa biraz daha yayıldı. "Sebep söyle?"

"TaeHyung'la yarın video çekeceğiz ve evimde seni istemiyorum."

"N'apsak ki? Bu akşam seni bir kaç serseriden kurtardım."

"Sana karşılık olarak ramen ve kimchi verdim." Dedim. Onun yüzünü görmemek için her şeyimi verirdim. Evet, görmemek için.

Diyecek şey bulamayan Yoongi yastığa sarıldı. "Ben bu gece buradayım. Ne derseniz deyin."

"Ben kenara kıvrılırım. Dert etmeyin." TaeHyung gülerek konuştuğunda elimi havada salladım. "Sen benim yatağımda yat. Ben geç yatarım, ya da bulurum bir yer."

TaeHyung kalktı ve sarıldı. "Teşekkür ederim. Sonra gelip yanıma yatarsın, rahatsız etmem, biliyorsun." Başımı salladım. "İyi geceler." Benden uzaklaştı ve omzumu patpatlayarak içeri gitti.

Koltuğu işaret ederek konuştum. "Sen de burada yatarsın. Gitsen iyi olurdu ama..." diyerek son kez şansımı denemek istediğimde farklı bir soru sordu. "Sen nerede yatacaksın?"

"Sandalyeye kıvrılırım." Yastığı kenara bırakarak ayağa kalktı. "Sen buraya yat, ben TaeHyung'un yanına giderim."

Ben sandalyede uyurum değil, TaeHyung'un yanına giderim. Centilmen olmaya çalışırken rahatlığını vurguluyor. Hayran kalınasıca.

"Gerek yok, rahatına bak. Misafirsin ne de olsa." Evet evet, bir yıldan fazla süreyi beraber geçirdik ve o misafir. Evet, öyle.

Geri oturduğunda 'pekala, ben rahatına düşkün bir adamım' diye içinden geçirdiğini düşünmüştüm. Gidip ışıklsrı kapattım ve çekim yaptığım masanın sandalyesine oturdum. Kafamı masaya yasladım.

Bu alışık olduğum bir şeydi. Video editlerken de uyuyakalmışlığım vardı. Ders çalışırken de...

(...)

Havaya kalktığımı hissetmemle uyanıp 'ne oluyor lan' deme isteğimi varolan uykum yok etmişti.

Kısa süre içinde vücudumun yumuşak koltuğumla temas etmesiyle Yoonfi'nin kokusunun işlediği yastığa kafam yerleşmişti. Örtü de üstüme yavaşça serildiğinde mırıldanıp yastığa sarıldım. Bu kokuyu özlemiştim. Geçirdiğimiz günleri özlemiştim ancak sahibi kendini benden soğutuyordu. Garip davranışlar, aniden ayrılmalar...

Saçlarımı geriye çeken şeyin onun eli olduğunu anlamıştım. Beynim kendime gelmiş ve Yoongi'nin beni koltuğa taşıdığını söylemişti. Bende rahatına düşkün biriyim, o yüzden kalkmayacağım; dedi iç sesim.

Uykuna dalacakken kafamdaki elin titremesi ve iki kez iç çekme sesiyle başımı ondan tarafa çevirdim. Gözlerim kapalı olsa da onu daha net duyabiliyordum.

O ağlıyordu. Titrek nefesi ve titreyen elinden rahatlıkla ağladığını söyleyebilirdim. Hem de hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, ama sessizce. Kimsenin onu duymasını istemiyordu.

Bir şeyler gizliyordu, istemediği şeyler yapıyordu. Yoksa yine mi zorla bir şey yaptırıyorlardı ona?

Ağlamasından rahatsız olduğumu ifade etmek için mırıldanarak kafamı yastığa daha çok soktum.

"Ö-özledim." Dedi fısıldar bir tonda. Duygusallaşıyordum. Bende onu özlemiştim.

"Ama ben zararlıyım." Dedi tekrar aynı tonda. "Kendimden nefret ediyorum." Diye de ekledi.

O böyle biri değildi. Hiç bir zaman da olmamıştı. Neyi vardı? Onu böyle görmek beni üzüyordu.

Eli üstümden çekildiğinde kalkacağını anlamıştım. Eline uzanıp tutmak istiyordum. Her ne kadar aramızdaki ilişki bitmiş olsa da, onu hala seviyordum. Sorunları olduğunun farkındaydım, ve onun daha fazla üzülmesini istemiyordum.

Elimi tutmak için uzattığımda bedenimin yere doğru yolculuğa çıkmıştı. Saniyeler içinde kafamı yere vuracak ve ön dişlerimin ikisini kaybedecektim.

Yere tekrar oturan ve bedenimi kucaklayan Yoongi'nin nefesini hissedebiliyordum. Boşluğa düşme hissiyle beynim algılarını tamamen açmıştı, uyku muyku kalmamıştı.

Beni yavaşça koltuğa geri yatırdı ve üstümdeki örtüyü düzeltti. Tekrar kalkmaya yeltendiğinde yakınımdaki elini tuttum ve hafifçe asıldım.

Gözlerimi ovalarken konuştum. "Her şey yolunda mı? Kendinden nefret etmek falan..."

Elimi bırakmadan yere oturdu ve gözlerimin üstüne elini koydu. "Uyumana bak."

Gözümün üstündeki elini yavaşça kenara indirdim ve yan yattım. Bir elimiz zaten birleşikti. Kaçamazdı.

Kafasını yavaşça önüne, tam yanıma eğdim ve saçlarını azıcık geriye attım. "Sen de uyumalısın."

Yerinden kalkarak beni azıcık ittirdi ve bana dönük şekilde yanıma yattı.

İtiraz etmedim, onu özlemiştim. Durumdan memnundum. Onu uzun zaman sonra görmemden bu yana düşüncelerim değişmişti. Onu özlediğimin farkına yeni varıyordum.

Tek kolunu üstüme attığında ona daha çok yaklaştım. Daha fazla çekinme ya da itiraz yok YeonSu.

"Özür dilerim." Dedi derin bir nefesin ardından. "Bize bunu yapmak istememiştim."

(...)

2189 kelimeyle bölümü bitiriyorum, garip bir bitiriş oldu, bunu anlıyorum ancak burada bitmeliydi
Sırf heyecanlı olsun diye
Sabaha nasıl uyandıracağım onları, bilmiyorum ki T.T
neyse, güzel bir şeyler bulmaya çalışırım
Şimdi gidip Sound'a taslak yazacağım
Sevmenizi umarak buradan gidiyorum~~
Ben torunlarımı nomu saranghaee~~ <3 <3 <3 <3

-hyhyhye'niz





Continue Reading

You'll Also Like

462K 53.8K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
166K 14.5K 26
Taehyung ve nefret ettiği yeni üvey kardeşi Jeon. texting + düz yazı
12.1M 587K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
19.2K 1.1K 34
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...