MAFYA

Oleh ccaglasuu

3.2M 97K 25.5K

Tanışmaları değişik olmuştu biraz.Adamın düşmanının kendisine yaptığı saldırı sonucunda,sıyrılan kurşunun bir... Lebih Banyak

1. Bölüm : Kurşun
2. Bölüm : Yeni Okul
3. Bölüm : Kerem
4. Bölüm : Araf'ın Evi
5. Bölüm : Mert
6. Bölüm : Öpücük
7. Bölüm : Ödeşme
8. Bölüm : Sahte Sevgili
9. Bölüm : Kafes dövüşü mü?
10. Bölüm : Kaçırılma
11. Bölüm : Hastane
12. Bölüm : İkinci Öpücük
13. Bölüm : Masum
14. Bölüm : Kerem'in ekibi
🎉🎉MUTLU YILLAR🎉🎉
15. Bölüm : "Yanındayım"
16. Bölüm : "Seni Gerçekten Seviyor"
17. Bölüm : "Annem gibi kokman senin suçun"
18. Bölüm : Kıskanç Beyimiz Araf
19. Bölüm : Operasyon
❤️ÇOK TEŞEKKÜRLER❤️
20. Bölüm : "Benim sana ihtiyacım var"
21. Bölüm : "Ben de bu öküzü seviyorum"
22. Bölüm : "Seni bana hapsedesim var"
23. Bölüm : Sarhoş
24. Bölüm : İç Çamaşırı
25. Bölüm : "Sadece sen"
26. Bölüm : Ateş Atay
27. Bölüm : "Ya sen niye nefes alıyorsun ki?"
28. Bölüm : "Senin de beni gerçekten sevdiğini"
29. Bölüm : Dünyanın en güzel annesi
30. Bölüm : "Cehennemine hoş geldin Su Başaran"
31. Bölüm : Cehennem (Part 1)
32. Bölüm : Cehennem (Part 2)
33. Bölüm : Beni yanlış anlamamıştır değil mi?
34. Bölüm : Halil Karan öldü mü?
35. Bölüm : "Unut beni.Hoşçakal Sarışın."
36. Bölüm : Ölüm dövüşü
37. Bölüm : Hoşgeldin yaz! Hoşgeldin tatil!
38. Bölüm : Korkut belası
39. Bölüm :"Beni özlemedin mi ağabeyciğim?"
40. Bölüm : "Yine mi sen?"
41. Bölüm : "Yanımdasın"
🎊💞🎊 200K!! 💞🎊💞
42. Bölüm : "İlk kez kaybetme korkusunu yaşadım"
43. Bölüm : 6 yıl sonra...
44. Bölüm : Yeni hayat
45. Bölüm : "Tüm benliğinle benimsin gökyüzü"
46. Bölüm : Tartışma
47. Bölüm : Cinsiyet
49. Bölüm : Cenaze
-FİNAL-
SÜRPRİZ!!!
🖤❤️1 YIL❤️🖤

48. Bölüm : Hoşgeldin Elis bebek!

29K 1K 106
Oleh ccaglasuu

Multimedya:Alya🖤Araf
Kelime sayısı:3800

Veee ard arda gelen bölümlerden sonucusu.!
Vote ve yorum atmayı unutmayın lütfen!
Keyifli okumalar.🖤

Araf'ın kolunu sıkıca sıkarken hepimiz endişe içinde Eda'yı bekliyorduk.
Erdinç bir o yana bir bu yana volta atarken içeriden Eda'nın çığlıklarını duymak,üç buçuk ay sonra yapacağım doğum için içimde bulunan korkuyu tetikliyordu.
Korkuyordum,elimden bir şey gelmeyeceğini de biliyordum ama eğer Elis'imi kucağıma almak istiyorsan buna dayanmak zorundaydım.
Sonunda o ses duyuldu.
Bir bebek sesi,bebek ağlaması tüm doğumhaneyi inlettiğinde başımı Araf'ın omzuna bıraktım.Su,Buket ve Gamze,hepsinin yüzünde rahatlama görürken doğumhanenin kapısı açıldı.
Ebe çıktığında Erdinç hemen yanına ulaştı."Nasıl? İkisi de sağlıklı değil mi?"

"Evet efendim.İkisi de çok sağlıklı,tebrik ederim.Şimdi içerideler,siz girebilirsiniz."diyerek Erdinç'in içeri girmesine izin verdi.
Ve Savaş Arslan'ın küçük kardeşi Kıvanç Arslan da dünyaya merhaba demişti.
Ben büyük göbüşümle,üzerime giydiğim hamileler için elbiselerden birinin içindeydim.
Aralık ayının sonuna yaklaşıyorduk.
Yeni yıla girecektik.Heyecanlıydım,Elis bebek beni sürekli heyecanlandırıyordu.
Dışarıdaki hava karlıydı ve buz gibiydi.
Kabanıma daha sıkı sarındım.
"Üşüdün mü güzelim?"

Araf beni kendine daha çok yapıştırırken "Biraz."dediğimde "Kalkalım mı?"diye sordu.

"Ama ayıp olur Eda ve Erdinç'e."

"Eve gidince arar,daha sonra tebrik ederiz.Durumu anlatırsam anlayışla karşılayacaklardır."

"Peki o zaman."

Araf elimden tutarak ayaklandı.
Çağla bir buçuk aylık Ayaz bebekle ilgilendiği için gelememişti.
Dediği gibi bizim sitemize taşınmışlardı ve Çağla ile Eda birbirlerine çok ısınmışlardı.
Diğerleri hastanede beklemeye karar vermişlerdi.
Arabaya binerken ellerimi kabanımın ceplerine sokmuş,ısınmalarını sağlamaya çalışıyordum.Hemen sıcacık evime kavuşmak istiyordum.
"Araf yoldan bir büfenin önünde durabilir misin?"

"Neden güzelim?"

"Canım soğuk bir içecek çekti."

"Tamam alırım."
Yolda giderken bir büfenin önünde durdu.
Arabadan indikten sonra büfeye girdi.
Onu beklerken radyodan bir müzik açtım.
Hafifçe mırıldanırken Araf büfeden çıktı ve arabaya bindi.
Poşeti elime verdikten sonra gazladı.
Eve vardığımızda bahçenin ışıkları yanıyordu.Kar taneleri araba farından ve sokak lambalarının ışıklarından belli olurken hava bembeyazdı.
Bu havayı seviyordum.
Çocuğumuz,Elis'imiz doğsa da,küçüklüğünde annemle oynamayı hayal ettiğim kar topu savaşını kızımla oynayayım dedim.
Arabayı park eden Araf kapımı açtı ve karlı zeminde düşmemem için elimden sıkıca kavradı.
Eve yürümeye başladık.
Kapıyı açtıktan sonra yüzüme çarpan sıcacık hava ile gülümseyerek sıcacık yuvama girdim.
İleride Elis burada koşuşturacaktı,belki bizim kızların çocuklarıyla,belki Eda'nın oğullarıyla.
Gelecek heyecan verici hissettirirken kabanımı astıktan sonra atkımı ve beremi çıkarttım.Daha sonra yukarı çıkan Araf'ın sırtından bakıp mutfağa geçtim.
Sıcak birer bardak kahve içimizi ısıtıp daha iyi hissetmemizi sağlayabilirdi.
Kahveleri hazırladıktan sonra oturma odasındaki büyük cam duvarın yanına geçtim.Dışarısı görünürken Araf arkamdan sarıldı."Sana kahve yaptım."diyerek kahvesini uzattım.
Saçlarımdan öptükten sonra kahveyi elimden aldı ve yanıma geçerek kar tanelerini benim gibi seyretmeye başladı.
"İleride,bu karın altında,bu bahçede,çocuklarımızın hepsi kar topu savaşı yapacak."dediğimde Araf bana döndü.

Gülümsedi."Doğru."
Elini omzuma attığında ona sokuldum.
Kahve içimi ısıtırken,Araf'ın sıcacık bedeni de içimi ısıtmaya yetmişti.
***
Heyecanla beklerken Buket'in bebeğinin cinsiyeti hepimizi meraka sokmuştu.
İki hafta geçmişti aradan,şimdi de benim bayan doktorumun odasında,Demir ve Buket miniklerinin cinsiyetini öğrenmek için bekliyorlardı.
Ben ve Araf da onlara eşlik ederken içerden gelen çığlık sesiyle,bebeğin kız olduğunu anlamıştım.
Kız olursa bebeğin adını Erçil koymayı düşünen çiftimizin,Erçil adını kullanacakları kesinleşmişti.
Buket ve Demir odadan çıktıklarında Buket koşarak bana sarıldı.

"Erçil bebek yolda."dediğimde Buket güldü."Kız olduğunu o kadar belli mi ettim?"

"Çığlığın hastanede yankılandı."
Bu dediğimde güldüğünde ondan ayrıldık ve Demir'e sıkıca sarıldım.

"Tebrik ederim."

"Saol Alya."
Ondan ayrıldıktan sonra Araf beni eve bıraktı."Akşam görüşürüz güzelim."

"Görüşürüz."
Yanağından öptükten sonra yavaşça arabadan indim ve eve girdim.
Telefonumu çıkartıp Eda'yı aramaya başladım."Neymiş?"

Eda heyecanla Buket'in bebeğinin cinsiyetini bekliyordu."Erçil bebek de yolda."dediğimde karşıdan gülme sesi geldi.

"Demek Buket'in istediği oldu,bu iyi olmuş,adına gerçekten çok sevindim."

"Çağla ve sen rezil haldesiniz ya,evden bir türlü çıkamadınız."

"Daha iki haftalık miniğimle nasıl çıkayım?"

"Senin şimdi iki haftalık miniğim dediğin o bebek varya,bir on beş sene sonra babasına benzeyecek.Etrafında koşan kızları gördükçe delireceksin."

Karşıdan gülme sesi geldi yine.
Camdan onların evlerine bakarken gözlerim sitenin girişine kaydı.
Bu,bu o silüet değil mi?
Kaşlarımı çatarak girişe baktım.
Tam bir adım atmıştım ki silüet ortadan kayboldu.Bir anda korktum.
"Erdinç gibi bir adamın çocukları olursa ne olur? Valla çocuklarımla evlenen kızlar varya,bu kadar şanslı oldukları için şükretsinler.Gerçi belli de olmaz,bir de bakmışsın Savaş ve Elis evleniyor."

"Yani,neden olmasın diyeceğim ama bu onlara kalmış.Kardeş gibi de büyüyebilirler."

"Haklısın."

"Eda seni sonra arasam olur mu?"

"Peki.Hadi görüşürüz."

"Görüşürüz."
İki hafta önce bu silüeti yine görmüştüm,bir buçuk ay önce de.
Hızla telefonumu çıkarttım.
"Ne oldu güzelim?"

"Araf,şu silüet.Hani bir hafta önceki,sitenin girişinde yine gördüm."

"Emin misin?"

"Eminim."

"Evden sakın çıkma!"

"Tamam."

Telefonu kapattıktan sonra koltuğuma geçtim.Bu silüet kimdi böyle,hayal ürünüm olmadığına emindim.
Kapıda korumaların olması içimi rahatlatsa da,yine de artık şu silüeti görmek istemiyordum.
Bizim için bir tehdit oluşturuyor muydu bilmiyordum ama bu dönemlerde stres olursam bebeğime zarar verebileceğini biliyordum.
Sakin kalarak televizyonu açtım.
Gamze,Su,Berke ve Bora babamın yanına gitmişlerdi.Yani Antalya'ya.
Araf ve Demir holdingi işletmek için burada kalırken doğumuma kadar gelmeyecek olan Su ve Gamze'yi sürekli arıyordum.Buket'in çocuğunun da kız olacağını duyunca çok sevinmişlerdi.
Telefonumu çıkarttım.
"Efendim Alya?"

"Buket bize gel de bir kahve içelim."

"Peki,hemen geliyorum."
Telefonu kapattıktan sonra mutfağa geçtim.Dışarıya bir göz gezdirdim,silüet gitmişti.Kahveler hazır olduktan sonra kapı çaldı.
Kapıyı açtım ve Buket'i içeri buyur ettim.
Kahvelerimizi alıp oturma odasına geçtik.
"Şu son zamanlarda sitenin etrafında birisini görüyorum."

Buket kaşlarını çattı."Kimi?"

"Kim olduğunu bilmiyorum.Siyah bir silüet.Bir buçuk ay önce falan yine görmüştüm."

"Araf'ın bundan haberi var mı?"

"Evet,az önce yine görünce haber verdim.
Evden çıkmama gerektiğini tembihledi."

"Gördüğüne eminsin,öyle değil mi?"

"Kesinlikle eminim."

"Korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok.Eğer olsaydı Araf sana anlatırdı ya da haberin olurdu."

"Haklısın."
Kahvemden bir yudum aldım.
"Eda ve Çağla çok yorucu günler geçiriyorlar."

"Aynen öyle,seninkine de fazla kalmadı şurada,üç aycık kaldı sadece."

"Aynen."
Şişmiş göbüşümün üstüne elimi koydum.
"Korktuğum tek şey doğum anı."

"Ondan bende korkuyorum ama elimizden bir şey gelmez."

"Doğru söylüyorsun."diyerek yanaklarımı şişirdim.Akşam üzeri Buket evden çıktıktan yarım saat sonra da Araf eve gelmişti."Hoşgeldin."diyerek sarıldım.
"Hoşbuldum güzelim."

"Bir şey bulabildin mi?"
Koltuğa oturduğunda yanına geçtim.
"Senin bunları düşünmene gerek yok,kamera kayıtlarına yakalanmış bir insan.O kadar."

"Ama neden simsiyah giyiniyor,yüzü bile simsiyahtı,maske falan takıyor olmalı."

Bana döndü."Korkmana gerek yok güzelim.Bizim için tehdit oluşturabilecek bir unsur olsaydı bundan haberdar olurdum."dediğinde rahatlamıştım.
"Aç mısın?"

"Hayır."

"Peki."
Başını göğsüme yaslayıp elini göbüşümün üstüne koydu.Ben onun saçlarını okşarken gözleri kapanıyordu.
"Yine çok yorulmuşsun."

"Normal."

"Normal falan değil,sabah sekiz buçuk da çıkıp akşam yedi buçuk da gelmen,tamı tamına 11 saat yapıyor Araf."

"Farkındayım."

"Daha erken gel ya da daha geç çık evden.Ne bileyim işte-"

"Güzelim."diyerek başını kaldırdı ve dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı.
"Bir düzenim var ve buna alıştım artık.
Yorucu gibi görünse de buna alıştım.Dert etme,bir şeyleri sürekli kafana takma."

Beni kolları arasına çektikten sonra saçlarıma öpücükler bıraktı.
Başımı bacaklarına koyarak ellerimi de karnıma koydum.
Gözlerimi kapattığımda elleri saçlarımı okşuyordu bile.
***
"Buket bak yine oldu Buket!"

Buket'in elini göbüşümün üzerine koydum."Bak olacak şimdi.
Tam o anda yine göbüşüm inip kalktı.
"İnanamıyorum!"

Tekme falan mı atıyordu bilmiyorum ama bu tekrarlanıyordu.
Arada sancılarım olsa sa iki ay kalmış olması ile heyecanım artmıştı.Şubat ayındaydık.Havalar yavaştan yavaştan tekrar ısınmaya başlıyordu.
Kış bitmeye gelmişti ve neyse ki çok zorlanmadan atlatmıştık.
Sonunda kapı çaldığında Buket'in de yardımıyla ayaklandım.

"Hadi görüşürüz kızlar."

"Görüşürüz!"
Çağla ve Buket ile vedalaştıktan sonra kapıyı açtım.Araf ile beraber kontrole gidecektik.Onun yardımıyla arabaya bindim.Daha sonra o da sürücü koltuğuna geçti ve araba hareket etti.
"Babası Elis hareket etmeye başlıyor.Tekme falan atıyor."dedim gülerek.

Araf gülerek bana baktı.
"Gerçekten mi?"

"Evet,bunu hissedebiliyorum."

"Az kaldı,iki ay."

"Evet.Çok az kaldı,iki ay sonra kucağımızda olacak."dedim heyecanla.
Yine heyecanlanmıştım.
Hastaneye geldikten sonra yavaşça indim.
Montumun ceplerine ellerimi sokarak Araf'ın yanıma gelmesini bekledim.
Yanıma gelmesinin ardından hastaneye girdik.Her zamanki doktorumuzdan randevumuz olduğundan odasının yanına çıktık.Bir iki çift vardı o kadar.
Birinci çiftteki kadın sanırım hamile olduğunu daha yeni öğrenmişti,diğeri ise benim gibiydi.Göbüşü biraz büyüktü.
Omunda ya iki ayı kalmıştı ya da üç ayı.
İçeriden çıkan çiftin ardından içeri girdik.
"Hoşgeldiniz."

Güler yüzlü sevecen Tuğba Hanım'ın yine gözleri parlıyordu.
"Merhaba."diyerek yatağa geçtim.
"Göbeğimiz kocaman olmuş."dediğinde güldüm."Aynen öyle."

"Kaç kilo aldınız?"

"On üç."

"Size bir şey söyleyeyim,hiç surat asmayın,ben otuz kilonun üstünde kilo alan hastalarımı tanıyorum."

"Gerçekten mi?"

"Aynen öyle.Bebek doğduktan sonra en az beş kilo gidiyor zaten.Ayrıca kilo size yakışmış."

Bu kadını seviyordum.
Kazağımı sıyırdıktan sonra jeli sürmeye başladı.Gözlerim ekrandayken doktor aleti karnımda gezdiriyordu.
İşte bebeğim oradaydı.
Elis'im oradaydı.
"Evet,Elis Hanım şu an yaklaşık 34 cm uzunluğunda ve 670 gram ağırlığında.
Saçları uzuyor,vücudu yap tutmaya başlıyor.Bebeğinizin koordinasyon duygusu gelişiyor.Artık ellerini sıkabiliyor ve ayaklarına uzanabiliyor,hatta hıçkırıyor.Üstelik siz bunların hepsini hissediyorsunuz."dedikten sonra devam etti.

"Ciğerleri ilk solunumuna hazırlanıyor.
Ağzının etrafındaki sinirler gelişiyor.
Ayrıca bu aşamada bebeğinizin işitme yeteneği babasının sesini tanıyacak ve bazı ses ve müzikler duyduğunda rahatlatacak kadar gelişti."

Bunu dedikten sonra hızla Araf'a döndüm.
Elis'im kocaman olmuştu,gelişmişti.
"Bebeğiniz çok sağlıklı Alya Hanım.Bu zamana kadar çok iyi bakmışsınız.Sizi tebrik ederim.Nisan'ın ikinci haftası veya üçüncü haftası doğumu gerçekleşecek."

Başımı sallayarak onaylarken peçete ile karnımdaki jeli silerek doğruldum.
"Şu sıralar çok önemli.Dediğim gibi,stres ve korkudan uzak durun."

"Peki."

"Tamam o zaman,iki hafta sonra görüşmek üzere.İyi günler."
***
Kocaman olmuş göbüşümle uyandım.
Sekizinci ay.Son bir ayım kalmıştı.
Ayaklarımı yataktan sarkıttım ve biraz zorlanarak ayağa kalktım.
Yavaş adımlarla banyoya ilerledim.
Elimi yüzümü yıkadım,saçlarımı topladım.Daha sonra odama geçtim.
Aynanın karşısına geldiğimde şöyle bir kendime baktım.
Göbeğim kocaman olmuş,altmış yedi kiloya ulaşmıştım.Göğüslerim aynı şekilde büyümüş,bu dönemlerde saçlar dökülmediği için saçlarıma canlılık gelmişti.Aslında kilo yakışmıştı ama yine de zayıf halimi tercih ederdim.
Hamileler için olan geniş ve rahat elbisemi elime aldım.
Onu üzerime geçirdikten sonra odadan çıktım.Merdivenlerden çok dikkatli bir şekilde indim ve mutfağa girdim.
Kahvaltı hazırlasam iyi olurdu.
Buzdolabını açtım ve içinden bir çok malzeme çıkarttım.
En başta menemen yaptım,daha sonra masaya her şeyi dizmeye başladım.
"Alya!"

Araf deli gibi bağırıyordu.
Merdivenlerden sanki yeri yaracakmış gibi adımlarla iniyordu.
Arkama döndüm ve kan ter içinde kalmış olduğunu gördüm.
"Neredesin sen?!"

Neden böyle bağırıyordu?
"Araf,ne oldu?"diyerek yanına ulaştım.
Ellerimi yanaklarına yerleştiğimde derin bir nefes bıraktı.
Bana sıkıca sarıldı,göbüşümün izin verdiği kadarıyla.
"Kabustu."diyerek başını boynuma gömdü.

"Tamam,buradayım işte.Yanındayım Araf."

Saçlarından öptüm.
Hafifçe titriyordu.
"Ne gördün ki?"

Nefesinde bile titreme varken,ne gördüğünü gerçekten merak etmiştim.
"Boşver."diyerek belimdeki ellerini sıklaştırdı.Tam o anda Elis'in tekmesini hissettim.Araf da bana sıkıca sarıldığı için muhtemelen hissetmiş olmalıydı.
"Araf! Hissettin mi?"diyerek güldüm.

Hafifçe geri çekildi.
Gözleri şaşkınlıkla bakıyordu.
"Bunu,Elis mi yaptı?"

"Evet."diyerek kocaman gülümsedim.
Gözleri parladı.Ah Elis,artık doğsan da seni kucağımıza alsak.

Kahvaltıya geçtik."Sen rüyanda ne görmüştün?"

"Boşver demiştim."

"Ama merak ettim."
Yutkundu."Biri,Elis karnındayken silahla ateş ediyordu."

Yutkundum."Ama,sadece bir kabus işte.Aldırma sen.Hem bak,buradayım."

"Biliyorum,ama fazla gerçekçiydi.Çok etkilendim."

"Şu kabusu unut.Bugün Buket ile alışverişe çıkacağız."

"Bu halinle?"diyerek göbüşüme baktı.
"Ne var halimde?"

"Neden gidiyorsunuz?"

"Elis'e bir şeyler almaya."

"Beş aydır Elis'e alışveriş yapıyorsun farkında mısın?"

Yutkundum."Şey,belki."

"Daha ne almayı planlıyorsun? Sanki Elis hep onları giyebilecek bedende olabilecekmiş gibi.
Fazla almanın anlamı yok."

Aslında haklıydı.Daha şimdiden kocaman bir gardırobu doldurabilecek kadar minik kıyafetlere sahipti,halbuki Elis sürekli böyle bebek haliyle kalmayacaktı ki.
Ayaklandığında bende ayaklandım.
O yukarıya,duş alıp üstünü değiştirmek için çıktığında bende masayı topladım.
Son kez masayı sildikten Araf'ın sitem dolu sesi kulağıma doldu.
"Sana bir hizmetli tutalım demiştim."

"Gerek yok Araf.Ben yetişebiliyorum."

"Bu kadar yorulmanı istemiyorum."

"Bende evimde ailemden başkası olmasın istiyorum.Evimde bir yabancı istemiyorum.Hele de kadın."

"Kadın olabilir ama yaşı elliden aşağı değil.Bu kadar kafana takmana gerek yok."

"Şurada doğuma ne kadar kaldı ki sanki?"

"Doğumdan sonra Elis ile ilgilenmekten ev ile ilgilenmeye vaktin olacak mı?"

Alt dudağımı dişledim.
"Olur olur."

Başını olumsuz anlamda iki yana salladı.
Daha sonra bir şey demeden kapıya ilerledi.Bende onunla birlikte kapıya kadar eşlik ettim.
"Kendini yormuyorsun,bir şey istersen korumalar alacak.Evden dışarı çıkmak yasak."

"Ne zamana kadar bu yasaklar?"

"Elis doğana kadar."

Yanaklarımı şişirdim."Gelirken lahmacun yaptır."diyerek gülümsedim.

"Tamam güzelim."

Ellerini belimde birleştirip bana sıkıca sarıldığında ellerimi beline sardım.
Saçlarımdan öptü."Bir şey olursa ara."

"Peki."
Son kez saçlarımdan öptü ve evden ayrıldı.Off,evde ne yapacağım ben şimdi?
En iyisi bir uğraş bulmak.
Uzun süren bir uğraş.
Acaba ne yapsam? Aslında yemek yapabilirim.
Saat sabah sekiz buçuk olduğuna göre bire kadar beni oyalardı.

Uzun zamandır yemediğimiz ve yapması uğraş isteyen yemekler yağmak istiyordum.En başta sarma olabilir.
Daha sonra,içli köfte,hmm daha sonra mantı.Kendi ellerimle hamuru açabileceğim bir mantı.
Tarifler için gerekli olan ve evde bulunmayan malzemelerin isimlerini bir kağıda yazdım.
Kapıyı açtıktan sonra korumalar hemen bana döndü."Enver şunları marketten alıp gelir misin?"

"Hemen yenge."
Elimdeki kağıdı aldıktan sonra arabasına bindi.Bende kapıyı kapattım.
Dışarısı ılık gibiydi.
Sadece esen rüzgar serindi,daha bahar gelmemişti ama Mart ayının 10.günündeydik.
Mart'ın sonlarına doğru zaten havalar yavaş yavaş ısınırlardı artık.
Mutfağa geçip yavaş yavaş hazırlıkları yapmaya başladım.
Saçlarımı sıkı bir topuz yaptıktan sonra televizyondan da bir şarkı kanalında durdum.Hadi bakalım!
***
Kendimi yorgunlukla koltuğun üstüne attım.Saat iki olmuştu.
Sonradan içime sinmemiş ve börek de yapmaya karar vermiştim.
Bu da zamanımı almıştı.
"Of!"diyerek ağrıyan belimin arkasına yastık sıkıştırdım.
Ayakta çok kalmıştım ve belim ağrıyordu.
Telefonum çaldığında arayanın Çağla olduğunu gördüm.
"Efendim canım?"

"Gel de bir kahve içelim."

"Müsait misin sen?"

"Ayaz uyudu."

"Geleyim o zaman."
Ayaklandıktan sonra yavaş adımlarla merdivenleri çıktım.
Odama girdikten sonra dolabımdan bir elbise çıkardım.Lastikli olan yakası sayesinde yakasını iyice indirdim.
Omuzlarım ortaya çıkarken bu sevimli elbise mavi renkteydi.
Tamamen bana göre,büyük ve salaştı.
Saçlarımı bağlayıp odadan çıktım ve yine dikkatli adımlarla merdivenlerden indim.
Ayakkabılarımı giyemeyeceğim için parmak arası bir terlik geçirdim.
Kapıyı açtıktan sonra dışarı adım attım.
"Bir yere mi gidiyorsunuz yenge?"

"Şu eve."diyerek Çağla'nın evini gösterdim.
Enver başıyla onayladığında eve yürümeye başladım.
Kapısına geldikten sonra zile bastım.
"Hoşgeldin."diyerek gülümsedi.

"Hoşbuldum."diyerek ona sarıldım ve içeri girdim.

"Kocaman olmuş göbüş."dediğinde başımla onayladım.
"Bir ay kaldı şuracıkta."

"Ay hadi bakalım."diyerek gülümsedi.
İçeri geçtikten sonra oturma odasına geçtik."Ayaz'ı idare edebiliyor musunuz bari?"

"Sana bir şey söyleyeyim mi,bu iş gerçekten çok zor."

Ona 'gerçekten mi?' bakışlarımı atarken,
"Asla uyumaması en kötü tarafı.Günün yirmi dört saati de onunla ilgilenmek zorundayım çünkü uyumuyor.Akşam Mert ile yatıyoruz,bir saat sonra ağlamaya başlıyor.Özellikle Ayaz çok fazla acıkıyor."

"Sanırım bir ay sonra çok çekeceğim var."diyerek ellerimi karnıma koydum.
İki üç saat orada oturduktan sonra eve geldim.Televizyonun karşısına geçtim ve bir şeyler izledim.
Araf'ın gelmesine yarım saat kala yemekleri ısıtmaya başladım.
Masayı donattıktan sonra son rötuşları yaptım.Üç tane uzun mumu mumluğuna koyup yaktıktan sonra,biraz daha vaktim kaldığını gördüm.
Şade görünmekten ziyade,sofraya yakışır bir şekilde giyinsem iyi olurdu.
Yukarı çıktıktan sonra alalı bir hafta olan kırmızı elbiseyi giydim.Boyu dizlerimden bir karış yukarıda bitiyordu.

Saçlarımı salık bıraktıktan sonra makyaj yapmaya başladım.
Elbisenin renginde olan ruju dudaklarıma sürdükten sonra rimel,eyeliner ve koyu renkte farı gözlerime sürdüm.
Güzel olduğuma kanaat getirdiğim vakit kapı çaldı.
Odadan çıktım ve aşağı indim.
Kapıyı açtığım gibi yorgunluktan bitmiş Araf görüş açıma girdi.
"Hoşgeldin."

Başını kaldırdı.Ayaklarımdan başlayarak beni süzdükten sonra gözlerimiz buluştu.
"İçeri geçsene."diyerek kenara çekildim.

Hafifçe gülümsedi."Bu kokular ne?"diyerek içeri girdikten sonra kapıyı kapattım.
"Bir şeyler yaptım işte."diyerek arkama döndüm.
Dibimde olduğunu görünce afalladım."Çok güzel olmuşsun."diyerek ellerini belime yerleştirdi.
Gözleri dudaklarıma kayarken benimkiler de kısa bir anlığına onun dudaklarına kaydı."Şey,yemeğe geçelim mi?"diyerek sorduğumda gülümsedi.
"Geçelim güzelim."

Yürüyecekken engel oldu ve yüzünü yüzümün hizasına getirdi.
"Araf hadi."

Yemeği kastetmiştim ama dudaklarımı sömürmeye başladığında hızına yetişemiyordum.
Çok hızlı davranıyordu ama canımı yakmıyordu.
Ellerimi yavaşça ensesine çıkarttığımda geri çekildi."Seni özledim."diyerek başını omzuma yasladı.

Bunu biliyordum ama elimden bir şey gelmezdi ki.
Bir elini karnıma koydu.
"Sana beş tane kardeş yapacağım."

"Ay hoşt be!"
Araf sesli bir şekilde gülerek başını boynuma soktu ve derin bir nefes aldıktan sonra öptü.
"Yemekten sonra seni böyle öpeceğim."

Bir şey demedim.
Araf hiç sofraya bakmadan yukarı çıkarken bende sandalyeyi çektim ve oturdum.
Araf'ı beklerken merdivenlerden giyinik indiğini görünce gülümsedim.
Siyah gömleğinin üç düğmesi açıkken göğüs kasları belli oluyordu.
Altında siyah bir kot pantolon vardı.
Tek kelime ile muazzam görünüyordu.
"Çok mu yakışıklı olmuşum?"diyerek sordu ve güldü.

"Ne? Ah,evet."diyerek güldüm bende.
Karşımdaki sandalyeye oturduktan sonra masaya göz attı,ardından gözleri şaşkınlıkla beni buldu.
"Hepsini sen mi yaptın?"

"Evet."

"Becerikli ve çirkef."
İlk başta gülümsemişken çirkef demesiyle ayaklandım."Yok sana yemek falan kalk masadan!"diyerek yanına ilerledim.
O ise gülüyordu."Çok mu komik?"

"Çirkef ve öfkeli."

"Sensin çirkef!"diyerek omuzlarına vurmaya başladım.
"Tamam tamam sakin ol."

Ellerimden tutarak beni kucağına çekti.
"Araf sandalye taşımaz."diyerek onu uyardım.

"Tamam,yatakta kucağıma çıkarsın ödeşiriz."
Güldüm.Orta parmağımı gözlerinin önüne getirdim.
"Bunu görüyor musun?"

"Görüyorum."diyerek gözlerime baktı.
Daha sonra parmağımı aniden sanki köpekmiş gibi hırlayarak ısırmış gibi yaptı.Bunu aniden yaptığı için fazla korkmuştum.Bu nedenle ağzımdan küçük bir çığlık kaçmıştı.
Araf gülerken somurtarak ayağa kalktım.
Kollarımı kovuşturarak sandalyeme oturdum."Somurtma.Çirkin oluyorsun."

Suratına bakmıyordum.
Anlasın biraz tirip attığımı.
"Bana tirip atma."

Kollarımı kovuşturmuş sofraya bakarken "Ben senin için kaç saat uğraşayım,sen bana çirkef de.Küstüm işte,konuşmayacağım ki seninle."diyerek dudak büktüm.
Kabul ediyorum,çocukça hareketleri şu sıralar çok fazla yapıyordum ama gerçekten duygu karmaşası içindeydim,ne yaptığımı ben biliyor muydum ki?

Araf ayağa kalktı.
Yavaşça yanıma geldi ve diz çöktü.
Başımı sola çevirdim.
"Bana bak güzelim."

"Banane."

"Çocuk gibi davranınca..."diyerek doğruldu.Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında hafifçe arkaya doğru eğildim.Nefesini yüzümde hissederken,
"Etkilendiğimi biliyorsun."diyerek dudaklarını yanağıma sürttü.
Bu yaptığıyla kısa bir ürperme vücudumdan geçerken,çocukça davranışlarımdan neden etkileniyor ki diye düşündüm.
"Neyse,yemeğimizi yiyelim."diyerek boğazımı temizledim.

Gülerek geri çekildi ve yerine oturdu.
Yemeğimi yedikten sonra ayaklandım.
Araf masayı toplamama izin vermezken bende buna karşı çıkıyordum.
O da çok yoruluyordu.
Sonunda kaybeden taraf olarak koltukta televizyona bakmaya başladım.
Araf masayı topladıktan sonra kumanda ile kanal değiştirdi.
Açtığı kanalda çalan romantik müzik eşliğinde,dizini kırarak önümde durdu.
Elini uzattıktan sonra,"Bu iki güzellik,acaba benimle dans etmek isterler mi?"

'İki'güzellik.
Gülümsedim."Neden olmasın bayım."diyerek elimi eline uzattıktan sonra beni ayaklandırdı.
Gülüyordum.Bu hödüğün yaşı ilerledikçe romantikliği gelişme göstermişti.
Ellerim geniş omuzlarında,onun elleri de belimde duruyordu.Yavaşça beni etrafımda döndürdü.Gülerek etrafımda döndükten sonra,gözlerinin içi gülen Araf'a döndüm.Bu mutlu aile tablosunun bir değişik hali,bir ay sonra mevcut olacaktı.Kucağımda Elis,yanımda ömrüm ile...

***
"Doğumdan sonra ilk ışıkla beraber görme başlar. Anne karnındayken bebeklerin ışığı ayırt ettikleri bilinir ama buna gerçek anlamda "görme" demek mümkün değildir."

Doktoru pür dikkat dinlerken,sözüne devam ediyordu.
"Bebekler karanlık ve aydınlığı ayırt etmelerine rağmen ilk 1 ay içinde duruma tam uyum sağlayamadıkları için uykuları düzenli değildir. İnsanlarda geceyi gündüzden ayırma işini aydınlığı karanlıktan ayıran hücreler yapar. Bebeklerde göz ile beyin arasındaki iletişim başlangıçta düzenli olmadığı için gecenin ortasında uyanabilirler. Ama bir süre sonra bu iletişim normal bir şekilde çalışmaya başlar ve bebeklerin uyku düzeni normale girer."

Bu da demek oluyordu ki,ilk bir ay içerisinde uyuyamayacaktık.
"Ve bu kadar,kalan son iki hafta içerisinde en hafif sancıda bile hastaneye gelmenizi istiyorum."

Başımı aşağı yukarı olumlu anlamda salladım.Araf ayaklandı ve inmeme yardım etti.Artık yürümekte biraz zorlanıyordum.Eve gidip uzanmak istiyordum.Araf'ın uzun iknaları sonucu evde artık bir çalışan vardı.
54 yaşındaki Melda abla gerçekten çok iyi bir insandı.
Araf'ın bir eli belimde diğer elide kolumdan tutuyordu.
Sonunda hastaneden çıktık ve arabaya bindik.Eve gitmeye başladık.
Eve geldikten sonra korumalara baktım.
Bunların sayısı mı artmıştı?
Yoksa bana mı öyle geliyordu?

Kapıyı gülse yüzüyle açan Melda abla ile içeri geçtim.
Eve girdikten sonra yavaş yavaş ısınmaya başlayan havalar ile içimdeki heyecan gittikçe artıyordu.
Elis her an doğabilirdi.Her an!
Yavaşça koltuğa geçtim.
"Bir şey istiyor musun güzelim?"

"Hayır gerek yok."diyerek gülümsedim.
Şu sıralar kendimi bir hayli obez gibi hissetsemde,Elis'i doğurduktan sonra eski fiziğime kavuşacağımın bilincinde olduğum için fazla dert etmiyordum.
"Çok uykum var."diyerek gözlerimi ovmaya başladım.

Araf yanıma geldi.
Merdiven çıkmakta biraz zorlanıyordum açıkçası.
Beraber merdivenlerden çıktık ve odamıza girdik.
Araf'ın telefonu çaldığında açtı.
"Ne var...Ne işe yarıyorsunuz lan siz...Bekleyin!"

Telefonu sinirle kapattı.
Meraklı gözlerle ona bakarken beni yatağa yatırdı."Kısa bir işim var güzelim."diyerek alnımdan öptü.

"Hemen geleceğim."

"Peki."
Araf odadan çıktığında bende ayağa kalktım.Edis'in odasına girdim.
Her şey yerli yerindeydi,eksik olan tek bir şey vardı o da Elis.
Buket ve Demir kızının adını Erçil koyacaklardı.
Bende bu ismi beğenmiştim.
Yavaşça sallanan sandalyeye oturdum.
Elis'in beşiğinin yanında bulunan sandalyede otururken içimden geçirdim,gün gelecek burada onu uyutmak için hikayeler anlatacaksın,gün gelecek onunla burada oynayacaksın.
Hadi meleğim,gel artık.

***
Araf'tan
"Araf valla çıkamam ben yukarı,kocaman oldu göbeğim kaldıramıyorum artık!"

Alya'yı merdivenden çıkarabilme uğraşlarım bir türlü sonuca varamayınca alnımı elime yasladım ve derin bir nefes aldım.Onu alttan almalıydım ve zaten as kalmıştı,Elis herhangi bir gün doğabilirdi.Bugün Nisan ayının 12.günüydü.
Elis'in doğması an meselesiydi.
"Tamam güzelim,burada uyurum seninle."

"Sen niye yukarı çıkmıyorsun ki?"
İkiye katladığım koltuk yatak şeklini aldığında Alya koltuğa geçti.
"Elis her an gelebilir."

Yanına uzandıktan sonra başımı boyun girintisine soktum."Ve kokun olmadan uyuyamam."

Bir elim şişmiş karnındayken diğer elim Alya'nın saçlarını okşuyordu.
"Uyu güzelim."

"Araf ben çok korkuyorum."

Elis geldiğinde doğum sancısını şiddetli hissetmekten ve hastaneye kadar geçen süre zarfı içerisinde o sancıyı hissetmekten korktuğunun farkındaydım.
Anneliğin kutsal olduğunu bir kez daha anlamıştım."Hiç bir şey olmayacak güzelim.Buna izin vermem."

"Söz mü?"

"Söz."
Gülümsedi.Kilo ona o kadar çok yakışmıştı ki.
Dudakları daha da kırmızı renge bürünürken gözlerine bir ışıltı gelmişti.
Göğüsleri karnı gibi büyümüş,saçları dökülmediği için daha dolgun ve güzel duruyorlardı.
Tenini tenimde hissetmeyi fazlasıyla özlemiştim.Kadınımı çok özlemiştim.
Gözlerim boynunda kapanırken onlara engel olmadım.
***
"Aaah! Araf kalk!"

Alya'nın çığlıkları kulaklarımı doldururken nasıl doğrulduğumu bilmiyorum."Alya!"

"Araf!"

Yanımda,kalkmaya çalışırken bir eli karnında,terlemiş ve çığlık çığlığıydı.

"Araf! Elis geliyor çabuk ol!"

Hızla ayağa kalktım.
Kapıyı açtım."Arabayı hazırlayın!"

Artık sabaha kadar bekleyen korumalara bağırdıktan sonra hızla Alya'yı kucağıma aldım."Araf!"

Gözlerinden yaşlar gelirken acısına hemen son vermek istiyordum.
Canının yanması demek,canımın yanması demekti.Kapıdan çıktıktan sonra hemen kapının önünde bekleyen arabaya Alya'nın çığlıkları ile bindik.
Arabayı gazladıktan sonra hızla hasteneye sürmeye başladım.
O süre zarfı içerisinde aradığım Demir,Bora ve Berke geleceklerini bildirmişlerdi.
Daha iki gün önce şehirdışından gelmişlerlerdi,Bora ve Berke.

Kaç kırmızı ışıkta geçip kaç tane arabaya makas attım bilmiyorum ama sonunda hastaneye gelmiştik.
Hastaneyi 'sedye' diye bağırarak inletirler Alya'nın çığlıkları durmak bilmiyordu.
Elimi sıkan elini asla bırakmayacağım demek istercesine,güven vermek istercesine biraz daha sıktım.
Doğuma eşiyle girebilmekte özgür olan Alya,elimi bırakmamış,doğuma onunla birlikte alınmıştım.
Üzerime geçirilen kıyafetler ile birlikte Alya'nın çığlıkları eşliğinde ona elimden geldiğinde destek olmaya çalışıyordum.
Terler alnından damla damla akarken ebenin 'Az kaldı! Çok az kaldı!' temalı sözleri ile Alya ıkınmaya devam ediyordu.
"Çok az kaldı,biraz daha ıkının lütfen!"

Alya kalan tüm gücüyle,dişlerini sıkarak ıkınırken doğumhaneyi dolduran o ses,benim bile gözlerimin dolmasına yetmişti.Elis,doğmuştu.
Ve ben,şu andan itibaren baba olmuştum.
Ömrümü adayacağım kadına baktım.
Gözleri dolu bir şekilde bana bakıyordu.
"Bitti güzelim."diyerek elim ile alnına yapışmış saçlarını geri çektim.
Bitmişti,Elis doğmuştu.
Artık bir aileye sahiptim,her şeyden önce tutacağım bir aileye sahiptim.
Benim şu zamana kadar sahip olamadığım şeye sahiptim.
Kadınımın alnından öptükten sonra gözlerim ona kaydı.
Elis'imize kaydı.
Dünyaya hoşgeldin Elis'im.

Hoşgeldin Elis!!!
Ard arda üç bölüm yayımladım.
Lütfen vote ve yorum atar mısınız?
Sizi çok seviyorum🖤🖤🖤🖤

Yeni bölümde görüşmek üzere!

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

346K 22.8K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
333K 18.1K 43
Şanlıurfa ☞ Muğla 0546****; Fotoğraf* 0546****; Belli ki bu yoldan yürümüşsün... 0546****; Yoksa etraf böyle çiçeklenmezdi. İlsu; Var öyle marifet...
605K 17.7K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
766K 34.9K 27
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...