BUZDAN KALP

By HavvaSabrl

18.3K 768 463

Geçmişin acılarıyla dolu, annesinin intikamını almaya yeminli, öfkenin beden bulmuş hali.. Arın Arslanoğlu K... More

Bölüm-1-
Bölüm-2-
Bölüm-3-
Bölüm-4-
Bölüm-5-
Bölüm-6-
Bölüm-7-
Bölüm -8-
Bölüm-9-
Bölüm-10-
Bölüm-11-
Bölüm-12-
Bölüm-13-
Bölüm-14-
Bölüm-15-
Bölüm-16-
Bölüm-17-
Bölüm-18-
Bölüm-19-
Bölüm-21-
Bölüm-22-
Bölüm-23-
Bölüm-24-
Bölüm-25-
Bölüm-26-

Bölüm-20-

403 21 15
By HavvaSabrl



Herkese keyifli okumalar..



''Merhaba..'' dedim, sesimi zar zor bularak.. Bedenimin titremesine engel olamıyordum..Olmakta istemiyordum.. Çünkü yılların bir anda birikmişliği üzerime binmişti.. Neye nasıl tepki vereceğim konusunda bir fikir sahibi değildim..


Bir hafta önce, yeniden doğmuştum.. Ve bu koca dünyada, kuru bir yaprak misali oradan oraya sürükleniyordum.. Tutunacak dalım kalmadığını içten içe kendime ne kadar haykırsam da, beni zorla tutan bir dala sahiptim..


Şu an bulunduğum yer benim için ne kadar acı vericiyse, beni tutan dalında, aynı oranda öfke yüklü olduğunu anlayabiliyordum.. Bir şey diyemezdim.. Kendince haklı sebepleri vardı, benim bilmediğim.. Bilmek isteyip de, dile getiremediğim.. Ki bu bilgi niyeyse beni yıkacak son darbe gibiydi.. Belki de bu yüzden pek dile getiremiyordum..


''23 yıl sonra, ilk defa sana merhaba diyebilmek, cidden çok acı vericiymiş..'' diyebildim, düşüncelerimden sıyrılırken..


Derin bir nefes aldım..


O gün, Deniz ve Derin'in evinden ayrıldıktan sonra kendi evimize gelmiş ve bir haftalık hasretimizi, birbirimize sımsıkı sarılıp, uyuyarak gidermiştik.. Sabah ise ilk işimiz, buraya gelmek olmuştu.. Ve ben, bir saatlik bir zaman diliminden sonra güçlükle göz yaşlarımı kesebilmiştim.. Şu anda da ilk kez konuşmaya başlamıştım..


Nerede miydik.?


Annemin mezarında..


Nazlı Uluhan.. 1970-1995


Benim doğum tarihim, annemin ölüm tarihiydi.. Bir insanın en mutlu olduğu gün bu kadar acı verici olabilir miydi artık.?


Kendimi suçladım şu an.. Belki de ben olmasaydım,annem hala yaşıyor olacaktı.. Beni doğurmasaydı, babamla birbirlerine aşkla bakmaya, mutlu bir evliliği sürdürmeye devam edeceklerdi..


Yutkundum..


Annemin katiliydim..


Yüreğimdeki ateş, ciğerlerime ulaştı ilk önce ve nefes alıp vermeme engel oldu.. Ardın göz pınarlarım acıtacak derecede bıraktı yaşlarını.. 


Durduramıyordum kendimi.. Nasıl durdurabilirdim ki.? Bir insan, yıllarca anne bildiği kadının bir anda annesi olmadığını ve gerçek annesinin soğuk bir toprak yığının altında olduğunu öğrendiğinde, nasıl olabilirdi.? Ne tepki verirdi.? Ben, elimden gelmeyen hiç bir şeyler, o mezarın başına oturup, ağlayabiliyordum, sadece..


Hıçkırıklarım artarken, 23 yıllık hayatım boyunca ilk defa dolu dolu, içten bir şekilde, fısıldadım..


''Anne..''


Hıçkırıklarıma karışan o kelimeyi, bu kez daha gür daha can acıtıcı şekilde dile getirdim..


''Annem..!''


Belki de ölmeseydi, o her zaman hayalini kurduğum, saçlarımı tarama işini seve seve yapardı..


Belki ölmeseydi, her sabah beni tatlı sesiyle uyandırırdı..


Ölmeseydi, evden her çıktığımda, havanın soğuk ya da sıcak olmasına aldırmadan, üzerimi sıkı sıkı giyinmemi tembihlerdi..


Annem ölmeseydi, bana sarılırdı belki, hiç tatmadığım anne sıcaklığıyla..


Yutkundum tekrar, güçlükle.. Nefesimi düzene koyup,  sabahın esintisinden üşüyen ellerimle akmakta olan yaşlarımı silip gülümsedim.. Ve mezar taşındaki yazan adına, sanki gözlerine bakarcasına baktım..


''Beni sever miydin, anne.?'' diyebildim, ağlamamak için direnirken, güçlükle gülmeye çalışarak..


Ellerime tüm cesaretimi yükleyip, toprağını avuçladım.. Ve mahcup bir ifadeyle gözlerim yerde gezinirken, boğazımın düğümlenmesine aldırış etmeden, mırıldandım..


''Özür dilerim..'' dediğim an, arkamda hissettiğim bedene aldırmadım..


Arın değildi.. O annemin yanına gelmek istememişti.. Nedenini sorduğumda ise kendimi biraz daha toparlamamı, ardından her şeyi anlatacağını söylemişti.. Sadece başımla onay verdim ve yanından ayrıldım.. 


Beni merak etmiş olma ihtimali de yoktu.. Çünkü mezarlığın girişinde sadece on metre kadar uzaklıktaydım ve ufacık bağırmamda, mezardakileri bile titretecek potansiyele sahipti.. 


Tövbe yarabbim.. 


Deli adam, aklımı her türlü, nerede olursa olsun bir şekilde dağıtmayı başarabiliyordu..


Peki arkamdaki kimdi..? Mezarlık görevlisi olabilir miydi.? Olabilirdi.. O yüzden aldırmadım ve annemle hesaplaşmama geri döndüm.. Daha doğru hasret gidermeli bir hesaplaşmaydı.. Kendimi toparladım bir hızla..


''Özür dilerim, anne.. Bu zamana kadar yanına gelemediğim için.. Ama eminim sende biliyorsun, sebebim, geçerliydi.. Sende kızgınsın değil mi.? Kızının seni bilmemiş olmasına.. Belki de o adamı.. Baba.. Giray Uluhan'ı asla affetmezsin..''


Avuç içime doldurduğum toprağı sımsıkı kavradım ve diğer elimle toprağı tutan elimi okşamaya başladım.. Hissetmekti maksadım.. Annemi bu soğuk toprak aramaktı.. Kokusunu, sevgisini, şefkatini.. Gülüşünü ya da.. 


''Affetme onu anne.. Ne olur.. Sen beni daha çok sev.. Sen benim tarafımda ol.. Anne, şu an sevgine o kadar çok ihtiyacım var ki.. Hiç tatmadığım o sevgine ölesiye ihtiyacım var..''


Arkamda ki nefes alış verişler daha da hızlandığında, içimde anlam veremediğim bir korku oluştu.. Ürkekçe gelen o nefes alış verişler, nedense tüylerimi diken diken etmişti.. Birden, arkama döndüm.. Ve o hızla arkamda bulunun bir ağacın ardına saklanan karatıyı görmem, aklımı kaçırmama neden oldu..


Kimdi bu.?


''Kim var orada..'' dedim, aynı ürkeklikle..


Ama sadece yaprakların birbirleriyle boğuşarak mücadele eden sesin ardına karışan nefes alış verişinden başka bir ses yoktu..


Biri vardı, eminim.. Ama kimdi.? Beni neden dinliyordu.? Ve neden annemin mezarına gelmişti..


''Kimsiniz.!'' derken, sesimi Arın'ın duymasını umut ederek, biraz daha yükseltmiştim..


''Kim var orada diyorum.! Bakın kocam kapının hemen ardında, sesimi duyup geldiği an, her şey daha beter olacak.! Kimsin.!'' derken, annemin mezar taşının ardına sürüklemiştim bedenimi.. Ve başımın dönme ihtimaline karşılık o mezar taşını sıkı sıkı kavramıştım.. Ya da, annemden destek almaktı amacım bilmiyorum..


Tam ağzımı tekrar açacaktım ki, ilk önce koca söğütün ardından saçlarını siyah bir eşarpla kapatmış gözlerinde ise yüzünü gayet iyi kamufle eden gözlükle başını çıkardı.. Sonra elleriyle susmamı ister gibi panikle işaret edip, tüm bedenini çıkarıp, karşıma geçti kadın.. Ben ise anlam veremediğim korkuyla başa çıkmaya çalışıyordum..


Kimdi bu kadın.?


Gözlerimdeki korkuyu fark etmiş olacak ki.. Birden konuştu..


''Lüt..fen.. Ba..bağırma..''


Sesi ağlamaktan çatallaşmış, tahminen annemin yaşlarında korkudan tir tir titreyen bu kadına kaşlarımı çatarak bakmaya başladım..


''Be.ben.. şey..'' dediği anda sıktığım taşı daha da kavradım ve kadının sözünü kestim..


''Kimsin sen.!''


Birden panikledi.. Zaten panik halindeydi ve dahada kekelemeye başladı.. Gözü kapıdaydı.. Birinden korkar bir hali vardı.. Ve o biri sanırım beklediği biriydi..


''Ben.. Ben Nazlı'nın.. Arkadaşıyım.. Ama ne olur.. senden başka biri beni görmesin..''


Kaşlarımı daha da çattım.. Ve korkumu bir kenara atıp, sesimi çıkardım..


''Neden.! Nesin sen? Suçlu ya da kaçak mı.? Ne arıyorsun annemin mezarında.!?''


Ve o an kadın donup kaldı.. Gözlerinden yaş akmamış olsaydı, nefes aldığından dahi şüphe edecek olmuştum..


''Se..sen.. Öl..ölmemiş..sin.. Aman Allah'ım.. Sen.. Nazlı'mın kızısın..''


Ağlayan kadına hayretle bakıyordum.. Ne demek ölmemiştim.. Ne demek Nazlı'm.. Kimdi bu kadın.? Kafayı yiyecektim..


''Bakın.! Şu an cidden hiç dalga kaldıracak durumda değilim.. Annem olduğunu bir hafta önce öğrendim ve şu an mezarı başında hasret giderirken, bu acımın üzerine dalga ya da ne bileyim öyle çetrefilli olaylar istemiyorum..'' diyebildim, tek nefeste..


Ben bile hayret etmiştim ki kadının şefkatle gülümsediğini gördüm..


''Adın, Esin mi yoksa.?'' dedikten sonra, burnunu çekip, bir adım yaklaştı bana doğru..


Başımı olumlu anlamda sallayıp, mezar taşının ardında şaşkın bakışlar altında kadına odaklanmıştım.. Cidden annemin arkadaşı olabilir miydi.?


''Kızı olmasını hep çok isterdi.. Hatta üniversitedeyken bile ilk çocuğum kız olsun diye dua etmişliği vardı.. Niye bilmiyorum ama Esin ismine çok takmıştı.. O da bilmiyordu muhtemelen nedenini.. Sadece sevmişti.. Ve kızımın adı Esin olacak diye konuşurdu..''


O an taze olan acım kat be kat artarken, yüreğimde ki bıçağın giderek daha derine inmesine müsaade ettim.. Nefesimi kesen gerçeklerle, tüm acıya göğüs gerebileceğimi düşünüyordum.. Ve dikkatle dinlemeye başladım, bana doğru bir adım Daha atan kadını..


''Biz, ev arkadaşıydık.. Aramız çok iyiydi.. O babana deli gibi aşıktı.. Mutlulardı.. Tabi ben.. şey..'' derken kaşlarımı çattığımda, içimden geçenleri anlamış olacak ki hemen gülümseyerek devam etti..


''Aşık olduğum adam da.. annene aşıktı.. Ama annen babanın aşkından kimseye görmüyordu.. Tabi ben hamile kalınca.. okulu bıraktım..  Annen hep yanımdaydı.. Ailem bile sırtını çevirmişken. o bana kol kanat oldu..''


Sustu ve bir adım daha attı.. Sonra bir adım daha ve son adımıyla, az önce oturduğum yere oturup, annemin toprağını okşadı şefkatle..


''Annenle baban evlendiğinde, oğlum iki yaşındaydı.. Ne oğlumun babasından ne de babasının oğlundan haberi vardı.. Annen bir sene sonra sana hamile kaldı.. Sürekli gelirdi yanıma.. Oğlumda o minicik aklıyla, annene sorular sorar ve seni annenin karnındayken bile şefkatle sarardı.. ''


Yutkundum.. Tekrar ve tekrar acıyla yutkundum.. Bende bir anne olacaktım yakında.. Belki doğumda ölme riskim bile vardı.. Bilmiyorum..  Ama ölürsem eğer, asla ve asla Arın'a çocuğumdan bunu saklamasını istemezdim.. Eminim annemde istemezdi..


Şoktan çıktığımda, kadının kötü niyetli biri olmadığını anladım ve hemen yanına gidip, yanına yani annemin baş ucuna doğru oturdum.. Annemi bir başkasından hatta yakın arkadaşından dinlemek sanırım bana verilen bir şanstı.. Sustum ve dinledim..Hayallerimle birlikte..


''Hatta.. Oğlum.. Bir kere annenin şişmiş karnına sarılıp, çocukça konuşmasıyla, bu bebişin babası ben olcam onun hep yanında olcam ben Nazlıcım, demişti.. İşte o an oğlumun içindeki eksikliği fark ettim.. Ve babasına söylemek gibi bir hata da bulundum..  Ardından tüm belalar arkamızdan geldi.. babası oğlumu inkar da etse dna testiyle soyadını verdi.. Lakin ona hiç bir zaman baba olmadı.. Ve ardından.. annenin ve senin ölüm haberi..''


Söyledikleriyle nefesim kesildi.. Aklım ilk başta o minik yakışıklı da olsa da ardından kendi ölüm haberim beni daha da sarsmıştı.. Gözlerimden firar eden yaşlara aldırmadım ve yanı başımda oturan kadının ellerini sıkı sıkı kavradım..  Elinin üzerine bir buse kondurup, devam etmesi için bekledim.. O ise boşta kalan eliyle, yüzünü kamufle eden gözlüğü çıkardı.. Ve çıkardığı an, soğuk bir rüzgar esti mezarlıkta..


Bu tanıdık gelen sima, içimdeki ateşi bile söndürecek cinstendi.. Ama  biliyordum ki bu kadını ilk kez görüşümdü.. Daha önce görmediğime kesinlikle emindim lakin bu tanıdıklık hissi  bırakmıyordu boğazımı..


Akan yaşlarını elinin tersiyle silerken, diğer eli elimi sıkı sıkı kavramaya devam ediyordu..


''Ben.. İkinizin ölümünü kaldıramadım.. oğlumun babası da bu olaydan beni suçlu buldu hep.. Sizin ölümünüz nasıl benim yüzümden olabilirdi ki.. O lanet herif, başkasının çocuğuna aşık kalacak derecede saplantılı bir manyaktı.. onun deyimiydi aşk.. Halbuki bende ona karşı yanan aşkı bir kere görebilseydi..'' dediği an sustu..


''Kusura bakma güzel kızım.. uzun süredir insan yüzü göremeyince, çenem açıldı..'' dediği an, hemen konuştum..


''Hiç tanımadığım annemin mezarında, onu bana anlatmanız asla kusur olamaz..'' dediğimde, karşılıklı gülümsedik..


''Şey.. Peki size ne oldu.?'' dediğimde, kadının gözlerinde edinen hüzün, resmen bas bas bağırıyordu..


''Afedersiniz.. Haddim değildi..'' dediğim an elimi sıkıp beni sözsüz bir şekilde susturdu..


''Yıllar geçti.. Çok kötü bir hastalığa yakalandım.. Doktorlar yurt dışını öneriyordu, lakin imkanım yoktu.. Bir gün o geldi.. Aşkından gözlerimi kör ettiğim adam.. Beni tedavi ettireceğini lakin buralardan çekip gitmemi önerdi.. Elbette kabul etmedim..Oğlumu yalnız bırakamazdım.. Koca adam olmuştu.. Güçlü ve soğuktu hep ama ben kalbindeki merhameti bilirdim..''


Sustu.. Gözlerinin önüne gelen hayale dalıp gitmiş gülerken, tekrar devam etti..


''Hastalığımdan haberi vardı.. O da çaresizdi.. Oğlumu alıp gitmemi önerseydi, bir an bile düşünmezdim..Ama o oğlumu, kendine saklamak istemişti.. Sevgisinden değildi.. Onun bir varisiydi, oğlum.. Soyunu devam ettirecek ve işlerini devralacak kişi.. Oysa ben.. onun için sadece üzerimde bir lanet taşıyan kadındım.. Ona göre her şey benim yüzümdendi..''


Tanımadığım o adama karşı öyle öfke birikmişti ki içimde.. Nasıl olur da bir anneyi evladından ayırmakla tehdit ederdi.. Sonra başaramamış olmalı ki hala burada diye düşünürken, söylediği her bir cümleyle yüzümde ki gülümseme soldu kaldı.. Ve kaskatı kesildim..


''Sonra bir gün fenalaşıp hastaneye kaldırılmışım.. gözümü açtığımda ise bilmediğim bir ülkede yapayalnızdım.. Kendime gelmeye başladığımda bir hemşire elime mektup sıkıştırdı.. Oğluma öldüğümü hatta benim için bir mezar bile yaptırdığını eğer ki ona ulaşacak ve bu ülke sınırlarına girecek olursam, oğlumu öldürmekten sakınmayacağını, yazmıştı.. İşte o an dünyam ikinci kez başıma yıkıldı..'' dediğinde gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum..


''Nasıl.. Nasıl olur böyle bir şey..? Bu..Bu çok adice..'' dediğimde, birden beni kollarına sardı..


Bir eli saçlarımda bir eli de sırtımda, tam bir anne şefkatiyle güç veriyordu bana.. Kollarının arasında burnumu çekip, kendimi geri çektim.. Bu kadın resmen yaşayan bir ölüydü.. Bunu yapan adamın cidden manyağın teki olması gerekirdi ki bu adam fazlasıyla psikopattı..


''Peki ya şimdi.?'' diyebildim.. Karşımdaki kara gözlü beyaz tenli güzel kadında ne demek istediğimi anlamış gibi sağa sola bakıp, tedirgin bir şekilde anlatmaya devam etti..


''Dün sabah, bir gemiyle,  kaçak olarak ülkeme döndüm.. Bana her ay düzenli olarak para yatırıyordu.. Ve ben altı senedir bu paraya zerre ihtiyaç duymamıştım.. kaçmaya karar verdiğimde hepsini çektim.. Ve o fark etmeden, kaçak olarak gelmeyi başarabildim..'' dedi, göz yaşları içinde sevinçle konuşarak..


''Peki ya oğlun.? Çıktın mı karşısına.? Allah'ım nasıl sevinmiştir nasıl deli olmuştur hayal dahi edemiyorum.. Anlattın mı olan biteni.. Zaten kızamamıştır ki sana.. şahsen şu an annem mezardan çıksa korkmadan üzerine atlar hiç bir şeyi de sorgulamazdım.. Vardır Allah'ın bir bildiği der hayatıma devam ederdim.. Annemle..'' derken, özlemle mezara bakıp iç çektim..


''Göremedim.. Bıraktığım evde yoktu.. öğrendiğim kadar eğitimini yurt dışında tamamlamış.. Sonra da o mahalleye adım atmamış.. Ve sonradan karşısına çıkmamam gerektiğini anladım.. Oğlum dayanamaz, babasının yakasına yapışırdı.. Ve o adam da gözünü kırpmadan oğlumu benden sonsuza kadar ayırırdı..'' dediğinde, haklılık payı olmasına rağmen, kaşlarımı çatarak baktım karşımda ki güzel ama bakımsız kadına..


''Nasıl böyle düşünürsünüz.. Mutlaka bir çaresi bulunur.. Oğlunuzdan anne sevgisini zaten yıllarca mahrum etmişler.. Siz ona cidden kıyabilecek misiniz.?'' dediğimde, bir hışımla ayağa kalktım.. Ve benimle birlikte kadında ayağa kalkıp, önüme geçti..


''Ben kıyamam.. Ama o cani herif, gözünü bile kırpmaz.. O anlatamayacağım kadar kötü.. Sende ondan uzak durmaya çalış..''


Kimdi ki o adam.? 


Sahi bu kadın kimdi.?


Bir an sormam gereken ama hiç aklıma bile gelmeyen soruyla afalladım.. Annemin arkadaşıydı.. Ama adı neydi.?


''Şey.. Afedersiniz.. Benim aklım, acımdan baya kendini kaybetti.. Adınız neydi.?'' dedim, mahcup bir ifadeyle..


Öfkemin bir anda gidip gelmesi kesinlikle hormonlardan ötürüydü.. Kadından afalladı.. Bende öfke yüklü kelimeler beklediği kesindi.. İstemiştim de.. Ama o da bir anneydi.. Ve evladını korumak için kendinden bile vazgeçebiliyordu.. 


Ellerim bir anda şefkatle karnıma gittiğinde, kadın ikinci şokunu yaşamaya başladı.. Tabi bu kez kendini çabuk toparladı..


''İnanamıyorum.. Sen hamile misin.? Ülkeme geri döndüğümde, oğluma koşup sarılmaktı maksadım ta ki gerçek yüzüme çarpana kadar.. Bu kez de bildiğim tek dostumun yanına geldim.. Ve orada dünyalar harikası bir kız gördüm.. Ve şimdi de onun bebeği olacağını öğreniyorum..''


Birden sarıldı boynuma.. Sımsıkı kollarıyla sardı bedenimi.. Ve sanki evlat hasretini gidermek istercesine hapsediyordu bedenimi, bedenine.. Açıkçası bende pek memnundum bir anne tarafından sarmalanmış olduğuma.. Kollarımı kaldırıp, şefkatiyle beni harmanlayan kadına aynı şefkat ve ihtiyaçla sarıldım..


Bir süre birbirimize sımsıkı darılı kaldıktan sonra ayrıldık.. Gözü hala tedirgin bir şekilde etrafı kontrol etmeye çalışırken,  elleri ellerimi bırakmamakta ısrarcıydı..


''Yine görüşelim mi..'' diyebildim, çekingenlikle.. O ise benim sözlerimi tekrarladı..


''Yine görüşelim mi, İpek teyze..'' Ve ben yine tekrar ettim aynı cümleyi.. ufak ve içten bir kaç değişiklikle..


''Yine görüşelim mi, İpek anne.?''


O an yüzündeki mutluluk gözlerinden bile okunuyordu.. sağ elini kaldırıp, aynı şefkatli ve mutlu bakışıyla sol yanağımı okşadı.. Karşılıklı hıçkırıklarımız devam ederken, zorlukla gülümseyebildik..


''Bir şartla..'' dediğinde, o an dünyadaki bütün şartları kabul edebileceğimi düşündüm..


Çünkü anne yerine koyabileceğim biri çıkmıştı karşıma.. Tüm güvenimi bir an da aldı ellerine ve aynı şekilde güvenini bıraktı boşta kalan elime..


''Benimle tanıştığını ve hatta beni görüp konuştuğunu kimseye anlatmazsan..'' dediğinde, omuzlarımı silktim.. Ve aklıma gelen kişiyle mırıldandım..


''Kocama bile mi.?'' 


Masum çıkan sesime, masum bir şekilde karşılık verdi..


''üzgünüm, meleğim.. Kocana bile..'' 


''Ama benim kocam kesin anlar.. Hem anlasa bile eminim sizi sorgulamaz.. Hatta benim buz adamım sana oğlunu bile getirebilir..''


Gözleri ışıldadı bir an ama korkusu o kadar şiddetliydi ki birden tüm umutlarının yerle bir olduğunu gördüm o gözlerde..


''Oğlum hayatta.. Ve sağlıklı.. Bu yeter bana.. Hem belki kader onu karşıma çıkarır.. Hiç olmadı uzaktan izler, mutlu olduğunu bilirim..'' dedi, tüm yıkımıyla..


Tek parmağıyla tuttuğu gözlüğünü tekrar geçirdi gözlerine.. Saçlarını kapatan şu an için omuzlarını düşmüş bulunan eşarbını düzeltti..


Sonra aklıma gelen şeyle, hemen kolumda duran çantamı açıp, karıştırmaya başladım.. Ve içinden bir kalem kağıt çıkarıp, telefon numaramı yazdım.. Kağıdı, İpek anneye uzatarak gülümsedim..


''Sanırım şu an için bir telefon almadın.. Bu numaram.. Ne olur bana mutlaka ulaş.. Annemi dinlemek güzeldi.. Ve sanırım sayenizde içim rahatladı..'' diyerek yanaklarından öptüm..


''Ne yaptım ki ben.?'' dedi, gülümseyerek..


''Dün gece eve gidene kadar Arın'ın beynini yaktım.. Ya annem beni sevmiyorsa.. Ya benden nefret ediyorsa.. İçim içimi yedi.. Tabi Arın benim ne kadar fazla abarttığımı düşünsede gık demeden, kahrımı çekti.. Sonra sabah erkenden buraya getirdi işte..'' dedim, gülümseyerek ve tam devam edecektim ki, İpek annenin gözündeki paniği gördüm.. Sonra korku..


''Şey merak etmeyin, Arın gelmez daha buraya iki saat mühlet verdi.. Eğer iki saati bir saniye geçerse, tüm mezarı inletir ölüleri  bile yerinden hoplatır.. Ama bakma böyle dediğime, yumuşacık kalbi vardır benim kocamın.. Hele baba olacağını öğrendiğinde beri ayrı bir şey oldu çıktı başıma..'' 


Gülümseyerek anlattıklarımı, sessizce dinleyen kadının bir gözünden usul usul akan yaşın farkına bile varmamıştı.. Acaba yanlış bir şey mi söyledim düşüncesiyle tam ağzımı açacaktım ki o benden önce davrandı..


''Arın.. Yani kocan.. O neden gelmedi annenin mezarına.?'' dediğinde, afalladım.. Ben bile bilmiyordum ki nedenini.? Karşımdaki gözü yaşlı kadına ne diyebilirdim bilmiyorum.. Düşündüm düşündüm ve düşündüm..


''Bilmem.. Sonra anlatacağını söyledi.. Belki de annesinin acısını hala yenemediği içindir..''


Sonra göz yaşlarını silip, burnunu çekerek duruşunu dikleştirdi.. Ellerini omzuma koyup, yanağıma sımsıcak bir öpücük bıraktıktan sonra, bir eli karnıma kaydı..


''Sana mutlaka ulaşacağım Esin.. Ve sen de o zamana kadar, bebeğine ve kocana sımsıkı sarılıp, güçlü olacaksın.. Anlaştık mı, meleğim..?'' dediğinde, bu kez ben öptüm yanaklarını koklaya koklaya..


Tam tekrar bir şey söyleyecekti ki, tüm mezarlığı inleten, ve hatta altındakileri üstüne getirecek ses,kulaklarıma ulaştı..


''Esin Arslanoğlu.! Ben gelmeden burada ol.! Yoksa bir daha buraya gelemeyeceksin.!'' dediğinde, karşımdaki kadın kaşlarını çatarak, başını sesin geldiği tarafa çevirdi..


Ağaçlardan dolayı kapıyı görmenin pek mümkünatı yoktu.. Sadece refleks gereğiydi ki benimde başım o tarafa çevrilmişti..


''Hep böyle mi.?'' diyen kadına, gülümseyerek cevap verdim..


''Genelde..'' 


Kadın kaşlarını havaya kaldırdı bir an ve tekrar  öfkenin esir aldığı karanlık gözleriyle, yüzüme odaklandı..


''Zor olmuyor mu.? Yani fazla sert biri gibi..'' dedi, sanki yaptığını onaylamaz bir edayla Arın'ı görebilecek gibi kapıya bakarken..


''Ay yok.. Bakmayı böyle kükrediğine.. Bir şey yapabileceğinden değil.. O öyle konuşur konuşur susar..''


Bu kez gülümsedik karşılıklı..


''görüşelim mutlaka..'' diyen kadına cevap verecekken, yine kükreyişiyle bizi yerimizden oynatan adama gözlerimi devirmeden edemedim..


''Son beş dakika.!!''


Başımı sağa sola sallarken, İpek anne yine çattı kaşlarını.. Ağzının içinden mırıldanmasını pek anlayamadığım için üstelemedim..


''Kime çekti bu çocuk böyle..'' dediğini işittiğimde, kıkırdadım..


''Baba görünümlü anne.. Yani bence.. Kemal Arslanoğlu kadar sert gözü kara öfkeli ama hiç tanımadığım annesi kadar da temiz kalpli ve şefkatli..''


Gülümsedi bu cevabıma.. Ve beni tekrar sardı kollarına.. Birbirimizle vedalaştıktan sonra, ben annemin mezarına son kez bakıp, çıkış kapısına doğru yöneldim.. Sanırım kimseye gözükmemeye çalışan İpek anne de arka kapıdan falan çıkıp gidecekti..


Düşüne düşüne Arın'ın yanına kadar güdüp, birden boynuna atladım.. Ve hiç düşünmeden sardı kollarını bedenime.. Boyumun elverdiğince ulaşabildiğim boynuna öpücüklerimi sıralarken, onun gibi biriyle tanıştığım ve evli olduğum için hatta ve hatta karnımda bebeğini taşıdığım için binlerce kez şükrettim Rabb'i'me.. 


''Küçük fare.. Tamam dün geceyi pas geçtik.. Bende bir haftadır fena halde özledim..'' dediğinde, gelecek olan cümlenin sonunu merakla beklemeye başladım.. Bu adamın benimle uğraşmasına bile aşıktım ben yahu.!


''Ama biraz daha zorlarsan, ölü diri demeden, şimdi şu anda sana..'' derken birden ağzını kapayıp, son kelimenin çıkmasına güç bela engel oldum..


Ben o cümlenin sonunu bekleyen aklıma edeyim..


Kaşlarımı çatıp, haylaz bir ifadeyle gülümseyen gözlere bakarak, çemkirdim.. Evet evet.. Hamile halimle çemkirdim..


''Edepsiz adam.!'' diyerek kollarından çıkıp, arabadaki yerimi aldım.. Emniyet kemerimi bağlarken o da çoktan  yerini almış, pis pis bana sırıtmaya devam ediyordu..


''Kabul et, sende özledin bu edepsiz hallerimi..''dediğinde, gülmemek için dudaklarımı ısırırken, tekrar konuştu..


''Yalnız o dudakları..'' der demez hemen gözlerimi son derece açıp, ona doğru döndüm..


''Yuh.! Çocuk var adam.! Sen bu  bir haftada daha mı  bir edepsizleştin ne.?'' dediğimde, kucağımda sere serpe duran elimi kavrayıp, dudaklarına götürdü.. ufacık bir buse bırakıp, trafiği kontrol ettikten sonra karşılık verdi.. Yine en edepsiz haliyle..


''Yokluğunda hayal ettiğim fantezileri bir bilsen, asıl o zaman edepsiz nasıl olur, görürdün güzelim..'' dedikten sonra, nefesimin kesilmesini umursamadan trafiğe odaklandı..


''Seni bir daha asla kendinle baş başa bırakmayacağım, kocacığım..'' diyerek güç bela mırıldandığımda, göz ucuyla bana bakıp, o muhteşem yarım gülümsemesiyle meydana çıkan gamzelerini sundu gözlerime..


''Bence de bırakma..'' dedikten sonra gülümsememi gizlemek maksadıyla başımı cama doğru çevirip, etrafı izlemeye koyuldum..


uzun bir sessizlik oldu.. Sormak istedikleri vardı ve ne tepki vereceğimden çekindiği için soramıyordu, eminim.. Ve bu can sıkıcı sessizliğe son vermek adına, aklından geçenleri tek kelime ile yanıtladım..


''İyiyim..'' 


Kırmızı ışığa yakalandığımız için gözleri birden beni buldu.. iyi olup olmadığımı sorgular gibiydi.. tüm bedenimi baştan aşağı incelerken,  dün yaptığımız konuşma çınladı kulaklarımda..


Ne olursa olsun, ondan bir şey saklamamalıydım.. 


''Ama mezarlıkta bir şey oldu..'' dedim tüm cesaretimle.. 


Yeşil ışık yandı, arkamızda çalan korna sesleriyle, biraz ilerleyip, arabayı sağa çekti ve dörtlüleri yakıp, bedenini tamamen bana çevirdi..


Endişeliydi.. 


Ama endişe etmesine gerek yoktu ki..


''Ne oldu.?'' dediğinde, İpek anneye verdiğim söz geldi aklıma.. Kimseye söyleme demişti.. Ama Arın kimse değildi.. O benim, hayattaki tek sahip olduğum şeydi.. Nefesimdi.. 


''Bir kadın geldi....'' diyerek konuşmaya başladığımda, Arın nefes dahi almadan beni dinlemeye koyuldu.. Anlattıklarımla yüzü şekilden şekile girerken sanki tüm olanları yaşamış gibi acı çekmesine anlam veremedim..


Konuştuğum her şeyi kelime dahi atlamadan, kadının başına gelenler de dahil, Arın2a anlatırken,  gözlerinden süzülen yaş, aktı aktı aktı ve tam kalbimin ortasına düşerek bıçaktan keskin bir yara açtı..


Bu adam ağlamamalıydı..


Nasıl ağlardı ki.?


Arın'dı o.!


Güçlü..Kudretli.. Buz gibi gözleriyle tüm öfkesini dile getirmekten çekinmeyen.. Nasıl ağlardı.. Ağlamak bir erkeğe hiç mi hiç yakışmazdı..


Sonra bir yaş daha döküldü göz pınarlarından.. Ve ben dayanamadığım bu görüntüye inat, kemerimi çözüp, bir anda gözlerinden öptüm, sevdiğim adamın..


Ben ağlardım.. Sulu göz olan bendim.. O ağlamamalıydı.. Ağlaması ciğerlerimi bu derece talan edip, yüreğimi ağzıma getirmemeliydi..


Fazla uzaklaştırmadan çektim yüzümü ve yanaklarını avuçlarımın arasına hapsettim.. Kapalıydı gözleri.. Açamıyordu.. Belki de açmak istemiyordu..


Güçlükle konuşmaya çalıştı..


''Adını sordun mu.?'' dediğinde, çıkan sesi bile, akan yaşlarıma yaş eklemeye devam ediyordu.. Kahretsin.! Bu adamın gözünden akan her yaşa lanet ettim.. Keşke dilim tutulaydı da anlatmasaydım.. Keşke sussaydı şu lanet çenem de o ağlamasaydı..  


Başımı olumlu anlamda sallarken, gözlerime beklenti ile bakan adama beklediği cevabı verebildim, güç bela..


''İpek..''


Ve o an, Arın tüm acısıyla, baş etmeye çalışır gibi beni kollarının arasına aldı.. Sımsıkı sararken, hıçkırıkları koptu boğazından ve benim elim ayağım birbirine girdi.. Ciğerler zaten pert ve kalbim atmayı unutmuş gibiydi.. Kollarımın arasında, hıçkıra hıçkıra ağlayan adam, beni bu denli yıkarken, ona verebilecek bir kelimem dahi çıkamadı dudaklarımdan.. Bende sadece sarılabildim.. Acısını almak istercesine, sarıldım.. Ağlamaması için sarıldım..  Ve hıçkırıklarıyla boğuşurken, ağzından çıkan kelimeler, birer cam parçası misali bütün bedenime batmaya başlamıştı..


''Ya..yaşıyor.. Annem.. Yaşı..yor..''


İşte o an dünya durdu.. Tüm algılarım kapandı.. Göğsümün sadece sevinç göz yaşlarıyla sarsılırken, ben bir gerçekle yüzleştim.. Daha doğrusu kaderin bize oynadığı oyundu, farkına vardığım şey..


kendime geldiğimde, hala sımsıkı bedenime sarılı olan adamı daha bir sıkı sardım ellerimle.. Ben annemin karnındayken bile beni sahiplenen çocuk, benim kocamdı.. Ve acısıyla yandığı annesi yaşıyordu..


Ne?


Bir saniye..


Ve birden bastım çığlığı..


''Arın.! Annen yaşıyor.! İnanmıyorum, inanamıyorum.. Annen, ölmemiş..''





Upuzun bir bölümle daha karşınızdayım.. 

Umarım beklediğinize değmiştir..

Fırsat buldukça diğer bölümleri de en kısa zamanda yazmaya çalışacağım.. Beklemede kalın..

Görüşmek üzere..






Continue Reading

You'll Also Like

117K 8.5K 16
/Aile Kurgusu/ Yeni bir ev, yeni insanlar, aynı baba fakat farklı ruh. Gözlerinde yoktu artık küçük bir çocuk, çoktan terk etmişti yuvasını. Heyecan...
122K 7.5K 15
17 yıl önce bir kötülük yapıldı, bu kötülük herkesin ruhunda unutulmayacak yaralar bıraktı. Yara alanlar, asıl yaralıya yeni yaralar açmayı umursama...
245K 2.8K 17
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...
448K 14.5K 24
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...