BEYAZ KUMRU

By buseedilan

363K 13.3K 2.3K

"Kaybolmuş bir ruhtum sadece ve doğru yolu bulmak için çabalamıyordum. Ben akıntıya karşı çırpınmayı seçmemiş... More

1: SÖNMEYEN ATEŞ
2: BOZUK PARÇA
3: BU AYRILIK BİR VEDA DEĞİL
4: BİLİNMEYEN KİŞİ
5: URAS ARSLAN
6: DENKLEM
7: KİLİTLİ KAPI
8: SARILMAK
9: KENDİNDEN GEÇMEK İÇİN NE HARİKA BİR GECE!
10: ÇOBAN YILDIZI
11: ESKİ BİR ARKADAŞ
12: SABAH KOŞUSU
13: NİŞAN
14: BİR TUTAM AŞK
15: ERKEN BALAYI
16: GÜVENLER
17: YEMEK SAVAŞI
18: TESADÜF
19: BUSE
20: DOSYA
21: MIŞIL MIŞIL
22: AKŞAM YEMEĞİ
23: KAÇIRILMA
24: SATILIK EV
25: KÜÇÜĞÜM DAHA ÇOK KÜÇÜĞÜM...
26: KISMEN DOĞRU
27: ÇETİN VALENTINI
28: D.
29: PROVA
30: HAYDUT
31:GÖL EVİ (BÖLÜM1)
32: GÖL EVİ (BÖLÜM2)
33: DÖVÜŞ
34: AYRILIK
35:ÇALINTI BİLGİ
36:PİNOKYO
37: BAHAR ŞENLİĞİ
38: DOĞUM GÜNÜ
40: KISKANÇLIK
41: KASA

39:BEYAZ KUMRU

4.5K 191 19
By buseedilan

Görsel:Uras ARSLAN

Bölüm Parçası: Ed Sheeran- Kiss Me

Uzun zamandır yeni bir bölüm istediğinizi biliyorum. Keyifli okumalar :*

Günün büyük bir bölümü neredeyse bitmişti. Sonunda uyanıp kahvaltı için bir şeyler atıştırıyorduk. Parti ne zaman bitmişti habersizdim. Tüm gece Uraslaydım ve bu harika bir histi. Tüm o itiraflardan sonra hafiflemiştim. Sırlarımızı veya kim olduğumuzu unuttuk. Birbirimizi sorgulamayı ve acı dolu geçmişlerimizden bahsetmeyi. Yalnızca normal insanlar gibi konuştuk. Yapmayı sevdiğimiz şeylerden, sevmediklerimizden... Bunun gibi basit şeylerdi ama hayattaymışsın hissi veriyordu.

Telefonum tiredi.

...Bilinmeyen numara...

Uras'ın bakışları ekrana kaydı ve daha sonra benim panik dolu ifademi inceledi.

Bu aramanın Deha'dan geldiğini biliyordum. Yutkunduktan sonra telefonu elime aldım ve sandalyemi ittirerek ayağa kalktım.

Gözler üzerime çevrilince "Bu aramayı açmalıyım. Hemen dönerim." diye açıkladım.

Hızlı bir şekilde verandaya doğru ilerledim ve beni duyamayacakları mesafeye geldiğim anda. "Tanrı aşkına tüm hafta senden haber bekledim!" diye sitem ettim kısık bir sesle.

"Şaka mı yapıyorsun. Bütün hafta sana ulaşmaya çalıştım. Aramalarımalarım engellenip duruyordu."

Kaşlarımı çattım. "Ne?! Senden tek bir mesaj yada arama almadım."

"Lanet olsun!" Daha çok dilinin ucundaki kaba yorumu bastırmak ister gibiydi.

"Sorun ne?"

"Dinleniyor olabiliriz."

"Buda ne demek oluyor?"

"Polis işin içine çoktan girdi demek."

Panik duygusu kanımda yükselmeye başlamıştı. Elimi saçlarımın arasına daldırdım. "Benim vaktim kısıtlı. Acele etmem gerek. Bildiklerini anlat."

"Burdandan mı? Delirdin mi sen? Bu çok tehlikeli buluşmamız gerek."

"Şehir dışındayım. Aniden öylece gelemem." Uras'a yalan söylemek zorunda kalmak istemiyordum.

"Bir yolunu bul."

Cevap vermek için dudaklarım aralandı fakat Berkay verandada belirince "Kapatmam gerek." deyip telefonu cebime sıkıştırdım.

Yanıma ilerlerken "Eve dönmem gerekiyor. Gelmek ister misin diye soracaktım." diye sordu şüphe dolu mavi gözleriyle.

Şanslı günümde olduğumu düşünmeye başlamıştım ve rahatlayan bir şekilde nefes verdim. "Bu harika olur." dedim çabucak.

"Birazdan yola çıkacağım."

"Tamam sen arabayı çıkart. Birazdan geleceğim."

Başını salladı.

İçeri döndüğümde Uras'ın gözleri tekrar üzerimdeydi. Bu sabah tek gelme etmemiştik ve öyle olmasını diliyordum. Ona yalan söylemek istemiyordum. Dün geceden sonra ona bunu yapamazdım.

"Berkay'la dönsem iyi olacak. "

"Akşam beraber döneriz. Neden kalıp dinlenmiyorsun. Yarın okul yok." dedi İdil.

"Biliyorum ama..." Bakışlarım tekrar Uras'la karşılaşınca duraksadım ve gözlerimi kaçırdım. "Yarın erkenden iş için bir kaç yerle görüşmeliyim." diye yalan söyledim.

İdil ısrar etmeden Kafasını salladı ve masadan kalkarak bana sarıldı. "Dün için teşekkür ederim. Harika bir doğum günüydü." Yanağıma bir öpücük kondurdu. "Akşam görüşürüz."

Gülümsedim ve yalnızca başımı salladım. Uras'ın bakışlarını üzerimde hissediyordum ve gergindim.

Rüzgar, Eren, Uras ve Beliz'e yalnızca el sallayıp vedalaştım ve ön kapıya doğru ilerledim.

Uras peşimden gelmeden buradan ayrılmak istiyordum.

Yolda ilerlerken Berkay'ın bakışlarını hissediyordum. Bu yüzden uzanıp radyonun sesini kıstım. "Söyle."

"Bugün tuhaf davranıyorsun. Gergin gibisin."

İç çektim. Sanırım hislerimi saklama konusunda köreliyordum. "Ben iyiyim."

Kaşını kaldırdı. "Öyle mi?" Telefonu işaret ederken "Seni arayan kimdi?"

Omuz silktim. "Zehra Teyzeydi." Kaşlarımı çattım. "Beni sorguya mı çekiyorsun?"

İç çekti. "Hayır, sadece iyi olduğundan emin olmak istedim."

Hırçın davrandığım için suçlu hissediyordum. Gözlerine bakıp gülümsedim. "Ben iyiyim." İnandırcı olması için "Gerçekten." diye ekledim. Ona Deha'yı anlatamazdım. Bu işte beni yalnız bırakmayacağını biliyorum ve Deha kozumu kaybedemezdim.

İç çekti ve daha sonra gülümsedi. "Bunu söylemem tuhaf ama eskisi gibi olmamıza seviniyorum."

Gülümsemesine karşılık verip "Benimde bunu söylemem tuhaf ama bende seviniyorum." diye ekledim.

Göz göze geldik geldiğimizde gülümsemelerimiz yavaşça yüzümüzden silindi. "Sanırım en başından beri yalnızca en yakın arkadaş konumuna uygundum ve bilirsin yanlış seçimler yapma da üstüme yoktur..."

"Berkay..." Nefes verdim. "Bunları konuşmak zorunda değiliz."

"Hayır zorundayız. Sadece dinle." Bakışları şefkatliydi.

Başımı salladım.

"Demeye çalıştığım şey... Özür dilerim. Her şey için. Sana sadık olmadığım için. Benimle konuşmanı bile haketmiyorum. Seni sevdim. Seni gerçekten sevdim ve hala seviyorum. Yalnızca bu sevgi küçük kız kardeşime besleyebileceğim türden gibi hissettiriyor." Güldü. "Ve evet bu tuhaf. Annen öldüğünde yanında olmadığım için üzgünüm."

Boğazımdaki yumru konuşmamı zorlaştırmıştı. Aynı şeyleri bende onun için hissediyordum. Birbirimiz için yanlış kararlar vermiştik. "Bende seni seviyorum. Sen benim hayatımın bir yarısısın. Öylece nefret edemem. Kızgın değilim. Hatalarını düzeltmeye çalıştığının farkındayım. Pişmanlıklarını görüyorum..." Rüzgar'a olan hislerinin farkındaydım. "...Ve hayatına devam ediyor olmana seviniyorum."

Sıkıntılı bir ses çıkardı. "O konuda..." Duraksadı. "...Bunu seninle konuşmak fazla tuhaf."

Güldüm. "O iyi bir kız ve her şeyi telafi etmen için güzel bir fırsat. Yeni bir başlangıç için...Neden ona çıkma teklif etmiyorsun."

Elini ensesine götürdü. "Bilemiyorum. Tek yaptığımız keyifli vakit geçirmek, video oyunları oynamak ve sohbet etmek." Sırıttı. "Ki kızlarla bu kadar çok sohbet etmeyi tercih etmem."

Omzuna vurdum ve kolunu tuttu. "Hey! Acıttın."

Güldüm.

"Sorunum ne bilmiyorum. O tür kızlardan hoşlanabileceğimi düşünmezdim..."

"Makyaj yapmayan, barbie bebek gibi giyinmeyen ve dudak dolgusu olmayan birinden mi?" diye sordum alaycı bir tonda.

Güldü. "Tam olarak öyle."

Omuz silktim. "Seni şaşırtıyor. Bilmediğin bir şeyden kokman normal." Bende Uras için böyle hissediyordum. "Ona çıkma teklif et. Sandığın kadar kokutucu olmayacak. Öğrenmen için fırsat."

"Bu hissi biliyor gibisin."

Cevap vermedim ve radyonun sesini tekrar yükselttim.

***

Siyah camlı gözlükleri ve beyzbol şapkasıyla kafenin en uç köşesindeydi. Yanına yerleştiğim sırada etrafa göz gezdirdi. "Takip edilmediğinden emin oldun mu?" diye fısıldadı.

Gözlerimi devirdim. "Hayır. Takip edilmiyorum." Sabırsız tavrımı bozmadan "Aradığımızı buldun mu?" diye sordum.

Surat ifadesi çok düzdü.

Sabırsızlığım gittikçe artarken kalbim daha hızlı atıyordu.

Başını salladığında kocaman sırıttım.

Kalkmak için hareketlendiğimde beni durdudu. "Nereye?"

"Aradığımızı bulduğunu söyledin ya. İstediğimi almaya."

Küçümser bir tavırda güldü. "Elimizi kolumuzu sallayarak. Annene ait kasalardan birini açtırabileceğimizi mi sanıyorsun?" Kaşaları havaya kalkmıştı.

Hayal kırıklığının paslı tanıdık tadı kambur durmama sebep oldu. "Bir yolu olmalı."

"Bir yolu var." dediğinde tekrar gözlerim umutla ışıldadı. "Ama önce polisin dikkatini dağıtmalıyız."

Babamı öfkelendirecek bir risk almamalıydım. Ama merak duygum bunu umursamadı. "Nasıl?"

"Ben onların veri tabanlarına girmeye çalışacağım. Peşime düşecekler ve sende Annenin kasasını açtıracaksın."

Kaşalarımı çattım. "Öylece buna izin vercekler öyle mi?"

Gülümsedi ve kod kopyalıcıyı salladı. "Bu var."

Hala anlamıyordum. Bunun ne anlamı vardı ki? Cem Bey annemin avukatıydı.Hepsi bu. Banka kasasını açtırabilecek ne tür bir bilgi olabilirdi ki?

Anladığıma dair bir tepki vermeyince ciddileşti. "Sahte bir belge hazırlayacağım. Ama kaşe ve imza fark edilmeyecek. Annenin noterden imzalı bir izin belgesini sana bıraktığı senaryosundan ilerleyeceğiz."

Bu plan işe yarayabilirdi. "Peki ya işe yaramazsa."

"Tek yapman gereken vakti iyi kullanman."

Tamam bunu yapabilirdim. Derin bir nefes aldım.

"Ve şu kızıl arkadaşın. Yardımı dokunabilir."

Başımı salladım. "Onu bu işe sürükleyemem."

Kaşlarını kaldırdı. "Polise bulaşmadan bu işi halletmek istiyor musun istemiyor musun?" diye sordu.

Umutsuzca iç çektim ve planın geri kalan kısmını anlatmasına müsade ettim.

***

Evin kapısından içeri girdikten sonra paltomu omuzlarımdan aşağı kaydırdım ve odaya vardığımda ondan tamamen kurtuldum. Deha'yla buluştuktan sonra sahilde yürümüş ve biraz kendimle vakit geçirmiştim. Hava karardığında geri döndüm fakat kimse Ağvadan geri dönmüşe benzemiyordu.

Işığı açtığımda Uras'ı yatakta uzanmış görünce ağzımdan küçük bir çığlık kaçtı ve hemen elimi ağzıma götürdüm.

Başını yatağın başlığına dayamış ve yarı uzanan yarı oturur pozisyondaydı. Çığlığımla pozisyonu değişti ve ayaklandı.

"Beni korkuttun!" diye söylenirken oksijen akışımı düzene sokmaya çalışıyordum.

Odanın ortasında buluştuk ve karşılıklı dikiliyorduk. Gözlerine bakabilmek için başımı kaldırmam gerekiyordu. "Ne işin var burada tek başına? Eren dönmedi mi?" diye sordum.

Etrafa bakındı. "Teknik olarak burası benim odam." Ses tonundaki alaycı tınıyı duyuyordum.

Gözlerimi devirdim. "Ne demek istediğimi biliyorsun." Yanından geçip paltoyu dolaptaki askılardan birine astım.

"Eren, İdil'i bıraktıktan sonra ailesinin evine geçeceğini söyledi. Yalnız kalmaman için geceyi burada geçireceğim ama bundan rahatsız olacaksan..."

Arkamı dönüp tekrar ona baktım. Yatağa oturmuştu ve yine aynı soğuk bakışları üzerimdeydi. Yüzümü buruşturdum. "Rahatsız olamak mı?"

Dudağını ince bir çizgi haline getirdi. "Bu sabahtan benden kaçtığını düşünmeye başladım."

Bu kısmen doğruydu. Ama sebebi ona yalan söylemek istemememdi. "Bu doğru değil." diye yalan söyledim.

Kaşarını havaya kaldırıp "Öyle mi?" diye sorarken bana doğru ilerledi.

Yaklaştıkça kalbim daha hızlı atıyordu.

"Yalan söylediğin zamanlarda bileklerinle oynuyorsun, Beyaz Kumru."

Gözleri bileğimi ovalayan elimi işaret etti ve gözlerimi kapatıp içimden lanet okudum.

"Bu çok saçma!" Banyoya ilerledim ve kapıyı arkamdan kapayıp kitledim.

"Sorun dün gece mi?" diye sordu usulca.

Duraksadım. Ona anlatmak istedim. Ama yapamazdım. Üzerime pijamalarımı geçirmiştim ve tekrar odaya döndüm.

Karşıma dikildi. Bu sefer bakışları kırılgandı. "Fikrini değiştirdiysen anlarım. Olması gereken buydu..."

Tanrım!! Kelimeleri altında eziliyordum. Parmaklarımı dudaklarına bastırıp onu susturdum. "Sorun dün gece değil."

Umutsuzca iç çekti."O halde ne diye sordu?"

Bakışlarım önce göğüs hizasında gezindi ve sonra tekrar loş ışıkta koyulaşan mavilerini buldu. Ne cevap vermem gerektiğini bilmiyordum. Bu yüzden uzanıp onu öptüm.

Yumuşak bir şekilde karşılık verdi. Ama kısa bir süre sonra beni uzaklaştırdı.

"Benimle böyle olmak istediğinden emin misin?" Tekrar iç çekti. "Sana gerçek bir ilişki vermem. Bundan öteye geçemeyiz."

Bunu düşünemeyecek kadar yoğundu kafam. Ellerim boynundaydı ve baş parmağımla ensesini okşadım. "Fazlasını beklemiyorum."

Onu öpmek için tekrar uzandım ancak gene beni durdu. "Ama hakediyorsun."

Bir adım geri çekidim. Bunları konuşmak istemiyordum. "Kendimi üzerine atlıyormuşum gibi hissediyorum." diye söylendim. Yanaklarım kızarmıştı.

Sırıttı. "Kızlar üzerinde böyle bir etkim olduğuna dair söylentiler var tabi."

Gözlerimi kıstım. Ve eğlenmeyen bir şekilde gülümsedim. "Ha ha."

Yanından geçip yatağa ilerlerken belimden yakalayarak beni kendisine çekti ve sımsıkı sarmaladı.

Gövdelerimizin birbirine değiyor olmasıyla midem büzülürken "Sadece sana izin vermek istediğimden emin olabilirsin." dedi alaycı bir ses tonunda.

Kendimi konuşmaya zorladım. "Bundan emin değilim."

Bakışları dudaklarıma kaydı. Belimde olmayan eliyle yüzümü tutuyordu ve baş parmağıyla alt dudağımın çizgisini takip etti.

Uzaklaşmasını istemediğimden nefes almaktan korkuyordum.

"Dudaklarını tekrar dudaklarımda hissetmeyi ne kadar arzuladığımı bilemezsin."

Bakışları o kadar deliciydi ki neredeyse eriyecektim. Bunu yapması için ellerimi kaslı kollarından omzuna kaydırdım ve boynunda durdum. Gözlerimde ellerimi takip etmişti ve daha sonra yukarıya çıktı. Dudaklarına ve ordanda doğruca mavilerine baktım. Daha çok yalvarır gibiydim. Basit bir kız gibi görünüyorsam umrumda değildi.

Mesajı aldı ve yaklaştı. Dudakları neredeyse dudaklarımdaydı. Gözlerimi kapadım. Birbirlerine değiyordu ama beni öpmüyordu.

Birden uzaklaştı ve hayal kırıklığının soğukluğu her bir yanımı sarmaladı.

Kaşlarımı çattım. "Sorun ne?"

"Ben..." İç çekti. "...Seni öpemem. "

"Neden?" Gerçekten yalvarıyordum.

"Bunun sonu nereye gidecek? Benimle arandaki şey bundan ibaret olacak. Bir ilişki yaşayamacaksın. Gerçek bir ilişki. Herkesin içinde bana sarılamazsın. El ele tutuşamayız. Beni kız gecelerinde konu edemezsin. Tüm bunları elinden alamam."

"Az öncede söyledim." Ona doğru ilerledim ama geri çekilince durdum. "Tüm bunlar umrumda değil." diye tekrarladım. "Bana dokunduğunda..." Doğru sözcükleri aradım. "Uzun zamandır tekrar canlı hissediyorum. Daha önce kimse bana böyle hissettirmemişti."

"Tanrım..." Odanın içinde bir ileri bir geri gitti. Daha sonra elini ensesine yerleştirdi. "İşler daha fazla karışsın istemiyorum, Beyaz kumru."

Yutkundum. Ellerimle yüzümü kapayıp yere çöktüm ve sırtımı yatağa yasladım. Bu utanç vericiydi.

Yanıma yerleştirdi ve beni kendine çekip sarıldı.

Başımı göğsüne yerleştirince saçlarımın arasına yumuşak bir öpücük kondurdu.

Bende kollarımı beline doladım.

Bir süre loş ışıkta sessizce oturduk.

Sessizliği bozarak "Bana neden böyle sesleniyorsun?" diye sordum usulca.

"Seni ilk gördüğümde..."

"Depodaki gece."

Ona bakmıyordum ama başını olumsuz anlamda salladığını hissedebiliyordum. "Okula ilk geldiğin günden bahsediyorum."

Başımı kaldırıp şaşkınlıkla gözlerine baktım. "Seninle o gün karşılaştığımızı hatırlamıyorum."

"Beni görmedin. Okulun bahçesinde Eren ve İdil ile birlikte dikiliyordun."

Eren'le ilk kez Uras'ın bahsettiği anda tanışmıştım ve İdil onlarla bir şeyler yemeğe gitmem için bana teklifte bulunuyordu.

"Eren'in arabasını gördüğümde o tarafa ilerlemeye başlamıştım. Ama daha sonra seni farkettim ve hareket edemedim." İnleyerek iç çekti. "Tanrım! Ona o kadar çok benziyordun ki aklımı kaçırdığımı düşünmeye başladım."

Kaşlarımı çattım. "Depodaki gece..." Gözlerim yere dalmıştı. Düşünceliydim ve taşlar yerine oturunca tekrar gözlerine baktım. "Beni tanıyordun. Bu yüzden yakalanmamı engelledin çünkü okuldaki yeni kız olduğumu biliyordun. Bunu neden daha önce söylemedin?" İsmimi biliyordu. Çantamın açıldığını ve eşyalarımın dağıldığını söylemişti. Kimliğime baktığını... Çantamın dökülmediğinden emindim. "İsmimi söylediğinde panik olmuştum."

"Seni gördüğüm andan itibaren uzun bir zamandan sonra ilk kez Defne'nin acısını bu kadar yoğun hissetmiştim. Bu yüzden öfkeli hissediyordum. Ama seninle tanışma isteğine karşı koyamıyordum. İlk yaptığım şey İdil'e adını sormak olmuştu."

"O gece bana nefret dolu gözlerle bakıyordun ve daha beni tanımadığını sanıyordum..."

"Senden nefret etmiyordum." diye araya girdi. "Yalnızca ona benziyordun ve bu beni öfkelendirmişti. Çünkü acı çekiyordum. Tekrar ilaç kullanmayı düşündüm."

Bir kez daha şaşkın gözlerle ona baktım.

"Dünya'da antidepresan kullanan tek insan sen değilsin." dedi alaycı bir tınıda.

Bu yüzden ilaçlarım konusunda beni uyarıp duruyordu çünkü bu konuda tecrübeliydi. Her şeyi daha iyi anlıyordum.

"Uzun zamandır onlara ihtiyaç duymuyordum..."

"Ta ki ben çıkıp gelene kadar..." Ona acı veriyordum ve beni çaresiz hissettirmişti.

Yüzümü ellerinin arasına aldı ve gözlerime bakmam için beni zorladı. "Bunun seninle bir ilgisi yok." Elleri ellerime kaydı ve onlara nazikçe dokundu. "İhtiyaç duyuyordum çünkü ona göz kulak olamadım ve kendime öfkeliydim."

"Benden nefret ettiğini düşünüyordum." Gözlerimi kapadım. Ne kadar aptalım?! Yalnızca acı çekiyordu.

Ellerimi daha sıkı kavrayıp gözlerimi açmamı sağladı. "Senden nefret etmiyorum, Derin. Bunu istedim. Bunu gerçekten istedim. Çünkü kendime olan öfkemin sebebini hatırlatıyordun."

Benden nefret etmek mi istiyordu? Sözleri beni incitmişti. Boğazımdaki dikenli sertliği hissediyordum.

"Defalarca senden uzak durmak için kendimi zorladım. Ama her seferinde daha çok içine çekiliyordum. Seni hem keşfetmek istiyordum..."

"...Hemde korkuyordun." diye tamamladım cümlesini. Çünkü bana olan şey de tam olarak buydu.

"Annemi kaybettiğimde üç yaşımdaydım. Defne tüm dünyam olmuştu. Ama kardeşini suçlayan bir dede ve kızını kaybetmenin üzüntüyle hafızasını yitirmiş anneannele yaşamak bana ağır geliyordu. Bu yüzden kafes dövüşüne başladım. Yaptığım şeylerden gurur duymuyorum. Ama bırakamadığım bir uyuşturucu madde gibi olmuştu."

Bunları anlatırken çaresiz gözüküyordu. Parmaklarımı suratında gezindirdim ve ona hüzünlü bir şekilde gülümsedim. Acısı içimde yankılanıyordu ama tek kelime edemedim.

Elini yüzündeki parmaklarıma götürdü ve gözlerini kapayıp iç çekti. Daha sonra doğrudan gözlerime baktı. "Seni de bırakmayı demedim ama yapıyordum. Tıpkı uyuşturucu bir madde gibi... Sen benim Beyaz Kumrum olmuştun."

Şimdi anlıyordum. Defne estacyden ölmüştü ve beyaz kumru estacynin diğer adıydı.

Uzanıp ona sarıldım ve beni sımsıkı kavradı. Suratıma boynumu gömmüştüm ve ciğerlerim tamamen kokusuyla dolarken bedenim sıcaklığında evimdeymişim gibi hissettiriyordu. Güvende.

"Benim için önemlisin, Derin Ertürk."

"Sende benim için, Uras Arslan."

***

Bölümü beğendiyseniz oylamayı ve yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayııııın :)) Sizleri seviyorum <3

Uzun zamandır neden bölüm gelmediğiyle ilgili ufak bir açıklama yapmak istiyorum. Öncelikle üniversite 3.sınıf öğrencisiyim ve bu sene  derslerim çok yoğun geçiyor. Proje ödevleri, sınavlar derken kendimi zor toparlayabiliyorum. İstanbul'da oturuyorum ve Kocaeli Üniversitesinde okuyorum. Servisle gidip geldiğim için okula gittiğim günler gidiş dönüş toplam 3 veya 4 saatimi yola ayırıyorum. Buda günün büyük bir kısmı demek. Üstelik yaklaşık 5-6 aydır midemle ilgili bir rahatsızlık geçiyorum ve bu da bana halsizlik yapıyor. Yoğunluğun içinde psikolojim de etkileniyor tabi. Bu yazdığım şeylere de yansıyor. Mesela bu bölümün olay akışı istediğim gibi olamadı sahneden sahneye atladım. Ama sizi bekletmek istemedim. Açıkcası bu sıralar bir şeyler yazarken çok zorlanıyorum. Proje ödevlerim yaklaşık iki hafta içinde bitecek ve tekrar sınavlarım başlayacak. Size yeni bölüm vaadi verip kandırmak istemiyorum. 2 hafta içerisinde bir bölüm daha yazmaya gayret göstereceğim. Ama gelmezse hazirana kadar bekletebilirim. Bunun için üzgünüm. Ama kendimi dinlemeye fiziken ve psikolojik olarak iyi hissetmeye ihtiyacım var. Böylece siz daha güzel ürünler sunmak istiyorum. Finale çok az kalmışken böyle olduğu için tüm kalbimle üzgün olduğumu söylemek istiyorum. Sizi seviyorum. Gösterdiğiniz ilgi ve destekler için sonsuz minnettarım <3

Continue Reading

You'll Also Like

6.4M 206K 103
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
69.1K 6.6K 32
Gerçek ailem kurgusu!!! Hep iyi kız tarafından okuduk hikayeleri. Kız iyi niyetiyle yaklaşır ancak ailesi hep ona karşı kötüdür. Karıştırıldığı kız k...
46.3K 5.6K 12
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi. Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi. Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi? İçimden cevapladı...
109K 11.3K 38
053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne...