Curse •taekook•

By DarkbestJ

751K 75.9K 87.9K

Periler ilk görüşte aşık olur ve olduklarında bunu hissederler. Eğer aşık olduğu kişi, aynı aşkla kendisine k... More

† Biri bizi izliyor †
† Seni görmek istedim †
† Lanetin olduğumu biliyorum †
† Bırakmasın beni †
† Seni seviyorum güzelim †
† O zaman sev beni †
† Sana bir hediyem var †
† Ölüyorsun ona †
† Beni delicesine öpmeye var mısın? †
† Bana özel yaratılmış en değerli hazine †
† Özel olduğunu biliyordum †
† Kahine gidiyoruz †
† Gel ve öp beni yakışıklı †
† Annesinin biricik oğlu †
† Seni bırakacağımı nasıl düşünürsün? †
† Tüm bilgeliğini içime akıt †
† Başladı †
† Minik Asklepios aramıza katıldı †
† Jungkook seni bekliyor †
† Bebek yok mu bebek? †
† Hadi küçük bebecikler yapalım †
† Zeus dede! †
† Ölmek mi istiyorsun? † -END

† Lanet †

47.2K 4.7K 7.8K
By DarkbestJ


Periler ilk görüşte aşık olur ve olduklarında bunu hissederler. Eğer aşık olduğu kişi, aynı aşkla kendisine karşılık vermezse o peri kısa bir süre içerisinde ölür.

Bu perilerin lanetidir. Zamanında güzelliklerinin, güçlerinin ve ölümsüzlüklerinin kıymetini bilmeyen periler, daha fazlasını isteyip orman tanrıçası Feronia tarafından lanetlenmiştir.

Her köşesini ezbere bildiğim ormanı trilyon kere turlayıp bir aksaklık olup olmadığını kontrol ediyordum. Diğer orman perileri her seferinde tüm işleri bana yığıyor kendileri hiçbir işe karışmıyordu.

Hepimizin yaşı on sekiz olsa da aralarından en çelimsiz ve kısa olan ben olduğumdan sürekli işlerini yapmak zorunda kalmak canımı sıkıyordu.

Bir orman perisinin ortalama boyu bir yetmiş iken benim boyumun bir elli beş olmasının nasıl bir duygu olduğunu kimse bilemezdi.

Orman perileri diğer tüm periler arasında en şanssız toplumdu. Kanatlarımız yoktu, güzel değildik, gözlerimiz veya saçlarımız renkli değildi. Ağaçları ve çiçeklerin hızlı büyümesini sağlamak, hayvanlar ve bitkilerle konuşmaktan başka yapabildiğimiz bir şey yoktu.

Ormanın son kısmını da dolaşmayı bitirdikten sonda bir sorun olmamasının verdiği mutlulukla göl kenarındaki büyük taşın üzerine oturup ayaklarımı suya sokmuştum.
Tüm yorgunluğum bir anda uçup giderken suyun içinde kıvrılan bebek mavisi kuyruğu görünce gülümsemiştim.

"Jimin, seni görüyorum" demiştim sesimi incelterek. Jimin güneş ışınlarının ısrarla parlattığı kuyruğunu savurarak suyun içerisinden çıkıp eşsiz gülümsemesini sunmuştu bana.

"Yorgunsun Taehyung" tatlı sesiyle söyleyip yürümekten ağrıyan bacaklarıma ellerini koymuş ve göl suyunun tüm bacaklarımı sarmasını sağlayıp ağrımı şifalı su yardımıyla almıştı.

Su perilerini çok kıskanıyordum. Beyaz tenleri, mavi gözleri, her renkte güzel kuyrukları ve ipeksi parlak saçları vardı. Suyu kontrol edebiliyorlardı. Suyu kullanarak insanları iyileştiriyorlardı ayrıca çok da güzellerdi. Her cinsten varlığı kendilerine hayran bırakacak kadar güzellerdi hem de.

Jimin güçlü kollarından yardım alarak oturduğum kayanın boş kısmına oturmuş ve bakışlarını yüzüme çıkarmıştı. "Taehyung, artık seni kullanmalarına izin vermemelisin"

"Deniyorum Jimin ama hepsi birden üstüme geliyor"

Derince iç çekip gözlerime bakmıştı. Sevgisini ve şefkatini hissedebiliyordum. Onun da hissettiğinden şüphem yoktu. Yeteneklerinden biri de duyguları hissetmekti zaten.

"Keşke boyunu uzatacak bir yeteneğim olsaydı" dedi ciddi bir şekilde. Anında kaşlarımı çatıp dudaklarımı büzmüş ve omzuna hafifçe vurmuştum.

"Sürekli yüzüme vurma şunu!" demiştim yüksek bir sesle ama ciddi ifadesi hala yüzünden silinmemişti.

"Ben ciddiyim Taehyung! Sana bunu yapmalarından bıktım! İnan bana bacaklarım olsa hepsini teker teker pataklardım"

Abartılı gülümsememi gözleri önüne sererken ıslak olmasını umursamadan iri gövdesine sarılmıştım.

"Yapacağını biliyorum Jimin. Seni seviyorum" dediğimde kıkırdamış ve sarılışıma karşılık vermişti.

Uzun bir süre soluksuz konuştuğumuz için havanın karardığını çok geç fark etmiştim. Panikle yerimden kalkmış, üstümdeki tozları silkelemiştim.

"Taehyung çabuk git! birazdan surları üflerler koş!"

Cümlesini bitirmeden yanından ayrılıp var gücümle karanlık ormanda koşmaya başlamıştım. Geceleri her peri sur üflenmeden önce evlerinde olmalıydı. Gündüzler bize aitken, geceler tehlikeli yaratıklarındı.

Her perinin evi orman büyücüsünün yaptığı koruma çemberiyle korunduğundan yaratıklar evlerimize giremiyordu. Bu yüzden sur üflenmeden önce evde olamazsam geceyi atlatamayacağıma adım gibi emindim, derken o sur sesi duyulmuştu.

Yavaşlamadan hızlı bir şekilde koşmaya devam etmiştim. Ağaçlardan yükselen "Daha hızlı koş! geliyor!" gibi uyarılar yüzünden korkum iki katına çıkmıştı.

Yorulmuştum. Arkamdan gelen ürkütücü sesler sağımdan da gelmeye başladığında korkuyla o tarafa dönmüştüm. Bir çift kırmızı göz karşılamıştı beni.

Gördüğüm şey yüzünden öyle paniklemiştim ki elim ayağıma dolaşmış ve ağaç köküne takılıp düşmem bir olmuştu. Hemen kendimi toparlayıp kalkmaya yeltendiğimde arkamdan güçlü bir hırlama sesi gelmişti. Panikle yanımdaki ağaca sırtımı dayadığımda büyük cüssesi görüş alanıma girmişti. Devasa bir minotor şu anda beni yemek için can atıyordu.

"Midemin çeyreğini bile kaplamazsın" demişti. Kalın sesi ormanın içinde yankı yapmıştı.

"Bu yüzden beni yemeyeceksin değil mi?" diye sorduğumda kahkaha atmış ve toynağını toprağa iki kere sürtüp yüksek desibelde hırlamıştı.

Ben gözlerimi kapatmış gelecek olan darbeyi beklerken acı dolu bir bağırış yankılanmıştı uçsuz bucaksız ormanda.

Neler döndüğünü merak ettiğimden gözlerimi yavaşça açmış, karşımda duran yapılı bedenle göz göze gelmiştim.

Deniz mavisi gözleri benim gözlerimi delmek istercesine bakarken ben oracıkta ölmek istemiştim. Sakın bunu felsefe veya bayat aşk sözü olarak algılamayın. Ciddi anlamda ölmek istemiştim çünkü kalbimden tüm vücuduma yayılan tatlı sızı yüzünden lanetimin başladığını anlamıştım.

O anda karşımdaki kılıcı yeşil renkli kana bulanmış olan feci derecede yakışıklı Elfe bağırmadan edememiştim. Al işte aşık oldum geri zekalı ne yapacaksın?

"Neden geldin ki? Ne güzel yiyecekti beni! Şimdi tükürdüğümün lanetine yakalandım ve yine öleceğim lanet olası! Şimdi beni kurtarmış mı oldun sen?"

Tek solukta bağırarak konuştuğumda karşımdaki Elf kılıcını toprağa batırmış ve ifadesizce beni izlemişti.

"Benim görevim bu küçük! Sikik ormanda sikik perileri koruyorum. Bu da benim lanetim."

Kalın sesi ormanı inletirken dominant aurası altında pısıp kalmıştım. Senin neyine vuruldum ben demek vardı ama yerdi bu beni şimdi.

"Teşekkürler" demiştim karşısında titreyen bedenimi sabit tutmaya çalışırken.

Tek kaşını kaldırıp bedenimi süzdüğünde tuhaf hissetmiştim. Küçümser gibi bakıyordu ve bu hiç hoşuma gitmemişti. Bir şey söylemediğinde iç çekip evime doğru yürümeye başlamıştım ama arkamdan geldiğini fark etmem geç olmamıştı.

"Neden geliyorsun?"

"Yolda ölürsün falan. Uğraşamam" Dalga geçtiği sesinden ve bakışlarından anlaşılıyordu.

Gözlerimi devirip peşimden gelmesini umursamamaya karar vermiş ve yola devam etmiştim.

"Ben zaten ölüyüm" demiştim umutsuzca. Kıkırdamış ve tek adımda yanıma ulaşıp adımlarını benimkilerle eşitlemişti.

"Şu ölme meselesi ne? Yakışıklı bir elf sizi kurtarınca ölüyor musunuz?"

Kendini beğenmişliğine abartılı bir şekilde göz devirmiştim. Bana yukarıdan yarım ağız gülerek bakmış ve göz kırpmıştı. Ah lanetciğim, bula bula bunu mu buldun aşık olacak? Bu da benim ölmeden önceki son sınavım mı?

Yaşadığım ormanlık alana geldiğimizde yanımdaki iri beden ağaç evleri dikkatlice incelemeye başlamıştı. Birkaç merdiven çıkıl evimin önüne geldiğimizde durmuş ve kalbimin sesine kulak asmamaya çalışmıştım. Şöyle diyordu "öp onu" Tabi ben yapar mıydım? Belki...

"Gördüğün gibi ölmedim. Artık gidebilirsin"

Söylediklerimi umursamadan beni izlemeye devam ettiğinde ne var der gibi kafamı sallamıştım.

"Orman perisi olduğuna eminsin değil mi?"

Ne biçim bir soruydu bu böyle? çirkin olan her peri orman perisidir.

"Belli olmuyor mu?"  Ellerimle bedenimi baştan aşağı göstermiştim.

"Ne bileyim. Diğer orman perilerinin hepsi kahverengi ve kıvırcık saçlılar bir de çirkinler ama sen" dedi beni süzerken.

"Senin saçların düz ve aralarında yeşiller var. Ayrıca çok güzelsin"

Suratına uzunca bir süre bakıp dediklerini algılamaya çalışmıştım. 'Güzel?' Anında küçük bedenime ters, büyük bir kahkaha attığımda kaşlarını çatmıştı.

"Pardon bir an güzel dedin sandım"

Anlamamış gibi suratıma bakmaya devam ettiğinde biraz daha yakışıklı yüzünü izleyip hiçbir şey söylemeden evime girmiş ve kapıyı sertçe çarpmıştım.

Kapıya yaslanıp ayak seslerinden gidip gitmediğini anlamaya çalışıyordum ama tık yoktu. Merakla kapıdan ayrılıp cama yapıştığımda hala aynı yerde durup gülümsediğini görmüştüm.

Hızlanan kalbim nefes alışımı zorlaştırırken kapıyı açıp açmamak arasında gidip geliyordum. En sonunda açmaya karar verdiğimde ayak seslerini duymuş ve gittiğini anlamıştım.

Continue Reading

You'll Also Like

257K 31.6K 62
Taehyung kırsaldaki sürüsünden kaçıp ilk defa şehre geldiğinde, hiç kimse onun bu kadar kısa sürede şehrin liderinin biriciği olacağını tahmin edemem...
173K 10.2K 23
Jungkook, taehyung'tan çok fena hoşlanmaya başlamıştı... Fem!tae -AU #1
907K 95.4K 44
"Sen mi güzelsin yoksa beklemek mi? Şansın bile yok. Tabii ki beklemek. Ama yalnızca seni." Alfa Kim Taehyung Omega Jeon Jeongguk (Smut uyarısı) başl...
217K 22.6K 35
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️