GÜZEL DELİKANLI(TAMAMLANDI)

By busbckr

385K 34K 4.8K

Bu hikaye bir kadının hikayesi değildi. Bu hikaye bir erkeğin hikayesi de değildi. Bu hikaye erkek kılığına... More

Hayata Bir Erkeğin Gözünden Bakmak
Eğer her türlü dayak yiyeceksem, bir kaç yumruk da ben atarım...
Fabrika Hatası Ürün
İlk Yakınlaşma
Hazırlıklı ol yakında sesini soluğunu keseceğim
Sür savaş boyalarını
Bozadalı'nın Kıyameti
Allah'ın cezası iç güdüler
Varan bir...
İntikam Ateşi
Dönüşü olmayan o yol
Sınırlarını Bil Ufaklık
Saf İmkansızlık ve Saf Acı
Adam olmak cinsiyetle değil karakterle alakalı
Anlamış mıydı kız olduğumu?
Özür dilerim
Her şey Bitmişti
Fırat'tan bana kalan tek şeydi o acı
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir
Çok Nankörsün Gerçekten!
Evlilik Teklifi
Kendi evladını öldüren bana neler yapmaz
Benim aşkım Everest'ten bile büyük
Kızınızla evlenmek istiyorum
Final /Ben seni severken çocuk gibiyim.
Duyuru
BEŞİK KERTMESİ KİTAP OLUYOR
Böğürtlen Mucizesi Siparişe Açıldı

Hayat bir Terazi

13.1K 1.1K 59
By busbckr


İyi okumalar 🧡

21. Bölüm

Zaman akıyor..

Herkesin bildiği bu gerçek bulunduğum zamanda, tam da şu anda başımdan aşağı bir kova buzlu su dökülmüş gibi hissetmeme sebep oluyordu.

Bazen bir günün hiç geçmemesinden, bazen de bir yıl bitene kadar nasıl dayanacağımızdan yakınıyoruz ya aslında şöyle bir kuş bakışı baksak hayatımıza nelerden geçmişiz, neler başımızdan geçmiş görürdük.

İlkokula başladığım o gün hala hatıralarımın altı en kalın çizilmiş anısı olabilir belki de. Ama şu an olduğum konumda ömrümün büyük çoğunluğu kadar bir zaman geçmiş aradan aslında. Yaşarken fark edemiyor insan tabi.

4. Sınıfta ilk aşk acımı yaşadığım günü düşününce hem gülüyordum hem de üzülüyordum halime birazcık açıkçası. Karşı sınıftan aşık olduğum Umut'un aslında Züleyha'ya aşık olduğunu ve Züleyha'nın da aslında Deniz'e aşık olduğunu öğrendiğimde çok ağlamıştım ve Deniz ve Züleyha'nın arasını yapmak için o sene boyunca Deniz'e harçlığımın yarısını harcamıştım.

Sonra da Umut'tan vazgeçmiş ve Deniz'den tüm paramı geri istemiştim. Evet böyle de pislik bir kızdım. Deniz de garibanım hiç günahı yokken diğer yıl harçlığının yarısına el koymuştum.

Bu olay benim için geleceğin gidişatı için fragmanmış aslında ama haberim yokmuş. Hiç de hoşlanmazdım böyle şeylerden. Şoför aşçıya, aşçı uşağa falan...

Ama işte hep aynı şey oluyordu. Hayat bir teraziydi ve bir tarafın yücelmesi diğer tarafın düşmesiyle mümkün oluyordu. Herkes aynı anda mutlu olamıyordu. Bunu ben çok uzun zaman önce kabul etmiştim. O yüzden mutlulukta gözüm yoktu. Terazinin herhangi bir tarafı olmak istemiyordum çünkü. Bu kararı ise ikinci ilk aşkımdan sonra almıştım. 6. Veya 7. sınıftaydı. Yine bir üçgen yine seven taraf ben yine sevilmeyen ben olduktan sonra.

Evet ikinci ilk aşk. Çünkü Umut'u, Hakan'ı aynı sevgiyle sevmedim. Üçüncü ilk aşkım Fırat'ı da tabi. Ama hepsinin ortak noktası şuydu. "Aşkın bingo yapma olasılığı milyonda birdi. Seni seveni sevmek imkansıza yakın bir şeydi.'

İşte ilk defa Fırat'la bingo yapmıştım. Onda da kural ihlali vardı. Hem de kırmızı kartlık. Zafer sayılmazdı yani. Tabi yine de mutluydum. Hileyle ya da hurdayla Fırat beni sevmişti. İlk defa karşılık bulmuştum.

Konudan çok sapmadan toparlayayım artık. Zaman demiştik. Akıp gidiyor.

Bundan altı yıl önce -ya da beş buçuk- Rüzgar hayatımıza girdiğinde zamanın akıp bizi bu noktaya taşıyacağını asla hayal edemezdim. Rüzgar'ın bana karşı olan duygularını hiç dile getirmemesine rağmen bilirdim. O da bildiğimi biliyordu ve ben yine dile getirmeden reddetmiştim onu. O da yanımda kalmaya devam ederek. Çağırmasak da toplandığımız yerlere gelerek arkadaşlık konusunda diretmişti. Ve biz arkadaş olmuştuk. Bana olduğu desteği de inkar edemem, ne kadar iyi bir insan olduğunu da. Ama ona karşı olan hislerim bir türlü onun bana olan hisleri gibi olmamıştı. Belki Umut ve Hakan yüzünden belki de tamamen kalbimin seçimi yüzünden bilmiyorum.

İyi kötü altı sene sürmüştü bu ilişkimiz. Hiç bir sorun çıkmadan-en azından sorunlarını bana yansıtmadan- geçinmiştik bunca yıl. Ve bu olaylara kadar da bir sorun çıkmamıştı.

Değişimin ilk sinyalleri Rüzgar'ın anne ve babası yeniden evlenince belirmeye başlamıştı. Arkadaş çevresi de bir an da değişmişti hal ve tavırları da. Bana, bize karşı hala aynıydı tabi ki ama değişikti işte. Anlıyordum onu tabi ki bu konuda onu suçlamıyordum ki zaten bu suç da değildi.

Ama benim adıma hareket etmesi, bilgim haricinde hayatıma müdahale etmesi suçtu. Gözünün önünde ruh gibi dolanırken nasıl olur da gidip Fırat'a onun karşısına çıkma diyebilirdi? Beni sevdiğini iddia ederken mutsuz olmama nasıl dayanabilmişti?

İşte bunun da tek sebebi hayatın bir terazi üstünde kurulu olmasından kaynaklanıyordu. Rüzgar ve ben Terazinin iki farklı tarafıydık. Benim mutluluğum onu mutsuz edecekti. O da beni mutsuz etmeyi seçti.

Telefonum çalınca pikeyi üstümden atıp komodinin üstündeki telefonumu aldım. Fırat arıyordu.

"İyi misin biraz daha?" diye sordu temkinli bir sesle.

Fırat ve ben de terazinin aynı tarafıydık işte. Mutsuzluğum onu da mutsuz ediyordu. Hoşlanmadığı bir arkadaşımla tüm ilişkim kopacak olsa bile...

Tek düşündüğü benim hislerimdi. İşte bu yüzden Fırat'tı benim için aşk. Birbirimizi ne kadar üzsek de.

"İyi.... Diyemem ama daha kötü de değilim." Diye cevap verdim. O an dudağının kenarında bir tebessüm oluştuğunu düşündüm.

"Taner'e, Ecrin'e ve Esra'ya güvenmediğimi bu yüzden onlardan gelecek bir darbenin beni üzmeyeceğini söylemiştim ya?" diyince Ecrin'in ismini duymak beni biraz rahatsız ettiği için ürperdim. Hissetti mi acaba derken söylediği şeyle rahatladım.

"Sanırım Taner'e güveniyorum ve onun ihaneti beni oldukça üzer."

Gülümsedim. Taner öyle biri değildi.

"Taner seni çok seviyor ve inan sana ihanet etmez." Dediğimde hayalimde başıyla beni onaylayan bir Fırat canlandı.

"İlk defa bugün Rüzgar'ı kaybetmek istemediğini söylediğinde düşündüm bunu. Benim öyle bir arkadaşım var mı diye. Sanırım o arkadaşım Taner." Dediğindeki ses tonu biraz buruktu ve bu benim kalbimi sıkıştırdı. Kendini yalnız hissetmesi ve bunu uzun süredir düşünmesi, onun için endişelenmeme ve üzülmeme sebep oluyordu.

"Fırat.." dediğimde "Hm" diyerek cevapladı beni.

"İnsanlar sana göre kötü, menfaatçi, zalim ve vicdansız olabilir. Senin dünyanı kendi gözlerimle gördüm ve doğrusu bu beni şok etti. Tamam, çok da haksız sayılmazsın. İnsanlar melek değiller. Ama biz de insanız. Bazen biz de menfaatçi ve vicdansız olabiliyoruz. Bunu bizzat birbirimizin üzerinde yaptık hatta. Ama insanlar birbirlerine güvenmek zorundalar. Mesela bir şirket sahibi kimseye güvenmiyor diye tüm işi yüklenemez. Sen de hayatın tüm yükünü yüklenemezsin. Hata yapmaktan ve ihanete uğramaktan korkma. İnsanız biz. Yürümeyi bile düşerek öreniyoruz sonuçta."

"Biliyorum" dedi sadece. Bir şey demedim, diyemedim o an. Ne demem gerektiğini de bilemedim açıkçası.

"Sen hayatıma girdiğinde fark ettim bunu. Demiştim ya sana. Benim hakkımdaki planlarını bilerek güveniyorum sana diye. O an aklım almıyordu bunun nasıl olduğunu. Ama şimdi anlıyorum. Sorun şu ki güveniyorum diyebileceğim kişi sayısı sadece iki." Gülümsedim.

"Deniz, Yeşim ve Ezgi'ye de güvenebilirsin." Dediğimde bu defa o güldü.

"Ağaçtan armut topluyoruz sanki. Mahallenin bakkalı Şevket Amca da güvenilir mi bari?" dediğinde gülmeyi kestim.

"Şevket Amca'yı nereden tanıyorsun sen?" diye sordum şaşkınca. Yine güldü. "Şey, bir ara şey olmuştu da orda tanıştık." Dedi.

"Ne olmuştu?"

"Seni özlemiştim. Ve sizin mahalleye gelmiştim. Bir kaç saat bir şey yemeyen her insan gibi acıkıp kek falan alıyordum." Dediğinde kaşlarım havalandı.

"Bizim mahalleye hiç gelmedin sanıyordum." Diye sordum.

"İlk bir kaç hafta hariç, evet gelmedim." Dediğinde kaşlarım havalandı. Sonra da karnımda bir kelebek fırtınası esti. Yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım.

"Şu an gülüyorsun ve ben göremiyorum." Dedi oflarcasına.

"Bir saniye." Dedim ve Whatsapp'tan bir resmimi çekip gönderdim. Tabi hala ağzım kulaklarımda...

"Baksana bir telefonuna." Dediğimde bir kaç saniye sessizlik oldu."

"Hayır ya!" diye isyan edince şaşırdım. Tam ne olduğunu soracaktım ki devam etti.

"Nasıl sorumluluk alacaksın şimdi. Görmek istiyorum dahası, öpmek istiyorum seni."

Dudak kıvrımlarım iki kulağıma ip gibi asılırken son zamanlarda yaşayamadığım mutluluğu sonuna kadar kullanıyordum sanki.

"Seni seviyorum Fırat." Diyiverdim birden. Oysa bunu söylemeyi bile hesap etmemiştim.

"Gece saat 3'te tam pencerenin altında olacağım sevgilim. Uyursan kusura bakma artık uyandırmak durumunda kalacağım. Yok bu böyle olmaz. Bizim çok acil evlenmemiz lazım. Her gece üçte kapınıza gelemem çünkü. Neyse bu gecelik bir idare edelim de yarın bir çözüm buluruz." Diye art arda cümlelerini sıralayan Fırat'ın sözleri gözlerimin sonuna kadar açılmasına sebep olmuştu.

"Ne?" diye sorduğumda bir kaç saniye sessizlik oldu. Daha sonra bir şeyler mırıldandı. Kendine kızıyor gibi bir şeyler.

"Tabi, böyle olmayacaktı evlenme teklifim. Ama merak etme sen sevgilim. En güzel teklifi edeceğim ben sana." Dediğinde zorlukla açtığım ağzımdan sadece bir kelime ve bir edat çıkmıştı.

"Evlilik mi?"

💚💛🧡

İnstagram: Liveyourlife319
Twitter: Cherrange1
Tumblr: liveyourlife319.tumblr.com

Continue Reading

You'll Also Like

8.1M 375K 65
"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZİRAN 2016 Bitiş: 18 EKİM 2019" ...
90.8K 4.4K 38
Tamamlandı ✔️ "Bu kitabı; 24 yıllık hayatım boyunca, içimde sürekli takılıp düşen o küçük kıza ithaf ediyorum."
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.6M 100K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
933K 55.6K 72
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...