KUKLA: Y.A.K ( -TAMAMLANDI...

By Humeyra2882

117K 11K 1.2K

Not: Kukla serisinin ikinci kitabıdır. Önce ''Kukla: Y.E.M'' adlı hikayeyi okuyunuz. Yeraltı iyice karıştı. S... More

DUYURU !
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38 ''Final''

BÖLÜM 24

2.4K 238 13
By Humeyra2882


William ile anlaşmak, kaybetme riskim olduğu halde tüm paramı bir kumar masasına yatırmak kadar güvenliydi sadece. Yine de diğer tüm seçeneklerin yanında o işimize yarayabilirdi. İyi tarafından bakarsak eğer, Simon ve Marcus'a karşı yanımızda savaşacak başka birilerini daha bulmuştuk. Geriye O'nun bize ne tür bilgiler vereceği kalıyordu. Anladığım kadarıyla onlar kesinlikle O için çalışmıyordu. Öyle olsaydı daha oraya adımımızı attığımız an O'dan bahsedip planı anlatmaya başlarlardı. Peki, Jason'un görevi tam olarak neydi? İstediğim yardım talebim olduğunu söylemişti, bu sözleri yanlış mı anlamıştım?

Gözlerimi önümde rahatça yürüyen Jason'a, ardından toplantı odasında gördüğümüz ve neredeyse hiç konuşmayan kot pantolonlu kadına çevirdim. Anlaşma yapılıp konu hakkında biraz daha tartıştıktan sonra William'ın orada kalmamız için yaptığı tüm ısrarları görmezden gelip ayaklanmış ve çıkışa doğru yönelmiştik. Önümde yürüyen kadınla da bu şekilde konuşma fırsatı yakalamıştım. Toplantı odasından çıkmadan hemen önce kadın yanımıza gelmiş, bize nazikçe tebessüm edip garip bir aksanla 'Merhaba, ben Melissa. Umarım yeniden görüşürüz.' demiş, sonra da arkasına dönüp gitmişti. Bu tavrı bizimle nezaket gereği konuştuğunun kanıtıydı.

Kafamı hızla sallayıp düşüncelerimden sıyrıldım ve asansörün açılan kapısından çıkıp otoparkın içinde yürümeye başlayan diğerlerini sakince izledim. Bir saat öncesine kadar bir iki arabanın park edildiği otoparkta şimdi sadece Jason'un arabası vardı. Oraya doğru yürüdük ve arabanın yanına gelene kadar da durmadık.

Jason sol kolunu havaya kaldırıp altın kaplama saatine hızlıca baktı, ardından bize doğru dönüp '' Sizi nereye bırakmamı istersiniz?'' diye sordu. O sırada gözlerim Jason'un yanında duran ve nazik bir biçimde de olsa her birimizi tek tek inceleyen kadına doğru kaydı. Gözlerimi kısıp ona kısa bir bakış attım.

O neden buradaydı?

''Aldığın yerin yakınlarına bırakman yeter,'' diye cevap verdi Rex sakince.

Gözlerimi kadından Jason'a çevirdim. Arabamız yok olmuştu, yani eve dönmek için kendimize başka bir araba bulmamız gerekecekti. Elbette Jason'dan istesek bizi oraya kadar götürürdü ama gizli yerimizi öğrenmesini istemiyordum. O da bunu biliyordu, Rex'e olan bakışlarından bunu rahatça anlamıştım.

Jason hafifçe gülümseyip tamam anlamında kafasını sallarken hemen yanında duran esmer kadın, adı Melissa'ydı sanırım, Jason'a döndü ve anlamadığım bir dilde konuşmaya başladı. Başta Jason'ın tebessümü yüzünde donar gibi oldu, ardından daha da büyüdü. Melissa bunu bir davet olarak algılamış olacak ki Jason'a bir adım daha yaklaşıp bir elini göğsüne koydu. İşte her şey o zaman değişti.

Jason'un tebessümü birden bire soldu.

Jason'un ani değişen ruh halini fark eden kadın elini hızla çekip bir adım geriye doğru gitti. Gözlerim kadının yüzüne doğru kayarken kaşlarımı çattım. O... Endişeli miydi? Gözlerim bu sefer delici bakışlarını kadına doğru çevirmiş ve anlayamadığım bir dilde yavaş yavaş konuşan Jason'a kaydı. Her ne dediyse kadın ondan daha da uzaklaştı ve sonunda arkasına dönüp gitti.

Jason birkaç saniye boyunca kadını izledi. Ardından şimşek hızı kadar belirsiz ruh hali yeniden değişti. Yüzünde muzip bir gülümsemeyle bize doğru döndü ve 'Kadınlar,'' diye mırıldandı.

Neydi bu şimdi?

Jason bana doğru dönüp ''Öne bu sefer sen binmek ister misin?'' diye sorduktan sonra cevabımı beklemeden bagaj tarafına doğru yürüdü ve üzerindeki ceketini çıkarıp bagaja özenle yerleştirdi, ardından hız kesmeden arabaya bindi. Rex ve Mike'a doğru döndüm ve orada oturmamda bir sorun olup olmadığını anlamaya çalıştım. Kısa süre sonra Rex ön kapıyı benim için açtı.

Yerime yerleşir yerleşmez Jason bana kısa bir bakış atıp ''Kemerini tak,'' dedi, ardından arabayı çalıştırıp otoparktan çıktık ve inşaat alanlarından geçip ana yola indik.

Yaklaşık elli dakikanın sonunda gözlerimi sıkı sıkı kapatıp içimden küfürler saymaya başladım. İş çıkış saatine dek gelmiştik ve tüm otoyol arabalarla doluydu. Araba hafifçe hareket edip yeniden durunca öne doğru eğilip kafamı torpidonun üzerine yasladım. Tanrım! Midem feci bulanıyordu! Resmen kaplumbağa hızıyla ilerliyorduk, yürüseydim çok daha iyiydi.

''Andy, iyi misin?'' diye sordu Rex yüzüncü kez.

Ben de yüzüncü kez kafamı sallayıp ''Sadece midem bulanıyor,'' diye cevap verdim.

Rex uzanıp bir elini sırtıma koydu ve hafifçe okşamaya başladı. Bu güzel hissettiriyordu, takii araba sertçe durup kafamı torpidoya gömene kadar. Hafifçe çığlık attım ve bir elimi kafama koyup Jason'a öldürücü bakışlar gönderdim. O ise bana bakmıyordu. Daha çok dikiz aynasıyla, yol arasında gidip geliyordu bakışları.

Neyi vardı bu adamın!

''Hey, biraz yavaş olsana!'' diye söylendi Rex, ardından sesinin tonunu düşürüp nazikçe ''Acıdı mı?'' diye sordu Rex.

''Hayır, iyiyim ben merak etme,'' diye cevap verdim ve acıyan alnımı okşamaya başladım. Tanrım! Şehirden nefret ediyordum, hem de çok!

On dakika sonra ''Çok sıkıldım dostum, radyoyu açta bir şeyler dinleyelim hiç değilse,'' diye homurdandı Mike bıkkınca. Haklıydı, trafik bir türlü bitmiyordu ve hepimiz patlamak üzereydik.

Mike'ın sorusundan sonra Jason ''Hayır,'' dedi, ardından gözlerini dikiz aynasına çevirip ''Dikkatim dağılabilir,'' diye fısıldadı.

Kaşlarımı çatıp ona baktım, ilerleyemiyorduk bile ne dikkatinden bahsediyordu bu adam? Sonra yüzündeki ciddi ifadeyi gördüm, onca insanı öldürüp karşımıza çıktığında bile bu kadar ciddi görünmüyordu ama şimdi bir şeyler değişmişti.

Kalbim kasıldı.

''Ne oldu?'' diye sordum yavaşça ve arkama doğru dönmeye başladım.

Ama Jason hızla konumu tutup ''Dur, arkana bakma, hatta kimse bakmasın, '' dedi.

Tedirginlik tüm vücuduma yayılırken yavaşça önüme döndüm ve derin bir nefes aldım. Jason kapı kolunun üzerindeki düğmelerden birine bastı ve sonuna kadar açık olan öndeki iki cam da birden bire kapanmaya başladı.

''Neler oluyor?'' diye sordum yeniden. Camlar kapanınca torpidonun üzerinde duran siyah telefonunu alıp bir şeyler yazmaya başladı. Şaşkınca ona bakakaldım, neden cevap vermek yerine beni görmezden geliyordu?

Telefonla işi biter bitmez ''Sol tarafımızdaki aracın arkasında duran, beyaz araba ve sağ tarafımızda duran kırmızı arabanın iki araba gerisinde siyah Mercedes var gördünüz mü? Yola çıktığımızdan beri bizi takip ediyorlar,'' dedi, ardından belindeki silahı çıkarıp kucağına koydu ve şarjörünü çıkarıp mermileri kontrol etti. Neredeyse hiç mermisi yoktu.

O sırada ''Takip edildiğimizden emin misin?'' diye sordu Rex. Kafamı hafifçe sola çevirip onu görmeye çalıştım. O ve Mike çoktan silahlarına uzanmıştı bile.

Jason ''Evet,'' diye cevap verdi ve sonra bana dönüp'' Torpidoyu açar mısın?'' diye sordu kibarca, yüzü ciddi olsa da sesi gayet sakin geliyordu. Sanki bu işi yüzlerce kez yapmış ve artık hiçte umursamayan biri gibi davranıyordu. Belki de öyleydi, hayatı hep bu şekilde geçmiş olabilirdi.

Torpidoya uzanıp açtım, içinde birkaç kutu kurşun yer alıyordu. Bana şarjörünü uzattı ve ''Sakıncası yoksa doldurur musun?'' diye sordu. Tamam anlamında kafa sallayıp mermi kutularından birini alıp şarjörü sonuna dek doldurdum ve ardından ona uzattım.

''Bizi neden takip ediyorlar?'' diye sordum kendi silahıma sıkı sıkı sarılırken.

Jason hiç düşünmeden '' Büyük ihtimalle kovaladığımız örgütlerden birinin adamlarıdır. Bilemiyorum, artık ayırt etmek zor oluyor,'' dedi.

''Ne kadar örgüt çökerttiniz?'' diye sordu Mike birden bire.

Jason şöyle bir düşündü ve '' Beş büyük örgütü çökerttik ama en büyüğü YAK, onu çökertirsek işler daha da kolaylaşacak. Küçük örgütlerin ise sayısını bilmiyorum, açıkçası bir zaman sonra saymayı bırakıyorsun'' dedi.

''Halkın içinde saldırmaya cesaret edebilirler mi?'' diye sordum yola bakarken. Açıkçası insanların zarar görmesini istemiyordum ama eğer tam burada, yüzlerce arabanın içinde bir kargaşa çıkarsa, insanların incinmesi kaçınılmazdı.

Jason ''Bunun için uğraşıyorum,'' diye cevap verdi ve direksiyonu sağ tarafa doğru kırıp arabanın burnunu ileri doğru soktu. Birkaç korna sesi yükseldi havada ama Jason umursamadı ve diğer arabaların gelip gelmediğini umursamadan sağ şeride hızla sürdü ve neyse ki kaza yapmadan o tarafa geçti.

Jason ''İleride sağa doğru bir çıkış var, o tarafa döneceğiz. Tahminlerime göre o yönde şuan trafik yoktur. Biraz ilerledikten sonra onları tenha bir yere sokup kimin adamları olduğunu öğreneceğiz,''dedi.

Ne?

Hızla kafa olumsuz anlamda sallayıp '' Yine de çok riskli, insanlar hala sokakta. Sadece izimizi kaybettir yeter, '' dedim hızla. Açıkçası yeterince aksiyon yaşamıştım, daha fazlasını istemiyordum. Ayrıca her yerde masum insan vardı. İçlerinden biri talihsiz bir şekilde bizimle ve bizi takip edenlerle karşılaşabilirdi.

Jason şöyle bir düşündükten sonra ''Nasıl istersen,'' diye cevap verdi.

On, on beş dakika sonra sağ tarafa ayrılan yola saptık ve ilerlemeye başladık. Jason haklıydı, birkaç araba hariç yol bomboştu.

''Yol fazlasıyla boş,'' dedim şaşkınca.

''Evet, ilk defa böylesine boş bir yol görüyorum, bu garip,'' diye araya girdi Mike.

Jason önce dikiz aynasından Mike ve Rex'e sonra da bana kısa bir bakış atıp '' Burası gecekondu mahallelerine giden tek şeritli bir ana yol. Diğer insanlar bu yolu asla kullanmaz. Hatta o bölgede yaşayan insanların çoğu bile bu yolu kullanmak istemiyor,'' dedi.

''Neden?'' diye sordum hemen.

''Bu yola ulaşana kadar geçmeleri gereken bir trafik denizi var çünkü,'' dedi.

Ah, o mesele.

''Anladım,'' diye cevap verip önüme döndüm ve çevremi izlemeye başladım.

Birkaç saniye sonra Jason '' Andy, silah kullanmayı bildiğin ortada. YEM'de size iyi eğitim vermiş olmalılar,'' dedi yavaşça.

Gözlerimi kısıp ''Sen bunu nereden biliyorsun?'' diye sordum yavaşça.

Omuz silkip ''Araştırmalarımız sonucu öğrendik. Unuttun mu biz örgüt çökertiyoruz?'' dedi ve lafı uzatmadan sustu. Mantıklı bir cevap olduğu için üstelemek yerine şuana odaklandım.

''Arabalar arkamızda, sakin olun ve tetikte bekleyin,'' dedi Jason yavaşça.

Sözleriyle birlikte kalbim teklemeye, nefesim ise hızlanmaya başladı. Korkmuyordum, sadece aşırı heyecanlanmıştım ve bu heyecan titrememe neden oluyordu. Arabanın hızı artmaya başlarken emniyet kemerimi kontrol ettim. Jason birkaç saniye sonra hızla sağ tarafa doğru kıvrılan yola doğru döndü ve kısa sürede tek şeritli bir mahalle arasına girdi.

''Tanrım! Bir günüm de normal geçemez mi!'' diye söylendim ve yaşadığım yoğun stres yüzünden hafifçe kahkaha attım. Diğerleri de bana katıldı, Jason bile hafifçe gülmüştü. Kafamı sağa sola sallayıp derin derin nefesler aldım.

Hepimiz kafayı yemiştik, bu bir gerçekti.

Yollar dar ve çukurluydu. Sağa sola doğru yaptığımız keskin dönüşler bir oradan bir oraya sallanmama neden olurken, bir elimle kapı kolunu tutup dengede durmaya çalışıyor, diğeriyle de silahımı tutuyordum. Mahallede ilerledikçe evlerin şekilleri ve boyutları küçülmeye, daha da yıkık dökük bir hal almaya başladı. İnsanlar yanlarından hızla geçen arabalara umursamazca bakarken, yerlerinden bir milim dahi kıpırdamıyordu. Alışık gibiydiler, sanki her gün bu gibi olayları görüyorlardı.

Zar zor Jason'a döndüm ve ''Nereye gittiğimizi biliyor musun bari?'' diye sordum.

Jason güldü ve ''Elbette,'' dedi ve önce sola doğru dönüp biraz ilerledi, sonra da direksiyonu sağa doğru kıvırıp gaza yüklendi. Dar yollar sadece tek bir arabanın geçmesine izin verecek kadar genişti, hatta birkaç yerde arabanın yan aynaları duvara sürtünüp sonunda kırılmıştı ama Jason sadece kullanmaya odaklanıyordu.

İlerlerken etrafıma bakıyor, peşimize takılan arabaları görmeye çalışıyordum ama hiçbiri görünürlerde değildi. Sanırım onları atlatmıştık. Derin bir nefes aldım. Rahatlık ayak parmak uçlarımdan tüm vücuduma doğru akarken sol taraftan aldığımız sert darbe, aslında ne kadar da erken karar verdiğimi göstermişti bana.

Çarpmanın şiddetiyle araba sağ tarafa doğru kaymaya ve sonunda takla atmaya başladı. Çığlık atıp korkuyla ellerimi sağa sola doğru oynatıp bir yerlere tutunmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Neyse ki emniyet kemerim takılıydı, bu camdan fırlamamı ya da sağa sola doğru çarpıp daha fazla darbe almamı engellemişti. Birkaç saniye sonunda araba beton bir gecekondu binasına çarpıp düz bir şekilde durdu.

Kafam zonklarken başımın döndüğünü ve göğsümün acıdığını fark ettim. Gözlerimi zar zor açıp etrafıma bakmaya çalıştım. Arabanın camları paramparça olmuştu ve birkaç parça cam da kucağıma düşüp ellerimi kanatmıştı, ayrıca arabanın ön kaputundan dumanlar yükseliyordu. Sağ kolumda hissettim şiddetli acı birkaç saniye boyunca kasılmama neden oldu. Cam, kolumda büyük bir kesik bırakmıştı ama o kadar da kötü değildi.

''Andy, iyi misin?'' diye bağıran Rex'i duyunca hemen arkama dönüp ona baktım. Alnında derin bir yara vardı ve kan başından yüzüne doğru akıyordu. Korkuyla bir kez daha çığlık attım ve ''Başın kanıyor, Rex!'' dedim. O sırada gözüm, kolunu tutan Mike'a dönmüştü, onun da tıpkı benim gibi kolu kesilmiş olmalıydı ama iyi gözüküyordu.

Rex ellerimi tutunca bakışlarım ona döndü '' Önemli değil Andy, sen iyi misin bana onu söyle!'' dedi endişeyle.

Evet anlamında kafa sallayıp derin bir nefes aldım. Üzerimdeki şaşkınlık yavaş yavaş geçerken her şeyi idrak etmeye başlıyordum. Tanrım, biri bize çarpmıştı ve takla atmıştık. Neyse ki ölen yoktu, şimdi buradan çıkıp kaçmamız gerekiyordu.

Tam çıkmamız gerek diyecekken yankılanan birkaç el silah sesi konuşmamı engelledi. Hemen sağ tarafıma, şoför koltuğunda oturan Jason'a döndüm. Silahını, paramparça olmuş camdan bize çarpan siyah arabaya doğru uzatmıştı. Siyah arabanın ön camında gördüğüm kurşun izleri ve sonrasında gelen sessizlik, onları öldürdüğünü gösteriyordu. Bu kadar hızlı toparlanması şaşırmama neden oldu.

Jason işinde gerçekten de iyiydi.

''Kapı açılmıyor, sıkışmış,'' dedi Mike kendi kapısıyla uğraşırken. Kafamı hızla arkaya doğru çevirip Mike'ın kapıya tekmeler savurmasını izledim. Ardından gözlerimi önce dumanların yükseldiği kaputa, sonra da kendi kapıma çevirdim. Benim olduğum kısım, çarpıp sonra da durduğumuz beton ev yüzünden tamamen kapalıydı. Korku dolu gözlerimi Rex'e çevirdim hızla. O da tıpkı benim gibi kaputa bakıyor, birazdan alev alacağını tahmin ediyordu.

Rex havaya okkalı bir küfür savurduktan sonra ''Camdan geçmeliyiz, acele et kaput yanıyor,'' dedi Mike'a.

Mike, Rex'in sözleriyle birlikte hafifçe geriye doğru uzandı ve patlayan camdan geriye kalanları ayağıyla gelişigüzel temizleyip hızla dışarı çıktı. O dışarı çıkar çıkmaz Rex kolumdan tutup beni hızla arkaya doğru çekti ve önce kendisi çıkıp sonra da benim çıkmama yardımcı oldu. Ardından Jason takip etti bizi.

Pencereden dışarı çıktıktan sonra sanki bomboş bir arazideymişiz gibi hissettiren çevreme baktım. Etrafımız iç içe geçmiş düzinelerce gecekondularla dolu olsa da görünürlerde tek bir insan dahi yoktu. Derin bir nefes alıp silahımı iyice kavradım ve bizden birkaç metre ötede duran siyah arabaya baktım. İçindekiler ölmüştü, durduğum yerden çok daha net görebiliyordum. Diğer arabalardan ise hiçbir iz yoktu ama burada daha fazla kalamazdık. Her an bizi bulabilirlerdi.

Rex yanıma gelip kolumu nazikçe tuttu ve kanayan yaramı dikkatlice inceledikten sonra ''Cam kesmiş, şanslısın fazla derin değil. Ayrıca yüzünde birkaç çizik var,'' dedi. Onu onayladım ve alnındaki yaraya kısa bir bakış attım. Çok derin gözükmüyordu, bu içimi ciddi anlamda rahatlatmıştı.

Derin bir nefes alıp neredeyse hurdaya dönmüş arabamıza odaklandım. O an göğsümde şiddetli bir panik dalgası oluştu. Bu arabadan sağ çıkmamız, hem de ufak tefek yaralarla, çok şanslı olduğumuzu gösteriyordu.

''Tanrım, ölmediğimize şaşırıyorum,'' diye mırıldandı Mike, o da tıpkı benim gibi arabaya bakıyordu.

''Gitmeliyiz, hem de hemen.''

Jason'un sert sözleri düşüncelerimden sıyrılıp ona dönmeme neden oldu. İşte o an ellerindeki kanı, sonra da sol omzuna saplanmış büyük cam parçasını fark ettim.

Yaralanmıştı!

Ona doğru giderken ''Jason, iyi misin? Omzun çok kanıyor!'' dedim hızla ve eğilip yarasına bakmaya çalıştım.

Benden uzaklaşıp ''İyiyim, şimdi gidelim,'' dedi ama hızlı davranamamıştı. Kolundaki cam parçasının ne kadar büyük olduğunu göremesem de verdiği tahribatı anlayabilecek kadar zamanım olmuştu. Ayrıca en kısa sürede akan kanı durdurmamız gerekiyordu. Benden uzaklaşıp etrafı kolaçan eden Jason'a diktim gözlerimi. Canı acıyor olmalıydı ama o iyi olduğunu söylüyordu.

Tanrım!

Nasıl iyi olabilirdi ki!

''Haklısın gitmeliyiz ama yarana bakmama izin ver,'' diyerek onu ikna etmeye çalıştım.

Jason bana kısa bir bakış atıp '' Küçük bir cam parçası beni öldürmez Andy,'' dedi alayla. Tanrım! Çok inatçıydı, kötü bir durumda olduğunu kabul etmek bu kadar mı zordu?

Gözlerimi Rex ve Mike'a çevirip yardım etmeleri için onları zorladım. İkisi de oralı olmadı, hatta Rex '' Hadi, gidelim,'' dedi ve kolumu tutup yürümeye başladı.

''Bir dakika ver bana,'' dedikten sonra tutuşundan kurtulup Jason'un önüne kadar yürüdüm ve hızla gömleğinin ilk üç düğmesini açtım. Jason bu ani hareketim yüzünden bir anda afallayıp yerinde donu kaldı. Ardından kaşlarını çatıp ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi yüzüme baktı.

Onu umursamadım ve ilk üç düğmesini açtığım gömleğinin sağ manşetiyle sağ kol kısmını sıkı sıkı tutup hızla yırttım. Artık bir kolu tamamen çıplak kalmıştı. Sonra yırtık parçayı yaranın biraz üstünde bir yere sarıp sıkı sıkı bağladım. Bu kan akışını yavaşlatacaktı ama tamamen durdurmazdı.

''Her on dakikada bir kolundaki turnikeyi açıp bir iki dakika beklememiz ve kan dolaşımını yeniden sağlamamız gerek,'' dedikten sonra Rex'e döndüm ve ''Onu hastaneye götürmeliyiz,'' dedim itiraz kabul etmeyen bir dille.

Jason olumsuz anlamda kafa sallayıp ''Olmaz, hastaneye gidersek deşifre olurum. Gizli evlerimden birine gidelim, orada ihtiyacımız olan her şey var,'' dedi.

Rex araya girip '' Yolda nereye gideceğimizi tartışırız ama şimdi buradan uzaklaşmalıyız, hem de hemen, '' dedi.

Tanrım, haklıydı.

''Arabamız yok '' dedim hızla.

Mike '' Bize çarpan araba hala sağlam gibi gözüküyor, '' diyerek soruma cevap verdi.

Gözlerimi çok fazla hasar almamış arabaya çevirdim. Ön kaput biraz yamulmuştu ama hala sağlam gözüküyordu. Haklı olabilirdi ama midemin bulanmasına engel olamadım. İki kişi hala o arabanın içinde ölü olarak yatıyordu. Ayrıca ön camında birkaç kurşun izi de vardı. Bu çok fazla dikkat çekerdi. Yine de başka bir kaçış yolu yoktu. Buradan yürüyerek uzaklaşmak çok riskliydi.

Rex arabaya doğru yöneldi ve sürücü kapısını açıp içeri eğildi. Saniyeler sonra motorun güçlü sesi yankılanmıştı havada. Yani, araba hala çalışıyordu.

Mike'da arabanın diğer tarafına geçip ön yolcu kapısını açtı ve ikisi de hiç düşünmeden kafalarından vurulmuş iki adamı hızla dışarı çıkarıp Jason'un hurdaya dönmüş arabasının yanına kadar sürükledi. Bu manzaraya bakmak istemesem de gözümü başka yöne çeviremedim. İki adamda başlarından tek bir kurşunla vurulmuştu.

Gözlerim ister istemez Jason'a kaydı. Ona baktığımdan habersizce yerde yatan adamların yanına eğildi ve her birinin ceplerini karıştırıp bulduğu cüzdanlardan kimlik kartlarını aldı ve pantolonunun cebine koydu. Sonra kafasını bana çevirip ''Kim olduklarını öğrenmek için aldım,'' diye açıklama yaptı.

Sadece kafa sallamakla yetindim.

Jason yeniden doğrulup hurdaya dönen arabasına yöneldi ve camdan içeri girip torpidodaki eşyaları alıp hemen çıktı. Ardından bagajı açıp ceketiyle birlikte bir benzin bidonu alıp kapağını yeniden kapattı. Benzin bidonunda kaldı bakışlarım bir süre. Ne yapacağını ve neden yapmak zorunda olduğunu da biliyordum. Her yerde parmak izlerimiz vardı ve arabayı ateşe vermek bu izleri az çok silerdi.

Jason tam da tahmin ettiğim gibi hala dumanlar yükselen kaputtan uzak durarak arabanın içine ve dışına benzin döktü. Ardından ceketinin cebinden bir sigara paketi ve çakma çıkardı. Sigara paketini açışını, ardından sigarayı yakışını izledim. Sonra yaktığı sigarayı arabanın arka koltuğunun üzerine dikey bir şekilde koydu ve bana dönüp '' Uzaklaşmak için dört dakikamız var,'' dedikten sonra siyah arabaya doğru yürüdü.

O sırada Rex '' Andy, arabaya bin,'' diyerek bana seslendi.

Siyah arabanın ön yolcu kapısının hemen yanında duruyordu. Yanına gidip ceketini serdiği koltuğa diktim gözlerimi. Bu çok tatlı bir hareketti ama yine de tereddüt ettim. Ceketi koltuktaki tüm kan izlerini kapatamamıştı. Midem yeniden kasıldı ve acı bir tat boğazımı yakmaya başladı.

Tanrım! Bu ilk kan görüşüm değildi, neden şimdi tereddüt ediyordum!

Rex yaşadığım çelişkiyi anlamış gibi bir elini yanağıma nazikçe yerleştirip ''Biliyorum ama başka çaremiz yok,'' diye mırıldandı anlayışlı bir şekilde.

Kalbim dokunuşu yüzünden erirken, önümdeki manzaraya katlanmak daha da kolay olmaya başladı benim için. O yanımdaydı ve sapasağlamdı, diğer şeyler önemli değildi. Ayrıca bundan çok daha kötüleriyle karşılaşmıştım. Bu yüzden derin bir nefes alıp binmek için hamle yaptım ama Jason ve Mike beni durdurunca bir adım geri çekilip kendi ceketlerini de yolcu koltuğunun üzerine sermelerini şaşkınlık dolu gözlerle izledim. Kalbim bu tavır karşısında ezilip büzülürken içimde derin bir minnet hissi oluştu. Onlara teşekkür etmek için hafifçe gülümsedim. Mike bana aynı şekilde gülümseyerek cevap verdi ama Jason oralı bile olmadı ve hızla arka koltuğa yerleşti.

Sonunda arabaya bindiğimde ön cama kısa bir bakış attım ve kemerimi bağlarken ''Ön camdaki kurşun delikleri fazla dikkat çekmez mi?'' diye sordum yavaşça.

Rex, sürücü koltuğuna oturmuş kemerini takıyordu. Sorumu duyunca kafasını hafifçe sallayıp '' Haklısın, ön camdaki delikler ve kaputtaki büyük hasar insanları korkutabilir. Hatta bizi ihbar bile edebilirler ki polislerle uğraşmak istemiyorum. Bu yüzden önümüze bir araba çıkar çıkmaz durup onunla devam edeceğiz, '' dedi.

Kısacası araba çalacaktık.

Yapmadığım başka illegal şey kalmış mıydı?

***

Merhaba!

Yazım yanlışları görürseniz lütfen yorumlarda belirtin.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. <3

Not: Beni instagramdan takip edebilirsiniz.

Instagram: meyra_yldz_

Continue Reading

You'll Also Like

6.4K 3K 10
Uyuşturucuya bağımlı bir kız var bundan kurtulmak istiyor ve Ailesi tekrar uyuşturucuya bağımlı olduğunu düşündüğü için onu hastaneye yatırmaya karar...
14.4K 1.3K 18
❝𝖹𝖺𝗆𝖺𝗇 𝖻𝖺𝗓𝖾𝗇 𝗄𝖺𝗍𝗂𝗅𝖽𝗂𝗋, 𝗒𝖺𝗌̧𝖺𝗇𝗆ı𝗌̧𝗅ı𝗄𝗅𝖺𝗋ı𝗇ı 𝗈̈𝗅𝖽𝗎̈𝗋𝗎̈𝗋.❞ ********** O geceyi hatırlıyor musun? Gece süsü meleğin...
75.3K 3.8K 17
l Asker - Doktor l kurgusu ve aşk; Bazen nefes almak kadar kolay, bazen ise; sol göğüsüne saplanan kurşun kadar acıdır. Bu isimle yazılan tek kitap
812 224 7
New York'un ışıltılı bale dünyasında yıldızı parlayan genç balerin Vera Vasilieva, büyükannesi öldüğünde Rusya'ya geri çağrılır ve hayatı altüst olur...