Eurille

Bởi applelemonade

215 9 1

Eurille Mejia'nın yaşamöyküsüdür. Xem Thêm

1
2
4
5
6

3

35 2 0
Bởi applelemonade

"Hiçbir eşyam yanımda yok!" diye bağırıyordum saçlarımı çekiştirirken durumu kabullenmişçesine. Kendi evime bile göndermeyeceğe benziyorlardı.
Eli odama zorla soktuktan sonra hınçla ve sessizce konuştu. "Bağırmayı kes." Odaya dönmemle kendime engel olamayarak hayranlıkla etrafı süzmeye başladım: kesinlikle kendi eşyalarımdan fazlası vardı. Bilgisayarımı çantasından kurtarıp üzerimdekiler çıkarmadan kendimi yuvarlak ve odanın ortasındaki yatağın üzerine attım. Kapının çekilme sesi gelmemişti, ben de kapıdan girer girmez görünen yatağın içinde yüz seksen derece dönüp abi'me sahte bir gülümseme sunarak bilgisayarı iki tıkla açıp işime koyuldum. Kapı gıcırdayarak kapandı. Oda ballanmış, kapısı hâlâ yağlanmamış. Kapının ardından tamamen kapandıktan sonra bir küfür duyuldu ve Bay No'yu işittim.

"Hâlâ mı gıcırdıyor?" Sanırım unutmuş. Azar yiyecek, haha.

Mesajlaşma, Giruille.

G: Ne oldu
E: Öz babamla tanıştım
G: Ha******
E: Odamı görmen gerek
G: Evin çöpleri orda duruyor
E: Giruille aranıyor...
G: Puppy arıyor...

"Tch, tch. Bilemediin!"
Sırıtarak ekrana baktım.
"Daha mı kötü, niye gülüyorsun lan? İyice şizofrene bağladın."
Kamerayı çevirip odada minik bir geziye çıkarttım. Sesli bir küfür savurunca kamerayı kendime çevirirken hoparlörü kapatıyordum.
"Beni de oraya aldırtıyorsun."
Kapı açıldı. 'Kapı çalma diye bir şey var?' dercesine suratına bakmıştım, kapıyla birlikte biraz geri çekilip kapıyı tıklattıktan sonra tekrar girdi ve sordu. "Kiminle konuşuyorsun?"
Bu sesi duyup onunla tanışmak için can atan Giruille, gülmüyorum gülmüyorum, hazırlandıktan sonra telefonu No'ya çevirdim.
"Giruille,"
"Merhaba Bay Mejia! Ben Giry- yani Eurille'in en yakın arkadaşı Giruille." Ana sebep farklı olsa da ikimiz de sinirlenmiştik. "Giruille." Uyaran ses tonumdan bir şeyler anlamasını umuyordum ancak kafasına peruğu geçirdiğinden beri sağlıklı düşünemiyordu. "Affedersin," muhtemelen bir erkek sesi ve ettiği küfür adına içeri dalan No'yu dışarı yollamak adına sarf ettiğim bir özürdü bu. Kapıyı arkasını dönmesiyle suratına(arkasına) kapatmış olmaktan bir endişe duymuyordum. Peruğunu çoktan atmış, dudağındaki ruju kayık Geek'e baktım.
"Bir daha ona Bay Mejia deme."
"Yanlışlıkla söyledim..."
"Yanlışlıkla konuşma o zaman. ... Kapatıyorum."
Telefonu kilitleyip bilgisayarın ekranını indirdim. Kendimi sırtüstü yatağa bırakıp gözlerimi yumdum. Açtıktan sonra bir süre tavanı izleyen gözlerimin etraftaki eşyalara kaymasıyla yerimden usulca kalkıp hoplaya zıplaya pembe elbiselerin yerini yırtık, salaş, koyu giysilerin alacağı elbise dolabının yanına ulaştım. Bir sürü etek ve elbise. Bir peluş ayı, birkaç mum, lastik toka olması gereken yerde kurdelalar, Barbielere nazaran büyük boyda iki porselen bebek -ya yere düşürür ya yere koyduktan sonra unutup hoplayıp zıplarken kırarım- , bir çerçeve.. o ben miyim? Annem ve No ve ben, ve abim. Abim benden kaç yaş büyük acaba...

Gitarımı alıp akşam çalmayı planladığım parçayı çalışıyordum. Tabi 'izin vermezler' gibi bir düşüncem yoktu.

Parmaklarımı daha birkaç notalık hareket ettirmiştim ki, dışarıdan bir gürültü geldi. Devrilme sesi.

No'nun eşine ait olduğunu düşündüğüm sesin çığlıklarıyla sarsılıyordu, annemlerle veya kendi kaldıklarıma göre küçük sayılan malikane. Kulak kabarttım söylediklerine, az boğuk olsa da anlaşılıyordu. Eski kaldıklarımda bu kadar gürültü olmuyordu, duyduğum kadarıyla da gitar çalmamdan bu kadar rahatsız olmuyorlardı.

Ona şunu bu vakitte çalmamasını söyle! Zaten zor uyutuyorum, kendim de zor uyuyorum. En ufak sese karşı bir hassasiyetimiz var.

Sesi ağlamaklıydı. Ancak numara olduğunu bir sonraki cümlesindeki ciddi ve sinirli havadan anladım.

Bu evin kurallarına uymayarak ne yapmaya çalıştığını sor ona. Eve mi dönmek istiyormuş, du-
Annesini mi istiyor, si-

Ama yok, buradan ayrılmasının mümkünatı yoksa, her şeyi ona öğret.

Bazısını mırıldanmıştı. Bay No, sonunda bir kelam etti.

Daha onunla konuşmadım, ayrıca görmediniz birbirinizi, şimdi tanışmak ister misin?

Babam, nasıl bir hanımcıydı böyle?

Yok, kalsın. Uykumuza döneceğiz biz babası. Şimdilik ses çıkarmaması gerektiğini söyle.

Nedense, üvey annemin sorunları olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Bir dakika kadar sonra odama kapıyı tıklatarak girene başımı kaldırarak baktım, babamdı. Kapı tıklatmasını biliyordu demek ki. Giry'nin odayı görür görmezki küfrünü duymuş olsa gerek...

'Ne?' diye surat ifademle sordum.

"Annen.." Öksürdü. "Bebeğin uyku saati, şimdi çalma."

Kafa sallayarak cevap verdikten sonra ayaklanıp çantasına yerleştirdim gitarı. Sonra üstüme başıma baktım, gitarıma yakışacak mı kontrolünden geçti ve telefonumu cebime sokuştururken gitar çantasını bir sapından sırtladım. Odamdan çıktığımda -birkaç oda salona açılıyordu- iki çift göz merakla bana bakmaktaydı. İstemsizce "Hm?" çıktı ağzımdan, neden öyle baktıklarını sorguluyordum.
"Asıl sana, hm? "
"Dışarı çıkacağım, çalmak için." Kapının önüne olmadığını anlayamayacak kadar aptal değillerdir herhalde.
"Sana şimdi çalmamanı söyledim." Kararlı ses tonuyla, bu saatte hiçbir yerde çalmamamdan söz ediyordu.
"Sözüm var." Uzun süreli bir iş anlaşması.
"Benden izin almadan kime söz verdin?"
Haddini aşıyordu. Dişlerimi sıkıp sessizce nefes verdim ellerimi yumruk yaparak sıkarken. Dişlerim çözüldüğünde konuştum.
"Söz verirken, anne ve babamla yaşamıyordum, haberleri olsun olmasın zaten izin verirlerdi."
"Yanılıyorsun, ben vermezdim."
'Sen benim babam değilsin'e mi başlamalıydım? Şu an burada olduğuma göre bu çıkışım yersiz olacaktı, yine yaşıma lanet ettim.
"Haber verdiğimde sevinmişti, kendi işim olduğu için."
Ancak üstü kapalı şekilde konuşmaya devam edebilirdik, gerçeği biliyorduk da dile getirmiyorduk sadece.
"Bu işin çalışma saatleri hangi aralıklar? Ve yeri nerede?"
"10 ila 3 arası, gece kulübünde."
Sınırları zorlama mod:deminden beri açık.
Anahtar sokuluşu, kapının açılışı, giren kişinin kapatışı, sessiz adımlar, "Selam millet." sesinden gıcık kapma, yakışıklı olmamasını dileme, her kimse.
"Aa, misafirimiz mi var?"
Ha evet ben misafirim.
"Hah, hoş geldin. Misafir değil, kızım, artık burada yaşayacak. Dışarıda işi varmış, sanırım senin de birazdan çıkman gerekiyor." 'Gerçi en güven... gereken kişi sensin ya neyse.' Mırıldanıyordu, tam anlaşılmamıştı.
"Onu da bırakabilir misin?"
Yani anlaşılmasa bile, bir bakayım, tipinde bile 'Bana güvenmeyin' yazıyordu, ve az önce ona emanet edilmiştim. Göz ucuyla baktığımı fark edip muzipçe gülümserken gözlerini kaybetmiştim. Çekikti çünkü, benim gibi.
"Kendim gidebiliyorum." Ya gerçekten ondan daha çok güvenmesi gerekiyordu bana. Şimdiye kadar başıma bir şey gelmediyse, asla gelmezdi. Asıl onunla gidersem bela görürüm, sanki bilmiyor..
"Şansını zorlama." Abi kılıklı konuştu yine.
"Abinin yarın erken kalkması gerekiyor, uykusunu alması lazım."
"Niye, işini mi savsaklıyor?" Gülme, gülme, aklıma geliyor böyle önünde dosya başı masaya düşüyor, kalemle grafiklerini falan yanlış çiziyor.
"Uyku problemi var." Hasta mı yani nedir? Sinirle No'ya bakışını gördüm, ama sesini çıkartmadı ve onun olduğunu tahmin ettiğim odaya gitti.
"Yani benim tek başıma gitmek gibi bir şansım yok? İyi çabuk hazırlansın o zaman."
Arkamda duruyor olsa da onunla muhattap olmamıştım.
"Hemen geliyorum, küçük hanım."
Küçüktüm evet, lanet olsun reşit bile değildim. Zaten bu yüzden onu bekliyordum ya. Ama itiraz etmeden duramam.
"Aşağıdayım."
Hızla ama sessiz olmaya dikkat ederek, yani anneyle karşılaşmamak adına, evden çıktım, kapının önünde merdivenleri inmeden duvara yaslandım, çantamı yere indirirken.
İyi ki geç kalma gibi bir derdim yoktu, saat daha 8'di. Bakayım, hayır, 8:47. Eh, yol yarım saat desek, provaya geç kalıyorum en fazla. Tabii kız gibi hazırlanıyorsa bilemeyeceğim.
Telefonumdan müziğimizi açıp dinlemeye koyuldum. Nakarat kısımlarına gelmeden gözlerim kapanmış, kendimi her zamanki gibi Giseul'un yanında bulmuş, başka notalarda sesler çıkarmaya başlamıştım. En sessiz ve beni zevkle dinleyen kardeşim oydu, o yüzden her yeni şarkıda, her şarkıda onun yanındaydım. Apartmanın demir kapısının açılış sesiyle, notaları, hatta bir anlığına nerede olduğumu unutmuştum. Mırıldanmaya başlamıştım, duyabilir mi, bilmiyorum. "Sesi az çıktı, çevredekileri uyandıramadın bir daha dene."  İstediği kadar gürültülü olsun, beni etkilemeden ne halt ederse etsin. Uzun zamandır beste yapamıyordum, gitti notalar. Önümde salladığı kaska baktım. "Bir dahaki sefere isteğini yerine getiririm, küçük hanım." 'Küçük'e değil de motorla gidecek oluşumuza odaklanmıştım. "Bana motora binmeyeceğimizi söyle."
"Kaskını tak, arabaya bineceğiz." Alayına göz devirmiştim.
"Gitarım mahvolur, ben binemem."

Bir keresinde, Thomas ile binmiştik. Sırtımda babamın aldığı, parasını biriktirerek tahmin ediyorum, her şeyiyle özel olan, özelim olan gitar vardı. Thomas kahkaha atıyordu, yine espri yapmıştı ama bu sefer komikti, ben de gülüyordum. Gülüşüm kıkırtıya dönüştüğünde kahkahasını kesip bana bakmaya çalıştı, tarihi anı yakalamak istercesine. "Önüne bak," Gülümsemeye devam ediyordum, o da bakmamaya. Gülüşüm sönüp de yüzümdeki korku dolu ifadeyi görmesiyle baktığım yöne çevirdi başını. Sağa kırdı, ani olduğu için dengesini sağlayamadı. Motor devrilirken beni bir şekilde ittirmişti. Yatay bir şekilde gitarımın üstüne savuldum. Her yerimin sızlaması harici ayağa kalkabiliyordum, sırtımdan çıkardığım yırtılmış çantanın içindeki pert gitarımı süzdüm.

Bir daha, bu dikkatsiz arkadaşla motora binersem iki olsun.

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

BİR KÜÇÜK SIR Bởi Betüş

Tiểu Thuyết Chung

1.8M 126K 29
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...
ZEMHERİ Bởi yudumsucan

Tiểu Thuyết Chung

80.3K 4K 12
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
SARKAÇ Bởi Maral Atmaca

Tiểu Thuyết Chung

1.2M 73.9K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
2.7M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.