BEYAZ KUMRU

By buseedilan

363K 13.3K 2.3K

"Kaybolmuş bir ruhtum sadece ve doğru yolu bulmak için çabalamıyordum. Ben akıntıya karşı çırpınmayı seçmemiş... More

1: SÖNMEYEN ATEŞ
2: BOZUK PARÇA
3: BU AYRILIK BİR VEDA DEĞİL
4: BİLİNMEYEN KİŞİ
5: URAS ARSLAN
6: DENKLEM
7: KİLİTLİ KAPI
8: SARILMAK
9: KENDİNDEN GEÇMEK İÇİN NE HARİKA BİR GECE!
10: ÇOBAN YILDIZI
11: ESKİ BİR ARKADAŞ
12: SABAH KOŞUSU
13: NİŞAN
14: BİR TUTAM AŞK
15: ERKEN BALAYI
16: GÜVENLER
17: YEMEK SAVAŞI
18: TESADÜF
19: BUSE
20: DOSYA
21: MIŞIL MIŞIL
22: AKŞAM YEMEĞİ
23: KAÇIRILMA
24: SATILIK EV
25: KÜÇÜĞÜM DAHA ÇOK KÜÇÜĞÜM...
26: KISMEN DOĞRU
27: ÇETİN VALENTINI
28: D.
29: PROVA
30: HAYDUT
31:GÖL EVİ (BÖLÜM1)
32: GÖL EVİ (BÖLÜM2)
33: DÖVÜŞ
34: AYRILIK
35:ÇALINTI BİLGİ
36:PİNOKYO
38: DOĞUM GÜNÜ
39:BEYAZ KUMRU
40: KISKANÇLIK
41: KASA

37: BAHAR ŞENLİĞİ

4.2K 202 25
By buseedilan

Bölüm Parçası: Teoman-Bana Öyle Bakma

HERKESEEE MUTLUUU AKŞAMLAR SEVGİLİ BEYAZ KUMRULARIM:)) ŞİMDİDEN KEYİFLİ OKUMALAR :)) BİR DAHAKİ BÖLÜM İÇİN SÜPRİZLERİM VAAAR :)) UMARIM BEĞENİ SAYIMIZ SEKİZ BİNE ULAŞIR VE HAFTAYA ONUN ŞEREFİNE HARİKA BİR BÖLÜM YAYIMLAMIŞ OLURUM :)) SON OLARAK SİZİ ÇOOOOK SEVİYORUMMM :*

Çetin kapıdan içeri girdiğinde notayı kaçırdım ve şarkının ritmi kayıp gitti. Omzumun arkasından gruptaki çocukalara baktım ve "Bugünlük bu kadar yeterli mi?" diye sordum.

Onlarında onay vermesiyle sahneden aşağı indim ve ceketimi elime aldıktan sonra çantamı omzuma geçirdim. Gitmek için hazırlanırken Çetin'in yaklaştığının farkında değildim.

"Benden kaçtığını düşünmeye başlayacağım."

İrkildim ve hızla arkamı döndüm. Kısmen doğruydu. O günden sonra ne konuşmuştuk ne de karşılaşmıştık. Bir diğer doğru Uras'a olan duygularımı daha önceden farketmediğim için ve Çetin'e karşı dürüst davranmadığım için yüzüne bakacak cesaretim yoktu. Önüme düşen bir kaç tutam saçı kulağımın arkasına atarken nazikçe gülümsedim. "Seni görmedim."

"Hemen gidiyor musun?" Çantama ve ceketime bir bakış attı.

Başımı salladım. "Ders çalışmalıyım." Öğrenci olmanın bir gerçekliği de buydu. Kayıplar, aşklar... Ne yaşarsanız yaşayın dersler de hayatla birlikte akıp gidiyordu ve tüm bu karmaşada ona yetişmekten başka çareniz yoktu. Buna eğtim sistemi deniyordu ve bu durum  berbarttı.

Elini ensesine götürdü. "Aslında sana sormam gerken bir şey vardı." İç çekti. "Yani seni sık boğaz etmek istemem aslında...."

"Hayır, sorabilirsin."

"Şu bahar şenlikleri..." Yüzünü buruşturdu. Kelimeler içine geri kaçıyormuş gibi bir hali vardı.

"Evet."

"Seni götürebileceğimi söylemiştin. Tabi bu geçen geceden önceydi..."

İç çektim. "Çetin..." Bunun daha karmaşık bir hale gelmesini istemiyordum.

"Hemen hayır demeden bir dinle." diye araya girdi. "Bak bir hafta da sana karşı hislerimin biteceği falan yok. Tek istediğim böyle olmamak. O yüzden lütfen seni bahar şenliğine götürmeme izin ver. Arkadaşın olarak. " Daha çok soru sorar gibiydi.

Onunla hiçbir zaman kötü vakit geçirmedim. Benden bir şeyler saklamıştı fakat bana bunu yapan dünyadaki tek insan değildi. Üstelik ailemizi biz seçemiyorduk ve dövüş olayından utandığı için saklamıştı. Başımı salladım. "Pekala."

Yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı.

Her şeyin net olarak anlaşılması için "Arkadaş olarak." diye hatırlattım.

Başını salladı. "Arkadaş olarak."

Mavi'den ayrıldaktan sonra doğruca eve gelmiş ve ders kitaplarına kafamı gömmüştüm fakat gene de odaklanamıyordum. Gözüm durmaksızın telefonumun ekranına kayıyor,  aklım Deha'nın aramasını arzulama düşüncesinden uzak duramıyordu.

"Derin?"

Hızla başımı kaldırdım. Eren elindeki kahve fincanından birini uzatmış başımda dikiliyordu.

"Seslendim ama duymadın."

Kahve fincanına uzandım. "Dalmışım." deyip ellerimin arasındaki fincanı suratıma yaklaştırdım ve fındık aromasını içime çektim. Küçük bir yudum alıp kupayı havaya kaldırdım. "Kahve için teşekkür ederim." deyip gülümsedim.

Gülümsedi. Tıpkı Uras'ın ki güldüğünde gözleri neredeyse yok oluyordu. "Önemli değil."

Sandalyeyi işaret ettim. "Otursana."

Başını salladı. "Seni bölmeyeyim." dedi kitaplara göz gezdirerek. "Üstelik çalışmam gereken uzunca bir yasa var."

"En azından bir kahve molası verebiliriz." diye ısrar ettim. Deha'yı düşünmek istemiyordum. Konuşmaya ihtiyacım vardı.

Sandalyeyi çekti ve yerleşti. "Pek iyi ev arkadaşı olduğum söylenemez değil mi? Burada kaldığından beri seni yalnız bırakıp duruyorum."

Güldüm. "Sen en iyi yarı zamanlı ev arkadaşısın."

Sesli bir şekilde güldü. "Kıyaslayabileceğin tek kişi Uras olduğu için böyle düşünüyorsun."

Sesindeki alaycı tınıyı duyuyordum. "Sen birde babamla yaşamayı dene Uras'ın yanında Addams ailesi gibi kalır."

Gülümsemesi yüzünde yavaşça solarken "Sana söylemem gereken bir şey var." dedi.

Devam etmesi için başımı salladım.

"Baban benimle konuştu."

Bu cümle beni öfkelendirmeye yetmişti. Kan basıncımın hızlatındığını şimdiden hissediyordum. "Bunun için çok üzgünüm. Gitmemi istersen anlarım."

"Hayır!" dedi hemen. "Bunu seninle bu yüzden konuşmuyorum. İstediğin kadar kalabilirsin. Kendini kötü hissetme."

"Bir kaç hafta oldu ve ben sana yük olup duramam. En azından kira vermemi kabul et."

"Senden kira istemiyorum. Üstelik yük olmuyorsun. Ev hiç olmadığı kadar toplu. Hem artık her zaman dolapta pizza dışında yemek oluyor. Birinin para vermesi gerekiyorsa o benim."

Kaşlarımı kaldırdım. "Yemeklerimi beğeniyor musun?"

Sırıttı. "Gerçeği mi duymak istersin yoksa yalan mı söylemeliyim ?"

Gözlerimi kıstım. "Yalan söyle."

"Onlara bayılıyorum."

Güldüm. "O halde kalıyorum." Daha sonra iç çektim. "Ama ben ciddiyim kira ödersem kendimi daha rahat hissedeceğim."

"Evin yarısı teknik olarak Uras'a ait ve sen onun odasında kalıyorsun. Senden kira alırsam kafamı koparır.

Umutsuzca iç çektim.

"Bunu Uras'la konuş."

"Benimle ne konuşacakmış?" diye sordu Uras arkadan yaklaşarak.

Sıçradım.

Eren kupasını alarak ayağa kalktı. "Ben kaçıyorum. Ders çalışmalıyım."

Eren odasının yolunu tutarken oturduğu sandalyeye Uras yerleşti.

"Ne konuşacağız?" Kaşları havaya kalkmıştı.

İki gündür ortalarda yoktu. Beni önemsediğini söylemişti. Onu önemsediğimi söylemiştim. Beni sarar, gözlerime bakar yine içime işler sanıyordum. Ama hiçbir şey söylemeden oradan ayrılmış beni öylece bir başıma bırakmıştı.

Bir kaç kez gözlerimi kırptım. "Burada size daha fazla yük olmak istemiyorum. Kira ödemek istiyorum."

"Buna gerek yok." dedi. Ses tonu yorgunda. Gözleri her zamankinden daha şişti. Uykusuz bir hali vardı.

"Odanı işgal etmiş durumdayım. Hem düzeninizi bozup hem de hiçbir katkım olmadan bu evde öylece kalamam. En azından başka bir ev bulana kadar ödeme yapmak beni daha iyi hissettirecek."

"Başka eve çıkmak mı? Bir hafta içinde eve döneceğini sanıyordum."

"Buna karar veren babamdı, ben değil. Beni zorla eve hapsedecek hali yok ya." Bunu yapmak için elinden geleni yapacağına emindim ama bu sefer iplerinden kurtulacaktım. Cevapları takip ederek özgürlüğüme kavuşacak ve sonunda sıradan bir genç kız olabileceğim.

"Tamam o zaman şöyle söyleyeyim; Haydut'un rahatsızlanmaları arttığından beri ailemin evinde daha sık kalıyorum. Diğer zamanlarda ise evi yalnızca otel gibi kullanıyor ve uyumam için buradaki kanepe yeterli bir seçenek." Arkamda kalan koltuğu bakışlarıyla işaret etti.

"Eğer ödeme yapmamı kabul etmiyorsan ev bulana kadar bir otelde kalacağım." 

Abartılı bir şekilde iç çekti. "O kadar inatçısın ki, beyaz kumru."

Zafer edasıyla gülümsedim ve önümdeki matematik kitabını onun alanına ittirdi.

Gözleri kitapta gezindikten sonra benimkilerle buluştu.

Omuz silktim. "Finaller yaklaşıyor."

Başını öne eğdi ve iç çekerken güldü. Gözlerini ovuşturduğunda "Bunun için de para almalıydım." dedi.

Burnumu kırıştırıp gülümsediğimde kalemi uzattım. "Üzgünüm bu servisi bedava vermen gerekecek."

***

Dün akşam Uras'ın matematik dersim için ayırdığı bir saatten sonra yatakta kıvrılıp bir kaç bölüm yarım bıraktığım dizimi izlemekten başka bir şey yapmamıştım. Sabah olduğunda kahvaltı hazırlamak için mutfağın yolunu tutmuştum fakat evde kimse yoktu. Bu yüzden yalnızca bir kase mısır gevreğiyle karnımı doyurmuştum. Etrafı üstün körü topladıktan sonra saat öğeden sonrayı gösteriyordu.

Telefonum çaldığında Deha'nın arıyor olma ihtimali telaşa kapılmama sebep olmuştu fakat arayanın Berkay olması kan dolaşımımı stabil düzende sağlamıştı.

"Selam,güzelim."

Salonun ortasında duran sehpayı tavaf ederken "Hey." dedim.

"Akşam bahar şenliklerine gitmeyi planlıyor musun?"

Elimi alnıma götürdüm ve gözlerimi yumdum. "O bu akşam mıydı?" Dün Çetin'e söz vermiştim.

"Evet. Gelmeyi planlıyorsan, Rüzgar'ı alırken seni de alabilirim."

"Aslında ben Çetin'e söz vermiştim." Kaşlarımı çattım. "Bir dakika Rüzgar'la mı geliyorsun?"

"Bu seni rahatsız eder miydi?"

Beni görebiliyormuş gibi başımı hızlı hızlı salladım. "Hayır." Bu doğruydu. İkisi beni rahatsız etmiyordu. "Kesinlikle hayır."

Berkay ilk aşkımdı ama ondan öncesi benim ilk dostumdu. Erkek arkadaşımı kaybetmem en yakın arkadaşımı kaybettiğim anlamına gelmiyordu. İstanbul'a gelene kadar ona o kadar öfkeli hissediyordum ki. Beni yalnız bıraktığı için ona kızgındım. Ama şimdi daha iyi anlıyordum. Hepsi yaşanmıştı çünkü benim en iyi arkadaşıma ihtiyacım vardı. Bana dokunduğunda artık bir şey hissetmediğim bir sevgiliye değil.

Rahatlamış gibi nefes verdi. "Güzel." Kapatmadan önce "Akşam şenlikte görüşürüz." dedi.

Berkay kapattıktan sonra mesajlarımı kontrol ettim.

Gönderen Çetin :

Akşam altıda orada olurum.

Saat neredeyse beş olmak üzereydi bu yüzden çabucak hazırlanmaya koyuydum. Saçlarımı kapaca tek örgü yapmış önlerini dağınık bırakmıştım. Soluk ve çilli yüzüme renk verdikten sonra kirpiklerimi maskara ile belirginleştirmiş sonbahar yaprakları gibi kurumaya yüz tutmuş dudaklarımı bir parlatıcıyla süslemiştim.

Şenlik açık havada olacağından akşamın serinliğini hissedecektim bu yüzden yüksek bel taytımın ve Metalica tişörtümün üstüme bana iki beden büyük gelen kot ceketimi aldım.

Çetin'den geldiğini yazan bir mesaj aldığımda beyaz spor ayakkabılarımı hızlıca ayağıma geçirerek aşağıya indim.

Şenlik alanına gittiğimizde İdil ve Eren ile buluştuk. Müzik sesi tüm alanı sarmalamıştı ve her yer ışıklarla süslenmişti. Lunaparkdaki gibi bir kaç alet kurulmuştu ve bir de yarışmalar vardı.

İdil selam vermek için sarılırken kulağıma  "Barıştınız mı?" diye fısıldadı.

Uzaklaşırken kafamı salladım. "Buraya arkadaş olarak geldik." daha sonra Eren ile selamlaştım ve "Rüzgar ve Berkay yok mu?" diye sordum.

Eren etrafa bakındı. "Şu atış yapıp oyuncak kazandığın şeyden yapmaya gitmekten bahsediyorlardı."

İdil Eren'in koluna girdi. "Beni etkilemek için küçük bir tavsiyeye ihtiyacın varsa bu gece bana  büyük bir oyuncak kazanıp pamuk şeker alsan iyi bir fikir olacak, bebeğim." dedi.

Eren gülümsedi. "Aklımda tutacağım." Daha sonra karşıya baktı ve yerimizi belirtmek için işaret etti.

Omzumun üstünden arkama baktığımda Beliz ve Uras'ın bize yaklaştığını fark ettim. Bakışlarım doğruca Uras'ın kolunu kavrayan ellere kaydı. Birden nefes almak daha zor bir hale gelirken bakışlarımı kaçırdım. Kalbimde kıskançlık dalgasının yayılmasına engel olmadım. Bu beni öfekelendirmişti.

Yanımıza vardıklarında Uras çok kısa bir bakış attı ve daha sonra duygusuz bakışları Çetin'e yöneldi. "Çetin."

"Uras." Keyfinin kaçtığı ses tonundan anlaşılıyordu.

Tuhaf havayı hisseden Eren, "Konser başlamadan önce etrafı turlayıp bir kaç alete binsek iyi olacak." dedi.

Kalabalığın arasında ilerlerken bir şekilde Uras ve ben en arkada kalmıştık.

"Bebek yüzlü sevgilinle barışmışsınız."

Sesindeki iğneleyici tınıyı duyuyordum ve Beliz'le geldiği için hala öfkeliydim. Ona sert bir bakış attım. "Arkadaşız." Bakışlarımla Beliz'i işaret ederken "Acele etsen iyi olacak kız arkadaşını bekletme."

"Arkadaşız." dedi benimkine benzeyen bir tonda.

Sinirli bir şekilde gülümsedim. "Onunla geldin. Kol kola."

"Ailesiyle akşam yemeğine bize gelmişti. Koluma girme mevzu ise önemsiz. Arkadaşız."

Ona ciddi olup olmadığını soran bir bakış attım. Beliz'in ona olan ilgisini göremeyecek kadar aptal değildi. Üstelik bazen buna karşılık veriyordu.  Her şey yolundaymış gibi davrandım ve gülümsedim. "İyi." Daha sonra hızlı adımlarla aramıza mesafe koymayı başardım ve tekrar baş başa kalmamız olasılığını ortadan kaldırmak için İdil'in koluna girdim. Bu sırada Beliz yer değiştirerek Uras'ın yanına ilerledi.

Bir saat sona erdiğinde Eren İdil'e bir oyuncak kazanmış ve pamuk şeker almıştı. Büyük değildi ama bu İdil'i fazlasıyla mutlu etmiş gibiydi. Berkay ve Rüzgar yine bir rekabet içine girmiş ama hallerinden memnunlardı. Hep birlikte çimenlere yerleştiğimizde Uras ve Beliz henüz görünürde yoklardı.

Çetin görüş alanıma girdiğinde elindeki pamuk şekerle yanıma yerleşti ve bana uzattı.

Gülümsedim. "Teşekkür ederim."

Pamuk şeker bana çocukluğumu hatırlatmıştı. Dudaklarımın çevresi sürekli yapış yapış olurdu ve annem şefkatli elleriyle yüzümü temizlerdi. İnce parmaklarının yumuşaklığını anımsayamamak kalbimi sızlatmıştı.

Bu sırada Çetin ağızımın kenarında kalan pamuk şekeri silmek için uzandı ve irkildim.

Çetin güldü. "Seni korkutmak istemedim."

"Sorun değil. Dalmışım." elimin tersiyle dudağımı temizlemeye çalıştım. "Gitti mi?"

Çetin "Dur." deyip tekrar uzandı ve dudağımın kenarındaki şekeri silkeledi. Gülümsedi. "Şimdi oldu."

Bu sırada Uras ve Beliz karşımıza yerleşti. Ondan tarafa bakmıyordum ama Uras'ın bakışlarının üzerimde olduğunu hissediyordum.

Kibarca gülümsedim. "Sağol." Gözlerimi kaçırmıştım çünkü ona karşı nasıl davranmam gerektiğini bilemez durumdaydım. Ya fazla yakın olup ona ümit verirsem? Peki ya fazla uzak olursam ve onu kırarsam?

Konser başladıktan sonra çimenlik alan dans eden, sohbet eden ve çalan parçalara eşlik eden üniversitelilerle dolmuştu.

Hareketli bir kaç şarkı sonra grup Teoman'dan Bana Öyle Bakma parçasını çalmaya başladı.

Çetin "Dans edelim." deyip elini uzattı.

"Ben... Bundan emin değilim."

Çetin ısrar etti: "Lütfen. Hayır deme."

Beliz'in Uras'ı kalabalığa çekiştirmesi dikkatimi dağıtmıştı ve bu sırada Çetin'le birlikte dans eden çiftlerin arasına doğru ilerlediğimizi fark edemedim.

Çetin belimi kavrayana kadar bakışlarım Uras ve Belizdeydi. Elimi avcuna yerleştirdim ve şarkının ritminde yavaş yavaş sallanmaya başladık. Bedenlerimiz yakındı ama birbirine değecek kadar değil, mahremiyetlerini koruyorlardı.

Parçanın yaklaşık yirminci saniyesinde daha ben ne olduğunu anlayamadan Uras'ın kollarındaydım. Beliz'i etrafında çevirmiş ve Çetin'le benim arama sokmuştu.

Şoktan çıkamadığımdan ağzımı açamamıştım. O dakikadan sonra gözleri beni öyle bir esir etmişti ki Çetin ve Beliz'De uzaklaşmış olduğumuzu farketmemiştim bile.

Ellerim göğsünün üzerindeydi. Onunkiler ise hafifçe bel kıvrımını kavrıyordu. Şaşkınlığım üzerimden gidip gövdesinin gövdemde olduğunu hissedince midem büzüştü.Doğrudan gözlerine bakmak beni onun içine daha çok çekiyordu ve bu güzel bir his olduğu kadar da kortucuydu. Bu nedenle sık sık gözlerimi kaçırıyordum.

Bacaklarımın titrediğini hissedince güç almak için ellerimi omuzlarına doğru yukarı kaydırdım ve alnımın köşesini yanağına yasladım. O ise sebebini anlamış gibi belimi daha sıkı kavradı ve beni nazikçe kendine bastırdı.

Parfüm kokusu ciğerlerimi doldurduğunda nefesim kesilsede buna doyamıyormuşum gibi hissediyordum. Başımı kaldırıp tekrar gözlerine baktım. Bakışları arada dudaklarıma kaysa da beni öpmedi.

Yakınlığı hem canımı yakıyordu hemde tanımlayamayacağım harika bir histi. Gözlerine hapsolmak huzur vericiydi ama aynı zamanda hırçın denizlerde yelken açıyormuşsun gibi hissettiriyordu. Dokunuşu tüm sıcaklıyla öyle bir sarıp sarmalıyorduki insanı sanki daha dokunmadan uzaklaşınca üşüceğini adın kadar iyi biliyormuşsun da en çok bundan korkuyormuşsun gibiydi.

Kulaklarımda atan kalbim müziğin sesini bastırıyordu. Bu sebeple müziğin değişip hareketli bir parçaya geçildiğini hoplayan insanların çarpmasıyla anlamıştım. Oda bunun farkında değildi ve farkettiğimizde aynı anda birbirimizden uzaklaştık ve gözlerimizi kaçırdık.

Ona bunu neden yaptığını sormadım bile kızaran yanaklarımı bir an önce saklamak istiyordum bu sebeple hızlı adımlarla eski yerimize ilerleyip çimenlerin üstünde yerimi aldım.

***

Şenlik bitmişti ve Çetin tekrar beni eve bırakıyordu. Apartmanın önüne geldiğimizde kemerimi çözdüm.

"Bu akşam için teşekkür ederim." Kibarca gülümsedim ve "İyi geceler." ve iyi geceler deyip kapı koluna uzandım.

"Derin."

Ona doğru dönecek fırsatım olmadan beni kendisine çevirip dudaklarını dudaklarıma sıkıca bastırdı.

Üzerimdeki şoku atlatında öfkeyle onu omzundan ittirdim. "Bunu neden yaptın?!"  Elimi dudaklarıma götürerek tersiyle onları sildim.

Yumruğunu dudaklarına bastırdı ve lanet okudu. Daha sonra eğlenmediğini belli eder bir şekilde güldü. "Uras yüzünden değil mi? Beni istememenin asıl sebebi o değil mi?"

Kaşlarımı çattım. "Ne?!"

"Benden hiç hoşlandın mı? Yoksa biz birlikteyken de ona karşı hislerin vardı?" Ses tonu öfkeliydi.

Beni öptüğü için kızgındım ama sorularının  cevabı kendimi korkunç hissetmeme sebep oldu.

"Çetin..." diye fısıldadım güçlükle. "Tabiki senden hoşlanıyorum." Yalnızca Uras'a karşı tanımlayamadığım kuvvetli bir çekim hissediyordum ve hissettiklerimden ödüm kopuyordu.

"O gün hiç karşılaşmasaydık hala benimle birlikte olmaya devam edecek miydin?"

Dövüşün olduğu geceden bahsediyordu.

"Ben..." Gözlerimi kaçırdım.

"Sen ne?!" gözleri kocaman büyümüştü ve öfkeyle soluyordu.

"Düşündüğün gibi de..." Yutkunmaya ve gözlerimi kaçırmaya devam ediyordum.

Bakışları bana inanmıyormuş gibi güvensizdi ve keyifsiz bir kahkaha patlattı. "Boşuna inkar etme. Göl evinde geçirdiğimiz o hafta sonu farkettim. Onun sana olan bakışları hiçbir zaman hoşuma gitmiyordu ama en çok hoşuma gitmeyen kısın o hafta sonu senin ona olan bakışlarındı." Başını salladı ve nefes verdi. "Aptalın tekiyim." diye fısıldadı.

Onu incittiğim için kendimi daha kötü hissettim. "Bunca zamandır vaktini çaldığım için üzgünüm."

Tekrar eğlenmediğini belli eder bir şekilde güldü. Bakışları direksiyondaydı. "Ciddi misin? Benimle yemeğe çıkıyorsun. Elini tutmama, seni öpmeme ve sarılmama izin veriyorsun. Başka bir kız düşüncesiyle beni takip ediyorsun. Ama asla ona baktığın gibi bana bakmıyorsun ve tek söyleyeceğin vaktimi çaldığın için üzgün olduğun mu?!" Sesi gereğinden fazla yükselmişti.

Uras'a nasıl bakıyordum?

Oksijen akışımı sağlamak zordu. Gözlerim yanıyordu ve ona olan hislerim konusunda dürüst davranmadığım için kendimi suçlu hissediyordum. Onu sakinleştirmek için elimi uzattım. "Çetin..."

Ona ulaşmadan kendini çekti ve hala yüzüme bakmayı reddediyordu. "İn arabadan!" Ses tonu sertti.

Kapı koluna uzandım ama arabadan inmedim. Gerçeği bilmeyi hakediyordu. "Eskiden hayalini kurduğum erkek profili senin gibi biriydi. Eğlenceli,nazik,düşünceli..." Ama ben zaten böyle biriyle tanışmıştım ve onunla çıkmıştım. Berkay'a aşık olma sebebim buydu. Eğlenceliydi. Onunla olmak gibi Çetin'le olmak da kolaydı. Çetin'in yanında uysaldım. Uras'la olduğu gibi öfkeli ve hırçın değildim.

Nefes verdim. "... Sorun şu ki ben artık o kız değilim ve çok uzun süredir o kızmışım gibi rol yapmaktan çok yoruldum." Yutkundum. "Üzgünüm. Seni yeterince sevemediğim için değil. Eskiden olduğum kişi gibi davranmaya çalışmayı bırakmadığım için... Sana tüm bunlar konusunda dürüst olamadığım için üzgünüm."

Gözleri hala direksiyondaydı. "İn arabadan." diye fısıldadı.

Hiçbir şey söylemedim. Arabadan indim ve lastiklerin kurakları tırmalayan bir ses çıkararak hızla uzaklaşmasını izledim.

***

Bölümü oylamayı ve lütfeeen yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayınız :))

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 15.9K 39
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
141K 7.6K 50
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...
1.3M 89.1K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
5.6M 292K 98
Gökyüzünde özgürce uçan bir kuş ve o gökyüzüne ateş eden bir savaşçının hikayesi. Leyla özgür bir kuş, Ercüment vatanı için dağlara, taşlara gerekir...