Autumn Leaves | yoonmin ✓

By vkooksyoonmin

317K 22.8K 14.5K

Park Jimin, kardeşi Jeongguk ile birlikte hayranı olduğu Agust D'nin şirketinde stajyerlik yapmaya başlar. More

╰autumn leaves╮
╰1╮
╰2╮
╰3╮
╰4╮
╰5╮
╰7╮
╰8╮
╰9╮
╰10╮
╰11╮
╰12╮
╰13╮
╰14╮
╰15╮
╰16╮
╰17╮
╰18╮
╰19╮
╰20╮
╰21╮
╰22╮
╰23╮
╰24╮
╰FINAL╮
╰EPILOGUE╮

╰6╮

14.3K 1.1K 1.2K
By vkooksyoonmin

Autumn Leaves-6

Suga, bana gerçekten ilgi duyuyor gibi davrandıkça hislerim kontrolüm dışında daha da çoğalıyordu. Ona her zaman aşıktım ve onu her zaman sevmiştim. Kendimi onda bulmuştum ve her zaman sevgili olduğumuz hayallerimle birlikte geceleri uyumaya çalışmıştım.

Ama tanrı aşkına, şu an yaşadıklarım hayallerimden bile daha uçuk şeylerdi.

Onun, Hannah The Hill'deki apartman dairesine gitmeyi bırakın o semtin yanından bile geçmemiştim. Eh, zaten Seoul'a da yeni gelmiştim ama gerçekten... Tanrım!

Arabasına binerken o her zamanki gibi yüzünün çoğunu kapatmıştı. Nasıl önünü gördüğünü hala çözemiyordum ama sanki şapka takmıyormuş gibi arabasına yürümüş ve binmişti. Ben de arkasından yürümüş, başımı kaldırmayarak peşinden arabasına girmiştim.

Çok fazla kişi vardı. Herkes fotoğraflarımızı çekmişti ama yanlış hiçbir şey olmadığı için rahatlıkla yanına oturmuştum.

"Bu ilgiye alışsan iyi edersin."diye mırıldandı Suga maskesini indirip şapkasını da eline aldıktan sonra.

Gözlüklerim kaydığı için biraz yukarı ittim ve şapkamı çıkarıp saçlarımı geriye attım. "İlk kez bu kadar büyük bir topluluk fotoğrafımı çekti, alışmam için biraz zaman gerek."

Kafasını salladı ama gözlerini benden ayırmıyordu. Yüzü her ne kadar ifadesiz olsa da bakışları organlarımın işlevlerini hızlandırmasına sebep olmuştu.

"Ne?"dedim kızarırken.

Dudakları kıvrıldı. "Çok güzelsin."

"Biliyorum."dedim ve güldüm ama şimdi daha da fazla kızarıyordum. Resmen bana güzel olduğumu söylüyordu! Sevdiğim kişinin o boğuk sesinden bunları duymak beni nasıl heyecanlandırmazdı ki?

İlk önce şoförün olduğu tarafa baktı. Sanırım ön tarafta oturan menajerinin bizi görmediğinden emin olmak istiyordu. Daha sonra bana döndü ve elini sol bacağıma koydu ama eli yavaşça iç tarafa kaymış, oradan da yukarı çıkmaya başlamıştı. "Jiminie, egonun ve dudaklarının tadı güzel ama vücudunun tadını daha çok merak ediyorum."diye fısıldadı.

Ben ise titredim. "Ne yani beni evine seninle yatmam için mi götürüyorsun?"diye sorduğumda kaşlarını ilk önce kaldırdı. Gözlerindeki şaşkınlığı gizlemeyi pek başaramıyordu. Sonra ise gülümsedi ve ben ölecek gibiydim. "Seni evime götürüyorum çünkü seni daha fazla yanımda istiyorum aptal. Sesinle uykuya dalmak beni şimdikinden daha fazla huzurlu hissettirecek mi merak ediyorum. Bugünkü gösteri için seni gerçek anlamda tebrik etmek, sarılmak ve seni öpmek istiyorum." Dudaklarını yaladı ve sesini kısık tutarak konuşmaya devam etti. "Sana ilgi duyuyorum ve senin de bana karşı hiç boş olmadığını biliyorum."

"Suga hyung..."

"Bana şunu söyle."dedi ve bacağımı sıkan elini geri çekti. "Sahneye gitmeden ve sahneden geldikten sonra sana sarılmamı ve öpmemi istemedin mi? Çünkü ben çok fena istedim."

Gözlerimi açtım. "Hyung! Sessiz ol."diye mırıldandım araba biraz daha hızlı gitmeye başlamışken.

O ise sert yüzünün yanı sıra yumuşak ve içimi eriten bakışlarıyla bana bakmaya devam ediyordu. "Jimin, sen tüm geleceğimi çöpe atmama değer biri misin?"

"Neden böyle konuşuyorsun?"diye homurdandım.

"Çünkü sadece altıma almak için seni sahneye çıkarmazdım ya da şirkette öpmezdim. Ama sen yine de sanki sana zorla sahip olacakmışım gibi davranıyorsun."dedi ve dilini ağzının içinde gezdirip gözlerini dışarıya çevirdi.

"Özür dilerim,"diye mırıldandım ve tekrar şoför ile aramızdaki camın çekili olduğunu görünce onun yanına kaydım. Bedenlerimiz neredeyse birbirine yapışıktı ve onun güzel kokusu ciğerlerim için gerçek oksijendi. "Suga oppa, eğer beni affedersen tüm gece sana şarkı söylerim. Rap bile söyleyebilirim."derken sesimi inceltmiş, aegyo yapmıştım.

"Demek oppa, hım."diye mırıldandı ve dudaklarını birbirine bastırarak hafifçe büzdü.

"Ah siktir, seni şimdi öpebilir miyim?"diye fısıldadığımda, gözlerini kocaman açarak bana baktı.

"Jimin-ssi! Yoksa beni yatağa atmaya mı çalışıyorsun?"diyerek yalandan ağzını şaşkınlıkla o harfi şekline soktuğunda, dudaklarımı yaladım.

"Benimle dalga geçme, sana karşı olan hislerimi biliyorsun."dedim.

"Sen de benimkileri biliyorsun. O yüzden çocukluk etme, tamam mı?"

Kafamı salladığımda gülümsedi. "Şimdi bana tekrar oppa de, bunu sevdim."

*

Evi gerçekten büyüktü ama fazla kalabalık, göz yoran eşyası yoktu. Evine ait en sevdiğim detay ise köpeği Holly olmuştu.

Duvarları açık, parkeler koyu renkteydi. Eşyaları da koyu tonlardaydı ama yine de her şey oldukça estetik duruyordu. Holly'nin eşyaları bile bir duvarı tamamıyla kaplamıştı ama kalabalık ve kötü durmuyordu.

Suga beş dakikada duş alıp üstünü giydikten sonra yanıma kucağındaki Holly ile geldi. "Burayı beğendin mi?"diye sordu ben dışarı izlerken.

Resmen tüm Seoul buradan gözüküyordu. Gece ışıkları, yıldızlar, ay ve nehir öyle güzel duruyordu ki bakışlarımı ayıramıyordum. "Böyle bir evim olsa sanırım hiç buradan ayrılamazdım."dediğimde güldü.

"Burayı sevmen iyi bir şey."dediğinde ona döndüm.

Kolsuz siyah bir tişört ile yine siyah olan şort giymişti. Giysilerinden çok gözlerim saçlarına takıldı. En azından dağınık saçları kuruydu. 

Kollarındaki Holly kendisini ona sürterken gülümsedim. Holly'nin üstünde gezen sol elini tutmak, beyaz parmaklarını ve elinin üstünden kollarına doğru uzanan damarlarını tek tek öpmek istiyordum.

"Uykun var mı?"diye sordu.

Derin bir nefes alıp ona baktım. Hala canlı, nefes alan Suga'nın karşımda olduğu gerçeğine inanmakta zorluk çekiyordum. "Biraz yorgunum."

Kafasını sallarken Holly'i yere bıraktı. "Hadi gel, iki gündür gerçekten çok sıkı çalışıyorsun."dedi ve elimi tutarak beni salondan uzaklaştırmaya başladı.

"Beraber mi uyuyacağız oppa?"diye aegyo yaparak sorduğumda bana güldü.

"Bebeğimin yorgunluğunu gidermem gerek, değil mi?"dediğinde ben de ona güldüm ama kızarmama da engel olamadım. Uzun koridora geçip ilk kapıdan içeri girdiğimizde şaşırmama engel olamadım.

"Vay canına."diye mırıldandım o elimi bırakıp bir duvarı kaplayan parlak gri camlı dolabının kapağını kenara iterken.

Yatağı çift kişilikli değil de dört kişinin yatabileceği kadar genişti. Koyu kırmızı renginde çarşafı ve yatak örtüsü vardı. Duvarlar beyazın bir koyu tonuydu ama gri değildi. Parlak ve canlı duruyordu. Odanın sağ tarafı perdeyle kapanmıştı, yani orası tamamıyla cam olmalıydı.

Birkaç estetik fotoğraf dışında da fazla bir şey yoktu ama gerçekten muazzam duruyordu. Işıklandırması bile havalı geliyordu göze.

"Duş almak istiyorsan banyomu kullanabilirsin."diye mırıldandı Suga. "Hiç giymediğim kıyafetlerim var."

"İyi olur."diye mırıldandım. "Senin için sorun olmaz, değil mi?"

"Oppanın evi burası, rahat ol."dedi ve tatlı yaramaz sırıtışıyla bana elindeki katlı kıyafetleri uzattı.

Utanarak kıyafetleri aldım. "Karşıdaki kapıdan gir. Temiz havlular dolapta. İstediğin her şeyi kullanabilirsin. Çıktığında ben burada olacağım tamam mı?"

Kafamı sallayıp güzel odasından çıktım ve karşısındaki kapalı kapıdan içeri girdim. Işığı anında açılırken korksam da ses çıkarmayarak kapıyı kapattım ve elimdekileri kapının arkasındaki askılığa asarak etrafa baktım.

Duvarlar, dolaplar ve etraftaki diğer her şey beyaz ve koyu parlak gri ağırlıktaydı. Toplu ve temizdi. Burası da genişti. Hatta küvet bile biraz fazla büyüktü.

Fazla etrafı süzmeden havlu ayarlayıp onun şampuanı ve duş jeliyle duşumu aldım. En azından daha temiz olduğuma karar verince duştan çıkmış, hızlıca üstümü giyinmiş ve dolaptaki hala ambalajında olan diş fırçasını kullanarak dişlerimi de fırçalamıştım.

Saçlarımı kurutma makinesiyle hemen kuruttum ve banyoyu temiz bıraktığıma emin olduğumda, kirlilerimi köşeye koyarak banyodan çıktım.

Rahatlamış ve gerçekten Suga gibi kokmaya başladığım için sebepsizce mutlu olmuş hissediyordum. Onun evindeydim ve onun banyosunda, onun eşyalarıyla duş almış, onun verdiği giysileri giymiştim.

Tekrar odaya geçtiğimde, Suga'nın yere uzanmış halde Holly ile gülerek konuştuğunu gördüm. Ama kapıyı açmamla ikisi de bana dönmüş, hatta Holly ek olarak havlayarak bana doğru koşmaya başlamıştı.

Gözlerimi kocaman açtım çünkü bana gelişi pek de sevecen durmuyordu. "Holly! Jimin'i kıskanmana gerek yok!"diyerek Suga gülerken seslendiğinde Holly bacağımı olmayan dişleriyle ısırmaya çalışıyordu.

Gülerek yere eğildim ama bu sefer de yüzüme saldırınca, onu tutarak havaya kaldırdım. "Beni sevdiğini sanmıştım Holly."dediğimde Suga onu ellerimden aldı ve burnunu kırıştırarak güldü.

"Sanırım senin uyku vaktin gelmiş Holly."diyerek aegyolu sesiyle konuşup odasındaki küçük yatağa Holly'i bıraktığında, Holly de fazla kımıldanmadan hemen oraya uzanmıştı.

Kaşlarımı kaldırarak onu içimi ısıtan gülümsemesiyle izleyen Suga'ya baktım. "Ona ne dedin de bana düşman oldu?"

Güldü ve geniş yatağının sol köşesine uzandı. "Yanıma gel."

Sözünü dinleyip yanına uzandım. Son tarafıma yatarak onu izlediğimde, o da bana döndü. Yüzünde kalbimi eriten bir gülümseme vardı ve benim de gülümsememi sağlıyordu. "Sadece ona, senin benim için ne kadar önemli olduğundan bahsettim. Sanırım o da seni kıskandı."

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken, ne diyeceğimi bilemiyordum. O ise tepkimi izleyerek gülüyordu. "Ah! Bu çok zor!"diye gülerek yüzünü buruşturdu.

"Ne? Ne çok zor?"dedim kendime gelmek için gözlerimi kırpıştırarak.

Pembe dudaklarını büzdü ve ben öleceğimi sandım. "Oppan seni öpmek istiyor."

Duyduklarımla gülümserken yatakta kıkırdayarak ona yaklaştım. "Oppa, Holly uyuyorken beni öpmen ikimiz için de en doğrusu."

Elini kaldırıp yanağıma koydu ve gülümseyerek o da bana yaklaştı. "Ama durabileceğimden emin değilim Jiminie. Özellikle de benim yatağımda, benim gibi kokarken ve bana güzel gözlerinle bakarken..." Alt dudağını ısırdı.

Söyledikleri yüzünden onu beklemek yerine dudaklarımızı ben birleştirdim. Onun tadını ilk alışım olmasa da sanki ilkmiş gibi beni heyecanlandırmış, sadece yüzüne uzanan ellerimin değil, tüm hücrelerimin titremesine sebep olmuştu.

Yumuşak yüzünü tutmaya başlarken ellerim, üstünlüğü kurmama fazla izin vermeden dudaklarımı emmeye başladı. Kesinlikle şikâyetçi değildim. Bana istediği çoğu şeyi yapabilirdi.

Yavaşça doğrulurken o, bir elini kafamın yanına koyduğu hissettim ama gözlerimi açmak yerine kafasını daha da fazla kendime çekmeye çalışıyordum. Sol elim ensesine, oradan da saçlarına giderken Suga bacaklarımı ayırmış ve aralarına girmişti.

Nefesim kesilirken alt dudağımda dilini gezdirip ısırarak emdi. İnlememe engel olamadığımda o da inledi. "Bana ne yapıyorsun Park Jimin?"dedi ama cevap beklemeden tekrar dudaklarımızı birleştirdi.

Şikayet etmeyerek dudaklarına ve diline karşılık vermeye devam ettim. Nefesi nefesim olurken tadı başımı döndürüyordu ama sorun değildi. Bu hayatımdaki en güzel anlardan biriydi.

Ağırlığını bana vermemeye çalıştığını fark ettiğimde, saçlarını çektim ve bu sefer ben onun dudaklarını emdim. "Oppa, uyumalıyız."diye dudaklarına doğru fısıldadığımda inledi ve kendisini üstüme bırakarak kafasını göğsüme yasladı.

"Vay canına, kalbin benim için mi bu kadar hızlı atıyor?"diye mırıldandığında derin bir nefes aldım. Saçının kokusu gülümsememi sağlarken yumuşak saçlarının arasındaki parmaklarımla başına masaj yapmaya başladım. "Yoksa başkası için mi hızlı atmasını istiyorsun?"

"Jimin-ssi, kalbin bana ait."dedi uykulu sesiyle.

Ah, bu ses tonuyla söylenecek şeyler miydi bunlar?

"Henüz yeni bir ilişkimiz var, ayrıca gizli. Menajerinden bile saklıyoruz. Yani zamanla kalbim-"

"Sakın devam etme."dedi ve boştaki elimi tutarak parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip sıkıca tuttu. Hareketi gözlerimi huzurla kapatmama sebep oldu.

Resmen rüyada gibiydim. Sevdiğim kişi ile aynı yatakta uzanıyordum, kalbimin üstündeki başını okşuyor, kokusunu içime çekiyor ve elini sıkıca tutuyordum. "Jiminie, seni sadece birkaç gündür tanıdığım birisi olarak görmüyorum. Ve sadece görünüşün için de senden hoşlanmaya başlamadım. Seni tanıdığım her an beni daha da fazla etkiliyorsun." Derin bir nefes aldı. "Bugün daha fazla konuşmak istemiyorum. Sadece bana bir şarkı söyle ki yarın uyandığımda konserde herkese uykusu olmayan Agust D'yi gösterebileyim."

Gülümsedim. "Sesimi abartıyorsun."

"Hayır, ilk performansından beri sesinin ve senin hayranınım. En azından benden daha yetenekli olduğun kesin."deyip güldüğünde kaşlarımı çattım.

"Kendini hala yeteneksiz olarak mı görüyorsun?"dediğimde, göğsümde kımıldandı.

"Hayır... Hadi şimdi bana güzel bir şarkı söyle bebeğim."

Gözlerimi kocaman açtım. Gerçekten bana bebeğim mi demişti?

Yutkunarak sakinleşmeye çalıştım ve derin bir nefes aldıktan sonra yeni şarkımın ilk girişini söylemeye başladım.

Tüm bu olanlar tesadüften ibaret değil

Sadece, sadece kendi hislerim

Tüm evren dün olduğundan farklı

Sadece, sadece senin mutluluğundan dolayı

Bana seslendiğinde,

Senin çiçeğin oluyorum

Sanki bunu bekliyormuşum gibi.

Büyüleyici bir şekilde çiçek açacağız.

Belki de evrenin yazgısı böyle

Sadece olması gereken buydu

Biliyorsun, biliyorum

Sen bensin, ben senim.

Sen bensin, ben senim.

Şarkıya devam edemedim. Çünkü daha yeni bir şarkıydı ve sözlerinin hepsini yazmamıştım. Ayrıca Suga göğümde oldukça derin nefesler alıp verirken uyuduğunu da anlayabiliyor, gülümsemeden edemiyordum.

Her ne kadar odanın sol tarafındaki ışık yine de açık kalsa da bunu umursamadım ve gözlerimi kapatarak sadece hayallerimde yaşadığım anı gerçekleştirdiğim için hayatımdaki en huzurlu uykuya kendimi teslim ettim.

*

Okuyan pek yok ama yine de ileride olursa diye söylemek istedim

Sizi seviyorum ♡♡♡

Continue Reading

You'll Also Like

529K 41.9K 24
Üvey abisini her kızgınlık döneminde arzulayan omega Jeon Jungkook ve üvey abisi alfa Kim Taehyung. text
913 118 7
İnsanlığımı yitirmek bir olguydu: Onun kollarında bir ömre bedel geçen birkaç senenin acısı gibi, yavaş yavaş ölüme sürüklüyordu. "Seni mahveden kişi...
35.2K 2K 11
KTH - Sana olan sevgim herşeyden büyüktü ben seni ne pahasına olursa olsun sevdim hak ettiğim bu mu ? JK- Zamanında hak ettiğin sevginin fazlasını al...
24.9K 1.9K 18
Park Jimin nereden bilebilirdi ki deliler gibi sevdiği Min Yoongi'nin de onu sevdiğini...